Tus Kampı Gün Sonu Özet Bilgiler Biyokimya [1] [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER -1 (GÜN SONU ÖZET BİLGİLER)

Uz. Dr. Ercan ÖZTÜRK - Uz. Dr. Gürkan ÇIKIM

HÜCRE VE ORGANELLER 7. 1.

Asimetrivelipidden zengin olmaları membranların enönemli özelliğidir. • Membranın %50- 80 kadarını lipidler oluşturmaktadır. Bunun bir tek istisnası alışılmamış bir şekilde proteinden zengin olan mitokondri iç zarıdır. Aksonları saran miyelin kılıfında ise lipid oranı %90 civarındadır. • Membran fosfolipidleri arasında en çok bulunanı fosfatidilkolin diğer adı ile lesitindir Membranda ayrıca fosfatidik asit, fosfatidiletenolamin, fosfatidilserin, fosfatidilgliserol ve fosfatidilinozitol gibi fosfogliseridler yer almaktadır • Sfingomiyelin, seramid, glukoserebrozid, galaktoserebrozid, globozid ve gangliyozidler, sfingozinden türeyen glikosfingolipidlerdir. • Plazma membranının kolesterol içeriği mitokondri, golgi ve çekirdek membranlarına göre daha fazladır.

2. Marker enzimler; • Plazma membranında; 5‛-nükleotidaz, adenilat siklaz ve Na-K ATP az, • Golgi sistemi; galaktozil transferaz, sialil transferaz, golgi mannozidaz II • Mitokondri iç membranında; ATP sentaz ile süksinat dehidrogenaz, • Endoplazmik retikulum membranında; Glukoz-6fosfataz Yine bazı organellere özgü marker enzimler bulunmaktadır. • Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse; • Mitokondride; glutamat dehidrogenaz, • Peroksizom da; katalaz, • Lizozom da; asidfosfataz, • Sitozolde; LDH

Paroksismal Nokturnal Hemoglobinüri (PNH) Eritrosit zarındaki GPI (glikozile fosfatidil inozitol) kancalarında mutasyon nedeni ile oluşur.

8. Granüllü ER‛a yani membrana bağlı ribozomlarda; • Kollagen gibi hücre dışı proteinleri, • İg, Albümin, peptid hormonlar gib plazma proteinleri, • Na-K ATPase, 5‛-nükleotidaz vb gibi membran proteinlerinin sentezi yapılmaktadır. • Lizozomal enzimler, sentezlenir. 9. Serbest ribozomlarda; • LDH ve ALT gibi sitozolik enzimler • Nükleer proteinler • Peroksizomal proteinler • Mitokondriyal proteinler sentezlenmektedir. 10. Granülsüz (düz) Endoplazmik retikulum da bulunan sitokrom p-450 monooksijenaz enzim kompleksinde ksenobiyotiklerin, yağda çözünen ilaçların detoksifikasyonu ve steroid hormon sentezi gerçekleşmektedir. 11. Anormal ve kısa ömürlü proteinlerin yıkımı sitozolde ve ATP‛ye bağımlı bir şekilde meydana gelir. Bu olayda übikütin adı verilen ve proteinlerin işaretlenerek yıkılmasını sağlayan bir madde görev alır. 11. Bir grup asid hidrolaz taşıyan lizozomlarda proteinlerin, nükleik asitlerin, polisakkarit ve lipidlerin yıkılımı gerçekleşmektedir. Bu enzimler lizozomlardaki asid pH değerinde etkili olmaktadır Asid fosfataz, çeşitli proteinlerin yıkılımında rol alan katepsinler, DNAaz, RNAaz, hegzoaminidaz, asit maltaz ve diğer hidrolitik tepkimelerde kullanılan proteinler lizozomlarla ilişkilidir. Klorokin lizozmal enzimleri inaktif hale çevirir. 12. Mitokondri iç zarı insandaki proteinden en zengin membrandır. Ayrıca mitokondri iç zarı en selektif membrandır. Mitokondri iç zarında en fazla yer alan fosfolipid kardiolipindir.

3.

Membranlardan en kolay geçen bileşik su, en zor geçen ise sodyumdur.

4.

Oubain ve dijital glikozidleri Na-K ATP-az‛ı inhibe etmektedir.

• ATP üretimi

5.

Endositoz için ATP, kalsiyum ve hücre kontraktil bileşenleri gereklidir. Endositoz fagositoz ve pinositoz olmak üzere ikiye ayrlır. Bir pinositoz türü olan reseptör aracılı endositozla LDL kolesterol, Apo B 100‛ü tanıyan reseptörler aracılığı ile hücre içine alınmaktadır.

• TCA siklusu

Kistik fibroziste, klor kanallarını regüle eden cAMP bağımlı kistik fibrozis transmembran proteini‛nde (CFTR) defekt vardır. En önemli laboratuar testi pilokarpin iyontoforezi ile toplanan terde Cl konsantrasyonunun 60 mmol/L‛nin üzerinde olmasıdır

• Glukoneojenezin ilk reaksiyonu olan piruvat karboksilaz basamağı

6.

13. Mitokondrinin başlıca görevleri; • Hücresel solunum • β-oksidasyon • Porfirin metabolizmasının ilk ve son üç tepkimesi • Karaciğerde üre siklusunun 1. ve 2. Basamağı gerçekleşir.

• Kolesterolden steroid hormon sentezindeki sitokrom p450 scc, 11-β-hidroksilaz ve 18-alfa hidroksilaz gibi basamaklar

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

• 1-25,diOH-kolekalsiferol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan 1-alfa hidroksilaz basamağı gibi reaksiyonlar da mitokondride gerçekleşir. 14. Hücre ve organeller saflaştırılırken çöktürülemeyen tek organel olan sitozolde: • Glikoliz • Glikojenez • Glikojenoliz • Glukoneojenez • Pentoz fosfat yolu • Yağ asidi sentezi • Steroid sentezi • Pürin ve primidin sentezi gibi biyokimyasal olaylar meydana gelmektedir. 16. Çekirdek: Genlerin depolanması, DNA sentezi ve onarımı, DNA replikasyonu, RNA sentezi ve işlenmesi, kromatin, histon ve nonhiston proteinler bulunmaktadır. 17. Peroksizom: Oksijenin kullanıldığı oksidatif tepkimeler sonucunda açığa çıkan hidrojen peroksit, katalaz ile bu organelde yıkılır. • Safra asidi sentezinde kolesterol yan zincirlerini uzaklaştırılması ve plazmalojen sentezinde görev alır. Ayrıca safra asitlerinin glisin veya taurinle birleşerek safra tuzlarına dönüşümü peroksizomda meydana gelir. • 26 ila 38 karbonlu gibi çok uzun zincirli yağ asitlerinin yıkımı peroksizomlarda meydana gelir. Bazı kişilerde peroksizom bozuk olduğundan bu yağ asitleri beyin-karaciğer ve böbreklerde birikir. Bu durum (Serebro-hepato-renal sendrom) Zellweger sendromudur. • Peroksizomlar ayrıca Fitanik asitin (3,7,11,15 tetrametil palmitik asit 20 karbonlu dallı zincirli yağ asidi) yıkımını gerçekleştirir. Bunun yıkımında α-oksidasyon gereklidir. Eğer bu işlem aksarsa Refsum hastalığı oluşur. 18. Adrenolökodistrofi (Lorenzonun yağı): • X - linked adrenolökodistrofide (ALD), başta lignoserik asid (C24:0) ve serotik asid (C26:0) olmak üzere uzun zincirli yağ asidlerinin birikimi ile karakterizedir. Bu hastalarda bu yağ asidlerininin peroksizoma alınmasında etkili olan peroksizomal membran proteininde bozukluk vardır. 19. Refsum hastalığı, adrenolökodistrofi ve zellweger sendromu peroksizomal hastalıklara örnek olarak verilebilir. 20. Kolşisin, vinblastin ve vinkristin mikrotübül fonksiyonunu inhibe eder 21. Plazma proteinlerinin glikozillenme işlemi golgide gerçekleşir. Örneğin karbonhidratlar; Serin veya treonin‛e bağlanırsa O-gikozid, asparjine bağlanırsa N-glikozid oluşur. • Lizozoma gidecek olan lizozomal enzimler ile mannoz gibi bazı şekerlerin fosforillenmesi golgi aygıtında meydana gelir. 22. Hücre dışı sıvıda en çok bulunan ilk üç madde sırası ile Sodyum> klorür> bikarbonat iken, hücre dışında en az bulunan element magnezyumdur. 23. Hücre içinde bulunan ilk üç madde ise sırası ile potasyum> fosfat> magnezyum iken, hücre içinde en az bulunan element kalsiyumdur.

24.

Madde

Hücre dışı

65

Hücre içi

Sodyum

140 mmol/L

10 mmol/L

Potasyum

4 mmol/L

140 mmol/L

Kalsiyum (serbest) 2,5 mmol/L

0,1 μmol/L

Magnezyum

1,5 mmol/L

30 mmol/L

Klorür

100 mmol/L

4 mmol/L

Bikarbonat

27 mmol/L

10 mmol/L

Fosfat

2 mmol/L

60 mmol/L

Glukoz

5,5 mmol/L

0-1 mmol/L

Protein

2 g/dl

16 g/dl

METABOLİZMA 25. Pirüvat dehidrogenaz kompleksi 3 enzimden oluşan multimoleküler bir yapıdır ve pirüvat dekarboksilaz, dihidrolipoiltransasetilaz ve dihidro lipoil dehidrogenaz‛dan meydana gelir. Piruvat dehidrogenaz enzim kompleksi ve TCA enzimleri beş vitamini koenzim olarak kullanır; Tiyamin, riboflavin, niasin, pantotenik asit ve lipoik asit. 26. Asetil KoA ve okzaloasetat‛ın birleşmesi sitrat sentaz ile katalizlenir. Bu enzim ATP, NADH, süksinil KoA ve yağ asitlerinin açil KoA türevleri tarafından inhibe olur. 27. Sitrat ayrıca glikolizin hız kısıtlayıcı enzimi olan fosfofruktokinaz‛ı inhibe ederken, yağ asidi sentezinin hız kısıtlayıcı enzimi olan asetil KoA karboksilaz‛ı aktive eder. 28. Akonitaz enzimi FLUOROASETAT ile inhibe olurken, α-Ketoglutarat dehidrogenaz enzimi ARSENİT tarafından inhibe olur. 29. Süksinat tiyokinaz (süksinil KoA sentetaz), basamağında GDP den GTP sentezlenir. Bu olay substrat düzeyinde fosforilasyona bir örnektir. 30. MALONAT süksinat dehidrogenazı kompetitif olarak inhibe eder. Bu enzim mitokondri matriksinde yer alan TCA enzimlerinin aksine mitokondri iç zarında yerleşmiştir. Ayrıca hem TCA hem de ETZ de (Kompleks II) görevlidir. 31. Fumarat TCA ile üre siklüsünü birbirine bağlar. 32. Yüksek enerjili fosfat bileşikleri; • Fosfoenolpirüvat, 1,3 bifosfogliserat, kreatinfosfat ve arjininfosfat gibi maddelerdir. Yüksek enerjili bileşikler olarak sınıflandırılan diğer maddeler; • Asetil KoA, S-adenozil metyonin • Üridin difosfat pirofosfat‛tır.

glikoz

ve

fosforibozil

• S-adenozil metyoninin (SAM) özelliği fosfor içermemesine rağmen yüksek enerjili bir bileşik olmasıdır

66

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

• Kompleks V (ATP sentaz, ATPaze kompleksi): ATP sentaz kompleksi veya F0/F1 cisimciği mitokondri iç zarına yerleşmiş mantar benzeri görünümü olan bir proteindir. Asıl proton kanalı olan yapı F0 cisimciğidir. • F1 cisimciği bir sapla F0 cisimciğine bağlanır ve mitokondri matriksine doğru uzanır. Asıl ATP senteziF1 cisimciğinde gerçekleşmektedir. • F0 kompleksi oligomisin ve venturosidin ile bloke olurken. F1 cismide auroventinle bloke olmaktadır.

33. Elektron Transport Zinciri 34. MİTOKONDRİYAL ELEKTRON TRANSPORT ZİNCİRİNİN PROTEİN KOMPONENTLERİ Enzim Kompleksi

Prostetik grup

I, NADH dehidrogenaz

FMN, Fe-S

II, Süksinat dehidrogenaz

FAD, Fe-S

III, Übikinon-sitokrom C oksidoredüktaz

Hem, Fe-S

IV, Sitokrom oksidaz

Hem, bakır

V, ATP sentaz

35. Koenzim Q dışında bu zincirin tüm üyeleri proteindir! Koenzim Q, bir izopren türevidir. Koenzim Q, elektronları hem NADH dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş FMNH2 den yani kompleks I‛den, hem de süksinat dehidrogenaz (kompleks II) ve Açil KoA dehidrogenaz tarafından oluşturulmuş olan FADH2 den alabilir. Elektronlar ETZ‛de Koenzim Q dan sitokrom b, c1 , c ve a + a3‛e doğru ilerler. Sitokrom a + a3; Bu sitokrom, sitokrom oksidaz olarak da adlandırılır. Bu molekül oksijen ile direkt olarak reaksiyona girebilen tek taşıyıcısıdır. Bu enzim yapısında bakır atomları içerir. Aynı zamanda bir hem-protein olduğundan demir de bulundurur. 36. Başlıca önemli ETZ inhibitörleri: • Rotenon, amytal, sekobarbital, piericidin A à Kompleks I‛den ubikinona elektron taşınmasını bloke eder. • Malonat à kompleks II‛yi yani süksinat dehidrogenazı yarışmalı olarak inhibe eder. • Thenaytrifloroaseton (TTFA), karboksin à Kompleks II‛de elektronların FeS merkezlerden ubikinona transferini engeller. • BAL (dimerkaprol), antimisin A à Sit b‛den c‛ye elektron taşınmasını bloke eder (kompleks III) • Siyanür, CO, hidrojen sülfür, sodyum azid → Sitokrom oksidazı (Kompleks IV) inhibe eder. Sitokrom a+a3‛den Oksijene elektron geçişini engellerler.

• Oligomisin: Bu ilaç ATP sentazın sapına (Fo) bağlanarak H+ kanalını kapatır ve protonların mitokondri matriksine tekrar girişini önler. Bu ilaç varlığında pH ve elektriksel fark ortadan kaldırılamadığı için ETZ durur. • Valinomisin, K iyonoforu. Nigerisin‛de K iyonları için iyonofordur ancak beraberinde H iyonlarınıda etkiler. • Ayırıcılar (Uncoupler): 2,4-Dinitrofenol, yüksek doz aspirin, Dikumarol, Chlorcarbonilcyanide phenylhydrazon (CCCP) ve bilirubindir (yüksek değerlerde olduğu zaman). 2, 4-Dinitrofenol, proton farkı oluşturmaksızın elektron transportunun hızlı bir şekilde devam etmesine ancak ATP üretilmesine engel olur. Elektron transportu ile üretilen enerji ATP sentezinde kullanılmak yerine ısı olarak salınır. • Termogenin fizyolojik bir ayırıcı olup bu hayvanların ısınmasında görev almaktadır. • Mitokondri iç zarında, sitozol‛den ADP ve Pi alıp ATP sentezinin meydana geldiği matrikse taşıyan bir sistem (ADP/ATP nükleotid translokaz) mevcuttur. Bu taşıyıcı bitkisel bir toksin olan atraktilosid (+ Bongkreic asit) ile güçlü bir şekilde inhibe edilir, 37. Leber Herediter Optik Nöropatide; mitokondriyal DNA mutasyonları nedeni ile ADP/ATP nükleotid translokaz vb kodlanmasında problem ortaya çıkar. Anneden kalıtımla geçer, nöroretinal dejenerasyon nedeni ile bilateral görme kaybı mevcuttur. 38. MELAS: Mitokondriyal ensefalopati + laktik asidoz + stroke (inme), mitokondriyal DNA kusuru nedeni

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

ile ETZ nin komponentlerinde bir takım bozukluklar ile giden bir tablodur. Bu hastalıkta özellikle kompleks I ve IV te görev alan NADH dehidrogenaz ve sitokrom oksidaz gibi proteinlerin sentezinde bir kusur olduğu düşünülmektedir.

67

44.SERBEST OKSİJEN RADİKALLERİ

39. Mitokondriyal DNA Solunum zincirinin (ETZ) 67 tane olan protein alt biriminden 13 tanesini kodlar. ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II ise sadece nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır. 40. LİPİD PEROKSİDASYON sırasında meydana gelen konjuge dien ve MDA düzeyleri, oksidatif hasarın en sık kullanılan indirekt göstergelerindendir. 41. MDA, proteinlerin tiyol gurupları, lipidlerin ve proteinlerin amino gurupları ile etkileşerek renkli lipidler ve kümelenmiş proteinler meydana getirir. Bu tip bir duruma, Lipofuscin adlı yaşlılık pigmenti oluşumu örnek verilebilir. • MDA mutajen olarak da etki eder. • MDA, düşük dansiteli lipoproteinlerin (LDL) yapısını modifiye ederek metabolik yolunu değiştirir. Ayrıca Homosistein fazlalığında homosistein tiolakton ortaya çıkar ve LDL‛nin apolipoproteinlerinde değişikliğe yol açar. Değişikliğe uğramış LDL‛ler makrofajlarca fagosite edilirler ve köpük hücreleri ortaya çıkar. Homosistein ayrıca lipid peroksidasyonunu ve trombosit agregasyonunuda artırmaktadır.

42. LİPİD PEROKSİDASYON‛NUN SONUÇLARI • Çoklu doymamış yağ asitlerinin kaybı • Membran geçirgenliğinde değişiklikler • Membrana-bağlı enzimlerde etkilenmeler • İyon alış-verişinde değişiklikler • LOOH‛lerin toksik metabolitlerinin oluşumu • Hücre içi organellerden materyal salınımı, ör. lizozomal enzimlerin açığa çıkışı

43. HÜCRE İÇİ ANTİOKSİDAN ENZİMLER VE ETKİ MEKANİZMALARI Enzim Etki Mekanizması SOD (Cu, Zn, Mn) KAT (Fe)

O2-radikalini katalizleyerek uzaklaştırırlar. Hücre içi antioksidanlarda ilk savunma + sistemini oluşturur.O2-+e-, 2H -------> H2O2 Ortamda yüksek düzeyde H2O2 varsa KAT aktif hale geçer ve ortamdan uzaklaştırır. 2 H2O2 -------> 2 H2O + O2

GPx (Se)

H2O2 düzeyi düşük miktarlarda ise GPx tarafından katalizlenir. Ayrıca organik hidroperoksidleri ortamdan uzaklaştırırlar. H2O2 + 2 GSH --------> 2 H2O + G-S-S-G

SitO (Cu, Fe)

O2 elektron taşıma zinciri içinde suya indirgenirken elektron kaçaklarını önleyerek O2-, H2O2, OH oluşumuna engel olur.

Moleküler Oksijenin İndirgenmesi 45. Vitamin E • Membranlardaki en önemli zincir kırıcı antioksidandır ve LİPİD PEROKSİDASYON‛na karşı korunma mekanizmalarından ilkidir. • Vit E, hücre membranı içindeki poli ansatüre yağ asitleri‛ni dolayısı ile fosfolipidleri en iyi koruyan antioksidan özelliğindedir. • Aynı zamanda Vit E, köpük hücre (foam cell) oluşumuna neden olan LDL oksidasyonu‛nu en iyi engelleyen antioksidandır. • Vit E den farklı olarak Askorbik asit hidrofilik bir molekül olup, sulu ortamlarda Vit E‛ye göre daha iyi bir antioksidandır. • Askorbik asit‛in en önemli görevlerinden biri Vit E nin tekrar kullanılabilmesini sağlamaktır. • Suda çözünen diğer antioksidanlarla kıyaslandığında Askorbik Asit, plazmada oksidatif hasarı en iyi önleyen antioksidandır.

68

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

49. HÜCRE DIŞI ANTİOKSİDANLAR VE ETKİ MEKANİZMALARI Antioksidan

Etki Mekanizması

Transferrin

Herbir molekül başına iki adet Fe+3 bağlar

Laktoferrin

Herbir molekül başına iki adet Fe+3 bağlar (ancak daha düşük pH‛ larda)

Haptoglobinler

Hemoglobini bağlar

Hemopeksin

Hem molekülünü bağlar

Albümin

Bakır, Hem bağlar ve HOCl üzerine çöpçü etkilidir

Seruloplazmin (SER)

Ferrooksidaz etkili, ayrıca O2 . üzerine çöpçü etkili

EC-SOD

O2 . radikalini uzaklaştırır

EC-GPx

Hidrojenperoksiti uzaklaştırır

katalizleyerek

Bilirubin

Peroksil radikalleri üzerine çöpçü etkili

Mukus

OH radikal çöpçüsü

Ürik asit (ÜA)

Radikal çöpçüsü ve metal bağlayıcı

Glukoz

OH radikal çöpçüsü

Askorbik Asit

OH radikal çöpçüsü

Eritrositler

H2O2‛i diffüzyon ile O2 . radikalini ise anyon kanalı ile eritrosit içine alır ve SOD ve KAT enzimleri ile uzaklaştıırlar

46. α1-Proteinaz inhibitör diğer adı ile α1antitripsin, bilinen en önemli antiproteazlardan birisidir. Sigara dumanındaki radikaller α1 -Pİ‛ ün aktivitesini yaklaşık olarak 2000 defa azaltırlar. Böylece denge nötrofil elastaz lehine bozulur ve kronik akciğer hastalığının komponenti olan amfizem gelişir. 47.NİTRİK OKSİT Lipofilik özelliğinden dolayı reseptöre bağımlı olmadan membranlardan kolayca diffüze olabilen, oldukça aktif bir moleküldür. Bilinen en düşük moleküler ağırlıklı biyoaktif üründür. 3-5 saniye gibi çok kısa bir yarı ömre sahiptir. Sitokrom p450 benzeri bir enzim olan NO sentaz enzimi tarafından L-Arjinin‛den sentezlenir. NO etkilerini Atriyal Natriüretik Peptid (ANP), Brain Natriüretik Peptid (BNP) gibi cGMP aracılığı ile gösterir. 48.Nitrik Oksit Sentetaz enziminin başlıca iki türü bulunmaktadır. • Yapısal NO sentaz (sabit bir hızda NO sentezi yapar): Bu enzim Ca / kalmodulin bağımlı olup Endotel, sinir doku ve trombositlerde bulunur. İki tipi bulunur: - Nöronal NOS (nNOS) - Endotelial NOS (eNOS) • Uyarılabilen (indüklenebilen) NO sentaz (iNOS): Hepatosit, makrofaj ve nötrofillerde yer alan Ca‛dan bağımsız enzim. • NO sentazın kofaktörleri; FMN, FAD, Ca / kalmodülin sistemi, Hem ve tetrahidrobiopterindir. 50. NO‛in biyolojik etkileri: • Vasküler düz kas relaksasyonu ile vazodilatasyon, trombosit adezyon ve agregasyonunda inhibisyon, tPA (doku plazminojen aktivatör) artışı ile fibrinolitik etki, immunomodülatör etki, lökosit adezyonunun inhibisyonu, antimikrobial (sitotoksik) ve antitümör (sitostatik) etki.

• Makrofajlarda NO sentaz aktivitesi genelde düşüktür. NO sentezi bakteriyal lipopolisakkarit ve γ-interferon ile artar. Makrofajlar fagosite edilen bakterileri yok etmek için serbest oksijen radikalleri oluşturur. Bunlar NO ile birleşip daha fazla bakterisidal etki oluşturur. 51. Sildenafil (Viagra) , cGMP-spesifik fosfodiesteraz tip 5‛in (PDE5) oral etkili, güçlü ve selektif bir inhibitörüdür. Gs -------> adenilat siklazı aktive eder. Gi -------> adenilat siklazı inhibe eder. Gq -------> fosfolipaz C‛yi aktifler 52. Adenilat siklaz sistemindeki sekonder mesajcı cAMP‛dir. cAMP sitoplazmik enzim olan protein kinaz A‛yı aktifler. Protein kinaz ATP‛den aldıkları fosfor grubunu proteinlerdeki serin, treonin ve tirozin aminoasidlerine transferini katalize eder.

Adenilat Siklaz Aktivasyonu 53. Kolera Toksini Gs-α subünitine aktif durumda iken ADP-ribozun bağlanmasını, böylece GTP‛ase etkisini bloke edilmesinine neden olur. İstirahat fazına geçemeyen Gs-α subüniti, adenilat siklazın sürekli aktive olmasına ve cAMP artışına neden olur. Bunun neticesinde barsaklardan sıvı ve elektrolit kaybı meydana gelir. • Kolera toksininin barsaklardaki reseptörü GM-1 gangliozid yapısındadır 54. Gi proteinlerinin α subüniti aktive olduğu zaman adenilat siklazı inhibe ederek cAMP‛yi azaltır. Pertusis toksini Gi-α subünitine ADP-ribozun bağlanmasını sağlar böylece Gi- subüniti aktive olamaz. Bu durumda ters bir etki ile cAMP‛nin artmasına sebep olur. Boğulma tarzı öksürüğün sebebi bronşlarda cAMP etkisi ile artan sekresyonlardır. 55. NaF adenilat siklazın irreversibl bir aktivatörüdür. Bu da cAMP‛nin artmasına sebep olur. 56. cAMP‛yi ---> 5‛ AMP‛ye çevirerek etkisini azaltan fosfodiesteraz enzimidir. Kafein ve teofilin gibi metil-ksantin türevleri fosfodiesterazı inhibe ederek cAMP‛yi arttırırlar

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

57. ADENİLAT SİKLAZI

AKTİVE EDEN HORMONLAR (Gs)

ADENİLAT SİKLAZI İNHİBE EDEN HORMONLAR (Gi)

ACTH

ASETİLKOLİN

ADH

α2-ADRENERJİKLER

β-ADRENERJİKLER

ANJİOTENSİN II

CALCİTONİN

OPİOİDLER

FSH

SOMATOSTATİN

GLUKAGON HCG LH LPH MSH PTH TSH

58.Guanilat siklaz sistemi: • Adenilat siklaz sisteminin çok benzeridir ancak adenilat siklaz sisteminden farklı olarak G proteine bağımlı değildir • Guanilat siklaz enziminin hücrede iki formu bulunur: - Membrana bağlı guanilat siklaz: Membrana bağlı guanilat siklaz enzimi reseptörünün yapısal bir parçası olduğundan, yapısal olarak tirozin spesifik protein kinazlara benzer. ANP ve BNP membrana bağlı guanilat siklazı aktive eder. - Sitozolik Guanilat Siklaz: Bu enzim nitrik oksid (NO) ile stimüle olur ve sadece NO‛in etkilerine aracılık eder. Bu sistemdeki sekonder mesajcı cGMP dir ve sitozolde inaktif formdaki protein kinaz G‛yi aktifler. • cGMP intestinal bir peptid olan guanilin tarafından uyarılan bir reseptörün bileşeni olarak da yer alır. Bu reseptör E.Coli‛nin ısıya dayanıklı endotoksiniyle ve diğer gram (-) bakterilerce de uyarılır. Artmış cGMP barsakta Cl sekresyonunu artırır, su geri emilimi azalır ve diare oluşur. • E. coli‛nin ısıya dayanaksız endotoksini ise aynen kolera toksini gibi cAMP üzerinden diareye yol açar.

KARBONHİDRATLAR 59. Galaktoz esansiyel değildir, galaktoz diet ile kısıtlansa bile UDP-heksoz-4-epimeraz ile glukozdan oluşabilir. 60. İnsanlardaki ş e k e r l e r i n b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u D formundadır. L-fukoz (glikoproteinlerde) ve Lidüronik asit (glikozaminoglikanlarda) kaydadeğer iki istisnadır. 61. İndirgeyici bir şeker Benedict solüsyonu gibi kimyasal ayıraçlarla reaksiyona girer. Bu test diğer indirgeyici heksozlar ve pentozlarla, ayrıca askorbik asit gibi indirgeyici maddelerle de yanlış pozitif sonuç verdiğinden özgün değildir. 62. Sakkarozdaki glikozid bağı serbest aldehid veya keton grubu içermez, bu yüzden sakkaroz indirgeyici değildir.

69

63. Monosakkaridlerin oksidayonu ile üronik asitler (glukoz ---> glukronik asit, galaktoz ---> galakturonik asit) oluşur. 64. Şekerlerin indirgenmesi ile alkol şekerler oluşur, bunlara polioller denir. Örneğin glukoz ----> sorbitole (glukitol), fruktoz ---> sorbitol ve mannitole indirgenir. 65. Glikoproteinler oluşurken karbonhidratlar, serin veya treonin aminoasitlerinin -OH grubu ile glikozid bağı yapıyorsa O-glikozid, eğer bu bağ asparjin‛in –NH2 grubu ile oluşuyorsa N-glikozid denir. N-bağlı glikozidlerin sentezi için ayrıca lipid yapısında olan dolikol ve onun fosforile türevi olan dolikol pirofosfata gereksinim vardır. Bazı maddeler glikozillenme ile ilgili görevleri olan enzimleri inhibe ederek glikoprotein oluşumunu engellerler. Bu maddeler N-glikozid oluşumunu bozarken, O-glikozid oluşumunu etkilemezler.

66. GLİKOPROTEİN OLUŞUMUNU BOZAN İNHİBİTÖRLER İnhibitör Tunikamisin

Etki yeri Dolikol-P‛a şeker bağlanmasını inhibe eder

Deoksinojirimisin Glikozidaz I-II inhibitörü Swainzonin

Mannozidaz II inhbitörü

67. Galaktoz ve glukoz mukoza hücresi içine aktif transportla alınırken bu işlemi ileri derecede özgün bir protein (sodyum glukoz taşıyıcı-1 = SGLT-1) kompleksi olan Na + - monosakkarit kotransport sistemi sağlar. Fruktoz‛un barsaklardan emilimi ise Na+ - bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyonla, glukoz taşıyıcı-5 (GLT-5) ile olur. • Na + - monosakkarit kotransport sistemi bitkisel bir glikozid olan florhizin ile, Na+- bağımsız kolaylaştırılmış diffüzyon sistem ise sitokalazin B ile inhibe edilmektedir. 68. GLUT1: Eritrosit, damar endotel hücrelerinde ve plasentada yer alan, bazal glukoz transportundan sorumlu olan taşıyıcıdır. GLUT2: Karaciğer, pankreasta glukozun hızlı yakalanması ve salınmasını sağlayan taşıyıcıdır. GLUT3: Glukoza affinitesi en yüksek olan, temel olarak beyin nöronlarında glukozun yakalanması ve transportunu gerçekleştiren taşıyıcıdır. GLUT4: Yağ dokusu ve kaslarda taşıyıcıdır. İnsülinle uyarılabilen tek taşıyıcı GLUT-4 ‘tür. GLUT5: İnce barsakta fruktozun taşınımını gerçekleştirir. GLUT7: Karaciğerde mikrozomal fraksiyonda yer alır. Endoplazmik retikulumdan glukozun salınımını gerçekleştirir. 69. Kan şekerinin düzenleyen başlıca organ karaciğerdir. Tokluk durumunda, yüksek miktarlarda gelen glukoz, glukokinaz ile glikoliz ve glukojen sentezi için gerekli olan glukoz 6-P‛a dönüştürülür. Açlık durumunda ise glukoz-6 fosfataz enzimi aracılığı ile karaciğerden kana glukoz çıkışı sağlanır. 70. Fosfofruktokinaz-1 (PFK-1) enzimi glikolizin en önemli hız kısıtlayıcı basamağı olup çeşitli faktörlerle düzenlenir. ATP ve sitrat bu basamağı inhibe ederken,

70

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

ADP, AMP ve fruktoz-2,6-bifosfat stimüle eder. 71. Gliseraldehid-3-fosfat dehidrogenaz İodoasetat ile inhibe olurken, Enolaz enzimi ise sodyumflorür veya florür iyonları tarafından inhibe olur. 72.

2-3-DPG ARTTIRAN DURUMLAR

2-3-DPG AZALTAN DURUMLAR

Kronik AKC hastalıkları

Asidoz (Diabetik prekoma ve koma)

Konjenital kalp hastalıkları

Hipofosfatemi

Anemiler Yükseğe çıkıldığı zaman Hiperfosfatemide Alkalozda

73. Arsenik, glikolizi bozmazken, fosfogliserat kinaz basamağında üretilen ATP‛yi engeller. Böylece arsenik substrat düzeyinde fosforilasyonu bozan bir ayırıcıdır. 74. Enolaz, florid ile inhibe olur, bu özellikten yararlanarak glukoz ölçümünde sodyum florid içeren antikoagulanlar kullanılırsa tüp içinde meydana gelebilecek glikoliz bloke edilmiş olur. 75. Karaciğerde pirüvat kinaz, fosfofruktokinaz reaksiyonun ürünü olan fruktoz-1,6-bifosfat tarafından aktive edilir. Bu düzenleme şekli daha yaygın olan negatif feed-back‛in aksine feed-forward (ileri besleme) tarzındadır. 76. Glikolitik yoldaki enzim defektlerinin %95‛i pirüvat kinaz eksikliğidir. Pirüvat kinaz enzim eksikliği olan hastaların birçoğunda spesifik enzim defektine bağlı olarak ağırlığı değişen hemolitik anemi görülür. 77. Civa pirüvat dehidrogenazı yarışmasız bir şekilde inhibe eder. Böylece piruvat asetil KoA‛ya dönüşemez ve LDH enzimi ile laktat oluşumu artar. 78. Glukoneogenezde ilk enzim olan ve mitokondride bulunan pirüvat karboksilazın allosterik aktivatörü asetil KoA‛dır. 79. Kaslarda piruvat karboksilaz ve glukoz 6-fosfataz bulunmadığı için kaslar glukoneogenez yapamaz. 80. Lösin, lizin gibi saf ketojenik aminoasitler, ürik asit, asetil KoA, asetoasetat, 3-OH-bütirat, çift karbon sayılı yağ asitleri ve kolesterol gibi maddelerden glukoz elde edilemez. 81. Glikojen yokluğunda “glikogenin” adlı özel bir protein glukoz kalıntılarınının alıcısı olarak rol alabilir. Özel bir tirozin yan zincirinin hidroksil grubu başlangıçta glikozil ünitelerinin eklendiği yerdir. 82. Yemeklerden sonra glukoz 6-fosfatın artmasına bağlı olarak glikojen sentaz allosterik olarak aktive edilmektedir.

Glikoliz ve Aşamaları

83. Glukagon veya epinefrin hepatosit reseptörüne veya epinefrinin kas reseptörüne bağlanması adenilat siklazın aktive olmasına neden olur. Aktive olan adenilat siklaz, cAMP sentezini katalizler ve cAMP‛ye bağımlı protein kinazlar aktive olur. Protein kinaz da glikojen fosforilazı fosforilleyerek aktive eder.

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

84. Glikojenolizi ve TCA siklüsünü hızlandıran element kalsiyumdur.

85. GLİKOJEN DEPO HASTALIKLARI • Tip 0: Aglikojenoz, glikojen sentetaz eksiktir. Açlık hipoglisemisi vardır. Hastalarda hipoglisemik konvülsiyonlar ve buna bağlı mental retardasyon olabilir. Hastalarda yemek sonrası veya glukoz verilmesini takiben uzun süre hiperglisemi izlenir. • Tip I: Von Gierke hastalığında glukoz 6-fosfataz eksikliği söz konusudur. Açlık hipoglisemisi, hiperlipidemi ve buna bağlı hepatomegali söz konusudur. Von Gierke de kesinlikle splenomegali olmaz. Karaciğer laktik asitten glukoz yapamadığı için hiperlaktikasidemi görülür. Hekzos monofosfat yolunun hiperaktivitesi ile hiperürisemi eşlik eder. • Tip II: Pompei hastalığı, lizozomal bir enzim olan α-1,4 glukozidaz (asid maltaz) enziminin eksikliği neticesinde sitozoldeki vakuollerde aşırı miktarda glikojen birikmesi ile karekterize son derece önemli bir hastalıktır. Kalp, karaciğer ve kaslar etkilenmektedir. Ciddi şekilde kardiyomegalisi olan hastalar erken çocukluk döneminde kaybedilmektedirler. • Tip III: Forbes (Cori) hastalığı, dal yıkıcı enzimin (amilo1-6 glukozidaz) eksikliğine bağlı, prognozu en hafif ve en sık görülen glikojen depo hastalığıdır. • Tip IV: Anderson hastalığı, dal yapıcı enzim (glikozil α-4:6 transferaz) eksikliği. Jüvenil tipinde ilerleyen siroz görülmektedir. • Tip V: Mc Ardle hastalığı, kas fosforilaz eksikliği iskelet kaslarında aşırı derecede glikojen depolanması ve egzersize karşı belirgin bir şekilde azalmış tolerans ve miyglobinüri gözlenmektedir. • Tip VII: Tarui hastalığında, fosfofruktokinaz etkilenmiştir. Hemoliz görülmektedir. • Tip VIII: İnaktif karaciğer fosforilaz enzimi ile karekterizedir. Santral sinir siteminde glikojen birikimi görülen tek glikojen depo hastalığıdır. 86.

GLİKOZAMİNOGLİKENLER • GAGların sentezi endoplazmik retikulum ve golgide gerçekleşir • Vücutta en çok bulunan GAG kondroitin sülfattır. • Asit şeker ( üronik asit ) içermeyen GAG keratan sülfattır. • Hyalüronik asid hariç bütün GAGlar, kovalan olarak bir proteine bağlanarak proteoglikan birimlerini oluştururlar, ayrıca kükürt içermeyen tek GAG hyalüronik asittir. • Sülfat birimleri açısından en zengin olan ve diğer GAG‛ların aksine hücre içi bileşini olan GAG heparindir. • Bazal membranların yapısında yer alan GAG Heparan sülfattır. • Bitki ve memelilerde (kobaylar ve primatlar hariç) glukronik asit C vitaminin öncüsüdür. İnsanlarda D-glukronik asitten L-askorbik asid sentezleyen L-glukonolakton oksidaz bulunmadığı için C vitamini esansiyeldir.

87. NADP bağımlı Ksilitol dehidrogenaz eksikliğinde esansiyel pentozüri görülür ve hastaların idrarında bol miktarda L-Ksilüloz görülür.

88.

71

MUKOPOLİSAKKARİOZLAR • Hurler sendromu (MPS I H): - α-L-iduronidaz eksik olup en şiddetli formdur. Koroner arterlerde mukopolisakkarid birikimi sadece hurler sendromunda görülür. • Hunter sendromu (MPS II): - İduronat sülfataz eksik olup X‛e bağlı olarak kalıtılır. İşitme kaybı sıktır. • Sanfilippo Sendromu (MPS III tip A-D): - Hastalarda ağır sinir sistemi bozuklukları ve zeka geriliği görülür.

• Morquio Sendromu (MPS IV): - En ağır iskelet deformitesi bu tiptedir. Hastalarda en ciddi komplikasyon atlanto-axiyal dislokasyona bağlı bası olmasıdır. Keratan sülfat ve kondroitin sülfat birlikte arttığı tek durum. 89. Albümin hariç plazmadaki globüler proteinlerin hemen hemen hepsi glikoprotein yapısındadır. Plazma proteinleri Kc‛de sentezlenir ve depolanmadan 30-60 dakika içinde plazmaya salınır. 90. I hücre hastalığı (mukolipidoz II), mannoz kalıntılarını fosforilleme yeteneğinin bozuk olduğu ve iskelet anomalileri, eklemlerde hareket kısıtlılığı, kaba yüz görünümü ve ciddi psikomotor bozukluklar ile seyreden nadir bir hastalıktır. 91. Fazla fruktozlu diet: hiperürisemi ve klinik olarak gut hastalığına neden olabilir. 92. Fruktokinaz yokluğunda beniğn asemptomatik, bir hastalık olan essansiyel fruktozüri görülür. 93. Fruktoz I-P aldolaz (aldolaz-B) eksikliği; Herediter früktoz intoleransı olarak bilinir. 94. Diyabette görülen katarakt oluşumu, periferal nöropati, nefropati ve retinopatiye yol açan damarsal sorunlar sorbitol birikiminden kaynaklanır. 95. Galaktokinaz eksikliğinde galaktozemi, galaktozüri ve klinik olarak sadece katarakt görülür. 96. Galaktoz 1-fosfat üridiltransferaz enzimin eksikliğinde klasik galaktozemi görülür. Galaktoz 1fosfat ve galaktitolün sinir dokusu, lens, karaciğer ve böbrek hücrelerinde birikmesi ile doku hasarı, zeka geriliği ve katarakt oluşumu görülür. 97. Hekzos monofosfat yolu, sitozolde gerçekleşir ve biyokimyasal reaksiyonlarda redüktan olarak görev yapan NADPH ‘ın hücredeki ihtiyacını karşılar. Bu yolda ayrıca nükleotid sentezi için gerekli olan ribozfosfatlar üretilir ve üç ila yedi karbonlu şekerlerin metabolik kullanımını sağlanır. Bu yolda ATP sentez veya tüketimi yoktur. 98. NADPH, NADH gibi yüksek enerjili bir molekül olarak kabul edilir, ancak ETZ‛ye girmez. Daha çok indirgeyici biyosentezde kullanılmaktadır. 99. NADPH, glutatyonun indirgenmesinde rol alır ve antioksidan savunmaya katkıda bulunur. 100.Karaciğer mikrozomal sitokrom P-450 mono-oksijenaz sistemi için NADPH varlığı kritiktir. 101.İmmun bir uyarı, kemotaktik faktörler veya fagosite edilebilir partiküllerle nötrofilleri aktive ederek membrana bağlı NADPH oksidaz enzim sistemini uyarmaktadır. Membrana bağlı NADPH oksidaz eksikliğinde kronik granülomatozis görülür.

72

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

102.Glukoz 6-fosfat dehidrogenaz (G6PD) eksikliği oksidan ajanların detoksifiye edilememesi sonucu oluşan hemolitik anemi ile karekterize doğumsal bir hastalıktır. G6PD eksiklği hemolitik anemiye en sık neden olan enzim anomalisidir.

PROTEİNLER 103.Hangisi ninhidrin ile reaksiyona girmez ? prolin bir imino asit olduğu için ninhidrin ile sarı renkli bir kompleks meydana getirir. 104.Bir proteinin D ve L formu birbirlerinin ayna görüntüsünü meydana getirmektedir. Bu iki forma stereoizomer, optik izomer veya enantiyomerler denir. Sadece Glisin de asimetrik karbon atomu bulunmadığı için bu molekül optikçe inaktiftir, yani polarize ışık düzlemini çeviremez. 105.Hangisi saf ketojeniktir ? Lösin ve Lizin 106.Hangisi yarı esansiyeldir ? Histidin ve arjinin 107.Tamponlama gücü en yüksek a.a ? Histidin 108.Hangisi NO ve ürenin kaynağıdır ? arjinin 109.Ürenin sadece KC de sentezlenmesinin sebebi ? Arjinaz enziminin KC de bulunması 110.İkincil habercisi cGMP olan ? NO, ANP ve BNP 111.Hangisi asidik ( veya dikarboksilik ) tir ? glutamat ve aspartat 112.Plazma konsantrasyonu en yüksek olan aa ? glutamin 113. Protein sentezini başlatan aa ? metyonin ( f-met ) 114.Fosforun bağlandığı aa ler ? serin, tirozin

treonin ve

115.Sülfhidril grubu ile proteinlerin yapsında önemli olan aa ? sistein 116.Hidroksil grubu ile proteinleirn yapsında önemli olan aa ? serin 117.Taurinin kaynağı ? sistein 118.Tip I kollajen ve kemik yıkımında idararda artan türev aa ? hidroksiprolin 119.Kas harabiyetinde idrarda artan ? 3-metilhistidin 1 2 0 . K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörleri ve osteokalsinde önemli olan türev aa ? γ-karboksi glutamat 121.Elastinin çapraz bağlarında yer alan, bu moleküle esnekliği veren ? desmozin (dört adet lizin aa‛den mg) 122.Hangisi peptid bağının özelliği değildir ? esnektir veya Cis formundadır

123.Hangisi primer yapının karekteristik bağıdır ? Peptid 124.Hangisi sekonder yapının karekteristik bağıdır ? Hidrojen 125.Proteinler denatüre olduğunda sağlam kalan bağ ? Proteinler denatüre edildiklerinde peptid bağları dışındaki diğer bağlar parçalanmaktadır. Hidrojen bağları (sekonder yapı) bozulmuşsa denaturasyon denir. 126.Aminoasidlerin, peptidlerin analizinde iyon değiştirme kromatografisi, yüksek voltaj elektroforezi, jel filtrasyonu, poliakrilamid jel elektroforezi ve HPLC gibi yöntemler kullanılmaktadır. 127.Hangisi ile aa ler ayrılamaz ? düz elektroforez 128.Amiloidoz ve Prion hastalıkları protein katlanma bozukluklarına örnektir. Prionlar nükleik asit içermeyen infeksiyöz proteinlerdir. Anormal prion proteini (PrPsc) primer yapısı normal ancak tersiyer yapısı yanlış olan bir proteindir. Insan matür prion proteini PrPc α-heliks yapısındadır, anormal prion proteini PrPsc ise βtabakadır. Organzimaya anormal PrPsc‛nin girmesiyle, organizmada üretilen normal PrPc‛lerde anormal katlanmaya başlar. Lizozomal enzimler anormal prion proteini PrPsc‛yi yıkamazlar. Hücrede PrPsc birikmeye başlar ve buna bağlı olarak ya apopitoz izlenir veya transmissible spongioform encephalopatiler ortaya çıkar. Hastalarda progresif demans, ataxi ve nörolojik defektler ortaya çıkar. Tüm prion hastalıklarının gelişim çok yavaştır fakat hepsi fataldir. Insanda görülen başlıca prion hastalıkları Kuru, Creutzfeld-Jakob hastalığı, Gertsmann-Straussler-scheinker hastalığı) ve fatal ailesel insomnia‛dır. 129.İnsan vücudunda en fazla bulunan protein ? Kollagen 130.Osteolitik göstergeler: Asid fosfataz, idrar Ca, idrar hidroksiprolin, idrar hidroksilizin, glikozidhidroksilizin, C-terminal telopeptid (Crosslaps) (idrar-serum), piridinyum çapraz bağları (pyridinium cross-links) ve N-terminal telopeptid (Ntx) (idrar). Bu son üç bileşik hidroksiprolin düzeylerine göre daha değerli birer göstergedir. 131.Kemik yapımını yani osteoblastik aktiviteyi gösterenler ise, kemikte en fazla bulunan nonkollajen protein olan Osteokalsin, total Alkalen fosfataz ve bunun kemik izoenzimi, ayrıca C-terminal ve N-terminal prokollajen I‛dir. 132.Tip I Kollagen; kemik, tendon ve kornea gibi sert dokularda Ti p I V ; Bazal membranlarda bulunmaktadır. 133.Skorbüt hastalığında, Vitamin C eksikliğinde Prolil hidroksilaz enziminin demiri ferri formunda olduğundan

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

73

hidroksilasyon işlemi bozulur ve prokollagen sentezi azalır. Anormal kemik gelişimi, yara iyileşmesinde gecikme ve deri kapillerindeki frajiliteye bağlı olarak kanamalar görülür.

hastalığında orta ve ciddi derecede bir hemolitik anemi görülür. Dört gen de kusur varsa maternal yaşamın en önemli Hb olan HbF sentezi için α globin sentezlenemediğinden Hidrops fötalis olur.

134.Ehlers-Danlos (tip VI) sendromunda Lizil hidroksilaz enzimi eksikliğine bağlı olarak hidroksilizin içeriği azalmış olan yetersiz bir kollagen sentezi meydana gelir. Bu sendromda kas ve kemiklere ait deformasyonlar, özellikle eklemlerde hipermobilite, hiperelastik deri ve yara iyileşmesinde gecikme bulunmaktadır.

• β- Thalasemi: β-globin 11. kromozomdadır bir tanesi eksik ise β-thalasemi minör, ikisi de eksik ise -thalasemi majör denir. Minör formda çok fazla sorun çıkmaz ancak majör formunda, doğumda gayet sağlıklı görülen çocuklarda ilk yılda ciddi bir anemi görülür. Düzenli olarak kan transfüzyonu aşırı demir yüklenmesi nedeni ile ( hemokromatoz ) 15-25 yaşlarda ölüm görülmektedir. En sık ölüm sebebi kalp yet.

135.Elastin hidroksiprolin ve hidroksilizin açısından fakirdir. Çapraz bağlar lizin içerir. Dört ayrı lizil kalıntısı birleşerek Desmozin bağını meydana getirir. Bu bağlar elastinin esnekliğini verir. 136.α-1-Antitripsin proteolitik enzimleri inhibe eder. Bu protein elastini yıkan ve güçlü bir proteaz olan nötrofil elastazı inhibe etmektedir. α-1-Antitripsin eksikliğinde nötrofil elastaz elastini yıkar ve panasineer amfizem meydana gelir. 137.α-Keratinler Saç, tırnak ve memelilerin dış epidermal tabakasında bulunur sisteinden zengindir. 138.Kalp primer enerji kaynağı olarak glukoz yerine yağ asitlerini kullanan tek organdır 139.Hemoglobin; Oksijen molekülü distal his ile demir atomu arasındadır. Hb ‘in oksijen dissosiyasyon eğrisi sigmoidaldir. Dokularda pH azalması veya yüksek pCO2, anemilerde ve kronik hipoksemilerde, anaerobik glikoliz metabolizmasındaki artma ile Eritrosit içi 2,3-BPG düzeyinin artması ve ısı artışı gibi durumularda Hb ‘in oksijene ilgisi azalır ve eğri sağa kayar. Hem molekülünün yapısındaki Fe Methemoglobin mg.

+2

yerine Fe

+3

gelirse

Eritrositte bulunan ve methemoglobin oluşumunu önleyen; NADH-Sitokrom b5 redüktaz. 140.Siyanür zehirlenmesinde Amil Nitrat verilerek demir Fe+3 haline getirilir, methemoglobin oluşumu sağlanarak siyanür bağlanır ve ETZ nin bozulması önlenir. Daha sonra methemoglobinemiyi düzeltmek için redüktan bir madde olan metilen mavisi ve Vit C kullanılır. 141.Karbonmonoksit (CO), Hb demirine bağlanırsa Karbonmonoksi-Hb meydana gelir. Ortamdaki çok düşük bir konsantrasyondaki CO bile, karbonmonoksiHb oluşmasına ve eğrinin sola kaymasına sebep olur. Hiperbole benzeyen eğri meydana gelir ve oksijenin dokulara bırakılması güçleşir. % 60 ın üzerinde karbonmonoksi-Hb konsantrasyonları fataldir. CO zehirlenmesinin tedavisinde CO dissosiyasyonunu kolaylaştıran oksijen uygulanır. 142. Hemoglobinopatiler • Orak hücre anemisinde Hb ‘nin β zincirinde 6. aa olan glutamat yerine valin geçerek HbS mg. Elektroforez hızı HbA ya göre daha yavaş, HbS ‘in deoksijene formu sudaki çözünürlüğü azalmıştır, eritrosit orak şeklini almıştır ve şekli bozulan eritrositler kapillerlerde lokalize infarktlara neden olur. • Bütün Hemolitik anemi taşıyıcılarında sıtmaya karşı direnç mevcuttur. • HbC hastalığında 6. aa olan glutamat yerine lizin geçer ve elektroforezde en yavaş hareket eden hemoglobin türü oluşur. • α- Thalasemiler: Her bireyin 16. kromozom çiftinde ikişer tane olmak üzere dört adet -globin genomu bulunmaktadır. Üç gen bozukluğunda görülen HbH

• Monoklonal artışın en sık sebebi idiopatik monoklonal gamopatidir. Malign hastalığı olan vakalarda ise her üç hastadan ikisi Multipl myelomdur. Multipl myelomda hafif zincirleri sentezlenmiş ve ağır zincir ihtiva etmeyen ve 60 °C ‘lik ısıya dayanıklı Bence Jones proteini artmaktadır 143.İg G; grupları klasik kompleman yolunu aktivasyon güçlerine göre sıralandığında İg G3> İg G1> İg G2 şeklindedir. İg G4 kompleman yolunu aktive edemez. • İg A; yeni doğanları intestinal infeksiyonlardan korur. Sekretuar İg A barsak ve bronş membranları ile laktasyondaki meme duktusları gibi dokularda sentezlenmektedir. Selektif İg A eksikliği primer immun yetmezliklerin en sık görülen şeklidir . Ayrıca uzun süreli fenitoin kullanan hastalarda da İg A eksikliğine ve D vitamini eksikliğine oldukça sık rastlanmaktadır. • İg M; Neonatal dönemde sentez edilen ilk İg ‘dir. Klasik kompleman aktivitesini başlatan en önemli İg ‘dir. Eritrosit yüzey antijenlerine karşı oluşan soğuk antikorlar bu sınıftandır. Akut enfeksiyon döneminde ilk sentezlenen antikordur. • İg E; saman nezlesi, astım, egzema ve ürtiker gibi allerjik olaylarda görülen vasküler permeabilite artışından sorumludur. Tip I anaflaksinin mediatörüdür. Bazofil ve mast hücre yüzey membranlarında bulunur. 144.İmmunglobülinler konsantrasyona göre sıralandıklarında İgG>İgA>İgM>İgD>İgE 145.Klasik kompleman yolu, antijen-antikor kompleksi ve C 1 ile başlamaktadır. • C 3a ve C 5a hem kemotaktik hemde anafilatoksik etkilidirler. Ancak C 5a, C 3a ya göre 1000 defa daha güçlü bir etki gösterir. • Alternatif yol, gram - bakterilerin endotoksinlerin C 3b ile bağlanması neticesinde başlar. • C 5b, C 6, C 7 ve C 8 proteinlerinin oluşturduğu komplekse C 9 proteinin bağlanması ile membran atak kompleksi meydana gelmektedir. Bu kompleks, bakteri dış duvarında porların oluşmasına ve membran permeabilitesinde artışa neden olur, böylece bakteri parçalanır. • Kompleman yolu ile ilgili en sık görülen hastalık herediter anjiodemdir. Bu hastalıkta C-1q esteraz inhibitör eksikliği mevcuttur. • Neisseria cinsi bakteri enfeksiyonlarında C 5, C 6, C 7, C 8 ve C 9 (MAC) eksikliği görülmektedir 146.Serum protein elektroforezi ile plazma elektroforezi arasındaki en önemli fark fibrinojendir. Serum antikoagülan kullanılmadan alınan düz kan örneğinden elde edildiği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörleri

74

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

bulunmaz. Plazma ise antikoagülanlı tüpten elde edildiği için fibrinojen içerir. • Albümin; Ka raciğerde sentezlenir onkotik basıncını sağlanmsaı ve vücudumuzda çeşitli moleküllerin transportunda rol oynayan en önemli proteindir. Bu protein; Cu, Ca, Mg ve Zn gibi iyonları, bilirubini, hem gurubunu , hormonları ( steroid hormonlar, kortizol, aldosteron, T 3 ve T 4 vb), yağ asidlerini (oleat ve palmitat) ve çeşitli ilaçları (salisilat, warfarin, sülfonamidleri ) taşımaktadır. 147.Dehidratasyon albümin artışına neden olan bir durumdur. • Hipoalbüminemi; Deri, gastrointestinal sistem ve böbrek yolu ile kayıplara bağlı olabildiği gibi; Karaciğer hasarına, malabsorbsiyona ve malnütrisyona bağlı sentezin azaldığı durumlarda görülür. Ayrıca doku harabiyetine yol açan inflamatuar hastalıklar gibi katabolizmanın arttığı durumlarda da görülür. • Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili (Bromcresol green BCG) gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür 148. Akut faz proteinleri • Akut bir inflamasyona veya doku harabiyetine bağlı olarak bazı proteinlerin plazma düzeyleri kısa bir süre içerisinde değişmektedir, C-Reaktif protein 4-6 saat ( en erken ), seruloplazmin ( en geç) düzeyi 4-5 günde yükselmektedir. • Akut inflamasyonda düzeyleri azalan prealbümin, albümin, retinol bağlayıcı protein ve transferrin negatif akut faz reaktanlarıdır. • Prealbümin (transtiretin); elektroforezde albüminden hızlı hareket eder. Ayrıca total parenteral nütrisyon, protein enerji malnütrusyonu gibi beslenme ile ilgil durumların takibinde kullanılan en değerli parametredir. Bu açıdan diğer proteinlerden üstün olmasının nedeni yapısında esansiyel aminoasitlerin / esansiyel olmayanlara oranının yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. • α1-Antitripsin; Bir diğer adı ile α1-Proteinaz inhibitör, bir akut faz reaktanıdır ve antiproteinaz aktivitesi bulunmaktadır, elastaz ve kollajenazı inhibe etmekte

ve kimotripsin, kallikrein, renin, ürokinaz, plazmin ve trombini bağlamaktadır. Eksikliğinde panasiner tipte anfizem görülür. Hepatositlerin endoplazmik retikulum sisternalarında anormal yapıda α 1 Antitripsin moleküllerinin birikmesi ile önce hepatit ve daha sonra karaciğer sirozu gelişebilmektedir. • Sialik asit plazmada bulunan birçok glikoproteinin önemli bir yapı taşı olan ve N-asetil nöraminik asit ile aynı aileden gelen dokuz karbonlu bir şekerdir. Bu şeker birimi proteinlerin yapısından ayrıldığında proteinlerin yarı ömrü dolar ve karaciğere alınıp yıkılırlar. • Hangisi akut faz reaktanı değildir ; α2-Makroglobülin ve hemopeksin • Karaciğerde sentez edilen haptoglobin plazmada serbest oksihemoglobini bağlamaktadır. HaptoglobinHb kompleksinin molekül ağırlığı yüksek olduğu için bu molekül böbreklerden Hb kaybını ve dolayısı ile demirin atılmasını önlemektedir. Hemolizde haptoglobin seviyesi azalır. • Plazmada bulunan serbest Hem ve methem molekülleri hemopeksin tarafından bağlanabilmektedir. • Hemolizde seri bir şekilde arka arkaya yapılan hemopeksin ölçümleri haptoglobine göre daha değerli bir göstergedir. • Seruloplazmin; En geç tepkime veren akut faz reaktanıdır karaciğerde sentezlenmekte ve yine yapısındaki sialik asitin uzaklaştırılması ile Kc de yıkılmaktadır. • Seruloplazmin Ferro demiri ( Fe +2 ), ferri ( Fe +3 ) formuna okside ettiği için Ferro-oksidaz olarak da bilinmektedir. Benzer bir şekilde bir seruloplazmin analoğu olan Hephastin‛de aynı reaksiyonu düzenler. • Kanda serbest bakırın taşıyıcısı seruloplazmin değil albümindir !!!. 149.Wilson sirozunda, serum seruloplazmin düzeyi düşük, dokularda ve idrarla atılan bakır düzeyi ise yüksek bulunmuştur. Yüksek miktarda bulunan bakır, böbrek, beyin ve gözde ( Kayser-Fleischer halkası ) birikerek toksik olmaktadır. Artan bakır için D-penisilamin gibi şelatlayıcı ajanlar kullanılmaktadır. 150.Menkes sendromu; barsaklardan bakır emiliminde ve hücre içine bakır taşınmasındaki kusur nedeni ile plazma ve karaciğer Cu düzeyleri azalmıştır. X ‘e bağlı ressesif olan ve erkek bebeklerde ölümle sonuçlanan bu hastalıkta, bakırlı enzimler olan tirozinaz, lizil oksidaz ve dopamin β-hidroksilaz gibi enzimlerinin fonksiyonlarının bozulması neticesinde saç yapısında değişiklikler, depigmantasyon ve kollajen ile elastin yapısında bozukluklar görülmektedir. 151.Osteogonozis imperfekta; Kemik kitlesinde jeneralize azalma (osteopeni) ile karakterize bir hastalıktır. Tip 1 prokollajeni kodlayan 2 genden birinde hata vardır. Tek bir glisinin mutasyon ile sisteine dönüşmesiyle oluşur. Hastalarda, aşırı kırılgan kemikler, diş anormallikleri, yara iyileşmesinde gecikme ve sırtta kamburlaşma, mavi sklera ve işitme kaybı izlenir. 152.Marfan sendromu (araknodaktili); 15. Kromozomda mutasyonlar izlenir 15. Kromozom glikoprotein yapılı “fibrillin”i kodlar. Bu hastalarda fibrillin defekti var. Elastik liflerde bozukluk olup uzun ve ince ekstremiteler, Lens subluksasyonu (ektopia lentis), iskelet kası deformiteleri, aort anevrizması gibi

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

kardiyovasküler problemler izlenir. 153.Transferrin; demir ve bakırın bağlanmasında fizyolojik öneme sahiptir. Negatif akut faz reaktanı olan transferrine demirin bağlanabilmesi için ferro demirin seruloplazmin ( ferrooksidaz ) tarafından okside edilmesi gerekmektedir. 154.Beyinde LDH izoenzimlerinin tamamı bulunmasına rağmen, beyin hastalıklarında kanda LDH değişmez. • Megaloblastk anemi total LDH ın en çok arttığı durumdur.

158. AMİ geçiren hastalarda zamana karşı kardiak marker ilişkileri Artışı

Maksimum seviye

Normale dönüş

CK

6-8 saat

18-24 saat

2 - 3 gün

CK-MB

3-4 saat

10-18 saat

1,5 - 2 gün

SGOT

8-10 saat

24-48 saat

3-7 gün

LDH

24 saat

48-72 saat

6-10 gün

155.Karaciğer hastalıklarında tanıda kullanılan enzimler • SGPT (ALT), SGOT (AST), LDH, glutamat d e h i d r o j e n a z , alkol dehidrojenaz, izositrat dehidrojenaz ve malat dehidrojenaz karaciğer hücre (hepatosit) lezyonunu yansıtmaktadır.

LDH 1 (HBD)

24 saat

72-144 saat

10 - 12 gün

Myoglobin

6-8 saat

12 - 24 saat

• Alkalen fosfataz, GGT, 5‛-nükleotidaz ve lösin amino peptidaz kolestazın tanısında kullanılmaktadır.

2-3 saat

Troponin I

20-24 saat

4 - 14 gün

• SGOT ve SGPT toksik ve inflamatuar karaciğer hastalıklarının göstergesidir.

4-6 saat

Troponin T

3-4 saat

20-24 saat

4 - 14 gün

• Enzim düzeylerinin 6 - 12 ay yüksek düzeylerde seyretmesi kronikleşme belirtisidir. • Masif nekrotizan hepatit olan fulminan hepatitte serum enzim düzeyleri ilk birkaç günde artmakta sonra hızla azalmaktadır. Transaminaz‛ların azalması sağlam hücre kalmadığının bir göstergesidir. 156.Biliyer obstrüksiyonda alkalen fosfataz sentezi artmaktadır. Alkalen fosfataz osteoblastik aktivite artışından etkilendiği için, ayrıca hamilelerde 3. trimesterde artan plasental izoenzimi neden ile spesifik değildir. Çocuklarda büyüme çağında fizyolojik olarak yüksek olduğu için kolestaz tanısında 5‛-nükleotidaz daha değerlidir. • GGT (gama-glutamil-transferaz veya transpeptidaz): Hepatositler ve renal tübül hücrelerinde bol miktarda bulunur. γGT enzimi obstruktif sarılıkları ve kolesistiti göstermede ALP, 5‛-nükleotidaz, lösin aminopeptidaz dan çok daha değerlidir. GGT tüm bu enzim markırlardan erken yükselir ve uzun süreler yüksek kalır. 157.GGT (gama-glutamil-transferaz veya transpeptidaz): 1- Kolestazın en iyi göstergesi, 2- Alkolik hepatitin en iyi göstergesi, 3- Hücre membranlarından, peptidleri ve aminoasitleri taşır, 4- KC tm de en spesifik artan enzimdir.

75

159.Kas harabiyetini gösteren en iyi ve en çok kullanılan enzim testi total CK ölçümüdür. Özellikle kas liflerinde nekrozla giden hastalıklarda (ör. müsküler distrofiler, polimiyosit ve rabdomiyolizis) total CK en yüksek düzeylerine çıkar. 160.Müsküler distrofiler; Duchene tipi kas distrofisi, X‛ e bağlı resesif bir bozukluktur. Buna anormal distrofin geni yol açar. 5 yaşından sonra kaslarda görülen ilerleyici zayıflıkla karakterizedir. Semptomlar başlamadan önce serum CK aktiviteleri yükselir ve sıklıkla normal üst değerin 10 katından fazla değerlere rastlanır. 161.Birçok ilaç ve kimyasal maddeler lokal veya yaygın kas harabiyetine yol açarak toksik miyopati oluşturabilir. Narkotik analjezikler, alkol, D -penisilamin, fibrik asit analogları ve hidroksimetil glutaril CoA ( HMG - CoA ) redüktaz inhibitörleri gibi ilaçların böyle etkileri olabilir. 162.Malign hiperpireksi ciddi seyirli toksik bir miyopatidir. Duyarlı kişilerde vücut ısısında hızlı bir şekilde yükselme, şok ve konvülsiyonlar olur. Genellikle genel anestezide, bazen sadece kas gevşetici alanlarda da ortaya çıkmaktadır. Nöbetler esnasında serum CK aktiviteleri yüksektir. Genetik bir bozukluktur. Ryanodine reseptör genindeki (19q12-13) mutasyonların hastalıktan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Ryanodine reseptörleri sarkoplazmik retikulumdan kalsiyumun serbest bırakılmasını sağlar. Tedavisinde dantrolene kullanılır. 163.Cerrahi, intramüsküler enjeksiyonlar ve egzersiz sonu değişiklikler kaslarda travmaya yol açarak, enzimlerin salınımına neden olabilirler. Ameliyatlardan sonra CK değerleri yükselir ve eğer miyokard infarktüsü de şüphe ediliyorsa, CK - MB mutlaka ölçülmelidir. Özellikle akut ve kısa süreli şiddetli egzersizler sonucu serum CK değerlerinde yükselmeler görülebilir. Hipotiroidilerde total CK düzeyi artmaktadır. 164.Kemik Hastalıkları • Kemiğin Paget hastalığı Alkalen fosfatazın en çok yükseldiği (normal üst değerin 10 katından fazlasına çıkabilir) durumdur. Hem primer hem de sekonder kemik tümörlerinde alkalen fosfataz normal üst değerin 5 katı kadar yükselir. Osteomalazi ve

76

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

raşitizmde orta derecede artışlar olur. Kemik kırıklarının iyileşmesi esnasında geçici artışlar görülebilir. Osteoporoz‛ da osteoblastik aktivite artmadığı için serum alkalen fosfatazı genellikle normal bulunur. • Osteolitik aktivitenin arttığı meme kanseri, osteolitik sarkomlar ve multipl myelomun kemik metastazlarında ALP normal sınırlar içerisindedir, ancak asid fosfataz artmıştır. Prostat kanserinin kemik metastazlarında ALP ile birlikte asid fosfataz artmaktadır. 165.Neoplastik Hastalıklar • Kemik metastazı yapan prostat kanseri olgularının % 90 ‘nın da ACP düzeyleri artmaktadır. • Over ve pankreas kanserlerinde ALP ‘ın ısıya dayanıklı Regan izoenzimi yükselmektedir. • Primer karaciğer tümörü ve metastazlarında sadece karaciğere spesifik 5‛-nükleotidaz, lösin aminopeptidaz ve GGT artmaktadır. Fizyolojik değişikliklerden etkilenmeyen GGT karaciğer hasarının önemli bir belirleyicisidir. • Amilaz pankreas kanserlerinde artmakta, ancak Lipaz daha değerlidir. • Neoplastik dokularda hücre proliferasyonu ve oksijen kullanımı arttığı için glikolizde görevli LDH, aldolaz ve fosfoheksoz izomeraz düzeyleri artmaktadır. 166.Hematolojik Bozukluklar • Glukoz 6-fosfat dehidrojenaz eksikliğinde eritrosit membran direncinde önemli bir yeri olan pentoz fosfat yolu bozulduğundan şiddetli bir hemolitik kriz görülmektedir. • Eritrositlerde transketolaz aktivitesi, tiamin eksikliğinde azalır (Tiyamin eksikliğinde tanı koydurucu). Transketolazın arttığı tek durum ise pernisyöz anemidir. • Riboflavin eksiliğinde ise eritrositlerde glutatyon redüktaz aktivitesinin azalması tanı koydurucudur. • Megaloblastik anemi ve lösemiler HBD‛ deki artışa sekonder LDH aktivitesinde artış olur. 167.Pseudokolinesteraz, karaciğer, pankreas, kalp, beyin beyaz materyalinde bulunur ve Organofosfat zehirlenmelerinde ve süksinil kolin apnesinde düzeyi azalır ve tanı koydurucudur. 168.İdrardaki Enzimler, normalde idrarda amilaz bulunur. Diğer serum enzimleri glomerulustan süzülemeyecek kadar büyüktürler. Tübüler hücrelerden kaynaklanan bazı enzimler, tübüler harabiyeti gösterirler. Özellikle böbrek transplantlarının rejeksiyonunda bu enzimler yararlıdır. N - asetil glukozaminidaz ( NAG ) bu amaçla kullanılır ancak pek fazla özgünlüğü yoktur. 169.Nöron Spesifik Enolaz (NSE); Özellikle çocuklardaki nöroblastom vakalarının yaklaşık %90‛nında serum NSE düzeyleri artar. Yüksek NSE düzeyleri prognozun kötüye gittiğini gösterir. 170. Prostat Spesifik Antijen; Organ spesifik, az sayıdaki tümör markerlarından biridir. PSA kallikrein ailesine mensup bir serin proteazdır. PSA, seminal sıvıdaki seminal vezikül spesifik proteini yıkarak seminal koagulumun likefaksiyonunu sağlar. Yani PSA tripsin ve kimotripsin benzeri aktiviteye sahiptir. PSA, prostat kanserinin erken teşhisi için etkili bir marker değildir. Çünkü PSA prostat dokusuna spesifiktir, kanserine değil.

171.Kalsitonin; en çok tiroid‛in ailesel medüller karsinomu taramalarında işe yaramaktadır. Bu hastalarda kalsitoninin bazal düzeyleri yükselmiştir. Kalsitonin düzeyleri tümörün volümü ve metastazlarıyla ilişkilidir. 172.hCG; Artan hCG düzeyleri, gebelik, trofoblastik hastalıklar ve Germ hücreli tümörlerde görülmektedir. hCG‛nin en yüksek düzeyleri (>1milyon IU/L) trofoblastik tümörlerde görülmektedir. hCG kan beyin bariyerini geçemediğinden, BOS‛ta artan hCG, beyin metastazını düşündürmelidir. 173.AFP; Hepatoselüler karsinom için marker olarak kullanılmaktadır. 174. Karbonhidrat markerlar • Yüksek moleküler ağırlıklı musinlerdir veya kan grubu antijenleridir. • CA 15-3 ve CA27-29 Meme karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. • CA-125 Over ve endometriyal karsinom için marker olarak kullanılmaktadır. • DU-PAN-2 Pankreas kanseri için marker olarak kullanılmaktadır. • CA 19-9, CA 242 ve CA 50 Kolorektal ve pankreas karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır • CA 72-4 Gastrointestinal trakt ve over karsinomu için marker olarak kullanılmaktadır. 175.Östrojen ve Progesteron Reseptörü, pozitif olan hastalar, hormonal tedaviye cevap verirler. Östrojen ve progesteron reseptörü negatif olan hastalarda, hormonal tedavi yerine kemoterapi, radyoterapi gibi başka tedavi metotları tercih edilmelidir. Reseptör pozitif olan hastalarda yaşam süresi daha uzundur. 176.Gastrin, mide asit sekresyonunu, pepsinojen sekresyonunu ve intrensek faktör salınımını uyarır. Ayrıca mide motilitesini, mukozal gelişimi ve mide kan akımını da artırmaktadır. 177.Rennin (Kimozin) bebeklerde sütün sindiriminde önemlidir. Rennin Ca+2 varlığında sütün kazeinini parakazeine çevirir ve sonra buna pepsin etki eder. 178.Enteropeptidaz, barsak mukozasında bulunup tripsinojenin tripsine dönüşümünü başlatır. 179.Tripsin zimojenlerin ortak aktivatörüdür. • Kalıtsal bir hastalık olan sistinüri‛de sistein, ornitin, arginin ve lizin amino asitlerinin idrarla atılımı görülür. • Transaminasyona girmeyen aminoasitler üç tane olup bunlar treonin, lizin ve prolindir. • Glutamat dehidrogenaz hem NAD+ hem NADP+‛yi koenzim olarak kullanabilen nadir bir enzimdir • Üre amino asitlerden elde edilen gruplarının esas atılış şeklidir. İdrarın azot içeren bileşenlerinin %90‛ını oluşturur. Üre molekülünün içerdiği azotlardan birisi serbest amonyaktan, diğeri de aspartatdan elde edilir. 180. Üre sentezinin mitokondri ve sitozoldedir. • Karbamoil fosfat sentetaz I‛in üre siklüsünde hız kısıtlayıcı olup, aktivitesi için N-asetilglutamata ihtiyaç vardır. • Arginaz yalnızca karaciğerde bulunur.. Bu nedenle diğer dokular da arginini sentezlemelerine karşılık yalnızca karaciğer arginini parçalayarak üre

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

sentezleyebilir. • Arjinin üre sentezi için gerekli olan iki azot ve karbondioksiti içerdiği için direkt olarak üreye dönebilen tek aminoasittir. • Böbrek yetmezliği olan hastalarda plazma üre seviyeleri artar ve barsaklara üre aktarımı da artar. Bakteriyel üreazın etkisi sonucu artan amonyak hiperamonyeminin başlıca sebebidir. Oral neomisin kullanımı amonyak üreten bakterileri azaltır. • Hiperamonyemi de hastaya Sodyum Benzoat ve sodyum fenil asetat verilerek amonyak seviyeleri düşürülebilir. Bu bileşikler glutamat ve glisinle birleşerek suda çözünür hale gelir ve idrarla atılır. Bu maddeler hiperglisinemi tedavisinde de verilmektedir. • Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. • Bazı hızlı bölünen lösemi hücreleri gelişmeleri için kandan aspargin alırlar. Aspargini aspartata hidroliz eden asparginaz enzimi lösemili hastaların tedavisinde kullanılır. 181.Fenilketonürinin özellikleri; • Fenilalanin dokularda, plazmada ve idrarda yüksek miktarda bulunur. Fenilpirüvat (diğer fenilketon cisimlerinin de öncüsüdür), fenillaktat, fenil asetat ve fenilasetilglutamin konsantrasyonları da artmıştır. Fenilasetat ter ve idrarın karakteristik kokusunu verir. Ter ve idrarda fare idrarı (veya fare leşi) kokusu oluşur. • Mental gerilik, yürüme ve konuşma bozukluğu, hiperaktivite, tremor, mikrosefali, gelişme geriliği ve hipopigmentasyon fenilketonürinin karakteristik bulgularıdır. 182.Alkaptonüri: Tirozin katabolizmasında bulunan homogentisik asit oksidaz eksikliği sonucu oluşur. İdrarın bekletilmekle siyahlaşması ve eklem yerlerinde siyahlaşma ile karakterizedir. 183.Herediter tirozinemide İdrar balık gibi kokar. Bu hastalıkata biriken süksinil aseton, karaciğer ve böbrek tübülüleri üzerinde toksik etki yapar. Bu nedenle hepatorenal tirozinemi denilir. 184. Albinizmin ağır seyirli olan şekli, tirozinaz eksikliğidir (Tip I, tirozinaz negatif). Permeaz eksikliğinde (Tip II, tirozinaz pozitif) tirozin, melanozomlar içine transfer edilemez. Albinizmin en sık görülen şeklidir. 185.Homosistinüri tip I (Klasik homosistinüri): Sistation sentetaz eksiktir. Bebeklikte kilo alamama, gelişme geriliği bulunur. Ektopia lentis (lens sublüksasyonu) karekteristiktir. Marfan‛a benzer görünüm (ince uzun boy, uzun ekstremite, araknodaktili, skolyoz, pektus ekskavatum veya karinatum, genu valgum, pes kavus, yüksek damak, diş sayısında fazlalık gibi) gelişir. 186.Akçaağaç şurup hastalığında; dallı zincirli alfa ketoasit dehidrogenaz eksikliği var. Avrupada yanmış şeker kokusuna, Türkiye‛de çemen kokusuna benzetilir. 187.İzovalerik asidemi: idrarda terli ayak kokusu bulunur. 188.ß-metil krotonil glisinüri: idrarın kedi idrarı gibi kokması ile karakterizedir 189.Histidinemi denilen hastalıkta, histidinin yıkımını başlatan histidaz eksiktir.

77

190: AMİNOASİTLERDEN SENTEZLENEN ÖNEMLİ BİLEŞİKLER Madde

Prekürsör

kateşolaminler

Tirozin

melanin

Tirozin

tyroksin

Tirozin

GABA

Glutamat

Melatonin

Triptofan

Seratonin

Triptofan

NAD

Triptofan

Histamin

Histidin

Glutatyon GSH

Glutamat + sistein + glisin

Kreatin-fosfat

Glisin + arjinin + SAM + ATP

Spermidin-spermin

Ornitin + SAM

Karnozin-anserin

Histidin + alanin

porfirin

Süksinil KoA + glisin

Homokarnozin

Histidin + GABA

Pürin bazları

Glisin+glutamin+aspartat+THF+ CO2

Primidin bazları

Glutamin+aspartat

Karnitin

Metyonin + lizin

191.İnsanda en çok görülen hemproteinler; hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar, katalaz ve NO sentazdır. Porfirin (Hem) oluşumundaki başlangıç ve son üç aşama mitokondride, ara aşamalar sitozolde gerçekleşir. Olgun eritrositlerde mitokondri olmadığı için hem üretemezler. • ALA sentaz porfirin sentezinde hız kısıtlayıcı olup süksinil KoA – glisin birleşmesini sağlar. Kofaktörü pridoksal fosfat, inhibitörü “ hemin “ dir. Eksikliğinde sideroblastik anemi görülür. • Fenobarbital gibi sitp450 monooksijenaz enzim kompleksi ile metabolize edilen ilaçlar porfiriya ataklarını provake ettikleri için mutlak kontrendikedir. • Fotosensitivite görülmeyen tek porfiria türü Akut intermitant porfiria olup, eksik olan enzim porfobilinojen deaminaz veya diğer adı ile

78

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

hidroksimetilbilian sentazdır. 192.Hem yıkımında görev alan Hem oksijenaz, porfirin halkasındaki demiri serbestleştiren ve karbonmonoksit açığa çıkaran bir enzimdir. 193.24 saatlik idrarla atılan kreatinin düzeyi (1,0 -2,0 gr/gün) oldukça stabildir. Dolayısı ile kreatinin, idrarın 24 saatlik olup olmadığının en değerli göstergesidir. 194.Kreatinin ölçümünde klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin‛in pikrik asitle verdiği turunucu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır.

LİPİDLER 195.Kolesistokinin (pankreozimin ), safra kesesinin kasılmasına ve safra salgılanmasına neden olur, bunun yanında pankreasın ekzokrin hücreleri tarafından sindirim enzimlerinin barsaklara geçişine neden olur. Ayrıca mide hareketlerinin azalmasına neden olur, böylece mide içeriğinin barsaklara geçişi yavaşlar. 196.Hangi besin maddesi portal dolaşıma girmez diye bir soru ile karşılaşırsak kısa ve orta zincirli yağ asitleri hariç tüm yağlı maddeler şilomikron yapısına girdiğinden lenfatik yoldan venöz dolaşıma çıkarlar. Dolayısı ile cevap kolesterol, trigliserid, fosfolipid ve yağda çözünen vitaminler vb olabilir. 197.Şilomikronlardaki triaçilgliseroller, plazmanın fonksiyonel enzimlerinden biri olan lipoprotein lipaz tarafından yıkılırlar. Bu enzim apoprotein C II tarafından aktive edilir. Ayrıca heparin lipoprotein lipazın salınımını ve etkisini arttırmaktadır. 198.Otozomal resessif bir hastalık olan Tip I hiperlipoproteinemi de lipoprotein lipazın veya apo C II‛nin ailesel eksikliği söz konusudur. Bu hastalarda masif şilomikronemi görülür. 199.Şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde kusur varsa, şilomikron kalıntıları kanda birikir. Bu durum apolipoprotein E eksikliğinde görülür ve Ailesel disbetalipoproteinemi ( Tip III hiperlipoproteinemi – broad β-band hastalığı ) olarak tanımlanır. 200.Omega-6 yağ asidi olan Linoleik asit (18:2;Δ 912) bitkisel yağlarda bulunur. LDL-K düşürmesiyle koruyucudur ancak HDL‛yi azalttığı için bu etkisi gölgelenmektedir. 201.Omega-3 yağ asitlerinden olan Linolenik (18:3; Δ9-12-15) asit bitkilerde, doksohekzaenoik asit ise balık yağında bulunur. Balık yağlarından doğrudan alınan doksohekzaenoik asit beyin ve retina gelişimi için özellikle gereksinim vardır. Retinitis pigmentozada doksohekzaenoik asit düzeyleri anlamlı olarak düşük bulunmuştur. 202.Asetil KoA Karboksilaz yağ asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamağı olup allosterik aktivatörü sitrattır. 203.4‛-Fosfopantotein, yağ asidi sentetazın açil taşıyıcı protein bölgesinde bulunur. Pantotenik asit ayrıca koenzim A‛nın bir parçasıdır. Pantotenik asit hem yağ asit sentezi hem de yağ asitlerinin yıkımı için gereklidir. 204.Hekzos monofosfat şantı yağ asidi sentezi için gerekli olan NADPH ‘ın en büyük kaynağıdır. Ancak NADPH‛ın tek kaynağı bu yol değildir. Alternatif olarak sitozolde malatın pirüvata dönüşümünü sağlayan NADP bağımlımalat dehidrojenazın (malik enzim) katalizlediği

reaksiyon ile de NADPH sağlanır. 205.16 karbondan daha uzun zincirli yağ asidlerinin zincir uzaması ile çifte bağların eklenmesi, endoplazmik retikulumda gerçekleşir. İnsanlar 9-10. karbondan daha ileriye çifte bağ sokamadıklarından, çoklu doymamış yağ asidleri olan linoleik ve linolenik asid diyetle alınması gereken esansiyel yağ asidleridir. 206.Normal bir kişide fitanik asit peroksizomda yıkılır. Bazı kişilerde α-oksidasyon kusuruna bağlı olarak fitanik asid birikir. Bu hastalık otozomal resesif kalıtılan Refsum hastalığı olup, başlıca semptomları; Retinitis pigmentosa, gece körlüğü, periferal nöropati ve serebral ataksi olarak sıralanabilir. 207.Yağ dokusunda depolanmış yağların mobilizasyonu yağ asidlerinin ve gliserolün, triaçilgliserolden hidroliz yolu ile ayrılması ile başlar. Bu işlem hormona duyarlı lipaz aracılığı ile başlatılır. Hormona duyarlı (özellikle epinefrin) lipaz, cAMP‛ye bağımlı protein kinaz tarafından fosforile edildiği zaman aktifleşir. 208.Beyin, diğer sinir sistemi dokuları, eritrositler ve böbrek üstü medullası serbest yağ asidlerini kan düzeyi ne olursa olursun yakıt olarak kullanamazlar. 209.Malonil KoA, karnitin açil transferaz I enzimini inhibe eder. Hipoglisemik sülfonilüreler olan glibürid ve tolbutamid karnitin açil transferazı inhibe ederek yağ asidi oksidayonunu inhibe eder. 210.Karnitin eksikliği, özellikle prematüre ve yenidoğanlarda yetersiz biyosentez (KC ve Böbreklerde Metyonin + lizin‛den sentezlenir) veya renal kaçağa bağlı olarak görülebilir. Kayıplar hemodializ sırasında da meydana gelebilir. Organik asidürili hastalarda, organik asidlerle konjuge olarak büyük miktarda karnitin atılabilir. Eksikliğin belirti ve semptomları; bozulan yağ asidi oksidasyonu sonucu glikoneojenezin azalması nedeniyle görülen hipoglisemi periodları, artan plazma serbest yağ asidlerinin varlığında bozulan ketojenez, kas zayıflığı ve lipid birikimini kapsar. 211.β-Oksidasyon reaksiyonlarında dört enzim bulunur; Açil-KoA dehidrojenaz, enoil-KoA hidrataz, βhidroksi açil KoA dehidrojenaz ve β-keto tiolaz. 212.Hipoglisin, Ham Akee ağacı meyvesinde vardır. Bu meyvenin yenilmesi ile vücuda alınan Hipoglisin karaciğerde metabolize olmaz ve KoA-SH ve karnitinle birleşir. Karnitin ve KoA tükenir. Ayrıca Hipoglisin βoksidasyonun ilk enzimi olan açil KoA dehidrojenazı inhibe eder, β-oksidasyon bozulur. Jamaika kusma hastalığı da denilen bu hastalıkta, kusma, SSS depresyonu ve hipoglisemi oluşur. 213.β-Oksidasyon ile palmitoil KoA‛dan 131 ATP kazanılır. Yıkıma palmitik asid ile başlandığında, palmitoil KoA oluşumu için tiokinaz basamağında 2 ATP harcanıldığı düşünülürse net ATP kazancı 129 ATP‛dir. 2 1 4 . Keton cisimciklerimiz A S E T O A S E T A T , HİDROKSİBÜTİRAT ve ASETON dur.

3-

215. Keton cisimleri sentezinde HMGKoA Sentaz basamağı HIZ KISITLAYICI. Kolesterol sentezi esnasında da HMGKoA sentezlenir ancak bu reaksiyon sitozolde oluştuğu için keton cisimleri sentezi ile karışmaz. (HMGKoA ayrıca LÖSİN in katabolizması esnasında bir ara üründür ! ). 216. KETON CİSİMCİKLERİNİN SENTEZ YERİ KC iken Kc ‘de TİOFORAZ ENZİMİ (süksinil KoA: asetoasetat

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

KoA transferaz) BULUNMADIĞINDAN, KC KETON CİSİMCİKLERİNİ YAKIT olarak KULLANAMAZ !! 217.Bu enzim 3-OH-bütirat ve asetoasetat gibi keton cisimlerinin süksinil KoA üzerinden TCA‛ya bağlantısını sağlar. Keton cisimlerinin yıkım organeli mitokondri olduğundan eritrosit gibi mitokondrisi olmayan hücrelerde keton cisimlerini yakıt olarak kullanamaz. 218.Fosfatidik asid, triaçilgliserol sentezi sırasında da oluşan bir ara ürün olup gliserolden türeyen en basit fosfolipittir. Fosfatidik asid üzerine gliserol, inozitol, etanolamin, serin ve kolin gibi birimler eklenerek değişik fosfogliseridler sentezlenir. 219.Sfingomyelin gliserol yerine bir amino alkol olan sfingozin içerir. Sfingomyelin özellikle sinir liflerindeki myelin kılıfının önemli bir bileşenidir. 220.Seramid + oligosakkarid + bir veya daha fazla nöraminik asid (NANA) (sialik asid) bağlanırsa oluşan yapının adı “gangliozid”dir. 221. Kolera toksinin ince barsaklardaki reseptörü, GM-1 gangliozid yapısındadır. 222. Kardiolipin insanlarda antijenik özelliğe sahip tek fosfolipittir. Antifosfolipid antikorlar (AFA), çeşitli fosfolipid ve protein komplekslerini tanıyan heterojen otoantikorlar grubudur. Yüksek titre AFA (Genellikle antikardiyolipin antikorlar) inme ve serebrovasküler hastalıklar ile ilişkilidir. Sistemik Lupus Eritematozusta görülen Lupus antikoagülanı kardiolipine karşı gelişen bir antikordur. Sifiliz tanısında da antikardiolipin antikorlar kullanılır. 223.Fosfatidilkolin (Lesitin) Membran yapısında en çok bulunan fosfolipiddir. Safranın başlıca bileşenlerinden biri fosfatidil kolindir. Fosfatidilkolin‛in en önemli görevlerinden bir tanesi Akciğer tip II pnömositlerden salgılanan SÜRFAKTAN‛ın yapısına dipalmitoilfosfatidilkolin şeklinde katılarak akciğer yüzey gerilimini ayarlamaktır. Doğuştan eksikliğinde Neonatal Respiratuar distres sendromu (Hyalen Membran hastalığı) meydana gelir.

224.Fosfatidil inozitol Fosfatidil inozitol‛ün birkaç önemli görevi vardır: • Fosfatidil inozitol, membranlarda fosfolipaz C ile yıkıldığı zaman inozitol trifosfat şekline (İP3) dönüşerek sekonder messenger etkisi ortaya çıkar. • Fosfatidil inozitol, membranlar üzerinde glikozile fosfatidil inozitol (GPİ) kancası şeklinde bulunur bazı enzimler ve parazitler bu bölgelere bağlanır. Paroksismal nokturnal hemoglobinüri (PNH); Eritrosit zarındaki bazı proteinlere bağlı olan glikozilfosfatidilinozitol (GPİ) kancasının kusuruna neden olan mutasyonlar nedeni ile gelişen bir hastalıktır. Bu hastaların tanısında asit-Ham testi kullanılmaktadır • Membranlardaki fosfatidil inozitol Fosfolipaz A-2 tarafından yıkıldığı zaman ARAŞİDONİK ASİD meydana gelir. Fosfolipaz A2 etkisi ile araşidonik asid serbestleşmesi travma, hipoksi, epinefrin, bradikinin, trombin, vazopressin ve anjiotensin II tarafından artırılır. Bu basamak prostaglandin sentezinin hız kısıtlayıcı basamağı olup kortikosteroidler tarafından inhibe olur. 225.Prostaglandin sentez inhibisyonu: • Kortikosteroidler örneğin kortizol, fosfolipaz A2‛yi inhibe eder. • Aspirin, indometazin ve fenilbutazon gibi nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar COX-1 ve COX-2 inhibe eder. Son yıllarda, selektif COX2 inhibitörü olan Rofecoxib ve Celecoxib gibi ilaçlar kullanılmaktadır. Bu ilaçlar COX-1 üzerine etkili olmadıkları için siklooksijenaz-I tarafından düzenlenen fizyolojik etkileri bozmazlar. Sadece antienflamatuar etki gösterirler. 226.Dipiridamol ve dazoksiben, tromboksan sentaz enziminin inhibitörü olup TxA2 sentezini durdururlar. 227.Araşidonik asit, 5-lipooksijenaz ile nötrofillerde

245. Tablo: Lipaz enzimlerinin en önemli özellikleri ENZİM

KAYNAK

ETKİ BÖLGESİ

79

İŞLEV

ÖZELLİKLERİ

Lingual Lipaz

Dilin arka kısmı

mide

Kısa zincirli yağ asidlerini içeren besinsel TG yıkımı

Aside dayanıklı

Gastrik lipaz

Mide

mide

Bebeklerde anne sütünde bulunan kısa-orta y.a.

Nötral pH da etkili

Pankreatik lipaz

Pankreas

İnce barsak lümeni

Diyetsel triaçilgliserolllerin yıkımı

Dayanıklılığı için kolipaza ihtiyaç duyar

Lipoprotein lipaz

Ekstrahepatik dokular

Kapillerlerdeki endotel hücrelerinin yüzeyi

Dolaşımdaki triaçilgliserolleri yıkar

Heparin ve Apo C II tarafından aktifleştirilir.

Hormona duyarlı lipaz

Yağ hücreleri

Yağ hücrelerinin sitozolünde

Depolanmış triaçilgliserollerin yıkımı

cAMP bağımlı protein kinaz tarafından aktifleştirilir.

Asid lipaz

Çoğu dokular

lizozomlar

Fagositoz esnasında alınan lipidlerden yağ asidlerini ayırır.

Asid pH‛da optimum etki

Hepatik Lipaz

Karaciğer

Karaciğer

HDL-2yi HDL-3e çevirir

Heparinle salınımı artar

80

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

5-hidroksiperoksieikozatetraenoik asite (5-HPETE) dönüştürülür. 5-HPETE Lökotrienleri meydana getirir. 228.SRS-A, anaflaksinin yavaş etkili maddesi olup LTC4,

LTD4 ve LTE4 ten meydana gelir. Bu madde astmada bronş düzkasını kasar. Hızlı hipersensitivitede polen ve benzeri antijenler IgE molekülleri ile etkileşir ve mast hücrelerine bağlanırlar. Sonuçta SRS-A ve histamin salınır. Bunlar da düz kaslarda kasılma ve küçük damarlarda permiablite artışına neden olurlar. Mukus sekresyonunu artırırlar,

2 2 9 . L ö k o t r i e n B 4 ; PNL ve n ö t r o f i l l e r i n a r t m ı ş kemotaksisinden sorumludur. LTB4‛ün ülseratif kolitte mukozal hasarın artışında kilit rolü olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle selektif 5-lipooksijenaz inhibitörü olan Zileuten tedavide verilmektedir. Plazmalojenler; Eter fosfolipidler veya alkil fosfolipidler olarak da adlandırılan bu fosfolipidlerin en önemli örneği 1-alkenil fosfatidal kolindir (eski adı ile Trombosit aktive edici faktör PAF ). Bu madde akciğerlerde ödemi arttırır, aşırı duyarlılık, akut iltihabi reaksiyonlarda anaflaktik şokun mediatörü olarak hareket eder.

236: Sfingolipidozlar ve önemli bazı bulgular Hastalık

Eksik enzim

Tay Sachs

Kiraz kırmızısı makula, mental Hegzoaminidaz A gerilik, kas güçsüzlüğü, GM-2 gangliozid birikimi

Sandhoff

Hegzoaminidaz A ve B

Kiraz kırmızısı makula, tay sachs a göre oldukça ciddi GM-2 gangliozid ve globozid birikimi

GM-1 gangliozidoz

β-galaktozidaz

Kiraz kırmızısı makula, gangliozid ve mukopolisakkarid birlikte birikimi. Histiositik köpük hücreler oluşur

Sfingomiyelinaz

Kiraz kırmızısı makula, hepatosplenomegali, mental gerilik, erken çocukluk döneminde ölüm, singomyelin birikimi. Histiositik köpük hücreler oluşur

Gaucher

β-glukozidaz

En sık görülen glikolipidoz, ACE enziminde artış, asit fosfataz yüksek, askenazi yahudilerinde taşıyıcılık 1/14, uzun kemiklerde osteoporoz, glukoserebrozid birikimi ve hepato-splenomegali. Histiositik köpük hücreler oluşur

Krabbe

β-galaktozidaz

Beynin beyaz cevherinde globoid cisimler, myelin çoğu zaman yok. Galaktoserobrozid birikir

Metakromatik lökodistrofi

Arilsülfataz A

demiyelinizasyon, periferal nöropati, Sülfatidler birikir

Fabry

Α-galaktozidaz

X‛e bağlı ressesif, deri lezyonları, globozid birikir

Farber

Seramidaz

İskelet anomalileri, ağrılı ve ilerleiyici eklem deformitesi, seramid birikir

Niemann Pick

230.FOSFOLİPİDLERİN YIKIMI • Fosfolipaz A2: yılan ve arı zehrinde bulunur. Aktivitesi için Ca +2 ve safra tuzları gerektirir. Pankreas sekresyonları özellikle Fosfolipaz A2‛ce zengindir. Ön enzim şeklindedir. Tripsin ile aktive olur. • Fosfolipaz C, klostridiyum‛un α-toksininde yer alır. Membrana bağlı fosfolipaz C ikinci haberci sisteminde rol oynamaktadır. • Sfingomyelinaz: Sfingomyelin lizozomal enzim olan sfingomyelinazla yıkılır. Sfingomyelinaz fosfokolini ayırır geriye seramid kalır. Seramid, seramidazla yıkılır ve sfingozin ve yağ asidi ortaya çıkar. 231.Kolesterol bütün hücre zarlarının bileşenidir, safra tuzları, steroid hormonları ve D vitaminin öncüsüdür. 232.Kolesterol sentezinde ilk oluşan izopren türevi ara bileşik İzopentenil pirofosfat‛tır. 233.İzopren türevi ara bileşikler; Übikinon (Koenzim Q), dolikol, karotenoidler, tokoferoller, vitamin K, vitamin E ve çeşitli proteinlerin (G proteinleri, RAS onkojenler, protonkojenler v.b.) öncülüdür. 234.Kolesterol negatif feed back yolu ile HMGKoA r e d ü k t a z ı i n h i b e eder. G l u k a g o n , e n z i m i fosforilleyerek inaktive ederek kolesterol sentezini inhibe ederken, insülin, enzimi defosforile ederek aktifler ve kolesterol sentezini hızlandırır. Levostatin, simvastatin ve mevostatin gibi statin grubu ilaçlar HMGKoA redüktaz enziminin geri dönüşümlü ve yarışmalı inhibitörleridir. 235.Kolesterolün halka yapısı insanlarda su ve karbondioksite metabolize edilemez yani enerji elde etmek için kullanılmaz. Ayrıca kolesterol aynı ürik asit halkası gibi glukoneojeneze giremez.

Önemli klinik bulgular

237.Safra organik ve inorganik bileşiklerin sulu bir karışımından (MİÇEL) oluşur. Fosfatidil kolin (lesitin) ve safra tuzları nicelik olarak safranın en önemli organik bileşenleridir. • Primer safra asitleri kolik asit ve kenodeoksikolik asittir. Safra asidi sentezinde hız kısıtlayıcı basamak 7-α-hidroksilaz. • Safra asidleri karaciğerden ayrılmadan önce peroksizomda bir molekül glisin veya taurin ile konjuge edilir. Oluşan yeni bileşikler safra tuzları olarak adlandırılırlar ve bunlar, glikokolik asid, glikokenodeoksikolik asid, taurokolik asid ve taurokenodeoksikolik asittir. 238.Taurin, sistein katabolizmasının bir son ürünüdür. 239.Barsaktaki bakteriler sekonder safra asidlerini oluşturur. Böylece kolik asitten deoksikolik asid, kenodeoksikolik asitten litokolik asid oluşur. Litokolik asit suda pek çözünmediğinden ve toksik olduğu için enterohepatik dolaşıma katılmaz. 240.Lipoproteinler dansiteye göre sıralandığında şilomikron, VLDL, LDL ve HDL şeklinde sıralanır. Ancak Lipoprotein elektroforezi uygulandığı zaman sıralama başlangıç noktasına göre şilomikron, LDL, VLDL ve HDL şeklinde değişmektedir. 241.Şilomikronlar yoğunluk açısından en az, boyut açısından en büyük partiküllerdir ve en az protein, en çok lipid (% 85-89 triaçilgliserol) oranına sahiptirler. HDL partikülleri plazma lipoproteinlerinin en yoğun olanı

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

aynı zamanda protein ve fosfolipid açısından en zengin olanıdır. 242. Apo AI LCAT aktivatörü iken, Apo AII LCAT inhibitörü. • Apo B100, en çok VLDL, IDL ve LDL‛nin yapısında bulunur. Karaciğerde sentezlenir. Apo B 48 incebarsakta sentezlenir ve sadece şilomikron ve kalıntısında bulunur. Dokulardaki LDL reseptörleri Apo B100 reseptörlerince tanınırlar. HDL hariç tüm lipoproteinler Apo B içerir. • Apo C II; Lipoprotein lipazı aktive ederken Apo C III inhibe eder. • Apo D; HDL‛den VLDL‛ye , kolesterol esterlerinin taşınmasını sağlar (Kolesterol ester transfer proteini). • Apo E: Şilomikron kalıntılarının kandan temizlenmesinde en önemli rolü Apo E‛ler üstlenmiştir. En sık apo E3 bulunur (%78), E4 %15 ve E2 %7 oranında bulunur. Tip III hiperlipidemilerde Apo E II hariç diğer Apo E‛ler üretilemez. • Alzheimer hastalığında Asetikolin düzeyleri anlamlı olarak düşüktür. Ayrıca Apo E4 baskın olan kişilerde bu hastalığın ortaya çıkma sıklığı daha yüksek olduğu bulunmuştur. 243.Apolipoprotein sentezini etkileyen faktörler: • Karbontetraklorür (CCl4), kloroform, fosfor, kurşun ve arsenik gibi toksinler, puromisin ve etiyonin gibi protein sentez inhibitörleri apolipoprotein sentezini inhibe ederek lipoproteinlerin oluşmasını engellerler ve TAG‛ler karaciğerde birikir. Açlıkta oluşan karaciğer yağlanmasındaki temel metabolizma da apoprotein sentezi azalmasına bağlıdır. CCl4 apolipoprotein sentezini engellemesi yanında lipidlerin apolipoproteinler ile birleşmesini de engeller. • Lizozomal kolesterol esteraz eksikliğinde Wollman hastalığı görülür. Bu hastalıkta, lizozomda kolesterol esterleri birikimi ve adrenal kalsifikasyon

81

görülmektedir. • Lipoprotein (a); plazmada büyük miktarlarda bulunduğu zaman koroner kalp hastalığı ve inme riskini arttıran bir partiküldür. • Okside LDL‛lerin makrofajlar tarafından alınması bu hücrelerin köpük hücrelerine (foam cell) dönüşmesine neden olur. E vitamini LDL içerisinde taşınan bir vitamin olup LDL oksidasyonunu en iyi engelleyen antioksidandır. • Ekstrahepatik dokuların membranlarında bulunan serbest kolesterol özellikle HDL3 tarafından ABC1 (=ATP-binding casette transporter-1) denilen ATP-bağımlı kaset taşıyıcı-1 diye çevirebileceğimiz bir protein aracılığı ile alınır. • HDL2, karaciğer tarafından scavenger reseptör B1 (SR-B1) adı verilen çöpçü reseptör B-1 aracılı endositoz yolu ile alınır ve kolesterol esterleri yıkılır. Karaciğerde bulunan hepatik lipaz HDL2 yi HDL3 e çevirir. 244.PRİMER HİPERLİPİDEMİLER • Tip I Hiperlipoproteinemi (eksojen hipertrigliseridemi): - Lipoprotein Lipaz veya onu aktive eden apo C II‛nin eksikliğinde görülür. Elektroforezde yoğun bir şilomikron bantı görünür. En önemli ölüm nedeni akut pankreatittir. Tedavide diyet yeterli olabilir. • Tip II Familyal hiperkolesterolemi: - Tip II a; Çocuklarda en sık görülen formudur. Hiper β-lipoproteinemi de denir. LDL reseptör defektine bağlı olarak kandan LDL, dolayısı ile kolesterol esterleri temizlenemez. Koroner kalp hastalığı riski artmıştır. - Tip II b; Familyal hiper β ve pre-β lipoproteinemi olarak da isimlendirilen bu hastalıkta LDL ve VLDL düzeyleri artmıştır. Bu hastalarda reseptörler olmadığı için hücre içi LDL sentezi de artar. Kliniğine bakıldığında ateroskleroz ve erken yaşlarda Mİ nedeni ile ölüm görül-

82

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

mektedir. Trombositlerde TxA2 arttığı için agregasyona eğilim artar. • Tip III Hiperlipoproteinemi (Broad β band hastalığı) - Kanda şilomikron kalıntıları ve IDL artmışır. Protein elektroforezinde VLDL ile LDL arasındaki alan tamamen dolduğu için pre β ve β bandları birbirine geçmiş olup tek ve geniş β-bandı vardır ( Broad β band hastalığı ). Erken yaşlarda ateroskleroz gelişebilir, familial hiperkolesterolemiden farklı olarak koroner arterler yerine daha çok abdominal ve femoral arterler gibi damarlar tutulmuştur. Periferik damar hastalığı vardır. • Tip IV Endojen hipertrigliseridemi - Erişkinde en sık görülen tiptir. Trigliserid ve VLDL artmış, LDL normal, HDL normal veya azalmıştır. Protein elektroforezinde geniş bir pre β-bandı mevcuttur. Hiperürisemi, glukoza tahammülsüzlük vardır. • Tip V miks hipertrigliseridemi - Otozomal dominant geçişli olup şilomikron ve VLDL artmıştır. En nadir görülen tiptir. Hayati tehlike gösteren pankreatit riski vardır. • Abetalipoproteinemi (Bassen-Kornzweig send, akantositoz); - Bu hastalarda Apo B içeren β-lipoproteinler yoktur. Temel klinik bulgular olarak steatore (infantlarda yağda eriyen vitaminlerin emilememesine neden olur), nörolojik bozukluklar (ataksi, nistagmus, inkontinans ve retinitis pigmentosa gibi bulgular ve %50-70 hastada periferik yaymada çıkıntılı eritrositler olan akantositler görülür. Tedavide yüksek doz E vitamini ve orta, kısa zincirli yağ asidlerini içeren diyet uygulanır. • Analfalipoproteinemi (Tangier hastalığı); - Otozomal ressesif geçişli bu hastalıkta Apo A I ve A II sentezi azalmıştır. Plazmada HDL nin olmadığı bu hastalıkta kolesterol esterleri RES de birikir. Hipertrofik portakal renkli tonsilleri olan hastanın, farinks ve rektal mukozası da portakal rengindedir.

VİTAMİNLER 246.Tiyamin eksikliğinde transketolaz aktivitesi azalır. 247.Özellikle UV ışınlar ile en kolay bozulabilen ve fototerapi alan bebeklerde eksikliği görülebilen vitamin Riboflavindir. • Riboflavin eksikliğinde eritrosit glutatyon redüktaz aktivitesi azalması tanı koydurucudur. 248.NADH özellikle 340 nm dalga boyunda verdiği absorbans nedeni ile birçok enzimin tayininde kullanılır. • Niasin (1.5 g/gün veya RDA‛nın 100 katı dozda), dolaşımdaki serbest yağ asitlerinin kaynağı olan yağ dokusundan lipolizi güçlü bir şekilde baskılar. Bu nedenle niasin, başta VLDL ve LDL‛nin birlikte yükseldiği tip II b hiperlipoproteinemi olmak üzere birçok hiperlipidemi tedavisinde kullanışlıdır.

249.Niasin eksikliğinde 3D harfiyle belirtilen (Dermatit, Diare, Demans) + tedavi edilmezse ölümle (4D) sonuçlanan Pellegra görülür. Dermatit keskin sınırlı, simetrik, eritemli, pullanmış, krutlanmış alanlar. Dermatitin boyundaki görünümü “Casal gerdanlığı” olarak adlandırılır. Liberkühn kriptalarında kistik genişleme şeklinde barsak lezyonları karakteristiktir 250.Hartnup hastalığında, monoamino ve monokarboksilik aminoasidlerin emilimiazalmıştır. Bu hastalarda triptofanın da emilimi bozulur ve pellegra benzeri deri lezyonları oluşur. 251.Biyotin; Başlıca dört enzimatik reaksiyon için gereklidir. Pirüvat karboksilaz, Asetil KoA karboksilaz, Propionil KoA karboksilaz ve β-metilkrotonil KoA karboksilaz. Biyotini, biyotin taşıyıcı proteinin lizin kalıntısına bağlayan holokarboksilaz sentaz enziminin yokluğu multipl karboksilaz eksikliğinin nedenidir. Spesifik olarak propiyonik asidemi oluşur. İdrarda laktat, metilkrotonat ve hidroksipropiyonat atılımı artmıştır. Akut ataklar esnasında Hiperamonyemi, dehidratasyon ve ketoasidoz görülür. 252.Asetil KoA‛nın yapı taşı olan Koenzim A, başlıca dört maddeden meydana gelir. a. β-Merkapto - etilamin b. pantotenik asit c. adenin d. riboz-3-fosfat 253.Folik asit eksikliğinde oral histidin yüklenmesi sonrası bu reaksiyon yavaşladığından kanda ve idrarda FİGLU artışı görülmektedir. FİGLU atılım testi folik asit eksikliğinin tanısında kullanılmaktadır. 254.Folat, vitamin B12 ve piridoksal fosfat eksiklikleri hiperhomosisteinemi ile beraberdir. Homosistein artışı kardiyovasküler hastalıklara neden olan atheroskleroz, hipertansiyon ve tromboza neden olmaktadır. 255.Vitamin B12 insanlarda iki temel enzimatik reaksiyonda gereklidir. Homosisteinden Metyonin sentezinde metil kobalamin formunda, metil malonil KoA‛nın süksinil KoA‛ya izomerizasyonunda deoksiadenozil kobalamin formunda B-12 gereklidir. 256.Piridoksalfosfat, çok sayıda enzimin koenzimi olarak görev yapar. Özellikle hatırlanması gereken başlıca reaksiyonlar; ALT ve AST gibi enzimlerin düzenlediği transaminasyon, DOPA‛dan DOPAMİN, glutamattan GABA ve Histidinden histamin oluşumu gibi dekarboksilasyon reaksiyonları, ALA-sentaz ve glikojen fosforilaz enzimlerinin koenzimidir Pridoksin eksikliğinde, çocuklarda konvülsiyon, aşırı hassasiyet olarak kendini gösterir. Bunun nedeni pridoksine bağımlı bir enzim olan glutamat dekarboksilaz aktivitesinde azalma sonucu beyinde GABA azalmasıdır. 257.Vit C, gıdalarla alınan ferri demiri ferro (+2) hale çevirerek emilimini kolaylaştırır. Eksikliğinde prolil hidroksilaz aktivitesi düştüğü için hidroksiprolinden fakir, yetersiz bir kollajen yani skorbüt gelişir. Askorbik asit hem antioksidan hem de fazla alındığı takdirde prooksidan etkili olan bir maddedir 258. VİTAMİN A (RETİNOL) Retinoidler, görme, üreme, büyüme ve epitel dokusunun sağlamlığı için gerekli olan bir grup bileşiktir.

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

a. Retinol: A vitaminin primer alkol türevidir. Hayvan dokularında retinol, retinil esteri olarak bulunur. Retinol gıdalarla alınan başlıca A vitamini formudur. b. Retinal: Retinolün oksidasyonundan türeyen bir aldehittir. Retinal A vitaminin görme ile ilgili fonksiyonlarında yer alır. Görmeyi başlatan olay 11-cis retinal‛in all-transretinal‛e dönüşümüdür. c. Retinoik asit: Retinalin oksidasyonuyla oluşan asit türevidir. Retinoik asit steroid hormonlara benzer şekilde etki eden ve epitel dokusu için gerekli olan A vitamini formudur. Örneğin, epitel dokuda keratin gen ifadesini kontrol ederler. Özgül retinoik asit-reseptör proteinleri, steroid, tiroid hormonları ve 1,25-dihidroksikolekalsiferol transkripsiyon düzenleyicileri ailesinin bir bölümünü oluştururlar. d. β-Karoten: Bitkisel kaynaklıdır. Provitamin A olarak da anılan β-karotenin A vitamini aktivitesi retinolün ancak altıda biri kadardır. β-Karoten antioksidandır. 259.1,25-di-OH D 3 en güçlü vitamin D metabolitidir. Oluşumu, plazma fosfat ve kalsiyum düzeylerince sıkı bir şekilde düzenlenir. 25-Hidroksikolekalsiferol 1α,hidroksilaz mitokondrial bir enzim oup feed-back‛le sıkı bir şekilde kontrol edilir. Aktivitesi plazma fosfat düzeyindeki düşme sonucu direkt olarak veya plazma kalsiyumunda azalma durumunda ise paratiroid hormon (PTH) salınımının uyarılması aracılığı ile indirekt olarak artar. 1-α,Hidroksilaz aktivitesi, reaksiyon ürünü olan 1,25-diOH D3 fazlalığında azalır. 1,25-di-OH D3 sirkülasyonda 25(OH) Vit D‛nin % 0.1 inden yüksek değildir. 1,25-di-OH D3, D vitamininin aktif şeklidir. Hormon (steroid hormonu) olarak kabul edilir. Bu hormonun reseptörleri; böbrek, ince barsak, kemikte osteoblastlar, paratiroid, pankreas adacık hücreleri ve beyin hücrelerinde bulunur. Hücre büyümesi ve farklı hücre tiplerinin differansiyasyonunu sağlar. 260.γ-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Dikumarol ve vitamin K‛nın sentetik bir analogu olan warfarin gibi antikoagülanlar γ-karboksiglutamat o l u ş u m u n u e n g e l l e y e r e k etki gösterirler. γKarboksiglutamat ayrıca kemikte osteokalsin‛in aktivasyonunda da gereklidir. 261.Yenidoğanlarda K vitamini eksikliği: Yenidoğanda barsaklar sterildir ve K vitamini sentez edemezler. Anne sütü günlük vitamin K gereksiniminin yaklaşık beşte birini sağlar. Yenidoğanın hemorajik hastalığı; K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinden 2,7,9 ve 10‛un yapımındaki eksiklik sonucu görülen ve değişik sistemlerde kanamalar ile seyreden bir klinik tablodur. Erken (0-24.saatlerde), klasik (2.-7.günlerde) ve geç başlayan (1.-6. aylarda), tipleri mevcuttur. Sıklığı 1/200-400‛dür. Etyolojik nedenleri tipe özgüdür. Her üç tipte de mukoza, deri, gastrointestinal sistem kanamaları ve özellikle erken tip de göbek, geç tip de ise intrakraniyal kanamalar görülür. Proflaksi amacıyla gebelikte annelere 20 mg i.m, doğumdan sonra erken dönemde ise bebeklere 1-3 mg i.m K vitamini uygulaması önerilmektedir. 262.E vitamini eksikliği prematüre bebeklerde görülür ve hemolitik anemiye yol açar. Ayrıca daha büyük çocuklarda steatore ile giden hastalıklarda (örn. abeta lipoproteinemi) E vitamini eksikliği görülebilir. Vit E, LDL oksidasyonunu en iyi engeleyen maddedir.

83

HORMONLAR 263.Sekonder mesajcı olarak cGMP‛yi kullanan hormonlar: ANP, BNP, NO ve PgF2α dır. 264.Büyüme ile ilgili hormonlar veya faktörler, ikincil haberci olarak bir kinaz veya fosfataz şelalesi kullanırlar. Örn; Büyüme hormonu (GH), Epidermal büyüme faktörü (EGF), Fibroblast büyüme faktörü (FGF), İnsülin, İnsüline benzer büyüme faktörleri (IGF-l, IGF-ll), Sinir büyüme faktörü (NGF) ve Trombositten türeyen büyüme faktörü PDGF) gibi. 265.Growth hormonun sekonder mesajcı sistemi “JAKKİNAZ” sistemidir. 266.FSH salgılanması spesifik bir şekilde inhibin tarafından inhibe edilir. 267.İnsülin‛in reseptörü olan tirozin kinaza bağlanması ile reseptörde dimerizasyon oluşur ve reseptörde bulunan tirozinler otofosforlasyon ile fosforillenir. Bu sistemin çalıştırılması mitojenle aktive edilen protein kinazı (MAPK) çalıştırır. MAPK nukleusa geçerek bazı transkripsiyon faktörlerini aktifler ve böylece gen uyarılması yaratılır. Böylece hücre proliferasyonu ve farklılaşması oluşur. Yani “İNSÜLİNİN BÜYÜME VE PROLİFERASYONLA İLGİLİ OLAN ETKİLERİNE MITOJENLE AKTIVE EDILEN PROTEIN KINAZ (MAPK)“ aracılık etmektedir. 268.Steroid hormonlar hidrofobik özelliklerinden dolayı bir plazma proteinine bağlanarak taşınırlar. Albümin, steroid hormonlar için özgün olmayan bir taşıyıcı olarak rol oynarken, özgün plazma steroid taşıyıcı proteinler bu hormonları albüminden daha sıkı bir şekilde bağlarlar. • Örneğin transkortin de denilen kortizol bağlayıcı globülin (CBG); kortizol, kortikosteron ve progesteronu taşırken, seks hormonu bağlayıcı protein ise cinsiyet hormonlarının taşınmasından sorumludur. Aldosteron‛un spesifik bir taşıyıcısı yoktur, %60‛ı albümine bağlanarak taşınırken %40‛ı serbest bulunur. • Kolesterolden steroid hormon sentezinde hız kısıtlayıcı ve ilk basamak olan Sitp450-scc (2022 desmolaz) mitokondridedir. ACTH‛a bağımlı steroidojenik akut regülatör (StAR) protein kolesterolun sitozolden mitokondriye taşınması için esansiyeldir. • Steroid hormon sentezinde hangi basamak mitokondriyaldir? Sitp450-scc ( 20-22 desmolaz ), 11-β-hidroksilaz ve 18 α-hidroksilaz 269.Glukagon; glikojen fosforilaz, piruvat karboksilaz, fruktoz-1,6-bifosfataz ve fruktoz-2,6-bifosfataz, glukoz-6-fosfataz, hormon sensitif lipaz, karnitin açil transferaz–I enzimini uyarır. 270.İnsülin pankreasın β- hücre ribozomlarında önce pre-proinsülin şeklinde sentezlenir; pre-proinsülin ER‛nin membranını geçip redikulum lümenine gelince sinyal peptidini kaybeder, meydana gelen proinsülin golgi aparatında proteazların etkisi ile C peptidi kaybeder. C peptidini kaybeden insülin, çinko iyonu ile veziküllerde depolanır. C-peptidin varlığı endojen insülini eksojenden ayırt etmek için önemlidir.

84

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

• Hücreye alınan ve işi biten insülin glutatyon transhidrojenaz gibi lizozomal enzimler ile parçalanır. • İnsülin piruvat kinaz, fosfofruktokinaz ve glukokinazı aktive ederek glikolizi uyarır. İnsülin Glukokinaz aktivitesini artırmakta ve böylece Glukoz-6-P miktarını artırmaktadır. G-6-P‛da glikojen sentezi için gerekli glikojen sentetazı uyarır. Ayrıca insülin, yağ asit sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan asetil KoA karboksilaz ve kolesterol sentezinde hız kısıtlayıcı enzim olan HMGKoA redüktazı defosforile ederek aktive eder. İnsülin lipoprotein lipazın aktivitesini artırarak kanda dolaşan trigliseridlerin yıkılmasını ve yağ dokusuna girerek depolanmalarını artırır. • Glukoz, İnsülin sekresyonunu ve biyosentezini uyaran en önemli faktördür. Amino asidler içerisinde en güçlü stimülan etki gösteren L-arjinin ve L-lösindir. Gastrin, sekretin, kolesistokinin, glukagon-benzeri peptid-1 (GLP-1) gibi barsak hormonları ve vagal uyarı da insülin salınımını arttırır. • Diabet tedavisinde kullanılan sulfonilüre grubu ilaçlar pankreastan insülin salgısını artırırlar. Kafein, teofilin de İnsülin sekresyonunu uyarırlar. • İnsülin salınımını azaltan faktörler; İnsülin sentez ve salınımı, açlık ve travma periodu boyunca azaltılır. Langerhans adacıklarının delta hücrelerinden salgılanan somatostatin, insülin ve glukagon salgılanması üzerine güçlü bir inhibitördür. Diazoksid, Vinblastin, Kolşisin, Fenitoin, β-blokörler, Ca-kanal blokörleri gibi bazı ilaçlar insülin salınımını azaltırlar. • Streptozosin / Pentamidin /Alloxan: Selektif olarak langerhans adacıklarında β hücrelerini parçalarlar. 271.Yemenin kısa süreli kontrolü • Mideden salgılanan ghrelin isimli hormon yemek öncesi kanda hızla yükselir ve iştahı artırır. Yemek yendikten sonra ghrelin hormonun kandaki düzeyi hızla düşer. Bağırsaklardan salgılanan kolesistokinin yemek yeme sırasında salgılanır ve doygunluk hissi yaratarak yemeyi sonlandırır. Yani ghrelin yemeyi başlatır, kolesistokinin ise sonlandırır. 272.Yemenin uzun süreli kontrolü • Leptin ve insülin yemenin uzun süreli kontrolünü sağlarlar. İnsülin ve leptin vücudumuzdaki yağ miktarıyla orantılı olarak dolaşıma salınırlar ve yemek yemeği engellerler ve ayrıca enerji harcanmasını (sempatik sinir sistemini çalıştırarak) artırırlar. Bu iki hormon beyine etki ederek yemek yemeyi önlerler. • İştahı baskılayan peptidler (anaroksijenik): insülin, α-MSH, CRH, CART (kokain-amfetamin regulated transkript), CCK 273.İştahı artıranlar: Nöropeptid Y (hipotalamus arkuat nukleusda sentezlenir), Agoutirelated peptide (AgRP) Orexinler ve ghrelin (mide kaynaklı) dir.

274. METABOLİK SENDROM TANI KRİTERLERİ Risk faktörü

Tanım

Abdominal obezite (bel çevresi) Erkek

> 102 cm

Kadın

>88cm

Trigliserit

> 150 mg/dL

HDL Erkek

< 40 mg/dL

Kadın

< 50 mg/dL

Kan basıncı

> 130/85 mmHg

Açlık plazma glikozu

110-125 mg/dL

* Beş kriterden en az üçü sağlanmalıdır.

NÜKLEİK ASİTLER 275.Bir bazla, pentoz birleşince bir “nükleozid” meydana gelir. A, G, C, T ve U ribonükleozidlerine sırasıyla; adenozin, guanozin, sitidin, timidin ve üridin denir. Nükleotid ise baz+ riboz+ fosfat‛tan oluşur. 276.Pürin halkasının atomları aspartik asit, glisin ve glutamin, CO 2 ve tetrahidrofolat gibi değişik bileşiklerden gelir. 277.Pürin sentezinde ilk enzim PRPP sentetaz olup, bu enzimin aktivasyonu pürin sentezinin hızlanmasına, dolayısı ile ürik asit oluşumunu artmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu enzimdeki defekt primer gut‛un nedenidir. 278.Pürin sentezinde inhibitörleri; PABA analoğu olan sulfonamidler (dihidropteorat sentetazı inhibe ederler), 279.Folik asit analoğu olan Methotrexate ise dihidrofolat redüktazı inhibe eder.

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

280.Bakteri ve parazitlerde yer alan dihidrofolat redüktaz enzimi insandakinden farklı olup bir antibiyotik olan trimetoprim ve bir antimalariyal ilaç olan primetamin ile inhibe olmaktadır. 281.Diğer pürin sentez inhibitörleri; azaserin, diazanorlösin, merkaptopürin ve İMP dehidrojenaz inhibitörü olan mikofenolik asittir 282.Hiperürisemi nedenleri; PRPP sentetaz enziminde görülen, X‛e bağlı olarak kalıtılan bir mutasyona bağlı olarak gelişen primer gut. Sekonder gut: Lösemi, maligniteler, kronik nefrit veya polisitemi gibi hastalıklara sekonder olarak gelişir. İskemireperfüyon hasarında, Von Gierke, Lesch Nyhan sendromu, İV fruktoz uygulanması ve besinlerle aşırı fruktoz alımıda hiperürisemi ve gut‛a neden olur. Ayrıca, organik asidler, laktat, asetoasetat ve β-OH bütirat, ürik asitin böbrek tübüllerinden sekresyonu için yarışırlar. Sonuçta bu tip durumlarda hiperurisemi gelişebilir. Hipoürisemi nedenleri; Pürin nükleozid fosforilaz eksikliği hipoürisemi ve hipoürikozüri nedenidir. Ksantinüri adı verilen tabloda, ksantin oksidaz eksik olup bu hastalarda da hipoürisemi gözlenir. 283.Ağır kombine immun yetmezliğe neden olan adenozin deaminaz (ADA) eksikliğidir. 284. Pentostatin (2-deoksikoformisin), adenozin deaminaz enzimini inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik ajandır.

85

redüktaz‛ı inhibe ederek etki gösteren bir kemoterapötik ajandır. 296.5-florourasil gibi dUMP analogları timidilat sentaz inhibitörleridir. 297.Daktinomisin (actinomycin D) gibi bazı antikanser ilaçlar, DNA çift heliksinin dar (minör) oluğuna yerleşerek sitotoksik etki gösterirler. Böylece mRNA ve DNA sentezini engellerler. 298.ETZ komponentlerinden kompleks II olan süksinat dehidrojenaz hariç diğer komplekslere (Kompleks I, III, IV ve V) ait proteinlerinin bir kısmı mtDNA tarafından kodlanmaktadır. Kompleks II tamamen nükleer DNA tarafından kodlanmaktadır. 299.DNA replikasyonu, ökaryotlarda hücre döngüsünün S fazında meydana gelir. Siklin D, G1/S arasındaki engelleme noktasının aşılmasını sağlar. Bu fazda DNA sentezi (replikasyonu) oluşur. Ayrıca histon benzeri bazı spesifik proteinlerde bu fazda sentezlenir. 300.DNA replikasyonu için gerekli olanlar; Substratlar, 4 deoksinükleozid trifosfat‛ta (dATP, dGTP, dCTP, dTTP) ortamda olmalıdır. Tek zincirli DNA kalıbı, DNA replikasyonu bir primer olmadan başlayamaz. Primer kalıp zincirin yaklaşık ilk 10 nükleotidine uygun olarak sentezlenen RNA parçasıdır. Ayrıca gerekli enzimler: DNA helikaz, DNA primaz, DNA polimerazlar, DNA topoizomeraz, DNA ligaz vs..

285. Hiperürisemi ve gut tedavisinde kullanılan ilaçlar;

301.DnaA proteini: Özellikle AT baz çiftlerinden zengin olan replikasyon orjinini belirlemede görevlidir.

286. Kolşisin: Mikrotübülleri depolimerize eder. Ağrının giderilmesinde ve atakların azaltılmasında etkilidir.

302.DNA helikazlar (DnaB): Bu enzimler sarmalların birbirinden ayrılmasını sağlar.

287.Allopurinol: Hipoksantin analoğudur. Ksantin oksidazı inhibe eder ve ksantin ve ürik asit oluşumunu azaltır.

303.Tek sarmallı DNA-bağlayan (TSB) proteinler: Bunlar çift sarmal yapının tekrar oluşumunu engellerler.

288.Probenesid ve sülfinpirazon: Bu ilaçlar ürik asit atılımını artırırlar. Hiperürisemi regülasyonunda, tofüslerin oluşumunun engellenmesinde ve oluşmuş tofüslerin rezolüsyonunda önemlidirler.

304.DNA Primaz: Özgün RNA polimerazdır. Yaklaşık 10 nükleotidden oluşan kısa RNA parçaları sentezler.

289.Pankreatik sıvı içinde salgılanan ribonükleaz ve deoksiribonükleaz‛lar, gıdalarla alınan RNA ve DNA‛yı hidroliz ederler

305.DNA polimeraz III: DNA zinciri uzamasından esas sorumlu olan enzimdir. RNA primerin serbest 3‛ OH grubunu alıcı olarak kabul eder ve kalıp zincire uygun deoksiribonükleotidleri ekler. Yani zincir 5‛→3‛ yönünde kalıp zincire antiparalel yönde uzayarak sentezlenir.

290.Pirimidin halkasını oluşturan glutamin, CO2 ve aspartik asittir. Pürinden farklı olarak, primidin halkası kesinlikle glisin içermez.

306.DNA polimeraz I: RNA primer, DNA polimeraz I tarafından uzaklaştırılır ve yerine aynı enzimle uygun nükleotidler yerleştirilir.

291.Pirimidin nükleotidlerin de novo sentezinde yer alan bütün enzimler sitozolik olmasına rağmen dihidroorotat dehidrojenaz mitokondriyal bir enzimdir.

307.DNA Ligaz: DNA polimeraz III ve DNA polimeraz I‛in yaptıkları zincirler DNA ligaz ile birbirlerine fosfodiester bağı ile birleştirilir.

292.Difluorometil ornitin, OMP dekarboksilaz enzimin potent bir inhibitörüdür. Bu ilaç kolon, mesane meme, karaciğer, cilt ve mide kanserinde geniş çalışmalarda denenmektedir.

308.DNA helikaz aracılığı ile, DNA çift sarmali bir uçtan açıldıkça, replikasyon çatalının önünde helikal yapı sıkışır ve DNA sarmalinde kıvrılmalar meydana gelir. Buna “süperkoiled DNA” denir. DNA‛da bu süperkoillerin oluşumunu engelleyen enzimlere DNA topoizomeraz adı verilmektedir.Topotekan ve irinotekan gibi tekan türevi kemoterapötikler Tip I topoizomeraz inhibitörleridir.

293.Tip I orotik asidüri primidin sentez bozukluğu olup orotat fosforibozil transferaz ve orotidilat (OMP) dekarboksilaz eksikliği söz konusudur. Hastalarda gelişim eksikliği, megaloblastik anemi ve orotik asit kristalürisi görülür. 294.Tioredoksin ribonükleotidlerin, deoksiribonükleotidlere dönüşümü için gereklidir. 295.Hidroksiüre (hidroksikarbamid) ribonükleotid

309.DNA giraz, E.coli‛de bulunan bir cins tip II topoizomeraz‛dır. Bakteriyel DNA giraz‛a karşı kullanılan bir grup antimikrobial ajan vardır. Bunlara “Quinolon”lar denmektedir ( siprofloksazin, ofloksazin, novobiosin, florokinolonlar vs).

86

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

310.Birer kemoterapötik ajan olarak kullanılan Etoposide ve teniposid insanda bulunan tip II topoizomeraz enziminin inhibitörüdür. Yine antrasiklinler olarak da bilinen dokzorubisin, daunorubisin, idarubisin ve epirubisin gibi antitümöral antibiyotikler de, tip II topoizomeraz enzimini inhibe edebilir. 311.Sitozin arabinozid (cytarabine, ara C3) antikanser tedavisinde, buna karşın adenin arabinozid (vidarabine, ara A4) antiviral ajan olarak kullanılan nükleozid analoglarıdır.

genellikle snRNA‛ların proteinlerle birleşmiş hali olan snRNPs (small nükleer Ribonükleoprotein partikülleri) aracılığı ile iki ekzon birbirine birleştirilir. 327.Bazen de snRNPs kullanılmadan intronlar çıkarılır ve ekzonlar birleştirilir. Böylece pre mRNA‛dan mRNA oluşur. Bu olaya ise alternatif splicing denir. 328.Otoimmun ve genellikle ölümcül seyreden bir hastalık olan Sistemik Lupus Eritematozus‛ta, snRNPs gibi bazı proteinlere karşı otoantikorlar gelişir.

312.HİV tedavisinde kullanılan Azidotimidin (Zidovudin= AZT) de nükleozid analoğu olup revers transkriptazı inhibe eder

329.β-talasemi, β-globin zinciri için gerekli olan mRNA‛nın sentezi sırasında ekzonların hatalı birleştirilmesi ile giden kalıtsal bir hastalıktır.

313.Histonlar, arjinin ve lizinde zengin bazik proteinler olup DNA nın nükleusta uygun şekilde katlanmasını sağlar. H1 nükleozomların daha yoğun yapılar halinde paketlenmesine yardımcı olur.

330.Ataksia-Telenjiektazi, x-ışınlarının yaptığı hataların onarılamaması sonucu gelişen, serebellar ataksi ve lenforetiküler maligniteler ile seyreden bir hastalıktır.

314.Direkt güneş ışığına maruz kalan insanların deri hücrelerinde pirimidin dimerleri oluşabilir. “Xeroderma pigmentosum” adı verilen prekanseröz bir deri lezyonu olan kişilerde UV‛ye özgün endonükleaz eksiktir.

331.Akridinler çerçeve kayması mutasyona yol açarlar.

315.Yaşlanmanın mekanizmalarından biri, hücre bölünmesi sırasında molekülün uç kısımlarındaki telomeraz enzim aktivitesinin azalması ve telomerlerin programlı bir şekilde kısalmasıdır. 316.Birçok kanser tipinde, telomeraz etkinliğini sürdürür veya aktive edilir. Sonuçta, telomeraz aktivitesi ile malignensi arasında çok güçlü bir ilişki bulunmuştur. 317.Genetik materyal içersisinde hatalar tolere edilemezken bir tek tRNA moleküllerinde anormal bazlar (alkilasyon, metilasyon vb) bulunabilir. 318.En kısa yarı ömrü olan mRNA olup yaklaşık 20-30 sn lik bir yarı ömrü vardır. 319.Nukleusta sentezlenen RNA‛lara hnRNA (heterojen nüklear RNA) adı verilir. hnRNA‛lar daha sonra intronların çıkarılması ve ekzonların birleşmesi ile mRNA‛ları oluşturmak üzere işleme girerler. snRNA: (small nükleer RNA) mRNA işlenmesine ve gen düzenlenmesine katılır. 320.Rifampin prokaryotik RNA polimeraz‛ın β-alt birimine bağlanarak ilk fosfodiester bağının oluşmasını engeller. Böylece transkripsiyonun başlamasını inhibe etmiş olur. Rifampin tüberküloz tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. 321.α-Amanitin, RNA polimeraz II‘ye sıkıca bağlanır ve böylece mRNA sentezini ve sonuçta da protein sentezini inhibe eder. 322.DNA üzerinde yer alan transkripsiyon başlangıç bölgelerine promoter bölge adı verilir. Transkripsiyon promoter bölgenin RNA polimerazın sigma alt birimi tarafından tanınması ve bağlanması ile başlar. 323.Transkripsiyonun bitişini « ρ (Rho) faktörü» veya DNA‛daki «palindrom» olarak adlandırılan bölgeler belirler. 324.Palindrom; Aynı yönde yazıldıklarında aynı dizilişe sahip olan karşılıklı iki DNA zinciridir. 325.hnRNA‛da intronlar (protein kodlamayan bölgeler) ve eksonlar (protein kodlayan dizeler) diye adlandırılan iki kısım bulunur. Primer transkripten intronlar uzaklaştırılır, eksonlar birleştirilir ve olgun mRNA oluşur. 326.Ekzonların birleştirilmesine splicing denir. Bu işlemde,

332.Bir maddenin vücuda alındığında karsinojenik olup olmadığı yani Karsinojenik potansiyeli, Ames testi ile ölçülür. 333.Tümör baskılayıcı bir protein olan p53, hücre siklüsünü G1 ve G2 fazlarında kontrol eder. Onarılmayacak bir mutasyon varsa hücrenin Apoptozis ile yok olmasını sağlar. Birçok kanser türünde p53 ‘ü kodlayan gende bir defekt olduğu gösterilmiştir. 334.Protein sentezinin başlangıç bileşenleri şunlardır; 30 S ribozomal alt birim, sentezlenecek proteinin mRNA‛sı, mRNA‛daki ilk kodona uygun f-metyonin-tRNA, GTP (enerji sağlar) ve başlangıç faktörleri (BF=İF). 335.Shine-Dalgarno dizesi: E.Coli‛de mRNA yapısında yer alan ve translasyonun başlangıç noktasını belirlemede yardımcı bir faktördür. 336.Streptomisin, tetrasiklin ve gentamisin gibi 30 S inhibitörü ilaçlar, genellikle protein sentezini başlangıç aşamasında durdurur. 337.Puromisin, aminoaçil-transfer RNA ya (tiroziniltRNA) benzer ve A bölgesine bağlanarak protein sentezini uzama fazında durdurur. 338.Peptid bağlarının oluşumu peptidil transferaz tarafından katalizlenir. Peptidil transferaz aktivitesi, 50S ribozomal alt birimin 23S rRNA‛sında bulunur. Kloramfenikol prokaryotik 50S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe ederken, siklohekzimid ökaryotik hücrelerdeki 60S ribozomal subünitteki peptidil transferazı inhibe eder. 339.Peptid bağı oluştuktan sonra ribozom, mRNA üzerinde 3‛-ucuna doğru 3 nükleotid (bir kodon) boyunca ilerlemesine translokasyon denir. Translokasyon için eEF-2 (UF-2) ve GTP gereklidir. Difteri toksini EF2‛yi (UF-2) inhibe ederek etki gösterir. 340.Klindamisin,Eritromisin 50s ribozomal alt birime bağlanarak, fusidik asit translokasyonu engelleyerek protein sentezini uzama fazında inhibe eder. 341.Post-translasyonel modifikasyonlar; 342.Kısaltma; Örneğin; pankreatik bir zimogen olan tripsinojen, ince barsaklarda kısaltılarak aktif tripsin haline dönüşür.

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

343.Sinyal peptid kaybı: Örneğin insülin‛den sinyal peptitin ayrılması. 344.Fosforilasyon: Proteinin yapısında bulunan serin, treonin, tirozin amino asitlerinin fosforilenmesi. Protein yapısında fosforlanan en önemli aminoasit SERİN‛dir. 345.Glikozilasyon (Glikozillenme): Karbonhidrat‛lar serin veya treonin‛in hidroksil gruplarına (0-glikozid) veya asparajin‛in amino grubuna (N-glikozid) bağlanmıştır. Glikozillenme işlevi Golgi aygıtında meydana gelir. 345.Hidroksilasyon: Kollajen‛in α-zincirlerinde bulunan prolin ve lizin amino asitleri endoplazmik retikulum‛da hidroksillenir. İdrarda OH-prolin, OH-lizin artışı kemik harabiyetinin göstergesidir. 347.Metillenme: 3-Metil histidin; idrarla atılımı kas harabiyetinin göstergesidir. ε-N-metillizin, Karnitin sentezinde yer alır. 348.Karboksillenme: γ-Karboksi glutamat oluşumu K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinde (faktör II, VII, IX ve X) ayrıca protein C ve protein S yapısında önemlidir. Bunun dışında osteokalsin gibi kemik proteinlerinin yapısında da γ- karboksi glutamat oluşumu gereklidir. 349.Desmozin; Birbirine çapraz bağlarla bağlanmış dört adet lizin kalıntısından oluşur ve elastinin esnekliğini verir. 350.İzoprenil birimlerin eklenmesi: Kolesterol biyosentezi sırasında oluşan izopren birimleri çeşitli proteinlere eklenebilir. İzopren birimleri proteindeki sistein kalıntılarına bağlanır. Örneğin Ras proteinleri, Ras onkojenler, proto onkojenler ve G proteinleri. 351.Kovalan modifikasyonlar: Örneğin; bir vitamin olan Biyotin, karboksilaz enzimlerine kovalan bağlanması. 352.β-alanin; Koenzim A ve pantotenik asitin yapısında yer alır. Herhangi bir proteinin yapısına katılmamaktadır. 353.Selenosistein; Proteinlerin yapısında seyrek olarak izlenen ve kendine ait tRNA‛sı olan, posttranslasyonel modifikasyonla üretilmeyen ve Selenyum taşıyan bir

87

aminoasiddir. Selenosistein, tioredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin aktif merkezlerinde yer alır. 354.Restriksiyon endonükleaz, uzun olan çift sarmallı DNA‛yı özel bazı bölgelerinden tanıyarak keserler. Böylece daha küçük ve sınırlanmış DNA parçaları elde edilir. Sınırlayıcı endonükleaz‛da diyebileceğimiz bu enzimler genellikle DNA‛yı 4 ila 6 baz çiftinden oluşmuş ve palindrom adı verilen bölgelerden tanırlar. 355.Palindrom aynı yöne doğru yazıldıklarında eşit olan karşılıklı DNA dizeleridir. Örneğin 5‛-GAATTC-3‛ dizesine komplementer olan DNA zinciri 3‛-CTTAAG5‛ dür. Eğer bu ikinci parça 5‛ yönünden okunursa 5‛-GAATTC-3‛ olduğu görülür. 356.Mikroorganizmalar arasında gen klonlamasında bir çok aracı moleküllerden (vektör) yararlanılmaktadır. Bunlar Restriksiyon endonükleazlarla kesilmiş DNA parçalarının alıcı hücreye aktarılmasını sağlayan yapılardır. 357.Retroviruslar rekombinant vektör olarak fazlaca kullanılmaktadırlar. Lineer tek iplikçikli bir genetik materyale sahip olan virüs, hücre içine girince sitoplazmada, reverse transkriptaz enzimi yardımı ile, genomik RNA‛ya tek iplikçik cDNA ( komplementer DNA) sentezlenir. Sonra, bu cDNA‛ya da polimeraz 1 enzimi ile ikinci bir cDNA sentezlenerek çift iplikcikli DNA‛ya dönüştürülür. 358.Büyük DNA molekülleri restriksiyon endonükleazları ile kırıldığı zaman sayılamayacak kadar çok miktarda DNA parçası oluşur. Bu milyonlarca DNA parçası içinden, incelenecek olan DNA dizesi veya düzgün bir gen‛in ayrımı prob‛larla sağlanır. Prob‛un nükleotid dizesi, incelenecek olan DNA ya komplementerdir. İncelenecek olan DNA parçasına “hedef DNA” denir. Prob‛lar komplementer oldukları için hedef DNA‛ya bağlanırlar. Böylece bir kitaplıkta hedef DNA‛nın bulunduğu klon, veya hedef DNA‛nın bulunduğu bant veya jel saptanabilir. 359.Southern adlı bilim adamı tarafından geliştirilen southern blothing hibridizasyon tekniği günümüzde DNA‛daki delesyonların saptanmasında ve özellikle DNA finger printing yönteminde başvurulan önemli

88

TUSDATA BİLİMSEL TOPLANTI MERKEZLERİ

bir tekniktir. Southern bloth tekniği temelde DNA‛nın agaroz jelde yürütülüp radyoaktif işaretli problarla hibridizasyonuna dayanmaktadır. 360.Northern blothing, Southern blothing yöntemine benzer. Ancak, DNA yerine mRNA, viral RNA veya total RNA araştırmak için kullanılır. 361.İmmuno (WESTERN) blothing, mikroorganizmaların yapılarında bulunan antijenik proteinlerin saptanmasında kullanılmaktadır. 362.DNA amplifikasyonunun en önemlisini Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR) (= Polymerase Chain Reactıon, PCR) oluşturmaktadır. PZR, belli bir DNA dizesinin çoğaltılması amacıyla uygulanan bir tüpte-test yöntemidir. PZR ile birkaç saat içinde, özgün bir nükleotid dizesinin milyonlarca kopyası sentezlenebilir. İncelenecek DNA dizesi ilk örnekte milyonda bir ve daha az bir miktarda bulunsa bile, bu dize PZR yöntemi ile çoğaltılabilir. 363.Thermus aquaticus‛dan izole ve pürifiye edilmiş olan Taq polimeraz ısıya dayanıklı bir polimeraz enzimi olup PCR da kullanılmaktadır. 364.BİYOKİMYADA BİLİNMESİ GEREKEN BAZI TEMEL YÖNTEMLER Tüm kursiyer arkadaşların en çok merak ettiği şeylerden birisi, son sınavlarda yöntemler çok soruluyor. Bu konuda ne yapabiliriz? Sonuçta tüm laboratuar yöntemlerini öğrenmek hem çok zor, hem de gereksiz. Ben önemli gördüğüm bazı temel yöntem ve testlerle ilgili bilinmesi gereken bazı bilgileri eklemeye çalıştım. • Total Protein; Serumda total protein miktarı 6,0 - 8,0 gr/dl dir. Total protein ölçümünde başlıca yöntemler aşağıda verilmiştir. Bu yöntemleri anlatmadan önce bazı temel prensipleri incelemek gerekir. • Kolorimetri; Bir ışık kaynağından çıkan, gözle görülen (350-780 nm dalga boyunda) ışığın renkli bir çözelti içerisinden geçerken, oluşturduğu absorbansın ölçülmesi prensibidir. 365.Fotometri; Kolorimetri prensibi ile aynı olup, temel fark 200 ila 2000 nm dalga boyu arasındaki, yani UV ve İnfrared ışınların da kullanılmasıdır. Kolorimetre ve fotometrede yukarıda verilen dalga boyu aralıklarında ışık geçiren belirli sayıda sabit filtreler kullanılır. 366.Spektrofotometre; Fotometre ve kolorimetre cihazlarından daha gelişmiş olup, istenilen tek bir dalga boyunda ışık bir prizma aracılığıyla % 1 hassasiyet ile seçilebilmektedir ( örn 280, 281, 282,….. nm vb ). 367.Florometri; Belirli bir ışık kaynağından çıkan UV ışık, çözelti içindeki maddeler tarafından absorbe edilerek daha uzun bir dalga boyu ( görünür ışık ) şeklinde yayımlanırsa buna floresans denir. Floresansı ölçen cihazlara fluorometre denir. 368.Direkt fotometrik ölçüm; Proteinlerin yapısında bulunan triptofan ve tirozin gibi aromatik aminoasitlerin pH 8 de ultraviole dalga boyunda ( 280 nm ) verdiği

absorbansın spektrofotometrik ölçümüne dayanır. 369.Biüret yöntemi; Bu yöntem, proteinlerin yapsındaki peptid bağlarının, alkali çözeltide +2 değerlikli bakır ile verdiği rengin, spektrofotometrik ölçümüne dayanmaktadır. 370.Kjeldahl yöntemi; Proteinlerin yapısındaki azotun amonyum iyonuna dönüştürülerek total nitrojen ölçülmesi prensibine dayanmaktadır. 371.Folin-ciacaltu (fenol) ayıracı ile Lowry yöntemi; Proteinlerin yapsındaki tirozin ve triptofanın fosfotungusto-molibdik asit ile reaksiyona girerek verdiği mavi rengin ölçülmesi prensibine dayanır. 372.Türbidimetri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığın içinden geçen ışığın, absorbansının ölçümüne dayanmaktadır. 373.Nefelometri; Proteinlerin, sülfosalisilat veya TCA (triklo-asetisikasit) gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığa çarparak yansıyan ışığın ölçümüne dayanmaktadır. 374.İmmuno kimyasal yöntemler; Antijenle antikor birleşmesi spesifiktir. Erimiş bir antijen kendisine karşı hazırlanmış bir antikorla eşit oranlarda karşılaştırılırsa bir çökelme meydana gelir. Bu olaya presipitasyon denir. Bu yöntemle protein, antijen ve antikor miktarı tayin edilebilir. 375.Başlıca immunokimyasal yöntemler; Radial immundiffüzyon (RİD), Radio immunölçüm (RİA), Radyoreseptör ölçüm (RRA), Floroimmun ölçüm (FİA), Kemilüminesans ölçüm, Enzim bağlı immuno absorbent ölçüm (ELİSA), İmmunelektroforez olarak sayılabilir. 376.Albümin ölçümü; 377.Albümin ölçümünde klasik yöntem, Bromkrezol yeşili (Bromcresol green BCG) gibi anyonik boyalarla pH 4,2 de albüminin bağlanması ve verdiği absorbansın 628 nm de spektrofotometrik ölçümüdür. 378.Amonyak ölçümünde dikkat edilecek noktalar; 1. Sigara içiminden en çok etkilenen parametre amonyaktır. Sabah numune alınacak hasta gece yarısından itibaren sigara içmemelidir. Sigara içen hasta testten önce duş almalı, temiz pijama giymelidir. Kanı alan teknisyen sigara içmeyen biri olmalı. 2. Laboratuvar ortamı ve cam malzemelerde amonyak kontaminasyonu olmamalı, 3. Kan alma sırasında, venin palpe edilerek aranmaması gerekir, kan alımı sırasında örneğin hava ile teması olmamalı, 4. Örnek içerisindeki azotlu maddeler yıkılarak amonyağa dönüşebilir, dolayısı ile numune alınır alınmaz buz dolu bir kaba alınmalıdır. En geç 15 dakika içinde santrifüj edilerek en kısa sürede çalışılmalıdır.

BİYOKİMYA’DA ÖNEMLİ BİLGİLER

379.Bilirubin ölçümü; Klasik yöntem Ehrlich ayıracı da denilen diazolanmış sülfirik asitin (Diazo reaktifi) bilirubinle reaksiyona girmesi ile oluşan azopirolün alkollü ortamda ölçülmesi ile total bilirubin bulunur. Aynı test, alkolsüz ortamda yapınca direkt bilirubin ölçülür. Sonuç olarak total bilirubinden, direkt bilirubin çıkarılırsa indirekt bilirubin hesaplanmış olur. Bilirubin ışıktan kolay zarar görür, en kısa sürede çalışılmalıdır. Serum bekleyecekse karanlık bir yerde saklanmalıdır. 380.Kreatinin ölçümü; Klasik yöntem Jaffe reaksiyonudur. Burada alkali ortamda kreatinin‛in pikrik asitle verdiği turuncu-kırmızı rengin spektrofotometrede ölçümü esastır.

TABLO: PLAZMA VE SERUM KONSANTRASYONU ARASINDA FARKLILIK GÖSTEREN TESTLER Plazmada daha yüksek olanlar

Plazma ve serumda eşit olanlar

Kalsiyum

383.Serumda total kolesterol ölçümü; 384.Serumda total kolesterol, Lieberman-Buchard yöntemi de denilen, asetik asit, asetik anhidrit ve sülfirik asit karışımının, kolesterol ile reaksiyona girerek verdiği yeşil rengin 620 nmde spektrofotometrik ölçümü ile çalışılır. 385.HDL kolesterol ölçümü; Apo B içeren lipoproteinler (VLDL, LDL) dekstransülfat-magnezyum klorür gibi polianyonlar ve sülfatlanmış polisakkaridler i l e reaksiyona girerek çökerler. Eğer serumu dekstransülfat – magnezyum klorür kullanarak çöktürür ve 3000 devirde 30 dakika çevirdikten sonra, süpernatandan lieberman-buchard yöntemi ile kolesterol çalışırsak HDL tayin edilir. 386.VLDL Kolesterol; Serumda ölçülen Trigliseridin 1/5‛i VLDL dir ( Trig/5 = VLDL) 387.LDL kolesterol düzeyi Friedwald formülü ile hesaplanır LDL = Total kolesterol - [ HDL + (Trigliserid/5)] * Burada unutulmaması gereken, bu formül trigliseridler 400 mg/dl fazla ise uygulanamaz. 388.Plazma ile serum arasındaki farklar: • Serum, antikoagülan içermeyen düz tüpten elde ediliği için fibrinojen gibi pıhtılaşma faktörlerini içermezken, plazmada fibrinojen bulunur. Ayrıca bilirubin, kolesterol ve kreatinin dışında bir çok maddenin plazma ve serum konsantrasyonları farklılık gösterir.

Serumda daha yüksek olanlar

Bilirubin

Albümin

Klorür

Kolesterol

Alkalen fosfataz

LDH

Kreatinin

Glukoz

Total Protein

Sodyum Potasyum

381.ÜRE (“BUN”): Birçok laboratuvar üre içindeki nitrojeni ölçerek BUN sonucu vermektedir. Bu nedenle üre ve BUN arasındaki ilişkinin bilinmesi önemlidir. Üre molekül ağırlığı 60 olan ve içinde iki adet nitrojen bulunduğundan 60 gr ürenin 28 gr‛ı azottan gelir. (60/28=2,14) 382.Bu ilişki: Üre = BUN X 2.14 olarak formüle edilir.

89

Fosfat Ürik asit Üre

399.Karaciğer fonksiyon testleri 1- Karaciğerin organik anyonları taşıma ve ilaçları metabolize etme kapasitesini saptayan testler (konjugasyon kapasitesini belirleyen testler): • Serum bilirubin • Bromsulftalein: Karaciğerin boşaltım işlevini değerlendiren bir testtir. • İndosiyanin • Serum nefes testleri • Serum kafein 2-Karaciğer hücre hasarını ve kolestazı belirleyen testler: • Aminotransferazlar • Alkalen fosfataz • LDH • 5‛-Nükleotidaz • Gama glutamil transpeptidaz (GGT) • Lösin aminopeptidaz 3-Karaciğerin sentez kapasitesini belirleyen testler: • Plazma proteinleri: Albümin, seruloplasmin, ferritin, α1- antitripsin düzeyleri değerlendirilir. • Lipoproteinler • Kan pıhtılaşma faktörleri: • İmmünoglobülinler 4-Etiyolojiyi gösteren testler: • Spesifik otoantikorlar • Hepatit serolojisi • Alfa fetoprotein 5-Serum amonyak düzeyi Umarım yukarıdaki bilgiler işinize yarar. Sınavda ve hayatta her şeyin gönlünüzce olmasını dilerim. Başarılar… Uz. Dr. Ercan Öztürk