Suni Tohumlama ve veteriner tohum bilgisi AOF
 9786057638960 [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

Suni Tohumlama ve Veteriner Doğum Bilgisi

Bu kitabın, basım, yayım ve sa ş hakları Atatürk Üniversitesi’ne ai r. Bireysel öğrenme yaklaşımıyla hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. Atatürk Üniversitesi’nin izni alınmaksızın kitabın tamamı veya bir kısmı mekanik, elektronik, fotokopi, manye k kayıt veya başka şekillerde çoğal lamaz, basılamaz ve dağı lamaz. Copyright ©2019 The copyrights, publica ons and sales rights of this book belong to Atatürk University. All rights reserved of this book prepared with an individual learning approach. No part of this book may be reproduced, printed, or distributed in any form or by any means, techanical, electronic, photocopying, magne c recording, or otherwise, without the permission of Atatürk University.

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ

Suni Tohumlama ve Veteriner Doğum Bilgisi

ISBN: 978-605-7638-96-0 ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI ERZURUM

1.

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

4

Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

2.

ERKEK ÜREME FİZYOLOJİSİ VE SPERMATOGENEZİS

22

Doç. Dr. Emrah Hicazi AKSU

3.

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

40

Doç. Dr. Mehmet CENGİZ

4.

ERKEK ÜREME ORGANLARININ MUAYENESİ

61

Prof. Dr. Umut TAŞDEMİR

5.

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

80

Prof. Dr. Yavuz ÖZTÜRKLER

6.

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

99

Doç. Dr. ALİ DOĞAN ÖMÜR

7.

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

119

Doç. Dr. ALİ DOĞAN ÖMÜR

8.

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

139

Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

9.

Suni Tohumlama Teknikleri

157

Doç. Dr. Emrah Hicazi AKSU

10. Gebelik Süreci ve Patolojileri

176

Prof. Dr. Gökhan Doğruer

11. Doğum ve Güç Doğumlar

195

Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

12. Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

213

Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

13. Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi

233

Doç. Dr. Mehmet CENGİZ

14. Jinekolojik Operasyonlar Doç. Dr. Semra KAYA

Editör Prof. Dr. BÜLENT POLAT

258

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

DİŞİ HAYVANLARDA ÜREME VE ÜREME PERİYODU

• Üremenin Tanımı • Üremenin Başlangıcını Etkileyen Faktörler • Üreme Periyodunun Evreleri • Evcil Hayvanlarda Üreme Periyodu • Evcil Hayvanlarda Kızgınlığın Belirlenme Yöntemleri • Laboratuvar Hayvanlarında Üreme Periyodu

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Üremenin ne olduğu hakkında bilgi sahibi olabilecek, • Üreme periyodunun nasıl gerçekleştiğini öğrenebilecek, • Evcil hayvanlarda üreme periyodlarının farklarını bilebilecek, • Evcil hayvanlarda üremenin en önemli basamağı olan kızgınlığın belirlenme yöntemlerini kavrayabilecek, • Laboratuvar hayvanlarında üreme periyodu hakkında bilgi edinebileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

ÜNİTE

1

DİŞİ HAYVANLARDA ÜREME VE ÜREME PERİYODU

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

Üremenin Tanımı Üremenin Başlangıcını Etkileyen Faktörler

İneklerde Üreme Periyodu

Kısraklarda Üreme Periyodu

Üreme Periyodunun Evreleri Koyunlarda Üreme Periyodu

Evcil Hayvanlarda Üreme Periyodu Keçilerde Üreme Periyodu

Evcil Hayvanlarda Kızgınlığın Belirlenme Yöntemleri

Köpeklerde Üreme Periyodu

Kedilerde Üreme Periyodu

Tavşanlarda Üreme Periyodu

Laboratuvar Farelerinde Üreme Periyodu

Laboratuvar Hayvanlarında Üreme Periyodu

Ratlarda Üreme Periyodu

Kobaylarda Üreme Periyodu Hamsterlarda Üreme Periyodu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

5 2

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

GİRİŞ Üreme bir canlının neslini devam ettirmesi olayıdır. Üremenin iki temel fonksiyonu vardır. Birincisi, yaşamın temel yapısının gelecek nesillere aktarılması; ikincisi ise yeni bireylerin oluşmasının sağlanmasıdır. Üreme eşeysiz ve eşeyli olmak üzere iki temel tipte meydana gelmektedir. İnsanın da dâhil olduğu gelişmiş organizmalarda oosit ve spermatozoitin birleşerek zigotu (döllenmiş yumurta hücresi) oluşturması şeklinde görülen üreme biçimine eşeyli üreme denir. Üreme birçok işlemi kapsayan olaylar zinciridir. Bu olaylar sonunda sağlıklı dişiler, sağlıklı yavrular meydana getirir ve böylece türün sürekliliği sağlanır. İnsanoğlunun beslenmesi için özellikle çiftlik hayvanlarının üremeleri büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan et ve süt gibi hayvansal ürünlerin üretiminin sağlanması adına mevcut hayvan sayısı ve kalitesinin ideal sınırlarda tutulması da gereklidir. Yüksek verimli ve kültür ırkı hayvanların sayılarının arttırılması ve üremelerinin denetlemesi adına sektör çalışanlarına büyük görevler düşmektedir. Döl verimi dişi hayvanlar bakımından değerlendirildiğinde bütün türler için ortak olan nokta, dişilerin mümkün olan en erken çağda üretken döneme girmeleridir. Yani damızlıkta kullanılma veya ilk yavrularını doğurma yaşlarının mümkün olduğu kadar erkene alınabilmesidir. Diğer taraftan spor ve iş hayvanı olarak kullanılan atların üremeleri, ülkemizde son yıllarda sayıları giderek artan kedi ve köpeklerin üremeleri de insanlık adına önemli olup hayvan sağlığı sektöründe çalışanlar adına iyi bilinmesi gereken konulardır. Yaşamımızda yer edinmiş evcil hayvanlar ile laboratuvar hayvanlarına ait üreme periyodları, bu periyodlarda gelişen olaylar ve kızgınlıkların belirlenmesi konusunda bilgiler verilecektir.

ÜREMENİN TANIMI Üreme, canlıların varlıklarını sürdürebilmeleri için çoğalmalarıdır. Canlıların yaşamlarını sürdürmek yanında, üreyerek çoğalmaları önemli bir işlevleridir. Üreme işlevi yaşam sürecinin belirli bir evresinde görülür, yaşamın sonuna kadar devam etmez. Üreme, çoğalma olarak da bilinir; bir canlının neslini devam ettirmesi olayıdır. Büyüme ve gelişmesini tamamlayan her canlı çoğalma yeteneğine sahip olur. Çoğalma yeteneğine sahip canlılar kendilerine benzer bireyler oluştururlar ve bu sayede nesillerini devam ettirirler.

Üreme, canlıların neslini devam ettirmek üzere çoğalmalarıdır.

Eşeyli üreme, dişi ve erkeğin gametlerinin birleşmesiyle yavruların oluştuğu üreme çeşididir. Mayoz bölünme ile oluşan haploit kromozomlu (n) hücreler farklılaşarak oosit ve spermatozoite dönüşürler. Dişi bireylerde oogenezis sonucu dört hücreden en büyük olanı farklılaşarak döllenme yeteneği kazanıp ovum halini alırken, erkek bireylerde haploit dört hücrenin hepsi farklılaşıp dölleme yeteneği olan spermatozoitlere dönüşmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

6 3

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu Oosit ve spermatozoit dişi genital kanalda birleşerek fertilize olurlar ve bunun sonucunda diploit kromozomlu (2n) zigot oluşur. Zigot, mitoz bölünmeler ile hücre sayısını arttırır, hücreler doku ve organ düzeyinde farklılaşarak yeni bireyi oluştururlar. Spermatozoitin oositi döllemesi ile zigot oluşur.

Hayvan yetiştiriciliğinde yavru verimi (döl verimi) çok önemlidir. Ayrıca kârlı bir hayvancılık için bu verimin fizyolojik sınırlar içinde olması gereklidir. Döl verimi düşük hayvanlarla verimli bir yetiştiricilik yapılamaz.

ÜREMENİN BAŞLANGICINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Dişi hayvanlarda üremenin başlayabilmesi için öncelikle dişinin pubertaya yani cinsel ergenliğe ulaşması gereklidir. Pubertanın başlangıcı seksüel isteğin belirli periyodlarla görülmesi ile karakterizedir. Ancak bu dönemde dişinin fiziksel gelişmesi tamamlanmamıştır, çiftleştirme veya tohumlama için hayvan türlerine göre belirlenmiş zamana kadar beklenmesi gereklidir. Buna dikkat edilmediği takdirde güç doğumlar ortaya çıkmakta, anne ve yavru/yavruların yaşamı tehlikeye girmektedir. Dişi hayvanlarda üremeyi kontrol eden dört sistem bulunmaktadır. Bunlar; hipotalamus, hipofiz, ovaryum ile uterus ve plasentadır. Bu sistemlerden salınan üreme hormonları, üreme periyodu ile dönemleri ve gebelik üzerine etkili olmaktadırlar. Dişi hayvanlarda ilk kızgınlığın görülmesi ile karakterize olan seksüel olgunluğun başlangıcına puberta denilir. Pubertaya ulaşma süresini; hayvanın ırkı, iklim, doğduğu mevsim, yetiştirme şekli, egzersiz, gün ışığı süresi, ortam değişikliği, bakım koşulları, beslenme, hastalıklar, stres gibi çeşitli faktörler etkilemektedir.

Üreme, canlıların neslini devam ettirebilmesi için gereklidir.

Örnek

Evcil hayvanlarda çiftleşme, sadece östrus adı verilen kızgınlık döneminde gerçekleşmektedir. İki östrus arasında geçen süreye östrus periyodu veya üreme periyodu adı verilmektedir.

•Işık almayan bir ahırda bakılan ve dengeli rasyonla beslenmeyen düvelerde puberta 24 aya kadar sarkabilir.

ÜREME PERİYODUNUN EVRELERİ Üreme periyodu bir östrusun başlangıcından diğer östrusun başlangıcına kadar geçen süredir. Dişi hayvanlar üreme periyodlarına göre 3 gruba ayrılırlar: 

Monoöstrik hayvanlar: İki östrus arasında seksüel dinlenme dönemi (anöstrus) bulunan hayvanlardır. Dişi köpekler bu gruba girmekte olup ırklarına göre yılda bir veya iki üreme periyodu gösterirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

7 4

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu 

Mevsime bağlı poliöstrik hayvanlar: Belirli mevsimlerde üreme periyodu gösteren hayvanlardır. Kısrak, koyun, keçi ve kediler bu gruba girmektedirler. Kısraklar ilkbahar, koyun ve keçiler ise sonbaharda kızgınlık gösterirler. Sokak kedileri ilkbaharda kızgınlık gösterirken evde bakılan kediler bakım ve besleme şartları nedeniyle yılın her ayında kızgınlık gösterebilmektedirler. Yıl boyu poliöstrik hayvanlar: Gebe kalmadıkları sürece yılın her döneminde kızgınlık gösterirler. İnek ve mandalar bu gruba girmektedirler.





Örnek

Üreme periyodu 5 evreyi kapsamaktadır. Bunlar; proöstrus, östrus, metöstrus, diöstrus ve anöstrustur. Proöstrus ve östrus evreleri üreme periyodunun foliküler fazını, metöstrus ve diöstrus evreleri ise luteal fazını oluşturur. Anöstrus evresi dişi hayvanların tamamında görülmez.

Proöstrus ve östrus evreleri üreme periyodunun foliküler fazını oluştururlar.

•İneklerin üreme periyodunda anöstrus evresi yoktur. Gebe kalmadıkları sürece ortalama 21 günde bir kızgınlık gösterirler.

Proöstrus, östrusun öncesindeki dönem olup üreme organlarının aktivitelerinin artmasıyla karakterizedir. Hızlı folikül gelişimi olur. Bu dönemde dişi çiftleşmeyi kabul etmez. Östrus, dişi hayvanların erkeği kabul ettiği çiftleşme dönemdir. Östrojen etkisiyle dişi hayvanlarda birtakım davranış değişiklikleri ortaya çıkar. Östrusta dişiden salgılanan ve feromon adı verilen kimyasal maddeler erkeği dişiye çeker. İnekler dışında bütün evcil hayvanlarda ovulasyon bu dönemde gerçekleşirken ineklerde metöstrus evresinde şekillenir. Metöstrus ise korpus luteum/luteumların (sarı cisim) şekillendiği dönemdir. Diöstrus, korpus luteum/luteumlardan progesteron hormonunun salgılandığı dönemdir. Anöstrus ise ovaryum aktivitesinin uzunca bir süre durduğu seksüel dinlenme dönemidir.

EVCİL HAYVANLARDA ÜREME PERİYODU İneklerde Üreme Periyodu İnekler yıl boyu poliöstrik hayvanlar olup gebe kalmadıkları sürece 21-22 günde bir kızgınlık göstermektedirler. Düvelerde ise bu süre 20 gündür. Irka bağlı olarak pubertaya 9-15 ayda erişirler, yerli ırklarda bu süre daha uzun sürmektedir. Pubertaya erişen inekler hipotalamus, hipofiz ve ovaryumların karşılıklı birbirini etkilemeleriyle üreme fonksiyonları gösterirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

8 5

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu İneklerde proöstrus dönemi 2-3 gün sürer. Korpus luteumun gerilemesiyle ovaryumlarda hızlı foliküler gelişme olur, artan östrojene bağlı olarak dişide birtakım davranış değişiklikleri ortaya çıkar. Diğer ineklerin üzerine atlamaya çalışır, vulvalarını koklama eğilimi gösterir ancak kendi üzerine atlanmasına izin vermez ve çiftleşmeyi kabul etmez. Östrus ise 12-18 saatlik bir dönemdir. Çiftleşmenin kabul edildiği periyod olup düvelerde ineklerden daha kısa sürmektedir. Sıcak ve soğuk havalarda da östrus süresi kısalmaktadır. Proöstrustaki davranış değişiklikleri çok daha belirginleşmekte ve östrustaki inek diğer hayvanlar tarafından üzerine atlanılmasına izin vermekte ve hareketsiz durmaktadır ki bu östrusun dışarıdan rahatlıkla gözlenebilen en önemli belirtisidir. Vulvadan östrusa özgü serviks uteri kökenli çara akıntısı gelir. Hareketlilikleri artar, gece bile ayakta durma eğilimi gösterirler. İştah, süt verimi ve geviş getirme azalır. Rektal muayenede ovaryumlarda olgunlaşan graaf folikülü ve regrese olmuş korpus luteum palpe edilir; uterus miyometriyumunun tonusu, kasılması artmıştır. Bu dönemde serviks uteri bir kateter geçecek kadar açıktır, vulva dudakları ödemlidir. Metöstrus ineklerde ovulasyonun gerçekleştiği ve korpus luteumun şekillendiği 3-4 gün süren bir dönemdir. Çiftleşme isteğinin bitmesi ile başlar. Ovulasyon östrusun bitiminden 8-12 saat sonra şekillenir. Daha çok düvelerde olmak üzere östrus bittikten 2-3 gün sonra metöstrus kanaması görülür. Bu kanamanın tohumlama ya da gebe kalıp kalmama ile bir ilgisi yoktur. İneklerde ovulasyon üreme periyodunun metöstrus evresinde şekillenir.

Diöstrus ise ineklerde üreme periyodunun en uzun dönemi olup 12-16 gün sürer. Korpus luteum tarafından progesteron salgılanan evredir. Progesteron etkisi ile uterus endometriyumundan uterus sütü salgılanarak olası gebeliğe hazırlık şekillenir ve miyometriyum kontraksiyonları azalır. Şayet gebelik şekillenmezse periyodun 16-18. günlerinde uterustan salgılanan prostaglandinF2alfa (PGF2alfa) etkisiyle ovaryumdaki korpus luteum regrese olur ve üreme periyodu yeniden başlar. İneklerde üreme periyodunun hormonal mekanizması Şekil 1.1.’de gösterilmiştir.

Kısraklarda Üreme Periyodu Kısraklar mevsime bağlı poliöstrik hayvanlar olup genellikle kış aylarında anöstrus gösterirler. Pubertaya 12-24 ayda ulaşırlarken düzenli üreme periyodu iki yaşından itibaren görülür. Çiftleşme mevsimi kuzey yarım kürede kış sonları ile ilkbahar başlarında başlayıp gebelik şekilleninceye veya sonbahara kadar devam eder. Çiftleşme sezonu genellikle nisan sonu ile mayıs başında başlayıp ağustosa kadar devam eder. Bu sezonda kısraklar 21 günde bir (±3 gün) kızgınlık gösterirler. Ancak ırka bağlı hatta bireysel olarak bile bu süre farklılık gösterebilir. Üreme periyodunun başlangıcı ışıkla ilişkili olup günlerin uzaması ovaryum faaliyetlerini uyarmaktadır. Sıcaklığın artışı, beslenme ve feromenler de bu sürece etki etmektedirler. Gün ışığı süresinin uzaması melatoninin kandaki konsantrasyonunu düşürür, GnRH salınımı artmaya başlar. Gonadotropin salgılatıcı hormonun artışı ile birlikte hipofizin ön lobu uyarılır ve folikül uyarıcı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

9 6

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu hormon salgılanır. Böylelikle foliküler gelişme başlar, foliküler büyüme olgunlaşma ve ovulasyonu uyarır. Kısraklarda üreme periyodu östrus ve diöstrus olmak üzere iki evreden oluşmakta olup östrus evresi (kızgınlık) ortalama 6 gün sürmektedir. Ancak kısrağa bağlı olarak bu süre 4-10 gün arasında değişiklik gösterebilmektedir. Diöstrus evresi ise normalde 15 gün olup 12-18 gün arasında değişiklik gösterebilmektedir. Ovulasyon östrus evresinin herhangi bir zamanında kendiliğinden oluşur. Ancak normalde östrusun bitiminden 24-48 saat önce şekillenir. Kısraklarda ovulasyon, ovaryumdaki ovulasyon çukurluğunda olur. Östrusu belirlemek için klinik gözlem, rektal muayene, ultrasonografik muayene, hormon ölçümü, vücut ısısının belirlenmesi ve aygıra gösterme gibi metotlardan yararlanılabilir. Östrustaki kısrak arkasını aygıra döner ve çiftleşme pozisyonu alır. Bunun dışında vulva dudaklarını seri bir şekilde açıp kapatarak, sık sık idrarını yapar. Maksimum gebelik şansı için, çiftleşmenin ovulasyonun gözlendiği andan itibaren 12 saat içinde olması gereklidir. Östrusun 2. veya 3. gününden başlanarak gün aşırı tohumlama da önerilmektedir. Gebelik oluşmazsa korpus luteumun regresyonu ile diöstrus sonlanır ve yeni bir periyod başlar. Üreme sezonu sonunda gebe kalmayan kısrakların büyük çoğunluğu anöstrus periyoduna girerler. Eylül-mart ayları arasında çok az sayıda kısrakta siklus normal olarak devam edebilmesine karşın gebeliğin şekillenebilmesi çok zordur. Kısraklar anöstrus periyodundan sonraki ilk östrusta ya da doğumdan 6-12 gün sonra görülen tay kızgınlığında belirgin östrus davranışları gösterirler. Genç, doğumu ve doğum sonrası dönemi sorunsuz olan kısraklar tay kızgınlığında tohumlandıkları takdirde yüksek oranda gebe kalabilirler.

Örnek

Tay kızgınlığı kısraklarda doğumdan 6-12 gün sonra görülür.

•Kısraklarda ovulasyon ovaryumdaki ovulasyon çukurluğundan olmaktadır, bu çukur sadece kısraklara özgüdür.

Koyunlarda Üreme Periyodu Koyunlar mevsime bağlı poliöstrik hayvanlardır. Yaz aylarının sonlarında başlayıp kış aylarının başlarına kadar devam eden çiftleşme sezonunda, gebe kalmadıkları sürece 16-17 gün aralıklarla kızgınlık gösterirler. Çiftleşme sezonu gün ışığı süresinin azalması ve buna bağlı olarak melatonin salgısının artması ile ilişkilidir, bu sezonun dışındaki dönem anöstrus olup ovaryumlarda aktivite gözlenmez. Pubertaya 5-12 aylıkken (ortalama 6-8 ay) ulaşırlar. Irk, yaş, canlı ağırlık ve mevsim de pubertaya ulaşma süresini etkilemektedir. Koyun ırklarının büyük

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

10 7

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu çoğunluğu ergin ağırlıklarının % 40-50’sine sahip olduklarında pubertaya ulaşırlar. Yetiştirme olgunluğuna ise 9-15 aylık olduklarında erişirler. Proöstrus evresi 2-3 gün sürer. Hızlı bir foliküler gelişme ile östrojen miktarının arttığı dönemdir. Östrus evresi ovulasyonun şekillendiği ve koyunun çiftleşme için koçu kabul ettiği dönemdir. Ortalama 36 saat sürer ancak ortamda erkeğin bulunması durumunda bu süre kısalabilir. Huzursuzluk, vulvada şişkinlik, vulvadan serviks kökenli akıntı, koçu arama gibi davranışsal ve fizyolojik değişiklikler ortaya çıkar. Metöstrus çiftleşmenin reddi ile başlayan, korpus luteumun şekillendiği dönemdir. Yaklaşık 2 gün sürmektedir. Diöstrus üreme periyodunun en uzun dönemi olup 12-14 gün sürer. Bu dönem korpus luteumdan salgılanan progesteronun etkisindedir ki bu durum ovaryumlarda yeni folikülerin gelişimini engeller. Gebelik şekillenmezse üreme periyodunun 13. günü civarında uterustan salgılanan PGF2alfa etkisiyle korpus luteum/luteumlar geriler ve periyod başa döner. Anöstrus ise seksüel dinlenme dönemidir. Bu süreçte ovaryumlarda foliküler gelişme olabilmesine karşın östrus ve ovulasyon gerçekleşmez. Şayet koyun daha önce göstermiş olduğu östruslardan herhangi birinde gebe kalmışsa, doğumu takiben laktasyon anöstrusuna girer, bunu da mevsimsel anöstrus izler.

Keçilerde Üreme Periyodu

Keçilerde üreme periyodu 21 gün sürmektedir.

Keçiler de koyunlar gibi mevsime bağlı poliöstrik hayvanlardır. Üreme periyodu 21 gündür. Bu süreç ırk, yaş, mevsim ve çevre ısısı, bakım ve besleme koşulları, tekeler ile bir arada bulunup bulunmadıklarına göre değişiklik gösterir. Pubertaya 5-12 aylıkken (ortalama 6-8 ay) ulaşırlar. Irk, yaş, canlı ağırlık ve mevsim de pubertaya ulaşma süresini etkilemektedir. Puberta için uygun yaş, canlı ağırlık ve mevsime ulaşıldığında hipotalamus etkilenerek gonadotropin salgılatıcı hormon salgılanmaya başlar, bu da hipofizin ön lobundan folikül uyarıcı hormonu salgılatarak oogenezis ve seks steroidlerinin üretimini başlatır. Proöstrus ortalama 2 gündür. Foliküler gelişme hızlanır. Bu dönemde keçiler tekelere yakınlaşmakla birlikte aşıma izin vermezler. Östrusta keçilerde gözlenen davranışsal ve fizyolojik değişiklikler koyunlara göre daha belirgindir. Ortalama 36 saat süren bu dönemde; meleme, kuyruklarını hızlı sallama, tekelerin etrafında toplanma, sık sık idrar yapma, iştah azalması gibi belirtilerin yanında vulvadan çara akıntısı gözlenir. Dönemin sonuna doğru bu akıntı peynirleşir. Ovulasyon, östrusun başlangıcından 24-36 saat sonra gerçekleşir. İdeal tohumlama zamanı östrusun başlangıcından 24 saat sonrasıdır.

Koyun ve keçiler mevsime bağlı poliöstrik hayvanlardır.

Metöstrus 2-3 gün sürmekte olup korpus hemorajikumun (kırmızı cisim) şekillenme sürecidir. Diöstrus periyodun en uzun dönemi olup 14-15 gün sürer. Progesteronun etkisiyle uterus olası gebeliğe hazırlık yapar ve ovaryum/ovaryumlarda korpus

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

11 8

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu luteum/luteumlar şekillenir. Gebelik şekillenmezse 16-17. günlerde uterustan salgılanan PGF2alfa etkisiyle korpus luteum/luteumlar geriler ve periyod başa döner. Anöstrus seksüel dinlenme dönemi olup kış aylarının sonlarından yaz mevsiminin ortasına kadar devam eder. Anöstrus süresi ırk, beslenme, iklim gibi faktörlerden etkilenmektedir. Gebe kalmış olan keçilerde doğumdan sonra laktasyon anöstrusu, bundan sonra da mevsimsel anöstrus görülmektedir.

Köpeklerde Üreme Periyodu Köpekler üreme periyodları açısından diğer türlerden önemli farklılıklar göstermektedirler. Monoöstrik hayvanlardır, yılda bir veya iki kere östrus gösterirler. İki östrusları arasındaki süre 4-10 ay arasında değişiklik göstermektedir. Gebeliğin olup olmaması bu süreleri etkilememektedir. Pubertaya 6-14 ayda erişirler. İlk kızgınlığın görülmesi, küçük ırklarda 6-10 ayda olurken büyük ırklarda ise bu süre 18-20 aya kadar uzayabilmektedir. İlk çiftleşme yaşı ise dişi köpeklerde 11-18 aydır. Proöstrus 9 gün sürer, bu evrede köpeklere özgü kanlı vajinal akıntı görülür. Bu akıntının ilk günü proöstrusun ilk günü kabul edilir. Vulva ödemli ve hafifçe şişmiş olup çiftleşmeyi kabul etmezler. Östrus dişi köpeğin erkeği çiftleşme için kabulü ile başlar, 6-12 gün (ortalama 9 gün) sürer ve çiftleşmenin reddi ile biter. Köpeklerde diğer evcil hayvanlardan farklı olarak östrusta progesteron düzeyi hızla artarken östrojen düşer ve östrus belirtileri progesteron etkisi altında ortaya çıkar. Ovulasyon östrusun başlamasından sonraki 5 gün içerisinde şekillenir, progesteron artışı devam eder. Köpeklerde oositin fertilizasyon yeteneği kazanabilmesi için yumurta kanalında 2-3 gün mayoz bölünme geçirmesi gereklidir. Diöstrus (Metöstrus) dişi köpeğin çiftleşmeyi reddetmesiyle başlar, luteal evre olarak isimlendirilir. Diöstrus progesteron etkisi altında olan dönemdir. Östrus bitiminden anöstrusa kadar süren bu evre gebelik şekillenmemişse ortalama 65 gün sürerken gebelik şekillenmişse 56-58 gün sürer ve bunu laktasyon süreci takip eder. Köpeklerde östrusta çiftleşme olmaz veya çiftleşme gebelikle sonuçlanmazsa yalancı gebelik şekillenebilir. Bu durumda karında büyüme, meme bezlerinin gelişmesi hatta süt salgılaması ve davranış değişikleri ortaya çıkar.

Bireysel Etkinlik

Anöstrus ise seksüel dinlenme evresi olup gebelik sonu ile gelecek proöstrus kanaması arasındaki süreci kapsar.

• Köpeklerde vajinadan gelen kanlı akıntı aklınıza hangi olguyu getirir?

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

12 9

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

Kedilerde Üreme Periyodu Kediler mevsimsel poliöstrik hayvanlardır. Çiftleşme sezonu kış mevsiminin bitiminden 1-2 ay sonra başlar. Kızgınlığın en yoğun olduğu aylar şubat ve marttır. Ancak evde beslenen kedilerde bakım şartlarına bağlı olarak üreme periyodu tüm yıla yayılmaktadır. Çiftleşme mevsiminde üreme periyodu; gebelik, yalancı gebelik ve hastalıklar dışında kesilmez. Pubertaya 6-9 aylıkken erişmektedirler. Yaş, ırk, ısı, ışık süresi gibi çeşitli faktörler bu süreyi etkilemektedir. İlk çiftleştirme yaşı 1,5 yıl civarındadır.

Kedilerde ovulasyonun şekillenmesi için çiftleşme veya vajinal uyarım gereklidir.

Dişi kedilerde üreme periyodunda; proöstrus, östrus, diöstrus ve anöstrus olmak üzere 4 evrenin yanında, interöstrus periyodu olarak isimlendirilen beşinci bir dönem de mevcuttur. İnteröstrus periyodu östrus sonrasında çiftleşmenin olmadığı durumlarda ortaya çıkar. Kedilerde çiftleşme sezonunda ortalama 13 kere östrus görülürken iki östrus arası süre 10-22 gün arasında değişiklik göstermektedir. Proöstrus 0,5-2 gün sürer. Başın yabancı cisimlere sürtülmesi, bağırma, yuvarlanma gibi bazı davranış değişiklikleri ile karakterize olmakla birlikte dişi kedi çiftleşme için erkeği kabul etmez. Östrus çiftleşmenin gerçekleştiği dönem olup ortalama 7 günlük bir süreçtir. Erkekle bir arada bulunan dişi kedilerde bu süre 4-5 gün sürmekte, erkek çiftleşme için bu sürecin 3. günü kabul edilmektedir. Proöstrustaki davranışsal değişiklikler östrus evresinde çok daha belirgin olarak ortaya çıkmakta ve evden kaçma eğilimi gözlenmektedir. Dişi kedilerde ovulasyonun gerçekleşmesi için çiftleşme veya vajinal uyarım gerekmektedir ki “provake ovulasyon” olarak isimlendirilir. Ovulasyon çiftleşmeden ortalama 27 saat sonra şekillenir. Diöstrus 8-10 günlük bir süreç olup ovulasyonun gerçekleşmediği östrus evresi sonrası, foliküllerin gerilediği evredir. Döllenmenin (fertilizasyon) olmadığı bir çiftleşme ya da vajinal uyarım ile ovulasyonun uyarıldığı durumlarda genellikle yalancı gebelik gözlenir. Bu süreç yaklaşık 40-50 gün sürer. Ancak köpeklerde yalancı gebeliğe ilişkin gözlenen fiziksel ve davranışsal değişiklikler kedilerde görülmez. Dişi kediler çiftleşmez ya da çiftleşmesine rağmen ovulasyon şekillenmezse tekrar proöstrus evresine girerler. Anöstrus seksüel dinlenme dönemi olup 3-4 ay sürmekte, kışın sonunda günlerin uzamaya başlamasıyla son bulmaktadır.

EVCİL HAYVANLARDA KIZGINLIĞIN BELİRLENME YÖNTEMLERİ İneklerde kızgınlığın belirlenmesi için en çok kullanılan yöntem, gözlem yöntemidir. İneklerin kızgınlıklarını yoğun olarak 18.00-06.00 saatleri arasında göstermektedirler. Kızgınlık takibinin sabah sağımı, akşam sağımı sırasında ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

13 10

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu gece 22.00 civarlarında olmak üzere günde 3 kere 20-30’ar dakika süreyle ve deneyimli bir kişi tarafından yapılması önerilmektedir. Bunun dışında; takvim yöntemi, spekulum yardımıyla vajinal muayene, hormon düzeylerinin ölçümü, arama boğalarının kullanılması, vajinal mukus direncinin ölçülmesi, boya salan aygıtların kullanılması, elektronik dedektör, adım sayıcı (pedometre), kamera sistemi gibi çeşitli yöntemlerden de yararlanılmaktadır. Özellikle büyük süt inekçiliği işletmelerinde pedometre en çok kullanılan yöntem olmaktadır. Koyunlarda arama koçları, keçilerde arama tekeleri kızgınlığın belirlenmesi amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Köpek ve kedilerde en çok kullanılan yöntem ise vajinal sitolojidir.

LABORATUVAR HAYVANLARINDA ÜREME PERİYODU Laboratuvar hayvanları son yıllarda özellikle biyomedikal çalışmalarda model olarak kullanılmaktadır. Kemirgenler ve tavşanlar bu amaçla en çok kullanılan türler olup laboratuvarlarda kontrol altında üretilmeleri önem taşımaktadır.

Tavşanlarda Üreme Periyodu İneklerde kızgınlığın doğru tespiti işletmenin ekonomisi açısından çok önemlidir.

Tavşanlarda puberta yaşı ırktan ırka değişmekle birlikte, sonbaharda doğanlar 5-6 ayda, ilkbaharda doğanlar ise 8-9 ayda pubertaya ulaşmaktadırlar. Yabani tavşanlarda bu süre 4-6 ay kadardır. Dişiler genellikle ergin canlı ağırlıklarının % 70-75’ine eriştiklerinde ilk kızgınlıklarını gösterirler, çiftleşme için ergin canlı ağırlıklarının % 80’ine ulaşmaları beklenmelidir. İlkbahar, tavşanlarda üreme aktivitesinin en belirgin ve yoğun olduğu dönemdir. Memeli hayvanlarının birçoğunun aksine tavşanlar düzenli bir üreme periyoduna sahip değillerdir. Genellikle dişi tavşan östrusta çiftleşmeyi kabul eder, buna bağlı olarak dişinin erkeği kabul ettiği dönem östrus, reddettiği dönem ise diöstrus olarak değerlendirilir. Tavşanlarda östrus birkaç gün sürer. Doğumdan sonra genellikle östrus evresindedir ve yaklaşık 1-3 gün süreyle çiftleşmeyi kabul edebilir. Bu çiftleşmede gebe kalmazsa laktasyonun 4-5. haftasında tekrar östrus gösterir. Tavşanlarda da provake ovulasyon görülür, yani ovulasyon çiftleşme ile uyarılır.

Laboratuvar Farelerinde Üreme Periyodu Dişi fareler pubertaya 6-8 haftada ulaşırlar. Yıl boyu poliöstrik hayvanlardır. Üreme periyodu 4-5 gün sürer. Üreme periyodunun proöstrus, östrus, metöstrus ve diöstrus olarak 4 evresi bulunmaktadır. Östrus süresi 9-20 saattir, genellikle geceleri görülür. Doğum sonrası ilk östrus 14-24. saatte görülebilir ancak laktasyon embriyonun uterusa tutunmasını engelleyebilir. Laktasyonun sonunda tekrar östrus görülür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

14 11

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu Ovulasyon östrus başlangıcından 2-3 saat sonra kendiliğinden şekillenir.

Ratlarda Üreme Periyodu Ratlar da yıl boyu poliöstrik hayvanlardır, pubertaya yaklaşık olarak 50-72 günde erişirler. Üreme periyodu 4-5 gün olup proöstrus 12 saat, östrus 12 saat, metöstrus 23 saat, diöstrus 57 saat sürer. Östrus doğum sonrası 48 saat içinde görülebilir ve çiftleşen ratların % 50’sinden fazlası gebe kalır. Eğer bu süreçte çiftleşmezse 2-14 gün sonra üreme periyodu yeniden başlar. Ovulasyon östrusun başlangıcından 8-11 saat sonra kendiliğinden gerçekleşir.

Kobaylarda Üreme Periyodu Yıl boyu poliöstrik olan kobaylar pubertaya 55-70 günde erişirler. Üreme periyodu ortalama 16 gün olup proöstrus 2-4 gün, östrus ortalama 8 saat, metöstrus 3 gün ve diöstrus 8-10 gün kadar sürer. Ovulasyon östrusun başlangıcından 10 saat sonra ve genellikle östrusun bitiminden 1.5-2 saat sonra kendiliğinden oluşur. Doğumdan yaklaşık 2-10 saat sonra östrus görülmekte, bu östrusta çiftleştirilen kobaylarda oldukça yüksek oranda gebelik şekillenmektedir. Ayrıca gebe kalmayan kobaylarda laktasyon sonunda tekrar östrus gözlenmektedir.

Hamsterlarda Üreme Periyodu Hamsterlar da yıl boyu poliöstrik hayvanlar olup kış aylarında çiftleşme daha az görülmektedir. Doğum yapan hamsterlarda östrus laktasyonun bitiminden sonra görülür.

Üreme periyodu 4 gün olup, östrus bu sürenin 6-8 saatini oluşturmaktadır. Ovulasyon östrusun başlangıcından 8-12 saat sonra kendiliğinden oluşmaktadır. Diğer laboratuvar hayvanlarında görülen doğum sonrası östrus hamsterlarda görülmemektedir. Bunlarda laktasyonun bitiminden sonra östrus ortaya çıkar. Hayvan türlerinde üreme periyodu ve evreleri Tablo 1.1.’de gösterilmiştir. Tablo 1.1. Hayvan Türlerinde Üreme Periyodu ve Evreleri Hayvanın Türü

İnek

Kısrak

Üreme Periyodu Grubu Yılboyu Poliöstrik

Mevsime Bağlı Poliöstrik

Üreme Periyodu Süresi

Proöstru sSüresi

Östrus Süresi

Metöstrus Süresi

21 gün

2-3 gün

12-18 saat

3-4 gün

21 gün

-

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

6 gün

-

Diöstrus Süresi 12-16 gün

15 gün

Anöstrus Süresi Üreme sezonunda gebe kalmazsa bir sonraki üreme sezonuna kadar

15 12

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

Koyun

Mevsime Bağlı Poliöstrik

16-17 gün

2-3 gün

36 saat

2 gün

12-14 gün

Keçi

Mevsime Bağlı Poliöstrik

21 gün

2 gün

36 saat

2-3 gün

14-15 gün

Köpek

Monoöst rik

4-10 ay

9 gün

9 gün

-

65 gün

Kedi

Mevsime Bağlı Poliöstrik

10-22 gün

0.5-2 gün

7 gün

-

8-10 gün

Gebe kalmamışsa son diöstrustan/ doğumdan sonra bir sonraki üreme sezonuna kadar Gebe kalmamışsa son diöstrustan/ doğumdan sonra bir sonraki üreme sezonuna kadar Doğumdan veya diöstrusun sonundan bir sonraki proöstrus kanamasına kadar 3-4 ay

Şekil 1.1. İneklerde Üreme Periyodunun Hormonal Mekanizması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

16 13

Özet

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

•DİŞİ HAYVANLARDA ÜREME VE ÜREME PERİYODU •Üreme bir canlının neslini devam ettirmesi olayıdır. Üremenin iki temel fonksiyonundan ilki yaşamın temel yapısının gelecek nesillere aktarılması, ikincisi ise yeni bireylerin oluşmasının sağlanmasıdır. Üreme eşeysiz ve eşeyli olmak üzere iki temel tipte meydana gelmektedir. Oosit ve spermatozoitin birleşerek zigotu (döllenmiş yumurta hücresi) oluşturması şeklinde görülen üreme biçimine eşeyli üreme denir. •ÜREMENİN TANIMI •Canlıların yaşamlarını sürdürmek yanında üreyerek çoğalmaları önemli bir işlevleridir. Üreme işlevi yaşam sürecinin belirli bir evresinde görülür, yaşamın sonuna kadar devam etmez. Büyüme ve gelişmesini tamamlayan her canlı çoğalma yeteneğine sahip olup kendine benzer bireyler oluşturarak nesillerini devam ettirir. •EVCİL HAYVANLARDA ÜREME PERİYODU •İneklerde Üreme Periyodu •İnekler yıl boyu poliöstrik hayvanlardır. Gebe kalmadıkları sürece 21-22 günde bir kızgınlık gösterirler. Düvelerde ise üreme periyodu 20 gündür. •Kısraklarda Üreme Periyodu •Kısraklar mevsime bağlı poliöstrik hayvanlar olup genellikle kış aylarında anöstrus gösterirler. Pubertaya 12-24 ayda ulaşırlarken düzenli üreme periyodu iki yaşından itibaren görülür. Çiftleşme mevsimi kuzey yarım kürede kış sonları ile ilkbahar başlarında başlayıp gebelik şekilleninceye veya sonbahara kadar devam eder. •Koyunlarda Üreme Periyodu •Koyunlar mevsime bağlı poliöstrik hayvanlardır. Yaz aylarının sonlarında başlayıp kış aylarının başlarına kadar devam eden çiftleşme sezonunda gebe kalmadıkları sürece 16-17 gün aralıklarla kızgınlık gösterirler. Çiftleşme sezonu gün ışığı süresinin azalması ile ilişkilidir. •Keçilerde Üreme Periyodu •Keçiler de koyunlar gibi mevsime bağlı poliöstrik hayvanlardır. Keçilerde üreme periyodu 21 gündür. Bu süreç; ırk, yaş, mevsim ve çevre ısısı, bakım ve besleme koşulları, tekeler ile bir arada bulunup bulunmadıklarına göre değişiklik gösterir. •Köpeklerde Üreme Periyodu •Köpekler üreme periyodları açısından diğer türlerden önemli farklılıklar göstermektedirler. Monoöstrik hayvanlardır, yılda bir veya iki kere östrus gösterirler. İki östrusları arasındaki süre 4-10 ay arasında değişiklik göstermektedir. •Kedilerde Üreme Periyodu •Kediler mevsimsel poliöstrik hayvanlardır. Çiftleşme sezonu kış mevsiminin bitiminden 1-2 ay sonra başlar. Kızgınlığın en yoğun olduğu aylar şubat ve marttır. •EVCİL HAYVANLARDA KIZGINLIĞIN BELİRLENME YÖNTEMLERİ •İneklerde kızgınlığın belirlenmesi için en çok kullanılan yöntem, gözlem yöntemidir. Kızgınlık takibinin sabah sağımı, akşam sağımı sırasında ve gece 22.00 civarlarında olmak üzere günde 3 kere 20-30’ar dakika süreyle ve deneyimli bir kişi tarafından yapılması önerilmektedir. Koyunlarda arama koçları, keçilerde arama tekeleri kızgınlığın belirlenmesi amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. Köpek ve kedilerde en çok kullanılan yöntem ise vajinal sitolojidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

17 14

Özet(devamı)

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

•LABORATUVAR HAYVANLARINDA ÜREME PERİYODU •Tavşanlarda Üreme Periyodu •Tavşanlarda çiftleşme için ergin canlı ağırlıklarının % 80’ine ulaşmaları beklenmelidir. Östrus birkaç gün sürer, provake ovulasyon görülür, yani ovulasyon çiftleşme ile uyarılır. •Laboratuvar Farelerinde Üreme Periyodu •Yıl boyu poliöstrik hayvanlardır. Üreme periyodu 4-5 gün sürer. Ovulasyon östrus başlangıcından 2-3 saat sonra kendiliğinden şekillenir. •Ratlarda Üreme Periyodu •Ratlar da yıl boyu poliöstrik hayvanlardır. Üreme periyodu 4-5 gün olup, ovulasyon östrusun başlangıcından 8-11 saat sonra kendiliğinden gerçekleşir. •Kobaylarda Üreme Periyodu •Yılboyu poliöstrik olan kobaylarda üreme periyodu ortalama 16 gün olup; ovulasyon östrusun başlangıcından 10 saat sonra ve genellikle östrusun bitiminden 1,5-2 saat sonra kendiliğinden oluşur. •Hamsterlarda Üreme Periyodu •Hamsterlarda yılboyu poliöstrik hayvanlar olup, kış aylarında çiftleşme daha az görülmektedir. Ovulasyon östrusun başlangıcından 8-12 saat sonra kendiliğinden oluşmaktadır. Diğer laboratuvar hayvanlarında doğumdan sonra görülen kızgınlık hamsterlarda görülmez.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

18 15

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi oosit ve spermatozoitin dişi genital kanalda birleşmesiyle ortaya çıkan yapının adıdır? a) b) c) d) e)

Zigot Kromozom Fertilizasyon Diploit Haploit

2. Aşağıdakilerden hangisi dişi hayvanlarda üremeyi kontrol eden sistemlerden değildir? a) b) c) d) e)

Hipotalamus Hipofiz Testis Ovaryum Uterus

3. Aşağıdaki hayvan türlerinden hangisi mevsime bağlı poliöstrik değildir? a) b) c) d) e)

Kısrak Koyun Keçi Köpek Kedi

4. İneklerde östrus süresi ne kadardır? a) b) c) d) e)

6-12 saat 12-18 saat 18-24 saat 12-36 saat 36-48 saat

5. Aşağıdaki hayvan türlerinden hangisinde üreme periyodu iki evreden oluşmaktadır? a) b) c) d) e)

İnek Kedi Köpek Kısrak Koyun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

19 16

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu 6. Aşağıdaki hayvan türlerinden hangisinde çiftleşme sezonunun başlangıcı; günlerin kısalmaya başlaması, gün ışığı süresinin azalması ile ilişkilidir? a) b) c) d) e)

Kısrak Kedi Koyun Köpek İnek

7. Gebelik şekillenmediği takdirde koyunlarda üreme periyodunun 13. günü civarında uterustan salgılanarak korpus luteumun gerilemesine yol açan ve periyodu başa döndüren hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

GnRH PGF2alfa FSH LH Progesteron

8. Proöstrus kanaması aşağıdaki hayvan türlerinden hangisinde görülür? a) b) c) d) e)

İnek Kedi Keçi Kısrak Köpek

9. Aşağıdaki laboratuvar hayvanlarından hangisinde provake ovulasyon görülür? a) b) c) d) e)

Rat Fare Hamster Kobay Tavşan

10. Aşağıdaki laboratuvar hayvanlarından hangisinde doğumdan sonra östrus görülmez? a) b) c) d) e)

Hamster Tavşan Rat Kobay Fare

Cevap Anahtarı 1.a, 2.c, 3.d, 4.b, 5.d, 6.c, 7.b, 8.e, 9.e, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

20 17

Dişi Hayvanlarda Üreme ve Üreme Periyodu

YARARLANILAN KAYNAKLAR Alaçam, E. (2010). Evcil hayvanlarda doğum ve infertilite. Ankara: Medisan Yayınevi. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2013). Köpek ve kedilerde doğum ve jinekoloji. Malatya: Medipres Matbaacılık. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2017). Kısraklarda doğum ve jinekoloji. 192-203, Malatya: Medipres. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2019). Çiftlik hayvanlarında doğum ve jinekoloji. Malatya: Medipres Matbaacılık. Kumar, P. (2009). Care of New Born. Applied veterinary gynaecology and obstetrics. 85-92, India: International Book Distributing. Noakes, D. E., Parkinson, T. J., England, G. C. W., & Arthur, G. H. (2001). The puerperıum and the care of the newborn. In Arthur's Veterinary Reproduction and Obstetrics. 198-201, Oxford: WB Saunders.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

21 18

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

ERKEK ÜREME FİZYOLOJİSİ VE SPERMATOGENEZİS

• Puberta • Testisin Fonksiyonel Yapısı • Spermatogenezis • Spermatozoonların Erkek Genital Kanaldaki Göçü • Ereksiyon • Ejakülasyon • Spermatozoonların Dişi Genital Kanaldaki Göçü • Spermatozoonun Kapasitasyonu • Akrozom Reaksiyonu ve Fertilizasyon

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Erkek hayvanlarda üreme fizyolojisi ve endokrinolojisi hakkında bilgi sahibi olabilecek, • Erkek gamet hücrelerinin üretim süreci olan spermatogenezisi bilebilecek, • Erkek hayvanlardan köken alan üreme problemlerini öğrenebileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Doç. Dr. Emrah Hicazi AKSU

ÜNİTE

2

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

ERKEK ÜREME SİSTEMİ VE SPERMATOGENEZİS

Puberta

Testisin Fonksiyonel Yapısı

Spermatogenezis

Spermatozoonların Erkek Genital Kanaldaki Göçü

Ereksiyon

Ejakülasyon

Spermatozoonların Dişi Genital Kanaldaki Göçü

Spermatozoonun Kapasitasyonu

Akrozom Reaksiyonu ve Fertilizasyon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

23 2

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

GİRİŞ Üreme canlıların nesillerini sürekliliğini sağlamak amacıyla fizyolojik, morfolojik ve genetik özelliklerini sonraki nesillere aktarmak suretiyle türün devamlılığın sağlanmasıdır. Üremedeki temel amaç, canlıların nesillerinin sürdürülebilmesi için türe özgü belirli sayıda ve zaman aralıkları içinde yavru almaktır. Özellikle ekonomik amaçlı yetiştirilen başta sığır olmak üzere koyun ve keçilerde ırkın genetik ıslahını sağlamak amacıyla erkek hayvanlardan suni tohumlama yöntemiyle faydalanılmaktadır. Suni tohumlama yöntemi daha nadir olarak at, kedi ve köpeklerde de uygulanan bir ıslah ya da melezleme yöntemidir. Ülkemizde en yaygın olarak suni tohumlama uygulaması yapılan tür sığırdır. Yavrunun genetik özelliklerinin %50’sini oluşturan baba hattının kullanımı ile genetik ıslah sağlanmaktadır. Normal şartlarda doğal aşım yoluyla genetik özellikleri üstün olan bir boğadan yılda ortalama 100 adet yavru alınırken söz konusu boğanın sperması suni yöntemlerle alınıp işlenerek 4000’den daha fazla sayıda inek tohumlanabilmektedir. Hayvan yetiştiriciliğinde sürünün devamlılığının ve kârlılığın sağlanabilmesi amacıyla kullanılan en önemli verim özelliklerinden birisi de döl verimi özelliğidir. Erkek bireylerde, puberta zamanında başlayan spermatogenezis ömür boyu devam eder. Dişilerde görülen menopoza benzer bir durumdan erkek bireyler (andropoz) için söz etmek yanlış olur. Dişi bireylerde ovaryumlarda belirli bir rezervde bulunan gamet hücreleri hayat boyunca tüketilir iken erkeklerde gamet hücreleri sürekli bölünerek hayat boyu üretilir. Bu bölümdeki bilgiler erkek hayvanlarda erişkinlik döneminde başlayıp hayat boyu devam eden üreme fizyolojisini daha iyi anlamak adına oldukça faydalı olacaktır.

PUBERTA Erişkinlik dönemine giren bir hayvanda sesin kalınlaşması, kas kitlesinin artması ve cinsel davranışlar gibi değişimler testosteron seviyesinin artmasıyla ilişkilidir.

Puberta ya da diğer adıyla erişkinlik dönemi erkeklerde ejakülatta (sperma ya da semen de denilmektedir) fertil spermatozoanın görülmeye başlandığı zaman şeklinde tanımlanabilir. Bu süre ırk, bakım, beslenme, çevre koşulları gibi faktörlerden etkilenmekle birlikte boğalar için 10-12 ay, aygırlar için 13-18 ay, kediler için 7-9 ay ve köpekler için 4-6 ay civarındadır. Spermada fertil (dölleme yeteneğine sahip) spermatozoonlar görülmeye başlamadan birkaç hafta öncesinde erişkinlik dönemi ile ilgili olarak vücut şeklinde cinsel istek, saldırganlığın artması, penis ve testisin hızla büyümesi ve penisin serbest ucunda bulunan prepusyumun (sünnet derisi) ayrılmaya başlaması gibi birtakım değişiklikler başlar. Pubertadan birkaç ay önce LH (lüteinleştirici hormon) hormonu ritmik olarak salınım yaparak testisin tubülleri arasında bulunan leydig hücrelerinin farklılaşması sağlanmış olur. Bu arada leydig hücreleri FSH (follikül uyarıcı hormon) tarafından da uyarılarak üzerindeki LH hormonu için gerekli reseptör yerlerinin düzenlenmesi sağlanır. Lüteinleştirici hormon tarafından uyarılan leydig hücreleri testosteron salgılamaya başlar. Testosteronun salgılanması vücutta boynun kalınlaşması, cinsel isteğin oluşması, kas yapısının gelişimi, sesin kalınlaşması gibi erişkinliğe dair fizyolojik belirtilerin ortaya çıkmasında önemli rollere sahiptir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

24 3

Örnek

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

•Puberta ya da erişkinlik yaşı türler arasında farklılık gösterdiği gibi aynı türün içindeki ırklar arasında dahi farklılık gösterebilir. Bakım, besleme ve çevre koşulları ile fizyolojik durumlar da bu süreyi etkiler.

TESTİSİN FONKSİYONEL YAPISI Testisin fonksiyonel hücrelerinin bulunduğu parenşima dokusunda bulunan ve spermatogenezisin şekillendiği kıvrımlı kanallar olan tubuli seminiferi contortilerin iç yüzünü astarlayan epitel tabakasını oluşturan sertoli destek hücreleri ve spermatozoonları oluşturacak olan spermatogoniumlardan teşekkül etmektedir. Tubuller arası boşlukta ise leydig hücreleri bulunmaktadır. Şekil 2. 1.’de seminifer tubüllerin yapısı ve spermatozoonun kısımları gösterilmiştir. Sertoli hücrelerinin görevleri: • • Seminifer tubüllerin toplam uzunluğu boğada 5000 metreye kadar ulaşabilir ve testis ağırlığının %80’ini oluşturur.



• •

• •

Hücresel bölünmeler sırasında spermatogoniumların etrafını çevreleyip onlara destek olarak spermatogenezisin koordinasyonunu sağlamak Sertoli destek hücreleri salgıladıkları sıvılar vasıtasıyla seminifer tubüllerde üretilmiş spermatozoonların, kanalın lümenine (tubüllerin ortasındaki boşluk) itilmesine ve henüz tam olarak hareket yeteneğini kazanamamış spermatozoonların pasif olarak taşınmasına yardımcı olmak FSH tarafında uyarılan sertoli destek hücreleri inhibin ve aktivin adı verilen hormonları salgılarlar. İnhibin dişilerde olduğu gibi erkek bireylerde de FSH salınımını seçici olarak baskılarken LH’nin salınımına etki etmez. Aktivin ise inhibinin aksine FSH hormonu salınımını uyarır. Spermatogenezis sırasında ortaya çıkan sitoplazma artıkları ve anormal spermatozoonların fagositoz yoluyla ortadan kaldırılmasını sağlamak FSH tarafında uyarıldığında androjen bağlayıcı protein (ABP) sentezler ki bu protein androjenlerin (testosteron ve türevleri) hedef dokulara taşınmasında rol oynamak Tubüllerin içindeki epitel hücreleri ile kılcal kan damarları arasında besin ve metabolit (atık) alışverişini sağlamak En önemli görevlerinden birisi de kan-testis bariyerinin oluşmasını sağlamaktır. Bu sayede kandaki bağışıklık sistemi hücreleri, tubüllerin (kanalcık) içerisindeki haploid yapıdaki (kromozom sayısı yarıya inmiş) spermatozoonlar ile karşılaşmazlar. Bu sayede spermatozoonlara karşı bağışıklık hücreleri üretilmez. Şayet kan-testis bariyeri bir sebepten bozulursa bağışıklık sistemi hücreleri spermatozoonları yabancı bir nesne gibi algılayıp onlara karşı bağışıklık hücrelerini harekete geçirir ve onları yok eder. Bu durum döl verimi tamamen ortadan kalkmasına neden olur.

Leydig hücreleri: Leydig hücreleri tubuller arasındaki dokuda bulunan hücrelerdir. Lüteinize edici hormon (LH) tarafından uyarılan leydig hücreleri testosteron Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

25 4

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis sentezler. Bu hücreler vücut sıcaklığından etkilenmediği için kriptorşidli hayvanlarda testosteron sentezi aksamaz.

Testisin içindeki seminifer tubüller boyunca her farklı kesitte spermatogenezisin farklı bir aşaması gözlenir. Bu durum tribünlerdeki Meksika dalgası gibi düşünülebilir.

Şekil 2.1. Seminifer Tubüllerin Kesiti ve Spermatozoonun Yapısı

Testosteron Erişkin erkeklerdeki en önemli androjen testosterondur. Testosteronun görevleri: • • • • • • •

İkincil cinsiyet özelliklerinin (sakal, ses kalınlaşması, vücudun kıllanması vb.) ortaya çıkması Erkeklerde cinsel davranışların ve isteğin (libido) ortaya çıkması Ek salgı bezlerinin fonksiyonunun sağlanması Erkek kanal sisteminin korunması Embriyonik dönemde erkek genital organlarının farklılaşması Spermatositogenezisin oluşmasının sağlanması Skrotumu astarlayan ve testisin termoregülasyonunda rol oynayan tunica dartos kasının fonksiyon göstermesidir.

SPERMATOGENEZİS Spermatogenezis kısaca erkek hayvanların üreme hücresi olan sperm hücresi ya da bilimsel adıyla spermatozoonların (çoğul hali spermatozoa) şekillenme süreci olarak tanımlanabilir. Spermatogenezis süreci erkek üreme sisteminin fonksiyonel organları olan testislerin içerisinde paranşima adı verilen testisin iç bölgelerinde bulunan tubulus seminiferus contorti adı verilen kıvrımlı kanalcıklardan oluşan ve kanal sisteminin ilk parçası olan bu kısımda şekillenmektedir. Puberta dönemine ulaşan erkek hayvanlarda hipotalamushipofiz bezi ön lobu-testisler arasında gerçekleşen hormonal etkileşimler sonucunda tubulus seminiferi contortilerin bazal membranına yerleşmiş ilkel hücreler olan spermatogoniumlar spermatogenez sürecine girerek spermatozoon hücresine dönüşür. Spermatogenezis koçlarda 46-49 günde, aygırlarda 5559günde, boğalarda 56-63 günde tamamlanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

26 5

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis Spermatogenezis 3 fazdan oluşur ki bunlar sırasıyla; spermatositogenezis (çoğalma), mayozis (bölünme) ve spermiogenezis (başkalaşma) aşamalarıdır. Bu evrelerden ilk ikisi FSH, spermiogenezis aşaması ise daha çok testosteron hormonlarının etkisi altında gerçekleşir.

Spermatositogenezis

Aktif spermatogonium (A2) mitoz bölünme ile bir aktif (A3) bir uyku hâlinde (A1) spermatogonium oluşturur. A1 spermatogonium daha sonra yeniden A2 hâline geçer. Bu işlem sperm üretiminin devamlılığını sağlar.

Fetüs döneminde gonadların (eşey bezleri; erkekler için testis, dişiler için ovaryum) oluşumundan sonra primordial (en ilkel) hücreler buralara yerleşip birkaç bölünme geçirdikten sonra gonositlere dönüşürler. Bu gonosit adı verilen hücreler erişkinlik dönemine ulaşmadan önce A 0 spermatogoniumlara dönüşür. Testiste erişkinlik dönemi başlamadan önce oluşan A 0 spermatogoniumlar kök hücreleri oluşturur. Bu hücrelerde RNA ve protein sentezi en alt düzeydedir. Doğum sırasında testislerde sadece bu tip hücreler bulunmaktadır. Dört aylık bir erkek buzağının testislerinde 200-300 milyar kadar A 0 spermatogonium bulunmaktadır. Seminifer tubüllerin bazal membranına yakın kısımda bulunan bu hücreler erişkinliğe ulaştıktan sonra mitoz bölünme ile inaktif olan A 1 spermatogoniumlara dönüşür. A 1 spermatogoniumlar da yine mitoz bölünerek A 2 spermatogoniumlara dönüşür. A 2 spermatogoniumlar mitoz bölünme ile biri aktif A 3 ve diğeri inaktif olan A 1 spermatogoniumları şekillendirir. İnaktif A 1 spermatogoniumlar spermatogenezisin daha sonraki dönemlerinde kullanılmak üzere beklerken aktif spermatogonium A 3 peş peşe 4 mitoz bölünme geçirerek primer spermatosit hâline dönüşür. Her bölünmede hücre ikiye bölündüğünden 4 bölünme sonucunda bir A 3 spermatogonium hücresinden 16 adet primer spermatogonium hücresi oluşmaktadır. Özetle, mitoz bölünmeler sonucunda A 0 hücresinden primer spermatosit hücresi oluşumuna kadar geçen bu süreç çoğalma evresi olarak da adlandırılan bu aşama spermatositogenesiz aşamasıdır. Bu süre koçlarda 15-17 gün boğalarda ise 19-21 gün kadar sürer.

Mayozis

Mayoz bölünme; Sadece gamet (spermatozoon ve oosit) hücrelerinde görülür.

Mayoz bölünmenin temel amacı cinsiyet hücrelerinde görülen türe özgü kromozom sayısının diploid (2n) kromozom sayısının yarıya indirgenerek haploid (n) kromozomlu gamet hücresinin meydana gelmesidir. Primer spermatositler bir mayoz bölünme geçirerek kromozom sayısı yarıya düşmüş olan (n) iki adet sekonder spermatid oluşumu ve sekonder spermatositlerin şekillenmesi tamamlandıktan birkaç saat sonra ikinci mayoz bölünme gerçekleşerek spermatidler meydana gelir. Ancak burada meydana gelen ikinci mayoz bölünmede kromozom sayısı yarıya düşmez çünkü bu ikinci bölünme aslında mitoz bölünme gibidir. Koçlarda mayozis aşaması ortalama 15-17 günde boğalarda ise 19-21 günde tamamlanmış olur. Özetle, bu aşamada primer spermatositler art arda iki mayoz bölünme geçirerek sırasıyla sekonder spermatosit ve spermatidleri oluşturmuş olur. Bir primer spermatositten 4 adet spermatid meydana gelir. Ya da başka bir ifade ile aktif hâle dönüşen A 3 spermatogoniumdan 4 adet mitoz ve takiben 2 adet mayoz bölünme sonucunda 64 adet spermatid meydana gelmiş olacaktır. Ancak bu potansiyel tamamen gerçek bir verime dönüşememektedir. Çünkü spermatogenezis safhalarında spermatozoon hücrelerinin bir kısmında Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

27 6

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis birtakım anomaliler meydana gelebilmektedir. Bu anormal şekillenen spermatozoonlar sertoli destek hücreleri tarafında fagosite edilerek ortadan kaldırılırlar.

Spermiogenezis Spermiogenezis safhası spermatogenezisin son safhası olup bu dönem yuvarlak yapılı olan spermatidlerin başkalaşım (metamorfoz) geçirerek spermatozoon hücrelerine dönüştüğü aşamadır. Bu dönemde hücrenin çekirdeği olarak bilinen ve genetik materyali taşıyan nükleus spermatozoonun baş kısmını şekillendirirken golgi cisimciği ise nükleusun üst kısmını çevreleyen takke benzeri bir oluşum olan akrozomu oluşturur. Spermatid hücresinin mitokondrileri ise kuyruğun üst 1/6’lık kısmına yerleşirler ve spermatozoon hücresinin hareketini sağlayan kuyruğun kamçılanma hareketini yapabilmesi için gerekli olan ATP’yi üreten enerji santralleri olarak fonksiyon gösterirler. Spermiogenezis aşamasında nükleusun hemen alt kısmında yerleşen proksimal (üst) sentriol kuyruğun bağlantı noktasını oluştururken distal (alt) sentriol ise uzayarak kuyruğu meydana getirir. Spermiogenezis safhasında spermatidin stoplazmasının ise spermatozoonun boyun kısmında toplanarak oluşan stoplazmik damlacık daha sonrasında burada epididimisten geçerken meydana gelen olgunlaşma aşamasında atılarak spermatozoondan ayrılır. Spermatozoonlar sitoplazması bulunmayan yegâne hücrelerdir. Spermatogenezisin aşamaları Şekil 2.2.’de şematik olarak gösterilmiştir. Spematogenezis boyunca her bir spermatogonium A2 (aktif formu) hücresi önce 4 defa mitoz sonra 2 defa mayoz bölünme geçirir sonuçta 64 adet spermatid oluşur. Daha sonra başkalaşım aşaması olan spermiogenezis ile spermatidler şekil değiştirerek spermatozoonlara dönüşür. Ancak bu süreçte bazı spermatozoonlarda anormal gelişim şekillenebilir ve bunlar Sertoli hücreleri tarafından fagosite edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

28 7

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

Spermatogonium A2 (2n)

Spermatogonium A3 (2n) (aktif)

Spermatogonium A1 (2n) (inaktif)

Spermatogonium A3 4 X mitoz Primer spermatid (Spermatositogenezis)

Başkalaşım, aynı türe ait bir canlının şekil değiştirmesidir. Örneğin; bir tırtılın kelebeğe dönüşmesibaşkalaşım (metamorfoz) örneğidir.

Sonraki bölünmelerde kullanılır. A1->A2

Primer spermatid (2n)

2X Mayoz Spermatid ( n) (Mayozis)

Spermatid (n) Başkalaşım Spermatozoon (n) (Spermiogenezis) Şekil 2.2. Spermatogenezisin (Şematik) Aşamaları

Spermatogenezisi etkileyen faktörler Spermatogenezisin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için çevresel ve fizyolojik şartların uygun olması gerekir. Spermatogenezisin seyrini etkileyen faktörler şunlardır: Termoregülasyon, ısı düzenlenmesi demektir. Testislerde spermatogenezisin şekillenebilmesi için kritik öneme sahiptir.

Hormonlar: Spermatogenezisin olağan şekilde seyredebilmesi GnRH (gonadotropin salgılatıcı hormon); FSH, LH ve testosteronun fizyolojik sınırlar içerisinde ve dengeli bir şekilde salınmasına bağlıdır. Sıcaklık: Bilindiği gibi evcil hayvanların büyük çoğunluğunda (kanatlılar hariç) testisler vücudun dışında bulunmaktadır. Spermatogoniumların canlı kalabilmesi için testislerin sıcaklığının vücut sıcaklığının 2-5 ⁰C altında olması, mekanizmasının doğru çalışması (bkz: testisin termoregülasyonu) spermatogenezis için oldukça önemlidir. Doğuştan veya sonradan şekillenen bazı anomaliler sonucunda testisin termoregülasyonun aksaması, spermatogenezisin aksamasına veya durmasına Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

29 8

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis neden olabilir. Yapılan pek çok bilimsel çalışmada yaz aylarında spermanın kalitesini ve dolayısıyla fertilite oranın düştüğünü göstermektedir. Kimyasal ajanlar: Bazı antibiyotikler, kemoterapotik (kanser ilaçları) ilaçlar ve bazı diğer kimyasal ajanlar (ağır metaller, toksik maddeler vb) spermatogenezisi doğrudan veya dolaylı yollardan etkilemektedir. Radyasyon: Spermatozoonların canlılığını, hareketliliğini ve dölleme kabiliyetini olumsuz etkilemektedir. Yazın çevre sıcaklığı aşırı arttığında spermatogenezis olumsuz etkilenir ve döl verimi düşer.

Mevsim: Mevsime bağlı kızgınlık gösteren türlerin dişilerinde olduğu gibi erkeklerinin sperma kalitesi de mevsimden etkilenmektedir. Örneğin; koyunların kızgınlık gösterdiği sonbahar döneminde koçların sperma kalitesinin de arttığını ve diğer dönemlerde özellikle yaz aylarında sperma kalitesinin olumsuz etkilendiğini gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Beslenme: Yetersiz beslenme veya aşırı beslenme gibi beslenme hataları spermatogenezisi olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde sorunların büyük çoğunluğu yetersiz beslenme kaynaklı ortaya çıkmaktadır. Özellikle protein ve karbonhidrat bakımdan yetersiz beslenen bireylerde hem puberta gecikmektedir hem de pubertadan sonra spermatogenezis olumsuz etkilenmektedir.

Spermatogenezisin hormonal kontrolü Spermatozoanın şekillenebilmesi için bazı hormonal şartların sağlanması gerekir ki bunlar: • • •

Hipotalamus’tan salgılanan GnRH Hipofiz bezi ön lobundan salgılanan FSH ve LH Testisten salgılanan steroid (testosteron ve östrojen) hormonlar

Erkek birey fötal dönemden ergenliğe ulaşana kadar ki dönemde böbrek üstü bezleri ve testisten salınan az miktardaki testosteron, gonadotropin salınımını baskılar. Birey erişkinliğe ulaştığında bu baskı ortadan kalkar. Lüteinleştirici hormon salınımı 3-4 kat artarken FSH salınımı 1,5 kat kadar artar. Bunu takip eden süreçte seminifer tubüller büyümeye, lümenleri genişlemeye ve sertoli destek hücreleri şekillenmeye başlar. Lüteinleştirici hormon seviyesinin artmasıyla birlikte leydig hücreleri de gelişimine devam eder ve LH tarafından uyarılan bu hücreler testosteron salgılamaya başlar. Kanda testosteron düzeyi giderek artmaya başlar. Testosteron etkisiyle penis, prostat, veziküla seminalis ve cowper bezi gibi ek salgı bezleri büyür. Spermatogenezis süreci başlatılır ve oluşan spermatazoonlar olgunlaşır. Testislerin hormonlara cevap verebilmesi için belirli bir düzeyde büyümüş olması gerekir. Fötal yaşam sırasında testisler yeterince gelişemediğinde veya hedef hücrelerde androjen (erkek üreme hormonları; en bilineni testosteron) reseptörleri olmadığında testisler androjenlere karşı duyarsız kalacağından testis gelişimi gözlenemez. Testosteronun artışı cinsel istek oluşumuna, ereksiyonda ve ejaüklasyonda artışa sebep olur. Ergenliği başlatan etken tam olarak bilinmese de bu olayların en başında hipotalamustan GnRH salınmaya başlaması bilinen bir gerçektir. Bazı durumlarda (beyinde tümör, beyin yangısı ve beyinde su

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

30 9

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis toplanması gibi) ergenliğin zamanından önce başlaması, merkezi sinir sisteminin de erginlikte rolü olduğunu gösterir niteliktedir.

SPERMATOZOONLARIN ERKEK GENİTAL KANALDAKİ GÖÇÜ

Spermatozoonlar kaput epididimise geldiğine hareket ve dölleme yetenekleri yoktur. Kauda epididimiste ise bu yetenekleri kazanmış durumdadırlar.

Androjen, her iki cinste de bulunan böbrek üstü bezinden (erkeklerde testisten de) sentezlenen hormonlardır. En bilinen androjen testosterondur.

Seminifer tubullerde spermatogenezis sürecini tamamlayan spermatozoonlar, epididimise ulaşana kadar hareket ve dölleme yeteneklerini kazanmamışlardır. Seminifer tubüllerin lümenine bırakılan spermatozoonlar sertoli destek hücreleri tarafından salgılanan salgıların sağladığı pasif hareketin yanı sıra tubüllerin yapısında bulunan kas tabakalarının kasılması ile rete testislere ve oradan da duktuli efferentese taşınır. Burada ayrıca duktuli efferenteslerdeki epitel hücrelerinin sahip olduğu silyum adı veriler tüycüklerin hareketleri ile de epididimise taşınması kolaylaşır. Çiftlik hayvanlarında spermatozoonların epididismisten geçiş süresi ortalama 1-2 hafta kadardır. Kaput epididimiste sıvıların bir kısmı geri emilerek spermatozoonların yoğunlaşması sağlanır. Spermatozoonlar epididimisten geçerken buradaki düz kasların kasılması ejakülasyon ile oluşan negatif basınç da spermatozoonların epididimisten geçişinde rol oynar. Spermatozoonlar epididimiste uzun süre depo edilebilir. Kauda epididimisin geçişi engelleyecek şekilde bağlanması hâlinde buradaki spermatozoonlar 60 güne kadar canlı kalabilmektedir. Epididimisteki şartlar spermatozoon metabolizmasının yavaşlamasına ve böylece uzun süre burada canlı kalmasına neden olur. Ayrıca epididimisin epitel hücrelerinin sentezleyip salgıladığı 20 kadar protein spermatozoanın olgunlaşmasında, spermatozoonların oksidatif strese karşı korunmasında rol oynar. Kaput epididimise geldiğinde hareket yeteneğine sahip olmayan spermatozoonlar, kauda epididimise geldiğinde hareket (motilite) ve dölleme yeteneği kazanmış duruma gelirler. Bu aşamada epididimisten salgılanan proteinlerin de rolü bulunmaktadır. Epididimisten geçiş ve olgunlaşma sırasında sitoplazmanın artıklarından oluşan ve spermatozoonun boyun kısmından aşağı doğru ilerleyerek uzaklaşan stoplazmik damlacığın kaybolması spermatozoonun olgunlaşmış olduğuna dair bir göstergedir. Sperma içinde stoplazmik damlacıklı spermatozoonların gözlenmesi epididimisten olgunlaşma süresini beklemeden atıldığını, yani hayvanın aşımda ya da sperma almada çok fazla kullanıldığını gösteren önemli bir göstergedir.

EREKSİYON Erkek birey görsel, kokusal (feromonlar; aynı türün üyeleri arasında iletişimi sağlayan kimyasal maddeler) veya dokunsal uyaranlar ile cinsel olarak uyarıldığında penisin hacminin artması ile birlikte dikleşmesi ve sertleşmesi hâline “ereksiyon” denir. Özellikle feromonların algılanması erkeklerde “flehmen hareketi” olarak bilinen ve üst dudağın yukarıya doğru bükülerek havayı damakta bulunan vomeronasal organ adı verilen yere doğru çekmesiyle oluşan bir davranış vasıtasıyla olmaktadır. Cinsel uyarım ile penisin atar damarları gevşeyerek erektil dokuya kan akışının artması sağlanır. Buradaki süngerimsi dokuda kan akımı artarken penisteki toplardamarları daralarak burada daha fazla kan basıncı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

31 10

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis oluşmasına bağlı olarak ereksiyon gerçekleşir. Aynı zamanda penisi geri çekmekle görevli olan kas (musculus retraktör penis) gevşeyerek penisin dışarı doğru uzamasına imkân verir.

Örnek

Ereksiyon ejakülasyonun gerçekleşmesi için şarttır. Bazı psikolojik ve/veya fiziksel sebeplerle ereksiyon şekillenmesi engellenebilir. Hayvanlarda stres, depresyon ve ağrı/acı çekmeye bağlı olarak beyinin penil sinirlere gönderdiği uyarımlar engellenebilir. Bununla birlikte kalp rahatsızlığı, dolaşım bozuklukları, diyabet, sinir sistemi hastalıkları, bazı ilaçlar, yeterli düzeyde testosteron olmaması, bölgesel cerrahi müdahaleler ve obezite gibi nedenlerle de ereksiyon mekanizması aksayabilir.

•Kızgınlık döneminde olan bir dişinin salgılamış olduğu feromonlar erkek birey tarafından "flehmen hareketi" olarak bilinen ve üst dudakların yukarı kaldırılarak havanın koklanması ile damakta bulunan vomeronasal organ olarak bilinen yerde algılanarak cinsel uyarım gerçekleşir. Flehmen harketini pek çok hayvan türünde gözlemlenebilir. •Küçükbaş hayvanlarda ağıldan erkek hayvanlar birkaç hafta alınıp izole edildiğinde ve sonrasında bu koç veya tekeler tekrar ağıla geri getirildiğinde dişi hayvanlar feromonlardan etkilenerek kızgınlık göstermeye başlamaktadır. Buna "koç etkisi" ya da "teke etkisi" denilmektedir.

EJAKÜLASYON Ejakülasyon spermanın üretra yolunu takip ederek penis vasıtasıyla vücuttan dışarı atılmasıdır. Epididimiste depo edilen spermatozoonlar duktus deferenslere buradan da ampulla duktus deferense iletilir. Üretrayı geçerken ek salgı bezlerinin salgısı ile karışarak süspansiyon hâlinde (sperma) dışarıya atılır. Ejakülasyonun oluşması için glans peniste bulunan ısı, basınç ve kayganlığa duyarlı cisimciklerin uyarılması gerekir. Çiftleşme sırasında ejakülasyonun gerçekleşmesi boğa, koç ve tekelerde tek bir yüklenme sonucu hızlıca gerçekleşirken aygır kedi ve köpeklerde ejakülasyon sürecinin oluşması daha fazla zaman ve uyarım gerektirmektedir.

Spermatozoonlar dişi genital kanalda canlılığını sürdürse de zaman içinde hem yaşlanır hem de dölleme yetenekleri kaybolur.

SPERMATOZOONLARIN DİŞİ GENİTAL KANALDAKİ GÖÇÜ Sığır, koyun, keçi gibi türlerde sperma vaginaya bırakılırken kısraklarda sperma serviksin içinden geçerek uterusa doğru bırakılmaktadır. Vaginanın pH’si asidik karakterde olduğundan buraya bırakılan spermatozoonlar 2 saat içinde hareket kabiliyetlerini kaybetmektedirler. Dişi genital kanal sıvılarının pH değerleri Tablo 2.1’de verilmiştir. Bu nedenle spermatozoonlar en geç 2 saat içinde servikse ve uterusa geçmelidir. Dişi genital kanalda spermatozoonlar hem kendi hareket Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

32 11

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis yeteneklerine bağlı olarak aktif hem de çiftleşme sırasında serviks ve klitorisin uyarımına bağlı olarak salgılanan oksitosin hormonunun etkisiyle uterus düz kaslarının kasılmasına bağlı olarak pasif şekilde ovidukta (yumurta kanalları) doğru taşınırlar. Spermatozoonlar fertilizasyon bölgesine erken ve geç fazda olmak üzere iki şekilde taşınırlar. Erken fazda spermatozoonların bir kısmı dişi genital kanala bırakıldıktan sonra 15 dakika içerisinde fertilizasyonun şekillendiği ampulla-istmus bölgesine ulaşmış olur. Ancak bu spermatozoonlar kapasitasyonu tamamlamadıkları için fertilizasyona iştirak edemezler. Daha yavaş taşınan geç fazdaki spermatozoonlar fertilizasyonda görev alırılar. Spermatozoonların dişi genital kanalda yaşama süresi türlere göre değişkenlik gösterir. Türlere göre spermatazoonların yaşama süreleri Tablo 2.2’de sunulmuştur. Tablo 2.1. Dişi Genital Kanal Sıvılarının pH Değerleri (Sönmez, 2015)

pH değeri Vagina Serviks Uterus Oviduct

4,0 (asidik) 8,4 (bazik) 7,8 (bazik) 7,1-7,3

Tablo 2.2. Evcil Hayvan Türlerinde Spermatozoonların Uterusta Yaşama Süresi (Sönmez, 2015)

Kapasitasyon spermatozoonun membranına yapışmış olan proteinlerden ve lipitlerden kurtulma olayıdır. Bunun ambalajlı bir ürünün kullanılabilmesi için ambalajının açılması gibi düşünebiliriz.

Hayvan Türü

Yaşama süresi

Sığır Koyun At Köpek Tavuk Hindi

24-48 saat 24-48 saat 72-120 saat 4-9 gün 32 gün 70 gün

SPERMATOZOONUN KAPASİTASYONU Spermatozoonlar epididimisten geçerken hareket ve dölleme yeteneği kazanırlar. Ancak daha sonra ek salgı bezlerinin salgılarıyla karşılaştıklarında dölleme yeteneklerini kaybederler. Spermada bulunan birtakım protein ve lipitler sperm hücresinin zarının etrafını sararak hücre zarının daha dayanıklı hâle gelmesine neden olurlar. Dişi genital kanalda spermatozoonların hareket edebilmesi için gerekli hiperaktivasyonu ve dölleme yeteneğini kazanabilmesi için spermatozoon hücre zarını saran bu makro moleküllerin buradan uzaklaşması gerekmektedir. Spermatozoonların dişi genital kanalda yol alırken buradaki sıvılar ile temas ederek üzerlerine yapışmış olan bu makromoleküllerden kurtularak hareket ve dölleme yeteneğini kazanmalarına “kapasitasyon” denir. Dişi genital kanalında bulunan glikozaminoglikanların spermatozoonların kapasitasyona uğramasında önemli rolü vardır. Kapasitasyonda rol alan en önemli glikozaminoglikanlardan bir tanesi de heparindir. Ayrıca hyalunorik asitte kapasitasyonu sağlayan bir diğer maddedir. Dişi genital kanalda gerçekleşen Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

33 12

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis kapasitasyon süreleri türlere göre değişiklik göstermektedir. Bu süre koyun ve keçilerde 6-7 saat, sığırlarda 5-6 saat, atlarda ise 2-3 saat kadar sürmektedir. Kapasitasyona uğramış olan spermatozoonlar yeniden ek salgı bezleri ile karşılaşırsa dölleme yeteneklerini yeniden kaybederler bu olaya dekapasitasyon adı verilir. Dekapasitasyona uğrayan spermatozoonlar dişi genital kanalda ilerleyerek ya da birtakım solüsyonlar kullanılarak yıkanırsa dölleme yeteneklerini yeniden kazanırlar ki bu duruma da rekapasitasyon adı verilmektedir.

AKROZOM REAKSİYONU VE FERTİLİZASYON Evcil memelilerde genellikle spermatozoonun baş kısmı oval ve yassı formdadır. Spermatozoonun başının ön 2/3’lük kısmı akrozom adı verilen golgi cisimciklerinin bir araya gelerek oluşturduğu yapı ile örtülüdür. Akrozom keseciğinin içinde spermatozoonun oosite yapışması ve ovumu saran zona pellusida adı verilen tabakayı delebilmesi için gerekli olan akrozin, hyaluronidaz, lizin, corona delici enzim, esterazlar ve asit hidrolaz gibi enzimleri ihtiva eder. Akrozomun dış zarının eriyerek enzimleri açığa çıkmasına “akrozom reaksiyonu” denir. Spermatozoonların akrozom reaksiyonunun başlayabilmesi için kapasitasyona uğramaları şarttır. Ayrıca ortamda belirli bir yoğunlukta kalsiyum iyonlarının bulunması gereklidir. Şekil 2.3.’te akrozom reaksiyonu sırasında meydana gelen değişimler gösterilmiştir. Erkek ve dişi gamet hücrelerinin nükleuslarının (çekirdek) birleşmesi ile zigot oluşumunun meydana gelmesi fertilizasyon veya döllenme olarak tanımlanır. Fertilizasyona iştirak edebilmeleri için oositin ovule olmuş olması (içinde geliştiği folikülün çatlayarak oositin açığa çıkıp infindibulum tarafında yakalanmış olması) ve spermatozoonlarında kapasitasyonunu tamamlamış olması gereklidir. Aksi hâlde fertilizasyon şekillenemez. Dişi genital kanalda ilerleyen spermatozoonlar kapasitasyonunu tamamlayarak oviduktun ampulla-istmus bölgesine geldiğinde ovule olmuş olan oosit ile karşılaşır ve fertilizasyon burada şekillenir. Spermatozoonlar oositin etrafını saran ve granulosa hücrelerinden oluşan hücre tabakasını (corona radiata) hyaluronidaz ve corona delici enzimleri sayesinde geçerek jelimsi bir tabaka olan zona pellusida adı verilen katmana doğru ilerler. Burada spermatozoon hücrelerinin tutunabilmesini sağlayan özel reseptörlere bağlanırlar.

Akrozom reaksiyonunda açığa çıkan enzimler spermatozoonun oositin içine ilerlemesi için gereken yolun açılmasını sağlar.

Akrozomdan salgılanan akrozin enzimi ile zona pellusida delinir ve spermatozoon zona pellusida ile oosit membranı arasındaki perivitellin boşluk denilen kısma geçer. Bu dönemde zona pellusida kasılarak ikinci bir spermatozoonun girişine engel olur. Ama bu kesin bir koruma sağlamaz. Oositin asıl membranı olan vitellin membranının delinmesi ile spermatozoonun baş kısmındaki genetik materyali taşıyan nükleusun içeriği oositin stoplazmasına geçer. Her iki gamet hücresinin nükleusları birleşerek (singami) fertilizasyon tamamlanmış olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

34 13

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

Bireysel Etkinlik

Şekil 2.3. Spermatozoonun Akrozom Reaksiyonunda Uğradığı Değişiklikler (Soldan Sağa Doğru Gösterilmiştir.)

• Siz de fertilizasyon, kapasitasyon ve akrozom reaksiyonu hakkında görsel ve videoları internetten araştırarak konu hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabilirsiniz. • Spermatogenezis hakkında daha detaylı araştırmalar yaparak görsellerle destekli anlatımlar konuyu daha iyi pekiştirmenizi sağlayacaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

35 14

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

Özet

•ERKEK HAYVANLARDA ÜREME VE SPERMATOGENEZİS •Puberta (erginlik) erkek hayvanlar için bu tanım ejakülatta dölleme kabiliyetine sahip olan spermatozoonların görülmeye başladığı zaman olarak tanımlanır. Bu süre farklı türlerde farklı zamanlarda olabildiği gibi aynı tür içindeki farklı ırklarda da ve hatta aynı ırk hayvanlar içinde bakım, beslenme ve çevre gibi faktörlerden de etkilenebilmektedir. •Testisler, erkek bireylerin eşey bezleridir. Testislerin erkek gamet hücreleri olan spermatozoonların üretimi ve testosteron gibi androjenlerin üretilmesini sağlamak gibi iki önemli görevi bulunmaktadır. Testislerin içerisinde önemli fonksiyonları bulunan spermatozoonların köken aldığı spermatogoniumlar, sertoli destek hücreleri ve leydig hücreleri vardır. •Spermatogenezis, sperm hücrelerinin şekillenme süreci olarak tanımlanabilir. GnRH, FSH, LH ve testosteron hormonlarının kontrolü ile devamlılığı sağlanan bu süreç; spermatositogenezis (mitoz bölünme ile çoğalma aşaması), mayozis (peş peşe iki mayoz bölünme sonucu kromozom sayısı yarıya inen spermatidlerin şekillenmesi) ve spermamiogenezis (spermatidlerin metamorfoza uğrayarak fonksiyonel şeklini aldığı değişim aşaması) olmak üzere üç aşamadan meydana gelir. •Spermatogenezisi etkileyen faktörler; hormonlar, sıcaklık, kiyasal ajanlar, radyasyon, mevsim ve beslenmedir. •Spermatozoonlar, spermatogenezisi tamamladıklarında henüz kendi başlarına hareket etme yeteneğine sahip değildir. Bu yeteneği epididimiste gerçekleşen olgunlaşma sürecini tamamladıktan sonra kazanmaktadır. Spermatozoonlar testisten epididimise sertoli destek hücrelerinden salınan sıvıların hareketi ile seminifer tubüller ve epididimisin düz kaslarının kasılması ile sağlanır. Epididimisten salgılanan proteinler spermatozoonların oksidatif strese karşı korunmasında ve olgunlaşmasında rol oynar. •Ereksiyon; erkek bireylerin cinsel uyarımlar sonucunda penisin süngerimsi dokusundaki atar damarların genişleyerek daha fazla kan akımının sağlanmasının yanı sıra toplardamarlarının daralarak bölgeye giren kanın çıkmasının engellenemesi sonucu oluşan penisin sertleşmesi ve dikleşmesi durumudur. Ereksiyonun gerçekleşmemesi cinsel birleşimin oluşmasına engel olur. •Ejakülasyon, spermanın üretra yoluyla vücut dışına atılmasıdır. Ejakülasyonun şekillenmesi için ereksiyonun şekillenmesi gerekir. Ejakülasyon için glans penisin (penisin baş kısmı) üzerinde bulunan ısı, basınç ve kayganlığa duyarlı cisimciklerin yeteri kadar uyarılması gereklidir. •Spermatazoonların dişi genital kanaldaki göçü, pek çok hayvan türünde doğal çiftleşmede sperma vajinaya bırakılır. Vajinanın asidik pH'ye sahip olması dolayısıyla spermatazoonların burada uzun süre (>2 saat) kalmaması gerekir. Hem kendi hareketleri hem de uterus düz kaslarının oksitosin ile uyarılması sonucu oluşan kasılmalar ile spermatzoonlar serviks uteri yoluyla uterusa geçer. Spermatozoonlar fertilizasyon bölgesine iki fazda erişir. 15 dakika içinde fertilizasyon bölgesine ulaşanlar fertilizasyona iştirak edemez çünkü kapasitasyonunu henüz tamamlamamıştır. Geç fazda ulaşan spermatozoonlar fertilizasyona iştirak eder. •Spermatozoonun kapasitasyonu, sperm hücrelerinin membranına yapışmış olan protein ve makro moleküllerden kurtulması olayıdır. Kapasitasyon dişi genital kanalda mevcut olan sıvılardaki glikozaminoglikanlar ile temas edilmesiyle meydana gelir. •Kapasitasyonunu tamamlayan spermatozoonlar ile ovüle olan oosit oviduktun ampulla-istmust bölgesinde karşılaşır. Bu bölgede sperm hücresi oositin corona radiata, zona pellusida ve vitellin membranını geçerek her iki hücrenin nükleuslarının birleşmesi (singami) ile fertilizasyon gerçekleşmiş olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

36 15

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi leydig hücrelerinin görevidir? a) b) c) d) e)

Fagositoz yapmak İnhibin hormonu salgılamak Salgıları ile spermatozoonların taşınmasına yardımcı olmak Kan testis bariyerini oluşturmak LH hormonunun etkisiyle testosteron üretmek

2. Aşağıdakilerden hangisi sertoli destek hücrelerinin görevleri arasında yer almaz? a) b) c) d) e)

Spermatogenezisin koordinasyonunu sağlamak Anormal spermatozoonları fagosite etmek Kan testis bariyerini oluşturmak İnhibin ve aktivin hormonlarını salgılamak Spermatozoonların akrozom reaksiyonlarını uyarmak

3. Aşağıdakilerden hangisi testosteronun fonksiyonlarından birisi değildir? a) b) c) d) e)

Erkeklerde cinsel davranışların ortaya çıkması İkincil cinsiyet özelliklerinin ortaya çıkması Ek salgı bezlerinin fonksiyonunun sağlanması Spermatozoonların kapasitasyonunun sağlanması Spermatogenezisin oluşumunun sağlanması

4. Boğalar ortalama olarak kaç aylık yaşta pubertaya erişmiş olurlar? a) b) c) d) e)

6-8 ay 10-12 ay 16-18 ay 18-20 ay 20-22 ay

5. Leydig hücreleri hangi hormon tarafından uyarılarak testosteron salgılar? a) b) c) d) e)

LH FSH İnhibin Aktivin Östrojen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

37 16

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis 6. Erkek hayvanların feromonları algılamak için yaptığı eyleme ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Kitle hareketi Cremaster refleksi Distans refkesi Flehmen hareketi Atlama refleksi

7. Spermatogeneziste kaç tane mayoz bölünme gerçekleşir? a) b) c) d) e)

1 2 4 6 8

8. Ereksiyon sırasında penisin dışarı çıkabilmesini sağlayan kas hangisidir? a) b) c) d) e)

Musculus spongiousus Musculus cremaster Musculus retraktör penis Musculus albigenuos Musculus dartos penis

9. Spermatozoonların membranına yapışan protein ve lipitlerden kurtulmasına ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Kapasitasyon Dekapasitasyon Fertilizasyon Akrozom reaksiyonu Hiperakivasyon

10. Spermatozoon ve oositin nükleuslarının birleşmesine ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Monogami Polygami Singami Triogami Tetragami

Cevap Anahtarı 1.e, 2.e, 3.d, 4.b, 5.a, 6.d, 7.b, 8.c, 9.a, 10.c

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

38 17

Erkek Üreme Sistemi ve Spermatogenezis

YARARLANILAN KAYNAKLAR Belhan S, Gülyüz F. (2013). Ven kedilerinde puberta öncesi reprodüktif gelişmeler (YYU Veteriner Fakultesi Dergisi 24(2), 61-67 Demir E. (2002). Evcil hayvanlarda reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları, Elazığ Hopper R M.(2015). Bovine reproduction. Chapter 2 Endocrine and Exocrine Function of the Bovine Testes Ryan P. 12-25 Wiley Blackwell, Missisipi ABD Senger P L, (2003). Patways to pregnancy and parturition. (2nd Edition) Chapter 10 Endocrinology of the male and Spermatogenesis 214-240 Washington, ABD Sönmez M. (2015). Reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları, Elazığ Türk Androloji Derneği web sitesi. 31.07.2019 tarihinde http://www.androloji.org.tr/6/hastalar-icin/29/erkek-cinsel-fonksiyon bozukluklari adresinden erişildi. Yılmaz B (1999). Hormonlar ve üreme fizyolojisi (1. basım) 340-395, Feryal Matbaacılık, Ankara

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

39 18

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

JİNEKOLOJİK MUAYENE YÖNTEMLERİ

• Anamnez ve İnspeksiyon • Rektal Muayene • Vajinal Muayene • Ultrasonografik Muayene • Radyografik Muayene • Endoskopik ve Laparaskopik Muayene • Bakteriyolojik Muayene • Sitolojik Muayene • Hormon Muayenesi

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Doç. Dr. Mehmet CENGİZ

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Veteriner jinekolojide muayene yöntemlerini öğrenebilecek, • Jinekolojik muayene sistematiğini kavrayabilecek, • Jinekolojik muayenede kullanılan cihaz ve ekipmanları tanıyabilecek, • Jinekolojik muayeneler sırasında dikkat edilecek hususlar hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

ÜNİTE

3

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

Anamnez ve İnspeksiyon

Rektal Muayene Bakteriyolojik Muayene Vajinal Muayene

JİNEKOLOJİK MUAYENE YÖNTEMLER

Sitolojik Muayene Ultrasonografik Muayene

Radyografik Muayene

Hormon Muayenesi

Endoskopik ve Laparaskopik Muayene

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

41 2

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

GİRİŞ Hayvanlarda kurallara uyulmadan yapılan muayeneler, hem hayvanın hem de muayeneyi yapan teknik personelin zarar görmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle yapılacak olan muayene yöntemlerini bilmek, elde edilen bulguların hangi sonuçlarla ilişkilendirileceğini anlamak ve muayene sırasında bir sistematik yol izlemek doğru tanı ve girişimler için ilk basamaktır. Bunun için, veteriner jinekoloji alanında hem saha hem de muayenehane şartlarında uygulanabilecek temel muayene teknikleri bulunmaktadır. Teknik personelin tecrübesi, muayene tekniğinin usulüne uygun olarak yapılmasını, sonuçların doğru yorumlanmasını ve hayvan sahibinin doğru yönlendirilmesini sağlar. Bu nedenle teorik olarak anlatılan konuların mutlaka saha şartlarında pekiştirilmesi bir zorunluluktur. Ayrıca hayvanın jinekolojik muayeneler öncesinde usulüne uygun sabitlenmesi, hem muayene yapan teknik personeli hem de etraftaki kişilerin yaralanmasını önlemek açısından elzemdir. Bu bölümde, evcil hayvanlarda uygulanacak jinekolojik muayene yöntemleri ve bu yöntemlerin uygulanmasında izlenecek temel basamaklar hakkında bilgi verilecek, konunun kavranması için fizyolojik ve patolojik bulgulara da değinilecektir. Bununla birlikte muayene sırasında kullanılan ana ve yardımcı ekipmanlara da değinilecek, mevcut fotoğraflarla desteklenecektir. Sıklıkla başvurulan temel muayene yöntemleri, anamnez ve inspeksiyon, vajinal muayene, rektal muayene, ultrasonografik muayene, radyografik muayene, endoskopik muayenedir. Tanıyı güçlendirmek veya kesinleştirmek amacıyla bakteriyolojik muayene, sitolojik muayene ve hormon muayenesi, temel jinekolojik muayene yöntemlerine ilave olarak başvurulan yardımcı tekniklerdir. Veteriner jinekoloji alanında patolojik olgulara veya fizyolojik süreçlere doğru tanı koyabilmek amacıyla, en az iki muayene yöntemiyle birlikte uygulanması tavsiye edilir.

ANAMNEZ VE İNSPEKSİYON Dişi genital sistemin muayenesinden önce, doğru bir anamnez bilgisine ihtiyaç duyulur.

Anamnez, hayvanın ve/veya hastalık geçmişinin (öyküsünün) değerlendirilmesidir. Dişi genital sistemin muayenesinden önce, teşhis ve tedaviye yön vermek ve/veya hastalığın prognozu (gidişatı) hakkında fikir edinmek amacıyla olgu hakkında doğru bir anamnez bilgisine ihtiyaç duyulur. Bu nedenle hayvan sahibine amaca yönelik ve profesyonelce sorular sorulmalı ve verilen cevapların doğruluğundan emin olunmalıdır. Muayene başlangıcında sorulan sorulara ilave olarak muayene sırasında sorulan sorularla da anamnez bilgisi desteklenir. Hayvan sahibinin yeterli ve doğru gözlem yapmaması alınan anamnezin doğruluğunu, dolayısıyla tanı ve tedaviyi başarısız kılabilmektedir. Maalesef bu durum tek başına anamnez bilgisinin güvenilirliğinin sorgulanmasını ve doğrulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu nedenle, düzenli tutulan çiftlik kayıtları varsa bu kayıtlarla, hayvan sahibi veya bakıcısının anamnez bilgileri kıyaslanmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

42 3

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

Örnek

Anamnez bilgisi alınırken ineğin geçmişine (yaşı, yaptığı doğum sayısı vb.) genel durumuna (iştah, hareketlilik, süt verimi vb.), davranışlarına ve belirtilerin zamanına ilişkin sorular sorulmalıdır.

Genital organlar karın veya pelvis boşluğunda bulunduğundan, bu organlara ilişkin değişiklikleri doğrudan gözlemlemek zordur.

•Örneğin, doğuma ilişkin sorular sorulacaksa hayvanın yaşı, daha önce doğum yapıp yapmadığı, son doğumunun normal olup olmadığı, doğum öncesi iştah durumu, barınma şartları, başlayan doğumda sancıların ne zaman başladığı, yavru zarları ve sularının görülüp görülmediği, görüldü ise ne zaman fark edildiği, doğuma başkaları tarafından müdahale edilip edilmediği, yavru zarlarının atılıp atılmadığı, herhangi bir ilaç uygulanıp uygulanmadığı, ineğin ne zaman doğurduğu, inekte herhangi bir kanama görülüp görülmediği, doğum sonrasında vulvadan kötü kokulu bir akıntının varlığı mutlaka sorulmalıdır. Bu soruların her birisi amaca yöneliktir ve yapılacak girişimlerin planlanmasında faydalıdır.

İnspeksiyon, gözlem demektir. İnspeksiyon yeterli düzeyde aydınlatılmış ortamlarda yapılmalıdır. Genital organlar karın veya pelvis boşluğunda bulunduğundan, bu organlara ilişkin fizyolojik veya patolojik değişikliklerin vücuda yansımasına bakılır. Bu amaçla hayvanın genel görünümü, dış genital organların görünümü, vulvadan gelen akıntılar (Şekil 3.1), memenin görünümü ve hayvanın davranışları izlenir.

Şekil 3.1. Proöstrustaki Bir Köpekte Vulvada Kanlı Akıntı

Genel görünümde hayvanın çevreye ilgisi, hareketliliği, sağlıklı görünüp görünmediği, sürekli yerde veya ayakta olup olmadığı, ıkınmaların varlığı, diğer ineklere ilgisi, vulvadan gelen ve çoğu zaman kuyruğa bulaşmış akıntının varlığı ve akıntının görünümü, erkeğe benzer bir görünümü olup olmadığı değerlendirilir. Örneğin; östrustaki bir inekte yem ve su tüketimi azalmış, dolayısıyla süt verimi düşmüştür. Diğer ineklere ilgisi artmıştır, sürekli ayakta durur ve diğer inekleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

43 4

Jinekolojik Muayene Yöntemleri koklama isteği gösterir. Serbest dolaşımlı ahırlarda diğer ineklerin üzerine aşar ve kendi üzerine diğer ineklerin aşmasına izin verir (Şekil 3.2). Bunlara ek olarak yattığı yerde biriken veya kuyruğuna bulaşık vaziyette müköz (sümüksü) çara akıntısı izlenir. Vulva dudaklarının mukoza kısımları ve vajina mukozası kızarıktır. Östrus döneminde ineğin sırtı okşandığında kuyruğunu kavisli bir şekilde kaldırır (duldung refleksi). Yine bu dönemdeki ineklerin sağrı kısmında veya karın ve bacak kısımlarında diğer ineklerin aşımı sırasında oluşan sıyrıklar izlenebilir. Östrusun son bulmasının ardından kanlı müköz bir akıntı görülür ki, bu durum uygun çiftleşme zamanının geçtiğini gösteren metöstrus kanamasıdır.

Östrustaki inekler, diğer ineklerin üzerine aşar ve kendi üzerine diğer ineklerin aşmasına izin verir.

Şekil 3.2. Östrustaki inekler kendi üzerine diğer ineklerin aşmasına izin verir

REKTAL MUAYENE Rektal muayene, rektum yoluyla genital organların muayene edilmesidir ve kısraklarla ineklerde genital sistemin değerlendirilmesinde en sık kullanılan muayene yöntemlerinden birisidir. Veteriner jinekolojide, gebelik tanısında, doğum sonrası uterusun involüsyon (küçülme) sürecinin izlenmesinde, fötal maserasyon (çürüme) ve mumifikasyon (mumyalaşma) olgularının tanısında, buzağı veya tayın canlılığının araştırılmasında (fremitus ve fötal hareketler), uterus enfeksiyonlarının tanısında, ovaryum üzerindeki fizyolojik (graaf folikülü, korpus luteum) ve patolojik (ovaryum kistleri, ovaryum tümörleri) yapıların belirlenmesinde, torsiyo uteri (uterusun kendi etrafında dönerek burulması) gibi doğuma ilişkin anormalliklerin belirlenmesinde uygulanan bir muayene yöntemidir. Bunlar yanında uterus içi ilaç ve antiseptik uygulamalarında da rektal muayeneden yararlanılmaktadır. Rektal muayenede hayvanın iyi sabitlendiğinden emin olunmalı; gerekli durumlarda travay, yavaşa, tekmelik gibi koruyucu donanım ve malzemeler kullanılmalıdır. Aksi hâlde muayeneyi yapan teknik personel yaralanabilir. Rektal muayene sırasında eldiven ve kayganlaştırıcı kullanılmalı, tırnaklar kısa kesilmiş olmalıdır. Rektal muayene eldiveni giyilip, kayganlaştırdıktan sonra ve parmak uçları birleştirilen el rektuma sokulur. Anal sfinkter başlangıçta elin girişine dirense de, bir süre sonra gevşer ve rektuma girişine izin verir. Elin rektuma girmesi ile birlikte ıkınmalar başlar ve dışkılama refleksi oluşur. Bu refleks başladığında el

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

44 5

Jinekolojik Muayene Yöntemleri rektumda ilerletilmemeli, muayeneye ara verilmelidir. Aksi halde bağırsakta yırtıklar, yaralanmalar ve karın zarı iltihabı oluşabilir. Bir süre sonra ıkınma azalır ve muayeneye izin verir. Bu esnada rektum içindeki gaita temizlenir. Gaita temizliği sırasında el rektumdan çıkarılırsa, rektum içine hava dolar. Böyle bir durumda rektum gerilmiş ve travmaya yatkın bir hâle gelmiştir. Rektumun hava aldığı durumda, hava boşaltılmadan muayeneye devam edilmemelidir. Giren havayı boşaltmak için, rektumdaki elin parmakları birleştirilip avuç içine büküldükten sonra rektumun üst duvarı boyunca nazikçe geriye doğru çekme hareketleri yapılarak hava dışarı alınır. Bu hareketler sırasında rektum özenle korunmalı, hasar verilmemelidir. Rektumun yaralandığının en belirgin göstergesi muayene eldiveninin üzerinde kan bulunmasıdır.

Rektumun yaralandığının en belirgin işareti muayene sonrası eldiven üzerinde kan gözlenmesidir.

Rektal muayene, bir sistematik içinde yapılmalıdır. Genital sistemin rektal palpasyonla muayenesinde referans organ serviks uteri dir. Serviks uteri, kıvamı ve anatomik yapısı ile genital sistemin diğer kısımlarından kolayca ayırt edilebilir. Serviksi bulabilmek için, pelvis boşluğunun yan duvarından başlayarak yukarıdan aşağıya doğru kaydırılır, pelvis tabanı muayene edilir ve diğer yan duvardan yukarıya doğru çıkılır. Bu muayene sırasında serviks yakalandığında avuç içinde kavranır ve uterus ileriye doğru takip edilir. Serviksin hemen önünde 2,5 – 3 cm uzunluğunda korpus uteri belirlenir. Korpus uteriden sonra kornu uterilerin başlangıç noktası olan bifurkasyo uteri belirlenir. Her iki kornu uterinin, korpus uteriye bağlandığı bu kısım, bir parmakla geri doğru çekildiğinde her iki kornu avuç içinde toplanabilir hâle gelir. Bu sırada avuç içine alınan kornu uteri parmaklar arasında uç kısmına kadar muayene edilebilir. Erken gebelik döneminde (ilk 60-70 günde) uterus bu hareketlerle pelvis boşluğuna toplanabilirken ilerleyen gebelik döneminde ve doğum sonrasındaki ilk 10-14 gün boyunca pelvik boşluğa çekilemez. Uterusun muayenesi yanında, ovaryumların muayenesinde de rektal muayeneye başvurulur. Ovaryum üzerinde bulunan yapıların muayenesiyle ineğin seksüel döngüsü hakkında fikir sahibi olunabilir, kist ve tümör gibi oluşumların tanısı konabilir.

VAJİNAL MUAYENE İneklerde ve kısraklarda vajinal muayene; serviksin açıklığı hakkında bilgi sahibi olmak, kısraklarda gebeliğe özgü servikal tıpanın olup olmadığını belirlemek, ineğin östrusta olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılır. Ek olarak ürovajina (vajina içinde idrar birikimi) ve pneumovajina (vajina içine hava girmesi) olgularını saptamak, doğumdan sonra vajinada meydana gelen yaralanmaları gözlemlemek, vajinitisi (vajina iltihabı) saptamak, kalıcı himen veya kalıcı vajinal bant olgusunu araştırmak, vajinadan gelen akıntıları değerlendirmek için de uygulanır. Doğum zamanı serviksin açıklığına bakılarak doğumun başlayıp başlamadığını belirlemek, servikal açıklığın yavru çıkışı için yeterliğini değerlendirmek, serviks sklerozu veya servikal yırtık olup olmadığını incelemek amacıyla bu yönteme başvurulur. Köpeklerde vajinal akıntıların değerlendirilmesi, vajinadan sitolojik muayene ve bakteriyolojik kültür için örneklerin alınması, servikal açıklığın değerlendirilmesi,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

45 6

Jinekolojik Muayene Yöntemleri vajinal tümörlerin belirlenmesi, seksüel siklus döneminin tespiti için vajinal muayeneye başvurulur. Koyun ve keçilerde ise daha çok başlayan doğumlarda servikal açıklığın değerlendirilmesi amacıyla uygulanır. Vajinal muayene, spekulum veya vajinoskop ile yapılmaktadır (Şekil 3.3). Bu gereçler, vajinaya uygun yöntemlerle yerleştirildikten sonra seviksin dış deliği, vajina ve vestibulum mukozasının ışık kaynağı ile ayrıntılı incelenmesine imkân verir.

Şekil 3.3. a) Köpeklerde Kullanılan Vajinoskop b) Köpeklerde Kullanılan Spekulum c) Koyun ve Kısraklarda Kullanılan Spekulum

Muayeneye başlamadan önce perineum ve dış genital organlar uygun yoğunluktaki antiseptik solüsyonlarla temizlenir.

İneklerde ve kısraklarda vajinal muayene çoğunlukla rektal muayenenin ardından uygulanır. Spekulum veya vajinoskop ile muayeneye başlamadan önce perineum ve dış genital organlar uygun yoğunluktaki antiseptik solüsyonlarla temizlenir. Ardından, sterilize edilmiş veya dezenfektan ile temizlenmiş spekulum veya vajinoskop üzerine kayganlaştırıcı sürülür. Vulva dudakları arasına yerleştirilen bu gereçler hafif bir itme ve çevirme hareketi ile vajinaya yerleştirilir. Önce yukarı sonra ileri doğru itilerek vajinaya tamamen yerleştirilir. Işık kaynağı ile vajina mukozası ve servikal bölge incelenir. Köpeklerde vajinal muayene sırasında vajinoskop kullanılır. Uygulama öncesi vulva antiseptik ve vajinoskop dezenfektan solüsyonla temizlenir. Kayganlaştırıcı uygulanan vajinoskop vulva dudakları arasından önce yukarıya sonra ileriye itilir ve vajinaya oturtulur. Işık kaynağı tutularak serviks ve vajina mukozası incelenir.

ULTRASONOGRAFİK MUAYENE

Evcil hayvanlarda jinekolojik ultrasonografi abdominal (karın duvarından, transabdominal) ve rektal (rektum içinden, transrektal) yoldan yapılır.

Veteriner jinekolojide ultrasonografik muayene 1980’li yıllardan itibaren kullanıma girmiştir. Yıllar içinde çok daha hassas cihazların gelişmesiyle genital organların ayrıntılı izlenmesine olanak veren ve veteriner jinekolojide vazgeçilmez bir muayene yöntemi hâline gelmiştir. Veteriner jinekolojide daha çok gerçek zamanlı “real-time” B mode ultrason cihazları tercih edilmekle birlikte, son yıllarda renkli Doppler ultrasonografi ve üç boyutlu ultrasonografinin kullanımı da yaygınlaşmıştır. Jinekolojik muayenelerin en önemli parçası olan ultrasonografi, insan kulağıyla duyulamayacak frekanstaki ses dalgalarının (2-10 Megahertz) bir prob (Şekil 3.4.) aracılığıyla muayene edilen dokuya gönderilmesi, bu dokunun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

46 7

Jinekolojik Muayene Yöntemleri özelliğine göre ses dalgalarının geri yansıyan kısımlarının aynı prob tarafından toplanıp bir ekrana verilmesi prensibi üzerine çalışmaktadır. Burada dokunun sesi tamamen yansıtma, tamamen yansıtmama veya bir kısmını yansıtıp bir kısmını yansıtmaması o dokuya ait görüntünün oluşmasını sağlar. Ses dalgalarını tamamen yansıtan dokular (kemik) “hiperekojenik” olarak isimlendirilir ve ultrason cihazının ekranında beyaz renk gösterir. Ses dalgalarını tamamen emen, içi sıvı veya hava dolu dokular (idrar kesesi, yavru kesesi sıvıları, akciğer) “anekojenik” olarak isimlendirilir ve monitörde siyah görüntü verir. Ses dalgalarının bir kısmını emerken bir kısmını yansıtan dokular ise (ovaryum, uterus, korpus luteum vb.) “hipoekojenik” olarak isimlendirilir.

Şekil 3.4. Veteriner Jinekolojide Kullanılan Ultrason Probu Örnekleri

Ultrasonografik muayene evcil hayvanlarda, erken dönem gebelik tanısında, embriyonun canlılığının değerlendirilmesinde, ikizlik durumunun tespitinde, fötal cinsiyetin tayininde, uterus enfeksiyonlarının belirlenmesinde, yapılan tedavinin sonuçlarının izlenmesinde, uygun çiftleşme zamanının belirlenmesinde, ovaryum kistlerinin ve tümörlerinin belirlenmesinde, doğum sonrası uterusun küçülme (involüsyon) sürecinin takibinde ve köpeklerde doğum öncesi fötal stresin ölçülmesiyle uygun sezaryen zamanının belirlenmesinde kullanılır. Evcil hayvanlarda jinekolojik ultrasonografi abdominal (karın duvarından; transabdominal) ve rektal (rektum içinden; transrektal) olmak üzere iki yolla yapılır. İnek ve kısraklarda ultrasonografik muayene yalnızca rektal yapılırken abdominal yolla muayene kedi ve köpeklerde uygulanır. Koyun ve keçilerde amaca göre rektal veya abdominal yolla muayene tercih edilebilir.

Gebelik tanısı amacıyla, radyografik muayene kedi ve köpeklerde gebeliğin 42. gününden sonra tercih edilir.

Rektal yolla yapılan ultrasonografi muayenesinde, linear prob (çubuk şeklinde prob) tercih edilir. Muayene öncesi rektum, rektal muayenede anlatıldığı şekilde temizlenir ve prob avuç içine alınarak rektuma yerleştirilir. Prob üzerinde ses dalgalarının gönderildiği yüzey, muayene edilecek organa temas ettirilerek görüntüler alınır. Bu muayene sırasında prob ile barsak iç yüzeyi arasına dışkı ve hava girmemesi, görüntünün netliğini ve doğru yorumlanmasını sağlar. Rektal muayene sırasında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, bulaşıcı hastalıklardır. Bulaşıcı hastalıkların varlığından şüphe ediliyorsa, ultrason cihazının prob kısmına bir eldiven giydirildikten sonra eldiven içerisine jel uygulanır ve muayene yapılır. Muayenenin tamamlanmasının ardından prob yıkanmalı ve dezenfekte edilmeli, üzerinde dışkı ve jel artıkları bırakılmamalıdır. Abdominal yolla yapılan muayenede, muayene edilecek kedi veya köpek sırt üstü yatırılır ve abdominal bölge tıraş edilir. Deri üzerindeki yağ tabakasının veya Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

47 8

Jinekolojik Muayene Yöntemleri kirin alınabilmesi için, deri yüzeyi eter veya alkolle silinir. Bu uygulama görüntü kalitesinin artmasını sağlar. Görüntünün doğru alınabilmesi ve muayenenin kısa sürmesi için hayvanın iyi tutulması ve sabitlenmesi de önemlidir. Probun karın duvarına yerleştirilmesinden önce prob yüzeyine mutlaka jel sürülmelidir. Uygulanan jel prob ile karın duvarı arasında hava boşluğu kalmasını engelleyerek görüntünün düzgün alınmasını sağlar. İncelenmek istenen organın yeri ve organın ses dalgalarını emme/yansıtma özelliğinin iyi bilinmesi gerektiğinden, ultrasonografik muayene yönteminde tecrübe önemlidir.

RADYOGRAFİK MUAYENE Radyografik muayene, veteriner jinekolojide kullanılan tanı yöntemlerinden birisidir. Ultrasonografik muayenenin yapılamadığı durumlarda başvurulur. Köpek ve kedilerde gebelik tanısında, piyometra (irinli uterus iltihabı) teşhisinde, yavruların sayısı ve pozisyonunun belirlenmesinde, ineklerde meme başı tıkanıklıklarının yerini saptamada kullanılır. Gebelik tanısı amacıyla, kedi ve köpeklerde kemik gelişiminin tamamlandığı gebeliğin 42. gününden sonra tercih edilir. Özellikle pelvik boşluk gibi ultrasonografi ile net olarak gözlenemeyen bölgede yavru takılmalarının belirlenmesinde başvurulur. Uterus ise yumuşak doku olduğundan, içinde sıvı birikimi olmadığı durumlarda doğrudan radyografi ile belirlenemez. Ancak uterus iltihabı gibi sıvı birikiminin olduğu durumlarda uterus cidarı fark edilebilir. İneklerde, meme başı kanalındaki tıkanıklıklar kontrast madde kullanılarak izlenebilir. Bu amaçla meme başının kaidesine dışarıdan bir ligatür (düğüm) konulup meme içine 5-10 ml kontrast madde verilir ve dışarı alınır. Ardından meme başı kanalı içine hava verilir ve röntgen çekilir. Bir diğer yöntem meme başına ligatür konmaksızın kontrast madde verilerek çekim yapılır. Birinci yöntem (çift kontrast radyografi) daha çok meme başının uç kısmında meydana gelen daralma ve tıkanıklıkların tespiti için kullanılırken ikinci yöntem (pozitif kontrast radyografi) meme başının vücuda bağlanma noktalarındaki daralma ve tıkanıklıkların tespiti için uygulanır (Şekil 3.5).

Şekil 3.5. Meme Başının Pozitif Kontrast Radyografisi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

48 9

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

ENDOSKOPİK VE LAPARASKOPİK MUAYENE Endoskopik muayene, bu iş için özel olarak üretilmiş endoskopi cihazı ile yapılır. Veteriner hekimlikte son yıllara kullanılmaya başlayan bu yöntem, sabit veya bükülebilir uçlu olmak üzere iki tipte üretilmektedir. Bükülebilir uca sahip endoskopi cihazları barsak ve mide gibi kanallı organların iç yüzünü görüntülemek için kullanılırken sabit uçlu endoskopi cihazları daha çok karın ve göğüs boşluğundaki organların görüntülenmesi için kullanılır. Veteriner jinekoloji alanında ise sabit uçlu endoskopi cihazlar meme başı patolojilerinin tespitinde ve tedavisinde faydalanılmaktadır. Bükülebilir endoskopi cihazları ise daha çok vajina ve servikal bölgenin değerlendirilmesinde kullanılır. Laparoskopik muayenede sabit bir endoskopi cihazı ile karın boşluğuna girilerek bölge incelenir.

Laparoskopik muayene, sabit bir endoskopi cihazı ile karın boşluğuna girilerek bölgenin incelenmesine verilen isimdir. Laparotomi (karın duvarının kesilerek karın boşluğunun muayenesi) tekniği ile kıyaslandığında, abdominal organların değerlendirilmesi, hastalıkların teşhisi ve tedavisinde daha az travmatik bir tekniktir. Laparaskopik muayene veteriner jinekolojide, uterus ve ovaryumların muayenesinde, reprodüktif aktivitenin değerlendirilmesinde, uterus enfeksiyonları, ovaryum tümörleri ve kistlerinin tespitinde, ovaryum kistlerinin tedavisinde, suni tohumlamada spermanın doğrudan uterusa verilmesinde, folikül aspirasyonu ile oositlerin toplanmasında, uterus veya diğer üreme organlarına ait patolojilerde biyopsi örneklerinin alınmasında kullanılır. Bunlara ek olarak kedi ve köpeklerde tuba ligasyonu (oviduktların bağlanması) ve ovariektomi (ovaryumların çıkartılması) cerrahi prosedürünün bir parçası olarak da laparaskopik muayeneye başvurulur.

BAKTERİYOLOJİK MUAYENE Veteriner jinekolojide bakteriyolojik muayene hastalığın teşhis edilmesinde yardımcı yöntem olarak kullanılmakla birlikte, doğru antibiyotik tedavisine karar vermeyi de sağlamaktadır. Bakteriyolojik muayene, jinekolojik organların bakteriyel hastalıklarında, diğer jinekolojik muayene yöntemlerine ek olarak kullanılır. Bakteriyolojik muayene, genel olarak bakteriyolojik kültür ve antibiyotik duyarlılık testleri (antibiyogram) aşamalarını ifade eder. Alınan örneklerde bakteriyel kültür sonrası yapılan antibiyogram sonucu, hastalığa neden olan bakteri çeşidinin hangi antibiyotikler ile ortadan kaldırılabileceğini gösterir.

Bakteriyolojik muayene, inek ve kısraklarda gebe kalma problemlerinin (infertilite) nedenini belirlemeye yardımcı bir yöntemdir.

Bakteriyolojik muayene, inek ve kısraklarda daha çok gebe kalma problemlerinde (infertilite), nedeni ortaya koymaya yarayan yöntemlerden birisidir. Bunun yanında kısrakların genital sisteminde infertiliteye veya yavru kayıplarına (embriyonik ölüm, abortus) neden olabilecek bakterilerin olup olmadığının tespiti için kullanılır. İneklerde seksüel döngünün her döneminde yapılabilirken kısraklarda özellikle aşım sezonu başlangıcında ve aşım sezonunda yapılır. İnek ve kısraklarda endometriyumun bakterilerle olası enfeksiyonunu saptamaya yönelik bu işlem spekulum ve/veya özel koruyucu kılıflı pamuklu çubuklar kullanılarak yapılır. Hayvanlarda mikroorganizmaların (bakteri, mantar) neden olduğu meme hastalıklarında, hastalığa neden olan hastalık yapıcı etkenin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

49 10

Jinekolojik Muayene Yöntemleri (patojen mikroorganizma) tespitinde ve uygun tedaviye karar vermek amacıyla da uygulanır. İneklerde, endometriyumdan bakteriyolojik muayene için örnek toplama işlemine başlamadan önce vulva ve perineum antiseptik solüsyonlarla yıkanır ve kurulanır. Temizliğin ardından spekulum tekniğine uygun şekilde yerleştirilir ve serviksin dış deliği gözlenir. Pamuklu çubuk serviksten çoğunlukla steril bir kılıf veya kateter yardımıyla uterusa ulaştırılır ve endometriyuma ulaşan steril pamuklu çubuk veya fırça birkaç kez kendi etrafında çevrilir ve kılıf veya kateter içine çekilerek çıkartılır. Kısraklarda, endometriyumdan alınacak örnekler için özel steril kılıf ve kateterler üretilmiştir. Örnekleme öncesi ineklerde olduğu gibi vulva ve perineum antiseptik solüsyonlarla yıkanır ve kurulanır. Ardından vajinaya sokulan el ve parmak uçları yardımıyla ya da spekulum yardımıyla içinde pamuk eküvyonlu çubuğun hazır bulunduğu kateter serviksin dış deliğinden uterusa doğru itilir. Bu işlemde spekulum pek tercih edilmez. Uterusa gidikten sonra kateter içindeki pamuklu çubuk itilerek haznesinden çıkartılır ve endometruma teması sağlanır. Pamuklu çubuk kendi etrafında nazikçe birkaç sefer çevrilir ve kateter içerisine çekilir. Böylece, yanıltıcı sonuçlara neden olabilecek doğal ortam bakterilerinin bulaşması engellenmiş olur. Kısraklarda endometriyal bakteriyolojik muayene yanında, klitoral boşluktan da (klitoral fossa) bakteriyolojik muayene için örnek alımı yapılır. Burada da yine steril pamuk eküvyon çubuklar kullanılır. Köpeklerde, vajina içinde çok sayıda ve çeşitte doğal ortam bakterisi bulunduğundan inek ve kısraklardakine benzer bir vajinal bakteriyolojik muayene önerilmez. Sadece vajinal akıntının geldiği olgularda gelen akıntıdan yapılan bakteriyolojik muayenelerde doğru sonuç alınabilir.

Bakteriyolojik muayene için alınan örnekler zaman geçirmeden (1224 saat içinde) +4 °C sıcaklıkta ortam şartları korunarak laboratuvara ulaştırılmalıdır.

Veteriner jinekolojide bakteriyolojik muayeneye başvurulan bir diğer durum, ineklerde meme hastalıklarıdır (mastitis). Meme bezinde hastalığa neden olan bakteriyel patojen (hastalık yapıcı) türünün belirlenmesine ve etkili antibiyotiğe karar vermek için bakteriyolojik muayene elzemdir. Klinik muayenede enfeksiyon belirlenen veya enfeksiyondan şüphelenilen meme lobundan aseptik şartlarda (bakterilerden arındırılmış) süt örneği alınması gerekir. Aseptik şartlarda süt örneği alırken örneği alacak personel mutlaka eldiven giymelidir. Meme başını gözle görülür kirlilikten arındırdıktan sonra (su ile yıkanmışsa mutlaka meme başları kurulanmalıdır) meme başı antiseptik solüsyonlarla temizlenir ve kurulanır. Ardından meme başı deliği %70 yoğunluktaki alkol emdirilmiş pamuk veya peçete ile silinir. İlk birkaç sıkım süt örneği atıldıktan sonra, tek sıkımda ve 5 ml den az olmamak kaydıyla, süt örneği steril süt tüpüne alınır ve tüpün ağzı sıkıca kapatılır. Meme başı antiseptik solüsyona daldırılır. Bakteriyolojik muayene için örnekleme ve örneklerin gönderilmesi sürecinde dikkat edilmesi gereken hususların başında, etraftan bakteri bulaşmasının mutlaka azaltılması veya engellenmesi gerekir. Aksi halde, hastalığa neden olmayan bakteriler verilecek kararı yanlış yönde etkiler. Buna ek olarak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

50 11

Jinekolojik Muayene Yöntemleri örneklerin saklanma ve gönderilme şartları da önem taşır. Bakteriyolojik muayene için alınan örnekler zaman geçirmeden (12-24 saat içinde) +4 °C sıcaklıkta ortam şartları korunarak laboratuvara ulaştırılmalıdır. Bunun için özel ısı geçirmez kaplar ve soğutucu bloklar kullanılır. Alınan örnekler hemen gönderilemeyecekse, -20 °C’lik ortamda dondurulur. Bakteriyolojik muayenede bir diğer önemli nokta, numune bilgilerinin eksiksiz ve karışmaya yol açmayacak şekilde yazılmasıdır. Alınan numune kabı üzerine hayvan sahibinin adı ve soyadı, örneğin hangi hayvana ait olduğu, antibiyotik kullanılıp kullanılmadığı, süt örneği ise hangi meme lobuna ait olduğu, tarih ve saat, sıvı ile temasta silinmeyecek mürekkepli kalemle yazılmalıdır. Numune kabı üzerindeki bilgileri yanında, anamnez bilgileri ve şüphelenilen patojenlerin de yazılı olduğu bir laboratuvar formu doldurulmalı ve numunelerle birlikte gönderilmelidir.

SİTOLOJİK MUAYENE Sitolojik muayene; başta inek, kısrak ve köpekler olmak üzere evcil hayvan türlerinde başvurulan jinekolojik muayene yöntemlerinden birisidir. Fizyolojik ve patolojik süreçlerin neden olduğu hücresel değişimlerin izlenmesi prensibine dayanır. Veteriner jinekolojide, vajinadan ve endometriyumdan sitolojik muayene için örnek alımı yapılmaktadır. Bunun yanında ineklerde subklinik meme enfeksiyonlarının tanısında (mastitis) meme lobu ve/veya tank sütü somatik hücre sayıları da belirlenmektedir. Hücre örneklerinin vajinadan alınmasına vajinal sitolojik muayene, endometriyumdan alınmasına endometriyal sitolojik muayene denir. Vajinal sitolojik muayene daha çok köpeklerde tercih edilirken endometriyal sitolojik muayeneye kısrak ve ineklerde ihtiyaç duyulmaktadır.

Vajinal Sitolojik Muayene

Vajinanın üst duvarına ulaştırılan pamuklu çubuk kendi etrafında hafifçe döndürülür ve vulvadan dışarıya çıkarılır.

Köpeklerde vajinal sitoloji, genital sistem organlarında meydana gelen fizyolojik ve patolojik olgular hakkında bilgi edinmek için yapılır. Vajina epitelinde hormonlara ve yangıya bağlı değişiklikler, hücrelerin sayı ve çeşitliliğine bakılarak tanınabilir. Genel olarak köpeklerde vajinal sitoloji; seksüel döngünün değerlendirilmesi, uygun tohumlama veya çiftleşme zamanının saptanması, muhtemel doğum zamanının tespiti, gebeliğin engellenmesi, seksüel döngünün baskılanması, seksüel döngü düzensizliklerinin belirlenmesi, uterusta meydana gelen doğum sonrası hastalıkların tanısı, vajina ve uterus iltihaplarının (vajinitis ve metritis) saptanması, ovaryumda operasyon sonrası parça kalması (ORS; Ovaryum Kalıntı Sendromu) olgularının tespiti, vajina tümörlerinin teşhisi amacıyla kullanılır. Köpeklerde vajinal sitoloji amacıyla ucuna pamuk sarılmış çubuklar kullanılır ve örnek almadan önce pamuk kısmı serum fizyolojik ile mutlaka ıslatılır. Vajinal sitoloji öncesi vulva dudakları ve etrafı uygun antiseptik ile temizlenir. Temizliğin ardından vulva dudakları bir el ile hafifçe aralanırken pamuklu çubuk vajina üst duvarına doğru yönlendirilir. Vajinanın üst duvarına ulaştırılan çubuk kendi etrafında hafifçe döndürülür ve dışarıya alınır. Pamuk kısmı lam üzerine sürülür ve sürüntü kurumaya bırakılır (Şekil 3.6). Kuruyan lam sabitleyici solüsyon içinde laboratuvara gönderilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

51 12

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

Şekil 3.6. Vajinal Sitolojik Muayene İçin Örneğin Alınması

Endometriyal Sitolojik Muayene Endometriyal sitoloji, daha çok kısrak ve ineklerde uygulanan jinekolojik muayene yöntemlerinden birisidir. Çoğunlukla, infertilite (gebe kalmama) ile ilgili endometritis (uterus iç zarı iltihabı), glandular fibrozis, endometriyal adenosarkom vb. olguların teşhisi amacıyla kullanılır. Endometriyal sitoloji, fırça veya biyopsi uygulamaları ile gerçekleştirilir. Fırça ile örnek toplanması işleminde, numune almadan önce asepsinin (mikroorganizmalardan arındırma) sağlanması için vulva dudakları ve çevresi uygun antiseptik solüsyonla yıkanır ve kurulanır. Temizliğin ardından vulva dudakları aralanır, kateter vajinal yolla serviksten geçilerek uterusa yerleştirilir ve endoservikal fırça (Şekil 3.7) kateter içinden endometriyuma ulaştırılır. Bu sırada rektal yolla giren diğer el ile fırçanın çıktığı kısımdan uterus hafifçe bastırılır. Bir, iki kez kendi etrafında çevrilen fırça içine çekildiği kateter ile birlikte dışarıya alınır. Dışarıya alınan fırça bir lam üzerine hafifçe döndürülerek sürülür ve fırça üzerindeki hücre kalıntılarının lam yüzeyine geçmesi sağlanır. Lam üzerindeki sürüntü kurumaya bırakılır. Kuruduktan sonra, lam sabitleyici solüsyon içine alınır ve dökülmeden değerlendirmenin yapılacağı laboratuvara gönderilir. Alınan örnekler laboratuvarda boyanır ve hücresel yönden değerlendirilir. İnek ve kısrakların infertilite şikâyetlerinde sıklıkla başvurulan bu muayenede, lam üzerinde belli bir oranın üzerinde yangısal hücrelerin varlığı uterusta meydana gelen bir yangının (iltihabın) varlığına işaret eder. Yine buradaki hücre sayısı ve çeşidi yangının prognozu (gidişatı) hakkında fikir verir.

Biyopsi uygulaması ile örnek alma işleminde, özel olarak üretilmiş endometriyal biyopsi pensi ve ekipmanları kullanılır.

Şekil 3.7. Endometriyal Sitolojide Kullanılan Endoservikal Fırça

Lam üzerine örnek alma sürecinde dikkat edilecek en önemli hususlar; asepsinin sağlanması, örnek alım esnasında fazla kuvvet uygulayarak dokuya ve organlara hasar vermesinin engellenmesi, birden fazla lam üzerine sürüntü alınması (olası kırılmalara karşı), lam üzerine alkol vb. sabitleyici sıvı temasında silinmeyecek kalemle alınan hayvana, hayvan sahibine ve örnekleme tarihine ait

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

52 13

Jinekolojik Muayene Yöntemleri bilgilerin yazılması ve sabitleyici solüsyon içinde ve dökülmeden laboratuvara gönderiminin sağlanmasıdır. Laboratuvara gönderilirken lamların sürüntü yüzeylerinin birbirine temas etmemesi de bir diğer ayrıntıdır. Biyopsi uygulaması ile örnek alma işleminde, özel olarak üretilmiş endometriyal biyopsi pensi ve ekipmanları (Şekil 3.8) kullanılır. Vulva ve çevresinin asepsisinin sağlanmasının ardından, biyopsi pensi vajinal yolla serviks geçilerek uterusa yerleştirilir. Rektal yol ile giren diğer el ile biyopsi pensinin ucu hissedilir ve uterusa hafifçe bastırılır. Bu sırada pensin ucu açılır, endometriyal doku pensin haznesine sıkıştırılır ve pensin ucu kapatılır. Böylece endometriyal doku örneği alınmış olur. Alınan doku parçası özel taşıma solüsyonu (Bouin’s solüsyonu) içerisinde laboratuvara gönderilir. Sitolojik muayeneye ek olarak bakteriyolojik muayene de yapılacaksa, pensin ucundan steril pamuklu çubuklarla örnek alınabilir. Biyopsi amacıyla gönderilecek numune kabının üzerine tanımlayıcı bilgiler (hayvan sahibi adı ve soyadı, varsa hayvanın adı, dokunun nereden alındığı, tarih vb.) yazılmalıdır.

Şekil 3.8. Endometriyal Biyopsi Pensi ve Ekipmanları

Somatik hücre sayımı Bu konu sürü sağlığı yönetimi ve ekonomisi dersinin 10. ünitesinde detaylı olarak verilmiştir.

HORMON MUAYENESİ Veteriner jinekolojide hormon muayenesi, genital sistemin fonksiyonlarını değerlendirmek, sistemle ilgili fizyolojik ve patolojik değişimleri belirlemek amacıyla kullanılır. Evcil hayvanlarda, gebelik tanısı, ovaryum fonksiyonlarının ve seksüel döngünün değerlendirilmesi, ovaryuma ilişkin patolojilerin (ovaryum kist ve tümörleri, folikül gelişim bozuklukları vb.) saptanması amacıyla kullanılır. İneklerde gebelik muayenesi amacıyla PAG ölçümü de yapılır.

Bu amaçla hayvan türlerine göre farklılık gösterse de saha şartlarında genellikle steroid (progesteron, östrojen, testosteron) veya protein ve glikoprotein yapılı hormonların (luteinleştirici hormon, gebelik ilişkili glikoprotein, relaksin vb.) ölçümleri yapılmaktadır. Bunlara ilave olarak genital sistemin çalışmasında etkili olan tiroid, böbrek üstü, hipofiz ve hipotalamus bezlerinden salgılanan hormonların da ölçümü yapılmaktadır. Hormon düzeyleri genellikle nanogram (ng; 109) veya pikogram (pg; 1012) olarak belirtilir. İneklerde sıklıkla ölçümü yapılan hormonlar, progesteron ve gebelik ilişkili glikoprotein (PAG) dir. Progesteron, gebelik tayini, ovaryum kistlerinin ve aktivitesinin değerlendirilmesi, doğum sonrası ovaryumda foliküler gelişimin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

53 14

Jinekolojik Muayene Yöntemleri başlayıp başlamadığını belirlemede kullanılır. İneklerde tohumlama sonrası 19-21. günlerde kandan yapılan progesteron ölçümlerinde, 1 ng/ml üzerinde değerlerin gözlenmesi ineğin gebe olduğundan kesin olmamakla birlikte şüphelendirir. Gebelik durumu, izleyen günlerde ultrasonografik muayene veya rektal muayenelerle doğrulanmalıdır. Bahsedilen günlerde yapılan ölçümlerde 1 ng/ml’nin altında ölçülmesi ineğin gebe olmadığını gösterir. İneklerde gebelik muayenesi amacıyla PAG ölçümü de yapılır. İneklerde PAG, plasentanın trofoblast hücrelerinden sentezlenen ve gebeliğe özgü bir hormondur. Bu hormonun tohumlama sonrası 27. gün ve sonrasında ölçülmesinde pozitif sonucun elde edilmesi, kesin olmamakla birlikte ineğin gebe olduğunu düşündürür. Gebelik durumu, izleyen günlerde ultrasonografik muayene veya rektal muayenelerle doğrulanmalıdır. Ancak negatif sonucun elde edilmesi, ineğin gebe olmadığını gösterir. Kısraklarda gebelik muayenesi amacıyla kullanılan hormonlar progesteron, gebe kısrak serum gonadotropini (PMSG; eCG) ve östrojendir. Aşım veya suni tohumlama sonrası 17-21. günlerde yapılan progesteron ölçümünde 1 ng/ml ve üzerinde elde edilen sonuçlar kısrağın gebe olabileceğini düşündürür. Gebelik durumu, izleyen günlerde ultrasonografik muayene veya rektal muayenelerle doğrulanmalıdır. Bir ng/ml’nin altındaki sonuçlar kısrağın gebe olmadığını gösterir. Kısraklarda gebeliğin 35-40. günlerinden sonra plasentadan salınan PMSG de gebelik muayenesinde kullanılabilir. Bu hormon, gebeliğin 60-65. günlerinde kandaki düzeyi oldukça yükselir ve 150. günden sonra kaybolur. Bu nedenle aşım sonrası 60-150. günler arasında yapılacak PMSG ölçümlerinde hormonun kandaki varlığı kısrağın gebe olduğunu düşündürür. Ancak bahsedilen diğer jinekolojik muayene yöntemleriyle doğrulanmalıdır. Östrojen de kısraklarda gebelik muayenesi için kullanılabilir. Kısraklarda aşım veya suni tohumlama sonrası 150300. günler arasında östrojen düzeyi artar. Bu nedenle kısraklarda idrar veya kandan östrojen ölçümü ile gebelik tanısı ve yavrunun canlılık muayenesi yapılabilir. Progesteron ve östrojen koyun ve keçilerde de gebelik muayenesi amacıyla kullanılabilir. Koyunlarda aşım veya suni tohumlama sonrası 16-18., keçilerde ise 18-21. günlerde kan veya sütte yapılan progesteron ölçümlerinde 1 ng/ml üzerindeki sonuçlar gebeliği düşündürür. Bir ng/ml altındaki değerler koyun veya keçinin gebe olmadığını gösterir. Köpeklerde çiftleşme veya suni tohumlamadan 20 gün sonra kanda relaksin hormonunun artması gebeliği düşündürür.

Köpeklerde gebelik muayenesi amacıyla relaksin hormonu ölçülmektedir. Çiftleşme veya suni tohumlamadan 20 gün sonra kanda relaksin hormonunun artışı gebelik tanısı koydurur. Bu amaçla üretilmiş relaksin ölçümüne dayanan hazır ticari gebelik teşhis kitleri bulunmaktadır. Köpeklerde gebelik muayenesi yanında, genital sistemin işleyişini düzenleyen tiroid fonksiyonları da hormon muayeneleri (T3 ve T4 hormonu) ile değerlendirilir. Dişi köpeklerin uzun süre östrus göstermemesi hipotiroididen şüphelendirir. Östrojen, progesteron, T3 ve T4 hormon düzeylerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi ile tanı konulur. Kısırlaştırılan köpeklerde bazen bir veya her iki ovaryumdan parça kalabilir. Bu gibi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

54 15

Jinekolojik Muayene Yöntemleri durumlarda hayvan sahibi kısırlaştırılmasına rağmen köpeğin östrus gösterdiğini bildirir. Bu durumda şüphelenilen ovaryum kalıntı sendromunun kesin teşhisi için vajinal sitoloji ve hormon analizleri yapılır. GnRH (Gonadotropin Salgılatıcı Hormon) enjeksiyonu ardından en az 90 dk. sonra alınan kan örneklerinde östrojen ve progesteron hormonlarının artışı tanıyı koydurur.

Bireysel Etkinlik

Köpeklerde hormon analizinin sıklıkla kullanıldığı bir diğer olgu, uygun çiftleştirme veya suni tohumlama zamanının tespitidir. Bu amaçla progesteron ve/veya LH (lüteinleştirici hormon) ölçümü yapılır. Progesteronun 1 ng/ml üzerine çıkması preovulatör LH dalgasının başladığını, 2 ng/ml düzeyine ulaşması LH zirve salınımının gerçekleştiğini, 2 ng/ml üzerine çıkması ise ovulasyonun gerçekleştiğini gösterir. Progesteron ve LH nın kandan doğrudan ölçülmesi zor olduğundan saha kullanımına uygun hazır ticari kitler de geliştirilmiştir.

• Bölgenizde faaliyet gösteren bir veteriner kliniğine giderek yapılan jinekolojik muayeneleri gözlemleyiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

55 16

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

Özet

•JİNEKOLOJİK MUAYENE YÖNTEMLERİ •Hayvanlarda kurallara uyulmadan yapılan muayeneler, hem hayvanın hem de muayeneyi yapan teknik personelin zarar görmesine yol açabilmektedir. Bu nedenle yapılacak olan muayene yöntemlerini bilmek, elde edilen bulguların hangi sonuçlarla ilişkilendirileceğini anlamak ve muayene sırasında bir sistematik yol izlemek doğru tanı ve girişimler için ilk basamaktır. •Veteriner jinekolojide başvurulan muayene yöntemleri, anamnez ve inspeksiyon, vajinal muayene, rektal muayene, ultrasonografik muayene, radyografik muayene, endoskopik muayene, bakteriyolojik muayene, sitolojik muayene ve hormon muayenesidir. •ANAMNEZ VE İNSPEKSİYON •Anamnez, hastalık geçmişinin değerlendirilmesidir. Dişi genital sistemin muayenesinden önce olgu hakkında doğru bir anamnez bilgisine ihtiyaç duyulur. Bu nedenle hayvan sahibine amaca yönelik ve profesyonelce sorular sorulmalı ve verilen cevapların doğruluğundan emin olunmalıdır. Hayvan sahibinin yeterli ve doğru gözlem yapmaması alınan anamnezin doğruluğunu, dolayısıyla tanı ve tedaviyi başarısız kılabilmektedir. Maalesef bu durum tek başına anamnez bilgisinin güvenilirliğinin sorgulanmasını ve doğrulanmasını gerekli kılmaktadır. •İnspeksiyon, gözle yapılan izlem demektir. İnspeksiyon yeterli aydınlatılmış ortamlarda yapılmalıdır. Genital organlar karın veya pelvis boşluğunda bulunduğundan, bu organlara ilişkin fizyolojik veya patolojik değişikliklerin vücuda olan yansımasına bakılır. Bu amaçla hayvanın genel görünümü, dış genital organların görünümü, vulvadan gelen akıntılar, memenin görünümü ve hayvanın davranışları izlenir. •REKTAL MUAYENE •Rektal muayene, rektum yoluyla genital organların muayene edilmesidir ve genital sistemin değerlendirilmesinde en sık kullanılan muayene yöntemlerinden birisidir. •Veteriner jinekoloji; gebelik tanısında, doğum sonrası uterusun involüsyon (küçülme) sürecinin izlenmesinde, fötal maserasyon (çürüme) ve mumifikasyon (mumyalaşma) olgularının tanısında, ultrason muayenesinde, buzağı canlılığının araştırılmasında (fremitus ve fötal hareketler), uterus enfeksiyonlarının tanısında, ovaryum üzerindeki fizyolojik (graaf folikülü, korpus luteum) ve patolojik (ovaryum kistleri, ovaryum tümörleri) yapıların belirlenmesinde, doğuma ilişkin anormalliklerin belirlenmesinde (uterus torsiyonları) uygulanan bir muayene yöntemidir. Bunlar yanında uterus içi ilaç ve antiseptik uygulamalarında da rektal muayeneden yararlanılmaktadır. •VAJİNAL MUAYENE •İneklerde ve kısraklarda vajinal muayene; serviksin açıklığı hakkında bilgi sahibi olmak, kısraklarda gebeliğe özgü servikal tıpanın olup olmadığını belirlemek, ineğin östrusta olup olmadığını belirlemek, ürovajina (vajina içinde idrar birikimi) ve pneumovajina (vajina içine hava emilmesi) olgularını saptamak, doğumdan sonra vajinada meydana gelen yaralanmaları gözlemlemek, vajinitisi (vajina iltihabı) saptamak, kalıcı himen veya kalıcı vajinal bant olgusunu araştırmak, vajinadan gelen akıntıları değerlendirmek, doğum zamanı serviksin açıklığına bakılarak doğumun başlayıp başlamadığını belirlemek, servikal açıklığın yavru çıkışı için yeterliğini değerlendirmek, serviks sklerozu veya servikal yırtık olup olmadığını incelemek amacıyla yapılır. •Köpeklerde vajinal akıntıların değerlendirilmesi, vajinadan sitolojik muayene ve bakteriyolojik kültür için örneklerin alınması, servikal açıklığın değerlendirilmesi, vajinal tümörlerin belirlenmesi, seksüel siklus döneminin tespiti için vajinal muayeneye başvurulur. Koyun ve keçilerde ise daha çok başlayan doğumlarda servikal açıklığın değerlendirilmesi amacıyla uygulanır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

56 17

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

Özet (devamı)

•ULTRASONOGRAFİK MUAYENE •Ultrasonografik muayene evcil hayvanlarda erken dönem gebelik tanısında, embriyonun canlılığının değerlendirilmesinde, ikizlik durumunun tespitinde, fötal cinsiyetin tayininde, uterus enfeksiyonlarının belirlenmesinde, yapılan tedavinin sonuçlarının izlenmesinde, uygun çiftleşme zamanının belirlenmesinde, ovaryum kistlerinin ve tümörlerinin belirlenmesinde, doğum sonrası uterusun küçülme (involüsyon) sürecinin takibinde, köpeklerde doğum öncesi fötal stresin ölçülmesiyle uygun sezaryen zamanının belirlenmesinde kullanılır. •RADYOGRAFİK MUAYENE •Radyografik muayene, veteriner jinekolojide tanı yöntemlerinden birisi olarak kullanılmaktadır. Ultrasonografik muayenenin yapılamadığı durumlarda başvurulur. •Köpek ve kedilerde gebelik tanısında, piyometra (irinli uterus iltihabı) teşhisinde, yavru sayısı ve pozisyonunun belirlenmesinde, ineklerde meme başı tıkanıklıklarının yerini saptamada kullanılır. •ENDOSKOPİK VE LAPARASKOPİK MUAYENE •Endoskopik muayene, bu iş için özel olarak üretilmiş endoskopi cihazı ile yapılır. Veteriner hekimlikte son yıllarda kullanılmaya başlayan bu yöntem, sabit veya bükülebilir uçlu olmak üzere iki tipte üretilmektedir. Bükülebilir uca sahip endoskopi cihazlar bağırsak ve mide gibi kanallı organların iç yüzünü görüntülemek için kullanılırken sabit uçlu endoskopi cihazları daha çok karın ve göğüs boşluğundaki organların görüntülenmesi için kullanılır. •Veteriner jinekoloji alanında ise sabit uçlu endoskopi cihazlarından meme başı patolojilerinin tespitinde ve tedavisinde faydalanılmaktadır. •BAKTERİYOLOJİK MUAYENE •Veteriner jinekolojide bakteriyolojik muayene hastalığın teşhis edilmesinde yardımcı yöntem olarak kullanılmakla birlikte, doğru antibiyotik tedavisine karar vermeyi de sağlamaktadır. Bakteriyolojik muayene, jinekolojik organların bakteriyel hastalıklarında diğer jinekolojik muayene yöntemlerine ek olarak kullanılır. Bakteriyolojik muayene, genel olarak bakteriyolojik kültür ve antibiyogram aşamalarını ifade eder. Alınan örneklerde bakteriyel kültür sonrası yapılan antibiyotik duyarlılık testleri (antibiyogram), hastalığa neden olan bakteri çeşidinin hangi antibiyotikler ile ortadan kaldırılabileceğini gösterir. •SİTOLOJİK MUAYENE •Sitolojik muayene; başta inek, kısrak ve köpekler olmak üzere evcil hayvan türlerinde başvurulan jinekolojik muayene yöntemlerinden birisidir. Fizyolojik ve patolojik süreçlerin neden olduğu hücresel değişimlerin izlenmesi prensibine dayanır. Veteriner jinekolojide, vajinadan ve endometriyumdan sitolojik muayene için örnek alımı yapılmaktadır. Bunun yanında ineklerde subklinik mastitis olgularının tanısında somatik hücre sayımı yapılmaktadır. •HORMON MUAYENESİ •Veteriner Jinekolojide hormon muayenesi, genital sistemin fonksiyonlarını değerlendirmek, sistemle ilgili fizyolojik ve patolojik değişimleri belirlemek amacıyla kullanılır. Evcil hayvanlarda, gebelik tanısı, ovaryum fonksiyonlarının ve seksüel döngünün değerlendirilmesi, ovaryuma ilişkin patolojilerin (ovaryum kist ve tümörleri, folikül gelişim bozuklukları vb.) saptanması amacıyla kullanılır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

57 18

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi jinekolojik muayene yöntemlerinden birisi olan anamnez bilgisinin özelliklerinden birisi değildir? a) Hastalık öyküsünün öğrenilmesi amaçlanır. b) Hastalık tanı ve tedavisine yardımcı olması amaçlanır. c) Muayene başlamadan önce alınır ve muayene sırasında sorulan sorularla desteklenebilir. d) Amaca yönelik profesyonel sorulara verilen cevaplar anamnez bilgiyi oluşturur. e) Daima güvenilirdir. 2. Aşağıdaki olgulardan hangisi tek başına inspeksiyon muayenesi ile teşhis edilebilir? a) b) c) d) e)

Kuyruğa bulaşmış kanlı vajinal akıntı Ovaryum kistleri Ovaryum tümörleri Uygun çiftleştirme zamanı Uterusta glandular fibrozis

3. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi rektal muayene sırasında dikkat edilecek hususlardan değildir? a) b) c) d) e)

Tırnakların kısa kesilmiş olması El ile rektuma girerken kayganlaştırıcı kullanılması Muayene sırasında rektum içindeki gaitanın boşaltılması Muayene edilecek hayvanın iyi sabitlenmesi İneğin veya kısrağın seksüel döngüsü

4. Aşağıdaki olgulardan hangisinin tanısı vajinal muayene ile konulamaz? a) b) c) d) e)

Vajinal tümörlerin tanısı İneklerde gebelik tanısı Ürovajina tanısı Vajinitis tanısı Kısraklarda servikal tıpa oluşumu ve gebelik tanısı

5. Aşağıdaki olgulardan hangisinin tanısı ultrasonografi muayenesi ile konulamaz? a) b) c) d) e)

İkizlik tanısı Gebelik tanısı Fötal cinsiyet tanısı Servikal açıklık Ovaryum kist ve tümörlerinin tanısı

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

58 19

Jinekolojik Muayene Yöntemleri 6. Aşağıdaki olgulardan hangisinin tanısı radyografik muayene ile konulamaz? a) b) c) d) e)

İneklerde ovaryum kistlerinin tanısı Köpek ve kedilerde gebelik tanısı Köpeklerde piyometra (irinli uterus iltihabı) tanısında Köpek ve kedilerde yavru sayısı ve pozisyonunun belirlenmesinde İneklerde meme başı tıkanıklıklarının tanısında

7. Koyunlarda karın boşluğuna girilerek spermanın doğrudan uterusa verilmesi işlemi hangi jinekolojik muayene eşliğinde yapılır? a) b) c) d) e)

Rektal muayene Sitolojik muayene Laparaskopik muayene Radyografik muayene Vajinal muayene

8. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi aseptik şartlarda süt örneği alınmasının aşamalarından birisi değildir? a) b) c) d)

Örneği alacak kişinin eldiven giymesi Meme başı kaidesine ligatür (düğüm) uygulanması Meme başının antiseptik solüsyonlarla temizlenmesi Meme başı deliğinin %70 yoğunluktaki alkol emdirilmiş pamuk veya peçete ile silinmesi e) Steril tüpe tek sıkımda en az 5 ml süt örneğinin alınması

9. Vajinal sitolojik muayene aşağıdaki olguların hangisinde kullanılmaz? a) b) c) d) e)

Seksüel döngünün değerlendirilmesi Uygun tohumlama ve çiftleşme zamanının tespiti Yavru sayısının tespiti Muhtemel doğum zamanının tespiti Vajinal tümörlerin tanısı

10. İneklerde PAG (Gebelik Spesifik Glikoprotein) ölçülerek çiftleşme sonrası kaçıncı günden sonra gebelik muayenesi yapılabilir? a) b) c) d) e)

5 17 20 23 27

Cevap Anahtarı 1.e, 2.a, 3.e, 4.b, 5.d, 6.a, 7.c, 8.b, 9.c, 10.d Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

59 20

Jinekolojik Muayene Yöntemleri

YARARLANILAN KAYNAKLAR Alaçam, E. (2008). Köpek ve kedilerde üreme süreci ve sorunları (1. Baskı). Ankara: Medisan Yayınevi, Tıbbi Alet, İlaç, Kimyasal Mad. Gıda Sanayi İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. Baştan, A. (2013). İneklerde meme sağlığı ve sorunları (2. Baskı). Ankara: Kardelen Ofset Matbaacılık Tanıtım Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Esaote (2019). Ultrasound probes in veterinary. 27 Temmuz 2019 tarihinde https://www.esaote.com/veterinary-systems/vet-systems/p/mylab-onevet/ adresinden erişildi. Gündüz, MC., Yüksel, M. (2013). Genital organların muayenesi. M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.), Köpek ve Kedilerde Doğum ve Jinekoloji (s. 63 – 79). Malatya: Medipres Matbaacılık Ltd. Şti. Keskin, A., Macun, HC. (2015). Genital organların muayenesi. M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.), Çiftlik Hayvanlarında Doğum ve Jinekoloji (s. 45 – 77). Malatya: Medipres Matbaacılık Ltd. Şti. Kılıçarslan, MR., Uçar, M. (2015). Genital organların muayenesi. M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.), Kısraklarda doğum ve Jinekoloji içinde (s. 45 – 78). Malatya: Medipres Matbaacılık Ltd. Şti. Nielsen, JM. (2010). Diagnosis of endometritis. 27 Temmuz 2019 tarihinde https://www.semanticscholar.org/paper/Diagnosis of endometritisNielsen/6689 adresinden erişildi. Rumico (2019). Sığırlarda östrus siklusu ve kızgınlık. 27 Temmuz 2019 tarihinde https://www.rumico.com.tr/sigirlarda-ostrus-siklusu-ve-kizginlik-2191/ adresinden erişildi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

60 21

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

ERKEK ÜREME ORGANLARININ MUAYENESİ

• Erkek Üreme Organlarının Morfolojik Muayenesi • Erkek Üreme Organlarının Fonksiyonel Muayenesi • Erkek Hayvanlarda Sıcaklık Stresi

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Umut TAŞDEMİR

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Erkek üreme organlarının anatomik yerlerini açıklayabilecek, • Erkek üreme organlarını morfolojik olarak muayene edebilecek, • Erkek üreme organlarını fonksiyonel olarak muayene edebilecek, • Erkek üreme organlarının başlıca fonksiyonlarını öğrenebilecek, • Erkek üreme organlarının anomali ve hastalıklarını tanıyabileceksiniz.

ÜNİTE © Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan

ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

4

ERKEK ÜREME ORGANLARININ MUAYENESİ

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

Erkek Üreme Organlarının Morfolojik Muayenesi

Scrotum ve Funiculus Spermaticus

Scrotum ve funiculus spermaticus hastalıkları

Testis

Testis anomali ve hastalıkları

Epididimis

Epididimis hastalıkları

Ek Salgı Bezleri

Ek salgı bezleri hastalıkları

Penis ve Prepusyum

Penis ve prepusyum anomali ve hastalıkları

Cinsel İstek (Libido Seksüalis)

Erkek Üreme Organlarının Fonksiyonel Muayenesi

Erkek Hayvanlarda Sıcaklık Stresi

Çiftleşme Yeteneği (Potensia Gondi)

Dölleme Yeteneği (Potensia Generandi)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

62 2

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

GİRİŞ

Pubertas: Cinsel olgunluk

Funiculus spermaticus: Arteria spermatica, vena spermatica ve ductus spermaticustan oluşan yapıdır.

Erkek üreme organları, erkek gamet hücresi spermatozoonu üreten testisler ve testis dışında kalan tüm aksesuar oluşumları içermektedir. Aksesuar yapılar ise epididimis, ductus deferens ve üretra gibi kanal sistemi hâlinde ya da vesicula seminalis, prostat, cowper (glandula bulboürethralis) ve penis gibi organ yapısında bulunurlar. Pubertasa ulaşmış bir erkekte ejakülasyonla birlikte spermanın dışarı atılmasında görev alan bu yapılar nöro-hormonal bir kontrol altında birbirleri ile ilişkili olarak işlev görürler. Üremeyle ilgili başarılı sonuçların elde edilmesi için dişide olduğu gibi, erkek üreme organlarının hangi organlar olduğunun bilinmesi, türlere özgü farklılıklarının öğrenilmesi, anatomik konum ve görevlerinin anlaşılması, normal yapı ve büyüklüklerinin belirlenmesi, bu organlara ait hastalık ve anomalilerin tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır. Erkek bir hayvanın fertilite yeteneğinin belirlenmesinde spermatozoon motilitesi, yoğunluğu, ölü canlı spermatozoa oranı ve spermanın diğer morfolojik özelliklerinden önce üreme organlarının sistemli bir şekilde muayene edilmesi gereklidir. Yapılan muayene sırasında hayvanların türlere özgü yapısal özelliklerinin yanı sıra olası karşılaşılan patolojik durumlar laboratuvar bulguları ile değerlendirilerek hayvan hakkında karar verilmesi daha doğru olacaktır. Dolayısı ile bu ünitede sırasıyla erkek üreme organları hakkında bilinmesi gerekli temel bilgiler, yapısal özellikleri, şekilleri ve büyüklükleri, erkek üreme organlarının morfolojik muayenesinin nasıl yapılacağı, erkek üreme organlarının fonksiyonel muayene sistematiği ve sıcaklık stresinin erkek üreme organları üzerine olan etkileri ayrıntılı bir şekilde anlatılacaktır.

ERKEK ÜREME ORGANLARININ MORFOLOJİK MUAYENESİ Scrotum ve Funiculus Spermaticus

İnspeksiyon: Gözle yapılan muayene Palpasyon: Elle yapılan muayene

Scrotum testisleri taşıyan, inguinal (kasık) bölgede yerleşik, sarkık ve genellikle simetrik bir organ olarak bulunmaktadır. Hayvan türlerine göre değişmekle birlikte nadiren kıl örtüsü ile kaplı düzgün şekilli ve yumuşak bir yapıdadır. Hareket ettirmek istendiğinde testis üzerinden kolaylıkla hareket ettirilir. Scrotum testisler dışında epididimis, funiculus spermaticus (spermatik kordon) ve musculus cremaster kasını bünyesinde bulundurur. Duvarı dört katmandan oluşmuştur. En dışta deri, onun altında tunica dartos, daha sonra scrotal fasya ve en içte tunica vaginalis katmanlarını içerir. Deri katı testisin sıcaklığının ayarlanmasında da görev alan çok sayıda ter ve yağ bezlerini içermektedir. Tunica dartos katı ise hem muskuler hem de fibroelastik yapıdadır. Scrotal fasya anatomik olarak tunica dartos ile tunica vaginalis arasında zayıf bir bağlantı sağlayacak şekilde bulunur. En iç katman ise tunica albuginea testis ile bağlantı hâlinde bulunur. Scrotumun muayenesi genellikle funiculus spermaticus ile birlikte gerek inspeksiyon, gerekse palpasyonla yapılır. Gerekli görülürse muayene öncesinde hayvanlar bir preaneztezik madde ile sakinleştirilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

63 3

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi Scrotumun palpasyonu yapıldığında ağrısız ve uniform bir deri kalınlığı hissedilir. Koç, teke ve boğaların muayeneleri caudalden (arkadan) aygır, kedi ve köpeklerin muayeneleri ise lateralden (yandan) yapılmalıdır. Scrotumun muayenesinde:

İnguinal fıtık: Kasık boşluğunu çevreleyen kaslarının yırtılması sonucu organların bu kas yırtığından çıkarak deri altında yer almasıdır.

Büyüklüğünün normal sınırlarda olup olmadığı, Yangılı bir durumun bulunup bulunmadığı, Travma sonucu bir yaralanmanın olup olmadığı, Scrotum dokusu ile testis arasında bir adezyonunun (yapışıklık) varlığı ya da yokluğu, Nodül ya da tümöral bir oluşum olup olmadığı, Scrotum derisinin kıllanma, kabuklanma, renk ve pigmentasyon durumu, Sıvı birikimi ve yürümeyi engelleyecek derecede bir şişkinliğin varlığı (özellikle yangı, inguinal fıtık, hidrosel, hematosel ve varicosel) kontrol edilmelidir.

• • • • • • •

Diğer taraftan scrotumun yangılanması durumunda testisin termoregülasyonun bozulacağı ve spermatogenezisin aksaması göz ardı edilmemelidir.

Scrotum ve funiculus spermaticus hastalıkları Hidrosel: Vagina peritonealiste seröz bir sıvının toplanması ile karakterize kistik oluşumlara hidrosel adı verilir.

Varicosel: Funiculus spermaticus ya da pleksus pampiniformis venalarında doğuştan ya da sonradan meydana gelen genişlemelere varicosel adı verilir.

Örnek

Termoregülasyon: Spermatogenesis olayının meydana gelmesi için testislerin bulunduğu ortam sıcaklığının beden ısısından 4-7 °C daha aşağıda tutulmasıdır.

Hematosel: Testisi saran tunica vaginalis içerisinde kan toplanmasına hematosel denir.

•Varicoselin görülme sıklığı yaşa bağlı olarak artış göstermektedir.

Funiculus spermaticus yangısı: Tunica vaginalis ile birlikte funiculus spermaticusun bir veya birkaç fistülle seyreden irinli, hiperplazik ve kronik yangısıdır.

Testis Genel olarak tüm evcil hayvanlarda testisler başlangıçta abdominal boşlukta (karın boşluğu) gelişir. Daha sonra fötal dönemde bir çift olarak abdominal boşluktan scrotuma iner. Tayda (gebeliğin 9-11. ayı), buzağıda (gebeliğin 4,5-5. ayı), kuzu-oğlakta (gebeliğin 80. günü), testisler doğumdan önce scrotuma inerken kedide ve köpekte bu geçiş doğumdan sonraki 10-14. güne kadar uzayabilir. Bu zaman aralıkları normal kabul edilir. Yerleşim olarak testisler boğa, aygır, koç, teke ve köpekte inguinal bölgede domuzda ise perineal bölgede

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

64 4

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

• Spermatozoanın izlediği yolu şekillerle açıklayınız.

Testisin genişliği ve parankim dokunun ağırlığı türe özgü değişmekle beraber sperma üretiminin de bir göstergesidir. Fizyolojik sınırlar içerisinde parankim doku ne kadar ağır, testis genişliği ne kadar büyükse testislerin sperma üretimi ve hayvanın damızlık değerine katkısı o kadar büyüktür. Ancak testis genişliği scrotum üzerinden alınırken doğru ölçü almak için testisler dorsalden scrotumun ventraline doğru itilmeli ve testisin en geniş olan orta kısmı seçilmelidir. Dikkat edilmesi gereken diğer bir konu bu ölçüler alınırken hayvanların pubertasa ulaşmış ve seksüel olarak aktif hayvanlar olması gerekir. Testis genişliği boğalarda ortalama 30 cm, bazı etçi sığır ırklarında ise 36 cm’dir. 30 cm’nin altında bir testis genişliğine sahip boğaların genellikle damızlık olarak kullanılması tercih edilmez. Koçlarda ise testis genişliği küçük ırklarda 28 cm, büyük yapılı ırklarda ise 34 cm’dir. Ancak koçların sezon içinde veya dışında olmaları bu ölçüleri %25-35 oranında etkiler. Her iki testis bütün türlerde simetriktir. Sezon dışında ve genç erkeklerde daha küçük yapıdadır. Mevsimsel olarak kızgınlık gösteren (mevsimsel poliöstrik hayvanlar; kedi, koç, teke ve aygır, mevsimsel monoöstrik hayvan; köpek) türlerin erkeklerinde ırk, yaş, sezon ve yetiştirme yönüne bağlı olarak değişmekle birlikte koç ve tekede 275 g, aygırda 150-300 g, köpekte 11-25 g’dir. Diğer taraftan mevsime bağlı olmadan kızgınlık gösteren boğa ve domuzda ise 350 g’dır.

Örnek

Mevsimsel poliöstrik hayvan: Bazı hayvan türlerinin yılın belirli döneminde birden çok sayıda kızgınlık göstermesidir.

Bireysel Etkinlik

Mevsimsel monoöstrik hayvan: Bazı hayvan türlerinin yılın belirli döneminde sadece bir defa kızgınlık göstermesidir.

bulunur. Düzgün yapılı olan testis tunica albuginea katmanı ile hem çevrelenmiş hem de kendi içinde bölmelere ayrılmıştır. Bu bölmeler çok sayıda kıvrımlı kanalcık sistemini bulundururlar. Bu kanalcık sisteminin en küçüğü 200-250 µm çapında tubuli seminiferi contortidir. Spermatogonia adı verilen erkek eşey hücresinin oluştuğu ana hücreler bu kanalcık sisteminde bulunur. Bu küçük kanalcıklar birleşerek tubuli seminiferi recti adı verilen daha düz ancak daha kalın kanalcık sistemini, bunlarda birleşerek retetestis adı verilen yapıyı oluşturur. Daha sonra retetestis, ductuli efferentes testis olarak ductus epididimise açılır.

•Koç ve tekelerin günlerin kısalmaya başladığı günlerde, aygırların günlerin uzamaya başladığı günlerde, kedi ve köpeklerin ise bahar aylarında seksüel aktivite göstermeleri mevsimsel olarak kızgınlık gösteren hayvanların dönemlerine örnek verilebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

65 5

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi Testisin yapılan muayenesi sırasında: Testislerin scrotum içinde olup olmadığı, Büyüklükleri, şekilleri ve simetrik olarak bulunup bulunmadıkları, Scrotum içerisinde serbest hareket etme kabiliyetleri, Ağrı, şişkinlik veya yangının varlığı kontrol edilmelidir.

• • • •

Bireysel Etkinlik

İnfertilite: Döl tutmama Sterilite: Kısırlık

Bu sistematik muayene sonrasında testisler, testis anomali ve hastalıkları yönünden değerlendirilmelidir. Testis anomali ve hastalıkları infertilite ve steriliteye neden olacağından dolayı bu olguların gözlendiği hayvanlar damızlıkta kullanılmaz.

• Siz de farklı türlerde testis ölçülerini alarak türleri birbirleri ile karşılaştırınız.

Testis anomali ve hastalıkları Criptorchidis Testislerin karın boşluğunda veya inguinal kanalda kalarak scrotuma inmemesi olayına criptorchidism adı verilir. Tek veya çift taraflı olabilir. Nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

Ejakülat: Masaj veya çiftleşme esnasında atılan sperma miktarı

Freemartin hayvan: Hayvan fenotipik olarak dişi olmasına rağmen iç genital organlar ya eksik ya da erkeğe benzer bir gelişim göstermiştir.

• • • •

Bölgesel kasların zayıf olması Funiculus spermaticusun kısalığı veya çevre dokuya yapışması Testislerin ya çok küçük ya da çok büyük olması Anulus inguinalis subperitonealis veya ostium vaginalenin dar olması

Criptorchidli hayvanlarda testosteron salgısının devam etmesine rağmen, testisin bulunduğu sıcaklığının uygun olmamasından dolayı spermatogenesis ya yoktur ya da kesintiye uğramıştır. Ancak libido bu durumdan etkilenmez. Criptorchidism tek taraflı (monoorchidism) ise, bu hayvanlar fertildir ancak türe özgü bulunması gereken sperma yoğunluğu düşüktür. Eğer criptorchidism çift taraflı ise, ejakülatta bulunan sperma oligospermik (normal sınırlarda bulunması gerekenden daha az yoğunlukta spermatozoon bulunması) veya aspermik (spermanın olmaması) özelliktedir. Criptorchidism genellikle aygır, domuz ve bazı köpek ırklarında görülür diğer türlerde görülmesi enderdir. Bu anomali doğuştan ve genellikle kalıtsaldır. Hermafrodismus: Embriyonal gelişim sırasında şekillenen hormonal dengesizlik sonucunda dişilik hormonlarının erkeklik karakterlerini etkilemesi ile ortaya çıkar. Bu tür hayvanlarda iç genital organlar ya eksik ya da dişiye benzer bir gelişim gösterdiği hâlde hayvanın fenotipik görüntüsü ve davranış biçimi erkeğe benzer. Testisler bulunmasına rağmen scrotuma inmemiştir. Bu durum en çok sığır, at ve domuzlarda görülmekle birlikte, farklı cinsiyetteki ikiz eşlerinde rastlanmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

66 6

Örnek

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

•Dişilerde görülen freemartin olgusu da hermafrodismusa benzer bir anomali olarak örneklendirilebilir.

Anorchidism: Testislerin olmaması olgusudur. Synorchidism: Testislerin yapışık olarak bulunması durumudur. Poliorchidism: Testislerin ikiden fazla olmasıdır. Atrofik testis: Testislerin gelişiminin kesintiye uğraması sonucu, olması gerekenden çok daha küçük yapıda bulunmasıdır. Testis hipoplazisi: Testiste germinal hücrelerin az olmasına bağlı olarak germinal doku ve seminifer kanalların gelişmeyerek küçük kalmasıdır. Ektopia testis: Testisin normal olarak bulunması gereken scrotum haricinde, prepusyum, genu büklümü veya perineum bölgesinde deri altında bulunmasıdır. Testis tümörü: Diğer türlere oranla en çok köpeklerde görülen yavaş yavaş büyüme eğiliminde olan interstisyel hücre tümörleri özelliğinde hiperplazik hücre artışıdır. Genellikle ağrısızdır, diğer hayvan türlerinden sırası ile en çok aygırlarda ve boğalarda görülür. İkinci sırada en çok görülen tümör tipi ise seminomatadır. Testis tümörlerinin criptorchidli hayvanlarda görülme sıklığı, sağlıklı olanlara oranla %10 daha fazladır.

Tüberküloz ve Brusellozis bakteri kökenli zoonoz bir hastalıktır.

Testis kisti: Testisin içinde berrak veya süt kıvamına sahip sıvı toplanması olarak karşımıza çıkar. Yumruktan, çocuk başı büyüklüğüne kadar değişen boyutta olabilir. Toplanan sıvının testise basısı sonucunda testis dokusunda dejenerasyona neden olur. Orchitis (testis yangısı): Testiste orta derecede yangıdan, nadiren irinleşme ve nekrotik yıkımlanmaya kadar seyreden doku dejenerasyonudur. Genellikle hastalık etkenlerinin kan yolu ile testise gelmesi sonucu hastalık oluşabildiği gibi bazı durumlarda sistemik bir hastalığın bir komplikasyonu sonucunda da oluşabilir. Orchitis vakalarında özellikle tüberkülozis ve brusellozis göz ardı edilememesi gereken hastalıkların başında gelir. Akut vakalar genellikle tek taraflı ağrı, sıcaklık ve şişkinliğin bulunması gibi yangı belirtileri ile ortaya çıkar. Hayvanda hareket güçlüğü meydana gelir, hatta hasta hayvan bacaklarını açarak yürümek zorunda kalabilir. Kronik orchitislerde ise yangı belirtilerinin azalması, bağ doku kalınlaşması, testisin sertleşmesi ve hacim artışı görülür.

Kapasitasyon: Spermatozoonun hareket ve dölleme yeteneği kazanmasıdır.

Epididimis Ruminantlarda medial yüzden, aygır domuz ve karnivorlarda dorsal yüzden testisleri yarım hilal tarzında sarar. Kanal şeklinde bir organdır. Testislerden gelen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

67 7

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

Örnek

spermatozoon ductus epididimisi takip ederek ductus deferense açılır. Testislerde üretilen spermatozoonun ilk kapasitasyonu burada gerçekleşir.

•Spermatozoa epididimise gelene kadar dölleme yeteneğine sahip değildir.

Kapasitasyon haricinde epididimisin spermatozoonu taşıma, yoğunlaştırma, olgunlaştırma ve depolama gibi görevleri de bulunmaktadır. Fiziksel muayene sırasında ağrı, şişkinlik veya yangının varlığı ve anatomik pozisyonu kontrol edilmelidir.

Epididimis hastalıkları Epididimitis: Epididimisin yangısıdır. Genellikle testis yangısı ile birlikte seyreder. Muayene sırasında ağrı, sıcaklık ve şişkinlik ilk belirlenen bulgular arasındadır. Tek taraflı yangısı fertilite düşüklüğüne, çift taraflı yangısı ise steriliteye neden olur.

Ek Salgı Bezleri Epididimisten sonra spermatozoa ductus deferens yoluyla üretraya ulaşır oradan da penis aracılığı ile ejakülasyonla dışarı atılır. Üretra hem idrarın taşındığı üriner sistemin hem de spermanın taşındığı genital sistemin son kısmını oluşturan ortak bir kanaldır. Üretra boyunca vesicula seminalis, prostat ve cowper (köpekte bulunmaz) adı verilen ek salgı bezleri sıralanmıştır. Bu bezler salgıladıkları salgıyla: • • • •

Spermaya hacim kazandırırlar. Spermatozoonların yaşamaları için uygun ortam sağlarlar. İçerdikleri bazı besin maddeleri sayesinde spermatozonun beslenmesini sağlarlar. Aynı zamanda spermatozonun hareketlerini sınırlandırarak (dekapasitasyon) onun enerjisini gereksiz yere kullanmasını önlerler.

Örnek

Sperma: Erkek eşey hücresi ile birlikte ek salgı bezlerinin salgılarını da içeren ejakülasyonla dışarı çıkarılan sıvıdır.

Spermatozoon: Bir adet erkek eşey hücresi Spermatozoa: Birden fazla erkek eşey hücresi

•Özellikle köpek ve aygırda sperma hacminin büyük bir kısmını prostat bezinin salgısı oluşturur.

Bu bezlerin rektal muayeneleri yapılarak normal yapıları ve büyüklükleri kontrol edilir. Vesicula seminalis düzgün yüzeyli olup aygırlarda diğer türlere oranla daha büyüktür. Ruminantlarda ve domuzda ortası hafif dar ve lobuler bir yapıda bulunur. Prostat bezi ise tüm türlerde üretranın çevresinde loblu bir yapıda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

68 8

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi belirlenir. Aygır prostat bezi büyüklüğü fark edilebilir bir şekilde belirlenirken küçük ruminantların daha yaygın bir hâlde anatomik olarak yerleştiği anlaşılır. Kedi ve köpekte ise üretranın girişinde loblu bir yapıda ve iyi gelişmiş bir şekilde tespit edilir. Cowper bezi ise daha küçük yapıda, hatta ruminantlarda bölgesel kaslar (musculus bulbospongious) tarafından örtülmüştür.

Ek salgı bezleri hastalıkları Bu bezler görevlerini yaparken yangılanabilir veya enfekte olabilirler. Özellikle vesicula seminalis yangısına diğer türlere göre 2 yaşından küçük genç boğalarda daha sık rastlanır. Aygırlarda ve nadiren koçlarda da görülebilir. Vesicula seminalis bezi genellikle peritonitisle birlikte seyrettiği için yangılı olan hayvanlarda çiftleşmede isteksizlik, hareket etmede isteksizlik gibi belirtiler ortaya çıkar. Ancak bezin kesin yangısı spermanın incelenmesi sonucunda pH düşüklüğü ile birlikte motilitenin düşmesi, fruktoz oranının azlığı ve polimorf lökositlerin belirlenmesi ile daha net anlaşılır. Bu durumdaki hayvanların rektal muayeneleri yapıldığında genişlemiş ve loblu bir yapıda, duvarı kalınlaşmış ve ağrılı olarak bez muayene edilebilir. Ancak bazen kronikleşen olgularda bu akut semptomların hafif seyredeceği unutulmamalıdır. Prostat bezinin yangısı olan prostatitis ise, daha çok köpeklerde görülür. Genellikle bakteriyel kökenlidir. Bezin yangılanması genellikle bezin hiperplazisi ile birlikte seyreder. Prostatitis olan hayvanların idrar muayeneleri yapıldığında, idrarda bakteri, kan ve polimorf lökositlere rastlanır. Hayvan sahibinden alınan anamnezde genel belirtiler olmasına rağmen ağrının olmaması ve konstipasyonun (kabızlık) varlığı prostatitisin teşhisine yardımcı olur. Enfeksiyon kökenli yangılar uygun bir antibiyotik ile hiperplazik yangılar ise hormon kullanımı ya da kastrasyon operasyonu yapılarak tedavi edilir.

Penis ve Prepusyum Penis çiftleşme organı olarak da bilinir. Erektil dokunun yapısına bağlı olarak iki farklı tipi vardır. Fibroelastik tip penis; ruminantlarda (boğa, koç, teke) ve domuzlarda görülen flexura sigmoidea adı verilen “S” şeklinde bir kıvrımı da içeren fibroelastik doku yapısındadır. Vasküler tip penis; aygır, kedi ve köpeklerde bulunan daha yoğun damarlaşma yapısına sahip penis tipidir. Smegma: Prepusyum içinde bulunan döküntü epitel hücrelerinin yağ bezlerinin salgıları ile karışarak oluşturduğu kötü kokulu içerik

Anatomik olarak penis üç bölümde incelenir. Vücuda bağlanan kısmı radix penis orta kısım corpus penis ve serbest olan uç kısım ise glans penis olarak adlandırılır. Glans penis domuzlarda az gelişmiş, ruminantlarda küçük bir yastık, aygırlarda ise geniş bir mantar şeklindedir. Üretranın penis içerisinde bulunan bölümü ise ruminatlarda ventral, aygırlarda ise sentral (merkezden) seyir göstererek dışarı açılır. Prepusyum ise, insanlarda sünnet derisi olarak adlandırılan, deri invaginasyonu sonucu şekillenmiş, penisin ereksiyonu dışında içinde bulunduğu kılıftır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

69 9

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi Penis ve prepusyumun muayenesinde: • • • • • •

Organların anatomik olarak normal yapıda olup olmadıkları, Smegmanın bulunup bulunmadığı, Yangılı ve akıntılı bir durumun varlığı, Ereksiyon anında penisin prepusyumdan dışarı çıkıp geri dönüş sırasında bir engelin varlığı, Travma sonucu bir yaralanmanın olup olmadığı, Nodül ya da tümöral bir oluşum olup olmadığı belirlenmelidir.

Penis ve prepusyum anomali ve hastalıkları Aplasia penis: Penisin olmamasıdır. Penis Hipoplazisi: Penisin anatomik olarak olması gereken boyutlarından daha küçük olmasıdır. Penis dublex: Penisin çift başlı olmasıdır. Sinus bifida: Penisin ikiye ayrılması olgusudur. Penis frenilumu: Glans penisin düz olmayıp geriye doğru kıvrık olmasıdır. Retroflexio penis: Penisin scrotumun arka kısmında cauda ventral bir doğrultuda bulunmasıdır. Balanitis: Glans penisin yangısıdır. Penis felci: Mekanik bir neden olmaksızın penisin retraksiyonunun (geri çekilme) yapılamamasıdır. Suni vajina: Vajinanın doğal özellikleri taklit edilerek, erkek hayvanlardan sperma almak amacı ile kullanılan malzemedir.

Aplasia preputi: Prepusyumun olmamasıdır. Postitis: Prepusyumun yangısıdır. Phimosis: Postitis, yara, tümör ve sikatrisyel daralma gibi nedenlerden dolayı prepusyum deliğinin penisin prepusyum dışına çıkmasına izin vermeyecek şekilde daralmasıdır. Paraphimosis: Prepusyum dışına çıkmış penisin daralmış prepusyum deliği nedeni ile tekrar yerine dönememesi ve basınca uğrayarak boğulmasıdır.

ERKEK ÜREME ORGANLARININ FONKSİYONEL MUAYENESİ Cinsel İstek (Libido Seksüalis) Erkek hayvanların çiftleşme isteği gösterme davranışlarına libido seksüalis adı verilir. Fizyolojik olarak aktif hayvanlar türe özgü değişen davranış biçimleri ile dişilerine ya da alıştırılmaları durumunda suni vajinaya ilgi gösterirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

70 10

Örnek

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

•Erkek hayvanların çiftleşme öncesi çıkardığı sesten dişiye yaklaşımına kadar uzanan bir seri davranış biçimi libido seksüalisin göstergesidir.

Hayvanların çiftleşme isteği genel hastalık dışında mevsim, yaş, tecrübe ve yönetimsel faktörlerden etkilenebilir. Bu nedenle libido seksüalis kontrol edilirken bu hususlara dikkat edilmeli, aşağıda belirtilen konulara uyulmalıdır: Hayvanlar alışkın oldukları ortamda olmalıdır. Muayene ortamı sessiz ve sakin olmalıdır. Ortam kalabalık olmamalıdır. Uygun bir fantom ya da kızgın bir dişi bulunmalıdır. Zemin kaygan olmamalıdır. Tavan alçak olmamalıdır. Dişi veya kullanılan fantom çok büyük olmamalıdır. Özellikle genç erkekler, yaşlı ve sürü lideri erkeklerden etkileneceği için onların yanında denenmemelidir.

Çiftleşme Yeteneği (Potensia Gondi) Hayvanların çiftleşmeleri ve sperma alma sırasında bir refleks arkı şeklinde uyarım, penisin ereksiyonu, dişinin ya da fantomun kavranması, doğal veya suni vajinanın aranması, yüklenme, ejakülasyon, inme ve penisin retraksiyonu olaylarının gerçekleşmesi gerekir. Eğer bu olaylar zinciri gerçekleşmezse çiftleşme meydana gelmez ve sperma alınamaz. Çiftleşme yeteneği olmayan hayvanlarda, yukarıda bahsedilen üreme organları hastalıkları yanında, genel bir enfeksiyon tablosu ve ayak hastalıkları düşünülmelidir.

Dölleme Yeteneği (Potensia Generandi) Bir erkek hayvanın damızlık olarak kullanılması için önceden gerekli androlojik muayenelerinin yanı sıra spermanın da laboratuvar ortamında makroskopik ve mikroskobik kontrollerinin yapılması gerekir. Fizyolojik olarak hiçbir problemi bulunmayan pek çok hayvanda spermadan kaynaklanan dölleme yeteneğinin olmayacağı unutulmamalıdır. Dölleme yeteneğinin ortaya konduğu spermanın muayenesine ayrıntılı olarak hayvanlardan spermanın alınması ve değerlendirilmesi ünitesinde değinileceği için bu ünitede ayrıca anlatılmayacaktır.

Örnek

Makroskopik: Gözle yapılan muayene Mikroskopik: Mikroskop kullanılarak yapılan muayene

• • • • • • • •

•Spermanın kitle hareketinin ve spermatozoa motilitesinin belirlenmesi dölleme yeteneğine örnek gösterilebilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

71 11

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

ERKEK HAYVANLARDA SICAKLIK STRESİ

Testosteron: Erkeklerde spermatogenesisde görev alan androjen hormonlardan birisidir.

Damızlık hayvanların ısı stresine maruz kalması, scrotumun dolayısı ile testislerin ısınmasına neden olmaktadır. Scrotum ısısının artması, sperma üretimi ile doğrudan ilişkilidir. Artan ısıya bağlı olarak erkek eşey hücresi olan spermatozoon üretiminde (spermatogenesis) görev alan enzim sisteminin baskı altında kalması ya da zarar görmesi sonucunda sperma üretim mekanizmasının etkilendiği bilinmektedir. Enzim sisteminin görevini yapamamasının ana nedeni, kan akımını durdurarak karbonik asit gazının birikmesi ve enzim eksikliği olduğu söylenmektedir. Doğal olarak bu mekanizmada meydana gelen aksamalar sonucunda spermatozoon üretiminde doğrudan görev alan hormonların (androgenler) üretimi aksamakta spermatozoa üretimi sırasında bu hücrelerin olgunlaşması engellenmektedir. Spermatogenesisin gerçekleşmesi için testislerin bulunduğu ortamdaki ısısının normal abdominal boşluktaki beden ısısına göre 4-7 °C daha düşük olması gerekir. Bu ısı farkı anatomik olarak bazı oluşumlar tarafından sağlanmaktadır. Termoregülasyon adı verilen testis sıcaklığının ayarlanmasında görev alan oluşumlar şunlardır: • • •

Örnek



Otonom Sinir Sistemi: Organların istem dışı çalışmasını kontrol eden merkezi sinir sisteminin bölümüdür.

Scrotum Testisin tunica dartos katmanı Testise gelen arter ve testisten çıkan venaların oluşturduğu plexus pampiniformis adı verilen damar ağı Musculus cremaster kası

•Sıcak havalarda scrotumun testislerle birlikte aşağı sarkması, soğuk havalarda vücuda daha yakın yer alması testisin termoregülasyonuna örnek olarak söylenebilir.

Sıcaklık reseptörleri genellikle vücut yüzeyinde, kalpte, kan damarlarında ve sindirim sisteminde bulunmaktadır. Fizyolojik olarak beden sıcaklığı optik thalamusta bulunan merkezin hormonal ve sinir sisteminin otonomik kontrolü altındadır. Isı stresi altında kalınsa dahi bu stres, damarları genişletilerek sindirim sisteminde yağ yakılarak ya da titreme yoluyla beden sıcaklığı düşürülerek ayarlanır. Diğer taraftan, genellikle sığırlar ter bezleri son derece gelişmiş hayvanlardır. Vücut sıcaklığının düzenlenmesi aynı zamanda terleme yoluyla da sağlanır. Sığırların yüksek nemli ortamdaki stres düzeyi insana benzer şekilde oldukça yüksektir. Özellikle 20 °C'den daha yüksek sıcaklıktaki ortamlarda bulunduklarında, solunum hızı artar ve solunum derinliği azalır bunu takiben vücut ısısında artış görülür. Bu durumda hayvanlar, vücut sıcaklığının yükselmesini önlemek için içme suyu alım miktarını arttırırken kaba ve kesif yem alımını azaltır. Yem maddelerinin alımının azalmasına bağlı olarak yem parçacıklarının uzun süre sindirim sisteminde kalmasıyla, yem yeme miktarı daha da azalır. Öte yandan kan bileşenlerinin veya hormon yoğunluklarının vücut sıcaklığının artmasına bağlı değişimi aynı zamanda üreme fonksiyonunun azalmasına da neden olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

72 12

Bireysel Etkinlik

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

• Siz de sıcak ve soğuk havalarda testislerin durumunu gözleyerek termoregülasyon hakkında bilgi dağarcığınızı tazeleyiniz. • Kastrasyon sonrası scrotum, funiculus spermaticus ve testisin yapısını inceleyerek termoregülasyonda görev alan yapıları ayrıntılı olarak belirleyiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

73 13

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

Özet

•ERKEK ÜREME ORGANLARININ MUAYENESİ •ERKEK ÜREME ORGANLARININ MORFOLOJİK MUAYENESİ •Scrotum ve Funiculus Spermaticus •Scrotum inguinal bölgede yerleşik testisler dışında epididimis, funiculus spermaticus (spermatik kordon) ve musculus cremaster kasını bünyesinde bulundurur. •Scrotumun muayenesinde: • Büyüklüğünün normal sınırlarda olup olmadığı, • Yangılı bir durumun bulunup bulunmadığı, • Travma sonucu bir yaralanmanın olup olmadığı, • Scrotum dokusu ile testis arasında bir adezyonunun varlığı ya da yokluğu, • Nodül ya da tümöral bir oluşum olup olmadığı, • Scrotum derisinin kıllanma, kabuklanma, renk ve pigmentasyon durumu, • Sıvı birikimi ve yürümeyi engelleyecek derecede bir şişkinliğin varlığı kontrol edilmelidir. •Scrotum ve funiculus spermaticus hastalıkları • Hidrosel: Vagina peritonealiste seröz bir sıvının toplanması ile karekterize kistik oluşumlara hidrosel adı verilir. • Hematosel: Testisi saran tunica vaginalis içerisinde kan toplanması olgusudur. • Varicosel: Funiculus spermaticus ya da pleksus pampiniformis venalarında doğuştan ya da sonradan meydana gelen genişlemelere varicosel adı verilir. • Funiculus spermaticus yangısı: Tunica vaginalis ile birlikte funiculus spermaticusun bir veya birkaç fistülle seyreden irinli, hiperplazik ve kronik yangısıdır. •Testis •Genel olarak tüm evcil hayvanlarda başlangıçta abdominal boşlukta gelişir daha sonra fötal dönemde bir çift olarak abdominal boşluktan scrotuma inerler. Yerleşim olarak testisler boğa, aygır, koç, teke ve köpekte inguinal bölgede; domuzda ise perineal bölgede bulunur. •Yapılan muayene sırasında: • Testislerin scrotum içinde olup olmadığı, • Büyüklükleri, şekilleri ve simetrik olup olmadığı, • Scrotum içerisinde serbest hareket etme kabiliyeti, • Ağrı, şişkinlik veya yangının varlığı kontrol edilmelidir. •Testis anomali ve hastalıkları •Criptorchidism: Testislerin karın boşluğunda veya inguinal kanalda kalarak scrotuma inmemesi olayına denir. •Hermafrodismus: Embriyonal gelişim sırasında hormonal dengesizlik sonucunda dişilik hormonlarının erkeklik karakterlerini etkilemesi ile ortaya çıkan bir anomalidir. • Anorchidism: Testislerin olmaması olgusudur. •Synorchidism: Testislerin yapışık olarak bulunmasıdır. •Poliorchidism: Testislerin ikiden fazla olmasıdır. •Atrofik testis: Testislerin olması gerekenken çok daha küçük yapıda bulunmasıdır. •Testis hipoplazisi: Testiste germinal hücrelerin az olmasına bağlı olarak germinal doku ve seminifer kanalların gelişmeyerek küçük kalmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

74 14

Özet(devamı)

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

•Ektopia testis: Testisin normal olarak bulunması gereken scrotum haricinde prepusyum, genu büklümü veya perineum bölgesinde deri altında bulunmasıdır. •Testis tümörü: Testislerde hiperplazik hücre artışıdır. •Testis kisti: Testiste sıvı toplanmasıdır. • Orchitis: Testis dokusunun yangısıdır. •Epididimis •Yarım hilal şeklinde testisi saran kanal şeklinde bir organdır. Fiziksel muayene sırasında ağrı, şişkinlik veya yangının varlığı ve anatomik pozisyonu kontrol edilmelidir. •Epididimis hastalıkları •Epididimitis: Epididimisin yangısıdır. •Ek Salgı Bezleri •Üretra boyunca vesicula seminalis, prostat ve cowper adı verilen ek salgı bezleri sıralanmıştır. Bu bezler salgıladıkları salgıyla: •Spermaya hacim kazandırırlar. •Spermatozoonların yaşamaları için uygun ortam sağlarlar. •İçerdikleri bazı besin maddeleri sayesinde spermatozonun beslenmesini sağlarlar. •Aynı zamanda spermatozonun hareketlerini sınırlandırarak (dekapasitasyon) onun enerjisini gereksiz yere kullanmasını önlerler. •Ek salgı bezleri hastalıkları •Bu bezler görevlerini yaparken yangılanabilir veya enfekte olabilirler. Bezlerin yangılanması genellikle bezin hiperplazisi ile birlikte seyreder. •Penis ve Prepusyum •Penis çiftleşme organı olarak da bilinir. Erektil dokunun yapısına bağlı olarak iki farklı tipi vardır. Fibroelastik tip, ruminantlarda (boğa, koç, teke) ve domuzlarda; vasküler tip; aygır, kedi ve köpeklerde bulunur. •Prepusyum ise deri invaginasyonu sonucu şekillenmiş, penisin ereksiyonu dışında içinde bulunduğu kılıftır. •Penis ve prepusyumun muayenesinde: •Organların anatomik olarak normal yapıda olup olmadıkları, •Smegmanın bulunup bulunmadığı, •Yangılı ve akıntılı bir durumun varlığı, •Ereksiyon anında penisin prepusyumdan dışarı çıkıp geri dönüş sırasında bir engelin varlığı, •Travma sonucu bir yaralanmanın olup olmadığı, •Nodül ya da tümöral bir oluşum olup olmadığı belirlenmelidir. •Penis ve prepusyum anomali ve hastalıkları •Aplasia penis: Penisin olmaması. •Penis Hipoplazisi: Penisin anatomik olarak olması gereken boyutlarından daha küçük olması. •Penis dublex: Penisin çift başlı olması. •Sinus bifida: Penisin ikiye ayrılması olgusudur. •Penis frenilumu: Glans penisin geriye doğru kıvrık olmasıdır. •Retroflexio penis: Penisin scrotumun arka kısmında cauda ventral bir doğrultuda bulunmasıdır. •Balanitis: Glans penisin yangısıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

75 15

Özet(devamı)

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

•Penis felci: Mekanik bir neden olmaksızın penisin geriye çekilememesidir. •Aplasia preputi: Prepusyumun olmamasıdır. •Postitis: Prepusyumun yangısıdır. •Phimosis: Prepusyum deliğinin penisin dışına çıkmasına izin vermeyecek şekilde daralmasıdır. •Paraphimosis: Prepusyum dışına çıkmış penisin daralmış prepusyum deliği nedeni ile tekrar yerine dönememesi ve basınca uğrayarak boğulmasıdır. •ERKEK ÜREME ORGANLARININ FONKSİYONEL MUAYENESİ •Cinsel İstek (Libido Seksüalis) •Erkek hayvanların çiftleşme isteği gösterme davranışlarına libido seksüalis adı verilir. •Çiftleşme Yeteneği (Potensia Gondi) •Hayvanların çiftleşmeleri ve sperma alma sırasında bir refleks arkı şeklinde uyarım, penisin ereksiyonu, dişinin ya da fantomun kavranması, doğal veya suni vagenin aranması, yüklenme, ejakülasyon, inme ve penisin geri çekilmesi olayları çiftleşme yeteneği olarak incelenir. •Dölleme Yeteneği (Potensia Generandi) •Bir erkek hayvanın damızlık olarak kullanılması için spermanın makroskopik ve mikroskobik kontrollerinin yapılarak dölleme yeteneği ortaya konulmalıdır. •ERKEK HAYVANLARDA SICAKLIK STRESİ •Artan ısıya bağlı olarak spermatogenesiste görev alan enzim sisteminin baskı altında kalması ya da zarar görmesi sonucunda sperma üretim mekanizmasının etkilenmesidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

76 16

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdaki organ ya da yapılardan hangisi scrotum içinde yer almaz? a) b) c) d) e)

Epididimis Testis Funiculus spermaticus Musculus cremaster kası Penis

2. Funiculus spermaticus ya da pleksus pampiniformis venalarında doğuştan veya sonradan meydana gelen genişlemelere ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Hidrosel Varicosel Hematosel Termoregülasyon Smegma

3. Testislerin karın boşluğunda veya inguinal kanalda kalarak scrotuma inmemesi olayına ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Criptoorhidism Varicosel Hematosel Hermafrodit Anorchidism

4. Testisin yangısına ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Prostatis Vesiculitis Postitis Orşitis Balanitis

5. Erkek eşey hücresi olan spermatozoa hangi organda depolanır? a) b) c) d) e)

Testis Prostat Ductus deferens Epididimis Vesicula seminalis

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

77 17

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi 6. Aşağıdaki organlardan hangisi köpekte bulunmaz? a) b) c) d) e)

Vesicula seminalis bezi Prostat bezi Cowper bezi Üretra Vasküler tip penis

7. Penis doku olarak incelendiğinde aşağıdaki türlerden hangisinde farklı yapıdadır? a) b) c) d) e)

Aygır Boğa Teke Koç Domuz

8. Prepusyum deliğinin penisin prepusyumun dışına çıkmasına izin vermeyecek şekilde daralmasına ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Penis frenilimu Apasia penis Phimosis Paraphimosis Penis felci

9. Libido seksüalis belirlenirken aşağıdaki şartlardan hangisi uygun değildir? a) b) c) d) e)

Ortamın kalabalık olmaması Zeminin kaygan olmaması Dişi veya kullanılan fantom çok büyük olmaması Uygun bir fantom ya da kızgın bir dişinin bulunması Genç erkeklerin yaşlı ve sürü lideri erkeklerin yanında denenmesi

10. Aşağıdaki yapılardan hangisi testisin termoregülasyonunda rol almaz? a) b) c) d) e)

Testisin tunica dartos katmanı Epididimis Musculus cremaster kası Plexus pampiniformis adı verilen damar ağı Scrotum

Cevap Anahtarı 1.e, 2.b, 3.a, 4.d, 5.d, 6.c, 7.a, 8.c, 9.e, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

78 18

Erkek Üreme Organlarının Muayenesi

YARARLANILAN KAYNAKLAR Feldman, E.C., Nelson, R.W. (2004). Canine and feline endocrinology and reproduction (3 Edition). Missouri: Elsevier. King, G.J. (1993). Reproduction in domecticated animals (9. Edition). Amsterdam: Elsevier Science Publihers. Noakes, D.E., Parkinson T. J., England G. J. W., Arthur, G. H. (2001). Veterinary reproduction and obstetrics (8. Edition). Edinburg: Elsevier Science. Samper, J.C., Pycock, J. F., Mckinnon, A. O. (2007). Current Terapy in equine reproduction. Missouri: Elsevier. Samsar, E., Akın, F. (2002). Özel cerrahi (2 Baskı). Malatya: Medipres. Sasaki, K. (2004). Artificial insemination manuel for cattle (Revised Edition). Tokyo: JICA. Yıldız, S., Güngör, Ö., Tuncer, P. B., Taşdemir, U., Erol, H., Kaçar, C., Bucak M.N. (2009). Ankara tekelerinde uzun etkili GnRH analoğu desorelinin seksüel aktivite üzerine etkileri. Kafkas Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dergisi, 15(1); 95-101.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

79 19

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

HAYVANLARDA SPERMA KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

• Sperma Kalitesinin Tanımı ve Önemi • Doğrudan Erkek Hayvana Bağlı Olan Faktörler • Doğrudan Erkeğe Bağlı Olmayan Yönetimsel ve Çevresel Şartlara Bağlı Faktörler • Sperma Alma Sürecinde Erkeğe ve Spermaya Yapılan İşlemlere Bağlı Faktörler

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Damızlık hayvanlarda sperma kalitesinin tanımı ve döl verimindeki önemi kavrayabilecek, • Doğrudan erkeğe bağlı sperma kalitesini etkileyen faktörler, doğrudan erkeğe bağlı olmayan faktörler, ayrıca sperma alma sırasında erkeğin ve spermanın maruz kaldığı durumlardan kaynaklı faktörlerin sperma kalitesi üzerine etkisi anlayabilecek, • Sonuç olarak hayvanlarda sperma kalitesinden kaynaklı döl verimi düşüklüğünün önlenmesi yönünde ön bilgi ve fikir sahibi olabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Yavuz ÖZTÜRKLER

ÜNİTE

5

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

Sperma KalitesininTanımı

Sperma Kalitesinin Tanımı ve Önemi

Sperma Kalitesinin Dölverimindeki Önemi

HAYVANLARDA SPERMA KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Yaş

Doğrudan Erkek Hayvana Bağlı Olan Faktörler

Irk Skrotal Testis Çevresi

Genel Sağlık Durumu

Beslenme Ortam Isısı

Mevsim ve Işık Döngüsü

Doğrudan Erkeğe Bağlı Olmayan Yönetimsel ve Çevresel Şartlara Bağlı Faktörler

Stres Sperma Alma Sıklığı

Sperma Alma Yöntemi Diğer Faktörler Hijyen

Sperma Alma Sürecinde Erkeğe ve Spermaya Yapılan İşlemlere Bağlı Faktörler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

Erkeğin Hazırlanması ve Sperma Alma İşlemi

Isı Değişiklikleri, Güneş Işığı ve Nem

2 81

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

GİRİŞ

Örnek

Sperma kalitesi deyince, spermanın yoğunluğu, motilitesi, morfolojisi ve canlılık durumu anlaşılmalıdır.

Hayvanlardan elde edilen verim özellikleri ekonomik açıdan oldukça önem taşımaktadır. Bu verim özellikleri içerisinde döl verimi büyük öneme sahiptir. Döl verimi yavru üretebilme yeteneğidir ve “fertilite” olarak tanımlanır. Hayvanlarda verim kayıpları içerisinde döl verimi kayıpları önemli bir yer tutmaktadır. Sürdürülebilir bir hayvancılık için kârlı bir hayvancılık yapmak gerekir. Bu nedenle sürüdeki döl verimi oranlarını kabul edilebilir sınırlar içinde tutmak çok önemlidir. Çünkü döl verimi olmadan diğer hayvansal verimlerin olması beklenemez. Dolayısıyla hayvanlarda aranan verim özellikleri içerisinde döl verimi de önemle dikkate alınması gereken bir faktördür. Gebelik erkek ve dişinin normal üreme özelliklerine sahip olması ile mümkündür. Erkeğin sahip olması gereken üreme özelliklerinin başında sperma kalitesi gelmektedir. Erkeklerde döl verimi oranının normal sınırlar içerisinde olması büyük ölçüde sperma kalitesine bağlıdır. Bir erkekte üreme organları ve diğer özellikleri normal olsa da, eğer sperma kalitesi iyi değilse bir dişiyi gebe bırakamaz. Döl verimi bozukluğu ve düşüklüğüne “infertilite” denir. Döl verimi sorunu olmayan ve bir dişiyi sorunsuz bir şekilde gebe bırakabilen erkeğe ise “fertil erkek”, gebelik oluşturamayan erkeğe ise “infertil erkek” denir. Eğer bir hayvan sürüsü veya topluluğunda döl verimi düşükse hem erkeğin hem de dişinin üreme özellikleri muayene edilmeli ve ölçülmelidir.

•Bir erkekte cinsel istek, aşım yapma yeteneği ve üreme organlarında işlevsel yapı yeterli olabildiği hâlde dişiyi gebe bırakamayabilir. Bu durumda akla ilk gelebilecek sorun sperma kalitesinde düşüklük olabileceğidir.

SPERMA KALİTESİNİN TANIMI VE ÖNEMİ Sperma Kalitesinin Tanımı Sperma kalitesi hakkında bilgi vermeden önce spermanın tanımını yapmak gerekir. Sperma: Erkek memelilerde ve kanatlılarda cinsel uyarılma ile sperma boşalması (ejakülasyon) sonucu ortaya çıkan sıvısal bir salgıdır, “meni” olarak da ifade edilebilir. İçinde erkek üreme hücresi spermler ve eklenti üreme bezlerinin salgıları (seminal plazma) bulunur. Erkeklerde döl verimi kabiliyetini ölçmek için yapılması gereken incelemelerden birisi de spermanın değerlendirilmesi ve spermanın muayenesidir. Spermanın değerlendirmesinin amacı, spermin dölleme yeteneğini tahmin etmek için spermaya ait ölçülebilir özellikleri bulmaktır. Son yıllarda çok farklı yöntemler kullanılarak sperma değerlendirilmeye çalışılmış ancak pratikte kullanmak için sadece birkaç yöntem kabul edilmiştir. Bu çalışmaların çoğu ışık mikroskobu kullanılarak yapılmıştır. Sperma kalitesini anlamak için klasik sperm özellikleri olan sperm konsantrasyonu (yoğunluğu), motilite, morfoloji ve canlılık Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

3 82

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler değerlerini ölçmek gerekir. Bu değerlerin normal veya normal değerlerin üstünde olması sperma kalitesinin iyi olduğunu gösterir. Buradan da anlaşılacağı üzere sperma kalitesi deyince spermanın yoğunluğu (1 ml’de bulunan sperm sayısı), motilitesi (ileri yönde hareket eden spermlerin oranı), morfolojisi (yapısal bütünlük) ve canlılık durumu anlaşılmalıdır.

Sperma Kalitesinin Döl Verimindeki Önemi

DOĞRUDAN ERKEK HAYVANA BAĞLI OLAN FAKTÖRLER Yaş Boğa uygun bir yaşta sperma alma ve çiftleştirmede kullanılmalıdır. Damızlığa alınan boğanın üreme organlarının yeterli ölçüde gelişmesi gerekir. Bu nedenle boğalar genellikle 18 aylıkken damızlığa alınırlar. Aygırlarda yaşla birlikte sperma kalitesi de değiştiği için 3 yaşından itibaren doğal aşımda aygır başına düşen kısrak sayısı da değişmektedir.

Örnek

3 yaşın altındaki aygırlarda da sperma kalitesinin zayıf olduğu bildirilmektedir. Keza, mandalarda da yaşın sperma kalitesi üzerine etkili olduğu rapor edilmiştir.

•Sperma kalitesi erkeğin yaşına göre değişir.Boğalarda 3 yaşından itibaren sperma verimi artarken ileri yaşlarda azalır. Üç yaşında bir aygıra düşen kısrak sayısı 20-25 olurken 7 yaşında 45-55 adet olabilmektedir.

Örnek

Sperma kalitesi değerlendirilmeden damızlık bir erkek ve sperması suni tohumlama veya doğal aşım için kullanılmamalıdır.

Sperma kalitesi doğal çiftleşmeden ziyade suni tohumlama uygulamaları için daha çok önem taşımaktadır. Çünkü olumsuz sperma kalitesi suni tohumlama yöntemi ile sürü döl verimini olumsuz yönde daha fazla etkileyebilmektedir. Kaliteli damızlık seçiminde erkeğe yapılması gereken muayenelerde sperma muayenesi en başta yapılması gereken önemli muayenelerden birisidir. Çünkü sperma kalitesi sperma muayeneleri ile anlaşılabilmektedir. Bununla birlikte, sperma kalitesinin değerlendirilmesi hayvan yetiştiriciliğinde ve damızlık seçiminde büyük önem taşır. Çünkü erkeklerde üreme yetenekleri açısından yapılan diğer muayenelerden normal değerler elde edilse bile, sperma muayenelerinden elde edilen özelliklerin herhangi birinden elde edilen kötü ve zayıf değerler dölleme yeteneğini ve döl verimini olumsuz etkilemektedir. Sperma kalitesi değerlendirilmeden damızlık bir erkeğin kendisi ve sperması, suni tohumlama veya doğal aşım için kullanılmamalıdır.

•Aygırlarda 11 yaşından sonra anormal sperm sayısı artmaktadır. On dört yaşından sonra aygırların faydalı ve verimli üreme yaşının sonuna geldiği kabul edilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

4 83

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

Irk Evcil ve çiftlik hayvanlarında sperma kalitesi ırklara göre değişebilmektedir. Ancak vahşi hayvanlardan çitalarda böyle bir durum olamamaktadır.

Evcil ve çiftlik hayvanlarında sperma kalitesi ırklara göre değişebilmektedir. Boğa ve mandalarda sperma kalitesi ırklara göre etkilenmektedir. Kediler dünyasında ırkın sperma kalitesi üzerinde etkileri ile ilgili ilginç sonuçlar elde edilmiştir. Çitalarda anormal sperm oranı evcil kedilere göre oldukça fazla bulunmuştur. İlginçtir ki çita ırkları arasında sperma kalitesi yönünden fark görülmemiştir. Horozlarda sperma kalitesinin özellikle sperm yoğunluğu, sperm hareketliliği, sperm hacmi, yapısal bozuklukları ve canlılığı açısından ırklara göre değişiklik olduğu tespit edilmiştir. Koç ırkları arasında da sperma kalitesi açısından farklılıklar bulunabilmektedir. Öyle ki spermadaki sodyum, klor, fosfor potasyum, kalsiyum ve magnezyum miktarları bile ırklara göre değişebilmektedir.

Örnek

Aygırlarda pH dışında birçok sperma özelliği ırklara göre değişmektedir. Dolayısıyla sperma kalitesi ırklara göre farklılık gösterebilmektedir. Örneğin; büyük hacimli sperma veren aygırlarda fazla miktardaki jel kısmın spermadan tamamen ayrılması zor olduğundan sperma kalitesini düşürmektedir.

•Sperma kalitesinde önemli bir özellik olan sperm sayısı Arap aygırlarında Pony'lere göre daha yüksek olurken ölü sperm sayısı daha düşük kaydedilmiştir.

Skrotal Testis Çevresi

Örnek

Eğer bir boğanın genç iken skrotal testis ölçüleri normal sınırlar içinde değilse, sperma kalitesinde oluşan bozukluk ileri yaşlarda düzelme göstermez.

Skrotal testis ölçüleri ve büyüklükleri sperma kalitesini belirlemede önemli ipucu verir. Genç boğalarda testis ölçüleri ileriki yaşamlarındaki döl verimi kabiliyetini tahmin etmede önemli bir faktör olarak göz önünde bulundurulmaktadır. Eğer bir boğanın genç iken skrotal testis ölçüleri normal sınırlar içinde değilse sperma kalitesinde oluşan bozukluk ne yazık ki ileri yaşlarda düzelme göstermez. Skrotal testis çapı büyük olan boğaların sperm hücresi sayısının daha fazla olduğu saptanmıştır. Aygırlarda normal skrotal genişlik (çap) 913 cm arasında değişmekle birlikte ergin bir aygırda 8-12 cm’dir. Koçlarda testis büyüklüğü ile sperm üretimi arasında belirgin bir ilişki olduğundan testiste küçülmeye neden olan hastalıklar ve bozukluklar sperma kalitesini de olumsuz etkilemektedir.

•Skrotal testis çevre ölçüsü 30 cm’den az olan erişkin boğalarda sperma kalitesi de düşük olmaktadır .

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

5 84

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

Genel Sağlık Durumu Erkek hayvanın testisleri ve ilişkili olduğu oluşumlarda gerek doğuştan getirdiği anormallikle gerekse klinik olarak genel sağlığı bozulduğunda libidosunda (cinsel isteği) ve sperma kalitesinde önemli ölçüde problemler gözlenmektedir. Koçlarda testisteki toplardamar ağında genişleme sonucunda testiste oluşan kan dolaşımı bozukluğu ve ısı düzenleme sistemindeki aksaklıkla kendini belli eden “varikosel” olgusu sperm oluşumunda aksamalara, spermin yapısal bütünlüğünde ve canlılığında bozukluklara neden olabilmektedir. Boğanın klinik olarak genel sağlığı bozulduğunda libidosunda (cinsel isteği) ve sperma kalitesinde önemli ölçüde azalma olmaktadır. Boğalarda özellikle ayak hastalıkları, tırnak bozuklukları, yara vb. durumlarda ortaya çıkan ağrı nedeniyle sperma hacminde azalma meydana gelebilmektedir. Değişik yaş gruplarındaki aygırlar gün içinde olumsuz ısı stresi koşullarında bir saate kadar testis içindeki ısıyı 30-32 C arasında tutabilmektedir. Ancak testiste ısı düzenleyici mekanizmayı bozan çekici kaslarda veya testis kesesinde bir anormal durum varsa bu mekanizma bozulmakta ve sperm oluşum süreci olumsuz etkilenmektedir. Bu da sperm kalitesini bozmaktadır.Öte yandan aygırlarda aşım sezonunda uygun bir sperma kalitesi için ayak bakımı iyi yapılmalıdır. Aygırlarda kurumuş ve çatlamış tırnaklar aşım kalitesi ve sperma kalitesini olumsuz etkiler.

Örnek

Köpeklerde zayıf veya azalan sperma kalitesi; hormonal dengesizlik, bazı ilaçlar veya tedaviler, sistemik enfeksiyon kaynaklı ateş ve testis kökenli sayısız hastalıklardan kaynaklanabilmektedir.

•Boğalarda ve aygırlarda ayak hastalıkları, tırnak bozuklukları, yara vb. durumlarda ortaya çıkan ağrı nedeniyle sperma hacminde ve sperm sayısında azalma meydana gelebilmektedir. Bu sperma kalitesini düşürmektedir.

DOĞRUDAN ERKEĞE BAĞLI OLMAYAN YÖNETİMSEL VE ÇEVRESEL ŞARTLARA BAĞLI FAKTÖRLER Beslenme Döl verimi ile ilişkili olan faktörler arasında en önemlisi beslenmedir. Protein ve enerji yönünden yetersiz beslenen hayvanlarda sperma kalitesinde düşme görülmektedir.

Özellikle boğa, aygır ve koçlarda sperma kalitesi ve döl verimi ile doğrudan ilişkili faktörler içinde en önemlisi beslenmedir. Protein ve enerji açısından dengesiz ve yetersiz beslenme hayvanlarda sperma kalitesinde düşmeye ve döl veriminde azalmalara neden olmaktadır. Damızlık boğaların kesif yemindeki protein oranı %12-20 arasında olursa gerekli protein oranı karşılanabilmektedir. Öte yandan yemdeki mineral madde ve vitamin düzeyleri eksik olduğunda sperma kalitesinde azalma oluşabilmektedir. Damızlık boğalarda yemlerin ve silajın kaliteli olmasına dikkat edilmelidir. Bozuk ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

6 85

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler küflü yem ve silajlar sindirim sisteminde problemlere neden olmakta, sperma kalitesini bozmaktadır.

Kedilerde de normal sperma kalitesi elde etmek için dengeli beslenme şarttır. Kediler için karşılaştırmalı veriler olmamasına rağmen A ve E vitaminlerinin diğer memelilerde olduğu gibi kediler için de yeterli sperma kalitesi sağlanması için gereklidir.

Örnek

Aygırlarda çiftleşme ve aşım mevsiminde uygun oranda döl verimi elde etmek ve sperma kalitesini normal sınırlar içinde tutmak için aygırların rasyonlarına kuru üzüm, havuç ve haşlanmış yumurta eklenmektedir.

Aygırlarda çiftleşme ve aşım mevsiminde uygun oranda döl verimi elde etmek ve sperma kalitesini normal sınırlar içinde tutmak için aygırların normal yem rasyonlarına kuru üzüm, havuç ve haşlanmış yumurta eklenmektedir. Aygırlarda sperma kalitesinin normal ölçülerde olması için aygırın normal kondisyonda olacak şekilde beslenmesi gerekir. Bu nedenle aygırlarda dengeli, yorucu olmayan ve stres yaratmayan egzersizler de büyük önem taşımaktadır. Öte yandan aygırlarda yemlere katılan selenyum, E vitamini ve çinko desteği, antioksidan ilavesi taze sperma kalitesini ve sperm üretimini artırmaktadır. Aygırlarda antioksidan ilavesi daha iyi sperm hareketliliği sağlamaktadır.

Örnek

Erkek hayvanlarda protein, mineral ve vitaminlerin yem rasyonlarında yeterli ölçüde bulunması iyi bir sperma kalitesi için çok önemlidir.

Koçlarda yemdeki protein oranı düştüğü zaman skrotal testis çapında da önemli düşüşler kaydedilmiştir. Ayrıca yemde protein miktarı arttığında sperm sayısında önemli artış görülmüştür. Canlı ağırlık %32 artınca testis ölçüsünde %67 oranında artış saptanmıştır. Koçlar tohumlama mevsiminden en az 2 ay önce ayrı bir özenle beslenmeli; bol miktarda yeşil çayır otu, yonca ve tane yem verilmeli; yemleri proteinden zengin olmalı ve uygun ölçüde tuz ve mineraller ilave edilmelidir. Damızlık koçların yağlanması sperma kalitesi açısından istenmez. Bu nedenle erkek hayvanların yemleri sperma kalitesini ve döl verimini koruyacak şekilde düzenlenmelidir.

•10 ay süre ile sadece tavuk başı veya boynu ile beslenen pumalarda sperma sayısı azlığı veya hiç sperm olmaması sorunu gözlemlenmiştir.

•Minerallerden kalsiyum, fosfor; vitaminlerden A,C D ve E vitamini düzeyindeki azalmalara bağlı olarak sperma kalitesi ve spermin dölleme kabiliyetinde de azalmalar görülmektedir. Ayrıca düzensiz ve dengesiz beslenme koşullarında ortaya çıkan obezite (yağlanma) sonucu da sperma miktarı ve sperm yoğunluğunda azalma meydana gelmektedir.

Anaç erkek balıkların yemlerinde yararlı yağ asitlerinin bulunması doğru beslenmeleri ve sperm kalitesi açısından oldukça önemlidir. Tatlı su balıklarının yemlerinde bazı doymamış yağ asitleri ve linoleik asidin azalması durumunda Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

7 86

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler sperm hareketliliği de azalmaktadır. Öte yandan birçok deniz balığı türünde de linolenik yağ asidinin spermanın kalitesini yükselttiği, kısırlığı giderdiği görülmüştür. Çoklu doymamış yağ asitlerinden özellikle linolenik yağ asidi, eikosapentanoik, araşidonik ve dokosaheksaenoik yağ asitlerini içeren yemlerle beslenen balıklarda sperma kalitesi ve döllenme oranı artmaktadır. Öte yandan E vitamini yetersizliğinin döllenme ve sperm kalitesini ve larva çıkış oranını azalttığı da gözlemlenmiştir. Mandalarda da E vitamini ve selenyumun sperma kalitesini artırdığı saptanmıştır. Aynı zamanda mandalarda besleme düzeyinin sperma hacmini, yoğunluğunu, spermin kitlesel ve bireysel hareketini, spermin ve yapısal bütünlüğünü önemli ölçüde etkilediği bilinmektedir. Ayrıca erkek hayvanlarda iyot ve çinko eksikliğinin de sperma kalitesinde bozulmalara yol açmaktadır.

Ortam Isısı

Çiftleşme dönemleri ışık döngüsüne bağlı olan koç, teke, kısrak, tavşan ve kedi gibi hayvanlarda sperma kalitesi de mevsime ve ışık döngüsüne göre değişmektedir.

Testislerde sperm oluşumu (spermatogenezis) ısı değişikliklerine oldukça duyarlıdır. Testisin ısısının vücut ısısından 4-7C daha düşük olması gerekmektedir. Aşırı sıcak ve soğuk olduğunda spermatogenezis de olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu yüzden çoğunlukla yaz mevsiminde aşırı sıcaklar olduğunda, suni tohumlama istasyonlarında tutulan damızlık boğalardan sperma almamaya özen gösterilir. Birkaç hafta süreyle 27C düzeyinde ortam sıcaklığına günde 6 saat süreyle maruz bırakılan boğalarda sperma kalitesinin önemli derecede düştüğü görülmüştür. Yüksek sıcaklık dönemlerinin yaşandığı yaz aylarında sütçü sığırlarda döl verimi önemli ölçüde düşmektedir. Aynı şekilde mandalarda da ortam ısısı ile sperma kalitesi arasında ilişki olduğu kaydedilmiştir. Öte yandan hayvanlar aşırı sıcaktan ziyade aşırı soğuğa daha yüksek oranda adaptasyon göstermelerine rağmen soğuk stresinin de sperma kalitesi ve miktarı üzerinde olumsuz etkileri vardır. Koçlarda sperma kalitesi aşırı sıcaklarda olumsuz etkilendiğinden yaz mevsiminde ve koç katımından birkaç hafta önce mutlaka yapağı kırkımı yapılmalıdır.

Mevsim ve Işık Döngüsü Sperma kalitesi, kızgınlıkları mevsime ve ışık döngüsüne bağlı olan koç, teke, kısrak, tavşan ve kedi gibi hayvanlarda ışık döngüsüne göre değişmektedir. Koçlarda sperma kalitesi üzerine mevsimin etkisi açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Koçlarda cinsel istek ve sperma kalitesi çiftleşme mevsiminde bariz bir şekilde artmaktadır. Ayrıca kediler mevsime bağlı çiftleşen hayvanlar olduğundan kedilerde sperma kalitesinin özellikle sperma miktarı, sperm hareketliliği ve canlılığının diğer mevsimler göre çiftleşme mevsiminde daha iyi olduğu görülmüştür. Ayrıca aygırlarda sperma kalitesi üzerine birçok faktörün etkili olduğu, özellikle çiftleşme mevsiminin etkili olduğu bildirilmiştir. Keza mandalarda da çiftleşme mevsime bağlı olduğundan sperma kalitesi de mevsimden, ortam ısısı ve nemden etkilenmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

8 87

Örnek

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

•Merinos ırkı koçlarda bir yıl boyunca farklı zamanlarda alınan sperma örneklerinden sperma kalitesi ve cinsel isteğin çiftleşme mevsiminde yükseldiği, mevsim dışında testis ölçülerinin azaldığı kaydedilmiştir.

Stres

Damızlık hayvanlarda stres, yorulma ve aşırı tedirginlik yaratan durumlar, ağrı ve acı yaratacak uygulamalar sperma kalitesinde belirgin bir azalmaya neden olmaktadır.

Stres yaratan koşullar, erkek hayvanlarda sperma kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Damızlık hayvanlarda stres, yorulma ve aşırı tedirginlik yaratan durumlar, ağrı ve acı yaratacak uygulamalar sperma kalitesinde belirgin bir azalmaya neden olmaktadır. Örneğin; uzun süren yolculuklar boğalarda sperma kalitesini azaltmaktadır. Çünkü yolculukla birlikte yapılan çevre değişikliği aşırı stres ve yorgunluk meydana getirmektedir. Öte yandan sperma alma öncesi, sırası ve sonrasında hayvana kötü davranılması, suni vajenin uygun açı ile yönlendirilmemesi sperma miktarı ve yoğunluğunda azalmaya neden olmaktadır. Sperma alma sırasında boğaya ve aygıra yumuşak ve dengeli davranmak gerekmektedir. Sert, kaba ve yüksek sesle yapılan ani davranışlar doğru değildir. Bu duruma maruz kalan boğalar ve aygırlar tedirgin olduğundan sperma kalitesi düşmektedir. Boğa maruz kaldığı olumsuz davranışları unutmadığından, bir sonraki sperma alma sırasında da bu tedirginlik devam edebilmektedir. Heyecanlı, sinirli, tedirgin ve acemi aygırlarda istenen sperma kalitesi elde edilemeyebilir. Bu nedenle bu durumdaki aygırların uysallaştırılması lazımdır. Koçlarda egzersizin testis tonu (yumuşaklık ve sertlik) artışında etkili olduğu bildirilmiştir. Bilinenin aksine aygırlarda gereğinden fazla yorucu ve yüksek tempoda uzun süren tekrarlı egzersizin sperma kalitesi üzerine olumsuz etki yaptığı ortaya konulmuştur. Atlarda yarışlardan hemen sonra sperma kalitesinin düştüğü ancak belli bir adaptasyon döneminden sonra normale döndüğü belirtilmektedir.

Sperma Alma Sıklığı Suni tohumlama istasyonlarında ve laboratuvarlarında boğalardan sperma dondurulması ve tohumlama için genellikle haftada iki defa veya gün aşırı sperma alınmaktadır.

Suni tohumlama uygulamaları ve sperm dondurulması için, istasyonlarda ve laboratuvarlarda boğalardan genellikle haftada iki defa veya gün aşırı sperma alınmaktadır. Daha sık sperma alındığında sperm sayısında (yoğunluk) azalma oluşmaktadır. Öte yandan uzun süre sperma alınmadığında sperm hücreleri yaşlandığından yapısal bozukluklar meydana gelmektedir. Böyle durumlarda alınan ilk iki sperma kısmı (ejakulat) kullanılmadan atılır. Aygırlarda sperma kalitesinin bozulmaması için gün aşırı sperma alınması önerilir. Serbest doğal aşım ortamında sperma kalitesinin düşmemesi için bir aygıra düşen kısrak sayısı 40-55 adet olmalıdır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

9 88

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

Örnek

Koçlarda aşırı çiftleşme ve sperma verme, sperma yoğunluğunu azaltmaktadır. Koçlar günde 3-8 koyunla çiftleşebilmektedir. Fazla aşım yapan koçlarda sperma sayısının azalması nedeniyle sperma kalitesi düşmektedir.

• Uygun bir sperma kalitesi ve döl verimi için bir sürüde koç başına 30 koyun doğal aşım açısından normal kabul edilmektedir.

Koçlarda ejakulasyon sıklığı sperm kalitesi üzerinde hacim, yoğunluk ve hareketlilik açısından olumsuz etkiler gösterirken testis hacmi ve tonu üzerinde bir etki göstermemiştir.

Örnek

Aygırlarda da sperma alma veya aşım sıklığı, taze spermada hacim, sperm yoğunluğu, sperm hareketliliği (motilitesi), sperm yapısal bütünlüğünü, pH, sperm hareketliğinin süresi ve bakteriyel durumunu etkilemektedir. Ayrıca aygırlarda sperma kalitesi üzerine birçok faktörün etkili olduğu, özellikle çiftleşme mevsiminin, iş yükünün ve sperma alma sıklığının etkili olduğu bildirmiştir.

•Horozlarda sperma hacmi ve yoğunluğunda azalma olmaması için haftada 2-3 defa sperma alması tavsiye edilir.

Sperma Alma Yöntemi Suni vajenle alınan spermanın koçlarda spermin yapısal bozukluğu açısından bir farklılık göstermediği ancak sperm canlılığı ve yoğunluğu açısından suni vajenle alma metodunun daha iyi sonuçlar verdiği ortaya konmuştur. Koçlarda elektrik uyarımı ile alınan spermaların kalitesi suni vajene göre nispeten daha düşüktür. Aygırlarda da sperma toplama yöntemi; taze spermada hacim, sperm yoğunluğu, sperm hareketliliği (motilitesi), sperm yapısal bütünlüğünü, pH, sperm hareketliğinin süresi ve bakteriyel durumunu etkilemektedir. Bununla birlikte koçlarda spermin bakteri ile bulaşık olması sonucu sperm hareketinde azalma ile birlikte kromozom hasarı oluştuğu, kompliyobakter fetusun sperma kalitesi üzerinde zararlı etki yaptığı gözlemlenmiştir. Köpeklerde sperma kalitesi açısından en iyi sperma alma metodu parmak masajıdır. Elektromanyetik alana maruz kalmak sperma kalitesi üzerinde olumsuz etki yapmaktadır.

Diğer Faktörler Kan yakınlığı %2’nin üzerinde olan akrabalı yetiştirmenin henüz damızlık yaşına ulaşmamış Shetland pony ırkı aygırlarda sperma kalitesi üzerine olumsuz etki yaptığı, sperm hareketliği ve morfolojik bütünlüğünü düşürdüğü saptanmıştır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

10 89

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler Benzer bir durumun Doğu Afrika Çitalarında ve evcil kedilerde de görüldüğü bildirilmiştir. Elektromanyetik alanlar da sperma kalitesinde azalmalara neden olmaktadır. Sıçanlar, fareler ve tavşan üzerinde yapılan çalışmalarda cep telefonunu kullanılarak oluşturulan elektromanyetik maruziyette erkeklerde sperm sayısında, sperm hareketinde ve spermin normal yapısal bütünlüğünde azalma olduğu gözlemlenmiştir.

SPERMA ALMA SÜRECİNDE ERKEĞE VE SPERMAYA YAPILAN İŞLEMLERE BAĞLI FAKTÖRLER Hijyen

Boğalardan sperma alınırken boş atlatma yapılması penisten berrak ve temizleyici özellikteki sıvının gelmesi için önemlidir. Bu işlem sperma kalitesini arttırır.

Sperma alma sırasında ve öncesinde hijyen ve asepsi antisepsi kurallarına titiz bir şekilde uyulmalıdır. Aksi takdirde boğanın üreme kanalından gelen ve kullanılan malzemelerde bulunan zararlı mikroorganizmalar (bakteriler ve diğer mikroplar) spermayı kirletmektedir. Artan zararlı bakteri sayısı sperm hareketine (bireysel ve kitle hareketi) ve yapısal bütünlüğüne (morfolojisi) zarar vermektedir. Bu nedenle sperma sulandırılırken antibiyotik katılması oldukça önemlidir. Horozlarda da diğer hayvanlarda olduğu sperma alınırken spermaya dışkı, idrar vb. istenmeyen maddelerin karışımı ve mikrobiyal bulaşma sperma kalitesini azaltmaktadır.

Erkeğin Hazırlanması ve Sperma Alma İşlemi Ejakülasyon (boşalma) öncesi, penisten damlalar şeklinde akan veya hafifçe fışkıran ön sekret (salgı) gelir. Bu üretrayı yıkayan yararlı bir sıvıdır. Sperma almadan önce boğanın penisinden böyle berrak ve akışkan bir ön sekretin gelmesi sperma kalitesi açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle boğanın fantoma veya hayvana en az iki defa boşa atlamasına izin verilerek bir kışkırtma sağlanır. Böylece tam bir ejakülasyon (boşalma) için ön hazırlık yapılmış olur hem de ön sekretin üretrayı temizleyerek dışarı atılmasına olanak verilir. Ön sekretin pH’si alkali özellikte olduğundan spermaya karışması önerilmez, karışırsa sperma kalitesini bozar. Aygırlarda boğalarda olduğu gibi sperma almadan önce boşa atlatma işlemine gerek yoktur.

Sperma kalitesinin düşmemesi için sperma alındığında ve sonrasında güneş ışığından, aşırı nemden, su karışmasından ve ısı değişikliklerinden mutlaka korunması gerekir.

Köpeklerde sperma alınırken spermanın boşalması (ejakulasyon) üç bölüm hâlinde gerçekleşir. Sperm hücresinden zengin ikinci bölüm alınarak suni tohumlamada kullanılır ve diğer kısımlar atılır. Aygırlarda sperma alma sırasında boşalmanın son safhasında yapışkan ve bol miktardaki berrak jel sıvının suni tohumlamada kullanılmadan atılması gerekir.

Isı Değişiklikleri, Güneş ışığı ve Nem Güneş ışığı sperm için zararlıdır. Doğal çiftleşme sırasında böyle bir durum söz konusu değildir ancak suni tohumlama için alınan sperma numunelerinin güneşten gelen ultraviyole ışınlarına maruz kalması mümkündür. Ultraviyole Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

11 90

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler ışınları spermin genetik ve kromozom yapısını olumsuz etkilediğinden, spermanın güneş ışığına maruz kalmasına izin verilmemelidir. Sperm hücresi ortamdaki yoğunluk değişimlerine (osmotik basınç ve dengesinin değişimi) oldukça duyarlıdır. Bu nedenle spermaya veya ejakülata karışan çok küçük bir su damlası bile spermanın dölleme yeteneğini düşürebilir. Özellikle suni vajenle sperma alma sırasında, boğanın yüklenmesi esnasında aşırı basınçtan dolayı suni vajen içindeki su dışarı sızabileceğinden bu nokta göz önünde bulundurularak gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Sperma alma sırasında ve sonrasında spermanın işlem gördüğü ortam ve çevre ısısı önemlidir. Özellikle kış mevsiminde sperma alındıktan sonra soğuk şokuna maruz kalabilmektedir. Ani ısı değişimleri spermin potansiyel dölleme yeteneğini azaltmaktadır. Soğuk havalarda sperma alınırken sperma toplama kadehinin ısısı 30-35 C arasında olmalıdır. Horozlarda sperma toplama kadehinin ısısının 25 C olması gerekir.

•Boğadan alınan spermanın özellikle 17 C’nin altındaki ani ısı değişimlerine maruz kalması, soğuk şoku yaparak spermin hücre yapısını kalıcı olarak bozmaktadır.

Bununla birlikte, spermaya su karışması da istenmez. Sperma toplama kadehine alınan spermaların aşırı nemli ortama maruz kalması, toplama kadehinin yaş olması ve spermaya su karışması sperma kalitesini bozar. Bu nedenle sperma alınırken sperma kadehinin kuru olmasına özen gösterilir.

Bireysel Etkinlik

Sperma toplama kadehinin yaş olması ve spermaya su karışması sperma kalitesini bozar. Bu nedenle sperma alınırken sperma kadehinin kuru olmasına özen gösterilmelidir.

Örnek

Soğuk havalarda sperma aldıktan sonra sperm hücrelerinin aniden soğuk şokuna uğramaması için pratikte uygulanan yaygın yönteme göre, toplama kadehinin avuç içinde veya özel koruyucu kılıf içinde laboratuvara sevk edilmesi gerekir.

• Siz de çevresel şartlara ve yönetimsel faktörlere bağlı olarak sperma kalitesinin nasıl olumsuz etkilenebileceğine dair örnekler vererek bir etkinlik yapınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

12 91

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

Özet

•HAYVANLARDA SPERMA KALİTESİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER •Hayvanlardan elde edilen verim özellikleri içerisinde döl verimi büyük bir yer tutmaktadır. Erkeğin sahip olması gereken üreme özelliklerinin başında sperma kalitesi gelmektedir. •SPERMA KALİTESİNİN TANIMI VE ÖNEMİ •Sperma kalitesi deyince spermanın yoğunluğu, motilitesi, morfolojisi ve canlılık durumu anlaşılmalıdır. Sperma kalitesi değerlendirilmeden damızlık bir erkek ve sperması suni tohumlama veya doğal aşım için kullanılmamalıdır. • DOĞRUDAN ERKEĞE BAĞLI FAKTÖRLER • Yaş: Boğa, aygır, manda ve koçlarda suni tohumlama için uygun bir yaşta sperma alınması ve doğal aşımda kullanılması gerekmektedir. Damızlığa alınan boğanın üreme organlarının yeterli ölçüde gelişmesi gerekir. Bu nedenle genellikle 18 aylıkken damızlığa alınırlar. Boğalarda ve aygırlarda üç yaşından sonra sperma verimi ve kalitesi artarken ilerleyen yaşlarda azalmaktadır. • Irk: Aygır, koç, manda, boğa, kedi ve horozlarda sperma kalitesi ırklara göre değişebilmektedir. •Skrotal Testis Çapı veya Çevresi: Eğer bir boğanın genç iken skrotal testis ölçüleri normal sınırlar içinde değilse sperma kalitesinde oluşan bozukluk ne yazık ki ileri yaşlarda düzelme göstermez. Skrotal testis çapı büyük olan boğaların sperm hücresi sayısının daha fazla olduğu saptanmıştır. •Genel Sağlık Durumu: Erkek hayvanın testisleri ve ilişkili olduğu oluşumlarda gerek doğmasal olarak getirdiği anormalikller gerekse klinik olarak genel sağlığı bozulmalar libidosunda (cinsel isteği) ve sperma kalitesinde önemli ölçüde bozulmalara neden olmaktadır. Örneğin; boğalarda ve aygırlarda ayak hastalıkları, tırnak bozuklukları ve diğer genel sağlık durumunu bozan etkenler sperma kalitesini bozmaktadır •DOĞRUDAN ERKEĞE BAĞLI OLMAYAN YÖNETİMSEL VE ÇEVRESEL ŞARTLARA BAĞLI FAKTÖRLER •Beslenme: Döl verimi ile ilişkili olan faktörler arasında en önemlisi beslenmedir. Protein, vitamin, mineral ve enerji yönünden yetersiz beslenen hayvanlarda sperma kalitesinde düşme gözlenir. Ayrıca düzensiz ve dengesiz beslenme koşullarında ortaya çıkan obezite (yağlanma) sonucu da sperma miktarı ve sperm yoğunluğunda azalma meydana gelmektedir. •Ortam ısısı: Aşırı sıcak ve soğuk ortamlarada spermatogenezis de olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu yüzden çoğunlukla yaz mevsiminde aşırı sıcaklar olduğunda, suni tohumlama istasyonlarında tutulan damızlık boğalardan sperma almamaya özen gösterilir. •Mevsim ve ışık döngüsü: Çiftleşme dönemleri ışık döngüsüne bağlı olan koç, teke, kısrak, tavşan ve kedi gibi hayvanlarda sperma kalitesi de mevsime ve ışık döngüsüne göre değişmektedir. •Stres: Stres yaratan koşullar erkek hayvanlarda sperma kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Damızlık hayvanlarda stres, yorulma ve aşırı tedirginlik yaratan durumlar, ağrı ve acı yaratacak uygulamalar sperma kalitesinde belirgin bir azalmaya neden olmaktadır. •Sperma alma ve aşım sıklığı: Damızlık hayvanlarda aşırı sperma alma sıklığı ve aşım sperma kalitesini bozmaktadır. Suni tohumlama uygulamaları ve sperm dondurulması için, istasyonlarda ve laboratuvarlarda genellikle haftada iki defa veya gün aşırı sperma alınmaktadır. •Sperma alma yöntemi: Hayvanlarda sperma alma yöntemine göre sperma kalitesi değişebilmektedir. Suni vajenle alınan spermanın koçlarda sperm yapısal bozukluğu açısından bir farklılık göstermediği ancak sperm canlılığı ve yoğunluğu açısından suni vajenle alma metodunun daha iyi sonuçlar verdiği ortaya konmuştur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

13 92

Özet (devamı)

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

•SPERMA ALMA SÜRECİNDE ERKEĞE VE SPERMAYA YAPILAN İŞLEMLERE BAĞLI FAKTÖRLER

•Sperm hücresi ortamdaki yoğunluk değişimlerine (osmotik basınç ve dengesinin değişimi) oldukça duyarlıdır. Bu nedenle spermaya veya ejakülata karışan çok küçük bir su damlası bile spermanın dölleme yeteneğini düşürebilir •Sperma Alma Öncesi Erkeğin Hazırlanması ve Sperma Alma: Boğalardan sperma alınırken boş atlatma yapılması ile penisten berrak ve temizleyici özellikteki sıvının gelmesi sağlanır. Bu işlem sperma kalitesini arttırır. Ama aygırlarda böyle bir durum yoktur. Aygırlarda sperma alınırken boşalma esnasında 3. safhada gelen jel ve yapışkan olan sperma kısım suni tohumlamada kullanılacaksa atılır. •Hijyen: Sperma alma sırasında ve öncesinde asepsi - antisepsi kurallarına titiz bir şekilde uyulmalıdır. •Güneş Işığı, Isı Değişiklikleri ve Nem: Güneş ışığı sperm için zararlıdır. Doğal çiftleşme sırasında böyle bir durum söz konusu değildir ancak suni tohumlama için alınan sperma numunelerinin güneşten gelen ultraviyole ışınlarına maruz kalması mümkündür. Aksi takdirde boğanın üreme kanalından gelen ve kullanılan malzemelerde bulunan zararlı mikroorganizmalar (bakteriler ve diğer mikroplar) spermayı kirletmektedir. •Diğer Faktörler: Sıçanlar, fareler ve tavşan üzerinde yapılan çalışmalarda cep telefonunu kullanılarak oluşturulan elektromanyetik maruziyette erkeklerde sperm sayısında, sperm hareketinde ve spermin normal yapısal bütünlüğünde azalma olduğu gözlemlenmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

14 93

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi sadece sperma muayenesi ile anlaşılabilir? a) b) c) d) e)

Erkeğin sperma kalitesi Erkeğin cinsel isteği Erkeğin aşım yeteneği Erkeğin hormonal düzeyi Erkeğin tüm üreme organlarının düzgün çalışıp çalışmadığı

2. Cinsel isteği, aşım yapma yeteneği ve üreme organlarının işlevi yeterli olabildiği hâlde dişiyi gebe bırakamayan bir erkekte akla ilk gelmesi gereken sorun aşağıdakilerden hangisi olmalıdır? a) b) c) d) e)

Sperma hacminin düşük olması Sperma kalitesinin yetersiz olması Erkeğin dişiye alışık olmaması Erkeğin damızlık değerinin düşük olması Erkeğin uygun ortamda çiftleştirilmemesi

3. Boğa, koç ve aygırlarda sperma kalitesini etkileyen faktörler arasında diğerlerine göre en önemli faktör aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Ortam ısısı Egzersiz Beslenme Elektromanyetik alanda kalması Stres

4. Aşağıdaki seçeneklerden hangisi “Sperma kalitesinin döl verimindeki önemini” en uygun biçimde ifade etmektedir? a) Sperma kalitesi değerlendirilmeden bir erkek doğal aşımda kullanılabilir. b) Sperma kalitesi değerlendirilmeden damızlık bir erkek ve sperması suni tohumlama ve doğal aşımda kullanılmamalıdır. c) Sperma kalitesi bilinmeyen damızlıklar yetiştirmeden çıkarılır. d) Sperma kalitesinin yüksek olması döl verimi için tek başına yeterlidir. e) Sperma kalitesi düşük erkek hayvanlar damızlıktan çıkarılmalıdır. 5. Aşağıdaki hayvanlardan hangisinde mevsim ve ışık döngüsü sperma kalitesi açısından en az etkilidir? a) b) c) d) e)

Boğa Koç Aygır Kedi Teke

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

15 94

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler 6. Genç iken skrotal testis ölçüsü normal sınırlar içinde olmayan bir boğanın damızlıktan çıkarılma nedenini en iyi açıklayan ifade aşağıdakilerden hangisidir? a) Skrotal testis ölçüsü biraz normalleşir ama ileri yaşlarda testis iyice küçülür. b) Skrotal testis ölçüsü normale dönse de cinsel istek azalır. c) Skrotal testis ölçüsü normalleşmez, aşım yeteneği azalır. d) Skrotal testis ölçüsü normale dönmez, ileriki yaşlarda sperma kalitesi bozulur. e) Testisler normal büyüklüğe dönse de döl verimi kalıcı olarak kaybolur. 7. Suni tohumlama uygulamaları ve sperm dondurulması için istasyonlarda ve laboratuvarlarda boğalardan genellikle hangi sıklıkla sperma alınmaktadır? a) b) c) d) e)

Her gün Haftada 5 gün veya üç günde bir Günde iki-üç defa Ayda 3 defa Haftada iki defa veya gün aşırı

8. Yaş ve sperma kalitesi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a) Boğalarda ve aygırlarda her yaşta sperma verimi ve kalitesi normal sınırlarda olmaktadır. b) Boğalarda ve aygırlarda 1 yaşından sonra sperma verimi ve kalitesi artarken ilerleyen yaşlarda azalmaktadır. c) Boğalarda ve aygırlarda üç yaşından sonra sperma verimi ve kalitesi azalırken ilerleyen yaşlarda artmaktadır. d) Boğalarda 11 yaşından sonra sperma verimi ve kalitesi artarken ilerleyen yaşlarda düşmektedir. e) Aygırlarda üç yaşından sonra sperma verimi ve kalitesi artarken ilerleyen yaşlarda azalmaktadır. 9. Sperma alındıktan sonra spermanın ısı değişiklerine karşı korunması için pratikte uygulanan ve bilinen en yaygın yöntem aşağıdakilerden hangisidir? a) Sperma alma aparatının sürekli sıcak bir yerde tutulması b) Sperma toplama kadehinin sıcak su banyosunda taşınması c) Sperma toplama kadehinin avuç içinde veya koruyucu özel kılıf içinde tutulması ve taşınması d) Sperma toplama kadehinin suni vajen içerisinde tutulması ve taşınması e) Sperma toplama kadehinin koltuk altında tutularak taşınması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

16 95

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler 10. Aşağıdakilerden hangisi sıçan, fare ve tavşanlarda sperma kalitesini bozan faktörlerden birisi olarak gözlemlenmiştir? a) b) c) d) e)

Boşalmadan önce ön sekretin gelmesi Suni vajenle sperma alınması Yemlerine mineral ve vitamin ilavesi Elektromanyetik alana bırakılması Parmak masajı ile sperma alınması

Cevap Anahtarı 1.a 2.b, 3.c, 4.b, 5.a, 6.d, 7.e, 8.e, 9.c, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

17 96

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler

YARARLANILAN KAYNAKLAR Abdel, Rahman HA., El Belely, M.S., Al Qarawi, A.A., El Mougy, S.A. (2000). The relationship between semen quality and mineral composition of semen in various ram breeds. Small Ruminant Research 38, 45-49. Akçay, E., Demiral, O., Yıldız, S. (2007). Yarışlardan çıkarılmış Arap aygırlarında bazı androlojik muayeneler. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 54, 29-33, 2007. Aral, F. (1994). Koçlarda sperma kalitesi üzerine mevsimin etkisi. Doktora tezi. Ankara Univ. Sağ. Bil. Enst., Ankara. Barnette, C. (2019). Infertility in male dogs. 9 Temmuz 2019 tarihinde https://vcahospitals.com/kelley/know-your-pet/infertility-in-male-dogs Erişim tarihi: 09.07.2019 adresinden erişildi Brown, BW. (1994). A review of nutritional influences on reproduction in boars, bulls and rams. Reprod.Nutr.Dev.,34,89-114. Contria, A., Amicisa, DE., Molinarib, A., Faustinic, M., Gramenzid, A., Robbea, D., Carluccioa, A. (2011). Effect of dietary antioxidant supplementation on fresh semen quality in stallion. Theriogenology, 75, 1319–1326. Davies Morel, MCG. (1999). Equine artificial insemination. CAB International, Oxon, UK.5. Dowsett, K.F., Knott, L.M.(1996). The influence of age and breed on stallion semen Theriogenology, 46: 397-412. Eldik, P., van, van der Waaij E.H., Ducro, B., Kooper, A.W., Stout T.A.E., Colenbrander, B.(2006). Possible negative effects of inbreeding on semen quality in Shetland pony stallions. Theriogenology, 65, 1159–1170. Erdoğan, M., Arslan, T. (2014). Balıklarda E vitamini ihtiyacı ve gamet kalitesi üzerine etkileri 1. Ulusal Su Ürünleri Yetiştiriciliğinde Gamet Biyolojisi Çalıştayı Nisan 2014, Sapanca, Bildiri Özetleri,19.Sayfa. Harlıoğlu, A., Kutluyer, F. (2011). Balıklarda sperm kalitesine yağ asitlerinin etkisi. Karadeniz Fen Bilimleri Dergisi / The Black Sea Journal of Science, FABA, SYMPOSIUM SPECIAL ISSUES:2(5 ): 37-45. Howard, J., Allen, ME. (2008). Nutritional factors affecting semen quality in felids. In Zoo and Wild Animal Medicine (Sixth Edition), 272-283. İleri, İK., Ak, K., Pabuççuoğlu, S., Birler, S. (2000). Evcil hayvanlarda reprodüksiyon ve suni tohumlama İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları, No 4. Janett, F., Burkhardt, C., Burger, D., Imboden, I., Hassig, M., Thun, R. (2006). Influence of repeated treadmill exercise on quality and freezability of stallion semen. Theriogenology, 65 1737–1749. La Vignera, S., Condorelli, R.A., Vicari, E., D'Agata, R., Calogero, A.E. (2012). Effects of the exposure to mobile phones on male reproduction: a review of the literature. J Androl., 33(3):350-356. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

18 97

Hayvanlarda Sperma Kalitesini Etkileyen Faktörler Malik, A., Haron, AW., Yusoff, R., Nesa, M., Bukar, M., Kasım, A. (2013). Evaluation of the ejaculate quality of the red jungle flow, domestic chicken, and bantam chicken in Malaysia. Turk J Vet Anim Sci, 37: 564-568. Malrngren, L. (1997). Assessing the quality of raw semen: A Review. Theriogenology 46: 523-530. Matthews, N., Bester, N., Schwalbach, L.M.J. (2003). A comparison of ram semen collected by artificial vagina and electro ejaculation. SA-ANIM SCI 2(4): 2830. Neto, CR., Monteiro, G.A., Delfiol, ZDJ., Farras, MC., Dell'aqua Jr, JA., Papa, FO., Alvarenga, MA. (2013). The relationships between scrotal surface temperature,age and sperm quality in stallions. Livestock Science 157, 358– 363. Öztürkler, Y., Ak, K., İleri, İ.K. (1997). Kıvırcık koçlarında donma ve eritme sonrası spermatolojik özellikler üzerine mevsimin etkisi. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 3(1),73-79. Sönmez, M. (2013). Reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları. F.Ü. Veteriner Fak. Dölerme ve Suni Tohumlama Ders Notları. Elazığ, 2013. Şekerden, Ö. (2002) Mandada üreme özellikleri üzerine etkin faktörler hayvansal üretim 43(1): 81-93. Thwaites, C.J. (1995). The comparative effects of undernutrition, exercise and frequency of ejaculation on the size and tone of the testes and on semen quality in the ram. Animal Reproduction Science 37, 299-309. Tsutsui, T., Onodera, F., Oba, H., Mizutani, T., Hori, T. (2009). Plasma hormone levels and semen quality in male cats during non-breeding and breeding seasons. Reprod Dom Anim 44 (Suppl. 2), 291–293. Zan Bar, T., Yehuda, R., Hacham, T., Krupnik, S., Bartoo, B. (2008). Influence of Campylobacter fetus subsp. fetus on ram sperm cell quality. Journal of Medical Microbiology 57, 1405–1410.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

19 98

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

HAYVANLARDAN SPERMANIN ALINMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ

• Sperma Alma Zamanı ve Yeri • Seksüel Uyarımın Sağlanması • Sperma Alma Yöntemleri • Spermanın Makroskobik ve Mikroskobik Muayenesi

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Doç. Dr. Ali Doğan ÖMÜR

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Hayvanlardan spermanın alınması ile ilgili süreçleri kavrayabilecek, • Spermanın alınması sırasında dikkat edilmesi gereken hususların farkına varabilecek, • Sperma alındıktan sonraki aşamalarda gerekli değerlendirme kriterlerini anlayabileceksiniz.

ÜNİTE

6 © Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

Sperma Alma Zamanı ve Yeri

Sperma Alma Aralıkları Optimum Lokal Şartlar

HAYVANLARDAN SPERMANIN ALINMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ

Amacı ve Önemi

Seksüel Stimülasyonun Sağlanması

Distanz Refleksi

Kontakt Refleksi

Kopulasyon Refleksi Suni Vajenle Sperma Alma Yöntemi Elektroejakülatörle Sperma Alma Yöntemi Elle Masaj Yöntemi

Sperma Alma Yöntemleri

Ampulla Masajı Tabi Aşım Sonrası Spermanın Vajinadan Alınması Vajinal Sünger ya da Prezervatif Kullanma Şirurjikal Yöntem

Spermanın Makroskobik ve Mikroskobik Muayenesi

Miktarı, Rengi, Kitle Hareketi, Motilitesi, Morfolojisi, Yoğunluğu Fiziksel/Kimyasal Muayene Mikrobiyolojik Muayene

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

100 2

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

GİRİŞ Hayvanlardan spermanın alınması eylemini tanımlarken geçerliliği kanıtlanmış yöntemler kullanılarak nicelik ve nitelik yönünden mümkün olduğunca üst sınırda spermatozoa içeren, suni tohumlama uygulamalarına kaynak oluşturabilecek ejakülatların elde edilmesi şeklinde bir ifade kullanılabilir. Bu ünitede ülkemizin hayvan kaynağı doğrultusunda yetiştirilen evcil hayvanlardan spermanın alınması ve değerlendirilmesi ile ilgili hususlar üzerinde durulacaktır.

Hayvanlardan spermanın alınması mümkün olduğunca üst sınırda spermatozoa içeren, suni tohumlama uygulamalarına kaynak oluşturabilecek ejakülatların elde edilmesini kapsar.

Sperma elde edilmesi işleminde dikkat edilmesi gereken birtakım hususlar vardır. Bunlar: 

   

Sperma alma sırasında uygulayıcı, olası herhangi bir tehlikeye karşı güvenlik tedbirlerini almalı; bu süreçte mümkün olduğunca tecrübeli personelden faydalanılmalıdır. İşlem sırasında hayvanların da zarar görmemesi için azami önlemler alınmalıdır. Sperma alma işlemi sırasında hijyenik koşulların sağlanması gerekmektedir. Sperma alma işlemi spermatozoonların dölleme kabiliyetlerini olumsuz etkilememelidir. Ejakülatın mümkün olduğunca toplanması sağlanmalıdır.

Ayrıca sperma alma zamanı, aralığı, en uygun sperma alma yeri gibi unsurların standardizasyonu sağlanırsa hayvanlardan daha yüksek kalitede sperma alabilmek mümkün olur. Geçmişten günümüze hayvanlardan sperma alma ile ilgili çeşitli yöntemler denenmiştir. Bu yöntemler arasında hayvan türlerine göre değişmekle beraber genel olarak suni vajen ve elektro-ejakülasyon ile sperma alma tekniği ön plana çıkmaktadır. Bunun yanında özellikle köpeklerde uygulama alanı bulan elle masaj yöntemi ve günümüzde artık çok fazla kullanım alanı bulmayan ampulla masajı yöntemi, tabii aşım sonrası spermanın vajinadan alınması, vajinal sünger ya da prezervatif kullanma gibi metotlar ayrıca araştırma amaçlı laboratuvar çalışmaları için kullanılan şirurjikal yöntemden bahsedilebilir.

SPERMA ALMA ZAMANI VE YERİ Evcil hayvanlardan sperma alma işlemi genellikle sabah saatlerinde yapılmaktadır. Eğer periyodik olarak sperma alma söz konusu ise günün aynı saatlerinde sperma alınması hayvanın psikolojik ve fizyolojik anlamda sperma vermeye alıştırılması anlamında da etkili olur. Aynı şekilde sperm alma yeri ile ilgili olarak genel anlamda hayvanın ve uygulayıcının zarar görmeyeceği, güvenli ve daha önceden o bölgede hayvanın herhangi bir cerrahi operasyona maruz kalmadığı bir mekân tercih edilmelidir.

Sperma Alma Aralıkları

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

101 3

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi Hayvan türlerine göre değişmekle birlikte boğalarda haftada 3 kez, koç ve tekelerde günde 1 kez, aygır domuz ve köpeklerde haftada 2 kez, kedi ve horozlarda iki günde 1 kez sperma alınabileceği bildirilmektedir. Sperma alma sıklığının artması ejakülattaki spermatozoon sayısını bir miktar azaltır. Şartlar gereği sperma alma sıklığına bağlı olarak rasyon programında değişikliğe gidilmesi gerekebilir.

Optimum Lokal Şartlar Uygulayıcı personel koruyucu elbise giymeli ve hayvanların seksüel uyarımlarını olumsuz yönde etkileyecek hamlelerden kaçınmalıdır.

Öncelikle sperma alma yerinin hayvanlar ve uygulamayı gerçekleştirecekler açısından emniyetli olması gerekmektedir. Uygulayıcı personel koruyucu elbise giymeli ve hayvanların seksüel uyarımlarını olumsuz yönde etkileyecek hamlelerden kaçınmalıdır. Sperma alınacak bölgenin genişliğinin çalışılacak hayvanlar açısından uygun ölçüde, zeminin yapısının kaygan olmayan bir yapıda ve ortamın sakin, temiz ve havadar bir atmosfere sahip olması sperma alma işleminin kalitesini artıracaktır.

SEKSÜEL UYARIMIN SAĞLANMASI Sperma alım işleminden önce karşıt cinsiyete sahip türler arasında özellikle erkeğin dişiye karşı seksüel ilgisinin sağlanması gerekmektedir.

Amacı ve Önemi Hayvanlarda seksüel uyarımın sağlanması ereksiyonun ardından ejakülasyonun oluşmasına ve ejakülatta kalite ve kantite açısından yüksek sayıda spermatozoon elde edilmesine olanak sağlar.

Distanz Refleksi Ortamda kızgınlık dönemindeki bir dişi hayvanın bulunması hâlinde görme ve koklama merkezlerinin uyarımı sonucunda erkek hayvanın dişiye karşı ilgisi başlamış olur. Akabinde ereksiyon oluşur ve penis prepusyumdan dışarı çıkar.

Kontakt Refleksi Kontakt refleksi ile kasıt erkek hayvanın baş kısmını kızgınlık dönemindeki dişi hayvanın üzerine koyması, atlama denemelerinin yapılması ile kabul refleksi kontrolü ve kavrama refleksi durumlarıdır.

Kopulasyon Refleksi Refleks zincirinin son halkasıdır. Bu süreçte sperma dişi genital kanala aktarılır. Arama refleksi, immisio penis (penisin vulvadan girmesi), yüklenme hareketi ve ejakülasyon süreçlerini kapsar.

SPERMA ALMA YÖNTEMLERİ Hayvan türlerine göre farklı sperma alma yöntemleri vardır. Hayvanlardan sperma alırken dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle sıralanabilir:

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

102 4

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi 



Aşağıdaki şekilde spermanın uzun süreli saklanması ile ilgili yapılan bir çalışmada sperma alımı öncesi bekleyen koçlar görülmektedir (Şekil 6.1).

Şekil 6.1. Sperma Alım Öncesi Bekletilen Koçlar

Örnek

Sperma alma işlemi sırasında hayvanın genel sağlığını, seksüel reflekslerini ve spermatogenezisi olumsuz etkileyebilecek her türlü girişimden kaçınılmalıdır.

 

Sperma alma işlemi sırasında hayvanın genel sağlığını, seksüel reflekslerini ve spermatogenezisi olumsuz etkileyebilecek her türlü girişimden kaçınılmalıdır. Bütün ejakülatın toplanabilmesi sağlanmalıdır. Spermaya yabancı madde karışımı engellenmeli, dölleme kabiliyeti olumsuz yönde etkilenmemelidir. Aynı şartlarda sperma alınabilmesi yinelenebilmelidir.

•Sperma alma işlemi sırasında hayvanın her türlü stres faktörlerinden uzak kalması sperma kalitesini artırır.

Suni Vajenle Sperma Alma Yöntemi Bu yöntem kümes hayvanları dışındaki çiftlik hayvanlarında kullanılabilen bir yöntem olup diğer yöntemlere göre pratik, sağlıklı ve güvenilir bir yöntemdir. Suni vajen; boş bir silindire yerleştirilen kauçuk astar, sperma toplama kabı ve kauçuk huniden oluşan bir gereçtir. Yaygın olarak kullanılan hayvan türlerine göre ana gövdeyi oluşturan silindirin uzunluğu ve çapı değişkenlik göstermektedir. Suni vajenin doğal vajene uygunluk sağlaması açısından üç faktörün sağlanması gerekmektedir. Bunlar; sıcaklık, basınç ve kayganlıktır. Suni vajenin sıcaklığının sağlanabilmesi, erkek damızlığın aşım alışkanlığı ve ortamın havasının sıcaklığına bağlı olarak değişmekle birlikte sperma alma işlemi sırasında ortalama 40-42 0C arasında olmasına bağlıdır. Bununla birlikte suni vajen iç sıcaklığının yüksek olması spermatozoonları denatüre ederek fertilitelerini ve canlılıklarını olumsuz etkileyebilir. Sıcaklığın düşük olması hâlinde ejakülasyon durumu gerçekleşmeyebilir. Dolayısıyla sıcaklık ayarlaması ve kontrolü önem arz etmektedir. Suni vajene su ilavesi yapabilmek için bu amaçla hazırlanmış olan silindirin üzerinde bulunan vidalı delik kısmı üst tarafta olacak şekilde bir huni yardımıyla suni vajenin yaklaşık 2/3’ü su ile doldurulur. Vidalı kısım kapatılıp suni

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

103 5

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

Sperma alma işlemi tamamlandıktan sonra toplama kabının bulunduğu alt kısım aşağıya doğru yönlendirilmelidir.

vajen hareket ettirilmek suretiyle suyun sıcaklığı vajenin her tarafına dağılır. Suni vajenin kayganlığını sağlamak için penisin temas edeceği ön kısmına kimyasal olarak uygun, penis mukozasına zarar vermeyen özellikte bir kayganlaştırıcı madde sürülür. Kayganlaştırıcı maddenin fazla miktarda suni vajene sürülmesi hâlinde penisin de itme hareketiyle spermaya karışması ve kalitesinin bozulmasına sebep olabilir. Az miktarı ise yeterli kayganlık oluşturmayacağından sürtünmeye bağlı olarak penis yüzeyinde yaralanmalara sebep olabilir. Bu yüzden normal miktarda kayganlaştırıcı kullanılmalıdır. Suni vajenin basıncı ise koyulan su ve üst kısımdaki delikten üflenen hava ile sağlanır. İç lastik bakıldığında “Y” şeklini alıyorsa pratik olarak bu durum basıncın yeterli olduğuna işaret eder. Basıncın fazla olması penisin vajene girmesini zorlaştırır. Az olması ise ejakülasyon refleksini oluşturmaz. Suni vajenin hazırlanışından sperma alma sırasındaki zamana kadar sıcaklığının fazla miktarda düşmemesi için sperma toplama kabı ve kauçuk bölgeyi içine alacak şekilde koruyucu bir kılıf kullanılabilir. Çiftlik hayvanlarından suni vajenle sperma alınabilmesi anlamında seksüel uyarımın sağlanması önem taşımaktadır. Bu durumda en iyi yöntem o türün kızgınlık döneminde olan dişisinin bulunmasıdır. Özellikle boğalar açısından bazı durumlarda da önceden alıştırma yapmak suretiyle maket atlatma gereçleri, kızgınlık döneminde olmayan dişiler, kısırlaştırılmış boğalar kullanılabilmektedir. Yine boğalarla ilgili olarak sperma alınmaya başlamadan önce prepusyum bölgesinin temizliği yaptırılmalı, iyi bir cinsel uyarım ve spermanın kalitesinin artırılması amacıyla atlatılacak hayvana birkaç kez boş atlayış yaptırılmalı, çiftleşmeye imkân vermeden boğa indirilmelidir. Spermanın alınması sırasında uygulayıcı hangi elini daha iyi kullanıyorsa dişi hayvanın o tarafına geçip boğanın dişiye atlama yaptığı sırada önceden hazırladığı suni vajeni yaklaşık 45 0 ‘lik açı ile mümkün olduğunca sabit tutarak diğer eliyle de penise dokunmadan prepusyumdan hafifçe suni vajene yönlendirerek penisin suni vajene girmesini sağlamalıdır. Suni vajenin penise geçirilmemesine özellikle dikkat edilmelidir. Aksi durumda seksüel refleks ve ereksiyon kaybolabilir. Boğanın yükleme hareketi bittiğinde, ejakülasyon da saniyeler içinde tamamlanmış olur. Boğa dişiden indiğinde suni vajen nazikçe penisten çıkarılmalıdır. Sperma alma işlemi tamamlandıktan sonra toplama kabının bulunduğu alt kısım aşağıya doğru yönlendirilmelidir. Ayrıca suni vajenin su girişi açılarak mümkünse suyun boşaltılması sağlanmalıdır. Böylece spermanın olabildiği kadar toplama kabına akması sağlanır. Alınacak spermanın kalitesini artırma anlamında bazı tedbirlerin alınması fayda sağlar. Şöyle ki:   

Sperma alma esnasında sperma toplama tüpü ile suni vajen ısısı uygun aralıkta olmalı, olası soğuk şokuna sebebiyet verilmemelidir. Alınan sperma güneş ışığına karşı korunmalıdır. Su, idrar, kan ve her türlü yabancı maddenin spermaya karışması önlenmelidir. Her bir sperma alma işleminde farklı bir suni vajen kullanılmalıdır. Bu durum mikrobiyal kontaminasyonu en aza indirir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

104 6

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

Her bir sperma alma işleminde farklı bir suni vajen kullanılmalıdır. Bu durum mikrobiyal kontaminasyonu en aza indirir.

Koç ve tekelerden sperma alınırken boğalarda kullanılan suni vajenin küçük bir versiyonu kullanılır. Bu hayvanlar hızlıca atlayıp aşım yaptıklarından spermayı alacak kişi gözü açık ve çevik olmalıdır. Koç, kızgınlıktaki bir koyuna atlatılarak bir teknisyen tarafından sperma alındığı gibi, üzerine koyun postu geçirilmiş bir maket üzerine suni vajen tutturulduktan sonra da alınabilir. Aygırdan sperma almak için kullanılan suni vajen diğer çiftlik hayvanlarında kullanılan suni vajenden daha uzun ve daha geniş olup alüminyum veya sert plastikten yapılabilir. Uzunluğu 75-80 cm kadardır. Spermayı alacak kişinin suni vajenin ağırlığını çekebilmesi, aygırın itme hareketlerine etkin olarak karşı koyabilmesi ve suni vajenin bir sapının bulunması gerekir. Suni vajenin iç sıcaklığının 45 oC dolayında olması gerekir. Kuyruk kökündeki ritmik hareketler ejakulasyonun habercisidir. Aygırdan sperma alırken dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:    

Aygır cinsel yönden uyarılarak penisin ereksiyonu sağlanmalıdır. Aygır, östrüs gösteren kısrağa veya fantoma belli mesafeden atlatılmalıdır. El yardımıyla fazla tazyik yapmadan penis suni vajene yönlendirilir. Aygır bir kısrağa atlatıldığı zaman, suni vajen kısrağın kalçası ile desteklenerek aygırın itme istikametinde penise paralel olarak tutulmalıdır.

Hayvanlardan sperma alma işleminde kullanılan suni vajenden daha fazla randıman almak için suni vajenin temizlenip bütün parçaları ayrıldıktan sonra çeşme suyu ile iyice yıkanıp durulanması gerekmektedir. Hemen yıkanmayacak ise tüm parçalar ılık suda bekletilmelidir. Suni vajen silindiri deterjanlı su ve sertçe bir fırça ile yıkanmalı çeşme suyuyla durulanmalı ve kurumaya bırakılmadır. Suni vajen iç lastiği ve kauçuk huni içi dışına çevrildikten sonra fırça kullanılarak deterjanlı suyla temizlenip durulanmalıdır. Sonrasında distile su ile durulanıp 5 dakika süre ile %70’lik etil alkol içinde tutulmalıdır. Alkolle çalkalandıktan sonra tozsuz bir yerde kurumaya bırakılmalıdır.

Elektroejakülatörle Sperma Alma Yöntemi Yaşlanma ve diğer sebeplerden dolayı seksüel aktivitenin düşmesi veya sakatlanmalara bağlı olarak sperma vermeyen hayvanlardan sperma almak için kullanılır. Erkek damızlıklardan elektroejakulasyonla sperma almak için kullanılan teçhizat iki kutuplu bir elektrot ve alternatif akımı doğru akıma değiştirebilen bir elektrik kaynağından ibarettir. Aletin voltajı 0-30 V arasında değişir. Elektrot ek salgı bezlerinin hemen üzerinde bulunan üreme siteminin sinirlerini uyarmak maksadıyla rektuma yerleştirilir. Boğalardan elektroejakülatörle sperma almak için öncelikle rektumdan feçesin boşaltımı yapılmalıdır. Akabinde kayganlaştırılmış elektrot rektuma itilir. Ek salgı bezlerinin hemen üzerindeki kısma üreme sistemi sinirlerini uyarmak üzere yerleştirilir. Elektrot aşağı doğru bastırılır. Düşük voltajla başlayıp 4 saniye aralıklarla her defasında birkaç volt artırılarak stimulasyon başlatılır. Bu işlem boğa ejakulasyon yapana kadar devam eder. Düşük voltajlarda bulbouretral bezin

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

105 7

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi sekresyonu ve penisin ereksiyonu olurken daha yüksek voltajlarda ejakulasyon gerçekleşir. Voltajın hızlı artırılması ereksiyon olmadan ejakulasyona sebep olacağından spermanın prepusyumla temasına ve kirlenmesine neden olur. Çoğu boğalar 2 ile 5 dakika arasında ejakulasyon yapmaktadır. Elektroejakulasyonda voltaj arka ayak sinirlerini de uyardığından bacakların kasılmasına ve boğanın düşmesine neden olabilir. Bunun için boğaya iyi bir yer temin ederek zaptı rapt edilmesi gerekir. Elektroejakulasyon ile elde edilen sperma suni vajen ile elde edilenden hacimce daha fazla ancak yoğunlukça daha azdır. Koçlardan elektroejakülatörle sperma almak içinse 3-5 voltluk düşük voltajlardan başlayıp 1 voltluk artışla her 5-7 saniyede bir stimulasyon uygulaması tavsiye edilir. Genellikle 4-7 uyarımla sonuç alınmaktadır. Bazı koçlar elektroejakulatöre cevap verirken bazıları vermezler. Koçlarda üretral çıkış deliği iplik şeklindeki uzantı ile devam ettiğinden bu uzantının ejakulasyondan önce sperma toplama tüpünün içine alınması gerekir.

Elle Masaj Yöntemi

Düşük voltajlarda bulbouretral bezin sekresyonu ve penisin ereksiyonu olurken daha yüksek voltajlarda ejakulasyon gerçekleşir.

Köpeklerde pratik olarak en sık kullanılan sperma alma yöntemidir. Ortamda kızgın bir dişi köpeğin olması başarı şansını artırır. Ayrıca ortamın sessiz, kaygan olmayan bir özellikte olması gerekmektedir. Gerekli ekipman (plastik eldiven, sperma toplama kadehleri, antibiyotikli solüsyon) hazırlandıktan sonra seksüel stimülasyonun sağlanmasıyla birlikte erkek köpeğin yan tarafına geçilir ve prepusyum üzerinden bulbus glandisin kaudal kısmına hafifçe masaj yapılır. Ereksiyon şekillenmeye başladığında prepusyum geri çekilir. Bulbus glandisin arka kısmına avuç içiyle ritmik basınçlar yapılarak ereksiyon sağlanır. Kısa bir süre sonra penisten ön sıvının geldiği gözlenir. Bu sıvının ikinci sıvı (sperma) ile karışmasını önlemek ve gerektiğinde mikroskobik incelemeler için ayrı bir kadehe alınır. Pelvik itme hareketlerini takiben penis köpeğin arka bacaklarının arasından geriye doğru çekilir. Pelvik itme hareketleri başladığında sperma toplama kadehi dikkatlice tutulmalıdır. Bu arada bulbus glandisin arka kısmına baş ve işaret parmakları arasında ritmik basınçlar uygulanır ve ikinci sıvı kısım yani sperma başka bir kadeh kullanılarak alınır. Akabinde kısa bir süre içinde üçüncü sıvı kısım penisten akmaya başlar. Bu kısım üçüncü bir toplama kadehine alınabilir. Bazı durumlarda ikinci kısım ile üçüncü kısmı ayırmak zor olabilir. Sperma alındıktan sonra penise antibiyotikli bir pomat uygulanması penisin dış ortamda olası kontaminasyonunun olumsuz etkilerini önlemek için önemlidir.

Ampulla Masajı Bu uygulama, elektroejakülasyon yönteminin geliştirilmesinden önce genellikle sakatlık ya da cinsel isteksizlik gibi nedenlerle aşım yapamayan boğalardan sperma almak amacıyla kullanılmış olup temelinde ampulla duktus deferensin ve vezikula seminalise ulaşan sinirlerin ejakülasyon oluşuncaya kadar ritmik masaj yapılarak uyarılması yatmaktadır.

Tabii Aşım Sonrası Spermanın Vajinadan Alınması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

106 8

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi Bu yöntemde erkek damızlık (aygır) kızgınlık dönemindeki dişiyi aşar. Hayvanlar birbirinden ayrıldıktan sonra sperma vajinadan bir aspiratör veya uygun bir kaşıkla alınır. Günümüzde bu yöntem kullanılmamakla birlikte başlıca sakıncası dişi hayvandan spermaya hastalık yapıcı etkenlerin bulaşmasıdır.

Vajinal Sünger ya da Prezervatif Kullanma Aygırlarda kullanılan bir yöntem olup kızgın kısrağın vajinasına uygun bir sünger ya da prezervatif yerleştirildikten sonra aygırın kısrağı aşması sonrası sünger ya da prezervatifin vajinadan alınarak spermanın elde edilmesi sağlanmış olur.

Şirurjikal Yöntem

Örnek

Bu yöntem daha çok deneysel amaçla laboratuvar hayvanlarında kullanılmakta olup kauda epididimise punksiyon yapılarak veya duktus deferensin vücut dışına açılması sağlanarak sperma elde edilmektedir.

•Köpeklerden sperma alındıktan sonra penise antibiyotikli bir pomat uygulanmaz ise, penis belirli bir süre daha ereksiyon hâlinde olduğundan dolayı dış ortamla teması söz konusu olabilir ve enfeksiyon etkenlerinin penise bulaşma durumu görülür.

SPERMANIN MAKROSKOBİK VE MİKROSKOBİK MUAYENESİ Günümüzde tabii aşım sonrası spermanın vajinadan alınması uygulanmamakla birlikte başlıca sakıncası dişi hayvandan spermaya hastalık yapıcı etkenlerin bulaşmasıdır.

Spermanın döl verimi oranı, laboratuvar incelemeleriyle tam olarak belirlenemez. Nihai anlamda tohumlama sonrası gebelik sonuçları belirlenerek yapılır. Bu bölümde spermanın kalitesi hakkında bazı bilgiler veren muayenelerden bahsedilecektir. Bu muayenelerin gerçek döl verimi ölçüsü olmadığı, laboratuvar muayenelerinde yüksek değerlere sahip bir spermanın düşük değerli bir spermadan elde edilenden daha düşük döl verimi elde edilebileceği unutulmamalıdır. Bununla birlikte laboratuvar muayenelerinde yüksek değerli bulunan spermaların düşük değerli spermalara göre ortalama gebelik oranı fazladır.

Miktarı, Rengi, Kitle Hareketi, Motilitesi, Morfolojisi, Yoğunluğu Makroskobik olarak spermanın hacminin belirlenmesi, bir erkek damızlığın ortalama sperma miktarı hakkında fikir edinmek için bilgi sunar. Burada, özellikle sperma hacminin gittikçe azalmasının bir problem olduğunu belirtir. Bu problem sağlık şartlarından veya hayvanın kendisine mahsus sperma alma yöntemlerinden kaynaklanabilir. Hayvanın türü, ırkı, yaşı, genetik yapısı, sperma alma sıklığı ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

107 9

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi zamanı, seksüel prestimülasyon (ön uyarım), besleme, hastalıklar ve iklim spermanın miktarını etkileyen belli başlı faktörlerdir. Sperma miktarı sperma alma işleminden sonra genellikle derecelenmiş sperma toplama tüplerinde okunarak saptanır ve “ml” olarak belirtilir. Bazı hayvan türlerine göre bir ejakülattaki ortalama sperma miktarı Tablo 6. 1.’de verilmiştir. Tablo 6. 1. Türlere Göre Sperma Miktarı (Sönmez, 2015).

Sperma miktarı sperma alma işleminden sonra genellikle derecelenmiş sperma toplama tüplerinde okunarak saptanır ve “ml” olarak belirtilir.

Hayvan Türü

Sperma Miktarı

Hayvan Türü

Sperma Miktarı

Boğa Koç Teke Domuz

4-8 ml 0,8-1,2 ml 0,5-1,5 ml 150-200 ml

Aygır Köpek Kedi Horoz

30-150 ml 1-4 ml (2.kısım) 0,1-0,2 ml 0,4-0,9 ml

Boğa spermasının normal rengi açık kremden koyu kreme kadar değişen tonlardadır. Spermanın yoğunluğu artıkça rengi koyulaşır. Sperma alma tüpü içerisindeki sperma yakından incelendiğinde girdap gibi dönme hareketleri görülebilir. Cam tüpün yüzeyindeki tabakada sperm hareketinden dolayı granüler bir görünüm oluşmaktadır. Yoğunluğu düşük olan spermalar sulu ve rengi açıktır. Koç ve teke sperması boğa spermasına benzemekle beraber hacimce daha az fakat yoğunluk yönünden daha fazladır. Sperma toplama tüpü içerisinde sperma birkaç dakika bekledikten sonra tüpün dibi kir, pislik veya tortu yönünden muayene edilmelidir. Böylesi kalıntıların bulunması sperma almadan önce erkek damızlığın uygun şekilde temizlenmediğini ve dikkatsizce sperma alındığını göstermektedir. Mikroskobik muayene, spermanın bazı özelliklerinin mikroskop altında incelenmesi ve değerlendirilmesini kapsar. Mikroskobik muayenede spermatozoanın kitle hareketi (mass aktivite), ilerleyen motilitesi, yoğunluğu, morfolojik yapıları, ölü ve canlı oranlarının ayrımı ve hızları incelenebilir. Muayene amacıyla faz kontrast mikroskobu ve normal ışık mikroskobu kullanılabilir. Sperm hücrelerinin canlı olarak incelenmesini gerektiren muayenelerde sıcaklık çok önemlidir. Bu maksatla ısıtıcı set veya özel olarak yapılmış ısıtma tablalı mikroskoplar kullanılmalıdır. Kullanılacak olan lam, lamel, pipet gibi malzemelerin sıcaklığı vücut sıcaklığına (35-38 °C) yakın olmalıdır. Aynı zamanda bu malzemelerin temiz ve steril olmasına özen gösterilmelidir.

Bir noktadan diğer bir noktaya, bir doğru üzerinde ilerleyen veya hareket eden spermatozoon ilerleyici olarak hareket eden spermatozoondur.

Kitle Hareketi (Mass Aktivite): Hayvandan spermadan alındıktan hemen sonra yani taze spermadan bir iki damla alınarak lam üzerine konur. Üzeri lamel ile kapatılmadan 10'luk objektifle değişik 2-3 mikroskop sahasında inceleme yapılır. Bilhassa iyi kalitedeki koç, teke ve boğa spermalarında kitle hâlinde bir hareket, selden kabarmış bir ırmağın girdaplı akıntısı veya rüzgarın başaklı bir buğday tarlasında doğurduğu dalgalanmayı andıran bir hareket görülür. Bu dalgalanma hareketi sperma içerisinde bulunan motil spermatozoonların toplu hareketinden kaynaklanmaktadır. Spermatozoon yoğunluğu ve motil olanların oranı arttıkça söz konusu dalgalanma da o nispette güçlü olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

108 10

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi Motilite: Motilite, sperma örneklerinde kendi güçleriyle ileriye doğru hareket edebilen spermatozoonların yüzdesi olarak ifade edilir. Bir noktadan diğer bir noktaya, bir doğru üzerinde ilerleyen veya hareket eden spermatozoon, ilerleyici olarak hareket eden spermatozoondur. Çoğu spermalar farklı motilite göstermektedir. Bunlar kuyruk anomalilerine bağlı olarak oluşan hem sirküler hem de tersine hareketler ile çoğunlukla yaşlanmaya bağlı olarak oluşan titreme ve sallanma hareketleri içerirler. İlerleyici motilite en önemli bireysel kalite testidir. Çünkü fertilite, tohumlamada kullanılan motil spermatozoonların sayı ve oranı ile yüksek derecede ilişkilidir. Spermanın motilite oranı % 0-80 arasında değişebilir. Başlangıç motilitesi % 40'ın altında olan spermaların tohumlamada kullanılması uygun değildir.

Her bir tohumlama dozunda istenilen sayıda motil spermatozoon bulunduracak şekilde dozajlama yapılabilmesi için spermatozoon yoğunluğunun bilinmesi gerekir.

Morfolojik Muayene: Spermanın morfolojik muayenesinden kasıt, alınan ejakülat içerisinde bulunan anormal sperm hücrelerin oranının tespit edilmesidir. Anormal spermatozoonların oranındaki ani bir artış, dikkatle takip edilmesi gereken bir problemin olduğunu gösterir. Bütün türlerin spermalarında en az %5 oranında anormal spermatozoon görülür. Anormal spermatozoon oranı %20-25'e ulaşıncaya kadar genellikle döl verimi etkilenmez. Anormal spermatozoonlar ilerleyen motilite göstermedikleri gibi fekondasyon yeteneğinden de yoksundurlar. Bu yüzden anormal spermatozoon oranı arttıkça, ilerleyen motilite yüzdesi azalmaktadır. Morfolojik muayene için frotilerin hazırlanmasında en iyi tekniklerin kullanılması zorunludur. Kötü tekniklerin kullanılması kuyrukta hasara neden olduğundan, bunlar da doğal olarak meydana gelen anomalilere eklenebilir. Bir tüp içerisine konulmuş 1 ml sulandırıcıya 1 damla sperma konularak karıştırılır. Sulandırılmış bu spermadan pipet yardımıyla alınan bir damla sperma, lamın bir ucuna yakın konularak üzerine hangi boya ile boyanacak ise o boyadan 1-2 damla ilave edilir, iyice karıştırılarak sürme froti yapılır. En kolay ve en yaygın şekilde kullanılan boyama tekniği froti hazırlanırken boyaların karıştırılmasıdır. Spermatozoonların baş ve kuyruk kısımlarının açıkça görülebilmesi için froti üzerinde tek tek dağılmış olmaları gerekir. Kırık ve kıvrık kuyruk oranının fazla olması froti hazırlanırken kötü teknik kullanılmasının belirtisi olabilir. Frotiler çoğu zaman 10 x 40’lık büyütme ile muayene edilir. Bir defa sayılan sperm hücresinin tekrar sayılmaması için belli bir kurala göre sayım yapılmalıdır. Her bir frotiden yaklaşık 200-250 spermatozoon sayılıp muayene edilerek başa, orta kısma ve kuyruğa bağlı anomaliler ayrı ayrı sınıflandırılmalıdır. Aşağıdaki şekilde spermanın fertilite potansiyelini tespit etme anlamında dondurulmuş-çözdürülmüş sperma örneğinde akrozom bütünlüğü ile ilgili yapılan testten bir görüntü bulunmaktadır (Şekil 6.2).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

109 11

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

Şekil 6.2. Spermatozoonun Akrozom Bütünlüğü İle İlgili Yapılan Testten Bir Kesit

Anormal sperma adlandırması Tablo 6. 2.’ de yer almaktadır. Tablo 6. 2. Anormal Sperma Özellikleri (Sönmez, 2015).

Hacim

Yoğunluk

Motilite Anormal

Yok

Aspermi

Az Çok Yok Az Çok Yok Çok az Çok fazla

Hipospermi Hiperspermi Aspermi Oligospermi Polispermi Nekrospermi Asthenospermi Teratospermi

Spermatozoon yoğunluğu: Spermatozoon yoğunluğu denilince, 1 ml spermadaki spermatozoon sayısı anlaşılır. Her bir tohumlama dozunda istenilen sayıda motil spermatozoon bulunduracak şekilde dozajlama yapılabilmesi için spermatozoon yoğunluğunun bilinmesi gerekir. Sürekli olarak bir erkek damızlıktan alınan her bir ejakülatın yoğunluğu kaydedilmelidir. Spermatozoon konsantrasyonu normalin % 50 altına düştüğü zaman dikkat edilmesi tavsiye edilir.

Fiziksel/Kimyasal Muayene pH Değeri: Spermanın pH değeri, taze spermada ve sulandırma işlemi sonrasında indikatör kâğıtları veya pH ölçüm aletleriyle saptanır. Spermada saptanan pH değeri değişimleri, spermaya dışarıdan herhangi bir maddenin karışmasından dolayı veya ek salgı bezlerinin yangısı sonucu oluşabilir. Ayrıca, spermatozoonların metabolik faaliyetler sonucu ortama verdikleri artık maddeler de (laktik asit gibi) pH değişimine yol açabilmektedir. Türler arasında değişkenlik gösteren spermanın pH değerleri Tablo 6.3.’te belirtilmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

110 12

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi Tablo 6. 3. Türlere Göre Spermanın pH Değerleri (Sönmez, 2015)

Motil spermatozoon miktarı fazla olan spermadaki oksijen miktarı, motil spermatozoon miktarı az olan spermaya nazaran daha çabuk tükenir.

Fruktolizis testi yapılarak bir spermada bulunan spermatozoonların aktivitesi (motilitesi) hakkında bilgi edinilmektedir.

Boğa

6,5-7,0 (6,8)

Aygır

7,3-7,7 (7,5)

Koç Teke Domuz

6,2-7,0 (6,8) 6,2-7,0 (6,8) 6,8-7,5 (7,2)

Köpek Kedi Horoz

6,3-6,7 (6,5) 6,6-7,0 (6,8) 7,0-7,7 (7,4)

Metilen Mavisi Redüksiyon Testi: Metilen mavisi redüksiyon testi spermada bulunan spermatozoonların aktivitelerini bulundukları ortamdan kullandıkları oksijen miktarına göre değerlendirmek amacıyla yapılır. Motil spermatozoon miktarı fazla olan spermadaki oksijen miktarı, motil spermatozoon miktarı az olan spermaya nazaran daha çabuk tükenir. Bu test için sperma numuneleri anaerobik bir ortamda bulundurulur ve aktiviteye bağlı olarak ortamda oluşan hidrojen miktarı değerlendirilir. Metabolik faaliyetler sonucu açığa çıkan hidrojen, metilen mavisi ile birleşerek leuko metilen mavisi oluşturur. Bu esnada ortamdaki mavi renk belli bir sürede kaybolur. Bu sürenin tespiti spermadaki aktivitenin bir ölçütü olarak kabul edilir. İyi bir sperma örneğinde bu süre 3-6 dakika olarak bildirilmektedir. Fruktoz ve Fruktolizis Testi: Seminal plazmada bulunan fruktoz, ampulla duktus deferens ve diğer eklenti bezlerinden salgılanarak ejakülasyon sırasında spermaya karışır. Testiste üretilen testosteronun etkisiyle eklenti bezlerinden salınımı ve sürekliliği sağlanır. Bu nedenle natif (taze) spermada bulunması ve miktarı androjenlerle ilişkilidir. Aynı zamanda leydig hücrelerinin hormonal aktivitesi hakkında da bilgi verir. Fruktoz spermatozoonun enerji gereksinimini karşılar. Özellikle hareket enerjisi olarak tüketilmesi spermatozoonların motiliteleriyle orantılı olarak gerçekleşmektedir. Fruktolizis testi sperma plazmasında fruktozun spermatozoonlar tarafından kullanılmasının saptanması esasına dayanır. Motil spermatozoonlar fruktozla temas ettiklerinde fruktoz hücre içine girer ve burada bulunan enzimlerin etkisiyle parçalanır. Böylece fruktolizis olayı gerçekleşir ve ortamda laktik asit birikimi olur. Fruktolizis testi yapılarak bir spermada bulunan spermatozoonların aktivitesi (motilitesi) hakkında bilgi edinilmektedir. Fruktolizis testi uygulamalarında fruktolizis indeksi kullanılır. Fruktolizis indeksi: 109 spermatozoanın + 37°C de 1 saatte tükettiği fruktoz miktarıdır. İyi bir boğa spermasında fruktolizis indeksi 2 mg’dır. Katalaz Testi: Hijyenik olarak elde edilmiş spermada H2O2’yi parçalayan katalaz enzimi miktarı azdır. Spermadaki katalaz miktarının artması spermaya kan, irin, bakteri gibi maddelerin karıştığını ya da spermanın kirlendiğini gösterir.

Dayanıklılık testleri: Spermanın bekletilmesi: Sulandırılmış spermanın buzdolabında +5 derecede 7 gün süreyle saklanıp günlük motilite kontrollerinin ölçülmesiyle yapılır. Bu açıdan bir boğa sperması için ortalama kalite ölçütü 72 saat süreyle motilite oranının en az %50 olmasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

111 13

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi Tuzlu su testi: %1’lik tuzlu su ortamında tutulan spermatozoonların aktivitelerini koruma süreleri araştırılır. Kullanılabilir özellikteki bir sperma örneğinde motil spermatozoonların yok olma süresi en az 30 dakika olmalıdır. Termorezistans testi: Değişik ısı ortamlarında belirli bir süre tutulan spermalarda spermatozoonların motiliteleri, anormal yapıları değerlendirilir. Test sonucunda sperma kalitesi ile ilgili olarak + 37 °C’de taze spermada en az 4 saat, dondurulup çözdürülmüş spermada ise en az 2 saat süreyle motilitenin devam etmesi gerekmektedir. Soğuk şoku testi: Spermanın soğuk ortamda bırakıldığı süre içinde parametrelerindeki değişim değerlendirilir. Bu anlamda spermanın sıcaklığı 0 °C’ye düşürülüp 10 dakika bekletilir, ardından 37 °C’ye çıkarılarak spermatozoonların aktiviteleri hakkında gözlem yapılır. Hipoozmotik şişme testi: Spermatozoonun membran fonksiyonlarının bütünlüğü değerlendirilir. Spermanın ozmotik basıncı normal şartlar altında izotonik olup 290-310 miliosmol kadardır. Bu testte spermatozoon hipoosmotik (˂ 250 miliosmol) bir sıvıya bırakıldığında su sperm hücresinin membranını geçerek hücre içine girer, hücrenin baş kısmı şişer ve kuyruk kıvrılması olur. Pratik olarak kıvrık kuyruklu sperm hücrelerinin sayısına bağlı olarak membran bütünlüğüne sahip hücrelerin hipoozmotik ortamdaki verdiği tepki değerlendirilir.

Fertilizasyon testleri:

Yüksek motiliteye sahip spermatozoonların geçebildiği sephadex filtresi kullanılarak spermanın aktivitesi kontrol edilir.

Biyokimyasal analizler: Spermatozoonun akrozomal ve orta bölgesinde bulunan enzimlerin (akrozin, hyaluronidaz, laktat dehidrogenaz gibi) plazmadaki düzeyleri araştırılır. Bu enzimlerin seminal plazma miktarındaki artış spermatozoonun yapısal bütünlüğünün bozulduğunun bir işareti olarak değerlendirilir. Monoklonal antikor testi: Bu yöntemde monoklonal antikorlar spermaya katılarak bu antikorların spermatozoon membranına bağlanma düzeyi araştırılır. Spermanın sulandırılması, dondurulup çözdürülmesi gibi işlemler esnasında hücre membranı hasar almışsa antikorların membrana bağlanma oranının azalması ortaya çıkar. Filtrasyon testi: Yüksek motiliteye sahip spermatozoonların geçebildiği sephadex filtresi kullanılarak spermanın aktivitesi kontrol edilir. Servikal mukus testi: Bu testle in vitro ortamda spermatozoonların servikal mukusa girebilme yetenekleri değerlendirilerek motiliteleri hakkında bilgi edinilir. Hamster testi: Bu testle de spermatozoonların zona tabakasından ayrılmış oosit içerisine girebilme yeteneklerine bakılarak fertilizasyon kabiliyetleri değerlendirilir.

Mikrobiyolojik Muayene Spermanın mikrobiyolojik muayenesi ejakülata in vivo veya in vitro olarak karışabilen mikropların araştırılması amacıyla yapılır. Muayene bütün

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

112 14

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

Hijyenik koşullarda elde edilen spermalarda bile hemen her zaman patojen olmayan mikroorganizmalar bulunabilir. Bu sayı, boğa spermasında 1000 adet /ml için normal olarak değerlendirilir. Spermanın mikrobiyolojik muayenesi damızlık hayvanlarda periyodik olarak yapılmalıdır.

Bireysel Etkinlik

Spermanın mikrobiyolojik muayenesi ejakülata in vivo veya in vitro olarak karışabilen mikropların araştırılması amacıyla yapılır.

mikroorganizmaları kapsayacak biçimde yapılmalıdır. Şüpheli durumlarda ise, istenen etkenlerin saptanmasına yönelik yapılır. Muayene edilecek sperma numunesi, hijyenik hassasiyet içerisinde alınmalıdır. Elde edilen ejakülattan en az 2 ml sperma steril ve kapalı tüplerde muayene laboratuvarına kısa sürede sevk edilir. Transport sırasında üremenin önlenmesi için kısa mesafelerde +5 °C’lik termoslarda, daha uzun mesafeli taşımalarda ise dondurularak (-196 °C) sevk edilmelidir. Ancak trichomonas yönünden muayene edilecek numuneler oda ısısında taşınmalıdır.

• Spermatolojik parametreler genel olarak ilgili spermanın kalitesi hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu anlamda spermadaki motilite oranının spermanın kalitesi ile ilgili etkisi hakkında bilgi toplayınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

113 15

Özet

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

• HAYVANLARDAN SPERMANIN ALINMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ •Hayvanlardan spermanın alınması eylemini tanımlarken geçerliliği kanıtlanmış yöntemler kullanılarak nicelik ve nitelik yönünden mümkün olduğunca üst sınırda spermatozoa içeren, suni tohumlama uygulamalarına kaynak oluşturabilecek ejakülatların elde edilmesi şeklinde bir ifade kullanılabilir. •SPERMA ALMA ZAMANI VE YERİ •Evcil hayvanlarda genellikle sperma sabah saatlerinde alınmaktadır. Eğer periyodik olarak sperma alma söz konusu ise günün aynı saatlerinde sperma alınması hayvanın psikolojik ve fizyolojik anlamda sperma vermeye alıştırılması anlamında da etkili olur. Aynı şekilde sperma alma yeri ile ilgili olarak genel anlamda hayvanın ve uygulayıcının zarar görmeyeceği, güvenli ve daha önceden o bölgede hayvanın herhangi bir cerrahi operasyona maruz kalmadığı bir mekân tercih edilmelidir. •Sperma Alma Aralıkları •Hayvan türlerine göre değişmekle birlikte boğalarda haftada 3 kez, koç ve tekelerde günde 1 kez, aygır domuz ve köpeklerde haftada 2 kez, kedi ve horozlarda iki günde 1 kez sperma alınabileceği bildirilmektedir. •Optimum Lokal Şartlar •Öncelikle sperma alma yerinin hayvanlar ve uygulamayı gerçekleştirecek kişiler açısından emniyetli olması gerekmektedir. Uygulayıcı personel koruyucu elbise giymeli ve hayvanların seksüel uyarımlarını olumsuz yönde etkileyecek hamlelerden kaçınılmalıdır. Sperma alınacak olan bölgenin genişliğinin çalışılacak hayvanlar açısından uygun ölçüde, zeminin yapısının kaygan olmayan bir yapıda ve ortamın sakin, temiz ve havadar bir atmosfere sahip olması sperma alma işleminin kalitesini artıracaktır. •SEKSÜEL STİMÜLASYONUN SAĞLANMASI •Hayvanlarda seksüel stimülasyonun sağlanması ereksiyonun ardından ejakülasyonun oluşmasına, ejakülatta kalite ve kantite açısından yüksek sayıda spermatozoon elde edilmesine olanak sağlar. •SPERMA ALMA YÖNTEMLERİ •Hayvan türlerine göre farklı sperma alma yöntemleri vardır. Bunlar: suni vajenle sperma alma yöntemi, elektroejakülatörle sperma alma yöntemi, elle masaj yöntemi, ampulla masajı, doğal aşım sonrası spermanın vajinadan alınması, vajinal sünger ya da prezervatif kullanma, şirurjikal yöntemdir. •Hayvanlardan sperma alırken dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle sıralanabilir: •Sperma alma işlemi sırasında hayvanın genel sağlığını, seksüel reflekslerini ve spermatogenezisi olumsuz etkileyebilecek her türlü girişimden kaçınılmalıdır. •Bütün ejakülatın toplanabilmesi sağlanmalıdır. •Spermaya yabancı madde karışımı engellenmeli, dölleme kabiliyeti olumsuz yönde etkilenmemelidir. •Aynı şartlarda sperma alınabilmesi yinelenebilmelidir. •SPERMANIN MAKROSKOBİK VE MİKROSKOBİK MUAYENESİ •Spermanın döl verimi oranı, laboratuvar incelemeleriyle tam olarak belirlenemez. •Laboratuvar muayenelerin gerçek döl verimi ölçüsü olmadığı, laboratuvar muayenelerinde yüksek değerlere sahip bir spermanın, düşük değerli bir spermadan elde edilenden daha düşük döl verimi elde edilebileceği unutulmamalıdır. Bununla birlikte laboratuvar muayenelerinde yüksek değerli bulunan tüm spermaların düşük değerde olanlarınkine göre ortalama gebelik oranı daha fazladır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

114 16

Özet (devamı)

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

•Miktarı, Rengi, Kitle Hareketi, Motilitesi, Morfolojisi, Yoğunluğu •Hayvanın türü, ırkı, yaşı, genetik yapısı, sperma alma sıklığı ve zamanı, seksüel prestimülasyon, besleme, hastalıklar, iklim spermanın miktarını etkileyen belli başlı faktörlerdir. Sperma miktarı sperma alma işleminden sonra genellikle derecelenmiş sperma toplama tüplerinden okunarak saptanır ve “ml” olarak belirtilir. Boğa spermasının normal rengi açık kremden koyu kreme kadar değişen tonlardadır. Spermanın yoğunluğu artıkça rengi koyulaşır. Sperma alma tüpü içerisindeki sperma yakından incelendiğinde girdap gibi dönme hareketleri görülebilir. •Kitle Hareketi (Mass Aktivite): Bilhassa iyi kalitedeki koç, teke ve boğa spermalarında kitle hâlinde bir hareket, selden kabarmış bir ırmağın girdaplı akıntısı veya rüzgarın başaklı bir buğday tarlasında doğurduğu dalgalanmayı andıran bir hareket görülür. Bu dalgalanma hareketi sperma içerisinde bulunan motil spermatozoonların toplu hareketinden kaynaklanmaktadır. Spermatozoon yoğunluğu ve motil olanların oranı arttıkça söz konusu dalgalanma da o nispette güçlü olur. •Motilite: Motilite, sperma örneklerinde kendi güçleriyle ileriye doğru hareket edebilen spermatozoonların yüzdesi olarak ifade edilir. Bir noktadan diğer bir noktaya, bir doğru üzerinde ilerleyen veya hareket eden spermatozoon ilerleyici olarak hareket eden spermatozoondur. •Morfolojik Muayene: Spermanın morfolojik muayenesinden kasıt, alınan ejakülat içerisinde bulunan anormal sperm hücrelerinin oranının tespit edilmesidir. •Spermatozoon yoğunluğu: Spermatozoon yoğunluğu denilince 1 ml spermadaki spermatozoon sayısı anlaşılır. •Fiziksel/Kimyasal Muayene •pH Değeri: Spermanın pH değeri, taze spermada ve sulandırma işlemi sonrasında indikatör kağıtları veya pH ölçüm aletleriyle saptanır. •Metilen Mavisi Redüksiyon Testi: Metilen mavisi redüksiyon testi spermada bulunan spermatozoonların aktivitelerini bulundukları ortamdan kullandıkları oksijen miktarına göre değerlendirmek amacıyla yapılır. •Fruktolizis testi: Fruktolizis testi sperma plazmasında fruktozun spermatozoonlar tarafından kullanılmasının saptanması esasına dayanır. •Katalaz Testi: Spermadaki katalaz miktarının artması spermaya kan, irin, bakteri gibi maddelerin karıştığını ya da spermanın kirlendiğini gösterir. •Mikrobiyolojik Muayene •Spermanın mikrobiyolojik muayenesi ejakülata in vivo veya in vitro olarak karışabilen mikropların araştırılması amacıyla yapılır. Muayene bütün mikroorganizmaları kapsayacak biçimde yapılmalıdır. Şüpheli durumlarda ise istenen etkenlerin saptanmasına yönelik yapılır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

115 17

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Arama refleksi, immisio penis (penisin vulvadan girmesi), yüklenme hareketi ve ejakülasyon süreçlerini kapsayan refleks türü aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Distanz refleksi Kontakt refleksi Kopulasyon refleksi Patellar refleks Kalıtsal refleks

2. Suni vajenin tabii vajene uygunluk sağlaması açısından üç faktörün sağlanması gerekmektedir. Bu faktörler aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Sıcaklık, basınç, kayganlık Sıcaklık, hacim, pH Enerji, motilite, kitle Yoğunluk, elastikiyet, basınç Refleks, enerji, hacim

3. Aşağıdakilerden hangisi suni vajen basıncının yeterli olduğuna işaret eder? a) b) c) d) e)

Suni vajenin iç sıcaklığının 45 oC olması Yapısının alüminyum özelliğinde olması İç lastiğin dışarıdan bakıldığında “Y” şeklini alması İç lastiğin dışarıdan bakıldığında “H” şeklini alması Suni vajenin iç sıcaklığının 38 oC olması

4. Sperma almak için kullanılan elektroejakülatörün voltajı uygulama yaparken genel olarak hangi değerler arasında değişir? a) b) c) d) e)

0-50 V 0-40 V 0-10 V 0-20 V 0-30 V

5. Daha çok deneysel amaçla laboratuvar hayvanlarında kullanılan sperma alma yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Elle masaj yöntemi Ampulla masajı Vajinal sünger yöntemi Prezervatif kullanma Şirurjikal yöntem

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

116 18

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi 6. Aşağıdakilerden hangisi spermanın mikroskobik muayenesinde inceleme alanı bulmaz? a) b) c) d) e)

Motilite Kitle hareketi Ölü ve canlı oranlarının ayrımı pH değeri tayini Morfolojik yapı

7. Anormal sperm hücrelerinin çok fazla olduğu tabloya ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Asthenospermi Teratospermi Polispermi Aspermi Hipospermi

8. Taze spermada ve sulandırma işlemi sonrasında indikatör kağıtları veya ölçüm aletleriyle hangi ölçüm yapılır? a) b) c) d) e)

pH Ozmotik basınç Fruktolizis Motilite Yoğunluk

9. Metabolik faaliyetler sonucu açığa çıkarak metilen mavisi ile leuko metilen mavisi oluşturan element aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Oksijen Azot Klor Hidrojen Karbon

10. Spermadaki H2O2’yi parçalayan enzim aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Akrozin Katalaz Pepsin Lipaz Fruktokinaz

Cevap Anahtarı 1.c, 2.a, 3.c, 4.e, 5.e, 6.d, 7.b, 8.a, 9.d, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

117 19

Hayvanlardan Spermanın Alınması ve Değerlendirilmesi

YARARLANILAN KAYNAKLAR Çoyan, K., Ataman, MB., Kaya, A., Karaca, F. (2002). Evcil hayvanlarda dölerme ve suni tohumlama. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayın Ünitesi, Konya Çoyan, K. (2005). İneklerde suni tohumlama el kitabı. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayın Ünitesi, Konya İleri, K., Ak, K., Pabuccuoğlu, S., Birler, S. (2002). Evcil hayvanlarda reprodüksiyon ve suni tohumlama. Ders Notu No, 133, İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayını, İstanbul. MEGEP (2015). Hayvan yetiştiriciliği ve sağlığı. Spermayı temin ve muhafaza. 20.07.2019 tarihinde http://www.megep.meb.gov.tr/mte_program_modul/moduller/Spermayı% 20Temin%20ve%20Muhafaza.pdf adresinden erişildi. Sönmez, M. (2015). Reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları. Elazığ Sönmez, M., Acısu, TC., Koca, RH (2018). Çiftlik hayvanlarında sperma alma yöntemleri ve spermatolojik referans değerler. Turkiye Klinikleri J Reprod Artif Insemin-Special Topics

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

118 20

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

SPERMANIN SAKLANMASI VE ÇÖZDÜRÜLMESİ

• Sperma Sulandırıcıları • Sulandırma İşlemi • Spermanın Paketlenmesi ve Saklanması • Payetin Çözdürülmesi ve Muayenesi

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Doç. Dr. Ali Doğan ÖMÜR

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Spermanın saklanması ve çözdürülmesi ile ilgili süreçleri kavrayabilecek, • Spermanın saklanması sırasında dikkat edilmesi gereken hususların farkına varabilecek, • Spermanın çözdürüldükten sonraki aşamalarında gerekli değerlendirme kriterlerini anlayabileceksiniz.

ÜNİTE

7

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

Sulandırıcıların Kullanım Amaçları

Sperma Sulandırıcıları

Sperma Sulandırıcıların Sahip Olması Gereken Özellikler

SPERMANIN SAKLANMASI VE ÇÖZDÜRÜLMESİ

Ön Sulandırma

Soğutma İşlemi

Sulandırma İşlemi Soğutma Hızı Gliserolizasyon ve Ekilibrasyon Spermanın Kısa Süreli Saklanması Spermanın Uzun Süreli Saklanması

Spermanın Paketlenmesi ve Saklanması

Azot Tankı Sıvı Azot Kayıp Kontrolü ve Seviyesinin Ölçülmesi Azot Tankının Araç İle Taşınması Payetin Azot Tankından Alınması

Payetin Çözdürülmesi ve Muayenesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

Payetin Çözdürülmesi Payetin Muayenesi

120 2

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

GİRİŞ Günümüzde genetik kaynakların saklanarak gelecek yıllara aktarılması önemli bir konudur. Üreme biyoteknolojisi, türlerin soyunun korunması ve klinik uygulamaları gibi geniş bir kullanım alanına sahip olan spermanın dondurularak saklanması işlemi, bu anlamda büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca insan beslenmesi için vazgeçilmez bir yer tutan hayvansal proteinlerin üretilmesi ve dolayısıyla hayvancılığın etkin bir şekilde sürdürülebilmesi de gen kaynaklarının başarılı bir şekilde muhafaza edilebilmesine ve gelecek nesillere aktarılabilmesine bağlıdır. Spermanın dondurularak saklanması bu açıdan ayrı bir önem arz etmektedir. Hayvanlarda spermanın yeterli döl verimini sağlayacak şekilde dondurulması, suni tohumlama uygulamalarını daha pratik ve ekonomik yapacağı gibi daha doğru ve güvenilir pedigri kayıtlarının tutulması sağlanacaktır. Ayrıca yüksek genetik kapasiteye sahip hayvanların geniş populasyonlarda kullanımı olanaklı hâle gelecektir.

Spermanın dondurularak saklanması ve akabinde suni tohumlamanın başarılı olması sperma sulandırıcılarının kalitesine bağlıdır.

Spermanın dondurularak saklanması ve akabinde suni tohumlamanın başarılı olması sperma sulandırıcılarının kalitesine bağlıdır. Örneğin; bir boğadan alınan 5 ml sperma yüzlerce ineği tohumlayacak kadar motil spermatozoon ihtiva etmektedir. Fakat 5 ml spermayı bu sayıya fiilen bölmek mümkün değildir. Sulandırma işlemiyle bu sorun ortadan kalkmaktadır. Sulandırılmamış spermadaki spermatozoonların kısa bir süre yaşadıkları dikkate alındığında sulandırıcıların spermatolojik parametreler üzerine olan önemi de açıkça ortaya çıkmaktadır. Sulandırıcılar soğutma esnasında spermatozoonları korur ve onların ömrünü uzatır. Ayrıca sulandırıcılar sperm hücrelerine besin maddeleri sağlar. Spermatozoon metabolizması sonucu üretilen asitleri nötralize ederek pH değişikliklerini önler.

SPERMA SULANDIRICILARI Temel olarak dış etkenlere karşı spermatozoanın bütünlüğünü ve fertilite yeteneğini koruyan, dişi genital sistemine zarar vermeyen spermatozoa için geliştirilmiş sıvı besi ortamlarıdır.

Sperma Sulandırıcılarının Kullanım Amaçları Sperma sulandırıcılarının kullanım amaçları şöyle sıralanabilir: • • • •

Spermanın hacmini artırmak Spermatozoanın canlılığını daha uzun süre devam ettirebilmek Spermatozoayı ani ısı değişikliklerinden koruyabilmek Mikroorganizmaların spermatozoaya zarar vermesini önlemek

Sperma Sulandırıcıların Sahip Olması Gereken Özellikler Sulandırıcıların genel anlamda sahip olması gereken özellikler ise şunlardır: •

Ozmotik basıncı seminal plazmanın ozmotik basıncına eşit olmalı ve bu denge saklama süresince bozulmamalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

121 3

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

Örnek

•Spermanın ozmotik basıncının 290-310 miliosmol aralığında olması gerekmektedir.

Spermatozoanın metabolizmasında gerekli olan mineral maddeleri taşımalıdır.

Örnek





• •

•Gentamisin, penisilin, streptomisin gibi antibiyotikler sperma sulandırıcısına katılırlar.

pH değişimlerine karşı koruyucu tampon sistemlerini içermelidir. Spermatozoonun membran bütünlüğünü korumalıdır.

Yaygın olarak kullanılan sperma sulandırıcıları; Na-sitrat yumurta sarısı sulandırıcısı, tris bazlı sulandırıcılar, yağsız süt veya süt tozu İle hazırlanmış sulandırıcılar ve bazı ticari sulandırıcılardır. Buffer (tampon) solüsyonları iki önemli etki oluşturur. İlki, spermatozoonların metabolik aktivitesi sonucu üretilen laktik asiti nötralize ederek pH'daki küçük değişiklikleri önlemektir. İkincisi ise buffer tuzlarının uygun konsantrasyonu spermatozoonlar için izotonik ortam oluştumasıdır. Bununla beraber kullanılan tuz istenilen seviyedeki ozmotik basıncı sağlarken spermatozoonlara karşı toksik etki oluşturmamalıdır.

Örnek

Sperma sulandırıcıları spermatozoanın metabolizmasında gerekli mineral maddeleri taşımalıdır.

Spermatozoanın enerji gereksinimini karşılayabilecek maddeleri içermelidir. Isı değişimlerine karşı spermatozoayı koruyan maddeler bulunmalıdır. Spermatozoanın metabolik artıklarını elimine edebilmelidir. İçinde patojen mikroorganizma bulunmamalı, bakteriyel kontaminasyonun kontrolü için antibiyotikler içermelidir.

Örnek

• • •

•Demir, bakır, selenyum, çinko, kalsiyum, sodyum gibi mineral maddeler spermanın fonksiyonları için gereklidir.

•Tampon solüsyonları pH ve ozmotik basıncı dengelemek için kullanılmaktadır.

Fosfat buffer solüsyonu, 1939 yılında keşfedilen ilk tatmin edici sperma sulandırıcılarından birisidir. Fosfat buffer, diğer solüsyonlar kadar güvenilir

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

122 4

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi olmasına rağmen, yumurta sarısıyla karıştırıldığı zaman opak bir karışım oluşturması ve spermatozoanın net görünümünü engellemesi nedeniyle beğenilmemiştir. Sodyum sitrat dihidrat (Na 3 C 6 H 5 0 7 . 2H 2 0) solüsyonunun spermayı sulandırmada bir tampon madde olarak uygunluğu 1941 yılında keşfedilmiştir. 2,9 gr sodyum sitrat dihidrat 100 ml'ye ulaşıncaya kadar distile su ilave edilerek hazırlanır. Sodyum sitrat buffer solüsyonu, sperma sulandırıcısı hazırlama hususunda kısa zamanda fosfat bufferin yerine geçmiştir. Sitrat buffer, yumurta sarısı ile karıştırıldığı zaman spermatozoonların tek tek ve net bir şekilde gözlenebilmesi için yeteri kadar saydam bir karışım oluşturmaktadır.

Yumurta sarısı ticari ürünler dışında hazırlanan bütün sulandırıcıların içinde %20 civarında bulunmaktadır. Yumurta sarısı içinde bulunan lesitin, B-lipovitellin gibi değişik fosfolipid, lipoprotein ve diğer glikoproteinler membran koruyucu özelliklerinin yanı sıra içerdiği antioksidan maddeler ile oksidatif stresin de önlenmesinde katkı sağlar. Bu sayede hem membranların hem de DNA hasarlarının önüne geçilmiş olur. Ancak tekelerde seminal plazmada bulunan bir enzim (yumurta sarısını koagüle edici enzim; EYCE) yumurta sarısında bulunan lesitinle reaksiyona girmekte ve spermatozoonlar için toksik bir etki oluşturmaktadır. Spermatozoonlardan bu maddenin elimine edilmesi için özel fosfat solüsyonu ile 400 g de 5 dakika santrifüj edilip seminal plazmanın uzaklaştırılması ve spermatozoanın özel sulandırıcılarla sulandırılması gerekir.

Örnek

Tris (Hydroxymethyl) aminomethane boğa sperması için bir buffer solüsyon olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Tris (Hydroxymethyl) aminomethan boğa sperması için bir buffer solüsyon olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Tris buffer, +5°C ile -196 °C'lik sıcaklıklarda spermatozoanın yaşamını sürdürmesi bakımından önemli görülmektedir. Bu sulandırıcının değişik molariteleri ve pH dereceleri denenmiş olup 0,2 mol yoğunluk ve 6,5 pH'da % 1 fruktoz ilavesi iyi sonucu vermektedir.

Dondurma ve çözdürme işlemleri sırasında meydana gelebilecek olan olumsuzlukları bertaraf etmek için kryoprotektan maddeler kullanılmaktadır.

•Yumurta sarısı protektan ve antioksidan özelliklere sahiptir.

Homojenize yağlı ve yağsız süt, iyi bir sperma sulandırıcısıdır. Ancak süt sulandırıcı olarak kullanılmadan önce 92-95 OC’ ye kadar 10 dakika ısıtılmalıdır. Bu sayede spermatozoonlara zarar veren lactenin adlı madde inaktif hâle gelmektedir. UHT tekniği ile hazırlanan sütlerde bu işleme gerek yoktur. Bununla birlikte tekelerin bulbourethral bezinde bulunan SBU III proteini sütlü bir sulandırıcı ile sulandırılarak soğutulan ya da dondurulan teke spermasının canlılığını azaltmaktadır. Dondurma ve çözdürme işlemleri sırasında meydana gelebilecek olan olumsuzlukları bertaraf etmek için kryoprotektan maddeler kullanılmaktadır. Bu anlamda en bilinen ve hücre içine etkisini gösteren madde gliseroldür. Suyun donma sırasında kristalleşmesini azaltır. Böylelikle koruyucu etkisini gösterir. Gliserolün fazlası spermatozoonlarda akrozom reaksiyonunu hızlandırdığı için

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

123 5

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi sperma kalitesini düşürür. Bu yüzden tedricen katılması gerekir. % 3 ile % 10 oranında kullanılmaktadır. Dimetil sülfoksit (DMSO) ise soğuk şokuna karşı spermaya katılır aynı zamanda tamponlama görevi görür.

SULANDIRMA İŞLEMİ Sperma sulandırılırken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Öncelikle sperma ile temas edecek olan tüm malzeme ve ekipmanın temiz ve mümkünse steril olması sağlanmalıdır. Sulandırıcılar kısa sürede bozulabilen maddeleri içerdiği için taze olarak hazırlanmalıdır. Sulandırıcı ve spermanın ısısı karıştırılmadan önce aynı olmalıdır. Sulandırıcı spermanın üzerine katılmalıdır ve bu işlem kademeli olarak 5-10 dakika aralıklarla yapılır. Şekil 7.1’ de sperma sulandırıcısının hazırlanma sürecini gösteren bir fotoğraf bulunmaktadır.

Şekil 7.1. Sperma Sulandırıcısının Hazırlanması

Ön Sulandırma Sulandırıcı kullanım günü taze olarak hazırlanır. İçinde 26 – 32 oC su bulunan benmari (su banyosu) içine alınır. Uygun yöntemle alınan sperma, alındıktan hemen sonra sulandırıcının içinde bulunduğu benmari içine yerleştirilir. Böylelikle sulandırıcı ve sperma ısıları birbirine eşitlenir. Sperma muayeneleri gerçekleştirilir. Sulandırıcı miktarı tohumlama dozu açısından hesaplanır. Sulandırma işlemi gerçekleştirilir. Sulandırma sonrasında mikroskobik muayeneler tekrar yapılır. Kısa ya da uzun süreli saklama amacına yönelik soğutma ve saklama işlemi gerçekleştirilir. Kullanım öncesinde muayeneler tekrarlanır.

Spermanın sulandırma miktarları ve hesaplanması Spermanın sulandırma miktarı daha çok tohumlama dozuna bağlıdır. Spermanın motilitesi, konsantrasyonu ve hacmi arttıkça sulandırma miktarı da artar. Tohumlama dozu açısından sulandırma miktarı hesaplamaları aşağıda verilmeye çalışılmıştır: Hacmi 4 ml, spermatozoon konsantrasyonu 1X109/ml ve motilitesi %75 olan boğa spermasını 30X106 /ml oranında motil spermatozoit olacak şekilde sulandıralım. Önce ejakulattaki toplam spermatozoit sayısı ve daha sonra toplam motil spermatozoit sayısı bulunur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

124 6

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi 1 ml‘de 1X109 adet spermatozoon varsa 4 ml’de________x___ adet spermatozoon vardır?__ 9 x = ( 4 X ( 1X10 ) ) / 1 = 4 X 109 adet toplam spermatozoon vardır. 100 adet spermatozoondan 75 adeti motil ise 9 4 X10 adet spermatozoondan Y adeti motildir? 9 9 Y = ( (4 X10 ) X 75 ) / 100 = 3 X10 adet motil spermatozoit vardır. Daha sonra toplam motil spermatozoon sayısı, sulandırma oranını belirlemek için istenilen tohumlama dozundaki motil spermatozoon sayısına bölünür.

Genel olarak spermanın kısa süreli saklanabilmesi için veya uzun süreli saklama öncesinde kryoprotektanların eklenmesi için spermanın 5oC'ye soğutulması gerekmektedir.

Örnek

Yani; 3 X109 /30 X 106 işleminin sonucu bize sulandırılmış sperma hacmini verecektir. İşlemi yaptığımızda 1X102 = 100 değerini elde etmiş oluruz. Elimizde başlangıçta 4 ml sperma vardı. 100 – 4 = 96 değeri ise sulandırıcının miktarı olacaktır. Devamında eğer sulandırılacak spermayı 0,25 ml’lik payetlere aktarmamız durumu söz konusu ise sulandırılmış sperma miktarını payetin hacmine bölerek payet sayısını dolayısıyla payet başına tohumlanacak inek sayısını bulmuş oluruz. Bu durumda 100 / 0,25 = 400 sonucu çıkar.

•Tohumlama dozu açısından sulandırma miktarının hesaplanması yeterli sayıda payet temini için önem arz eder.

Soğutma İşlemi Spermanın ön sulandırmasının ardından yapılan aşamalar sırasıyla soğutma, gliserolizasyon ve ekilbrasyondur. Genel olarak spermanın kısa süreli saklanabilmesi için veya uzun süreli saklama öncesinde kryoprotektanların eklenmesi için spermanın 5oC'ye kadar soğutulması gerekmektedir.

Soğutma Hızı Spermatozoon membranlarındaki hassasiyet nedeniyle yapısal ve fonksiyonel bütünlüğün korunabilmesi için soğutma işleminin de hassas ve yavaş bir şekilde gerçekleştirilmesi gerekir. Temel olarak ön sulandırılma işlemi gerçekleştirilmiş olan spermanın 0,2-0,3 oC/dk hızla soğutulması gerekmektedir.

Gliserolizasyon ve Ekilibrasyon Gliserolizasyon, dondurulacak spermaya gliserolün kademeli olarak katılması işlemidir. Spermaya gliserol katılmasının amacı, gliserolün suyu çekme özelliğinden faydalanarak sperm hücrelerinin küçük kristaller hâlinde donmasını sağlamak suretiyle daha az mekanik hasar görmesini sağlamaktır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

125 7

•Spermayı soğutma prosedüründe gliserolizasyon aşaması sperm hücrelerinin bütünlüğünün korunması anlamında önemli bir süreçtir.

Ekilibrasyon, spermanın gliserollü sulandırıcı ile işlem gördükten sonra 5 C’de geçirmek zorunda olduğu adaptasyon süresidir. Gliserolizasyon sonrası sperma hücresi ile gliserol içeren sulandırıcı arasındaki madde alışverişinin tamamlanması ve ortamın dengeye ulaşması için beklenilir. Ekilibrasyon sonrası sperma donma işlemine hazır hâle gelmiş olur. Bu süre türe ve bireye bağlı olarak yaklaşık 2-3 saat kadardır.

Örnek

o

•Sperma numunelerinin buzdolabı ortamında 5 oC’lik sıcaklıkta 2-3 saat kadar bekletilmesi soğuk ortama karşı alışma dönemi olarak nitelendirilebilir.

SPERMANIN PAKETLENMESİ VE SAKLANMASI Spermanın Kısa Süreli Saklanması Oda ısısında kısa bir süre fertilizasyon yeteneğini koruyabilen sperm hücreleri, sulandırılırarak 5 oC‘de saklandığında 72 saate kadar fertil kalabilir. Buna bağlı olarak sperm hücrelerinin metabolizması 5 oC’de yavaşlar, yaşam süresi ve fertilizasyon yeteneği uzar.

Spermanın Uzun Süreli Saklanması Spermanın dondurularak metabolizmasının durma noktasına yaklaştırılması ve böylece canlılığını yıllarca koruyabilmesi amacıyla özel olarak hazırlanmış ve dondurma sırasında hücreleri hasardan korumak için kullanılan gliserol, dimetilsülfoksit gibi kriyoprotektan denen maddeleri içeren sulandırıcılar içerisinde gliserolizasyon, ekilibrasyon ve soğutma aşamalarından sonra dondurularak –196 °C gibi çok düşük ısılarda depolanır.

Örnek

Gliserolizasyon, dondurulacak olan spermaya gliserolün kademeli olarak katılması olayıdır.

Örnek

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

•Spermanın uzun süreli saklanması amacıyla payetler hâlinde azot tankında muhafazası yapılır.

Spermanın dondurularak saklanmasında genel olarak 3 yöntem ön plana çıkmaktadır. Bunlar: •

Ampul yöntemi: Gliserolizasyon ve ekilibrasyonu tamamlanmış boğa sperması 1 ml’lik hacimlerde cam veya plastik ampullere doldurulur. Ağızları kapatılarak özel muhafazada etil alkol banyosuna konur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

126 8

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi



Payetlerin ebatları 25, 50, 100, 200’lük olarak değişen gobletlere aktarımını sağlamak için sıvı azot içeren geniş strafor kaplar kullanılabilir.

Örnek



Dondurma işlemi etil alkol banyosuna -79 oC’deki kuru buz parçaları atmak suretiyle 2 aşamada gerçekleştirilir. Birinci aşamada ısı derecesi 5 oC’den -20 oC’ye kadar dakikada 1-2 oC donma hızında soğutulur. İkinci aşamada mümkün olan en yüksek donma hızı sağlanmalıdır. Bu amaçla alkol banyosuna fazla miktarda kuru buz atılır ve ısı -20 oC’den -79 oC’ye soğutulur. Depolama aynı banyo kabında yapılır. Ancak kuru buz eksildikçe takviyesinin yapılması ve ortamın -79 oC’de tutulması gerekmektedir. Pellet yöntemi: -79 oC’ deki kuru buz disklerinde şok dondurma yöntemidir. Karbondioksit gazından o elde edilen kuru buz (katı CO2) diski üzerine ufak oyuklar açılır. Sonra bu çukurlara 5 oC ısıda ekilibrasyonu tamamlanmış 0,1 ml kadar sıvı sperma damlatılır. 2-3 dakika içerisinde donan sperma pellet tarzında elde edilir. Pelletler üzerine önceden hazırlanmış spermayla ilgili bilgileri taşıyan (hayvan, laboratuvar adı vb.) küçük notlar yapıştırılır. Pelletler yuvalarına yerleştirildikten sonra -196 oC ısıdaki sıvı azot içine depo edilirler. Payet yöntemi: Yaygın ve pratik dondurma yöntemi olan payet yönteminde sperma genellikle ülkemizde 0,25 ml veya daha az oranda 0,5 ml hacimli payet denilen plastik çubuklarda dondurulur. Payetlerin üzerinde hayvanın adı, numarası, ırkı, sperma üretim tarihi ve kurumu yazılı olmalıdır. Payetlerin bir ucu açık, bir ucu tıkaçla kapalıdır. Otomatik makine veya manuel olarak bu payetlerin içine sulandırılmış sperma doldurulur ve açık olan ağızları ısı veya polivinil alkol yardımı ile kapatılır. Spermanın uzun süreli saklanmasının amaçlandığı durumlarda kapatılıp etiketlenmiş payetler oluklu raflara dizilerek sıvı azot buharının (-130 oC) 5.5 cm üzerinde yaklaşık 10 dakika bekletilir. Sonrasında –196 °C’de depolanmak üzere sıvı azota aktarılır. Payetlerin ebatları 25, 50, 100, 200’lük olarak değişen gobletlere aktarımını sağlamak için sıvı azot içeren geniş strafor kaplar kullanılabilir. Bu gobletler de kanisterlere konulur. Kanisterlerin azot tankına aktarımı için bir yardımcı personel işlem yapılan strafor kabı aktarılması istenen içi sıvı azot dolu olan tankın ağız hizasına doğru kaldırır. Diğer kişi de azot tankının kapağını açarak bir pens yardımıyla ya da korumalı eldivenle kanisterin kulpunu kavrayarak seri bir şekilde kanisteri önceden planladığı azot tankının bölmesine yerleştirir. Gobletlerin sıvı azotla doldurulması payetlerin bir üniteden diğerine geçişi sırasında spermanın korunmasını sağlar.

•Payetlerin üzerinde hayvanın adı, numarası, ırkı, sperma üretim tarihi ve kurumunun yazılı olması gerekmektedir.

Azot Tankı Sperm hücrelerini içeren payetlerin -196 °C’de saklanmasını sağlayan, genellikle çelik ya da alüminyumdan imal edilmiş olup çift cidarlı bir yapıya Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

127 9

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi sahiptir. Cidarlar arasında vakum ve izolasyon ortamı sağlanmıştır. Dış tank ve bu tanka içeriden tutturulmuş iç tank olmak üzere iki ana unsurdan oluşur.

Şekil 7.2.’ de sıvı azot tankının iç yapısını gösteren bir fotoğraf bulunmaktadır.

Şekil 7. 2. Sıvı Azot Tankının Detaylı Görünümü

Örnek

Azot tankının cidarları arasında vakum ve izolasyon ortamı sağlanmıştır.

Yeni alınan azot tankının vakum ve azot kayıp kontrolü için, öncelikle azot tanka tamamen doldurularak iki gün bekletilir. İki gün sonra eksilen azot tamamlanarak tank tartılır. Tank açılmadan 4 gün süre ile bekletilerek ikinci kez tartılır. İki tartı arasındaki fark 4 günlük azot kaybını verir. Saha şartlarındaki azot kaybı bulunan değerin 1,6 katıdır.

•Spermanın uzun süreli saklanması için vakum ve izolasyonu optimize edilmiş azot tankları temin edilmelidir.

Sıvı Azot Kayıp Kontrolü ve Seviyesinin Ölçülmesi Öncelikle azot tankının kapağının içerdeki azotun buharlaşması neticesinde fazla kayba sebebiyet vermeyecek ölçüde tanka sıkı oturması, bunun yanında içerde buharlaşan azotun tanktan çıkamayarak oluşturacağı basınçla patlamaya neden olmaması açısından da belirli oranlarda dışarı çıkmasına izin verecek ölçüde konumlanması gerekmektedir. Azot tankının vakum ve izolasyon sistemi bozulmuşsa azot seviyesinde hızlı bir düşüş ve tank yüzeyinde terleme durumu gözlenir. Olası problemleri kontrol altında tutabilmek için periyodik aralıklarla (3-4 gün) azot seviyesinin ölçümü yapılmalıdır. Tanktaki minimum azot seviyesi yaklaşık olarak tankın hacminin dörtte biri kadar olmalı, mümkünse azot seviyesinin tankın yarısının altına düşmemesi sağlanmalıdır. Buradaki amaç azot seviyesinin tankın içerisine daldırılmış kanisterlerin ağız seviyesinden yukarıda olmasını sağlamaktır. Azot seviyesinin ölçümü amacıyla derecelendirilmiş koyu renkte ölçü çubuğundan yararlanılır ya da azot tankının tartımı yapılır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

128 10

Örnek

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

•Azot tankında bulunan sıvı azotun kayıp kontrolü payetlerin güvenli bir şekilde muhafazası açısından periyodik aralıklarla yapılmalıdır.

Azot Tankının Araç İle Taşınması Azot tankı mutlaka aracın bagajında taşınmalı ve taşıma esnasında devrilme riskine karşı tespit edilmelidir. Taşınma sırasında eğim 35 °'den daha fazla olmamalıdır. Uzun yolculuklarda sıvı azot tankı aracın içinde taşınmak zorundaysa pencereler açılarak araç sıkça havalandırılmalıdır. Azot tankının alabileceği darbeler neticesinde izolasyonunda bozulma olur ve bu durum azot kaybına neden olur.

Payetin Azot Tankından Alınması Payeti tanktan alırken aşağıdaki hususlara dikkat etmek gereklidir: • • • •

• • • •

Örnek

Payetin çözdürüleceği su banyosunun sıcaklığı kontrol edilmelidir.

Muayene ve tohumlama için gerekli malzemeler (pens, makas, kateter, kılıf vb.) kontrol edilmeli, hazır olarak bulunması sağlanmalıdır. Kullanılacak payetlerin tanktaki lokalizasyonu tespit edilmelidir. Payetin çözdürüleceği su banyosunun sıcaklığı kontrol edilmelidir. Kanister içerisindeki diğer payetlerin sıcaklığının -120 °C’nin üzerine çıkmasını engellemek için pratik olarak payeti kanisterden alırken kanisterin azot tankının kulpuna asılması sağlanabilir. Payet alımında uzun bir pens kullanılmalıdır. Payet alma işlemi 10 saniye kadar kısa bir sürede gerçekleşmelidir. Payet alma işlemi bittikten sonra gerekiyorsa ikinci payetin alımı için en az 5 dakika beklenmelidir. Payet alındıktan sonra hafifçe sallamak suretiyle üzerindeki azot damlaları uzaklaştırılmalı ve kısa süre içinde su banyosuna atılmalıdır. •Payetin azot tankından kurallara uygun olarak çıkarılması spermatolojik parametrelerin olumsuz etkilenmemesi açısından önemlidir.

Şekil 7.3.’ de payetin sıvı azot tankından doğru ve hatalı şekilde çıkarıldığını gösteren bir uygulama bulunmaktadır.

Şekil 7.3. Sıvı Azot Tankından Payet Alınması

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

129 11

Örnek

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

•Payetin zorlanmadan azot tankından alımında uzun bir pens kullanılması gerekmektedir.

PAYETİN ÇÖZDÜRÜLMESİ VE MUAYENESİ Payetin Çözdürülmesi

Örnek

Ülkemizde yaygın olarak 0,25 ml hacminde payetler kullanılmaktadır.

Payetin çözdürülmesindeki amaç, payet içerisindeki sıcaklığın mümkün olan en kısa sürede 20 OC’ nin üzerine çıkmasını sağlamak ve çözdürme işlemi sonrasında payet içerisinde en az 7 milyon motil spermatozoon bulunmasını temin etmektir. Çözdürme yöntemi sperm hücrelerinin motilitelerini doğrudan etkilediği için bu süreçte hata yapmamak noktasında azami dikkat göstermek gerekmektedir. Ülkemizde yaygın olarak 0,25 ml hacminde payetler kullanılmaktadır. Bu payetler için 38 OC’ de 25 saniye süre gerekli olup 0,50 ml hacminde payetler içinse aynı sıcaklıktaki suda 30 sn bekletmek gerekmektedir. Payet çözdürülürken pens ya da derece aracılığı ile su içerisinde karıştırılır. Zaman dolunca çözünen payet kurulanır. Akabinde payetin özellikle tohumlama kateterine yerleştirilmeden ya da muayene yapılmadan önceki aşamada üzerindeki yazılı bilgilerin doğruluğu, presli ve pamuklu uçlarında herhangi bir sorun olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Spermanın çözdürülmesi için farklı yöntemler de denenmiştir. Bunlar arasında spermanın avuç içinde, havada, cepte ve ineğin vajinasında çözdürülmesi gibi yöntemler sayılabilir. Spermanın avuç içinde, gömlek cebinde ve havada çözdürülmesi işlemin yavaş yapılması nedeniyle önerilmemektedir. Çünkü spermatozoonların gerek dondurulmasında gerekse çözdürülmesi sırasında kritik sıcaklık dereceleri olan -60 OC ile -10 OC aralığını mümkün olduğunca hızlı geçmek gerekmektedir. Payetin çözdürülmeden doğrudan dişi genital kanala verilmesi (soğuk tohumlama olarak da adlandırılır), spermanın aşırı soğuk olması ve dişi genital kanalı irkiltmesi sonucu stres faktörlerinin uyarılmasına sebep olmakta ve gebelik sonuçlarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Örnek

Spermatozoonların gerek dondurulmasında gerekse çözdürülmesi sırasında kritik ısı dereceleri olan -60 OC ile -10 OC aralığını mümkün olduğunca hızlı geçmek gerekmektedir.

•Payet çözdürülürken çözdürme sıcaklığı ve süresine dikkat edilmez ise bu durum fertilizasyon oranlarını düşürür.

•Dondurulmuş spermanın değerlendirilmesi için öncelikle uygun bir yöntemle çözdürülmesi gerekmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

130 12

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

Örnek

Yapılan bilimsel çalışmalar en iyi çözdürme yönteminin su banyosunda yüksek ısıda, kısa süreli olması gerektiğini göstermektedir. Yine yapılan çalışmalarda, en iyi çözdürme yönteminin mini payetlerin 75 oC’deki su banyosunda 7 saniye tutulması ile sağlanabileceği belirtilmektedir. Çünkü bu ısı derecesinde kritik ısı derecesi olarak adlandırılan -60 OC ile -10 OC arası hızla geçilmektedir. Ancak saha şartlarında 75 OC’deki suyun hazır tutulması, sürekli taşınması ve tam olarak 7 saniyeye riayet edilmesi mümkün olamamaktadır. Bunun yanında suyun ısısı daha yüksek olur veya payet suyun içinde uzun süre tutulursa, payetin dış yüzeyi geniş ve iç hacmi az olduğu için payetin iç ısısının 41 o C ‘nin üzerine çıkma riski vardır. Tüm hücreler gibi spermatozoonlar da 41 oC ‘nin üzerine çıkılması durumunda denatüre olurlar. Yine payetin çözdürülmesi ile ulaştığı ısıdan daha aşağı düşürülmemesi gerekir. Pratikte saha şartlarında uygulama güçlüğü nedeniyle tavsiye edilmez.

•Spermayı en iyi çözdürme yönteminin tespiti ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır.

Örnek

Ayrıca otomatik sperma çözdürücü anlamında spermatermler de saha da kullanılmaktadır. Bu cihazlar 12 voltluk araba aküsüyle çalışan ve araç çakmağına monte edilebilen özelliktedir. Aynı voltajda elektriğe bağlanarak sabit olarak da kullanılabilmektedir. Ayarlanan ısı derecesinden sapması en fazla 0,2 oC olduğu için oldukça güvenlidir. Fişten çekilmesi halinde uzun süre ısısını muhafaza edebilmektedir. Suyun istenilen ısı derecesine getirilmesi, ortalama olarak 12-15 saniyedir. Kullanımı sırasında günde en az bir kez olmak üzere termometre ile kontrol edilmelidir. •Sperma muayenesinde çeşitli otomatik sperma çözdürücü cihazlar kullanılmıştır.

Spermanın çözdürülmesinde kullanılan bu spermatermler günde bir kez temizlenmeli ve suyu değiştirilmelidir. Payet azot tankından alınmadan önce suyun sıcaklığı termometre ile kontrol edilerek 38 oC’ye ayarlanmalıdır. Payetin çözdürüleceği kap payetin tam anlamıyla girebileceği şekilde geniş ve derin olmalıdır.

Payetin Muayenesi Payet azot tankından alınmadan önce suyun sıcaklığı termometre ile kontrol edilerek 38 o C’ye ayarlanmalıdır.

Azot tankında muhafaza edilerek dondurulmuş spermanın periyodik aralıklarla muayene edilmesi döl verimi anlamında önem arz etmektedir. Bu anlamda spermatolojik parametreler arasında genellikle motilite muayenesi öne çıkmaktadır. Bunun için yaklaşık toplu iğne başı kadar sperma örneği, sperma ile aynı serbest iyon konsantrasyonuna sahip bir solüsyonla (izotonik vb.)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

131 13

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

Örnek

sulandırılarak spermatozoonlann tek tek görülmesi sağlanır. Buradaki sulandırma oranı boğa, koç ve tekede en az 10 misli olmalıdır. Kuru ve temiz bir lam ısıtmalı mikroskop tablasının üzerine konularak 38 °C'ye kadar ısınması sağlanmalıdır. Küçük bir damla sperma bir pipet yardımıyla lam üzerine konur. İyi bir muayene yapılabilmesi için her bir preparata eşit büyüklükteki damlacıkların konulması çok önemlidir. Aynı sıcaklıktaki lamel örneğin üzerine kapatılarak mikroskobik incelemesi yapılır. İncelenen lam sahasında sperm hücrelerinin en az yarısının ileriye doğru düzgün bir şekilde hareketliliği kontrol edilir. Şayet motilite oranı %50’nin altında olursa bu durum fertilite başarı oranının düşeceğinin bir işareti olarak yorumlanır. Gerekli hallerde diğer spermatolojik parametreler de değerlendirilebilir.

•Spermadaki motilite oranının tespit edilmesi spermanın kalitesi hakkında önemli ve öncelikli bilgi sunar.

Ayrıca yoğunluk, motilite ve morfoloji gibi parametreler açısından sperma örneklerini daha objektif bir şekilde analiz eden bilgisayarlı otomatik sperma analizörü tarzında cihazlar da mevcuttur.

Spermatolojik muayenelerde standart terimlerin kullanılması tabloyu ortaya koyma aşısından yarar sağlar.

Örnek

Sperması muayene edilen hayvanın ırkı, türü, yaşı, iklim koşulları, bakımbeslenme durumları gibi faktörlerin spermatolojik parametreler üzerine etki gösterdiği göz önünde bulundurularak değerlendirme yapılmalıdır. Spermatolojik özelliklerin ortalama verileri türe özgü değerlerle karşılaştırılmalı, yeterli sayıda tekrarı yapıldıktan sonra bir fikir edinilmelidir. •Spermatolojik parametreleri tanımlamak için uluslararası terimlerin kullanılması bir örneklilik sağlar.

Spermatolojik muayenelerde standart terimlerin kullanılması tabloyu ortaya koyma aşısından yarar sağlar. Bu anlamda bazı spermatolojik terimler ve ifade ettiği manalar şöyledir: Normospermi: Spermadaki bütün değerlerin normal sınırlar içinde olması. Dispermi: Spermatolojik parametrelerin orta dereceye kadar sapması. Patospermi: Spermadaki değerlerin normalden daha fazla sapma göstermesi. Oligospermi: Sperma hacminin normalden az olması. Azoospermi: Ejakülatta spermatozoonların olmaması. Aspermi: Ejakülatın olmaması. Astenospermi: Motilite oranının normalden çok düşük olması.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

132 14

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi Nekrozoospermi: Spermatozoonların tamamının ölü hâlde olması. Teratozoospermi: Morfolojik açıdan anormal spermatozoon oranının kabul edilebilir değerlerin üzerinde olması. Oligozoospermi: Spermatozoon yoğunluğunun normal değerlerin altında olması. Hemospermi: Spermada kan bulunması. Piyospermi: Spermada irin bulunması.

Bireysel Etkinlik

Ürospermi: Spermada idrar bulunması.

• Spermanın sulandırma miktarını etkileyen parametreler hakkında fikir jimnastiği yapınız.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

133 15

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

Özet

•SPERMANIN SAKLANMASI VE ÇÖZDÜRÜLMESİ •Spermanın dondurularak saklanması ve akabinde suni tohumlamanın başarılı olması sperma sulandırıcılarının kalitesine bağlıdır. Örneğin; bir boğadan alınan 5 ml sperma yüzlerce ineği tohumlayacak kadar motil spermatozoon ihtiva etmektedir. Fakat 5 ml spermayı bu sayıya fiilen bölmek mümkün değildir. Sulandırma işlemiyle bu sorun ortadan kalkmaktadır. •SPERMA SULANDIRICILARI •Dış etkenlere karşı spermatozoanın bütünlüğünü ve fertilite yeteneğini koruyan, dişi genital sistemine zarar vermeyen spermatozoa için geliştirilmiş sıvı besi ortamlarıdır. •Sperma sulandırıcılarının spermanın hacmini artırmak için, sperm hücrelerinin canlılığını uzun süreler boyunca devam ettirebilmek ve onları ani ısı değişikliklerinden koruyabilmek için ayrıca mikroorganizmaların zararından korumak için kullanımları amaçlanmıştır. •Sulandırıcıların sahip olması gereken özellikler ise şunlardır: •Ozmotik basıncı seminal plazmanın ozmotik basıncına eşit olmalı ve bu denge saklama süresince bozulmamalıdır. •Spermatozoanın metabolizmasında gerekli olan mineral maddeleri taşımalıdır. •Spermatozoanın enerji gereksinimini karşılayabilecek maddeleri içermelidir. •Isı değişimlerine karşı spermatozoayı koruyan maddeler bulunmalıdır. •Spermatozoanın metabolik artıklarını elimine edebilmelidir. •İçinde patojen mikroorganizma bulunmamalı bakteriyel kontaminasyonun kontrolü için antibiyotikler içermelidir. •pH değişimlerine karşı koruyucu tampon sistemlerini içermelidir. •Spermatozoonun membran bütünlüğünü korumalıdır. •Yaygın olarak kullanılan sperma sulandırıcıları Na-sitrat yumurta sarısı sulandırıcısı, tris bazlı sulandırıcılar, yağsız süt veya süt tozu ile hazırlanmış sulandırıcılar ve bazı ticari sulandırıcılardır. •SULANDIRMA İŞLEMİ •Sperma sulandırılırken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Öncelikle sperma ile temas edecek olan tüm malzeme ve ekipmanın temiz ve mümkünse steril olması sağlanmalıdır.Sulandırıcılar kısa sürede bozulabilen maddeleri içerdiği için taze olarak hazırlanmalıdır.Sulandırıcı ve spermanın ısısı karıştırılmadan önce aynı olmalıdır. Sulandırıcı spermanın üzerine katılmalıdır ve bu işlem kademeli olarak 5-10 dakika aralıklarla yapılır. Ön sulandırmanın ardından soğutma, gliserolizasyon ve ekilibrasyon aşamaları da kademeli olarak yürütülür. •SPERMANIN PAKETLENMESİ VE SAKLANMASI •Spermanın paketlenmesinde 3 yöntem ön plana çıkmaktadır: ampul yöntemi, pellet yöntemi, payet yöntemi. Bu yöntemler arasında payet yöntemi yaygın olarak kullanılmaktadır. •Spermanın Kısa Süreli Saklanması •Oda ısısında kısa bir süre fertilizasyon yeteneğini koruyabilen sperm hücreleri, sulandırılırarak 5 oC‘de saklandığında 72 saate kadar fertil kalabilir. Buna bağlı olarak sperm hücrelerinin metabolizması 5 oC’de yavaşlar, yaşam süresi ve fertilizasyon yeteneği uzar. •Spermanın Uzun Süreli Saklanması •Spermanın dondurularak metabolizmasının durma noktasına yaklaştırılması ve böylece canlılığını yıllarca koruyabilmesi amacıyla özel olarak hazırlanmış ve dondurma sırasında hücreleri hasardan korumak için kullanılan, gliserol ve dimetilsülfoksit gibi kriyoprotektan denilen maddeleri içeren sulandırıcılar içerisinde bir dizi soğutma aşamalarından sonra dondurularak –196 °C gibi çok düşük ısılarda depolanır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

134 16

Özet (devamı)

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

•Azot Tankı •Sperm hücrelerini içeren payetlerin -196 °C’de saklanmasını sağlayan, genellikle çelik ya da alüminyumdan imal edilmiş olup çift cidarlı bir yapıya sahiptir. •Sıvı Azot Kayıp Kontrolü ve Seviyesinin Ölçülmesi •Azot tankının vakum ve izolasyon sistemi bozulmuşsa azot seviyesinde hızlı bir düşüş ve tank yüzeyinde terleme durumu gözlenir. Olası problemleri kontrol altında tutabilmek için periyodik aralıklarla (3 - 4 gün) azot seviyesinin ölçümü yapılmalıdır. Tanktaki minimum azot seviyesi yaklaşık olarak tankın hacminin dörtte biri kadar olmalı mümkünse azot seviyesinin tankın yarısının altına düşmemesi sağlanmalıdır. Buradaki amaç azot seviyesinin tankın içerisine daldırılmış kanisterlerin ağız seviyesinden yukarıda olmasını sağlamaktır. Azot seviyesinin ölçümü amacıyla derecelendirilmiş koyu renkte ölçü çubuğundan yararlanılır ya da azot tankının tartımı yapılır. •Payetin azot tankından alınması •Payeti tanktan alırken aşağıdaki hususlara dikkat etmek gereklidir: •Muayene ve tohumlama için gerekli malzemeler (pens, makas, kateter, kılıf vb.) kontrol edilmeli, hazır olarak bulunması sağlanmalıdır. •Kullanılacak payetlerin tanktaki lokalizasyonu tespit edilmelidir. •Payetin çözdürüleceği su banyosunun sıcaklığı kontrol edilmelidir. •Kanister içerisindeki diğer payetlerin sıcaklığının -120 °C’nin üzerine çıkmasını engellemek için pratik olarak payeti kanisterden alırken kanisterin azot tankının kulpuna asılması sağlanabilir. •Payet alımında uzun bir pens kullanılmalıdır. •Payet alma işlemi 10 saniye kadar kısa bir sürede gerçekleşmelidir. •Payet alma işlemi bittikten sonra gerekiyorsa ikinci payetin alımı için en az 5 dakika beklenmelidir. •Payet alındıktan sonra hafifçe sallamak suretiyle üzerindeki azot damlaları uzaklaştırılmalı ve kısa süre içinde su banyosuna atılmalıdır. •PAYETİN ÇÖZDÜRÜLMESİ VE MUAYENESİ •Payetin çözdürülmesindeki amaç, payet içerisindeki sıcaklığın mümkün olan en kısa sürede 20 °C’nin üzerine çıkmasını sağlamak ve çözdürme işlemi sonrasında payet içerisinde en az 7 milyon motil spermatozoon bulunmasını temin etmektir. Ülkemizde yaygın olarak 0,25 ml hacminde payetler kullanılmaktadır. Bu payetler için 38 °C’ de 25 saniye süre gerekli olup 0,50 ml hacminde payetler içinse aynı sıcaklıktaki suda 30 sn bekletmek gerekmektedir. Azot tankında muhafaza edilerek dondurulmuş spermanın periyodik aralıklarla muayene edilmesi döl verimi açısından önem arz etmektedir. Bu anlamda spermatolojik parametreler arasında genellikle motilite muayenesi öne çıkmaktadır. Şayet motilite oranı %50’nin altında olursa bu durum fertilite başarı oranının düşeceğinin bir işareti olarak yorumlanır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

135 17

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi sperma sulandırıcılarının kullanım amaçları arasında bulunmaz? a) Spermada pH dalgalanmalarını sağlamak b) Spermanın hacmini artırmak c) Spermatozoanın canlılığını daha uzun süre devam ettirebilmek d) Spermatozoayı ani ısı değişikliklerinden koruyabilmek e) Mikroorganizmaların spermatozoaya zarar vermesini önlemek 2. Aşağıdakilerden hangisi kullanılan sperma sulandırıcıları arasında yer almaz? a) b) c) d) e)

Na-sitrat yumurta sarısı sulandırıcısı Tris bazlı sulandırıcılar pH değeri 4,0 – 4,5 arasında olan sulandırıcılar Yağsız süt veya süt tozu ile hazırlanmış sulandırıcılar Bazı ticari sulandırıcılar

3. Aşağıdakilerden hangisi yumurta sarısı içinde bulunan maddeler arasında bulunmaz? a) b) c) d) e)

Lesitin B-lipovitellin Lipoprotein Glikoprotein Arsenik

4. Homojenize süt sperma sulandırıcısı olarak kullanılmadan önce hangi derecelerde ne kadar süreyle ısıtılmalıdır? a) b) c) d) e)

24 OC’de 3 saat 38 OC’de 25 saniye 70 OC’ de 30 dakika 92-95 OC’ de 10 dakika 110 OC’ de 5 dakika

5. Aşağıdakilerden hangisi suyun donma sırasında kristalleşmesini azaltır? a) b) c) d) e)

Gliserol Fosfat buffer Sodyum sitrat dihidrat Tris Laktik asit

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

136 18

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi 6. “Spermanın gliserollü sulandırıcı ile işlem gördükten sonra 5oC’de geçirmek zorunda olduğu adaptasyon süresidir.” cümlesini tanımlayan ifade aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Dilüsyon Gliserolizasyon Ekilibrasyon Kriyoprezervasyon Süspansiyon

7. Aşağıdakilerden hangisi spermanın dondurularak saklanmasında kullanılan yöntemlerden birisinin adıdır? a) Tank b) Pellet c) Kanister d) Kateter e) Azot 8. Sıvı azot tankından payet alma işlemi bittikten sonra gerekiyorsa ikinci payetin alımı için en az kaç dakika beklenmelidir? a) 2 b) 5 c) 10 d) 15 e) 20 9. Ülkemizde yaygın olarak kaç ml hacminde payetler kullanılmaktadır? a) 0,1 b) 0,2 c) 0,3 d) 0,8 e) 0,25 10. Spermatozoonların gerek dondurulması gerekse çözdürülmesi sırasında kritik sıcaklık dereceleri nelerdir? a) -30 OC ile -10 OC b) -60 OC ile 0 OC c) +60 OC ile -10 OC d) -60 OC ile -10 OC e) -60 OC ile +10 OC

Cevap Anahtarı 1.a, 2.c, 3.e, 4.d, 5.a, 6.c, 7.b, 8.b, 9.e, 10.d Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

137 19

Spermanın Saklanması ve Çözdürülmesi

YARARLANILAN KAYNAKLAR Çoyan, K., Ataman, MB., Kaya, A., Karaca, F. (2002). Evcil hayvanlarda dölerme ve suni tohumlama. Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayın Ünitesi, Konya Nunes, JF., Corteel, JM., Combarnous, Y., Baril, G., (1982). Role of seminal plasma in the in vitro survival of goat sperm. Reprod Nutr Dev, 22, 611- 620. Ömür, AD. (2011). Sezon içi ve sezon dışında koç spermasının dondurulmasında antioksidanların etkisi. Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Tezi, Dölerme Ve Suni Tohumlama (Vet) Anabilim Dalı, Konya Pabuçcuoğlu, S. (2013). Sperma sulandırıcıları ve spermanın sulandırılması spermanın kısa ve uzun süreli saklanması ve kryobiyoloji. Avcılar, İstanbul Roy, A. (1957). Egg yolk coagulating enzyme in the semen and cowper’s gland of the goat. Nature, 179, 318-319. Sönmez, M. (2015). Reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları. Elazığ

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

138 20

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

ÜREME HORMONLARININ KLİNİK KULLANIMI

• Hormonlar • Hormonların Sınıflandırılması • Biyokimyasal Yapılarına Göre Hormonlar • Etki Şekillerine Göre Hormonlar • Kaynaklarına Göre Hormonlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; •Hormonun tanımını yapabilecek, •Hormonların salınım yerlerini bilebilecek, •Hormonların biyokimyasal yapılarını öğrenebilecek, •Hormonların etki mekanizmalarını kavrayabilecek, •Hormonların klinik kullanımları hakkında hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

ÜNİTE

8

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Peptid Yapılı Hormonlar

Biyokimyasal Yapılarına Göre Hormonlar

Glikoprotein Yapılı Hormonlar

ÜREME HORMONLARININ KLİNİK KULLANIMI

Steroid Hormonlar

Prostaglandinler

Nörohormonlar

Salgılatıcı Hormonlar

Etki Şekillerine Göre Hormonlar

Gonadotropinler

Gebeliğin Devamlılığını Sağlayan Hormonlar

Luteolitik Hormonlar

Hipotalamustan Köken Alan Hormonlar Hipofiz Bezinden Köken Alan Hormonlar

Kaynaklarına Göre Hormonlar

Gonadlardan Sentezlenen Hormonlar Uterus ve Plasentadan Köken Alan Hormonlar Epifiz Bezinden Salgılanan Hormon

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

140 2

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

GİRİŞ Hormonlar bir hücre ya da hücre grubundan hücreler arasına salınan ve buradan kan yoluyla taşınarak vücudun belirli doku ve organlarında etkili olan özel kimyasal maddelerdir. Kan yoluyla organizmanın her yerine taşınmasına karşın hormonların çoğu vücutta sadece belirli hücrelere etki eder. Hormonların etki yaptığı ve özel reseptörler taşıyan bu hücrelere hedef hücre, organlara hedef organ denir. Hedef hücreler genellikle hormonun salgılandığı yerin uzağında bulunurlar. Tropik hormonlar, hedefleri gibi başka endokrin bezleri olan hormonlardır. Çoğu tropik hormon, ön hipofiz tarafından üretilir ve salgılanır. Tropik hormonlar ön hipofiz ve yavru zarlarından salınır. Hormonlar salgılandıklarında büyüklüğü ve sıklığı değişen dalgalanmalar gösterirler. Üreme hormonları; protein, steroid ya da yağ asidi yapısındaki doğal kimyasal maddelerdir. Hayvanların pubertaya ulaşmasıyla birlikte fizyolojik etkilerini gösterirler. Bu hormonlar spermatozoit ve oosit oluşumundan başlayarak dişi hayvanlarda östrus, gebelik, doğum gibi olguları denetleyip yönlendirirler. Evcil hayvanlarda üreme hormonları; yetiştirme, tanı ve tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Yetiştirme ve tedavi için ağız yoluyla, enjeksiyon şeklinde, vajinal ya da deri altı yollarla kullanılabilirler. Tanı amaçlı hormon düzeylerinin belirlenmesi amacıyla kan veya süt örnekleri alınabilmektedir. Bu örneklerde saha şartlarında ya da donanımlı laboratuvarlarda çeşitli cihazlarla uygulanan testler aracılığıyla hormon düzeyleri ölçülmekte, buna bağlı olarak da gebelik gibi fizyolojik olaylar ortaya konulabileceği gibi ovaryum veya uterus patolojileri hakkında da fikir sahibi olunabilmektedir.

HORMONLAR

Hormonlar; biyokimyasal yapılarına, etki mekanizmalarına ve kaynaklarına göre sınıflandırılırlar.

Hormonlar endokrin bezlerden ve sinirlerden köken alırlar. Kan dolaşımı ile vücuttaki tüm hücrelere yayılırlar. Fakat sadece belli hücreler hormonlara cevap verebilme yeteneğine sahiptir. Bu hücrelere hedef hücreler adı verilir. Salınan bu hormonlar, hedef dokularda bulunan özel reseptörlerine bağlanarak yeni ürünler veya yeni hormonlar sentezlenmesini sağlarlar. Klasik olarak hormonlar, bir organdan üretilen, salgılanan ve dolaşım yoluyla diğer organlara geçen, fizyolojik süreçleri yönlendiren maddeler olarak da tanımlanmaktadır. Hormonlar ve bunların etkisiyle oluşturulan ürünler başarılı bir üreme için gereklidir. Hormon salgılanması genetik ve çevresel faktörler tarafından düzenlenir. Ayrıca diğer hormonların, nörotransmitterlerin ve metabolitlerin negatif veya pozitif geri bildirim mekanizmalarıyla düzenlenmektedir. Üreme hormonları hedef hücre veya organlardaki görevsel aktivitelerini uyarmak ya da inhibe etmek şeklinde göstermektedirler. Dişilerde üreme hormonları fizyolojik olarak kızgınlık davranışlarının ortaya çıkışı, ovulasyon, oosit ve spermatozoitin döllenmesi, zigotun uterusa tutunması, Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

141 3

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı gebeliğin devamı, doğum, doğumla birlikte meme bezlerinden süt salgısının başlaması ve devamlılığı ile annelik davranışları üzerinde önemli rol oynarlar.

Hormonların Sınıflandırılması Hormonlar biyokimyasal yapılarına, etki mekanizmalarına ve kaynaklarına göre sınıflandırılırlar.

Biyokimyasal Yapılarına Göre Hormonlar Hormonların etkinliği hedef doku üzerindeki özel reseptörlerin varlığını gerektirir. Protein hormonlar, hücre yüzeyi reseptörlerine bağlanarak onları etkileyen amino asit polimerleri olup hücrenin sitoplazmasına etki ederler. Steroid yapılı hormonlar ise nükleer reseptörleri aracılığıyla görev yaparlar ve yeni proteinlerin üretilmesiyle sonuçlanan transkripsiyon (RNA polimeraz enzimi vasıtasıyla kalıp DNA’dan RNA ipliğinin sentezlenmesi) ve translasyonu (Transkripsiyon sonucu oluşan mRNA'lardaki koda uygun olarak ribozomlarda gerçekleştirilen amino asit zinciri veya polipeptit sentezi süreci) sağlarlar. Protein hormonlar plazma membranı üzerindeki reseptörleri kullanırlar. Steroid hormonlar ise hücre içine geçerler ve çekirdekteki özel reseptörlere bağlanırlar.

Hormonlar; biyokimyasal yapılarına göre peptidler, glikoproteinler, steroidler ve prostaglandinler olarak sınıflandırılır.

Protein hormonlar üretildikten sonra endokrin bezde depolanırken steroid hormonlar üretildikleri kadar salgılanmakta ve depolanmamaktadırlar.

Peptid yapılı hormonlar Peptid yapılı hormonlar birkaç aminoasitin birleşmesiyle oluşan küçük moleküllerdir. En önemli reprodüktif peptid yapılı hormonlar; gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) ve oksitosindir.

Glikoprotein yapılı hormonlar Karbonhidrat içeren polipeptid yapılı hormonlardır. Folikül uyarıcı hormon (FSH), luteinleştirici hormon (LH) ve inhibin bu gruptadır.

Steroid hormonlar Steroid hormonlar enzimatik reaksiyonları içerisinde barındıran kompleks olaylar aracılığıyla kolesterolden sentezlenmektedir. Bu gruba östrojen ve progesteron örnek verilebilir.

Prostaglandinler Prostaglandinler, doku hormonu olarak isimlendirilen ve salgılandıkları bölgeye yakın yerlerde etki gösteren lokal hormonlardır. PGF2alfa uterus endometriyumunda üretilir ve korpus luteumun regresyonunu, uterus kontraksiyonlarını ve doğum sonrası fizyolojik süreci etkilerler. Prostaglandinler yağ asitlerinden oluşmaktadır. Üreme alanında en önemli hormon prostaglandin F2alfa’dır. Prostaglandinler kanda hızlıca yıkımlanmaktadırlar. Prostaglandin F2alfa (PGF2alfa) pulmoner dolaşımdan (30 saniyede) yıkımlanarak kandan uzaklaştırılmaktadır. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

142 4

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Etki Şekillerine Göre Hormonlar Nörohormonlar Nöronlar tarafından üretilen hormonlardır, salındıktan sonra direkt kan dolaşımına geçer ve hedef dokuya taşınırlar. Oksitosin bu hormon çeşidine örnek verilebilir.

Salgılatıcı hormonlar Hipotalamustaki nöronlar tarafından üretilen ve hipofizden başka hormonların sentezlenmesini sağlayan hormonlardır. Sinirler tarafından sentezlenip salındığı için nörohormon olarak da sınıflandırılabilirler. Salgılatıcı hormonlara GnRH örnek verilebilir.

Gonadotropinler Hipofizdeki gonadotrop hücreler tarafından sentezlenen hormonlardır. Bu hormonlar gonadları (ovaryum ve testis) uyarırlar. Gonadotropinler; FSH ve LH'dır.

Gebeliğin devamlılığını sağlayan hormonlar PGF2alfa korpus luteumun regresyonu için gereklidir.

Gebelik sırasında yüksek düzeyde salgılanan hormon olup progesteron gebeliğin devamlılığından sorumludur.

Luteolitik hormonlar Korpus luteumun regresyonuna, gerilemesine neden olur. En temel luteolitik hormon PGF2alfa'dır.

Kaynaklarına Göre Hormonlar Reprodüktif hormonlar kaynaklarına göre hipotalamus, hipofiz, gonadlar, uterus ve plasentadan köken almaktadır.

Hipotalamustan köken alan hormonlar

GnRH üreme için en temel hormondur. Hipofizden gonadotropinlerin sentezlenmesini sağlar.

Hipotalamus sinir hücresi gövdelerinin oluşturduğu kümelerden oluşan beynin kompleks bölgesidir. Hipotalamik hormonlar, hipotalamustaki nöronlar tarafından üretilir. Hipotalamustaki sinirler hipotalamo-hipofizyal portal sistem olarak adlandırılan özel bir yolla hipofizin anteriyor lobuyla bağlantılıdır. Yani hipotalamus ön hipofiz (adenohipofiz) bezinden hormon sentezlenmesini düzenleyen beynin bir bölgesi olarak da tanımlanabilir. Üreme için en temel hormon olan GnRH burada üretilir. GnRH, adenohipofizden FSH ve LH sentezini uyarır. Hipotalamusun paraventriküler nükleusundaki sinirler ise oksitosin üretmektedirler. Hipotalamustan sentezlenen bir diğer hormon ise kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH)'dur. Adenohipofizden adrenokortikotropik hormon (ACTH) sentezlenmesini sağlar.

Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) Hipotalamustan üretilen dekapeptit yapılı bu hormon, hipofizin ön lobundan gonadotropinlerin sentezlenmesini sağlar. Kısa süreli olarak FSH ve LH artışına neden olur. Titreşim şeklindeki salınımı FSH salınımını sağlayarak folikülogenezisi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

143 5

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı uyarıp sekunder folikül aşamasından sonraki süreçte etkili olurken dalgalı salınımı ovulasyon öncesi LH salgılanmasını sağlar. GnRH’nın ekzojen enjeksiyonunu izleyen 30 dakika içinde hipofizin ön lobundan FSH ve LH salınımı uyarılmaktadır. GnRH:

Örnek

• • • • • • •

Ovulasyonu uyarmak amacıyla Foliküler kistlerin tedavisinde Gecikmiş ovulasyon ve anovulasyon tedavisinde Siklik aktivitenin olmaması durumunda aktivitenin uyarılması amacıyla Östrus senkronizasyonunda Luteal yetersizlik Gebelik oranının artırılmasında kullanılmaktadır.

•Doğum yapmış bir inekte, beslenme ve bakım şartları iyi olduğu hâlde doğumu izleyen uzunca bir periyotta kızgınlık gözlenmemiş ise GnRH enjeksiyonu ile ovaryum fonksiyonları uyarılabilir.

Oksitosin Oksitosin peptid yapıda bir hormondur. Hipotalamustan sentezlenip hipofizin arka lobunda depo edilmektedir. Sütün indirilmesi ile östrojen düzeyinin yüksek olduğu durumlarda uterus üzerine etkilerinden yararlanılmaktadır. Oksitosinden aşağıdaki tedavilerde yararlanılmaktadır: • • • • • •

Meme bezinden sütün indirilmesi Uterus kontraksiyonlarının artırılması (doğuma yardım girişimleri) Doğum, güç doğum ve sezaryen operasyonunu takiben uterus involusyonun hızlandırılması Yavru zarlarının atılması Uterus tembelliği Kısraklarda doğumun uyarılması

Köpeklerde ise özellikle fötal retensiyon, postpartum hemoraji, postpartum metritis ve uterus tembelliğinin tedavisinde oksitosinden faydalanılmaktadır. Memedeki sütün tamamının indirilememesinin temel nedenleri, oksitosinin yetersiz veya kısa süreli salgılanmasıyla ilişkilidir. Ekzojen oksitosin uygulamalarına memenin miyoepitel hücreleri hızla cevap vermektedir. Oksitosin, östrojenin kandaki düzeyinin yüksek olduğu çiftleşme ve doğum sırasında dişi genital kanalın kasılmalarına neden olmaktadır. Doğum sırasında serviks ve vajinanın gevşemesine yardım eder, uterus düz kaslarını etkileyerek kasılmaların hem sıklığını hem de gücünü artırır. İneklerde doğum sonrası kullanılacaksa 12 saat içinde uygulanmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

144 6

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı Koyun ve ineklerde, korpus luteumun gerilemesinde oksitosin ile uterustan salınan prostaglandin F2 alfa arasında olumlu bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur.

Hipofiz bezinden köken alan hormonlar Hipofiz bez; homeostazı, büyümeyi ve üremeyi kontrol eden adenohipofiz ve arka hipofiz (nörohipofiz) olmak üzere iki bezden oluşan küçük bir yapıdır. FSH, LH ve prolaktin adenohipofizden sentezlenen reprodüktif hormonlardır. Hipotalamustan sentezlenen oksitosin ve vazopressin gibi prohormonlar, nöroaksonlar yoluyla nörohipofize geçerler. Nörohipofizde depolanırlar ve kan dolaşımına oradan katılırlar. Vazopressin (antidiüretik hormon; ADH) kan damarlarının daraltılmasında ve böbreklerden suyun geri emiliminde rol oynamaktadır. Ayrıca ön hipofiz lobundan adrenokortikotropik hormon (ACTH) salgılanmasını artırır.

Gonadotropinler

FSH ve LH ovaryum fonksiyonlarını düzenlemektedirler.

Gonadotropinler esas olarak ovulasyonu sağlayan hormonlardır. Hipofizden sentezlenirler. Ekzojen kullanım için FSH ve LH yarı saf formda elde edilebilmelerine rağmen oldukça pahalıdırlar. Bu hormonların yarılanma ömürleri oldukça kısadır. FSH ve LH gonadal fonksiyonları düzenlemektedirler. Ovaryumlar bu hormonlara cevap verirler. Foliküler olgunlaşma FSH'nın granuloza hücrelerindeki, LH'nin ise teka hücrelerindeki reseptörlerine bağlanması sonucu olmaktadır. FSH, reseptörüne bağlandığında çeşitli enzimatik reaksiyonları uyararak androjenlerin östrojene dönüşmesini sağlar. FSH yeni foliküler dalgaların oluşmasını sağlar, genellikle üremenin kontrolünde ve embriyo transferi programında süperovulasyon amacıyla kullanılmaktadır. LH ovulasyonu uyarmak amacıyla kullanılmaktadır. Folikül ovulatör büyüklüğe eriştiğinde şayet ortamda yeterli düzeyde LH olmazsa ovaryumlarda kist oluşmaktadır. Kistlerin tedavisinde LH kullanılmaktadır. Östrus senkronizasyonu protokollerinde FSH ve LH kullanılabilmektedir. Pubertas öncesi dönemde GnRH, dolayısıyla da FSH hemen hemen hiç salınmamaktadır. Bu süreçte ovaryumlardan çok az miktarda salınan östrojen GnRH salınımını engellemektedir. Bu nedenle FSH salınımı en az düzeydedir. Yeterli seviyede FSH salınımı ile puberta başlamaktadır. Puberta öncesi dönemde foliküler büyüme belirli bir düzeyde oluşmakla birlikte, bu büyüme pubertaya kadar ovulasyonla sonuçlanmamaktadır. FSH’nin salınımı östrojen, progesteron ve inhibin tarafından kontrol edilmektedir. Evcil memeli hayvanlarda FSH en fazla süperovulasyon uygulamalarında kullanılmaktadır. LH, hipofizin ön lobundan salınan ve dişi memelilerde Graaf folikülünün ovulasyonunu uyaran, ovulasyonu takiben gebelik devamından sorumlu olan, korpus luteum gelişimini ve işlev kazanmasını sağlayan gonadotropik bir hormondur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

145 7

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Bireysel Etkinlik

İneklerde üreme periyodu sürecinde yüksek sıklıkta LH salgılanması, ovulasyondan birkaç gün önce başlar ve LH’nin zirve salınımından 24-30 saat sonra ovulasyon şekillenir.

• İneklerde ovulasyonu uyarmak amacıyla hangi hormonlar kullanılmaktadır?

Prolaktin Prolaktin adenohipofizden sentezlenmektedir. Bazı türlerde plasenta tarafından da üretilmektedir. Memenin gelişiminde etkili olup fötal büyüme hormonu olarak da rol oynamaktadır. Uterustan PGF2alfa üretimini stabilize etmede ve amniyotik sıvı hacmini düzenlemede de etkili olduğu bildirilmektedir.

Gonadlardan sentezlenen hormonlar Gonadal hormonlar, gonadlar (ovaryum ve testis) tarafından sentezlenir. Gonadal hormonların sentezleri hipotalamus, adenohipofiz ve reprodüktif kanaldaki dokulardan etkilenmektedir. Dişilerde ovaryum; östrojen, progesteron, inhibin, relaksin, oksitosin ve az miktarda testosteron sentezlemektedir.

Östrojen Dişilerde kızgınlık davranışlarını ortaya çıkaran hormon östrojendir.

Östrus davranışlarının ortaya çıkmasını sağlayan en temel hormon östrojendir. Büyümüş olan foliküller asıl östrojen kaynağıdırlar. Kandaki östrojen seviyesi östrus sırasında veya hemen öncesinde en yüksek düzeydedir. Bu hormon hem östrus davranışlarını ortaya çıkarır hem de hipofiz hormonlarının salınımını uyarabilmektedir. Östrojenin progesteronla birlikte kombine kullanımı ovulasyonu sağlayacak olan hormona karşı hayvanların daha duyarlı olmasını sağlamaktadır. İneklerde, endometritislerin tedavisinde (akut puerperal metritiste kontrendikedir); kısraklarda, doğum sırasında oksitosin salınımından önce serviksin gevşemesinde; köpeklerde, istenmeyen gebeliklerin engellenmesinde ve kısırlaştırılan köpeklerde idrar kaçırmanın tedavisinde kullanılmaktadır. Doğal veya sentetik östrojenlerin büyük çoğunluğu östrusu uyarmak amacıyla kullanılmaktadırlar. Ayrıca östrojen memenin kanal sisteminin gelişmesinde rol oynamaktadır. Köpeklerde östrusun başlaması için (gecikmiş puberta), uzamış anöstrus ve genç hayvanların vajinitisinde kullanılmaktadır. Ancak uzun dönemde neden oldukları istenmeyen etkileri nedeniyle östrojenlerin hayvanlarda kullanımı yasaklanmıştır.

Progestagenler Progesteron gebeliğin devamlılığını sağlayan hormondur.

Progesteron korpus luteum ve plasentadan salgılanır. Progesteronun iki temel görevi bulunmaktadır. İlki LH salınımını kontrol etmektir. Progesteronun yüksek dozu hipotalamustan GnRH sentezlenmesini baskılar. Hipofizden LH dalga salınım frekansında azalmaya neden olur ve ovulasyon engellenir. İkincisi ise uterus endometriumunun PGF2alfa salgılayabilme kapasitesini belirler ve korpus

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

146 8

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı luteumun gerilemesi için PGF2alfa salgılanmasında ilk artışların zamanlamasını düzenler. Yani gebeliğin devamlılığında esas olan hormondur. Ayrıca memenin alveoler sisteminin oluşmasında rol alır. Ekzojen progesteron kulak altı implant, günlük enjeksiyon, günlük besleme veya progesteron emdirilmiş intravajinal süngerler-araçlar şeklinde kullanılabilir. Ekzojen progestagenler ve progesteron tohumlama mevsiminde östrus ve ovulasyonun senkronizasyonu için kullanılır. Bu progestagenler korpus luteum benzeri aktivite gösterirler. Adenohipofiz üzerine negatif geri bildirim oluşturarak gonadotropinlerin salgılanmasını ve siklik aktiviteyi baskılamaktadırlar. Progesteron kaynağı uzaklaştırıldığında veya etkisi azaldığında siklik aktivite yeniden başlamaktadır. Foliküler kistlerin tedavisinde diğer hormonlarla beraber kullanılabilmektedir. Kısraklarda, siklik aktivitenin başlatılmasını uyarmak için (anöstrustan geçiş döneminin son evresinde kullanıldığında daha iyi cevap verir) kullanılmaktadır. Kısraklarda östrus yönetimsel ve davranışsal problemlere neden olabileceği için siklik aktivitenin baskılanmasında, aygırla uygun zamanda bir araya getirmek amacıyla östrus zamanının kontrolünde ve tohumlama mevsiminde siklik aktiviteyi uyarmak amacıyla kullanılmaktadır. Özellikle; östrus evresi süresi uzayan kısraklarda, östrusu baskılamak amacıyla ve suni tohumlama veya aygırla daha etkin çiftleştirme yapmak amacıyla östrus zamanının kontrolünde kullanılmaktadır. Koyunlarda, üremenin kontrolünde kullanılır. Üreme sezonunun dışında olan (anöstrus dönemindeki) koyunlarda östrusun uyarılması amacıyla kullanılmaktadır. Ayrıca siklik aktivite gösteren koyunlarda östrus senkronizasyonu ile östrus ve ovulasyonu sağlayan hormonların etkisini arttırmak için kullanılır.

Örnek

Kedi ve köpeklerde östrusun geciktirilmesi veya ertelenmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca progesteron yalancı gebeliklerin tedavisinde tercih edilmektedir.

•Progestagenler, ineklerde östrusların toplulaştırılması amacıyla intravajinal araç ya da kulak derisi altına implant formlarında uygulanabilmektedir. Ancak uygulamaya başlanırken buzağılamanın üzerinden en az 20 gün geçmiş olmasına ve üreme kanalında enfeksiyon bulunmamasına dikkat edilmelidir.

Relaksin Relaksin düzeyi gebe köpeklerde gebe olmayanlardan önemli derecede yüksektir.

Relaksin, gebeliğin ileri dönemlerinde korpus luteumdan sentezlenmektedir. Plasental relaksin insan, kısrak, kedi, domuz, tavşan ve maymunlarda plasenta tarafından üretilmektedir. Koyunlarda relaksin endometriyum ve plasentadan düşük düzeyde sentezlenirken inek plasentasından sentezlenmemektedir. Doğum zamanı luteal ya da plasental relaksin üretimi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

147 9

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı artmaktadır. Relaksin serviks ve pelvik ligamentlerin gevşemesinde temel rol oynamaktadır. Kortikosteroidler kullanılarak doğumun uyarıldığı olgularda yavru zarlarının tutulmasını engellemek amacıyla relaksinden (kollejenaz üretimini uyarması yönüyle) faydalanılmaktadır. Muhtemelen doğuma yakın zamana kadar miyometriyal kasılmayı inhibe ederek ve servikal olgunlaşmaya neden olarak koyunların doğum sürecine de dâhil olmaktadır. Kısraklarda gebeliğin son döneminde plasental fonksiyon bozuklukların değerlendirilmesine duyarlı bir indikatördür. Gebe köpeklerde relaksin düzeyi gebe olmayan köpeklerden oldukça yüksektir. Köpeklerde gebelik tanısında kullanılmaktadır.

Uterustan ve plasentadan köken alan hormonlar Prostaglandin F2alfa uterus endometriyumundan, progesteron, östrojen, at koryonik gonadotropini (eCG) ve insan koryonik gonadotropini (hCG) ise plasentadan sentezlenen hormonlardır.

Prostaglandin F2alfa Prostaglandinler siklik aktivitenin kontrolünde kullanılmaktadır. Östruslar arası sürenin kısaltılmasında (korpus luteumun erken regresyonu) kullanılmaktadır. İnek, koyun, keçi, kısrak ve domuzlarda korpus luteum PGF2alfa’ya tek dozda cevap verirken kedi ve köpeklerde tekrarlı doza ihtiyaç bulunmaktadır. Özellikle ruminantlarda östrus senkronizasyonu amacıyla kullanılmaktadır. Ovaryumlarda korpus luteum bulunduğunda klinik endometritisin tedavisinde kullanılan en iyi yöntemlerden birisi PGF2alfa veya onun sentetik analoglarıdır. Normal luteal fazda veya patolojik olarak uzun süre ovaryumda kalan korpus luteum varlığında PGF2alfa luteolizisi uyarır, progesteron düzeyi düşer ve östrus uyarılır. Pyometranın tedavisinde kullanılır. PGF2alfa korpus luteum regresyonunu sağlar, serviks genişler ve purulent uterus içeriği dışarı atılır. Doğumun uyarılması veya abort oluşturmak için kullanılabilir. Ayrıca yavru zarlarının atılamadığı durumlarda kullanılır. PGF2alfa plasental ayrılmada önemli rol oynar, ekbolik ajandır. Postpartum dönemde ovaryum aktivitesinin uyarılması amacıyla GnRH, östrojen gibi hormonlarla birlikte PGF2alfa uygulanmaktadır. Ayrıca luteal kistlerin tedavisinde kullanılmaktadır. Köpeklerde PGF2alfa (gebeliği sonlandırmak vb.) çok fazla tercih edilmemektedir. Bunun nedeni yan etkilerinin oldukça fazla olmasıdır.

İneklerde pyometra tedavisinde PGF2alfa tek seçenektir.

PGF2alfa ve analogları kas içi yolla uygulanabildiği gibi daha düşük dozlarda uterus içi, ovaryum içi, deri altı yollarla da uygulanabilmektedir. PGF2alfa ve analoglarının uygulanabilmesi için ovaryumlarda mutlaka fonksiyonel bir korpus luteum bulunması gerekmektedir. İneklerde PGF2alfa ve analogları, hem korpus luteumu ortadan kaldırmak hem de uterusun kasılmasını arttırmak amacıyla kullanılmaktadır. Kısrak ve köpekler dışındaki diğer hayvanlarda prostaglandin F2alfa normal dozda uygulandığında önemli bir yan etki gözlenmemiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

148 10

Örnek

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

• İneklerde kızgınlıkların toplulaştırılması amacıyla prostaglandin F2alfa kullanılacaksa, bu hormonun sadece ovaryumlarda aktif korpus luteum varlığında etkili olacağı unutulmamalı; gerekirse 11-14 gün ara ile iki kez uygulanmalıdır.

At koryonik gonadotropini (eCG) Gebe kısrak serum gonadotropini olarak da bilinmektedir. Kısraklarda gebeliğin 40-120. günlerinde endometriyal kaplardan üretilmektedir. Temelde FSH benzeri etki göstermektedir. Biyolojik yarılanma ömrü FSH'dan çok daha uzundur. İneklerde, embriyo transferinde verici ineklerde süperovulasyonu uyarmak amacıyla ve asiklik ineklerin tedavisinde progesteron preparatlarının çıkarılmasından hemen sonra kullanılmaktadır. Özellikle superovulasyon istenen hayvanlarda bu hormonun fizyolojik aktivitesi FSH’dan daha uzun sürer. Koyun ve keçilerde tohumlama sezonunun erken başlaması amacıyla progestagenlerle birlikte kullanılmaktadır. Köpeklerde fizyolojik anöstrus sırasında östrusun başlatılması amacıyla kullanılmaktadır. Progesteron ile yapılan östrus senkronizasyonlarını takiben eCG uygulaması ile ovulasyonun senkronizasyonunun artırılabileceği ve sabit zamanlı suni tohumlama protokollerinde gebelik oranını iyileştirebileceği ileri sürülmektedir. Yine bu uygulamalarda eCG kullanımı ile ikizlik oranları artırılabilmektedir.

İnsan Koryonik Gonadotropini (hCG)

hCG, gebe kadın idrarından elde edilir ve LH benzeri aktivite gösterir.

Gebe kadınların idrarından elde edilen protein hormondur. Temelde LH benzeri aktivite gösterir. Zigotun uterusa yerleşmesinden hemen sonra salgılanmaya başlar ve gebe kadının kanında ve idrarında döllenme sonrası 6-12 günde tespit edilebilir. Veteriner sahada LH’nın endike olduğu durumlarda rahatlıkla kullanılan bir hormon olup yarılanma ömrü LH'den çok daha uzundur. İneklerde aşağıdaki amaçlarla kullanılmaktadır: • • • • • • • •

Ovulasyonun uyarılması Ovulasyonun gecikmesi ve anovulasyon durumu Ovaryum kistlerinin tedavisi (özellikle foliküler kistlerde), Luteal yetersizlikler (ikinci korpus luteum oluşumunu uyarmak amacıyla) Dönen inek sendromu gibi siklik olmayan ineklerde gebelik oranının artırılması Kısraklarda ovulasyonu uyarmak Proöstrus ve östrusu uzamış veya kalıcı olan köpeklerin tedavisi Kedilerde ovulasyonu uyarmak

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

149 11

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Epifiz bezinden salgılanan hormon Melatonin Mevsimsel üreme periyoduna sahip kısrak, koyun, keçi ve kedilerde melatonin epifiz bezinden salgılanır ve üreme kontrol edilir. Gün ışığı süresinin azaldığı zaman salgılanan melatonin, özellikle koyun ve keçilerde östrusun başlama zamanının daha erkene alınması için kullanılmaktadır. Melatonin karanlıkta salınan bir hormondur. Günlerin uzayıp ışığa maruz kalma süresi arttıkça kısraklarda melatonin üretimi azalır. Atlarda yüksek miktarda melatoninin GnRH salınımını baskılayıcı etkisi vardır. Işık süresi arttığında melatonin üretimi azalır ve bunun GnRH üzerindeki baskısı ortadan kalkar. Sonuçta artan GnRH salınımı, hipofizden FSH ve LH salınımının artmasını sağlar. FSH sekresyonunun artışı ile kısraklarda folikülogenezis uyarılır. Koyun ve keçilerde karanlık saatlerde epifiz bezinden salgılanan melatonin, siklusun başlamasında etkilidir. Melatonin, hipotalamusa etki ederek artan miktarda GnRH salgılanmasına neden olur. Artan GnRH aracılığıyla hipofizden FSH ve LH sekresyonu uyarılır. Hormonların biyokimyasal yapıları, kaynağı ve etki mekanizmaları aşağıdaki Tablo 8.1.'de özetlenmiştir. Tablo 8.1. Hormonların Kimyasal Yapıları, Kaynağı ve Görevleri

Hormonun adı

Biyokimyasal sınıflandırması

Kaynağı

Etki mekanizması

Peptid

Hipotalamus

FSH ve LH salınımını uyarır

Protein

Adenohipofiz

Luteinleştirici hormon (LH)

Protein

Adenohipofiz

Prolaktin

Protein

Oksitosin

Peptid

Adenohipofiz Hipotalamustan üretilip nörohipofizde depo edilir

Gonadotropin salgılatıcı hormon (GnRH) Follikül uyarıcı hormon (FSH)

Östrojenler (Östradiol)

Steroid

Ovaryum

Progesteron

Steroid

Ovaryum

Relaksin

Polipeptid

Ovaryum

Prostaglandin F2alfa

Yağ asidi (Lipid)

Uterus endometriyumu

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

Folikül büyümesi Östrojen salınımı Ovulasyon Korpus luteum şekillenmesi ve fonksiyonu Süt sentezi Doğum Sütün indirilmesi Östrus davranışları Dişi kanal sisteminin gelişimi Meme gelişimi Gebeliğin devamı Meme gelişimi Pelvisin genişlemesi Serviksin dilatasyonu Korpus luteumun regresyonu 150 12

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı Doğum Uterus kontraksiyonları FSH benzeri Kısraklarda korpus luteumun destekçisi Süperovulasyon

At koryonik gonadotropin (eCG)

Protein

Endometrial kap (koryonik kuşak hücreleri)

İnsan koryonik gonadotropini (hCG)

Protein

Plasenta

LH benzeri

Melatonin

Aminoasit türevi

Epifiz bezi

Mevsime bağlı östrus gösteren hayvanlarda gonadal fonksiyonu uyarmak veya engellemek

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

151 13

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Özet

• ÜREME HORMONLARININ KLİNİK KULLANIMI •HORMONLAR •Endokrin bezlerden ve sinirlerden köken alan hormonlar kan dolaşımı ile vücuttaki tüm hücrelere yayılırlar. Fakat sadece belli hücreler hormonlara cevap verebilme yeteneğine sahiptir. Bu hücrelere hedef hücreler adı verilir. Salınan bu hormonlar hedef dokularda bulunan özel reseptörlerine bağlanarak yeni ürünler veya yeni hormonlar sentezlenmesini sağlarlar. • Hormonların Sınıflandırılması • Biyokimyasal Yapılarına Göre Hormonlar •Protein hormonlar plazma membranı üzerindeki reseptörleri kullanırlarken steroid hormonlar hücre içine geçerler ve çekirdekteki özel reseptörlere bağlanırlar. • Peptid yapılı hormonlar • GnRH ve oksitosin • Glikoprotein yapılı hormonlar • FSH, LH ve inhibin • Steroid hormonlar • Östrojen ve progesteron • Prostaglandinler • Prostaglandinler yağ asitlerinden oluşmaktadır. • Etki Şekillerine Göre Hormonlar • Nörohormonlar • Oksitosin • Salgılatıcı hormonlar • GnRH • Gonadotropinler • FSH ve LH • Gebeliğin devamlılığını sağlayan hormonlar • Progesteron • Luteolitik hormonlar • PGF2alfa • Kaynaklarına Göre Hormonlar • Hipotalamustan köken alan hormonlar •Üreme için en temel hormon olan GnRH burada üretilir. Hipotalamustan sentezlenen bir diğer hormon ise kortikotropin salgılatıcı hormon (CRH)'dur. •Oksitosin hipotalamustan sentezlenip hipofizin arka lobunda depo edilmektedir. •Memedeki sütün tamamının indirilememesinin temel nedenleri, oksitosinin yetersiz veya kısa süreli salgılanmasıyla ilişkilidir. Ekzojen oksitosin uygulamalarına memenin miyoepitel hücreleri hızla cevap vermektedir. • Hipofizden köken alan hormonlar •FSH, LH ve prolaktin adenohipofizden sentezlenen reprodüktif hormonlardır. Hipotalamustan sentezlenen oksitosin ve vazopressin gibi prohormonlar nöroaksonlar yoluyla nörohipofize geçerler. Nörohipofizde depolanırlar ve kan dolaşımına oradan katılırlar. •Bu hormonların yarılanma ömürleri oldukça kısadır. FSH ve LH gonadal fonksiyonları düzenlemektedirler. Ovaryumlar bu hormonlara cevap verirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

152 14

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

Özet (devamı)

•Gonadlardan sentezlenen hormonlar •Gonodal hormonlar, ovaryum ve testis tarafından sentezlenir. Dişilerde ovaryum östrojen, progesteron, inhibin, relaksin, oksitosin ve az miktarda testosteron sentezlemektedir. •Progesteron ovaryumlarda ovulasyonu takiben şekillenen korpus luteumdan ve plasentadan üretilir. •Relaksin, gebeliğin geç dönemlerinde korpus luteumdan sentezlenmektedir. • Uterustan ve plasentadan köken alan hormonlar •Prostaglandin F2alfa uterustan sentezlenirken, progesteron, östrojen, at koryonik gonadotropini (eCG) ve insan koryonik gonadotropini (hCG) plasentadan sentezlenen hormonlardır. •PGF2alfa ve analoglarının uygulanabilmesi için ovaryumlarda mutlaka fonksiyonel bir korpus luteum bulunması gerekmektedir. •eCG kısraklarda gebeliğin 40-120. günlerinde endometriyal kaplardan üretilmektedir. Temel de FSH benzeri görev yapmaktadır. Biyolojik yarılanma ömrü FSH'dan çok daha uzundur. •hCG, LH’nın endike durumlarda kullanılan bir hormon olup yarılanma ömrü LH'dan çok daha uzundur. • Epifiz bezinden salgılanan hormon •Melatonin mevsimsel üreme periyoduna sahip kısrak, koyun, keçi ve kedilerde epifiz bezinden salgılanır ve üremenin kontrol edilmesini sağlar. •Melatonin karanlıkta salınan bir hormondur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

153 15

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi peptid yapılı bir hormondur? a) b) c) d) e)

FSH GnRH LH İnhibin Östrojen

2. Korpus luteumun regresyonunu sağlayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Progesteron Östrojen GnRH PGF2alfa Oksitosin

3. Aşağıdakilerden hangisi gonadotropindir? a) b) c) d) e)

FSH PGF2alfa Melatonin İnhibin Östrojen

4. Hipotalamustan sentezlenip hipofizin arka lobunda depo edilen hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Progesteron Östrojen GnRH PGF2alfa Oksitosin

5. Aşağıdaki hormonlardan hangisi ovulasyonu uyarmak amacıyla kullanılır ? a) b) c) d) e)

FSH Oksitosin LH Progesteron Östrojen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

154 16

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı 6. Progesteron korpus luteum dışında nerede üretilir? a) b) c) d) e)

Hipotalamus Ön hipofiz Arka hipofiz Böbrek Plasenta

7. Aşağıdaki hormonlardan hangisi plasentadan sentezlenmez? a) b) c) d) e)

Progesteron Prostaglandin F2alfa Östrojen eCG hCG

8. Pyometra tedavisinde aşağıdaki hormonlardan hangisi kullanılır? a) b) c) d) e)

GnRH FSH LH PGF2alfa Progesteron

9. Foliküler kistlerin tedavisinde aşağıdaki hormonlardan hangisi kullanılır? a) b) c) d) e)

FSH Oksitosin hCG Östrojen Melatonin

10. Epifizden salgılanan hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Melatonin Progesteron FSH LH Östrojen

Cevap Anahtarı 1.b, 2.d, 3.a, 4.e, 5.c, 6.e, 7.b, 8.d, 9.c, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

155 17

Üreme Hormonlarının Klinik Kullanımı

YARARLANILAN KAYNAKLAR Kustritz, MVR. (2010). Clinical canine and feline reproduction. USA: WileyBlackwell. Mathis, CP., Ross, T. (2000). Sheep production and management, cooperative extension service college of agriculture and home economics. US: New Mexico State University Press. Noakes, DE., Parkinson, TJ., England, GCW., Arthur, G. H. (2001). The puerperium and the care of the newborn. In Arthur's Veterinary Reproduction and Obstetrics. 198-201, Oxford: WB Saunders. Senger, PL. (2005). Pathways to pregnancy and parturition. Current Conceptions. NE: Eastgate Blvd. Stevenson, JS. (1997). Current therapy in large animal theriogenology. United States of America: Sounders Elsevier. White, RN. (2004). Manual of small animal reproduction and neonatology. UK: British Small Animal Veterinary Association.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

156 18

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

• Sığırlarda Suni Tohumlama Teknikleri • Koyun ve Keçilerde Suni Tohumlama Teknikleri • Kısraklarda Suni Tohumlama Teknikleri • Köpeklerde Suni Tohumlama Teknikleri • Kedilerde Suni Tohumlama Teknikleri • Kanatlı Hayvanlarda Suni Tohumlama Teknikleri

SUNİ TOHUMLAMA SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNERVE VETERİNER DOĞUMDOĞUM BİLGİSİ BİLGİSİ Doç. Dr. Emrah Hicazi AKSU Doç. Dr. Emrah Hicazi AKSU

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Evcil hayvanlarda kullanılan suni tohumlama teknikleri hakkında teorik bilgi edinebilecek, • Hayvan türlerine göre en uygun tohumlama zamanlarını öğrenebilecek, • Tohumlama tekniğinin gerektirdiği gereç ve teçhizat hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

ÜNİTE

9

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

Suni Tohumlama Teknikleri

SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

Sığırlarda Suni Tohumlama Teknikler

Koyun ve Keçilerde Suni Tohumlama Teknikleri

Kısraklarda Suni TohumlamaTeknikleri

Köpeklerde Suni Tohumlama Teknikleri

Kedilerde Suni Tohumlama Teknikleri

Kanatlılarda Suni Tohumlama Teknikleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

158 2

Suni Tohumlama Teknikleri

GİRİŞ Suni tohumlama genetik olarak üstün yapıdaki erkek damızlıklardan uygun yöntemler ile alınan spermanın uygun teknikler ile muayene edilmesi, işlenmesi, saklanması, uygun zamanda ve doğru bir şekilde dişi hayvanların üreme kanalına aktarılmasıdır. Bu yöntem genetik ıslah sağlamak amacıyla en çok tercih edilen yavru üretim tekniğidir. Boğanın bir doğal aşımda verdiği sperma uygun yöntemlerle alınıp işlendiğinde spermanın kalitesine göre değişmekle birlikte 100 ile 400 kadar inek tohumlanabilir. Bir yılda bir boğadan elde edilen spermanın işlenmesiyle 20 ile 30 bin kadar inek tohumlamak mümkün olabilmektedir. Suni tohumlama üreme biyoteknolojileri arasında en yaygın kullanılan yöntemdir. Bu yöntemle genetik kapasitesi yüksek erkek hayvanlar kullanılarak yavruların ıslah edilmesi sağlanır. Elde edilecek başarı; tohumlanacak hayvanın üreme organlarının türe özgü anatomik ve fizyolojik yapısının iyi bilinmesi, en uygun tohumlama ve ovulasyon zamanının doğru bir şekilde tespit edilmesi ve hijyenik kurallar çerçevesinde hareket edilerek uygun teknik kullanımına bağlıdır. Bununla birlikte tohumlanacak hayvanların uygun şekilde bakım ve idaresinin yapılması, uygun ve yeterli beslenmesinin sağlanması, çevresel stres faktörleri, metabolik veya hormonal bozukluklar, doğuştan veya edimsel olarak ortaya çıkan anatomik kusurlar tohumlama başarısını etkiler. Ayrıca spermanın uygun koşullarda saklanması, azot tankına azot ilave edilmesi ve tankın bakımlarının doğru yapılması ile suni tohumlamayı yapacak olan hekim ya da teknisyenin teknik ve yönetimsel yetenekleri de bu başarıda önemli rol oynar.

SIĞIRLARDA SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

Spermatozoonlar vücutta yabancı bir cisim olarak algılanır ve nötrofiller tarafından fagosite edilirler. Ayrıca spermatozoonların dölleme kabiliyeti zaman geçtikçe düşmeye başlar.

Sığırlarda uygun tohumlama zamanın belirlenmesi, suni tohumlamanın başarısında önemli bir role sahiptir. Kızgınlık tespitinde en yaygın olarak kullanılan yöntem gözlem yöntemidir. Bu amaçla yetiştirici/bakıcı gün içerisinde belirli zaman aralıklarıyla hayvanların bulunduğu ahıra girip 15-20 dakika gözlem yapmalıdır. Yapılan araştırmalara göre günde iki defa ahıra girilip gözlem yapıldığında kızgınlıkların ancak %60 kadarı doğru tespit edilmekte iken 6 saat aralıklarla yapılan gözlemler ile kızgınlıklar %100 oranında tespit edilebilmektedir. Kızgınlık belirtilerinin tam olarak ne zaman başladığının bilinmesi de doğru tohumlama zamanının tespiti açısından önemlidir. Sığırlarda kızgınlık dönemi ortalama 18-19 saat sürer. En uygun tohumlama zamanı kızgınlığın başlangıcından sonraki 8. saatte başlayıp kızgınlık bitiminden 4 saat sonrasına kadardır. Erken tohumlama yapılırsa uterusa bırakılan spermatozoonlar burada zaman geçtikçe yaşlanıp dölleme yeteneklerini kaybetmeye başlamaktadır. Ayrıca uterusta bulunan ve bir bağışıklık sistemi olan nötrofil hücreleri buradaki spermatozoonları yabancı bir cisim olarak algılayıp fagosite etmektedirler. Bu yüzden sığırlarda yapılan tohumlamanın üzerinden 12 saat geçtiği halde kızgınlık hâlen devam ediyorsa ikinci bir tohumlamanın yapılması tavsiye edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

159 3

Suni Tohumlama Teknikleri

Vajinal Tohumlama Bu yöntemde sperma bir kateter vasıtasıyla vajinaya bırakılmaktadır. Vajinanın genel ortamı asidik pH’ta olduğundan buraya bırakılan spermatozoonların 1-2 saat içerisinde servikse ulaşması gerekir. Aksi takdirde canlı kalamazlar (bkz. Ünite 2, Tablo 2.1. Dişi genital kanal sıvıları pH değerleri). Bu yöntemin en önemli dezavantajı fazla miktarda motil (hareketli) spermatozoaya ihtiyaç duyulmasıdır. Özellikle dondurulmuş sperma içeren payetlerdeki motil spermatozoa sayısı az olduğundan (ortalama olarak 10 milyon adet) bu yöntemle payet kullanılarak yapılan tohumlamalarda gebelik şansı çok düşüktür. Vajinal tohumlama eskiden sığırlarda suni tohumlama amacıyla kullanılırken rektovajinal tohumlama yöntemi geliştirildikten sonra bu yöntem terkedilmiştir.

Spekulum Yardımı ile İntraservikal Tohumlama Sığırlarda spekulum yardımı ile intraservikal (serviks içi) tohumlama yöntemi, pensli ve penssiz olmak üzere iki farklı şekilde uygulanmaktadır.

Penssiz spekulum yöntemi Tohumlanacak hayvan uygun şekilde zapturapta alınır, vulva dudaklarının temizliği yapılarak hafifçe aralanır, steril bir spekulum vulvadan vajinaya doğru ilerletilerek açılır. Tohumlamacı bir ışık kaynağı (tercihen baş lambası kullanılabilir) vasıtasıyla serviksin giriş deliğini tespit eder. Hazırlanmış olan tohumlama kateteri serviksin gidilebilen en uç noktasına kadar ilerletilir ve sperma buraya bırakılır. Sığırlarda serviksin yapısında bulunan halkalar yüzünden serviksin tamamı geçilemeyebilir. Bu yüzden penssiz spekulum yönteminde taze sperma kullanmak, dondurulmuş sperma (ticari payetler ortalama 10 milyon hareketli spermatozoon içerir) kullanılarak yapılan tohumlamadan daha iyi sonuç verir. Enjektöre çekilen taze sulandırılmış sperma servikse verildikten sonra enjektöre bir miktar da hava çekilerek katetere hava verilir. Böylece pipetin içerisindeki spermanın tamamen boşaltılması sağlanmış olur.

Pensli spekulum yöntemi Sığırlarda suni tohumlama için 1937 yılında geliştirilen rektovajinal tohumlama yöntemi o günden bugüne kullanılan en yaygın yöntemdir.

Tohumlanacak hayvan uygun şekilde zapturapta alınır, vulva dudaklarının temizliği yapılarak hafifçe aralanır ve steril bir spekulum vulvadan vajinaya doğru ilerletilerek açılır. Işık kaynağı kullanılarak (tercihen baş lambası kullanılabilir) serviksin girişi tespit edilir. Spekulum içerisinde 50-60 cm uzunlukta Koher pensi ilerletilerek serviksin vajinaya doğru çıkıntı yaptığı alt tarafından tutularak bir miktar geriye çekilir. Önceden hazırlanmış olan aktarma pipeti veya kateterin serviksin kör keselerine takıldığı durumlarda kateterin hareket ettirilmesine imkân sağladığı için daha ileriye doğru gidilmesi kolaylıkla sağlanır. Gidilebilen son noktaya kadar gidilip sperma buraya bırakılır. Bazı hayvanlarda serviksin daha büyük ve kanalın açık olması nedeniyle serviks tamamen geçilip uterusa ulaşılabilir. Yine pipetin veya kateterin içerisinde sperma kalmaması için işlem sonunda enjektöre bir miktar hava çekilerek pipete hava verilmesi faydalı olur. Bu yöntemin dezavantajı servikste yaralanmaya, kanamaya ve enfeksiyona sebep olabilmesidir. Her iki yöntemde de tecrübe sahibi olmayı ve uygulama sırasında Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

160 4

Suni Tohumlama Teknikleri temizlik ve hijyene dikkat etmeyi gerektirir. Rektovajinal tohumlama yöntemi geliştirildikten sonra bu yöntem de terk edilmiştir.

Rektovajinal Teknikle Tohumlama

Motilite kayıplarının büyük çoğunluğu çözdürme sırasında yapılan hatalardan ileri gelmektedir. Elde ya da soğuk suda payet çözdürmek hatalıdır.

Danimarkalı bilim adamları tarafından 1937 yılında geliştirilen bu yöntem o günden günümüze kadar sığırların suni tohumlanması amacıyla kullanılmaktadır. Bu yöntem bir el ile hayvanın rektumundan girip diğer el vasıtasıyla da kateterin vulva ve vajinadan ilerletilerek serviksin geçilip korpus uteriye ulaşılması ile yapılmaktadır. Tohumlamayı yapacak hekim veya teknisyen/teknikerin tırnakları uzun olmamalıdır. Elinde yüzük ve bilezik gibi takılar bulunmamalıdır. Hepsinden önemlisi tohumlanacak hayvanın canını yakmayacak şekilde davranılmalıdır. Tohumlamayı yapacak kişi, hayvan sahibinden anamnez bilgilerini aldıktan sonra tohumlama uygulamasına geçmeden evvel hayvanın gerçekten kızgın olup olmadığını veya genital organlarda herhangi bir anomali veya gebelik olup olmadığını kontrol etmesi oldukça önemlidir. Zira bazı hayvanlar gebe oldukları hâlde kızgınlık belirtileri gösterebilmektedir. Bu konuda yapılacak bir ön muayene ile hayvanın durumunun netleştirilmesi açısından önemlidir. Sahada genellikle dondurulmuş sperma kullanıldığından, spermanın uygun sıcaklıkta ve sürede çözdürülmesi gerekir. 0,25’lik dondurulmuş payetler 37±1 oC deki su kabında 25 saniye ve 0,50’lik dondurulmuş payetler aynı derecede 30 saniye bekletilerek çözdürülür. Özellikle kış mevsiminde kateterin üst 15 cm’lik kısmı bir parça pamuk veya peçete vasıtasıyla hafifçe sürterek ısıtılmalıdır. Bu işlem, soğuk olan metalin bir miktar ısınmasına ve payetin içindeki spermatozoonların soğuk şokuna uğramasına engel olması bakımından oldukça önemlidir. Sudan çıkarılan payet bir pamuk veya peçete vasıtasıyla kurulanır. İçerisindeki hava boşluğu presli uçta birikecek şekilde hafifçe presli ucundan tutularak birkaç kez sallanır. Presli ucun 0,1-0,2 cm gerisinden makasla yatay olarak kesilir. Kateter kılıfı mavi boncuklu tarafından tutularak tohumlama kateteri üzerine geçirilerek mavi boncuk kateterin ucunda boşluk kalmayacak şekilde yerleştirilir (Şekil 9.1.). Hazırlanan kateter kullanılmamış bir suni tohumlama eldivenin içine yerleştirilerek tohumlama yapılana kadar soğuktan korunmalıdır. Bu amaçla kateterin serbest ucunun 15 cm’lik kısmının koltuk altına gelecek şekilde tutulması faydalı olabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

161 5

Suni Tohumlama Teknikleri

Tohumlama sırasında kateterin kılıfının kontamine olmamasına dikkate edilmelidir. Aksi hâlde mikroorganizmaları kendi elimizle uterusa sokup uterusun enfeksiyonuna neden oluruz.

Şekil 9.1. Suni Tohumlama Kateterinin Hazırlanması; Payetin Katetere Yerleştirilmesi, Payet Ucunun Kesilmesi, Kateter Kılıfının Geçirilmesi, Mavi Boncuğun Son Hâli

Rektumdan içeri girecek olan ele suni tohumlama eldiveni giyilir. Rektuma girişin daha kolay olması bakımından tercihen su veya ultrason jeli ile eldivenin dış kısmının kayganlaşması sağlanabilir. Tercihen aktif olarak kullanılan elin rektumun içinde olması manüpülasyon açısından kolaylık sağlayacaktır. Çünkü serviksin doğru şekilde tutulup sabitlenmesi, bu tekniğin en önemli aşamalarından biridir. Rektumdan içeri girecek olan elin parmakları koni gibi birleştirilerek rektumdan ileriye omuzdan kuvvet alınarak itilir. Rektumun girişindeki büzücü kas (sfinkter) direniş gösterebilir. Bu direnci kırmak maksadıyla el içeri sokulurken hafif bir burgu hareketi ile ilerletilir, dışkı boşaltılırken elin rektumdan çıkartılmamasına dikkate edilmelidir. Dışkı boşaltılırken elin rektumdan çıkması hâlinde rektuma dışarıda hava girip rektum duvarının gerginleşmesine ve genital organların manipülasyonun engellenmesine neden olur. Rektuma bir şekilde hava girmiş ise içerideki el ile rektumun üst duvarına masaj yapmak suretiyle havanın boşaltılması sağlanmalıdır. Dışkı ve hava boşaltılmış durumda iken rektumun içindeki el ile pelvis kemiği tabanında serviks aranmalıdır. Serviksin özellikle kızgınlık döneminde kıvamı daha da sertleştiğinden diğer dönemlere kıyasla nispeten daha kolay fark edilebilir. Rektumdan sokulan el ile serviks tutularak sabitlenir. Bir pamuk veya peçete ile vulvanın dış temizliği yapılır. Önceden hazırlanmış olan suni tohumlama kateteri vulva dudakları hafifçe açılarak vulvadan 45 derecelik açıyla ilerletilir. Bunu yapmaktaki amaç vulvanın girişinin 5-10 cm gerisindeki idrar kesesinin açıldığı kör keseye girmeyi engellemektir. Şayet kateter doğrudan yatay şekilde sokulursa idrar kesesine yönelebilir. Sperma idrar ile temas eder. Kateter daha sonra geri çekilmiş dahi olsa spermatozoonlar idrarla temas ettiği için bu durumdan olumsuz etkilenir. Kateterin ucu üst duvara temas ettiğinde arka tarafı 10 derecelik açıyla yukarı gelecek şekilde tutularak ilerletilir. Normalde vajinada kateterin takılabileceği herhangi bir anatomik engel yoktur ancak bağırsakların kasılma

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

162 6

Suni Tohumlama Teknikleri

Vücut yapısı daha küçük olan ve ilk defa tohumlanacak düvelerde serviksin yapısı ineklere oranla daha dar olabilmektedir, zorlaştırmaktadır.

hareketleri ile birlikte üreme organları geriye doğru geldiklerinde “S” şeklinde kıvrımlar yapabilir. Kateter bu kıvrımlara takıldığında vajinadan ilerlemesi mümkün olmayacaktır. Vajinada kateterin ilerlemesi sırasında kıvrımlara takılmaması amacıyla serviksi tutup biraz ileri itmek vajinanın düzleşmesine dolayısıyla kateterin ilerlemesine kolaylık sağlayacaktır. Serviks vajinaya doğru 1 cm kadar çıkıntı yapar. Bu bölüme “portio vajinalis” adı verilir. Vajina duvarı ile portio vajinalis arasında kalan kör keseler kateterin yanlış bir yöne doğru ilerlemesine ve dolayısıyla hedeften şaşmasına neden olur. Burada rektumdaki el ile serviksin giriş kısmı avuç içine alınarak hafifçe bastırılırsa bu kör keseler kapatılarak kateterin buraya yönelmesi engellenmiş olur. Serviksin giriş deliği kateter vasıtasıyla aranarak kateterin ucunun serviksten içeri girmesi sağlanır. Sığırlarda serviks, 3 ya da 4 adet halkadan oluşan bir yapıya sahiptir. Serviks sabit tutularak kateter hafif hareketlerle ilerletilir. Kateterin ucu serviksin içinde bu halkaların oluşturduğu kör keselere takılırsa hafifçe geri çekilerek yön değiştirilip ilerletilmeye çalışılır. Serviksin tamamen geçildiğinden emin olmak için rektumdaki elin işaret parmağı ile kateterin ucu kontrol edilmelidir. Şayet kateter serviksin içinde ise bu bölgenin kontrolünde kateterin sucuk kıvamında bir yapının içinde olduğu ve direk olarak hissedilemediği gözlenir. Serviksin tamamen geçildiğine emin olunduğunda sperma buraya yavaşça bırakılmalıdır (Şekil 9.2.). Kateterin daha fazla ilerletilmesi tavsiye edilmez bunun iki türlü zararı vardır. Birincisi, spermatozoonların kapasitasyonu engellenir; ikincisi, kateteri daha fazla ilerletilmesi uterusun duvarının zarar görmesine ve hatta kanamaya yol açabilir. Kan spermatozoon hücreleri için toksik etkiye sahiptir. Bazı küçük yapılı sığırlarda serviksi tamamen geçmek mümkün olmayabilir. Bu durumda serviksin yarısına veya son halkasına sperma bırakılarak tohumlama yapılabilir. Geçmek için zorlama yapılırsa serviksin ve uterusun kanamasına ve delinmesine sebep olunabilir. Bu durum hayvanın kısır kalmasına dahi yol açabilir. Bu yüzden gerekirse ikinci bir tohumlama da yapılabilir.

Şekil 9.2. Sığırda Rektumdan Sokulan El İle Serviksin Tutulması ve Serviksin Halkalarının Geçilerek Spermanın Bırakılması

Doğacak yavrunun cinsiyetini önceden tayin etmek amacıyla kullanılan ve özel yöntemler kullanılarak ya sadece (%90-95 oranda) X kromozomu ya da (%8595 oranda) Y kromozomu taşıyan spermatozoonları içeren cinsiyeti önceden belirlenmiş ticari sperma payetleri de bulunmaktadır. Cinsiyeti belirlenmiş sperma elde etme teknolojisi hem yavaş hem de pahalı bir yöntem olduğundan bu tür

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

163 7

Suni Tohumlama Teknikleri payetlerde genellikle düşük dozda motil spermatozoa (3-5 milyon) bulunmaktadır. Sığırlarda düşük doz içeren payetlerle yapılan tohumlamalarda başarı şansını arttırmak için uterusun kornusu ile oviduktun birleştiği kavşağa spermayı bırakabilmek amacıyla geliştirilmiş Ghent kateteri (Şekil 9.3) kullanılarak yapılan tohumlamalarda gebelik oranının arttığı bildirilmiştir. Bu cihazın ucu esnek nitelikte ve ince olduğundan genital organlara zarar verilmeden uterusun ilerilerine gidilmesi mümkün olmaktadır.

Memelilerde yavrunun cinsiyeti oositi dölleyen spermatozoonun taşıdığı cinsiyet kromozomuna (X ya da Y) bağlı olarak değişir.

Şekil 9.3. Sığırlarda Suni Tohumlamada Kullanılan Ghent Kateteri (Verbeckmoes & ark., 2005)

KOYUN VE KEÇİLERDE SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ Koyun ırkları arasındaki anatomik farklara (yağlı kuyruklu-yarı yağlı kuyruklu-kuyruksuz) bağlı olarak doğal çiftleşme yoluyla yapılacak melezleme çalışmalarında birtakım problemler ortaya çıkmaktadır. Özellikle kuyruksuz ırktan koçların yağlı kuyruğa sahip koyunlarla çiftleşmeyi becerememesi ıslah çalışmalarında büyük bir engel olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle melezleme çalışmalarında suni tohumlama yöntemleri kullanılarak bu sorunlar aşılmaya çalışılmaktadır. Koyunlarda suni tohumlama sığırlara oranla daha zordur. Serviksin daha küçük, dar, sert olmasının yanı sıra rektumdan elle müdahale edilerek serviksin sabitlenme imkânının bulunmaması nedeniyle sığırlarda uygulanan rektovajinal tohumlama yöntemi bu türlerde uygulanamamaktadır. Koyun ve keçiler için östrus süresi ortalama 30-36 saattir ve en uygun tohumlama zamanı östrusun başlangıcından sonraki 16-24. saatler arasıdır.

Spekulum ile Penssiz Tohumlama Tohumlanacak hayvan bir travaya alınarak arka ayakları yukarıda kalacak şekilde yükseltilir. Vulvanın dış temizliği yapıldıktan sonra vulva dudakları hafifçe aralanır. Koyun ve keçiler için uygun olan steril spekulum, uygun bir kayganlaştırıcı ile kayganlaştırılarak vulvadan ilerletilir. Baş ışığı vasıtasıyla serviksin giriş deliği tespit edilir. Sperma iletmek amacıyla kullanılan özel ince uçlu tohumlama pipeti serviksten 1 cm kadar ilerletilerek enjektördeki sperma servikse bırakılır. Koyunlarda serviksi geçmek amacıyla özel tasarlanan uç kısmı 30o kıvrımlı özel kateterler de (CAT06 kateter) veya zigzaglı (ZIGZAG kateter) (Şekil 9.4.) mevcuttur. Yapılan bir çalışmada CAT06 kateterinin serviksi geçmede klasik tohumlama kateteri ve zigzag kateterden daha iyi sonuç verdiği daha yüksek fertilizasyon başarısı sağladığı tespit edilmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

164 8

Suni Tohumlama Teknikleri

Laparoskopik yöntem ile suni tohumlamada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi de hayvanları 1 gün önceden aç ve susuz bırakılmalarıdır.

Şekil 9.4. Koyunlar İçin Kullanılan Serviks Kateter Tipleri (Alvarez & ark., 2012)

Laparoskopik Yöntem ile Tohumlama Özellikle koyun ve keçilerde bu yöntem intraservikal (serviks içi) tohumlama tekniğine göre daha yüksek bir başarı oranına sahip olmakla birlikte cerrahi bir yöntem olduğu için bi takım dezavantajları bulunmaktadır. Dezavantajları; bu konuda yetişmiş tecrübeli eleman eksikliği, uygulamanın diğer yöntemlere göre daha zor olması, makine teçhizat maliyeti ve cerrahi girişimlere bağlı komplikasyon gibi risklerinin bulunmasıdır. Bu duruma karşın dondurulmuş sperma ile %60’a yakın gebelik sağlanması gibi önemli bir avantaja da sahiptir. Uygulamada dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi de hayvanların 12-16 saat öncesinden aç ve susuz bırakılmalarıdır. Böylelikle idrar kesesi, bağırsaklar ve rumenin boş kalarak uterusun üzerindeki baskının ortadan kalkması ve daha kolay görülmesi sağlanır. Ayrıca hayvanlar hafif baş aşağı şekilde yatırıldığı için rumendeki içeriğin yemek borusundan, akciğere kaçma riski de ortadan kaldırılmış olur. Tohumlanacak olan hayvan laparoskopik tohumlama sehpasına alınarak ayakları bağlanır. Karın bölgesinde memeler ile karın arasında kalan kısmının kılları tıraş edilir. Antiseptikli solüsyonlar ile bu bölge dezenfekte edilir. Memelerin 5-7 cm önünden özel iğne ile karın boşluğuna girilerek karına hava verilir, karnın orta hattının 1-2 cm solundan trokar ile karın boşluğuna giriş yapılır. Trokar uzaklaştırılıp açılmış olan bu delikten ışıklı endoskop karın boşluğuna sokularak ilerletilir. Şayet omentuma takılırsa kanül hafifçe hareket ettirilerek omentumdan (karın boşluğunda bağırsakları saran iç zarlar) kurtulması sağlanır. Uterusu bulmak için ilk önce idrar kesesi bulunur onun hemen alt kısmında uterus görülebilir. İlk trokarın sokulduğu hizanın 1-2 cm sağından diğer trokarla karın boşluğuna girilir. Bu kanülden laparoskopik tohumlama kateteri karın boşluğuna doğru ilerletilir. Uterusun çatallanma yaptığı ayrım noktasının (bifurkasyon bölgesi) hemen gerisindeki bölgeye (korpus uteri) kateterin ucundaki iğne vasıtasıyla girilerek sperma buraya bırakılır veya spermanın yarısı sağ kornuya diğer yarısı ise sol kornuya aktarılır. İşlem bittikten sonra kanama olup olmadığı kontrol edilmelidir. Şayet fazla kanama görülürse tohumlamanın başarısı düşük olacaktır çünkü kan hücreleri spermatozoonların yaşamasına olumsuz etki yapar. Karın boşluğuna veya kas içine antibiyotik uygulaması yapılarak enfeksiyon riskinin önüne geçilmelidir. Kanüller geri çekildikten sonra açılmış olan delikler dikilerek kapatılır ve antibiyotikli spreyler bu bölgelere sıkılarak işlem tamamlanır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

165 9

Suni Tohumlama Teknikleri

KISRAKLARDA SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

Kısraklarda kalın bağırsaklar daha kuru ve ince çeperli olduğundan ve serviksin yapısının sığırlardakinden daha farklı olmasından dolayı rektovajinal yöntem bu türlerde uygulanamamaktadır.

Kısraklarda kızgınlık dönemi uzun sürdüğü (ortalama 5-7 gün) için genellikle birden fazla tohumlama yapılması gerekir. Kısrağın kızgınlık dönemi devam ettiği sürece yani bir aygırla çiftleşmeyi kabul ettiği sürece kızgınlığın ikinci gününden itibaren kızgınlık belirtileri ortadan kayboluncaya kadar her 24 veya 48 saatte bir tohumlama tekrar edilmelidir. Şayet tek seferde yapılacak bir tohumlama ile başarı elde edilmek isteniyorsa kısrakta yapılacak bir ultrasonografik muayene ile ovaryum üzerinde 35 mm veya daha büyük çapa sahip bir graff folikülü tespiti ile birlikte aygıra karşı ilgi, onu gördüğünde kuyruğunu yana atıp vulvasını açıp kapatıyorsa (çakma hareketi) ve çiftleşmeyi kabul belirtileri gözlemleniyorsa bu dönemde yapılacak tohumlama ile gebelik elde etme şansı artar. Kısrakların tohumlanmasında genellikle taze sulandırılmamış sperma kullanımında başarı şansı yüksektir. Taze spermanın sulandırılması gebelik şansını düşürmektedir. Dondurulmuş spermanın kullanılmasıyla elde edilen gebelik şansı da oldukça düşüktür. Bunun temel sebebi sperma sulandırıcılarında bulunan gliserol ve yumurta sarısının kısrağın uterusunda yangıya sebep olmasıdır. Bu sıkıntının önüne geçmek amacıyla atlar için geliştirilen uygun sperma sulandırıcıları kullanılarak dondurulan sperma ile gebelik şansı elde edilmesi artabilir.

El Yardımıyla Vajinal Tohumlama Kısraklarda suni tohumlama yapılabilmesi için kullanılan teknik el yardımıyla vajinal tohumlamadır. Bu teknikte ilk önce tohumlamayı yapacak veteriner hekimin veya teknikerin güvenliği açısından hayvanın zapturapta alınması gerekir. Bu amaçla kısrak bir travaya alınmalıdır. Çifte atmasını önlemek amacıyla hayvanın ayaklarına köstek takılabilir. Burun veya kulağına yavaşa takılmak suretiyle de zaptı rapta alınabilir. Tohumlamayı yapacak hekim ya da teknisyen ile kısrağın arka ayaklarının arasına bir bariyer konulması da düşünülebilir. Ancak tohumlamayı yapacak olan kişinin uyanık olması gerekir çünkü kısrağın aniden oturmaya çalışmasıyla kişinin kolunun kırılabileceği göz önünde bulundurularak orta kısmı boşluk olan bir bariyer kullanılması önleyici bir tedbir olarak faydalı olacaktır. Kısrağın kuyruğu bandaja alınarak yan tarafa doğru alınır. Vulvanın temizliği yapılır. Tohumlamayı yapan hekim/teknisyen eline bir steril bir tohumlama eldiveni giyip gerekirse hafif antiseptikli bir suyla ıslattıktan sonra tohumlama kateterini avuç içine alarak parmakları birleşik bir vaziyette olacak şekilde eli ile vajinadan girerek ilerler. Uterusun serviks bölümünün vajinaya açıldığı serviksin dış deliğine geldiğinde açık olan serviksten içeriye ilerler. Kısraklarda serviks uteri uzunlamasına kaslardan oluştuğu için kızgınlık zamanında bu yapı 2-3 parmağın girebileceği kadar açıklığa sahiptir. Dışarıdaki el vasıtasıyla serviksin içerisinden ileriye doğru itilen kateter uterusa doğru ilerletilir. Kateterin dışarıdaki ucuna yerleştirilen şırıngaya çekilmiş olan sperma kateter vasıtasıyla uterusa aktarılır. Kateterin içerisinde kalan uterusa ulaşamayan spermanın da aktarılması için şırınga pipetin ucundan çıkarılıp içerisine bir miktar hava çekilerek tekrar pipetin ucuna takılır ve bir miktar hava verilerek uterusa spermanın tamamının boşalması sağlanır. Kısraklarda rektum mukozasının daha ince olması ve serviksin yapısının

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

166 10

Suni Tohumlama Teknikleri ineklerdekinden farklı olmasından dolayı ineklerde kullanılan rektovajinal tohumlama yöntemi bu türlerde kullanılmamaktadır. Kullanılan sperma taze ise 10-30 ml hacimde olmalı ve 100-250 milyon motil spermatozoon içermelidir.

KÖPEKLERDE SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

Köpeklerde ırklar arası cüsse farkı, çiftleşmeye engel bazı durumlar ve safkan yetiştiricilik gibi nedenlerle suni tohumlama uygulamaları yapılmaktadır.

Köpeklerde taze veya dondurulmuş sperma kullanılarak suni tohumlama uygulaması yapılabilmektedir. Köpeklerde dondurulmuş sperma kullanılarak suni tohumlama yapılması yaygın olmakla birlikte, taze sperma ile yapılan tohumlamalarda başarı şansı daha yüksektir. Bu yöntem saf yetiştiricilik veya erkek ve dişinin çiftleşmesine mani olacak birtakım problemlerde (saldırganlık, cüsse farkı, çeşitli yaralanmalar ve ayak-bacak problemlerine bağlı durumlar) kullanılmaktadır. Bilimsel anlamda ilk suni tohumlama, 1780 yılında İtalyan fizyolog A. Lazzaro Spallanzani tarafından köpeklerde uygulanmıştır. Kızgınlıkta olan dişi köpeğin vajinasına erkek köpekten elde ettiği spermayı bırakan bilim adamı dişinin gebe olduğunu görmesiyle tarihteki ilk bilimsel suni tohumlamayı yapan kişi olmuştur. Köpeklerde suni tohumlamada başarı şansını artırmak amacıyla uygun tohumlama zamanının belirlenmesi için bazı anamnez bilgilerinin bilinmesi gerekir. Köpeklerde kanamanın başladığı ilk gün proöstrusun ilk günüdür. Proöstrus ortalama 9 gün sürer. En uygun tohumlama zamanı proöstrus kanamasının başladığı ilk günü takip eden 11-13. günler (östrusun 2-4. günleri) arasıdır. Östrus ortalama 9 gün sürer. Ovulasyon zamanında kandaki progesteron düzeyi 2-5 ng/ml civarındadır. Uygun tohumlama zamanının belirlenmesinde kullanılan bir diğer yöntem ise vaginal sitolojidir. Bu yöntemde köpeğin vajinasına sokulan ucu pamuklu bir swap vasıtasıyla veya vajina içerisine 5 ml kadar serum fizyolojik verilerek elde edilen yıkama sıvısından hazırlanan frotiler giemsa boyasıyla boyanarak vajina duvarının epitel hücreleri mikroskop yardımıyla incelenir. Frotide % 80 ve üzerinde iri sitoplazmalı, şekli köşeli ve çok küçük çekirdekli veya çekirdeksiz süperficial hücreler tespit edilirse uygun zamanda olduğu kanaatine varılır.

Vajinal Tohumlama Hayvan zapturapta alınır. Suni tohumlama amacıyla kullanılan kateter veya bir enjektörün ucuna bağlanmış plastik kateter kılıfı vajinadan içeriye doğru ilerletilir. Tohumlamacı eline steril bir eldiven takarak parmağını uygun bir kayganlaştırıcı ile kayganlaştırıp vajinanın içine sokarak katetere rehberlik eder. Serviksin girişi son kaburga ve vulva arasındaki mesafenin yarısı kadardır. Sperma kateter veya enjektör vasıtasıyla buraya bırakılır ve 5 dakika kadar hayvanın arka ayakları yukarıda olacak şekilde tutularak spermanın ileri taşınmasına yardımcı olunur. Bu yöntemde kullanılacak sperma miktarı 2-4 ml ve 200 milyon motil spermatozoon içermelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

167 11

Suni Tohumlama Teknikleri

Transservikal Tohumlama

Transservikal kelimesi “serviksin içinden geçerek” anlamındadır.

Köpeklerde transservikal tohumlama öncesinde hem rektum hem de idrar kesesinin boş olması oldukça faydalıdır. Aksi takdirde serviksin bulunması ve kateter uygulaması zorlaşmaktadır. Köpeklerde yürüme ve koşma gibi aktiviteler dışkılamayı uyarabilir bu yüzden bu yöntemle tohumlama yapılacaksa dişiyi aç bırakmak çok da gerekli değildir. Lavman yapmak vulva bölgesinin kirlenmesine neden olabileceği için tavsiye edilmez. Dişi tercihen alçalıp yükselebilen bir masanın üzerine alınıp ayakta kalması sağlanmalıdır. Normal şartlarda hayvanların sedasyona (ilaç ile sakinleştirme) alınması gerekli değildir. Ancak bazı köpekler fazla tepkili olabilir, bu durumlarda yatıştırıcılarla orta derecede sedasyona almak gerekir. Hayvanlarda yatma veya oturma isteği oluşturabileceğinden ileri derecede sedasyondan kaçınılmalıdır. Dişi köpekler iri yapılı ise insanlar için kullanılan 40-50 cm uzunlukta 3,15 mm kalınlıkta üretereskop (Şekil 9.5) vasıtasıyla serviks geçilir sperma uterusa bırakılır.

Şekil 9.5. Üretereskop (Romagnoli & Lopate, 2014)

Norveç yöntemi için tohumlanacak köpeğin boyutları küçük olmalıdır. Danua, Kangal ve Mastif gibi iri ırklarda bu yöntem kullanılamaz

Küçük ve orta yapılı köpeklerde serviksi geçebilmek amacıyla geliştirilen bir yöntem de Norveç yöntemidir. Bu amaçla geliştirilmiş bir kateter olan Norveç kateteri (Şekil 9.6) dışı sert naylondan yapılmış, köpek ırklarına göre 20-50 cm arasında değişen uzunlukta ve ucu 0,5-1,0 mm kalınlıkta ve küt bir parça ile sonlanır. Bu yöntemde kateter vajinaya sokulduktan sonra serviks karın duvarında parmaklar vasıtasıyla bulunup yatay şekilde sabitlenir. Kateter ile serviksin giriş deliği aranırken dışarıdaki el ile serviks manipüle edilerek kateterin serviksi geçmesi sağlanır. Köpeklerde serviks tek bir halkadan oluştuğu için sığır, koyun ve keçilerdeki olduğu gibi serviksi geçmek zor değildir. Ancak önemli derecede pratiğe ve üreme organlarının anatomisinin iyi bilinmesine ihtiyaç duyulur. Serviks geçildiğinde sperma pistole yardımıyla buraya bırakılır. Bu tohumlama yöntemi genellikle küçük ve orta yapılı köpek ırklarında uygulanabilirken serviksin karın bölgesinden tutulması zor olan yağlı ve iri yapılı ırklar için uygun değildir. Transservikal tohumlamada da 0,2-0,5 ml hacimde 20-100 milyon motil spermatozoon içeren taze sperma kullanılması yeterlidir.

Şekil 9.6. Köpeklerde Transservikal Tohumlama İçin Kullanılan Norveç Kateteri (Romagnoli & Lopate,2014)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

168 12

Suni Tohumlama Teknikleri

Laparoskopik Suni Tohumlama Koyunlarda anlatılan laparoskopik tohumlama yöntemine benzer şekilde köpeklerde de suni tohumlama uygulaması yapılabilir. Köpeklerde yapılan laparoskopik tohumlamada 0,5 ml hacimde ve 20 milyon motil spermatozoon içeren sperma ile gebelik elde edilmektedir.

KEDİLERDE SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ

Kedilerde serviksi geçmek amacıyla kullanılan kateterlerden birisi de Fransız kateteridir.

Kedilerde suni tohumlama uygulaması ilk kez 1970 yılında yapılmıştır. Taze veya dondurulmuş sperma kullanılarak suni tohumlama yapılabilir. Kediler östrus periyodu içinde herhangi bir zamanda tohumlanabilirler. Genellikle östrusun 2-4. günleri arasında tohumlama yapılması tavsiye edilmektedir. Bu türlerde oositin ovulasyonu uyarıma bağlı olarak (provoke) gerçekleşmektedir. Çiftleşme sırasındaki uyarımlar ovulasyonu uyarmaktadır. Ayrıca vulvanın elle veya bir pamuklu svap ile uyarılması ya da hCG hormonu uygulanması da ovulasyonu uyarmaktadır. İnsan koryonik gonadotropini (hCG) veya kısrak koryonik gonadotropini (eCG) hormonu uygulaması yapıldıktan ortalama 40 saat sonra ovulasyon gözlenmektedir ve bu zamanda tohumlamalar yapılabilir.

Vajinal Tohumlama Vajinal tohumlama yapılacaksa hayvan uygun bir şekilde ayakta durur vaziyette zapturapta alınır. Vulvanın temizliği yapılır. Kedilere uygun bir kateter (2,7 mm çapında) vasıtasıyla veya plastik bir şırınganın ucuna takılan küt uçlu bir iğne ile vulvadan ilerleyerek vajinaya girilir. Taze sperma izotonik tuzlu su (% 0,9 NaCl) ile sulandırılarak 50 milyon motil spermatozoa içeren 0,1 ml hacimdeki spermanın kullanılması gebelik sağlanması açısından uygundur. Bu amaçla dondurulmuş sperma da kullanılabilir. Sperma vajinanın derinlerine bırakıldıktan sonra bir miktar hava çekilerek içeriye verilir. Böylece kateterin içindeki spermanın vaginaya tam olarak boşaltılması sağlanmış olur. Daha sonra arka ayaklar yukarıda kalacak şekilde kaldırılarak 5 dakika kadar beklenir. Bu sayede spermanın uterusa doğru ilerlemesi sağlanmış olur. Dondurulmuş sperma kullanıldığında derin vajinal tohumlamada 50-100 milyon motil spermatozoa ile % 10-27 civarında gebelik elde edilmektedir. Kedilerde servikse ulaşmak amacıyla kullanılan bir diğer kateter de 3,5 mm çapında olan Fransız Kedi Tohumlama Kateteridir. Bununla birlikte yaygın olarak kullanılan tohumlama kateteri de 9 cm uzunluğunda 20-gauge polietilen bir kateterdir.

Transservikal Tohumlama Kedilerde transservikal tohumlama yapılacak ise öncesinde dişinin anesteziye alınması gerekir. Aksi takdirde ani yapılan hareketler tohumlamanın başarısını tehlikeye atar. Bu yöntemin zorluğu kullanılan spekulumun kedinin vajinasının çapından daha geniş olması nedeniyle karşılaşılan kateterizasyon başarısızlığıdır. Kedilerde serviksi geçmek amacıyla özel bir kateter (2,7-2,8 mm kalınlıktaki Fransız kateteri) kullanılır. Tohumlamayı yapacak olan hekim bir Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

169 13

Suni Tohumlama Teknikleri parmağını rektumdan sokar ve bu şekilde vaginadan sokulan kateter vajinal kör keseye geldiğinde biraz geri çekilir ve servikse rektumdaki el vasıtasıyla hafifçe bastırılarak serviksin yatay hâlde sabitlenmesi sağlanarak kateter giriş deliğine doğru yönlendirir. Servikse girildiğinde tipik bir “çıtırtı” hissedilir. Uterusta 2 cm kadar ilerletildiğinde 0,2 ml hacminde 10 milyon motil spermatozoon içeren sperma buraya bırakılır.

Laparoskopik Tohumlama

İri kanatlı türlerinde erkeklerin cüssesi doğal çiftleşmeye engel olmaktadır

Koyunlarda anlatılan yönteme benzer şekilde kedilerde de laparoskopik tohumlama yapılabilir ancak kullanılan kanüller çok daha küçük çaplıdır. Tohumlanacak hayvanlar en az 12 saat öncesinden itibaren aç ve susuz bırakılmalıdır. Böylece mide, bağırsaklar ve idrar kesesinin genital organları kapatması ve cerrahi komplikasyonların engellenmesi sağlanır. Suni tohumlama yapılacak dişi genel anesteziye alınır. Özel laparoskop sehpasına sırt üstü yatırılır. Karın bölgesinin kılları kırpılır. Memelerin biraz ilerisinden orta hattın sağ ve sol tarafından iki adet ensizyon (cilt kesiği) açılır. Biri 7 mm diğeri 10 mm çapında iki kanül yerleştirilir. 10 mm’lik kanülün içine kamera yerleştirilerek genital organlar gözlemlenirken diğer taraftaki kanülden içeri kediler için uygun olan tohumlama kateteri yerleştirilir. Tohumlama kateterinin iğneli ucu uterusa veya ovidukta girilerek sperma bırakılır. Kamera ve tohumlama kateteri çekilir daha sonra kanüller çıkarılır yara dikişle kapatılır. Enfeksiyon riskine karşı lokal veya sistemik antibiyotik uygulanır. Kedilerde laparoskopik tohumlama yöntemi ile taze sperma kullanılarak kornu uteriye 50 milyon motil sperma bırakıldığında % 57 oranında gebelik elde edilmiştir.

KANATLI HAYVANLARDA SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ Kanatlı sektöründe suni tohumlama yöntemi dünyada yaygın bir şekilde kullanılmakla birlikte, ülkemizde yaygın değildir. Evcil kanatlılar arasında suni tohumlama en yaygın olarak hindi yetiştiriciliğinde kullanılmaktadır. Erkek hindilerin iri cüsseye sahip olmasından dolayı doğal çiftleşmede birtakım sorunlar meydana gelmektedir. Bununla birlikte tavuk, kaz ve ördek yetiştiriciliğinde de genetik ıslah, çiftleşme ile bulaşabilen hastalıklar ve çiftleşmeye engel teşkil eden durumların önüne geçebilmek amacıyla suni tohumlama uygulaması yapılabilir.

Suni Tohumlama Tekniği Kanatlılarda sabah saatlerinde yumurtladıkları için suni tohumlama uygulaması yapılırken yumurta kanalının boş olabileceği saatlerde (14:00-16:00) tohumlama yapılması uygun olur.

Erkek damızlıktan uygun yöntemlerle alınan sperma doğrudan veya sulandırılarak kanatlılar için tasarlanmış olan özel pipetler vasıtasıyla dişinin vajinasına bırakılır. Bir kişi tohumlanacak olan tavuğu arka kısmı tohumlamacıya bakacak şekilde kanatlarının altından koltuğunun altına kıstırarak ve diğer eli ile ayaklarından tutarak zapt etmelidir. Tavuğu zapt eden kişi kloaka adı verilen ve anüs ile vajinanın ortak açıklığı olan bölgenin belirlenmesi ve karın kısmından kloakaya yakın bölgeden hafifçe bastırmak suretiyle vajinanı dışarı doğru çıkmasını sağlamalıdır. Tohumlamacı içerisine yaklaşık olarak 0,1 ml sperma çekilmiş olan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

170 14

Suni Tohumlama Teknikleri

•Serviks spermatozoon mezarlığı olarak da bilinir doğal çiftleşme sırasında vaginaya bırakılan spermatozoonları %90 ı bu bölgeyi geçemez. Bu nedenle dondurulmuş sperma ile yapılan tohumlamalarda serviksin geçildiğine emin olunması gerekir. Zira hem dondurulup çözdürülme stresine uğramış hem de sulandırılarak sayısı azaltılmış spermatozoonların vajinaya bırakılmasıyla elde edilebilecek başarı şansı hemen hemen yok denecek kadar azdır.

Bireysel Etkinlik

Örnek

200 milyon hareketli spermatazoon içeren enjektörü pipetin ucuna yerleştirerek vajinaya doğru yönlendirir ve 5 cm kadar ilerletildiken sonra kloakaya yapılan basınç hafifletilir ve spermayı buraya bırakır. Bu yöntemde spermanın doğru yere bırakılması ve tohumlama sırasında spermaya dışkı bulaşmaması önemlidir. Kanatlılarda sabah saatlerinde yumurta kanalda olabileceğinden tohumlamanın öğleden sonra 14:00-16:00 saatleri arasında yapılması uygun olacaktır. Kanatlılarda sperma dişi genital kanalda 30 günden (tavuklarda) 72 güne (hindi) kadar canlı kalabilir. Kanatlılarda kuluçkalık yumurta elde etmek suni tohumlama uygulamasının haftada bir kez tekrar edilmesi tavsiye edilmektedir.

• Merak ettiğiniz suni tohumlama teknikleri ile ilgili görsel ve videoları internetteki çeşitli sitelerde bulup izleyebilirsiniz. • Anahtar kelimleri Türkçe ve/veya İngilizce olarak arama motorlarına girerek ilgili görsellere ve videolara erişerek anlatılanları pekiştirebilirsiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

171 15

Özet

Suni Tohumlama Teknikleri

•SUNİ TOHUMLAMA TEKNİKLERİ •Suni tohumlama genetik olarak üstün yapıdaki erkek damızlıklardan uygun yöntemler ile alınan spermanın uygun teknikler ile muayene edilmesi, işlenmesi, saklanması ve uygun zamanda ve doğru bir yöntemle dişi hayvanların üreme kanalına aktarılması ile genetik ıslah sağlamak amacıyla yavru elde etme tekniğidir. •Üreme biyoteknolojileri arasında en yaygın olarak kullanılan yöntemdir. Bu yöntemle elde edilecek başarı; tohumlanacak hayvanın üreme organlarının türe özgü anatomik ve fizyolojik yapısının iyi bilinmesi, en uygun tohumlama ve ovulasyon zamanının doğru tespit edilmesi ve hijyenik kurallar çerçevesinde hareket edilerek uygun teknik kullanımına bağlıdır. •Sığırlarda Suni Tohumlama Teknikleri •Vajinal Tohumlama, spermanın bir kateter ile vajinaya bırakılması ile yapılır. •Spekulum ile Tohumlama, penssiz ve pensli olmak üzere iki farklı yöntemle yapılır. •Rektovajinal Yöntem ile Tohumlama, rektumdan sokulan bir el yardımıyla serviks uteri kavranır. Sperma çözdürülüp suni tohumlama kateteri hazırlandıktan sonra vulvanın temizliği yapılıp diğer el yardımıyla kateter vulva ve vajinadan ilerlitilip servikisin önüne gelinir serviksin giriş deliği bulunduktan sonra serviks nazikçe geçilir. Uterusa ulaşıldıktan sonra sperma korpus uteriye bıraklılır. •Koyunlarda Suni Tohumlama Teknikleri •Spekulumla penssiz tohumlama, vulvanın temizliği yapılır uygun bir kayganlaştırıcı ile kayganlaştırılmış olan spekulum vajinaya sokulur. Baş lambası yardımıyla serviksin giriş deliği tespit edilir. Kateter ile serviksin 1-2 cm kadar içerisine sperma bırakılır. •Laparoskopik tohumlama yöntemi; Laparoskop denilen bir endoskop ve tohumlama kateteri ile memelerin 5 cm ilerisinden karın boşluğuna girilerek spermanın uterusa verilmesini sağlayan bir yöntemdir. Opere edilmeden en az 24 saat önce hayvanların aç ve susuz bırakılması rumen, bağırsaklar ve idrar kesesinin boş kalmasını ve böylece genital organların daha iyi görülmesini sağlar •Kısraklarda Suni Tohumlama Teknikleri •El yardımıyla vajinal tohumlama, kısraklarda rektumun daha ince ve kuru olmasıyla birlikte serviksinde sığırlardaki gibi bir yapıya sahip olmaması nedeniyle rektovajinal suni tohumlama yöntemi kullanılamaz. Bunun yerine bir el kateteri avuc içine alacak şekilde vulvan ve vajinadan ilerleyip servikse ulaştırılır. •Köpeklerde Suni Tohumlama Teknikleri •Köpeklerde vajinal tohumlama, köpeklere uygun bir tohumlama pipeti ile vajinadan girilerek sperma vajinanın derinlerine bırakılmasıdır. •Trans servikal tohumlama, iri yapılı köpekler için geliştirilmiş olan üreteroskop veya küçük ve orta yapılı köpekler için geliştirilen Norveç kateteri ile serviksin geçilerek tohumlama yapılır. •Laparoskopik tohumlama; koyunlardaki yönteme benzer bir şeklide köpeklerde de tohumlama yapılabilir. •Kedilerde Suni Tohumlama Teknikleri •Vajinal tohumlama, bu yöntemde kedi tepki gösterebileceğinden tercihen anesteziye alınması gerekir. Spekulum ile vajina kanalı gözlenir kediler için uygun olan Fransız kateteri ile sperma vajinaya bırakılır. •Transservikal tohumlama, tohumlamacı bir parmağını rekumdan sokup serviksin yatay kalmasını sağlarken diğer el ile vajinadan ilerletilen kateterin serviksi geçmesi sağlanır. •Laparoskopik tohumlama, koyunlardaki yönteme benzer bir kedilere tohumlama yapılabilir. •Kanatlılarda Suni Tohumlama Teknikleri •Kanatlı türleri arasında en yaygın olarak hindilerde kullanılan bu yöntem, tavuklarda da uygulanmaktadır. Bir yardımcı tavuğu kanadının altından ve ayaklarında tutarak sabitler. Rektum ve vajinanın ortak açıklığı olan kloakaya hafifçe baskı uygulanarak vajinaın giriş deliği tespit edilir. Sperma çekilen tohumlama pipeti 5 cm kadar ilerletilip sperma buraya bırakılır. Uygulama haftada bir tekrar edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

172 16

Suni Tohumlama Teknikleri

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Aşağıdakilerden hangisi suni tohumlamanın başarısında etkili olan nedenlerden değildir? a) b) c) d) e)

Uygun tohumlama zamanının bilinmesi Tohumlanacak hayvanların bakım besleme koşulları Spermanın dondurulma tarihi Tohumlamayı yapan hekim/teknisyenin tecrübesi Tohumlama sırasında temizlik ve hijyen kurallarına dikkat edilmesi

2. Sığırlarda düşük dozda sperma ile yapılan tohumlamalarda aşağıdakilerden hangisi kullanılır? a) b) c) d) e)

Fransız kateteri Norveç kateteri Ghent kateteri Foley kateteri Koher kateteri

3. Bilimsel anlamda ilk defa hangi hayvan türünde suni tohumlama yapılmıştır? a) b) c) d) e)

Sığır Köpek Koyun Keçi At

4. Laparoskopik tohumlama tekniği aşağıdakilerden hangi hayvan türünde uygulanamaz? a) b) c) d) e)

Koyun Keçi Kedi Tavuk Köpek

5. Sığırlarda tohumlama yapıldıktan kaç saat sonra kızgınlık belirtileri devam ediyorsa yeniden tohumlama yapılması tavsiye edilir? a) b) c) d) e)

4 6 8 10 12

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

173 17

Suni Tohumlama Teknikleri 6. Küçük ve orta yapılı köpeklerde karından serviksin tutularak yapılan transservikal tohumlama tekniğinde hangi kateter kullanılmaktadır? a) b) c) d) e)

Norveç kateteri Fransız Kateteri Ghent kateteri İngiliz kateteri Zigzag kateteri

7. Bilimsel olarak evcil hayvanlarda ilk suni tohumlamayı yapan bilim adamı kimdir? a) b) c) d) e)

Antoni van Leeuwenhoek William Heape John Hunter Lazzaro Spallanzani Mairon Sims

8. Kedilerde en uygun tohumlama zamanı hangisidir? a) b) c) d) e)

Östrusun ilk günü Östrusun 2-4. günleri Östrusun 4-6. günleri Östrusun hemen bitimi Östrus bitiminden 1 gün sonrası

9. Kanatlılarda suni tohumlama günün hangi saatlerinde yapılmalıdır? a) b) c) d) e)

06:00-08:00 08:00-10:00 10:00-12:00 12:00-14:00 14:00-16:00

10. Kanatlılarda kuluçkalık yumurta elde etmek için kaç haftada bir suni tohumlama uygulaması tekrarlanmalıdır? a) b) c) d) e)

1 hafta 2 hafta 3 hafta 4 hafta 5 hafta

Cevap Anahtarı 1.c, 2.c, 3.b, 4.d, 5.e, 6.a, 7.d, 8.b, 9.e, 10.a Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

174 18

Suni Tohumlama Teknikleri

YARARLANILAN KAYNAKLAR Alvarez, M., Chamorro, C. A., Kaabi, M., Anel-Lopez, L., Boixo, J.C., Anel, E., Anel, L., de Paz, P. (2012). Design and “in vivo” evaluation of two adapted catheters for intra uterine transcervical insemination in sheep. Animal Reproduction Science 131, 153-159 Casali, R., Pinczak, A., Cuadro, F., Gullien-Munoz, J.M., Mezzalira, A., Menchaca, A. (2017). Semen deposition by cervical, transcervical and intrauterin route for fixed-time artifical nsemination (FTAI) in the ewe. Theriogenology 103, 30-35 Conforti, V.A., Bateman, H.L, Schook, M.W, Mewsom, J., Lyons, L.A., Grahn, R.A., Deddens, J.A., Swanson, W.F. (2013). Laparoscopic oviductal artifical insemination ımproves preganacy success in exogenous gonadotropintreated domestic cats as a model for endangered felids. Biology of reproduction, 89 (1),4, 1-9 Daşkın, A., Tekin, N., Akçay, E. (2003). Köpeklerde transservikal-intrauterin ve intravaginal tohumlama yöntemlerinin dölverimine etkisi. Turkish Journal of Veterinary And Animal Sciences, 27,235-239 Demir, E. (2002). Evcil hayvanlarda reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları, Elazığ Hopper, R.M. (2015). Bovine reproduction. Chapter 32 Artificial Insemination Kasimanickam R. 295-303 Romagnoli, S., Lopate, C. (2014). Transcervical artificial insemination in dogs and cats: review of the tecnique and practical aspects. Reproduction in Domestic Animals. 49 (Suppl.4), 56-63 Sönmez, M. (2015). Reprodüksiyon, suni tohumlama ve androloji ders notları, Elazığ Uslu, B.A., Gülyüz, F. (2012). Evcil kedilerde sun’i tohumlama. YYU Veteriner Fakultesi Dergisi 23 (2),119-123 Verbeckmoes, S., Soom, A.V., Dewulf, J., Thys, M., Kruif, A. (2005). Low dose insemination in cattle with the Ghent device. Theriogenology 64, 1716-1728

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

175 19

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

GEBELİK SÜRECİ VE PATOLOJİLERİ

• Gebelik • Gebelik Patolojileri • Yavru Atmalar • Erken Doğumlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Gebeliğin tanımını yapabilecek, • Gebeliğin dönemlerini sıralayabilecek, • Yavru zarlarının şekillenmesini öğrenebilecek, • Plasentanın şekillenmesini ve görevlerini açıklayabilecek, • Gebelik süreleri hakkında bilgi edinebilecek, • Gebelikte annede ve yavruda şekillenebilecek patolojik olguları kavrayabilecek, • Abortlar hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Gökhan DOĞRUER

ÜNİTE

10

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Blastogenesis Dönemi Gebeliğin Maternal Kabulü Embriyogenesis Dönemi

İmplantasyon

Gebelik Yavru Zarlarının ve Plasentanın Oluşumu

GEBELİK SÜRECİ VE PATOLOJİLERİ

Gebelikte Yavrunun Gelişimi Gebelikte Annedeki Değişimler Gebelik Süreleri Plasenta, Yavru Suları ve Zarlarındaki Patolojiler)

Gebelik Patolojileri

Fötüsün Gelişim Anomalileri Gebelikte Annede Görülebilecek Bozukluklar

Yavru Atmaların Non Enfeksiyöz Sebepleri

Yavru atmalar Yavru Atmaların Enfeksiyöz Sebepleri

Erken Doğumlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

177 2

Gebelik Süreci ve Patolojileri

GİRİŞ Gebelik süreci, fertilizasyonla başlayıp doğuma kadar geçen fizyolojik bir süreçtir. Terminolojide dişi hayvanlar yaptıkları doğum sayılarına göre farklı terimlerle tanımlanmaktadır. Hiç doğum yapmamış dişi hayvanlara nullipar, tek bir kez doğum yapmış dişi hayvanlara primipar, iki veya daha fazla doğum yapmış dişi hayvanlara da multipar hayvanlar denilmektedir. Gebelik süreci blastogenesis, embriyogenesis ve fötal gelişim evreleri şeklinde üç temel evrede incelenmektedir. Fertilizasyon oosit ve spermatositin birleşmesi sonucunda zigot oluşumu ve embriyonun bölünme evrelerini içeren döneme blastogenesis denir. Blastogenesis evresinin sonunda yavru türün minyatür hâlini alır. Fötal gelişim evresinde de yavru gelişimini tamamlar. Gebelik sürecinde gebeliğin maternal kabulü ve plasentasyon şekillenir. Plasenta morfolojik, histolojik ve jinekolojik olarak sınıflandırılır. Plasenta yavru için birçok hayati fonksiyona sahiptir. Koyun ve kısrakta gebeliğin ilerleyen dönemlerinde gebeliğin devamını sağlamak amacıyla progesteron salgılar. Keçi, inek gibi türlerde gebeliğin devamı için gerekli progesteron ovaryumda korpus luteumdan sentezlenir. Gebelik süresi aşımdan doğuma kadar geçen süredir. Ortalama olarak inekte 283, kısrakta 336, koyun ve keçide 150, kedi ve köpekte 60 gündür. Gebelik patolojileri başlığı altında plasenta, yavru suları ve zarlarındaki patolojiler, fötüsün gelişim anomalileri, gebeliğin annede oluşturduğu bozukluklar, abortuslar ve erken doğumlar incelenir. Bu bölümde gebelik sürecinde şekillenen olaylar, gebeliğin evreleri, gebeliğin maternal kabulü, plasentasyon ve plasentanın sınıflandırılması, gebelik süreleri ve gebelik patolojileri hakkında bilgiler verilmektedir.

GEBELİK

Fertilizasyon ampulla isthmus bölgesinde şekillenmektedir. Doğum sayılarına göre nullipar, primipar ve multipar olarak sınıflandırılır.

Oositin fertilizasyonundan fetusun doğumuna kadar geçen süre gebelik olarak tanımlanmaktadır. Tek bir hücre olan döllenmiş oosit gebelik sürecinde devamlı gelişmek suretiyle komplike bir canlı olarak doğmaktadır. Follikülün rupture olmasından (ovulasyondan) sonra tuba uterina’nın silyumlu sonu olan fimbria ovarica folikül sıvısını ve yumurtayı içine alır. Eğer dişi mevcut östrusta tohumlanmış veya çiftleştmiş ise sperm hücreleri oositi oviduktun uç kısımları sayılabilecek ampulla isthmus bölgelerinde beklemektedir. Fertilizasyon tuba uterinanın ampulla isthmus bölgesinde şekillenmektedir. Yumurta hücresi içine tek bir sperma hücresinin girmesi ile fertilizasyon şekillense de fertilizasyon için gerekli ortamın oluşabilmesi için en az bir milyon spermatozoona gereksinim duyulduğu ortaya konmuştur. Gebelik süreci evcil hayvanlarda üç dönemde incelenir: •

Blastogenesis dönemi: Fertilize oositin hücresel bölünmeler ile çoğalmasını içeren dönem

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

178 3

Gebelik Süreci ve Patolojileri • •

Embriyogenesis dönemi: Farklılaşma ve organların şekillenmesi dönemi Fötal dönem (metamorfoz evresi): Fötüsün büyümesini içeren doğuma kadar geçen büyüme dönemi

Blastogenesis Dönemi Bu dönem fertilizasyonla başlar, blastosist olarak adlandırılan hücreler topluluğunun zona pellusida adı verilen oosit yapısından dışarı çıkması ile son bulur. Bu dönemde zigotun beslenmesi uterustan salgılanan salgılar ve zigotun rezervleri ile olmaktadır. Bu beslenme şekline histiyotrof beslenme adı verilir. Bu evre inek ve kısrakta bir haftada son bulurken diğer hayvanlarda iki hafta sürer. Birçok evcil hayvanda zigotun fertilizasyon bölgesinden, uterusa ulaşması 3-5 gün arasında değişmektedir. Oosit fertilizasyon sonrasında iki ve katları şeklinde günde ortalama bir bölünme gerçekleştirecek şekilde bölünür. İlk bölünme oviduktta olur. Bölünmeler aşamasında şekillenen her bir hücreye blastomer denir. Bölünmeler 2, 4, 8, 16, 32 şeklinde devam ederken, hücreler mitoz yoluyla çoğalmaya devam eder. Hücre kitlesindeki hücrelerin sayısı sayılamayacak kadar çoğaldığı aşamaya morula adı verilmektedir. Gelişen embriyo içerisinde içi sıvı dolu bir boşluk oluşur. Bu aşamadaki embriyoya da blastosist denir. Blastosist içindeki boşluk sıvı ile dolar. Dolan sıvının etkisi ve birtakım proteolitik enzimler ve hormonlar aracılığı ile zona pellusida yırtılır. Bu durumda blastosist hücreleri zona pellusidadan ayrılır buna da sarkmış blastosist denir. Gebelik süreci Blastogenesis, embriyogenesis ve fötal evre olarak üçe ayrılır.

Gebeliğin devamını progesteron hormonu sağlamaktadır. Embriyo ile anne arasında bağ kurulması olayına implantasyon denir. Plasenta amnion, allantois ve koryon zarlarından oluşur.

Gebeliğin Maternal Kabulü Memeli hayvanlarda gebeliğin devam edebilmesi için progesteron hormonuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu dönemde progesteron hormonu korpus luteumdan sentezlenmektedir. Progesteron hormonu endometrial proliferasyonu (çoğalma) uyarır böylece embriyonun yaşaması için uygun bir ortam yaratır. Endometrial kontraksiyonları baskılayarak embriyonun rejeksiyonunun (reddini) engeller. Siklusta korpus luteumun ortadan kaldırılmasına luteolizis denir. Gebeliğin devam edebilmesi için luteolizisin engellenmesi gerekmektedir. Bu olaya antiluteolizis denmektedir. Uterus içerisinde sağlıklı ve gelişmesinde problem olmayan bir embriyonun varlığı durumunda embriyo, uterus ve korpus luteum arasında kompleks bir hormonal aktivite ile gebeliğin annne tarafından kabul edilmesi işlemi gerçekleşir. Buna gebeliğin maternal kabulü denir.

Embriyogenesis Dönemi Blastosit sarkma aşamasından sonra uterusu endometrium katmanına tutunmaya başlar. Embriyonik dönemde doku, organ ve sistemler şekillenir. Embriyonik dönemin sonunda embriyo bağlı olduğu türün küçük bir kopyası olarak karşımıza çıkar. Bu dönem ineklerde gebeliğin 15-45. günleri arasında, koyunlarda 12-17. günlerden 32-34. günlere kadar, kısraklarda 12-60. günler arasında cereyan etmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

179 4

Gebelik Süreci ve Patolojileri

İmplantasyon Embriyonun trofoblast hücreleri ile annenin uterusunun endometrium katmanının epiteli arasında bağ kurulmasına implantasyon denir. Bu süreç kedi ve köpeklerde 1 hafta, koyun, keçi ve domuzda 2 hafta, inek ve kısrakta 4 hafta sürer. Gebelik patolojilerinden kabul edilen embriyonik ölümler bu dönemde şekillenir.

Yavru Zarlarının ve Plasentanın Oluşumu

Plasenta morfolojik olarak koryonik villusların lokalizasyonuna, histolojik olarak anne ve yavruya ait plasenta katmanlarının varlığına, jinekolojik olarak da annenin doku kaybına göre sınıflandırılır.

İmplantasyon şekillenirken yavru zarları oluşmaya başlar. Yavruyu saran 3 adet zar mevcuttur. Bu zarlar yavruyu saran ilk zardan başlamak koşuluyla amnion, allantois ve koryon zarlarıdır (Şekil 10.1.). Amnion zarı ruminantlarda ve kısraklarda gebeliğin ortalama 2. haftasında şekillenir. Amnion kesesi içindeki sıvı açık renkli ve müköz karakterdedir.

Şekil 10.1. Yavru Zarları ve Keseleri (Anonim)

Bu kese gebelik sürecinde yavrunun dış etkilerden korunmasını, doğumda kayganlığı sağlar. Allantois zarının şekillenmesi ortalama 4 hafta sürer, allantos kesesine yavrunun idrarı urakus yoluyla akıtılır. Bu nedenle allantois kesesi yavrunun idrar kesesi olarak da adlandırılır. Göbek kordonu yavru zarları tarafından şekillendirilir. Amnion zarı ile kaplanmıştır. İçinde umblikal arter ve venalar, urakus ve wartoon jelatini bulunmaktadır. Normal dolaşımdan farklı olarak fötal dolaşımda umblikal arterler kirli kanı taşırken umblikal venler temiz kanı taşımaktadır.

Evcil hayvanlarda plasentanın sınıflandırılması Evcil hayvanlarda plasenta yapıları türlere göre farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklardan yola çıkarak plasenta üzerinde bulunan koryonik villusların dağılımına göre morfolojik, yavru ve annenin kanlarının ayrıldığı histolojik katmanlara göre histolojik ve annenin doku kaybına göre jinekolojik olarak sınıflandırılmaktadır. Morfolojik olarak plasenta; diffüz, kotilodenar, zoner ve diskoid olarak sınıflandırılmaktadır. Diffüz plasentada koryonun üzeri tamamen villuslarla kaplıdır. Bu tip plasenta kısraklarda görülür. Kotiledonar tip plasentada koryonik villuslar kotiledon olarak adlandırılan yapılar üzerindedir. Bu tip plasenta Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

180 5

Gebelik Süreci ve Patolojileri ruminantlarda görülür. Zoner plasentada koryonik villuslar koryonun ortasında kemer şeklinde koryonu sarmaktadır. Bu tip plasenta kedi ve köpeklerde görülür. Diskoid plasentada ise koryonik villuslar koryon üzerinde disk şeklinde yerleşmişlerdir. Bu tip plasenta insanda ve kobay, fare, tavşan, rat, maymun ve insanda görülür (Şekil 10.2.).

Şekil 10.2. Plasentanın Morfolojik Sınıflandırılması (Anonim 2)

Plasentada anne ve yavruyu ayıran histolojik katmanlar 6 tanedir. Bunlardan 3 tanesi yavruda 3 tanesi de annede bulunmaktadır. Bu katmanların mevcudiyetine göre sınıflandırma yapılır (Şekil 10.3.). .

Şekil 10.3. Anne ve Yavruya Ait Plasenta Katmanları (Anonim 2)

Ruminantlar, kısrak ve domuzlarda görülen epitelyokoryal plasentada gerek annenin gerekse yavrunun bütün histolojik katmanları mevcuttur. Köpek ve kedilerde görülen endotelyokoryal plasentada sadece annenin endotel katmanı mevcuttur. İnsan ve maymunda görülen hemokoryal tipteki plasentada ise anneye ait katmanlardan hiçbiri mevcut değildir (Tablo 10.1.). Tablo 10.1. Anneye Ait Histolojik Katmanların Varlığına Göre Plasenta Sınıflandırma Kriteri (Anonim 2)

Epitelyokoryal Endotelyokoryal Hemokoryal

Endometrial epitel hücreler

Ammeye ait bağ doku

Annenin endotel hücreleri

+ -

+ -

+ + -

+: var, -: yok

Jinekolojik olarak plasenta doğum sonrası anneye ait dokuların kaybına göre sınıflandırılır. Desiduata tipteki plasentada doğum sonrası sadece yavruya ait değil

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

181 6

Gebelik Süreci ve Patolojileri anneye ait kısımlar da atılır. Adesiduata tipteki plasentada ise sadece yavruya ait kısımlar atılır (Tablo 10.2.). Tablo 10.2.Hayvan Türlerine Göre Plasentanın Sınıflandırılmasının Özeti (Anonim 2)

Plasenta yavru için hayati birçok fonksiyonu üstlenmektedir.

Plasenta tipi

Tür

Difüz, epitelyokoryal, adesiduata Kotiledonar epitelyokoryal, adesiduata Zoner, endotelyokoryal, desiduata Diskoid, hemokoryal, desiduata

Kısrak, domuz İnek, koyun, keçi, manda Kedi, köpek İnsan maymun

Evcil hayvanlarda plasentanın görevleri • • • •

• • •

Yavrunun gelişimi için gerekli aminoasit, şeker, vitaminlerin taşınmasını sağlar. Yavrunun sindirim sistemi, karaciğeri, böbreği ve hormonal sisteminin görevlerinin büyük kısmını üstlenir. Yavru için gerekli oksijenin geçişini sağlar. Koyun, kısrak ve kedide gebeliğin ilerleyen dönemlerinde gebeliğin devamını sağlamak amacıyla progesteron salgılar. Keçi, inek, köpek, domuz gibi türlerde gebeliğin devamı için gerekli progesteron ovaryumda korpus luteumdan sentezlenir. Mikroorganizmaların birçoğunun yavruya geçişini engeller. Yavrunun immun sisteminde görevlidir. Bazı hormonları sentezler.

Gebelikte Yavrunun Gelişimi Döllenmiş yumurta fötüs hâlini aldıktan sonra fötüsün ölçüleri, ağırlığı artarken aynı zamanda yapısal farklılaşmalar da şekillenmektedir. Fötal büyüme gebelik ilerledikçe artar, ineklerde buzağının doğum ağırlığının yarıdan fazlası son iki ayda şekillenmektedir. Fötal büyümede ırk, annenin dengeli beslenmesi, iklim, babanın genetik özellikleri önemli rol oynamaktadır.

Gebelikte Annedeki Değişimler

Gebelik süresi aşımdan doğuma kadar geçen süredir. Ortalama olarak inekte 283, kısrakta 336, koyun ve keçide 150, kedi ve köpekte 60 gündür.

Gebelikte vulva ve vajina gebeliğin başlangıcında normal boyutlarda iken düvelerde 5. aydan, ineklerde de 7. aydan itibaren ödemli bir hâl alır. Serviks uteri gebelik boyunca sımsıkı kapalı ve muköz tıpa ile kapalıdır. Doğumdan hemen önce muköz tıpa akışkan bir hâl alır ve serviks gevşemeye başlar. Gebelik boyunca uterus hacmi artar. Uterusu besleyen damarlarda genişleme görülür. Gebeliğe özel bir kan akımı vardır. Buna fremitus denir. Fremitus gebelik tanısında değerlendirilen kriterlerden birisidir. Ovaryumlarda gebelik boyunca korpus luteum kalıcıdır. Pelvis ligamentleri doğumdan önce gevşer ve bu durum doğumun başlangıcı ile ilgili bir kriterdir. Gebelikte annenin huyu yumuşar, yemden yararlanma kabiliyeti artar dolayısı ile kilo alma eğilimindedir. Memeler hiç doğum yapmamış hayvanlarda daha erken gelişmeye başlarken daha önceden doğum yapmış hayvanlarda daha geç gelişmeye başlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

182 7

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Gebelik Süreleri Gebelik süresi aşım-tohumlama ile doğum arasında geçen zaman dilimi olarak tanımlanır. Gebelik süreleri türlere göre değişim göstermektedir. Türlere göre gebelik süreleri Tablo 10.3.’te gösterilmektedir. Tablo 10.3. Hayvan Türlerine Göre Gebelik Süreleri (Alaçam, 1994)

Hayvan türü

Gebelik süresi (Gün)

İnek Kısrak Koyun Keçi Kedi Köpek Eşek Deve Manda Tavşan Fil

283 (270-295) 336 (320-355) 150 (144-157) 150 (144-157) 60 (56-65) 63 (59-68) 362 (348-377) 365 (345-395) 305 (308-320) 30 (28-33) 550-670

GEBELİK PATOLOJİLERİ Hayvanlarda gebeliğin farklı evrelerinde şekillenen anne ve yavruda hayati tehlike oluşturabilecek aynı zamanda fertilede aksamalara neden olabilecek hastalıklar ve anomalilere gebelik patolojisi adı verilmektedir. Gebelik patolojileri başlığı altında: • • • • •

Plasenta, yavru suları ve zarlarındaki patolojiler Fötüsün gelişim anomalileri Gebeliğin annede oluşturduğu bozukluklar Abortuslar Erken doğumlar incelenir.

Plasenta, Yavru Suları ve Zarlarındaki Patolojiler Molalar Gebelik patolojileri: Plasenta, yavru suları ve zarlarındaki patolojiler, fötüsün gelişim anomalileri, gebeliğin annede oluşturduğu bozukluklar, abortuslar erken doğumlardır.

Gebeliğin erken evrelerinde embriyonun ölmesine rağmen yavru zarlarının gelişiminde devam etmesidir. Evcil hayvanlarda sık görülmez. Gebelikte yavru ile ilgili bulgular yoktur. Çoğunlukla doğumda teşhis edilir. Hormonal tedavi yapılır.

Yavru zarlarının hidropsu Çoğunlukla ineklerde şekillenir. Gebelikte amnion ve allantois sıvıların aşırı artışı olarak tanımlanmaktadır. Amnion sıvısındaki aşırı artışa hidroamnion, allantois sıvısındaki aşırı artışa da hidroallantois adı verilmektedir. Hidroamnion ve hidroallantois ayrı ayrı olabileceği gibi bir arada da görülebilir. İneklerde gebeliğin son dönemlerinde amnion sıvısı 4-10 litre arasındadır. Hidroamnion olgularında bu miktar 20-120 litre arasında değişmektedir. Hidroamnion olgularında yavruda da

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

183 8

Gebelik Süreci ve Patolojileri hidrosefali, otositer acaibatlar, hidronefroz gibi patolojik durumlar mevcuttur. Hidroallantios, allantiosin yapısı ve görevleri ile ilgili aksaklıklar nedeniyle ortaya çıkar. Yavrunun böbrek fonksiyon bozuklukları hidroallantios olgularının şekillenmesinde önemli rol oynamaktadır. Çoğul gebelikler yavru zarlarının hidropsuna neden olabilmektedir. Yavru zarlarında hidrops olan hayvanlarda karında aşırı büyüme, iştahsızlık, konstipasyon, idrar miktarında azalma, yatış ve kalkış anında zorlanma, inleme, solunum güçlüğü gibi semptomlar görülür. Operasyon sezaryen ve hormonal tedaviler yapılır.

Plasentitis Plasentanın yangısıdır. Brucella, salmonella, E. Coli, streptokoklar plasentitise neden olmaktadır. Plasentitise neden olan etkenler kan, lenf ve vaginal yolla plasentaya ulaşır ve plasental dolaşımla yayılır. Yavru atma ve retensiyo sekundinarum en önemli belirtileridir. Bazı olgularda gebelikte kötü kokan bir vaginal akıntı görülebilir. Tedavisi çoğunlukla imkânsızdır. Hastalık etkenlerine koruyucu tedavi uygulamaları hastalıktan korunmada prensip haline getirilmelidir. İşletmelerdeki hijyene dikkat edilmesi gerekir.

Fötüsün Gelişim Anomalileri Süperfekondasyon Aynı östrus evresinde, bir dişi birden fazla erkekle çiftleşir ve oositleri farklı erkeklerin spermatozoonları tarafından fertilize edilirse süperfekondasyon olarak tanımlanır. Aynı erkek hayvanla çiftleşme sonucunda gebelik şekillenirse bu durum çoğul (ikiz, üçüz) gebelik olarak tanımlanır. Köpeklerde sıklıkla görülen bir olgudur. Teşhisi doğum anında konur. Yavruların farklı ırklardan doğması, renklerinin ve morfolojik özelliklerinin faklı olması şüphe uyandırır.

Süperfötasyon Gebe bir hayvanın yeniden östrus göstermesi, çiftleşmesi, tekrar gebe kalması durumudur. İnekler gebelikte kızgınlık gösterebilmekte ancak çiftleşip gebe kalamamaktadır. Zira serviks sıkıca kapalıdır. Ancak bu durum çift serviksi olan ve herbir serviksi bağımsız olarak vaginaya açılan tavşanlarda görülür.

Hiperfötasyon Türlerin normal yavrulama sayısına göre anormal sayıda yavru gebeliği anlamına gelir. Türlerin kendilerine has belirli bir yavrulama sayısı vardır. Bu sayının bir miktar fazlası normal kabul edilebilir. Hiperfötasyon kabul edilebilir sınırların da üzerindeki sayıda yavruyu ifade eder. Hiperfötasyonda prematüre doğum, uzayan gebelik yavrunun sindirim ve dolaşım sistemi bozuklukları görülebilmektedir. Doğum sonrasında retensiyo sekundinarum sıklıkla gözlenir. Kısraklar dışındaki türler hiperfötasyon olgularında gebelik sürelerini tamamlayabilirken kısraklarda gebelik süresi tamamlanamadan yavru atmalar görülür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

184 9

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Gelişme anomalileri

Bir köpek aynı kızgınlık döneminde birden fazla erkekle çiftleşirse çiftleştiği farklı erkeklerden de gebe kalabilir. Bu durum patolojiktir. Tek erkekle çiftleşip birden fazla yavru doğurursa çoğul gebelik kabul edilir.

Gebelikte yavru ölürse rezorbe olabilir, mumifiye olabilir, masere olabilir, amfizemleşebilir, ölü doğabilir.

Embriyo implantasyon öncesi (0-14. günler), embriyonal evrede (14-35. günler) veya fötal evrede (35. günden sonra) etki edebilecek zararlı etkenlere karşı farklı düzeylerde hassasiyete sahiptir. Embriyo implantasyon öncesi evrede teratojenik ajanlara dirençli iken ölümüne neden olabilecek etkilere karşı aşırı hassastır. Embriyonik evrede hücreler yoğun miktarda gelişim ve farklılaşım gösterirler. Bu dönemde ise teratojenik ajanlara aşırı duyarlılık başlar. Fetal evrede ise damak serebellum ve ürogenital sistem terrojenik ajanlardan fazlaca etkilenir. Ayrıca kromozom bozukluklarına bağlı gelişme anomalileri de ekillenebilmektedir. Bunlardan başlıcaları: hematik mumifikasyon, uzayan gebelik, hidrosefalus, kriptorşidi, ovaryum ve testislerin hipoplazileri, interseksüalitedir. Gelişme anomalilerinden ineklerde en sık rastlanılanları şistozoma refleksum, perosomus elumbus ve ikili acaibatlardır. Şistozoma refleksum torakal (göğüs) ve abdominal (karın) boşlukların kapanmaması olgusudur. Perosomus elumbus fötüsün torakal parçasının son bölümünün hipoplazisi veya aplazisine denir. Fötüsün arka kısmında kaslar atrofiktir, eklemlerde hareket yoktur. İkili acaibatlar ikiz yavruların faklı bölgelerinden birbirlerine yapışık olması duruna verilen addır. Otositer ve parasiter olarak ikiye ayrılır. Parasiter olanlarda vücudun bazı organlarının fazla sayıda (5 bacaklılık gibi) şekillenmesidir. Otositer olanlardan göbek kordonuna göre monomfalien ve eusomfalien olarak ikiye ayrılır. Monofaliende iki yavrunun tek bir göbek kordonu varken eusomfailende her bir yavrunun göbek kordonları ayrıdır. Yavrular göbek ve göğüs bölgelerinden yapışıktır. Her bir fötüsün organları ayrı ayrı şekillenmiştir. Operasyonla ayrılmaları durumunda yaşamaları mümkündür. Bu tipler “H” harfine benzerler. Monosomien ve sisomien yavrularda ise vücuda göre tasnif edilmiştir, vücut arkadan öne değişen derecelerde birleşmiştir. Bu tip acaibatta “Y” harfine benzemektedir. Monosefalien ve sisefalien başın şekillenmesine göre sınıflandırılmaktadır. Momosefaliende iki gövde tek baş, sisefaliende ise başlar birbirlerine yapışıktır. Hidrosefalus: Beynin ventriküllerinde veya zarları arasında sıvı birikmesinden dolayı başın değişik derecelerde büyümesi olarak tanımlanmaktadır. Asites: Fötüsün abdominal boşluğunda değişen derecelerde sıvının toplanması ile karakterizedir. Karında aşırı genişleme görülür. Anasarka: Yavrunun yumuşak dokularının tamamının aralarında sıvı birikmesi olgusudur. Yavru şişirilmiş tuluma benzer. Yavrunun ölümü: Gebeliğin her döneminde yavrunun ölümü şekillenebilmektedir. Embriyonik dönemde şekillenen ölümlere embriyonik ölümler denir. Embriyonik ölümler evcil hayvanlarda fertiliteyi etkileyen embriyonik dönemin önemli sorunlarından birisidir. İnek, koyun ve keçide ciddi ekonomik kayıplara neden olmaktadır. İneklerde erken ve geç embriyonik ölüm olarak sınıflandırılabilmektedir. Erken embriyonik ölümler genellikle sığırlarda ilk 24 gün içerisinde şekillenir. Geç embriyonik ölümler ise gebeliğin 25-50. günleri arasında şekillenmektedir. Koyunlarda ise ilk 30 gün içerisinde şekillenmektedir. Erken

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

185 10

Gebelik Süreci ve Patolojileri embriyonik ölümlerde siklus süresi etkilenmez, geç embriyonik ölümlerde siklusun süresi uzamaktadır. Enfeksiyöz ve non enfeksiyöz birçok nedeni vardır. Embriyonik ölümlerde embriyo rezorbe olurken fetal dönemde şekillenen ölümler yavrunun mumifikasyonu, maserasyonu veya amfizemi ile sonlanmaktadır. Yavrunun mumifikasyonu: Gebeliğin yarısından sonra veya son 1/3’ünden sonra ölüm şekillenmişse, amnion ve allantois sıvıları rezorbe olur. Yavru keseleri yavrunun üzerine yapışır ve kurur, sertleşir. Uterus da fetusun üzerine yapışır yavru mumya benzeri kuru bir hâl alır. Ovaryumda korpus luteum aktivitesine devam etmektedir. Yavrunun maserasyonu: Yavrunun ölümü ile gebelik korpus luteumu aktivitesini sonlandırır. Yavru suları ve yavru bakteriyel parçalanmaya uğrar bu durumda yavru masere olur. Yavrunun parçalanması yavrunun iskeleti kalana kadar devam eder. Yavrunun amfizemi: Yavrunun şişmesi olgusudur. Amfizemli yavrular ancak doğarken teşhis edilebilir. Yavrunun tüy örtüsü dökülür. Annede pis kokulu vajinal akıntı ile beraber ateş yükselmesi ve iştahsızlık gibi belirtiler vardır.

Gebelikte Annede Görülebilecek Bozukluklar Yalancı gebelik

Yalancı gebelik östrus evresinde çiftleşmemiş hayvanların kendilerini gebe kabul etmesidir.

Östrustan sonra çiftleşme olsun ya da olmasın annenin kendini gebe gibi algılaması durumudur. Yalancı gebe hayvanlarda huyda yumuşama, meme gelişimi, süt salgılaması, karında genişleme gibi belirtiler görülebilir. Bu olgunun şekillenmesinde prolaktin hormonu temel rol oynar. Gebelik muayenesinde gebeliğin saptanaması ancak hayvanda gebe gibi bulguların belirlenmesi tanıda önemli rol oynar. Hormonal tedavi yapılır.

Gebelikte görülen kızgınlık Gebelikte progesteron hormonu baskın olduğu için hayvanda kızgınlık belirtileri gözlenmemesi gerekir. Ancak ineklerde bazen gebelik sırasında östrus semptomları görülebilmektedir. Kısraklarda gebeliğin 40. günü civarında bu patoloji görülebilir. Gebelikte kızgınlıkta dişiler çiftleşmeyi kabul edebilir. İneklerin çiftleşmesinde gebelik zarar görmeyebilir ancak kısraklarda gebe iken çiftleşme gebeliği sonlandırabilir. Bu nedenle gebelik tanısının erken dönemde konulması ve gebelikteki kızgınlıkta hayvanların çiftleştirilmemesi esastır.

Gebelikte ödem Gebeliğin son döneminde yavru ağırlığı artar. Bu ağırlığın yaptığı basınca bağlı şekillenen dolaşım aksaklıkları neticesinde ödem şekillenebilmektedir. Ödem, şişkinliğe parmağın bastırıldığında şekillenen çukurluğun bir müddet varlığını devam ettirmesi ile belirlenir. Hamur kıvamında bir şişkinlik olarak da tanımlanmaktadır. Ödem karın, memeler, perineal kısımda daha fazla gözlenir; bacaklara kadar yayılarak anneyi rahatsız edebilir. Hayvanlar hareket etmek istemez. Ancak egzersizler tedavide faydalı olacaktır. Egzersizle tedavi edilemeyen ödemlerde medikal tedavi uygulanır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

186 11

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Gebelikte yalancı sancılar Gebelik hormonu olan progesteron, uterus kasılmalarını engeller. Bazı durumlarda uterus kasılabilir, buna karın kaslarının da eşlik etmesi ile birlikte gebelikte yalancı sancılar ortaya çıkar. Yavrunun aşırı hareketi, bağırsak hareketlerinin artışına neden olabilecek faktörler, genital organ muayenelerinin sert yapılması, ilaç ve hormon uygulamaları gebelikte sancı ile sonuçlanabilir. Doğum sancılarından ayırımı serviks uterinin kapalı olması ve gebelik süresinin dolmaması ile yapılır.

Serviks uterinin kapanamaması Daha önceki doğumda serviks yaralanmalarına bağlı olan anatomik bozukluklar neticesinde şekillenir. Genellikle enfeksiyonla sonuçlanır. Operatif girişim gerekebilir.

Anormal akıntılar Evcil hayvanların gebelik sürecinde doğuma kadar bir akıntı beklenmez. Bir akıntı görülürse çoğunlukla vajinal kökenli bir akıntıdır. Hekim yavrunun canlılığını kontrol eder. Yavru canlı ise vajinitise yönelik tedavi yapar.

YAVRU ATMALAR (ABORTUSLAR) Doğum sonrası dış ortamda hayatını devam ettirmesi mümkün olmayan yavruların gebelik süresinin tamamlanmadan doğmasıdır. Atıklarda yavrular ölü olabildiği gibi canlı da doğabilir ancak yaşamazlar. Gebeliğin ineklerde 200, kısraklarda 300, küçük ruminantlarda 130, köpeklerde 55, kedilerde de 45. gününden önce şekillenen doğumlar abortus kabul edilmektedir. Yavru atmalar işletmelerde önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Yavru atmalar non enfeksiyöz ve enfeksiyöz nedenlerle ortaya çıkmaktadır.

Yavru Atmaların Non Enfeksiyöz Sebepleri

Yavru atmalar enfeksiyöz ve non enfeksiyöz nedenlerden şekillenebilir.

Genetik anomalilere bağlı embriyopatiler, amnion zarının yırtılması, genital organ muayenelerinde gebelik korpus luteumuna zara verme, gebe uterusa suni tohumlama uygulaması, uterus ve göbek kordonunun burulması, uzun yolculuklar, sıcaklık stresi, kırağılı meralarda otlatma, gebelikte bilinçsiz hormon (prostaglandinler) uygulamaları, vitamin A ve E eksikliklieri, iyot noksanlığı, ilaç kullanılan tarla ve meralarda otlatma, çoğul yavru, zehirlenmeler, bozuk yem, non enfeksiyöz yavru atmaların önemli nedenlerindendir. Atıklarda non enfeksiyöz nedenler ineklerde %10, koyunlarda %10-20 iken kısraklarda %40 oranlarındadır. Köpeklerde ise non enfeksiyöz yavru atmalar tiroid hormonunun yetersizliği, lüteal yetmezlik, vitamin mineral eksiklikleri, ilaçlar (hormon ve anestezikler), travmalar, genetik faktörler nedeniyle şekillenmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

187 12

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Yavru Atmaların Enfeksiyöz Sebepleri Kısraklarda enfeksiyöz yavru atmalara neden olan başlıca faktörler; Salmonellosis, Leptospirosis, Streptokokus zooepidemikus, Equin herpes virus, Equin viral arteritis virüsü ve Tripanosoma equiperdum protozoonu’dur. İneklerde en yaygın enfeksiyöz abortus etkenleri brucella abortus bang, kampilobakter fetüs var veneralis, leptospira türleri, listeria türleri, aspergillus gibi fungal etkenler, trikomonas fetus, enfeksiyöz sığır rinotraketis virüsü (IBR), sığır viral diyare virüsü (BVDV) ve klamidya etkenleridir. Koyunlardaki enfeksiyöz abortus etkenleri olarak brucellosis, kampilobakteriler, salmonella etkenleri, listerya, border disease virüsü, toxoplazma etkenleri ve klamidyalar sayılabilir. Köpeklerde enfeksiyöz abortus etkenlerinin başlıcaları brusellozis, kampilobakteriozis, salmonellosis, e. coli, streptokoklar, herpes virüs, parvovirus, distemper virüs, neospora caninum protozoonu ve toxoplazma protozoonu sayılabilir. Atıklar şekillendikten sonra karantina tedbirleri alınmalı, atık yapan hayvana müdahale edilirken eldiven önlük gibi mekanik korunma tedbirleri alınmalıdır. Atıklardan korunmada hayvanların bakım ve beslenme koşullarına azami düzeyde dikkat edilmelidir. Biyogüvenlik kurallarına dikkat edilmelidir. Uygun aşılar zamanında yapılmalıdır.

ERKEN DOĞUMLAR (PREMATÜRE DOĞUM) Gebelik süresi tamamlanmadığı hâlde dış ortamda özel bakım koşullarında yaşamını devam ettirebilecek yavruların doğumu erken (prematüre) doğum olarak adlandırılmaktadır. İneklerde doğum gebeliğin 250-270. günleri arasında, kısraklarda 310-330. günler arasında, koyunlarda 130-140. günler arasında, kedi ve köpeklerde 52-58. günler arasında doğarsa erken doğum kabul edilir. Erken doğumlarda yavrunun dişlerinin diş eti mukozasından çıkmaması en önemli ayırıcı bulgu kabul edilir. Ayrıca tırnaklar da bu tür hayvanlarda gelişmemiş tam olarak keratinize olmamıştır.

Şekil 10.4. Anne ve Yavruya Ait Plasenta Katmanları (Sarıbay & ark.2010)

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

188 13

•Plasenta ve yavru zarları bozuklularından hidroamnion olgusu örnek olarak sunulacaktır (Şekil 10.4.). Örneğimize 295. günlük gebe olan 2,5 yaşındaki holstein ırkı bir düvede rastlandı. Hayvanda hareket ederken zorlanma, solunum güçlüğü ve konstipasyon bulguları mevcuttu. Karında aşrı bir genişleme vardı (Soldaki resim). Rektal muayene ve klinik bulguları değerlendrilerek hidroamnion tanısı kondu. Doğum hormonal olarak uyarıld, yavru suları boşaldı ancak doğum gerçekleşmedi. Yavru operasyon sezaryenle alındı. Yavruda ekstremiteler başta olmak koşulu ile gelişme anomalileri vardı (sağdaki resim).

Bireysel Etkinlik

Örnek

Gebelik Süreci ve Patolojileri

• Çevrenizdeki hayvanların tohumlanmarından sonraki muhtemel doğum tarihlerini hesaplayınız. • Gebelik patolojilerinden sıklıkla görülenleri inceleyiniz. • Çevrenizdeki koyun sürülerinde atıkların gebeliğin hangi döneminde şeklillendiğini belirleyiniz.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

189 14

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Özet

•GEBELİK SÜRECİ VE PATOLOJİLERİ •GEBELİK •Oositin fertilizasyonundan fetusun doğumuna kadar geçen süre gebelik olarak tanımlanmaktadır. Tek bir hücre olan döllenmiş oosit gebelik sürecinde devamlı gelişmek suretiyle komplike bir canlı olarak doğmaktadır. Fertilizasyon tuba uterinin ampulla isthmus bölgesinde şekillenmektedir. •Blastogenesis Dönemi •Gebelik süreci evcil hayvanlarda blastogenesis, embriyogenesis ve fötal dönem olmak üzere üç dönemde incelenir. Blastogenesis fertilizasyonla başlar balstosistin zona pellusidadan dışarı çıkması ile son bulur. •Gebeliğin Maternal Kabulü •Memeli hayvanlarda gebeliğin devam edebilmesi için progesteron hormonuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu dönemde progesteron hormonu korpus luteumdan sentezlenmektedir. Uterus içerisinde sağlıklı ve gelişmesinde problem olmayan bir embriyonun varlığı durumunda embriyo, uterus ve korpus luteum arasında karmaşık bir hormonal aktivite ile gebeliğin annne tarafından kabul edilmesi işlemine gebeliğin maternal kabulü denir. •Embriyogenesis Dönemi •Embriyogenesis döneminde doku, organ ve sistemler şekillenir. Embriyonik dönemin sonunda embriyo bağlı olduğu türün küçük bir kopyası olarak karşımıza çıkar. •implantasyon •Embriyonun trofoblast hücreleri ile annenin uterusunun endometrium katmanının epiteli arasında bağ kurulmasına implantasyon denir. •Yavru Zarlarının Ve Plasentanın Oluşumu •İmplantasyon şekillenirken yavru zarları oluşmaya başlar. Yavruyu saran 3 adet zar mevcuttur. Bu zarlar amnion, allantois ve koryon zarlarıdır. Göbek kordonu yavru zarları tarafından şekillendirilir. •Evcil hayvanlarda plasentanın sınıflandırılması •Evcil hayvanlarda plasenta morfolojik, yavru ve annenin kanlarının ayrıldığı histolojik katmanlara göre histolojik ve jinekolojik olarak sınıflandırılmaktadır. •Evcil hayvanlarda plasentanın görevleri •Plasenta yavrunun anne ile bağını kurar, hayati fonksiyonları vardır. Beslenme, solunum, karaciğer fonksiyonları, hormonal görevleri, yavrunun bağışıklık sisteminin gelişiminde görevlidir. •Gebelikte Yavrunun Gelişimi •Fötal büyüme gebelik ilerledikçe artar. •Gebelikte Annedeki Değişimler •Gebelikte annenin reprodüktif sistem ile memelerinde belirgin değişimler mevcuttur. •Gebelik Süreleri •Gebelik süreleri türlere göre değişim göstermektedir. •GEBELİK PATOLOJİLERİ •Hayvanlarda gebeliğin farklı evrelerinde şekillenen anne ve yavruda hayati tehlike oluşturabilecek aynı zamanda fertilede aksamalara neden olabilecek hastalıklar ve anomalilere gebelik patolojisi adı verilmektedir. Gebelik patolojileri başlığı altında plasenta, yavru suları ve zarlarındaki patolojiler, fötüsün gelişim anomalileri, gebeliğin annede oluşturduğu bozukluklar, abortuslar, erken doğumlar incelenir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

190 15

Gebelik Süreci ve Patolojileri

Özet (devamı)

•Plasenta, Yavru Suları ve Zarlarındaki Patolojiler •Plasenta, yavru suları ve zarlarındaki patolojiler başlığı altında molalar, yavru zarlarının hidropsu, plasentitis olguları değerlendirilir. •Fötüsün Gelişim Anomalileri •Fötüsün gelişim anomalilerinden süperfekondasyon, süperfötasyon, hiperfötasyon, gelişme anomalileri, yavrunun ölümü incelenmektedir. •Yavrunun ölümü •Yavrunun ölümü sonrasında gelişebilecek muhtemel olaylar rezorpsiyon, mumifikasyon, maserasyon ve amfizemdir. •Gebelikte Annede Şekillenebilecek Bızukluklar •Gebelikte annede şekillenebilecek muhtemel patolojiler yalancı gebelik, gebelikte kızgınlık gösterme, yalancı sancılar, gebelite ödem, serviks uterinin kapanamaması ve anormal akıntılardır. •YAVRU ATMALAR •Yavru atmalar dış ortamda hayatını devam ettirmesi mümkün olmayan yavruların gebelik süresinin tamamlanmadan doğmasıdır. Gebeliğin ineklerde 200, kısraklarda 300, küçük ruminantlarda 130, köpeklerde 55, kedilerde de 45. gününden önce şekillenen doğumlar abortus kabul edilmektedir. Enfeksiyöz ve non enfeksiyöz sebepleri vardır. •ERKEN DOĞUMLAR • Gebelik süresi tamamlanmadığı hâlde dış ortamda özel bakım koşullarında yaşamını devam ettirebilecek yavruların doğumu erken (prematüre) doğum olarak adlandırılmaktadır. İneklerde doğum gebeliğin 250-270. günleri arasında, kısraklarda 310-330. günler arasında, koyunlarda 130-140. günler arasında, kedi ve köpeklerde 52-58. günler arasında doğarsa erken doğum kabul edilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

191 16

Gebelik Süreci ve Patolojileri

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Fertilizasyon aşağıdaki anatomik yapılardan hangisinde şekillenir? a) b) c) d) e)

Serviks uteri Korpus uteri Kornu uteri Tuba uterina Vagina

2. Fertilize oositin hücresel bölünmeler ile çoğalmasını içeren döneme ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Embriyogenesis Blastogenesis Fötal evre Plasentasyon Gebeliğin maternal kabulü

3. Gebeliğin devamı aşağıdaki hormonlardan hangisi ile sağlanır? a) b) c) d) e)

Östrojen Oksitosin Progesteron Prostaglandin Prolaktin

4. Plasenta içerisinde yavruyu saran ilk zar aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Amnion Allantois Koryon Vitellus Uterus

5. Aşağıdaki türlerden hangisinin plasentası morfolojik olarak zoner plasenta olarak sınıflandırılmaktadır? a) b) c) d) e)

Koyun İnek Kısrak İnsan Köpek

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

192 17

Gebelik Süreci ve Patolojileri 6. Aşağıdaki türlerden hangisinin plasentası morfolojik olarak kotiledonar plasenta olarak sınıflandırılmaktadır? a) b) c) d) e)

İnsan Kedi Kısrak Koyun Köpek

7. İneklerde gebelik süresi ne kadardır? a) b) c) d) e)

30-45 gün 145-165 gün 270-295 gün 310-365 gün 370-385 gün

8. Koyunlarda gebelik süresi ne kadardır? a) b) c) d) e)

30-45 gün 144-157 gün 270-295 gün 310-365 gün 370-385 gün

9. Köpeklerde gebelik süresi ne kadardır? a) b) c) d) e)

59-68 gün 144-157 gün 270-295 gün 310-365 gün 370-385 gün

10. Yalancı gebeliğin şekillenmesinde hangi hormon temel rol oynar? a) b) c) d) e)

Östrojen Oksitosin Progesteron Prostaglandin Prolaktin

Cevap Anahtarı 1.d, 2.b, 3.c, 4.a, 5.e, 6.d, 7.c, 8.b, 9.a, 10.e

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

193 18

Gebelik Süreci ve Patolojileri

YARARLANILAN KAYNAKLAR Alaçam, E. (1994). Gebelik fizyolojisi. E. Alaçam (Ed.) Evcil hayvanlarda reprodüksiyon, suni tohumlama doğum ve infertilite içinde (s.121-126). Konya. Anonim 2 25.07.2019 tarihinde http://www.vivo.colostate.edu/hbooks/pathphys/reprod/placenta/structur e.html adresinden erişildi. Arthur, G.H., Noakes, D.E., Pearson, H. (1992). Veterinary Reproduction and obstetrics, Bailiere, Tindall, England. Erdem, H., Sarıbay, M.K. (2015). Gebelik ve tanı yöntemleri. A. Semacan, M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.). Çiftlik hayvanlarında doğum ve jinekoloji içinde (s. 133-175). Malatya, Medisan Yayınevi. Güler, M. (2002). Gebelik fizyolojisi. E. Alaçam (Ed.) Evcil hayvanlarda doğum ve infertilite içinde (s.99-109). Ankara: Medisan Yayınevi. İzgür, H. (1994). Gebelik patolojisi. E. Alaçam (Ed.) Evcil hayvanlarda reprodüksiyon, suni tohumlama doğum ve infertilite içinde (s.139-149) Konya. Kalender. H., Küplülü, Ş. (2013). Gebelik patolojisi. M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.) Köpek ve kedilerde doğum ve jinekoloji içinde (s.135-151) Malatya, Medisan Yayınevi. Kılıçarslan, M.R. (2002). Gebelik patolojisi. E. Alaçam (Ed.) Evcil hayvanlarda doğum ve infertilite içinde (s.121-130). Ankara: Medisan Yayınevi. Kılıçarslan, M.R., Aydın, M. (2015). Gebelik patolojisi. A. Semacan, M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.). Çiftlik hayvanlarında doğum ve jinekoloji içinde (s. 133-175). Malatya, Medisan Yayınevi. Sarıbay, M.K., Doğruer, G., Özsoy, Ş.Y., Ergün, Y. & Özmen, E., (2010). Holstein ırkı bir düvede hidroamnion olgusu. Kocatepe Veteriner Dergisi. 3 (1), 45-48. Şenünver, A., Kılıçarslan, M.R. (2002). Abortus sorunu. E. Alaçam (Ed.) Evcil hayvanlarda doğum ve infertilite içinde (s.131-137). Ankara: Medisan Yayınevi Tek. Ç., Gültiken N. (2013). Gebelik ve fizyolojisi. M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.) Köpek ve kedilerde doğum ve jinekoloji. içinde (s.109-133) Malatya, Medisan Yayınevi. Vural, R., Güzeloğlu, A., Küplülü, Ş. (2015). Gebelik ve fizyolojisi. A. Semacan, M. Kaymaz, M. Fındık, A. Rişvanlı, A. Köker (Ed.). Çiftlik hayvanlarında doğum ve jinekoloji içinde (s. 107-132). Malatya, Medisan Yayınevi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

194 19

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

DOĞUM VE GÜÇ DOĞUMLAR

• Doğum • Doğumun Hormonal ve Fizyolojik Mekanizması • Doğumun Dönemleri • Güç Doğumlar • Güç Doğumlara Müdahale Yöntemleri

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Doğum olgusu hakkında bilgi sahibi olabilecek, • Doğumun hormonal ve fizyolojik mekanizmasını kavrayabilecek, • Evcil hayvanlarda doğumun dönemlerini bilebilecek, • Evcil hayvanlarda güç doğumların nedenlerini öğrenebilecek, • Güç doğumlara müdahale yöntemleri hakkında bilgi edinebileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

ÜNİTE

11

DOĞUM VE GÜÇ DOĞUMLAR

Doğum ve Güç Doğumlar

Doğum

İneklerde Doğumun Dönemleri

Doğumun Hormonal ve Fizyolojik Mekanizması

Koyun ve Keçilerde Doğumun Dönemleri

Doğumun Dönemleri

Kısraklarda Doğumun Dönemleri

Köpeklerde Doğumun Dönemleri

Kedilerde Doğumun Dönemleri

İneklerde Güç Doğumlar

Koyun ve Keçilerde Güç Doğumlar

Güç Doğumlar

Kısraklarda Güç Doğumlar

Güç Doğuma Müdahale Yöntemleri

Köpeklerde Güç Doğumlar

Kedilerde Güç Doğumlar

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

196 2

Doğum ve Güç Doğumlar

GİRİŞ Doğum, türe özgü normal gebelik süresi sonunda yavrunun dünyaya geliş sürecidir. Doğum zamanı, yavrunun anne karnından çıktığı an olarak tanımlanır. Evcil hayvanlarda, özellikle de büyük ve küçük ruminantlarda doğum yavru tarafından başlatılır. Evcil hayvanlarda normal doğum arzu edilen durum olup, doğru bakım ve besleme koşullarıyla güç doğum rastlantıları en aza indirilmeye çalışılır. Doğal yaşam alanlarında yaşayan yabani hayvanlarda normal doğum oranı evcil hayvanlardan çok daha yüksektir. Ancak evcil hayvanlarda kalıtsal nedenler, barınma, bakım ve beslenme şartları ile çevresel faktörlerin etkisiyle güç doğum görülme oranları artmaktadır. Doğum olgusu hayvan türlerine göre; ineklerde buzağılama, kısraklarda kulunlama, koyunlarda kuzulama gibi değişik isimler alır. İneklerde gebeliğin 250270, kısraklarda 310-330, koyunlarda 130-140, kedi ve köpeklerde 52-58. günler arasında doğan yavrular prematüre (erken doğan) olarak kabul edilirler. Fizyolojik bir olay olsa da doğum anne ve yavru/yavruların yaşamını tehlikeye sokabilmektedir. Diğer taraftan annenin gelecekteki döl verimini de etkilemektedir. Doğumların büyük çoğunluğu gece meydana gelmektedir. Bunun sebebi dış faktörlerin anneyi en az geceleri etkilemesidir. Doğum sırasında anne mümkün olduğunca az rahatsız edilmelidir. Fizyolojik doğumun nerede bitip, güç doğumun nerede başladığı iyi bilinmeli, buna göre anne ve yavru/yavruların hayatlarını tehlikeye sokmadan uygun girişimler yapılarak olgulara müdahale edilmelidir. Evcil hayvanlarda doğumun dönemleri, bu dönemlerin fizyolojik süreleri, güç doğum olgularının rastlantı yüzdeleri, nedenleri ve müdahalesi konusunda bilgiler verilecektir.

DOĞUM Hayvan türlerine özgü gebelik süresi sona erdiğinde, anne ve yavru/yavruların yaşamlarını tehlikeye sokmadan ve dışarıdan yardıma gerek olmadan şekillenen doğumlara normal doğum denir. Gerçekleşmesi için yardıma gerek duyulan doğumlar ise güç doğum olarak adlandırılır. Doğum, fizyolojik bir olgudur; annede ortaya çıkan hormonal değişikliklerle başlar.

Doğum fizyolojik bir olgu olup doğum kanalının hazırlanması, yavru/yavruların dış ortama çıkışı ve yavru zarlarının atılma sürecini içerir. Gebelikten doğuma geçiş sürecinde birtakım hormonal değişiklikler ortaya çıkar. Evcil hayvanlarda doğum yavru/yavrular tarafından başlatılmaktadır.

DOĞUMUN HORMONAL VE FİZYOLOJİK MEKANİZMASI Fötus/fötusların hipofizinden salgılanan adrenokortikotropik hormon (ACTH) kortizol salınımını uyarmaktadır. Fötal kanda artan glukokortikod, plasentadan salgılanan östrojen miktarını arttırır. Östrojenin yükselmesi uterustan salgılanan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

197 3

Doğum ve Güç Doğumlar prostaglandin F2alfa düzeyini arttırarak gebeliğin devamını sağlayan progesteron düzeyinin düşmesine yol açar. Progesteronun bu düşüşü, uterusu oksitosine duyarlı hâle getirir; bununla birlikte uterus kontraksiyonları başlar. Yavrunun kanaldan geçişi sırasında serviksi uyarmasıyla hipofizden kana salınan oksitosin, uterus kontraksiyonlarının devamlılığını sağlamaktadır. Relaksin de serviksin gevşemesine katkı yapar.

Örnek

Doğumun gerçekleşmesi için öncelikle progesteron düzeyinin düşmesi gereklidir.

Doğumun kendiliğinden gerçekleşebilmesi için öncelikle serviksin tam olarak açılması ve uterus kaslarının kontraksiyonu gereklidir. Bunun yanında fötus/fötusların doğum kanalına geliş (presentasyon), vaziyet (pozisyon) ile baş ve bacaklarının gövdeleri ile olan ilişkileri (postur) de normal olmalıdır.

•İneklerde doğum sancılarının belirgin olarak ortaya çıkışından sonra, doğumun gerçekleşmesi 8 saate kadar uzayabilir.

DOĞUMUN DÖNEMLERİ Evcil hayvanlarda doğum üç dönemde gerçekleşmektedir. İlk dönem serviksin tam olarak açıldığı süreçtir. İkinci dönem fötus veya fötusların çıkarıldığı dönem olup üçüncü dönem yavru zarlarının atılmasını içerir. Evcil hayvanlarda doğumun dönemleri ve bu dönemlerde gelişen olaylar Tablo 11.1’de, doğum dönemlerinin süreleri ise Tablo 11.2’de özetlenmiştir.

İneklerde Doğumun Dönemleri Doğumu yaklaşan bir inekte açlık çukurluğu oldukça belirginleşir, pelvis ligamentleri gevşer ve kuyruk kökü yükselerek kaidesi iyice belirginleşir. Vulvada ödem giderek artar, vulva normalden 4-6 kat daha fazla büyür. Yüksek süt verimli ineklerde meme ödemi ortaya çıkar, meme başı kolostrumla dolar. Servikal tıpa bozulur, vulvadan aşağı doğru sarkar. Doğumdan önceki son birkaç saat içerisinde iştahsızlık ve huzursuzluk görülür. Vücut sıcaklığı yaklaşık 0.5-10C azalır. İneklerde doğumun birinci dönemi 6-16 saat sürer. Doğum sancılarının sıklığı giderek artar, hayvan huzursuzdur, kuyruğunu sallar, yatıp kalkar. Yavru keselerinin vulva dudaklarından sarktığı dışarıdan görülebilir. Bu dönem, serviksin tam olarak açılıp ilk yavru kesesinin görülmesi veya patlaması ile sona erer. İkinci dönem 0,5-4 saat sürer, yavrunun dış ortama çıkarıldığı dönemdir. Annede en önemli zorlanma yavrunun baş ve göğüs kafesinin kanaldan geçişi sırasında şekillenir. Yavrunun çıkarılması sırasında abdominal ve uterusun miyometriyal kontraksiyonları birlikte görev yapar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

198 4

Doğum ve Güç Doğumlar Üçüncü dönem ise yavru zarlarının atıldığı dönem olup 6-12 saat sürer. Yavrunun dışarıya çıkışı ile birlikte, abdominal kontraksiyonlar sona erer. Ancak uterus kontraksiyonları devam eder ki bu, yavru zarlarının atılması için gereklidir. İneklerde doğumun normal olarak şekillenebilmesi için yavrunun uzunluğuna önden veya arkadan kanala girmesi gerekli olup önden gelişte sırtının, arkadan gelişte ise belinin annenin sırtı ile karşı karşıya gelmesi gereklidir.

Koyun ve Keçilerde Doğumun Dönemleri Koyun ve keçilerde vücut ısısı doğumdan 48 saat önce 0,5 0C azalır. Doğumlar sabah 06.30 ile öğleden sonra 14.30 saatleri yoğun olarak şekillenmektedir. Doğumun birinci dönemi serviksin gevşemesiyle son bulur ki bu dönem koyunlarda 6-12, keçilerde 2-12 saat sürer. Bu süreçte hayvanlar sürüden ayrılırlar, huzursuzdurlar, yatıp kalkarlar, zemini eşelerler. Küçük ruminantlarda çoğul gebeliklerde doğumun ikinci aşaması uzayabilmektedir.

İkinci dönem; yavru kesesinin yırtılması, yavru/yavruların çıkması ile karakterize olup 0,5-2 saat içerisinde tamamlanır. İkizlik, üçüzlük durumunda bu süre uzayabilir. Koyun ve keçiler doğum için genellikle yere yatarlar, güçlü bir şekilde ıkınırlar, en güçlü kasılmalar yavrunun kafası vulvaya girdiğinde görülür. Çoğul gebeliklerde yavruların doğumları arasında anne dinlenebilir. Üçüncü dönem ise yavru zarlarının atılmasını içerir. Keçilerde 1 saat, koyunlarda 3-4 saat sürer.

Örnek

Koyun ve keçilerde; uzunluğuna önden gelişte yavrular küçük ise bir ön bacak omuzdan bükülü olsa bile normal doğum gerçekleşir.

•Koyun ve keçilerde güç doğuma neden olan geliş, vaziyet ve duruş bozuklukları vajinal müdahale ile düzeltilebildiğinde yavrunun kurtarılma ihtimali yüksektir.

Kısraklarda Doğumun Dönemleri Kısraklarda doğumun yakın olduğunu gösteren en önemli belirti, doğumdan 24-48 saat önce memelerin kolostrumla dolup gerilmesi ve meme başlarında inci benzeri tıkaçların gözlenmesidir. Kısraklarda meme başlarında görülen inci benzeri meme tıkaçları doğumun yaklaştığının belirtisidir.

Birinci dönem 0,5-4 saat arasında gerçekleşir. Doğumdan 1-2 saat önce kısraklarda huzursuzluk ve sancı görülür, yeme içme durur ve ön ayakları ile zemini eşeler, kuyruk hareketleri artar, sık sık ani olarak yere yatıp kalkar. Omuz bölgesinden yan tarafına kadar terleme gözlenir. Az miktarda idrar ve dışkı yapar. Birinci kese (koryoallantois) vulva dudaklarından dışarıya doğru çıkıntı yapar. İkinci dönem koryoallantoik zarın yırtılması ile başlar, yavru doğum kanalına girer, abdominal kasılmalar belirginleşir, saydam mavimsi beyaz amniyon kesesi görülür, 2-3 dakikalık dinlenme dönemlerini takiben 3-4 kez güçlü kasılmalar oluşur. En güçlü kontraksiyonlar önce baş, sonra omuzların pelvisten geçişi Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

199 5

Doğum ve Güç Doğumlar sırasında oluşur. Tayın kalça bölgesi kanaldan geçtikten sonra kısrak 15-20 dakika dinlenir. Göbek kordonu çoğu kez kısrağın ayağa kalkmasıyla kopar. Doğumun bu dönemi 20-30 dakikada tamamlanır.

Örnek

Üçüncü dönem ise uterus kontrasiyonlarının yeniden başladığı dönem olup 0,5-3 saat sürer. Kısrakta huzursuzluk, ağrı, terleme, yatıp uzanma, yuvarlanma görülür.

•Atlar ayakta uyur. Geceleri dizlerini kilitler ve o şekilde uyurlar. Yalnızca hastayken ve doğum yaparken yatarlar.

Köpeklerde Doğumun Dönemleri Köpeklerde pelvis ve karın kaslarının gevşemesi yaklaşan doğumun en belirgin göstergesidir. Başka bir belirti de vücut ısısının 38 0C’den 37 0C’ye düşmesidir. Doğum yaklaştıkça huzursuzluk ve yavrular için yer hazırlama isteği göze çarpar. Köpeklerde doğumun birinci dönemi 6-12 saat sürer. Bu süreçte köpek huzursuz, sinirli, endişeli ve ürkek olup, iştahı azalmıştır, solunum sayısında ise artış gözlenir. Dönemin sonuna doğru ilk yavru kesesi vajinada görülür, bunun yırtılmasından sonra amniyon kesesi vulva dudakları arasından görülür. Köpeklerde iki yavrunun doğumu arasındaki süre ortalama 30 dakikadır.

İkinci dönem 3-12 saat sürmekte olup ilk yavrunun doğum kanalına girmesiyle başlar. Yavru sayısı ve annenin sağlık durumu bu dönemin süresini belirler. Dikkati çekecek kadar zorlanma ve ıkınma vardır. Vajinadan koyu renkli yeşil akıntı gelir. Dışarı çıkan yavru zarları ya kendiliğinde ya da anne tarafından ısırılarak parçalanır. İkinci dönemin başlangıcı ile ilk yavrunun çıkışı arasındaki süre 10-30 dakikadır. Bu süreçte anne sakin olup genellikle yatar pozisyondadır. İki yavru doğumu arasındaki süre ortalama 30 dakikadır. Köpeklerde normal doğum süresi 3 saat olup bazen 10-24 saate kadar uzayabilmektedir. Üçüncü dönem yavruların hepsinin doğmasından sonra başlar ve son yavrunun zarının atılması ile son bulur. Bu dönemin süresi 5-15 dakikadır.

Kedilerde Doğumun Dönemleri Kedilerde bütün yavruların doğumu 24 saat sürebilir, doğum sırasında kesinlikle rahatsız edilmemelidirler.

Kedilerde doğumun birinci dönemi 2-12 saat sürer. Bu süreçte kediler huzursuzdur, sessiz ve karanlık bir yer ararlar. Meme başları oldukça belirgindir. İkinci dönemde abdominal kasılmalar başladıktan sonra ilk yavru 5-60 dakika içerisinde doğar. Daha sonraki yavrular da 5-60 dakika arayla doğarlar ve doğumun ikinci dönemi kedilerde 6 saat içerisinde tamamlanır. Ancak bazı kedilerde bu süreç 24 saate kadar uzayabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

200 6

Doğum ve Güç Doğumlar Plasenta her yavrudan sonra atılabileceği gibi, her iki yavrudan sonra veya ikinci dönemin tamamlanmasından sonra da atılabilir. Üçüncü dönem 2 saat içerisinde tamamlanır.

GÜÇ DOĞUMLAR Güç doğumlar, hayvanlarda doğumun türlere özgü zamanda şekillenemediği, yardıma gerek duyulan, anne ve yavru/yavruların yaşamının tehlikeye girebildiği olgulardır. Bu yardımlar, küçük bir yardımdan veteriner hekimin cerrahi müdahalesine kadar değişiklik gösterebilmektedir.

Güç doğumlar; gebelik süresi tamamlandığında yardımsız gerçekleşmeyen, anne ve yavrunun hayatını tehlikeye sokan olgulardır.

İneklerde güç doğum oranı % 3-10’larda iken koyun ve keçilerde % 3, köpeklerde % 5, kedilerde % 3, kısraklarda % 1’in altındadır. Köpek ve kedilerde ırka bağlı güç doğum rastlantıları oldukça yüksektir. Özellikle brakisefal (kısa kafalı) köpeklerde, evde beslenen köpeklerde, ev kedilerinde daha çok güç doğum olgusu ile karşılaşılmaktadır. Tek yavru doğuran hayvanlarda çok yavru doğuranlardan daha fazla güç doğum görülürken ikiz gebelikler güç doğum rastlantısını arttırabilmektedir. İlk doğumunu yapan hayvanlarda güç doğumlara daha sık rastlanılmaktadır. İneklerde güç doğumların ana nedeni yavru ile annenin doğum kanalı arasındaki uyumsuzluk iken koyunlarda yavru/yavruların geliş bozuklukları ve doğum kanalının açılmaması en çok karşılaşılan nedenlerdir. Kısraklarda başlıca güç doğum nedeni tayın geliş bozuklukları iken köpek ve kedilerde ise uterus tembelliği en yaygın nedendir. Güç doğumlarda üç öğe etkili olmaktadır. Bunlar; doğumdaki itici gücün yetersizliği, doğum kanalının yetersiz genişlik ve açıklığı ile fötus ya da fötusların durumlarıdır. Güç doğumların nedenleri, hazırlayıcı ve yapıcı olarak ikiye ayrılmaktadır. Hazırlayıcı nedenler arasında kalıtsal faktörler (fıtık, yetersiz gelişmiş üreme organı vb.) ile bireysel faktörler (annenin yaşı, canlı ağırlığı, yavrunun ağırlık ve cinsiyeti, çevre ve iklim şartları, ırk özellikleri vb.), gebelik süresi, bakım ve besleme şartları sayılabilir. Yapıcı nedenler ise anneye (maternal) ve yavru/yavrulara (fötal) bağlı olabilmektedir. Güç doğumlar; anne ve yavru ölümlerini, doğum sonrası dönemdeki hastalıkların görülme sıklığını, sürüden çıkarma oranını ve infertiliteyi arttırdığından önemli ekonomik kayıplara sebep olmaktadır.

İneklerde Güç Doğumlar Maternal güç doğumlar Kemik doğum kanalının doğuma izin verecek yeterli ölçülerde olmaması, yumuşak doğum kanalının açılmaması veya yeteri kadar genişleyememesi, uterusun konum bozuklukları, doğumda gerekli olan itici güçlerin normal olmaması durumunda ortaya çıkarlar. Henüz yeterince gelişimini tamamlamadan gebe kalmış düvelerde kemik doğum kanalı darlığı başlıca güç doğum nedenlerindendir. Tümöral oluşumlar ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

201 7

Doğum ve Güç Doğumlar kırıklar sonucu oluşan daralmalar da güç doğumlara yol açarlar. Serviksin tam açılmaması, prolapsus vajina, ilk doğumunu yapan düvelerde yeterince gelişmemiş vajina ve vulva, daha önceki doğumlarda gerçekleşmiş olan vajina ve vulva yaralanmaları sonucu oluşan skatriks (iyileşme)dokusu maternal güç doğumlara neden olmaktadır. İneklerde maternal güç doğumların nedenleri çok daha fazla ve çeşitlidir.

Normal doğum için gerekli olan itici güç uterusun miyometriyal kontraksiyonlarıdır. Abdominal kontraksiyonlar da buna yardımcı olurlar. Doğum sancıları bazen çok şiddetli olabilirken daha çok karşılaşılan yetersiz doğum sancılarıdır. Yetersiz sancıların nedenleri, abdominal kasların kasılmasındaki yetersizlik ve uterus tembelliğidir. Bu olgularda doğumun birinci dönemi tamamlandığı hâlde ikinci dönemine geçiş olmaz. En yaygın nedeni de süt hummasıdır. Uterusun anatomik durumunda oluşan bozukluklar da maternal güç doğumların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Uterusun fıtıklaşması, uzunluğuna ekseni etrafında burulması; sağa, sola, aşağı, yukarı doğru dirseklenmesi olguları bu bozukluklardandır.

Fötal güç doğumlar Yavrunun büyüklüğü, doğum kanalına gelişi, duruşu ve vaziyeti ile baş ve bacaklarının durumu fötal güç doğumların ortaya çıkışına yol açmaktadır. Yavrunun büyüklüğü ile annenin pelvisi arasındaki orantısızlık en önemli güç doğum nedenlerindendir. Gebelik süresinin uzamasına bağlı oluşan dev yavrular, ineklerde görülme oranı düşük olsa da ikizlik ve üçüzlükler, fötal anomaliler, gebeliğin geç döneminde veya doğum sürecinin erken döneminde meydana gelen fötal ölümler güç doğumlara neden olurlar.

Koyun ve Keçilerde Güç Doğumlar Koyun ve keçilerde doğum kanalının anatomik yapısı nedeniyle güç doğumlara sık rastlanmasa da güç doğuma bağlı ölüm oranı oldukça yüksektir. Mevcut sürülerin daha iri ırklarla melezleme yapılması sonucunda güç doğum olgularında artış olabilmektedir. Koyunlarda güç doğumların başlıca sebepleri; fötal geliş bozuklukları, doğum kanalı darlıkları, yavru büyüklüğü ile annenin pelvisi arasındaki uyumsuzluk, iri yavrular ve fötal anomaliler şeklinde sıralanabilir. Keçilerde güç doğumların nedenleri ise fötal geliş bozuklukları, yavru büyüklüğü ile annenin pelvisi arasındaki uyumsuzluk, doğum kanalı tıkanmaları, uterus tembelliği ve burulmaları olarak sıralanabilir. Koyunlarda güç doğumların nedeninin % 50 anneye, % 45 yavruya ait olduğu bildirilmiştir. Küçük ruminantların yağlanması da güç doğumlara sebep olabilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

202 8

Doğum ve Güç Doğumlar

Kısraklarda Güç Doğumlar

Kısraklarda güç doğumlar büyük oranda taya bağlı olarak ortaya çıkmaktadırlar.

Kısraklarda güç doğumlar büyük oranda fötal nedenlerle şekillenir. Tayın bacaklarının duruş bozukluğu primer güç doğum nedenidir. İlk doğumunu yapan veya yaşlı kısraklarda güç doğuma daha fazla rastlanılmaktadır. Kısraklarda normal doğumların sadece % 1’inde uzunluğuna arkadan geliş görülür ve bunların da sadece % 16’sında güç doğum şekillenir. Bir veya iki diz veya kalça eklemlerinde bükülmeler olabildiği gibi, her iki arka bacağın kalçadan karın altına uzandığı duruş bozuklukları güç doğumlara yol açmaktadır. Uzunluğuna önden gelişlerde ön bacakların bir veya ikisinin yeterli düzeyde uzanmaması, bilekten veya dirsekten bükülmesi, başın yanlara veya aşağıya bükülmesi güç doğumların en önemli nedenlerindendir.

Köpeklerde Güç Doğumlar Köpeklerde güç doğum olgularının ¾’ü anne, ¼’ü yavru/yavrulardan kaynaklanmaktadır. Uterus tembelliği güç doğumların en büyük nedenidir. Kemik ve yumuşak doğum kanalının darlığı, daha önce şekillenmiş kırıklardan sonra şekillenen daralmalar da güç doğumlara neden olurlar. Normalden büyük yavrular, geliş, duruş bozuklukları, anomaliler, fötal ölümler de fötal güç doğumların nedenleridir.

Kedilerde Güç Doğumlar Kedilerde uterus tembelliği en sık gözlenen güç doğum nedenidir. Yavrunun kemik doğum kanalına gelişine bağlı güç doğumlara az rastlanırken pozisyon ve duruş bozuklukları çok önemli değildir. Bazı ırklarda yavrunun başı ile annenin pelvisi arasındaki uyumsuzluk güç doğumlara yol açabilmektedir. Pelvis kanalı darlıkları, yumuşak doğum kanalı darlıkları, uterusun konum bozuklukları, yavruların doğum kanalında sıkışmaları, fötal ölümler kedilerde güç doğumların nedenleri arasındadır.

GÜÇ DOĞUMLARA MÜDAHALE YÖNTEMLERİ Evcil hayvanlarda güç doğum olgularında; neden ortaya konulduktan sonra medikal tedavi uygulanabileceği gibi elle, kolla ve çeşitli aletlerle müdahale edilerek yavru/yavrular dış ortama alınabilir ya da operatif girişimler yapılabilir. Tedavi girişimleri probleme yönelik olarak değişmekle birlikte, yavrunun canlı olup olmaması bu girişimleri etkileyen en önemli faktörlerdendir.

Güç doğumlarda anne ve yavrunun hayatını kurtarmak için müdahale yöntemine karar verilip acilen uygulamaya geçilmelidir.

Güç doğum olgularının tümü acil girişim gerektirmektedir. Anamnez, annenin genel muayenesi, doğum kanalı ve fötusun muayenesi sonucunda girişime karar verilir. Medikal tedavide farmakolojik ilaçlar uygulanarak özellikle yumuşak doğum kanalının genişlemesi sağlanmaya çalışılırken yavru/yavruların geliş, vaziyet ve duruş bozuklukları giderilerek doğumun gerçekleşmesi sağlanmaya çalışılır. Yumuşak doğum kanalının yetersiz açıldığı, açılamadığı olgularla, medikal

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

203 9

Doğum ve Güç Doğumlar tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda operatif girişimler yapılarak yavru/yavrular dış ortama çıkarılırlar. İneklerde güç doğumlar, doğum sırasında veya doğumdan hemen sonra şekillenen buzağı ölümlerinin birinci nedenidir. Güç doğumları izleyerek ortaya çıkan uterus enfeksiyonları bir sonraki gebeliği geciktirerek doğum aralığının uzamasına yol açar. İneklerde güç doğumlar genellikle anormal doğum pozisyonları ve buzağının vücut ağırlığına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. İlk doğumunu yapan düvelerde güç doğum rastlantısı daha yüksektir. Güç doğumları en aza indirmek için bakım ve besleme şartları düzeltilmeli, gebe inek ve düvelerin aşırı kilolu veya zayıf olmaları önlenmelidir. Medikal tedavide oksitosin, prostaglandin F 2 alfa gibi uterusun kontraksiyonlarını arttıracak hormonlar ve kalsiyum preparatları kullanılmaktadır. Ancak bunların uygulanmasından önce yapılacak muayeneler ile kemik doğum kanalı ölçüleri ve yumuşak doğum kanalının yeterli olarak açılıp açılmadığı, uterusta vaziyet değişikliği olup olmadığı, yavru/yavruların yaşayıp yaşamadıkları mutlaka belirlenmelidir. Köpeklerde medikal tedavi amacıyla oksitosin, kalsiyum glukonat ve glikoz kullanılmaktadır. Kedilerde medikal tedavi başarısı köpeklere göre daha düşüktür. İneklerde doğuma yardım girişimlerinde kullanılacak aletler, paslanmaz çelikten yapılmış olmalı; düzenli aralıklarla sterilize edilmelidir. Doğuma yardım amacıyla kullanılabilecek aletler şunlardır: • • • • • •

Doğum ipleri, zincirleri ve zincir tutucuları (Çekme işlemlerinde yavrunun bacaklarına uygulanırlar.) Doğum çengelleri (Sivri veya küt uçlu, tekli veya ikili çengeller olup yavrunun gözüne uygulanırlar.) Doğum krikosu (Yavruya uygulanacak çekme işleminin kademeli ve eşit bir şekilde dağılımını sağlar.) Fötotomi seti (Ölü fötusun kesilerek doğum kanalından çıkabilecek büyüklüğe getirilmesinde kullanılır.) İtme ve döndürme ekipmanı (Fötusun pelvik boşluktan karın boşluğuna itilmesiyle maniplasyonlara yer açılması ve döndürülmesi için kullanılır.) Operasyon seti (Zorla çekip çıkarmanın başarısız veya olanaksız olduğu, yavrunun canlı olduğu olgularda kullanılır.)

İneklerde doğuma yardım amacıyla yapılan girişim veya operasyonlar dört ana grupta toplanır: • • • •

Yer değiştirme Zorla çekip çıkarma Fötotomi Operasyon sezaryen

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

204 10

Doğum ve Güç Doğumlar Yer değiştirme; yavrunun doğum kanalından çıkabileceği geliş, vaziyet ve duruşa getirilmesi amacıyla uygulanan işlemleri içermektedir. Bu kapsamda uygulanan işlemler şöyle sıralanabilir: •

• • •

Zorla çekip çıkarma, dışarıdan güç uygulanarak yavrunun doğum kanalından çıkartılması işlemidir. Fötal pelvisin en geniş çapı anne pelvisinin en geniş çapına gelecek şekilde uygulanmalıdır. Uterus tembelliği ve yavrunun doğum kanalına girmediği durumlarda bu işleme başvurulur. Yanlış uygulandığı taktirde uterus ve yumuşak doğum yolunda travma ve yırtılmalara neden olabileceği, felçlere yol açabileceği unutulmamalıdır. Fötotomi, yavrunun doğum kanalından çıkarılabilecek kadar küçük parçalara ayrılıp vajinal yoldan dışarı alınması işlemidir. Olguların çoğunda bu işlem uterus içerisinde yapılır. Güç doğumun durumuna göre tam ya da kısmi olarak uygulanır. Fötusun ölü olduğundan emin olunan olgularda yapılmalıdır. Operasyon sezaryen; önce karın duvarına, ardından uterusa yapılan ensizyonlarla fötusa ulaşılarak dışarıya alınmasıdır. Vajinal yolla doğumun çok riskli olduğu veya hiçbir şekilde mümkün olmadığı olgularda tercih edilmelidir. Operasyonun başarısı için başlıca koşul annenin genel durumunun iyi olmasıdır. Doğumun ikinci döneminin başlangıcı üzerinden 24 saatten fazla geçmiş olgularda riskli olur. İlerlemiş ve yavrunun ölü olduğu olgularda prognoz zayıfladığı için annenin kesimi önerilmelidir.

Bireysel Etkinlik

İneklerde güç doğumlara yardım girişimleri dört ana grupta toplanmaktadır.

İtme: Yavrunun doğum kanalından uterus içerisine ve karın boşluğuna doğru itilmesidir. Doğum kanalında yeterince boşluk sağlamak amacıyla yapılır. Hayvanın ayakta olması tercih edilir, şayet yatıyorsa arka kısmı yükseltilir. İtme işlemi veteriner hekimin kolları veya itme çatalları vasıtasıyla uygulanır. Döndürme: Yavrunun uzun ekseni boyunca döndürülmesi işlemidir. Bu işlem için çatallar kullanılır. Çevirme: Kanala enine gelmiş yavrunun uzunlamasına geliş durumuna çevrilmesidir. Uzatma: Bir veya daha fazla ekstremitenin düzeltilmesi işlemidir. Baş ve boynun düzeltilmesi de bu işlemle yapılır. Fötusun abdominal boşluğa itilmesiyle yeterli alan sağlanır.

• İneklerde güç doğum olgularında yavru canlı ise

operasyon sezaryen mi fötotomi mi tercih edilmelidir?

Koyun ve keçilerde yavruda herhangi bir duruş bozukluğu varsa bu durum düzeltilmeye çalışılarak yavru dışarı alınmalıdır. Bu işlemlerde başarısız olunduğu, yumuşak doğum kanalının yeterince açılmadığı veya hiç açılmamış olduğu olgularda operasyon sezaryene başvurulmalıdır. Ölü yavrular ilk olarak vajinal Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

205 11

Doğum ve Güç Doğumlar yolla çıkarılmaya çalışılır. Eğer bu mümkün değilse fötotomi veya sezaryen operasyonu tercih edilebilir. Serviksin tam kapalı olduğu durumlarda kontraksiyonlar gözlenmekle birlikte doğumun ikinci aşamasına geçilemez ve bir süre sonra buna bağlı uterus tembelliği şekillenir. Serviksin kısmen açıldığı durumlarda ise vulva dudakları arasında az miktarda yavru zarları gözlenebilir. Primer uterus tembelliği doğumun gerçekleşmemesi ve doğum süresinin uzamasından dolayı kontraksiyonların kısmen veya tamamen ortadan kalkmasıyla karakterizedir. Genel olarak süt humması, hormonal dengesizlikler, gebelik toksemisi ve miyometriyumun kontraksiyon sinyallerine olumlu cevap veremediği durumlar primer uterus tembelliğine predispozisyon oluşturmaktadır. Hem koyun hem de keçilerde süt humması ile birlikte seyreden uterus tembelliği nadir görülür. Bu tip durumlarda kalsiyum ve oksitosin uygulamaları yararlı olabilir ve yavru hafif bir çekmeyle dışarıya çıkarılabilir.

Uterus tembelliği primer ve sekunder olarak ikiye ayrılmakta olup primer tembellik daha sık görülmekte ve doğumun ikinci aşamasını etkilemektedir.

Sekunder uterus tembelliği genellikle doğumun uzun sürmesi sonucu miyometriyal yorgunluktan dolayı kontraksiyonların kaybolmasıdır. Doğumu engelleyen primer neden ortadan kaldırıldıktan sonra doğum ya kendiliğinden şekillenir ya da müdahale edilmesi gereklidir. Fötüsün geliş ve duruş bozuklukları veya iki yavrunun kanala aynı anda girmesi sekunder uterus tembelliğine yol açabilir. Genellikle yavrunun pozisyonu düzeltildikten sonra doğum gerçekleştirilebilir. Keçilerde koyunlara göre daha sık rastlanan uterusun uzunluğuna ekseni etrafında burulması (torsiyo uteri) olgularında yavrunun geçeceği genital kanal kısmen veya tamamen kapanabilmekte ve bu durum güç doğuma neden olmaktadır. Tedavide uterusun burulma derecesi önemli olmakla birlikte çevirme işlemi uygulanabilir. Sonuç alınamadığı durumlarda sezaryen operasyonu yapılmalıdır. Kısraklarda geliş, vaziyet ve duruş bozukluklarında yavrunun dışarıya alınabilmesi için doğum zinciri ve tutucuları, doğum ipleri, doğum çengelleri, doğum krikosu, itme ve döndürme çatalları kullanılabilir. Şayet yavru ölüyse fötotom ile uterus içerisinde parçalanarak vajina ve vulva yoluyla dışarıya alınabilir. Üzerinden uzun zaman geçmiş güç doğum olgularında doğum kanalının zarar görmemesi ve yavrunun daha kolay dışarıya alınabilmesi için mutlaka kayganlaştırıcı kullanılmalıdır. Zorla çekip çıkarmanın mümkün olmadığı ya da yavrunun canlı olduğu olgularda operasyon sezaryene başvurulmalıdır. Köpeklerde doğum kanalında bir fötusun olduğu belirlenirse ve doğumun başlangıcının üzerinden çok fazla zaman geçmemişse vajinal yoldan müdahale edilerek parmaklar, el ve forsepslerle pozisyonu düzeltilerek yavru dışarı alınabilir. Köpeklerdeki güç doğum olgularının % 60-80’inde sezaryen operasyonu uygulanmaktadır. Kedilerde de yaklaşık bu oranda operatif girişime başvurulmaktadır. Hayvan sahiplerinin isteği doğrultusunda köpek ve kedilerde operatif müdahale sırasında kısırlaştırma da yapılabilmektedir. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

206 12

Doğum ve Güç Doğumlar

Tablo 11.1. Evcil Hayvanlarda Doğumun Dönemleri ve Gelişen Olaylar

Doğumun Dönemi

Mekanik Güç

Başlangıç ve Bitimi

Uterus kontraksiyonlarının Düzenli uterus başlamasından, kontraksiyonları serviksin tamamen genişlemesine kadar

I.Dönem (Serviksin açılması)

Serviksin açılmasının tamamlanması ile başlar, fötusun/fötusların kurtulması ile son bulur

II.Dönem (Fötusun/ fötusların çıkarılması)

Güçlü uterus ve abdominal kontraksiyonlar

III.Dönem (Yavru zarlarının atılması)

Fötusun/fötusların kurtulmasını Uterus takiben başlar, kontraksiyonları yavru zarlarının (Şiddeti azalır) atılması ile son bulur

Gelişen Olaylar Annede huzursuzluk, nabız ve solunumda artış, fötusun pozisyon ve duruşunda değişme Annenin çoğunlukla yatarak çaba göstermesi, birinci yavru kesesinin yırtılması, yavru sularının vulvadan akması, ikinci yavru kesesinin vulvadan görünmesi ve sonra yırtılması, fötusun/fötusların kurtarılması Ikınmanın etkisiyle yavru zarlarının atılması

Tablo 11.2. Evcil Hayvanlarda Doğum Dönemlerinin Süreleri 1. Aşama (Miyometriyal kontraksiyonlarserviksin genişlemesi)

2. Aşama (Fötusun/fötusların çıkışı)

3. Aşama (Yavru zarlarının atılması)

2-6 saat

30-60 dakika

6-12 saat

Koyun

2-6 saat

30-120 dakika

5-8 saat

Kısrak

1-4 saat

12-30 dakika

1 saat

Tür

İnek

Köpek

6-12 saat

6 saat

Kedi

4-42 saat

30-60 dakika

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

Yavru zarları çoğu zaman yeni doğan yavru ile birlikte veya doğumdan 15 dakika sonra atılır Yavru zarları çoğu zaman yeni doğan yavru ile birlikte atılır

207 13

Doğum ve Güç Doğumlar

Özet

• DOĞUM • Hayvan türlerine özgü gebelik süresi sona erdiğinde anne ve yavru/yavruların yaşamlarını tehlikeye sokmadan ve dışarıdan yardıma gerek olmadan şekillenen doğumlara normal doğum denir. Gerçekleşmesi için yardıma gerek duyulan doğumlar ise güç doğum olarak adlandırılır. • DOĞUMUN HORMONAL VE FİZYOLOJİK MEKANİZMASI • Fötusun kanında artan glukokortikod, plasentadan salgılanan östrojen miktarını arttırır. Östrojenin yükselmesi ile birlikte uterustan salgılanan prostaglandin F2alfa düzeyini artar, bu da gebeliğin devamını sağlayan progesteron düzeyinin düşüşüne yol açar. Progesteronun bu düşüşü uterusu oksitosine duyarlı hâle getirir, bununla birlikte uterus kontraksiyonları başlar. Yavrunun kanaldan geçişi sırasında hipofizden kana verilen oksitosin, uterus kontraksiyonlarının devamlılığını sağlar. • DOĞUMUN DÖNEMLERİ • Evcil hayvanlarda doğum üç dönemde gerçekleşmektedir. İlk dönem serviksin tam olarak açıldığı süreçtir. İkinci dönem fötus veya fötusların çıkarıldığı dönem olup üçüncü dönem yavru zarlarının atılmasını içerir. • İneklerde Doğumun Dönemleri • İneklerde doğumun birinci dönemi 6-16 saat sürer. İkinci dönem 0,5-4 saat sürer, yavrunun dış ortama çıkarıldığı dönemdir. Üçüncü dönem ise yavru zarlarının atıldığı dönem olup, 6-12 saat sürer. • Koyun ve Keçilerde Doğumun Dönemleri • Doğumun birinci dönemi koyunlarda 6-12, keçilerde 2-12 saat sürer. İkinci dönem 0,5-2 saat içerisinde tamamlanır. Üçüncü dönem ise keçilerde 1 saat, koyunlarda 3-4 saat sürer. • Kısraklarda Doğumun Dönemleri • Birinci dönem 0,5-4 saat arasında gerçekleşir. İkinci dönem 20-30 dakikada tamamlanırken, üçüncü dönem ise 0,5-3 saat sürer. • Köpeklerde Doğumun Dönemleri • Birinci dönem 6-12, ikinci dönem 3-12 saat sürmekte olup, üçüncü dönemin süresi 5-15 dakikadır. • Kedilerde Doğumun Dönemleri • Kedilerde doğumun birinci dönemi 2-12 saat sürer. İkinci dönem 6 saat, üçüncü dönem 2 saat içerisinde tamamlanır. • GÜÇ DOĞUMLAR • Güç doğumlar, hayvanlarda doğumun türlere özgü zamanda şekillenemediği, yardıma gerek duyulan, anne ve yavru/yavruların yaşamının tehlikeye girebildiği olgulardır. • Bu yardımlar, küçük bir yardımdan veteriner hekimin cerrahi müdahalesine kadar değişiklik gösterebilmektedir. • İneklerde Güç Doğumlar • Maternal güç doğumlar • Kemik doğum kanalının doğuma izin verecek ölçülerde olmaması, yumuşak doğum kanalının açılmaması veya yeteri kadar genişleyememesi, uterusun konum bozuklukları, doğumda gerekli olan itici güçlerin normal olmaması durumunda ortaya çıkarlar. •Fötal güç doğumlar •Yavrunun büyüklüğü, doğum kanalına gelişi, duruşu ve vaziyeti ile baş ve bacaklarının durumu ile ilişkili güç doğum olgularıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

208 14

Özet(devamı)

Doğum ve Güç Doğumlar

• Koyun ve Keçilerde Güç Doğumlar • Koyunlarda güç doğumların başlıca sebepleri; fötal geliş bozuklukları, doğum kanalı darlıkları, yavru büyüklüğü ile annenin pelvisi arasındaki uyumsuzluk, iri yavrular ve fötal anomaliler iken keçilerde ise fötal geliş bozuklukları, yavru büyüklüğü ile annenin pelvisi arasındaki uyumsuzluk, doğum kanalı tıkanmaları, uterus tembelliği ve burulmaları olarak sıralanabilir. • Kısraklarda Güç Doğumlar • Kısraklarda güç doğumlar büyük oranda fötal nedenlerle şekillenir. Tayın bacaklarının duruş bozukluğu primer güç doğum nedenidir. • Köpeklerde Güç Doğumlar • Uterus tembelliği köpeklerde güç doğumların en büyük nedenidir. • Kedilerde Güç Doğumlar • Kedilerde uterus tembelliği en sık gözlenen güç doğum nedenidir. • GÜÇ DOĞUMLARA MÜDAHALE YÖNTEMLERİ • Güç doğum olgularının tümü acil girişim gerektirmektedir. Anamnez, annenin genel muayenesi, doğum kanalı ve fötusun muayenesi sonucunda uygulanacak girişime karar verilir. • Medikal tedavide farmakolojik ilaçlar uygulanarak özellikle yumuşak doğum kanalının genişlemesi sağlanmaya çalışılırken yavru/yavruların geliş, vaziyet ve duruş bozuklukları giderilerek doğumun gerçekleşmesi sağlanmaya çalışılır. Yumuşak doğum kanalının yetersiz açıldığı, açılamadığı olgularla, medikal tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda operatif girişimler yapılarak yavru/yavrular dış ortama çıkarılırlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

209 15

Doğum ve Güç Doğumlar

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Hayvan türlerine özgü gebelik süresi sona erdiğinde, anne ve yavru/yavruların yaşamlarını tehlikeye sokmadan ve dışarıdan yardıma gerek olmadan şekillenen doğumlara ne ad verilir? a) b) c) d) e)

Güç doğum Normal doğum Geç doğum Erken doğum Yavru atma

2. Doğumu başlatan ve fötusun hipofizinden salgılanan hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Glukokortikoid Östrojen ACTH PGF 2 alfa Progesteron

3. İneklerde doğumdan önceki son birkaç saat içerisinde vücut sıcaklığı nasıl bir değişiklik gösterir? a) b) c) d) e)

0.5-1oC artar 1.5-2oC artar Değişmez 1.5-2oC azalır 0.5-10C azalır

4. İneklerde doğumun ikinci döneminin süresi ne kadardır? a) b) c) d) e)

0,5-4 saat 12-18 saat 18-24 saat 12-36 saat 36-48 saat

5. Doğumların sabah 06:30 ile öğleden sonra 14:30 saatleri yoğun olarak şekillendiği hayvan türü aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

İnek Kedi Köpek Kısrak Koyun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

210 16

Doğum ve Güç Doğumlar 6. Aşağıdaki hayvan türlerinden hangisinde doğumun ikinci döneminde vajinadan koyu renkli yeşil akıntı gelir? a) b) c) d) e)

Kısrak Kedi Koyun Köpek İnek

7. Güç doğum oranının en yüksek olduğu hayvan türü aşağıdakilerden hangisidir? a) b) c) d) e)

Keçi Kedi İnek Kısrak Köpek

8. Aşağıdakilerden hangisi ineklerde güç doğum nedenlerinden değildir? a) b) c) d) e)

Prolapsus vajina Vulva ve vajinanın yeterince gelişmemesi Serviks spazmı Prolapsus uteri Vulva ve vajinadaki skatriks dokusu

9. Kısraklarda normal doğumların yüzde kaçında uzunluğuna arkadan geliş görülür? a) b) c) d) e)

%1 %2 %3 %4 %5

10. Evcil hayvanlarda güç doğumlara medikal yolla müdahalede aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz? a) b) c) d) e)

Oksitosin Progesteron Prostaglandin F 2 alfa Kalsiyum Östrojen

Cevap Anahtarı 1.b, 2.c, 3.e, 4.a, 5.e, 6.d, 7.c, 8.d, 9.a, 10.b

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

211 17

Doğum ve Güç Doğumlar

YARARLANILAN KAYNAKLAR Kustritz, M.V.R. (2010). Clinical canine and feline reproduction. USA: WileyBlackwell. Mathis, C.P., Ross, T. (2000). Sheep production and management, cooperative extension service college of agriculture and home economics. New Mexıco State Unıversıty Press. Noakes, D.E., Parkinson, T.J., England, G.C.W., & Arthur, G.H. (2001). The puerperıum and the care of the newborn. In Arthur's Veterinary Reproduction and Obstetrics. 198-201, Oxford: WB Saunders. Pond, W.G., Bell, A.W. (2005) Encyclopedia of animal science. New York: Marcel Dekker. Senger, P.L. (2005). Pathways to pregnancy and parturition. Second Revised Edition. United States of America: Current Conceptions. Simpson, G.M., England, G.C.W., Harvey, M. (1998) Manual of small animal reproduction and neonatology. UK: British Small Animal Veterinary Association. Youngquist, R.S., Threlfaell, W.R. (1997) Current therapy in large animal theriogenology. United States of America: WB Saunders

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

212 18

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

DOĞUM SÜRECİNDE ANNE VE YAVRU BAKIMI

• Doğum Öncesi Annenin Bakım ve Beslemesi • Doğum Sonrasında Annenin Bakım ve Beslemesi • Doğum Sonrası Yavruların Bakım ve Beslemesi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; •Doğum öncesinde annenin nasıl besleneceği hakkında bilgi sahibi olabilecek, •Doğum öncesinde annenin nasıl bir ortamda barındırılması gerektiğini öğrenebilecek, •Doğum sonrasında annenin beslenme ve bakım şartlarının nasıl olması gerektiğini bilebilecek, •Doğum sonrası yavruların nasıl besleneceği ve bulundurulacakları ortamın şartları hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Prof. Dr. Armağan ÇOLAK

ÜNİTE

12

ANNE VE YAVRU BAKIMI

EVCİL HAYVANLARDA DOĞUM SÜRECİNDE

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

Evcil Hayvanlarda Doğum Öncesi Annenin Bakım ve Beslemesi

Evcil Hayvanlarda Doğum Sonrasında Annenin Bakım ve Beslemesi

Evcil Hayvanlarda Doğum Sonrasında Yavruların Bakım ve Beslemesi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

214 2

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

GİRİŞ Gebeliğin başlangıcından doğumun şekillenip yavru/yavruların doğmasına ve hatta sonrasına kadar anne ve yavruların özel bakım ve beslenmeye ihtiyaçları vardır. Bu durum, bir taraftan yavrunun sağlıklı doğup büyümesini sağlayacak; diğer taraftan ise anneden ileriki yıllarda da arzu edilen düzeyde verim alınmasına yardımcı olacaktır. Gebeliğin sonlandığı ve yavru/yavrular için yeni bir hayatın başladığı dönem olan doğum hem anne hem de yavru için çok önemli bir süreçtir. Uzunca bir gebelik sürecinin beklenip izlenmesini takiben başlayan doğum ve bunu izleyen sürecin en az zararla, hatta zararsız atlatılması arzu edilir. Özellikle doğum sırasında yaşanan sorunlar, anne ve yavru kayıplarına ya da sağlık sorunlarının şekillenmesine ve uzunca bir iyileşme süreci hatta yaşam konforu düşük anne ve yavrulara neden olmaktadır.

Bu bölümde evcil hayvanlarda anne ve yavrular için doğum sürecinde yapılması gerekenler hakkında bilgiler verilecektir.

DOĞUM ÖNCESİ ANNENİN BAKIM VE BESLEMESİ Doğuma yaklaşık bir haftalık süre kaldığında çiftlik hayvanları serbestçe hareket edebilecekleri, bol altlıklı doğum bölmelerine alınmalıdır. Altlıklar temiz ve kuru tutulmalı, ahırlar havadar ve uygun sıcaklıkta olmalıdır. Gebeliğin son döneminde olan çiftlik hayvanlarının tren ve kamyonla sıkışık şekilde uzun mesafelere yolculuk yaptırılmasından kaçınılmalıdır. Yine bu hayvanlara sert ve kaba uygulamalar yapılmamalı, acil değilse operasyonları doğum sonrasına ertelenmelidir. Zira hayvan şiddetli düzeyde strese uğrayacak olursa yavru atma şekillenebilir.

Örnek

Perinatal dönem, iyi idare edilmediği taktirde anne ve yavrunun yaşamı tehlikeye girer.

Perinatal dönem olarak adlandırılan bu sürecin hayvan sahibi ve bakıcılar tarafından iyi bir şekilde idare edilmesi, gerekli bakım ve besleme koşullarının oluşturulması, sağlıklı doğum için gerekli tedbirlerin alınması, yeni doğan yavru/yavruların yaşam fonksiyonlarının kontrolü ve beslenmesi gereklidir. Annede de bu süreçte birtakım sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle doğum öncesinden başlanarak ilk sancılar, devamında doğum sürecinin dikkatlice takibi ve gerekirse yavru/yavruların doğumuna veteriner hekimlerce müdahale edilmesi, daha sonra hem anne ve hem de yavru/yavruların yaşamsal fonksiyonlarının izlenerek gerekli önlemlerin alınması; bu dönemin sorunsuz ya da en az sorunla atlatılmasına yardımcı olacaktır.

•Gebeliğin son döneminde olan bir ineğe rumenotomi operasyonu yapılacaksa, strese bağlı olarak yavru atma şekillenebileceği göz önüne alınarak gerekli önlemler alınmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

215 3

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı İnek ve düvelerin gebeliğin son dönemlerinde gezinti alanlarına çıkartılmaları, doğumda daha az sorunla karşılaşılmasına yardımcı olmaktadır. Anneler sıcak, soğuk ve rüzgârdan korunmalıdırlar. Gebe inekler doğumdan 5-7 gün önce temiz, bol altlıklı, aydınlık, havalandırması iyi olan 15-20 m2 alana sahip doğum localarına alınmalıdırlar. Buzağılamadan önceki 24 saatte pelvik ligamentlerde gevşeme şekillenir, meme başları gergindir. İnek ve düvelerde huzursuzluk görülür ve sakin yer ararlar. Çiftlik hayvanlarına bu süreçte bozuk ve küflü yem yedirilmemesine dikkat edilmelidir.

Bir inek, doğumu izleyen ilk 3 haftada maternal rezervlerinin %60’ını kaybeder. VKS kaybı negatif enerji dengesinin durumunu yansıtır. Hayvanın reprodüktif performansı canlı ağırlığında meydana gelen değişimden ziyade, vücut kondisyon skorunda meydana gelen değişimle daha sıkı ilişkilidir. Doğum yapacak inekte, ilk sancıların başlamasından sonra 8 saat veya birinci su kesesinin (allantois) görülmesinden sonra 2 saat geçtiği hâlde doğum gerçekleşmiyorsa, anne 6 saate yakın huzursuz ama herhangi bir sancı ya da ıkınma yoksa, anne 2 saattir ıkınıyor ama yavru görülmüyorsa, yavru görülüyor ama bir ilerleme yoksa doğuma müdahale edilmelidir. İnek ve düvelerde doğuma müdahale için beklenilmesi gereken süreler Tablo 12.1’de özetlenmiştir.

Örnek

Doğumu yaklaşan anneler için özel doğum bölmeleri hazırlanmalıdır.

Vücut kondisyon skoru (VKS); ineklerde kuruya çıkarılırken geçiş döneminde ve erken laktasyon evresinde takip edilmesi gereken en önemli parametrelerden birisi olup takibine prepartum dönemden itibaren başlanmalıdır. Zayıf vücut kondisyonuna sahip inekler yeterli vücut rezervlerine sahip olmadıklarından prepartum dönemde kuru madde tüketimlerini artırmaktan başka yolları yoktur. Ancak bu hayvanlar postpartum dönemde istenilen laktasyon ve reprodüktif verime ulaşamazlar.

•Küflü yem yedirilen ileri gebe ruminantlarda, yavru atmaların şekillenebileceği unutulmamalıdır.

Koyun ve keçilerin doğum için sürüden ayrılıp temiz bir yere konulmaları, vulva çevresindeki yün ve kılların kesilmesi gereklidir. Kısraklar beklenen doğum tarihinden yaklaşık 4-6 hafta önce kuru, temiz, hava akımına karşı korunaklı bir yere alınmalı; nalları sökülmelidir. Doğum padokları 18-20 m2 alana sahip, temiz, havalandırmalı olmalıdır. Geceleri rahatsız edilmeden izlenmelidirler. Doğumdan önce meme başları temizlenmeli, vulva dudakları dikilerek daraltılmışsa doğum sırasında yırtılmalarını önlemek amacıyla kesilerek açılmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

216 4

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı Doğumdan birkaç gün önce memeler sütle dolar, meme başlarında inci benzeri yapılar görülür. Yaşlı kısraklarda meme loblarında biriken süt meme başlarından sızabilir. Fazla miktarda kolostrum kaybı olan kısraklarda; kolostrum steril bir şekilde toplanarak doğumdan sonra kullanılmak üzere derin dondurucuda depolanmalıdır.

Köpeklerde ileri gebelikte anne dış parazitler yönünden kontrol edilmeli, eğer bunlara rastlanırsa uzaklaştırılmalıdır. Günlük beslenmeleri sık aralıklarla, az miktarlarda olmalıdır. Gebe köpeklerdeki enerji gereksinimi gebelik öncesi döneme göre % 20 oranında artmaktadır. Bunun yanında, doğumu takiben yavrular için gerekli olan protein de göz önüne alınarak anne köpeklerin diyetleri buna göre ayarlanmalıdır. Uzun tüylü köpek ırklarında yavruların doğum sonrası annelerini rahat emebilmeleri için meme çevresindeki tüyler ile doğumda daha rahat olması adına perineum ve arka bacak tüyleri kesilmelidir. Doğum yapacak köpek için özel bir doğum yeri veya kutusu yapılabilir. Bu bölme hava cereyanlarından korunmalı, sakin ve gürültüsüz bir yerde olmalı, annenin ekstremitelerini uzatıp yatabileceği, doğacak yavruların rahatlıkla hareket edebilecekleri genişlikte olmalıdır. Doğum kutularının kenar yüksekliği, annenin rahatça girip çıkabileceği fakat yavruların biraz büyüyünce dışarı çıkamayacakları yükseklikte olmalıdır. Bu kutu veya doğum bölmesine kolaylıkla değiştirilebilir, kâğıt şerit, gazete gibi altlıklar serilmelidir. Olası doğum tarihinden bir hafta öncesinden başlanarak; günde en az 3 kere rektal vücut sıcaklığı ölçülmelidir. Köpeklerde normal değeri 38 0C olan vücut sıcaklığının 37.50C’nin altına düşmesi, doğumun iki saat içerisinde başlayacağının göstergesidir.

Örnek

Kısraklar ayakta doğum yapabileceği gibi, hafif sırtüstü yan pozisyonda da yatabilirler.

Bazı kısraklar ayakta doğum yapabilirlerken bazı kısraklar ise tayın kolay çıkışı için hafif sırt üstü yan pozisyonda yatabilirler. Fötusun pozisyonunu düzeltmek ve ağrılarını azaltmak için yerde yuvarlanabilirler. Gerekli durumlarda tayın ön ayaklarından tutularak hafifçe çekilebilir.

•İleri gebe köpeklerde günde üç kez ölçülen vücut sıcaklığı 37.30C ise bu doğumun çok yakın olduğunun işaretidir, rahatsız edilmeden yakından takip edilmelidir.

Köpek ve kedilerde gebelik süresinin normalden uzun sürdüğü durumlarda hayvanın gebe kalmamış olabileceği, çiftleşme tarihinin hatalı olduğu, gebelik süresinin yanlış hesaplanmış olabileceği akla getirilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

217 5

Bireysel Etkinlik

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

• Doğumu yaklaşan köpeklerde doğum bölmesi veya kutusunun zeminine neler serilebilir?

DOĞUM SONRASINDA ANNENİN BAKIM VE BESLENMESİ Doğum kendiliğinden veya yardımla gerçekleşmiş olsa da yumuşak doğum kanalında yaralanma, yırtılma veya yer değiştirme olup olmadığı kontrol edilmeli; gerekli tedaviler zaman geçirilmeden yapılmalıdır.

İneklerde yavru zarları doğumdan sonraki 2-12 saatte atılır. Ancak doğum sonrası 24 saat geçtiği hâlde yavru zarlarının atılmamış olması olgunun patolojik olduğunu gösterir ve mutlaka müdahale edilmelidir.

Örnek

İneklerde doğum sonrası yumuşak doğum yolu, mutlaka muayene edilmelidir.

Büyükbaş hayvanların doğum sonrası vücutları terli olabilmektedir. Bu durumda gerekli önlemler alınarak havlu, bez, çuval veya kuru ot yardımıyla bu hayvanların vücutları kurulanmalı, hava cereyanından korunmalıdırlar. Yine bu hayvanlar doğumu izleyen 8-10 gün boyunca soğuk ve sıcaktan korunmalı, 2-3 gün ılık su verilmelidir. Sindirilmesi kolay, besin değeri yüksek yemlerle beslenmelidirler.

•İneklerde doğum bölmesi veya ahırda doğumdan sonra kullanılmak üzere havlu, bez bulundurulması ve ahırda hava cereyanının önlenmesi gereklidir.

Yavru zarlarının atılamaması olgusu ile karşılaşılma yüzdesi, normal doğum yapan ineklerde % 8 iken yaşlı ineklerde bu oran daha da artmakta; güç doğum yapanlarda % 25-55’e kadar yükselmektedir. Yavru zarlarının atılamamasına yol açan nedenler; doğum öncesi negatif enerji dengesi, yavru atma, çoklu doğum, doğum öncesi hormonal dengesizlik, doğumun hormonlarla başlatılması, ölü doğum, güç doğum, operasyon sezaryen, fötotomi, gebelik süresinin kısa veya uzun olması, A veya E vitamini ile iyot ve selenyum yetersizliği, stres, süt humması olarak sıralanabilir. Doğumdan sonraki ilk 24 saatte yavru zarlarının atılmasını kolaylaştırmak için oksitosin ve prostaglandin F2alfa kuıllanılabilir. Bu olgunun sonucunda uterusta yangı şekillenebileceği ve buna bağlı olarak doğum ile yeniden gebe kalma aralığının uzayabileceği unutulmamalı, gereken önlemler alınarak tedavi uygulanmalıdır. Hayvanların vitamin ihtiyacı iyi kaliteli yeşil ot veya silajla karşılanmalıdır. Laktasyona başlayan hayvanlara uygun rasyonlar hazırlanmalıdır. İneklerin büyük çoğunluğu doğumdan sonra yavru zarlarını yeme eğilimindedirler. Bu nedenle doğumdan sonra anne gözlem altında tutularak atılan

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

218 6

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı yavru zarları annenin yanından uzaklaştırılmalı, hatta mümkünse toprağa gömülmelidir. Yavru zarlarının yenilmesi ruminantlarda ciddi bir sorun yaratmamakla birlikte, yememeleri önerilmektedir. Buzağılamadan sonraki 30 dakika içerisinde annenin yavrusu ile ilgilenmesi gereklidir. En kısa sürede de yeme ve suya ilgi göstemelidir.

İneklerde doğumu takiben 30 dakika içinde anne yavrusu ile ilgilenmelidir.

Doğumla birlikte laktasyonun da başlaması nedeniyle annenin özellikle beslenme ihtiyaçları artmaktadır. Bunun için gereken önlemler alınmalı, üreme periyodunun yeniden düzenli başlaması için negatif enerji dengesine girmemesi sağlanmalıdır. Negatif enerji dengesinden korunmak için erken laktasyon döneminde ineklerin kuru madde tüketimini artırmak gerekir. İneklerde laktasyonun pik yaptığı dönemde kuru madde tüketimini maksimize etmek ve kilo kaybını en az düzeyde tutmak hayati öneme sahiptir. Erken laktasyon döneminde artan enerji ihtiyacının rasyonla karşılanamaması durumunda yüksek verimli süt ineklerinde negatif enerji dengesi ortaya çıkmaktadır. Metabolizma, bozulan enerji dengesini vücut yağlarını mobilize ederek düzeltmeye çalışır. Negatif enerji dengesine bağlı olarak VKS 0,5-1 puan düşmektedir.

Örnek

Doğum zamanında yüksek VKS’ye sahip ineklerde ketozis riski yüksek olup uterusun involüsyon süreci gecikebilir ve ilk tohumlamada gebe kalma oranı düşer. Düşük VKS’li ineklerde de ovaryum fonksiyonları gecikmekte ve doğum ile yeniden gebe kalma aralığı uzamaktadır.

• Doğum zamanında VKS'si 3 ve üzeri olan ineklerde doğum ile yeniden gebe kalma aralığı uzamaktadır.

Kısraklarda doğum sırasında göbek kordonu kopmamışsa hemen müdahale edilmemelidir. Kısrağın ayağa kalkışı ile göbek kordonu kendiliğinden kopacaktır. Doğumun gerçekleşmesinin üzerinden 6 saat geçtiği hâlde yavru zarları atılmamışsa müdahale edilmelidir. Yavru zarlarının tam olarak atılıp atılmadığı kontrol edilmelidir, zira küçük bir parçanın kalışı bile kısrağın ölümüne neden olabilir. Kısraklarda doğum sonrası yavru zarları atılamamışsa acilen müdahale edilmelidir.

Kısraklarda yavru zarlarının atılamaması acil bir durum olup mümkün olan en kısa sürede tedavi edilmelidir. Oksitosin uygulaması en yaygın tedavi seçeneğidir. Koyun ve keçilerde doğumu takiben yavrular annesiyle birlikte sessiz ve temiz bir yere alınmalıdır. Şayet anne agresif ise yavrular korunmalıdırlar. Doğuma müdahale edilmişse anneye gerekli ilaç tedavisi yapılmalıdır. Yavru zarları atıldıktan sonraki en kısa sürede doğum bölmesinden uzaklaştırılmalıdır. Koyunlarda yavru zarlarının atılması doğumdan sonraki 6 saat içerisinde olurken keçilerde bu süre 12 saat kadar sürmektedir. Toksemi ve anormal vajinal akıntı yoksa müdahale için 12-18 saat beklenebilir. Tedavide oksitosin ve prostaglandin F2alfa kullanılabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

219 7

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı Köpeklerde doğum süreci genellikle yardım gerektirmez. Ancak ara sıra doğumun fizyolojik olarak devam edip etmediği kontrol edilmeli, gerekirse zaman geçirmeden müdahale edilmelidir. Anne doğumu izleyen birkaç gün yemek, defekasyon ve işeme ihtiyaçları dışında yavrularının yanında olmak ister. İki hafta sonra yavrularını 2-3 saat bırakabilirler. Doğum ve emzirme sırasında sahibine karşı bile hırçın olabileceği unutulmamalıdır. Köpeklerde yavru zarları her yavrunun doğumunu izleyen 15 dakika içerisinde atılır. Doğumun tamamlanmasının üzerinden 12 saat geçtiğinde yeşil siyah vajinal akıntı devam ediyorsa son yavrunun veya yavru zarının yumuşak doğum yolunda kalmış olduğundan şüphelenilmelidir. Vajinal muayenede yavru zarları görülürse bu mekanik olarak uzaklaştırılmalı ve oksitosin enjeksiyonu yapılmalıdır.

Bireysel Etkinlik

Kedilerde de doğumdan sonra yavru zarları her yavru ile birlikte dışarı atılmaktadır. Son yavrunun doğumundan sonra 12 saat geçtiği halde siyah renkli, kötü kokulu vajinal akıntı görülürse bu durum yavru zarının atılamadığına işaret eder. Köpeklerde olduğu gibi vajinada görülen yavru zarı mekanik olarak uzaklaştırılmalı ve oksitosin enjeksiyonu yapılmalıdır.

• Evcil hayvanlarda normal doğum ile güç doğum olgularını birbirinden ayırmayı öğrenininiz.

DOĞUM SONRASINDA YAVRULARIN BAKIM VE BESLEMESİ Yavru doğduğunda ilk dikkat edilmesi gereken şey solunumudur. Çünkü yavruyu anneye bağlayan göbek kordonu kopar kopmaz solunum zorunlu hâle gelir. Plasentanın yapısı bozulduğunda yavru artık anneden oksijen alamaz. Yavru yumuşak doğum yolundan dış ortama çıkar çıkmaz canlı olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yavruların bakımı evcil hayvan türlerine göre değişiklik göstermektedir. Ruminant yavruları doğar doğmaz gözlerini açarken karnivor yavruları gözleri kapalı olarak doğarlar.

Örnek

Kedi ve köpek yavruları gözleri kapalı olarak doğarlar.

Laktasyon dönemi ortalama 6 hafta olup bu süreçte anne optimum düzeyde beslenmelidir. Rasyonda yeterli miktarda kalsiyum, fosfor ve vitaminler bulunmalıdır.

• Evcil hayvanların tümünde doğumu takiben yavrularda dikkat edilmesi gereken ilk nokta solunumun başlamasıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

220 8

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı Ruminant yavruları doğumdan sonra bir süre yattıkları yerde dinlenip ayağa kalkmaya çalışırlar. Biraz yardım edildiği takdirde ayağa kalkıp doğruca annelerinin memelerine yaklaşır ve emmeye çalışırlar. Karnivor yavruları bir süre sürünerek yürürler, gözlerinin açılması 7. günde başlar, iki hafta sonra tüm yavruların gözleri açılır. Doğum yapan köpek ve kediler 24 saat yavrularının yanında sakin ve bitkin bir şekilde yatarlar. Daha sonra yavaş yavaş normal yaşantılarına dönerler. Doğumu takiben buzağılarda birçok metabolik aktivite ve organ fonksiyonu değişmektedir. Birkaç dakika içerisinde solunum başlamalı, mekonyum gibi vücuttaki artık ürünler uzaklaştırılmalı, vücut ısısı ayarlanmalı ve korunmalı, dolaşım düzenlenmeli, buzağı ayağa kalkarak beslenmelidir. Buzağı anne karnında iken göbek kordonu vasıtasıyla beslenir. Doğumda göbek kordonunun kopmasıyla birlikte buzağının besin ve oksijen kaynağı ortadan kalkar. Bu nedenle yeni doğanlarda mortaliteyi (ölüm oranını) azaltmak için çeşitli önlemler alınabilir.

Örnek

Kedi ve köpek yavruları gözleri kapalı olarak doğarlar.

• Yeni doğan buzağılarda doğum normal şekillenmişse solunum hemen başlar ve kısa sürede düzene girer.

İlk solunum hareketi derindir, doğum sonrası dönemin başlangıcını gösterir. Akciğerlere fazla miktarda hava girebilmesi için ilk nefes almanın güçlü ve derin olması gerekir. Yeni doğan buzağının yaşama şansı, normal solunum hareketinin kendiliğinden başlamasına bağlıdır. Çeşitli sebeplerle doğum uzamışsa, göbek kordonunun kopması ve plasentanın ayrılması nedeniyle yavru daha doğum kanalında iken solunum yapmaya başlar. Bu durum buzağının oksijen alımını engeller, kanındaki karbondioksit miktarı artar. Doğumun uzaması yavru için önemli bir risk olup ölümüne dahi neden olabilir. Eğer yavru canlı ise; ağız ve burnundaki mukus temizlenmeli, dil dışarı çekilip çıkartılmalı, başına soğuk su dökülmeli, göğüs kafesi bir havlu veya bez yardımıyla ovalanmalıdır. Yavrunun ağız ve burnundaki mukusun temizlenmesi şekil 12.1’de gösterilmiştir. Üst solunum yollarındaki mukusun temizlenmesi akciğerlerin genişlemesini sağlarken öksürüğü uyararak mukusun dışarı atılmasına yardımcı olur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

221 9

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

Şekil 12.1. Yavrunun Ağız ve Burnundaki Mukusun Temizlenmesi

Çoğu durumda, eğer reanimasyon işleminden sonraki 2-3 dakika içinde spontan solunum başlamazsa, iyi bir nabız ve kalp atışı olsa bile yeni doğanın hayatta kalması pek mümkün değildir. Akciğere oksijen girmeden bir buzağının maksimum hayatta kalma süresi 4-6 dakikadır. Yavrunun akciğerlerine fazla miktarda sıvı kaçmasından şüpheleniliyor ve bunun drene edilmesi isteniyorsa, buzağı arka ayaklarından yüksekçe bir yere asılarak kısa süreli bu pozisyonda tutulabilir ve hafifçe silkelenebilir. Bu işlem 10-20 saniye süreyle 3-5 defa tekrarlanır. Bunun dışında suni teneffüs yapılabilir. Buzağı yan yatırılarak baş ve boynu ileri doğru uzatılır, burun deliklerinin birisinden ağızla akciğerlere hava üflenerek akciğerler şişirilir ve ardından göğüs kafesi üzerine bastırılarak bu hava boşaltılır. Bu işlem birkaç kez tekrar edildikten bir süre sonra buzağıda solunum hareketi başlayabilir. Göğüs kafesi üzerine yapılan masajlarda aşırıya kaçılmamalıdır. Kaburgalar kırılarak akciğerlere ve karaciğere zarar verebilir. Kalp ritminde bir sorun varsa kalbi desteklemek amacıyla epinefrin ve atropin uygulanabilir. Oksijensiz kalmaya (hipoksi) bağlı olarak öncelikle sinir sistemi etkilenir. Yetersizliğin süresi ve şiddeti ile orantılı olarak bir veya daha fazla sistemde çeşitli derecelerde hasar oluşur. Bozukluk doğum sırasında veya doğumdan sonraki 1-2 gün içinde görülür. Ağır hipoksi olgularında buzağılara dakikada 5-10 litre oksijen verilmelidir. Solunum merkezlerini uyarmak amacıyla çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Bu uygulamalar ve ilaçlara rağmen solunum birkaç dakika içerisinde düzene girmezse beyin hasarı başlayacağından yavrunun iyileşme şansı azalır.

Örnek

Buzağıların akciğerlerine yavru sularının kaçtığı olgularda bu sıvılar mutlaka drene edilmelidir.

• Yeni doğan buzağılarda solunumu uyarmak amacıyla suni teneffüs yapılabilir. Bu uygulama sonrası solunum hareketi başlayabilir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

222 10

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı Buzağıların göbek kordonu doğum sırasında çoğunlukla kendiliğinden kopar. Kopmadığı taktirde göbeğe 4-5 cm uzaklıktan antiseptiğe batırılmış bir iple bağlanmalı ve bağlanan noktanın 3-4 cm üzerinden temiz bir makasla kesilmelidir. Göbek kordonu dipten kopmamış ise göbeğe en yakın kısımdan başlayarak kordon aşağıya doğru sıvazlanmalı ve içindeki sıvı boşaltılmalıdır. Buzağıda göbek kordonunun dezenfeksiyonu şekil 12.2’de gösterilmiştir. En kısa sürede iyotlu antiseptik ile dezenfekte edilerek bağlanmalı, çevresine ve üzerine en az üç gün boyunca günde iki kez iyotlu antiseptik dökülmelidir. Buzağı bol altlıklı buzağı bölmelerine alınmalıdır. Temiz bakılmadığı takdirde enfeksiyon etkenleri göbek kordonu vasıtasıyla buzağının vücuduna girerek ölümüne neden olabilmektedir.

Buzağıların göbek kordonu dezenfekte edilerek bağlanmalı ve temiz, bol altlıklı bölmelere alınmalıdırlar.

Dezenfeksiyonun yapılmadığı veya yeterli olmadığı durumlarda göbek kordonu yangısı şekillenebilir. Göbek kordonundan pis kokulu irinli akıntı gelir, kordon sert ve kalınlaşmıştır, buzağının genel durumu bozulmaya başlar. Müdahale edilmezse daha kötü sonuçlara yol açabilir. Tedavide parenteral antibiyotik ve gerektiğinde cerrahi müdahale yapılır.

Şekil 12.2. Göbek Kordonu Dezenfeksiyonu

Buzağılar doğar doğmaz uterus ortamından farklı olan çevre sıcaklığına uyum göstermeye çalışırlar. Kahverengi yağ dokusuna sahip olduklarından bu yağın metabolik enerjisi ile yaşamının ilk birkaç saatinde gerekli olan ısı ve enerjiyi sağlarlar. Titreme de vücut ısısının düzenlenmesine yardımcı olur. Metabolizma hızları fötal hayattan üç kat fazladır. Bu nedenle buzağıların doğumdan sonra en kısa sürede kaliteli ve yeterli miktarda kolostrum almaları vücut ısısının yükselmesi ve korunmasına yardımcı olur. Yavrunun ısı kaybının bir an önce engellenmesi gereklidir. Buzağılar doğduğunda ıslak olduklarından buharlaşma nedeniyle ısı kaybı fazla olur. Vücut ısısının kontrolü ve düzenlenmesi için yavru doğar doğmaz annesinin yavruyu yalamasına izin verilmeli, çevre ve ahır koşulları iyi değilse yavru korunaklı bir yere alınarak bez, havlu, kuru ot ile tüylerin tersi yönde ovularak kurulanmalıdır. Saç kurutma makinesi veya ısıtıcı da kullanılabilir. Kolostrum (ağız sütü) buzağılamadan kısa bir süre önce veya sonrasında meme bezlerinden salgılanan ilk süttür. Gerçek kolostrum sadece ilk gün alınır, sonraki iki üç gün içerisinde alınan süt, geçiş sütüdür.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

223 11

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

Örnek

Kolostrum, buzağının başlıca besin kaynağı olup bağışıklık sistemini uyarır; çevreye adaptasyonunu ve yaşamasını sağlar. İnek plasentası, doğumlarını izleyen ilk aylarda buzağıları hastalıklardan koruyacak immunoglobulinlerin geçişine izin vermez.

Kolostrum (ağız sütü), normal süte göre 2 kat kuru madde, 3 kat mineral, 5 kat protein, buzağının acil ihtiyacı olan vitaminler, enerji, büyüme faktörleri, hormonlar ve hastalıklardan korunmasına yardım eden bağışıklık maddelerine sahiptir. Sütten daha yoğun ve koyu renktedir. Antikor, protein ve diğer besinlerden zengindir. Laktoz içeriği düşük olduğu için ishal oluşumunu azaltır. Sindirim kanalının gelişimini uyarır. Sadece bağışıklık açısından immunoglobulinlerin sağlanması değil, aynı zamanda çok önemli bir besin kaynağı olarak da önemlidir. Doğumdan bir saat sonrasında buzağının bağırsakları büyük antikor moleküllerinin emilim yeteneğini yitirmeye başlar. Dokuzuncu saatte emilim % 50’ye düşerken, 24. saatte ise % 11 oranındadır. Aynı zamanda 24 saat sonrasında yavrunun sindirim enzimleri immunoglobulinleri parçalamaya başlar. Kaliteli kolostrum, buzağıların sindirim sisteminin uyarılması ve anne karnındaki dönemde bağırsaklarda biriken atık maddelerin (mekonyum) dışarı atılmasında birinci derecede etkili olmaktadır. Ağız sütünün verilişi geciktiği zaman bağırsaklarda üreyen hastalık yapıcı mikroorganizmalar ağız sütünün yerine emilebilir. Buzağılar bünyelerinde, hastalıklara karşı koyacak bağışıklık maddelerini yaklaşık 2 haftalık olduğunda üretmeye başlar ve 3-4 aylık yaşa kadar yeterli seviyede üretebilme kabiliyetine ulaşır. Bu nedenle buzağılar doğar doğmaz alacakları kolostrumdan sağladıkları pasif bağışıklık sayesinde 3-4 aylık yaşa kadar hastalıklardan korunur. Buzağının normal nefes almaya başladıktan ve ayağa kalktıktan sonra 30 dakika içinde en az 2-3 litre kolostrum alması sağlanmalıdır. İdeal olan verilecek ilk kolostrumun buzağının vücut ağırlığının % 12-15’i kadar olmasıdır. İlk gün 4-6 saat aralıklarla en az 2-3 kere kolostrum verilmelidir. Özellikle buzağının doğumunu takiben ilk iki beslenmesinde iyi kalitede kolostrum verilmesi, yüksek konsantrasyonda antikor alımı için önemlidir. İlk üç günden sonra sabah akşam verilebilir. Buzağıların biberonla beslenmeleri çok daha iyidir.

Örnek

Yeni doğan buzağıların beslenmesinde kolostrum ilk 24 saatte çok büyük önem taşımaktadır.

• Yeni doğan buzağılarda vücut ısısının düzenlenmesi için, kurulanmalarının yanında iki saat içinde kolostrum verilmesi gereklidir.

• Yeni doğan 40 kg'lık bir buzağıya ilk gün en az 6 kg kolostrum verilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

224 12

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı Kullanılmayan kaliteli kolostrum buzdolabında saklanmalıdır. Kolostrum 24 saatte kadar +4°C buzdolabında bekletilebilir. Ayrıca 1-2 kg’lık porsiyonlar hâlinde derin dondurucuda (-18 0C) antikor seviyesini kaybetmeden kolay çözülebilmesi için yassı bir kapta 1 yıla kadar saklanabilir. Porsiyonların üzerinde ineğin kulak numarası, sağım tarihi ve yoğunluk değeri (kalite derecesi) yazılmalıdır. Derin dondurucu sıcaklığı sürekli kontrol edilmeli, çözülmüş kolostrumlar kesinlikle tekrar dondurulmamalıdır. Buzağının sağlıklı olup olmadığını anlamak için nabız, solunum sayısı, vücut ısısı, ayağa kalkma süresi, emmeye başlama zamanı ve canlılığı kontrol edilmelidir.

Yeni doğan kuzu ve oğlaklar arka bacaklarından tutulup baş aşağı 1-2 kez sallanmalıdır.

Yeni doğan taylar 30 saniye içerisinde nefes almaya başlamalıdırlar.

Koyun ve keçilerde yavrular, doğar doğmaz arka bacaklardan kaldırılıp sallanarak fötal sıvı ve mukusun ağız, burun ve akciğerlerden akması sağlanır. Genellikle 1-2 sallama yeterli olur. Enselerine solunumu uyarmak için soğuk su dökülür. Çoğu olguda solunum kendiliğinden başlamakla birlikte, başlamadığı takdirde yavru ileri geri kuvvetlice sallanır, yan tarafına yatırılarak suni solunum yapılır. Solunum doksapram uygulaması ile uyarılabilir. Yavrunun solunumu normale döndüğünde göbek kordonu bakımı yapılır, kolostrum doğumu izleyen 6 saat içinde verilmelidir. Taylar göbek kordonunun kopması ile gerekli oksijenin tamamını akciğerlerinden karşılamaya başlarlar. Sağlıklı bir tay doğumdan sonra 30 saniye içinde nefes almaya başlamalı ve 1 dakika içerisinde düzenli nefes alıp vermelidir. Öncelikle ağız ve burnundaki zar ve sıvılar temizlenmelidir. Daha sonra ısı kaybının önlenmesi ve solunumun uyarılması amacıyla kurulanmalıdırlar. Termoregülasyonu sağlamak amacıyla kolostrum verilmeli ve ilk 24 saat içinde ısısı 30-33 0C olan uygun bir yere alınmalıdırlar. Solunumda bir problem varsa başa ve ense bölgesine bir miktar soğuk su dökülmeli, suni solunum uygulanmalıdır. Zayıf solunumu uyarmak amacıyla doksapram uygulanabilir. Sağlıklı yeni doğan bir tay ilk 1 saat içerisinde ayağa kalkmalı ve en geç 2 saate kadar annesini emmelidir. Kısraklar yavrusuna karşı agresif davranış gösteriyorsa tay annesinden uzaklaştırılmalı ancak yavrusunu görebileceği ve kokusunu alabileceği bir bölmeye konulmalıdır. Kedi ve köpek yavruları doğduğunda bir yardım olmaksızın yaşayabilirler. Ancak yavrular genellikle uzun süren doğumlar, güç doğum ve sezaryen operasyonu sonrası yardıma ihtiyaç duyarlar. Güç doğum ve sezaryen operasyonunu takiben oluşan fötal stresin iki ana nedeni vardır. Bunlar, hipoksi (oksijenin azalması) ve anneye verilen anestezik ajanların neden olduğu strestir. Normal ve güç doğumlardan sonra yavrulara bazı yaşamsal girişimler gerekebilir. Bu amaçla ısıtma düzeneği, acil ilaçlar, yumuşak kurulama havluları hazır bulundurulmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

225 13

Örnek

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

• Yeni doğan köpek ve kedilerde göbek kordonunu 1-2 cm uzaklıktan dikiş ipliği veya klemp ile bağlayınız.

Yavrular temiz bir havlu üzerine sağ yanlarına yatırılmalı, ısı kaybı minimize edilmelidir. Solunumu uyarmak için yavrular oksijen inkübatörlü kuvöze konmalıdırlar. Sonuç alınamazsa saf oksijen ve kalp masajı ile birlikte ilaç tedavisi de yapılmalıdır. Bu amaçla epinefrin ve solunum uyarıcı doksapram kullanılabilir.

Yeni doğan köpek ve kedi yavruları soğuk ve hava cereyanından korunmalıdır.

Yeni doğmuş köpek yavrularının vücut sıcaklıkları normalden daha düşük olup nabız ve solunum sayıları düzenli değildir. Yavrular özellikle ilk haftanın sonuna kadar termoregülasyon kabiliyetine sahip değildirler, hatta 4-6 haftalık oluncaya kadar termoregülasyon mekanizmasındaki yetersizlikten dolayı bakımları ısıtılmış ortamlarda (en az 36°C) yapılmalıdır. Hipotermi, bağışıklık ve sindirimi olumsuz etkilemektedir. Köpek ve kedilerde laktasyon dönemi ortalama 6 haftadır, kolostrum 1-3 gün salgılanır. Köpek yavruları doğumu izleyen 12-24 saat içerisinde yeterli kolostrum almalıdırlar. Gerektiğinde yeni doğmuş yavrular çeşitli gıdalarla yapay olarak beslenebilirler. Köpek yavrularının biberon yardımıyla beslenmesi şekil 12.3’te gösterilmiştir. Anne sütünün yetersiz kaldığı veya annesini kaybeden yavruların beslenmesinde kullanılan süt veya mamalar yavruların sindirim sistemini etkileyebilir. Bu durumda yapay gıda sulandırılmalı ve miktarı azaltılmalıdır. Ticari bebek mamalarından da bu amaçla yararlanılabilir. Köpek yavruları 6-7 haftalık olduğunda sütten kesilebilirler. Yavrular 4 haftalık olduklarında ek gıda verilebilir.

Şekil 12.3. Köpek Yavrularının Biberonla Beslenmesi

Ortalama ağırlığın altında doğan ve kilo kaybeden yavrularda sağlık probleminin varlığı akla gelmelidir. Köpeklerde yavruların gözleri 10-12 gün, kulakları 13-15 güne kadar kapalıdır. On günlük iken ayakta durabilirken üçüncü haftada rahatça dolaşabilirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

226 14

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

Bireysel Etkinlik

Yavru kediler hayatlarının ilk 3 haftası boyunca sadece beslenir ve uyurlar. Doğumu izleyen 12 saat içinde beslenmeleri gereklidir. Çeşitli durumlarda yavruları yapay olarak beslemek gerekebilir. Göz kapakları ikinci haftada açılır. Pastörize inek sütünün protein oranı düşük olduğundan bu süte bazı gıda takviyeleri yapılması gereklidir. Ticari mamalardan da yararlanılabilir.

• İneklerde doğumdan hemen sonraki buzağı bakımını bir işletmeye giderek öğreniniz.

Tablo 12. 1. İnek ve Düvelerde Doğuma Müdahale İçin Beklenilmesi Gereken Süreler

Düve Tırnak uçlarının görülmesi ile başın tam olarak çıkması Başın görülmesi ile tam doğum Tırnak uçlarının görülmesiyle tam doğum

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

İnek

40 dk

15 dk

2 dk 40 dk

2 dk 17 dk

227 15

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

Özet

• DOĞUM ÖNCESİ ANNENİN BAKIM VE BESLEMESİ • Doğuma yaklaşık bir haftalık süre kaldığında çiftlik hayvanları serbestçe hareket edebilecekleri, bol altlıklı doğum bölmelerine alınmalıdır. Altlıklar temiz ve kuru tutulmalı, ahırlar havadar ve uygun sıcaklıkta olmalıdır. Gebeliğinin son döneminde olan çiftlik hayvanlarının tren ve kamyonla sıkışık şekilde uzun mesafelere yolculuk yaptırılmasından kaçınılmalıdır. Yine bu hayvanlara sert ve kaba uygulamalar yapılmamalı, acil değilse operasyonları doğum sonrasına ertelenmelidir. Zira hayvan şiddetli strese uğrayacak olursa yavru atma şekillenebilir. • Çiftlik hayvanlarına bu süreçte bozuk ve küflü yem yedirilmemesine dikkat edilmelidir. • Doğum yapacak inekte, ilk sancıların başlamasından sonra 8 saat veya birinci su kesesinin (allantois) görülmesinden sonra 2 saat geçtiği hâlde doğum gerçekleşmiyorsa, anne 6 saate yakın huzursuz ama herhangi bir sancı ıkınma yoksa, anne 2 saattir ıkınıyor ama yavru görülmüyorsa, yavru görülüyor ama bir ilerleme yoksa doğuma müdahale edilmelidir. • Kısraklar beklenen doğum tarihinden yaklaşık 4-6 hafta önce kuru, temiz, hava akımına karşı korunaklı bir yere alınmalı, nalları sökülmelidir. Doğum padokları 18-20 m2 alana sahip, temiz, havalandırmalı olmalıdır. • Köpeklerin günlük beslenmeleri sık aralıklarla, az miktarlarda olmalıdır. Gebelik sürecinde enerji gereksinimi % 20 oranında artacağından, yavrular için protein düzeyinin de artırılması gerektiğinden diyetleri buna göre ayarlanmalıdır. Doğum yapacak köpek için özel bir doğum yeri veya kutusu yapılabilir. • DOĞUM SONRASINDA ANNENİN BAKIM VE BESLEMESİ • Büyükbaş hayvanların vücutları doğum sonrası terli olabilmektedir. Bu durumda gerekli önlemler alınarak; havlu, bez, çuval veya kuru ot yardımıyla bu hayvanların vücutları kurulanmalı, hava cereyanından korunmalıdırlar. Yine bu hayvanlar doğumu izleyen 8-10 gün boyunca soğuk ve sıcaktan korunmalı, 2-3 gün ılık su verilmelidir. Sindirilmesi kolay, besin değeri yüksek yemlerle beslenmelidirler. • İneklerde yavru zarları doğumdan sonraki 2-12 saatte atılır. Doğum sonrası 24 saat geçtiği hâlde yavru zarlarının atılmamış olması olgunun patolojik olduğunu gösterir ve mutlaka müdahale edilmelidir. • Hayvanların vitamin ihtiyacı iyi kaliteli yeşil ot veya silajla karşılanmalıdır. Laktasyona başlayan hayvanlara uygun rasyonlar hazırlanmalıdır. • Kısraklarda yavru zarlarının atılamaması acil bir durum olup mümkün olan en kısa sürede tedavi edilmelidir. • Koyunlarda yavru zarlarının atılması doğumdan sonraki 6 saat içerisinde olurken keçilerde bu süre 12 saat kadar sürmektedir. Toksemi ve anormal vajinal akıntı yoksa müdahale için 12-18 saat beklenebilir. • Köpeklerde yavru zarları her yavrunun doğumunu izleyen 15 dakika içerisinde atılır. Doğumun tamamlanmasının üzerinden 12 saat geçtiği hâlde yeşil siyah vajinal akıntı devam ediyorsa son yavrunun veya yavru zarının yumuşak doğum yolunda kalmış olduğundan şüphelenilmelidir. • Kedilerde de doğumdan sonra yavru zarları her yavru ile birlikte dışarı atılmaktadır. Son yavrunun doğumundan sonra 12 saat geçtiği hâlde siyah renkli, kötü kokulu vajinal akıntı görülürse zarın atılamadığına işaret eder. •DOĞUM SONRASINDA YAVRULARIN BAKIM VE BESLEMESİ •Yavru doğduğunda ilk dikkat edilmesi gereken şey solunumudur. Çünkü yavruyu anneye bağlayan göbek kordonu kopar kopmaz solunum zorunlu hâle gelir. •Plasentanın yapısı bozulduğunda yavru artık anneden oksijen alamaz. Yavrunun yumuşak doğum yolundan dış ortama çıkar çıkmaz canlı olup olmadığı kontrol edilmelidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

228 16

Özet(devamı)

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

• Ruminant yavruları doğumdan sonra bir süre yattıkları yerde dinlenip ayağa kalkmaya çalışırlar. Biraz yardım edildiği taktirde ayağa kalkıp doğruca annelerinin memelerine yaklaşır ve emmeye çalışırlar. Karnivor yavruları bir süre sürünerek yürürler, gözlerinin açılması 7. günde başlar, iki hafta sonra tüm yavruların gözleri açılır. • Buzağılarda ilk solunum hareketi derindir, doğum sonrası dönemin başlangıcını gösterir. Akciğerlere fazla miktarda hava girebilmesi içi,; ilk nefes almanın güçlü ve derin olması gerekir. Yeni doğan buzağının yaşama şansı normal solunum hareketinin kendiliğinden başlamasına bağlıdır. • Buzağıların göbek kordonu doğum sırasında çoğunlukla kendiliğinden kopar. Kopmadığı takdirde göbeğe 4-5 cm uzaklıktan antiseptiğe batırılmış bir iple bağlanmalı ve bağlanan noktanın 3-4 cm altından temiz bir makasla kesilmelidir. • Kolostrum, buzağının başlıca besin kaynağı olup bağışıklık sistemini uyarır; çevreye adaptasyonunu ve yaşamasını sağlar. İnek plasentası buzağıların erken dönemde korunmalarına yardımcı olacak immunoglobulinlerin geçişine izin vermez. • Kuzu ve oğlakların solunumu normale döndüğünde göbek kordonu bakımı yapılır, kolostrum doğumu izleyen 6 saat içinde verilmelidir. • Taylara termoregülasyonu sağlamak amacıyla kolostum verilmeli ve ilk 24 saat için çevre ısısı 30-33 0C olan uygun bir yere alınmalıdırlar. • Kedi ve köpek yavruları doğduğunda bir yardım olmaksızın yaşayabilirler. Ancak yavrular genellikle uzun süren doğumlar, güç doğum ve sezaryen operasyonu sonrası yardıma ihtiyaç duyarlar. • Köpek yavruları doğumu izleyen 12-24 saat içerisinde yeterli kolostrum almalıdır. • Yavru kedilerin doğumu izleyen 12 saat içinde beslenmeleri gereklidir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

229 17

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

DEĞERLENDİRME SORULARI 1. İnek ve düveler beklenen doğum tarihlerinden kaç gün önce doğum localarına alınmalıdırlar? a) b) c) d) e)

1-2 3-4 5-7 8-10 12-14

2. Bir inek doğumunu izleyen ilk 3 haftada maternal rezervlerinin ne kadarını kaybeder? a) b) c) d) e)

% 20 % 30 % 40 % 50 % 60

3. Kolostrum normal sütün kaç katı protein içerir? a) b) c) d) e)

1 2 3 5 10

4. Aşağıdaki hayvan türlerinden hangisinde beklenen doğum tarihinden bir hafta önce günde 3 kere vücut ısısı alınarak doğumun iki saat içerisinde başlayacağı anlaşılır? a) b) c) d) e)

İnek Kısrak Koyun Kedi Köpek

5. İneklerde yavru zarları doğumdan ne kadar süre sonra atılır? a) b) c) d) e)

30-60 dakika 60-120 dakika 2-12 saat 12-24 saat 24-36 saat

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

230 18

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı 6. Aşağıdaki vitaminlerden hangisinin eksikliği yavru zarlarının atılmamasına yol açabilir? a) b) c) d) e)

A B1 C D B12

7. Kısraklarda doğumun üzerinden kaç saat geçtiği hâlde yavru zarları atılmamışsa müdahale edilmelidir? a) b) c) d) e)

2 6 10 12 16

8. Koyun ve keçilerde yavru zarlarının atılamadığı olgularda aşağıdakilerden hangisi kullanılabilir? a) b) c) d) e)

Progesteron Östrojen Oksitosin FSH GnRH

9. Yeni doğan buzağıda aşağıdakilerden hangisi ilk yapılması gereken işlemdir? a) b) c) d) e)

Ağız ve burnundaki mukusun temizlenmesi Göbek kordonunun bağlanması Kolostrum verilmesi Buzağının ayağa kaldırılması Göbek kordonunun kesilmesi

10. Yeni doğan köpek yavrularının gözleri kaç gün kapalıdır? a) b) c) d)

3-5 7-7 8-10 10-12

e) 13 - 15

Cevap Anahtarı 1.c, 2.e, 3.d, 4.e, 5.c, 6.a, 7.b, 8.c, 9.a, 10.d

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

231 19

Doğum Sürecinde Anne ve Yavru Bakımı

YARARLANILAN KAYNAKLAR Alaçam, E. (2010). Evcil hayvanlarda doğum ve infertilite. Ankara: Medisan Yayınevi. Alaçam, E. (2008). Köpek ve kedilerde üreme süreci ve sorunları. Medisan, Ankara. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2013). Köpek ve kedilerde doğum ve jinekoloji. Malatya: Medipres Matbaacılık. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2017). Kısraklarda doğum ve jinekoloji. 192-203, Malatya: Medipres. Kaymaz, M., Fındık, M., Rişvanlı, A., Köker, A. (2019). Çiftlik hayvanlarında doğum ve jinekoloji. Malatya: Medipres Matbaacılık. Kumar, P. (2009). Care of New Born. Applied veterinary gynaecology and obstetrics. 85-92, India: International Book Distributing.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

232 20

HEDEFLER

İÇİNDEKİLER

DOĞUM ÖNCESİ VE SONRASI DÖNEMİN YÖNETİMİ

• Evcil Hayvanlarda Doğum Öncesi Dönem ve Yönetimi • Evcil Hayvanlarda Doğum ve Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

SUNİ TOHUMLAMA VE VETERİNER DOĞUM BİLGİSİ Doç. Dr. Mehmet CENGİZ

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra; • Evcil hayvanlarda doğum öncesi dönemin yönetimini öğrenebilecek, • Evcil hayvanlarda doğum sürecini bilebilecek, • Evcil hayvanlarda doğum sonrası dönemin yönetimi hakkında bilgi sahibi olabileceksiniz.

ÜNİTE © Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz.

13

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi

Gebeliğin Genital Organlarda Neden Olduğu Fizyolojik Değişimler Gebeliğin Annede Oluşturduğu Fiziksel Değişiklikler

DOĞUM ÖNCESİ VE SONRASI DÖNEMİN YÖNETİMİ

Gebeliğin Annede Oluşturduğu Davranışsal Değişiklikler

Evcil Hayvanlarda Doğum Öncesi Dönem ve Yönetimi

İneklerde Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi

Kısraklarda Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi

Koyun ve Keçilerde Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi

Köpek ve Kedilerde Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi

Evcil Hayvanlarda Doğum

İneklerde Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

Evcil Hayvanlarda Doğum ve Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

Kısraklarda Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

Koyun ve Keçilerde Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

Köpek ve Kedilerde Doğum Sonrası Dönemin Yönetimi

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

234 2

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi

GİRİŞ Hayvanlarda doğum öncesi ve sonrası dönemin yönetimi, hayvanı bir sonraki gebeliğe hazırlamak için önem taşır. Doğum öncesi dönem doğru bir şekilde yönetilmesi, sağlıklı yavru veya yavruların alınmasını, annenin sağlıklı olmasını, ekonomik kazanç sağlanan hayvanlarda ise gelirin artırılmasını sağlar. Özellikle ekonomik gelir beklenen çiftlik hayvanlarında (inek, koyun, keçi, kısrak), doğum öncesinde fiziksel şartlarda, bakım ve beslemede yapılan düzenlemeler, doğum sürecinde uygulanacak doğru müdahaleler sağlıklı yavruların elde edilmesi için belirleyici rol oynar. Doğum sonrası dönem ise hemen doğumun ardından başlayan ve genital sistem organlarının eski durumlarına dönmesi için gerekli zamanı kapsar. Bu dönemde, elde edilen yavrunun hayatta tutulması için bakım ve beslemede düzenlemeler yapılmalı; uygun barınma şartları oluşturulmalı, koruyucu hekimlik yaklaşımları uygulanmalıdır. Doğum yapan dişi hayvanın ise yeni bir gebelik sürecine hazırlanması gerekmektedir. Bu amaçla barınma, bakım, besleme şartları düzenlenir; gerekli medikal girişimler uygulanır ve ekonomik süreler içinde yeniden gebe kalması için suni tohumlama yapılır veya çiftleştirilir. Doğum öncesi ve doğum sonrası dönemin birbiri ile fizyolojik süreçler açısından ilişkisinin kavranması, sonrasında yapılması gereken klinik ve yönetimsel müdahalelerin anlaşılmasını sağlar. Ek olarak doğum öncesi ve sonrası fizyolojik süreçlerin bilinmesi, ortaya çıkabilecek patolojik durumların teşhisini de kolaylaştırır. Özellikle ekonomik getiri beklenen çiftlik hayvanları yetiştiriciliğinin sürdürülebilir olması için koruyucu yaklaşımların bilinmesi çok önemlidir.

Evcil hayvanlarında doğum öncesi dönem üç aşamada incelenir.

Bu ünitede gebeliğin annede oluşturduğu fizyolojik, davranışsal ve fiziksel değişiklikler; doğum öncesi ve doğum sonrası dönem ve yönetimi, evcil hayvanlarda doğum süreci ve doğum sonrası dönemin yönetimi konularında bilgi verilecektir.

EVCİL HAYVANLARDA DOĞUM ÖNCESİ DÖNEM VE YÖNETİMİ Evcil hayvanlarında doğum öncesi dönem üç aşamada incelenir. Birinci dönem blastogenezis (blastosist oluşumu) evresidir. Fertilizasyonla (döllenme) başlar ve oluşan döllenmiş yumurtanın (zigot) uterusa inmesi ile son bulur. İkinci dönem, embriyonik evredir. Bu dönemde embriyo hızlı bir şekilde gelişir. Embriyonun organ ve dokularında farklılaşma meydana gelir. Üçüncü dönem ise, fötal dönemdir. Bu embriyonun erişkin hâlinin küçük bir kopyası hâline gelmesi ile başlar ve yavrunun doğumuna kadar devam eder. Embriyonik dönemden farkı, fötusun ait olduğu türün küçük bir maketi şeklinde olması ve hangi türe ait olduğunun bu dönemde ayırt edilebilmesidir (Şekil 13.1).

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

235 3

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi

Şekil 13.1. Yaklaşık 70 Günlük At Fötusu

Hayvan türlerine göre blastogenezis dönemi, embriyonik dönem ve fötal dönem süreleri aşağıdaki tabloda (Tablo 13.1.) verilmiştir.

Hayvan Türü İnek Kısrak Koyun Keçi Köpek Kedi

Örnek

İneklerde blastogenezis süresi 15 gündür.

Tablo 13.1. Hayvan Türlerine Özgü Blastogenezis Evresi, Embriyonik Dönem ve Fötal Dönem Süreleri

Blastogenezis Dönemi (Gün)

Embriyonik Dönem (Gün)

Fötal Dönem (Gün)

0-15 0-15 0-17 0-18 0-21 0-17

15-45 15-60 17-34 15-42 21-30 18-22

45-Doğum 60-Doğum 34-Doğum 42-Doğum 30-Doğum 22-Doğum

•Örneğin; mezbahanede kesilen gebe inek veya koyunların uterusları içindeki yavru, kesilen hayvan türüne benziyor ise bu fötustur.

Gebeliğin Genital Organlarda Neden Olduğu Fizyolojik Değişimler Tüm hayvanlarda gebelik ilerledikçe ovaryum, uterus ve diğer genital organlarda değişimler meydana gelir. Gebelik ilerledikçe fötus büyür, uterus genişler, içindeki yavru suları artar ve karın genişler. Gebelik esnasında endometriyum (uterus iç zarı) kalınlaşır, damarlaşma ve kan dolaşımı artar, uterus kaslarında kasılma durur. Fötusu, yavru zarlarını ve yavru sularını taşıyabilecek büyüklüğe ulaşır. İneklerde gebelik başlangıcında 700 gram ağırlığındaki uterus doğum esnasında, fötus ve yavru suları hariç 10 kg ağırlığa kadar ulaşır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

236 4

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi İneklerde gebeliğin 3. ayından itibaren uterus arteri (arteria uterina media) genişlemeye başlar ve 3. ayından itibaren fremitus denilen nabız atımları algılanır. Gebe uterus 2. aydan itibaren pelvik boşluktan karın boşluğuna doğru sarkmaya başlar ve bu sarkma gebeliğin 5,5. ayına kadar devam eder. Bu dönemden sonra uterus içindeki fötus hızla büyümeye başlar ve uterus karın boşluğuna doğru yayılır. Kısraklarda tüm gebelik süreçleri karın boşluğunda gerçekleşir. Gebeliğin 21. gününde 3-5 cm çapındaki yavru kesesi içinde bulunan embriyo, 60. günde 12 cm çapa kadar ulaşır. Sıcakkanlı atlarda fötusun doğum ağırlığı 45-50 kg, soğukkanlı ırklarda 65-70 kg ağırlığa ulaşır. Gebelik esnasında endometriyum (uterus iç zarı) kalınlaşır, damarlaşma ve kan dolaşımı artar, uterus kaslarında kasılma durur.

Koyun ve keçilerde, gebeliğin 30. gününden sonra gebe uterus karın boşluğuna sarkar ve yayılır. Köpek ve kedilerde de tüm gebelik süreçleri karın boşluğunda gerçekleşir. Köpek ve kedilerde tür özelliği gereği birden çok fötus oluşur ve fötuslar uterus lümeninde tespih tanesi şeklinde dizilir (Şekil 13.2) ve 35. güne kadar bu şeklini korur. Otuz beşinci günden sonra fötusun uzamaya ve genişlemeye başlamasıyla birlikte bu görünümünü kaybeder.

Şekil 13.2. Fötusların Uterus İçinde Tespih Tanesi Şeklinde Dizilmesi Tüm evcil hayvanlarda, gebelikle birlikte ovaryum üzerindeki değişimler korpus luteumun denetimine girer. Folikül gelişimi devam etse de, kısraklarda diöstrus döneminde karşılaşılabilecek ovulasyonlar hariç, çoğu zaman yumurtlayacak büyüklüğe ulaşamaz. Bu nedenle normal bir gebelik devam ederken östrus (kızgınlık) gözlenmez. Bu durum gebelik anöstrusu olarak isimlendirilir.

Gebeliğin Annede Oluşturduğu Fiziksel Değişiklikler Anne karnındaki fötusun büyümesi ile annedeki fiziki değişiklikler belirgin bir hâl alır. Gebeliğin ilerlemesi ile en belirgin değişimler abdomen (karın), meme dokusunda ve pelvik bölgede şekillenmektedir. Gebeliğin ilerlemesi ile karın genişler, meme bezi büyür, vajina bağ dokusu gevşer. Bu dönemde kas dokusunun gerginliği azalır. Büyük hayvanlarda (kısrak ve ineklerde) kas dokusundaki gevşeme kemik kırılmalarına yatkınlık oluşturur.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

237 5

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi Meme bezinde antikor, protein ve yağ yönünden zengin bir salgı oluşur. Besleyici ve hastalıklara karşı koruyucu özelliği fazla olan ve kolostrum (ağız sütü) adı verilen bu salgı doğuma yakın dönemde artar. Kolostrumun içeriği (bileşimi) normal sütten daha zengindir. Kısraklarda, inci tanesi olarak adlandırılan ve doğumdan birkaç gün önce meme başlarında sarımsı ve balmumu benzeri bir yapıyla kaplanır. Uterus içindeki yavrunun ağırlığının artması ile meme bezi arter ve venalarına baskı oluşur ve kan dolaşımı zayıflar. Gebeliğin son döneminde hem uterusun meme damarlarına yaptığı baskının artması hem de meme bezindeki salgının artması meme bezinde ödeme neden olur ve meme dokusu büyür. Kolostrumun içeriği (bileşimi) normal sütten daha zengindir.

Meme dokusunda büyüme, hem meme enfeksiyonlarına hem de meme başında yaralanmalara yatkınlık oluşturur. Pelvik bölgedeki değişimler özellikle kısrak ve ineklerde doğumdan hemen önce belirgin bir hâl almakta ve doğumun yaklaştığının göstergesi olarak kabul edilmektedir. Doğumdan birkaç hafta önce sağrı bölgesindeki çökme ve vulvadaki ödem dikkat çekmektedir. Bu belirgin değişimler relaksin hormonunun etkisinde gerçekleşmektedir.

Gebeliğin Annede Oluşturduğu Davranışsal Değişiklikler Doğuma yakın dönemde gebe hayvanların huyu yumuşar ve saldırgan mizaçları kaybolur. Doğum zamanı yaklaştıkça alışılmışın dışında daha az hareket ederler. Doğum zamanı yaklaştıkça davranışsal değişiklikler daha belirgin hâle gelir. Doğum sırasında hiçbir hayvan rahatsız edilmek istemez. Bu dönemde köpek ve kediler doğum yapacakları sessiz ve sakin alanlar aralar. Etrafta bulunan gazete ve sünger parçalarından yuva yapma eğilimi görülür. Doğumun hemen öncesinde sancı belirtileri başlar. İnek ve kısraklar karın bölgelerine bakarlar hatta karın bölgelerini tekmelerler. Sürekli yatıp kalkma hâli vardır. Kısraklar sancı nedeniyle terler. Köpek ve kediler vulvalarını yalarlar.

İneklerde Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi İneklerde gebelik süresi ortalama 280 gündür. İneklerde doğumdan önceki son 3 haftada fizyolojik, metabolik ve endokrin değişiklikler meydana gelir. Bu dönemde inekler doğuma ve doğum sonrasındaki geçiş dönemine hazırlanır. Bu dönemde yapılan düzenlemeler üç başlıkta incelenir:

İnorganik altlıklar organik altlıklara göre pahalı olmasına rağmen, daha güvenlidir.

• • •

Barınma şartlarına ilişkin düzenlemeler Besleme şartlarına ilişkin düzenlemeler Hastalıklara karşı koruyucu düzenlemeler

İneklerde gebeliğin son döneminde fötusun ağırlığının artması, kas gerginliği ve kas gücünün azalması, meme dokusunun büyümesi, hareketin azalması gibi fiziksel değişikliklere uygun barınma şartları sağlanmalıdır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

238 6

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi Bu dönemde yaralanma ve olası yavru atma olgularını azaltmak için ileri gebe inekler (7 ay ve üzeri), erken gebelik döneminde olan ve/veya gebe olmayan inekler ile ayrı bölmelerde tutulmalıdır. Bu şekilde: • • • • •

İleri gebe ineklerin beslenmesi ayrı yapılabilir. İleri gebe inekler ahır içi hayvan trafiğinden ve kargaşadan (sağıma gidiş, meraya çıkış vb.) uzak tutulur. İleri gebe inekler sürekli gözetim altında tutulabilir. İleri gebe ineklere yapılacak olan koruyucu uygulamalar (aşı, vitamin, antibiyotik uygulamaları) ayrı bir alanda yapılabilir. Diğer ineklere göre ayrı bir rasyon (kuru dönem rasyon) uygulanacağından beslenme hastalıklarının önüne geçilir.

Gebe ineklerin barınma şartlarında yapılması gereken bir diğer düzenleme hareket imkânı verilmesi ve mümkünse serbest dolaşım bölmelerinin oluşturulmasıdır. Bu şekilde gebe ineklerin hareket etmesi, aşırı kilo artışlarını engellediği gibi kas güçlerinin korunmasına da katkı sağlar. Özellikle ileri gebelik döneminde kargaşadan uzak yapılan egzersiz, gebe hayvanlarda stresi azaltacağından doğum sürecini olumlu etkileyecektir. İleri gebe ineklerin barındığı ahırlarda zeminin yapısı ve eğimi önemli bir konudur. Ahır içi eğimin artması doğum öncesi ve sonrasında, uterus ve vajinanın vulva dudakları arasından çıkmasına yatkınlık oluşturur. Eğimli zemine sahip ahırlarda (>%2) barındırılan ileri gebe ineklerde artan karın içi basınç, vajinaya baskı yaparak vulva dudakları arasından dışarı çıkmasına (prolapsus vajina) neden olabilir. Zemin eğimi fazla olan ahırlarda, doğumun tamamlanması ile birlikte bu kez uterus vulva dudakları arasından çıkma (prolapsus uteri) eğilimi gösterir ki bu durum inek için hayati risk oluşturur. Zemin eğiminin fazla veya düzensiz olduğu ahırlarda yatıp kalkma sırasında yapılan hareketler gebe uterusta çalkalanmaya neden olabilir. Bu durum uterusun uzunlamasına ekseni etrafında dönmesine neden olur (torsiyo uteri). Tüm bahsedilen nedenlerden dolayı, ileri gebe ineklerin barındırıldığı ahırlarda zemin eğimi %1-2 arasında inşa edilmelidir.

Kolostrum içindeki antikor miktarı arttıkça, kolostrum kalitesi de artar.

İleri gebe inekler için bir diğer önemli konu altlık özelliğidir. İleri gebe ineklerde zemine yumuşak altlık serilmelidir. Aksi hâlde, uzun süre düzensiz ve sert zeminde yatmaya bağlı olarak yaralar oluşabilir. Günümüzde zemin olarak ahır içinde organik (sap, saman, talaş, dışkı) ve inorganik (kum, silikon, lastik, kağıt) altlıklar tercih edilmektedir. Organik altlıklar daha ucuz olsa da, içindeki bakteri yoğunluğu zamanla arttığından meme enfeksiyonlarına neden olabilmektedir. İnorganik altlıklar organik altlıklara göre pahalı olmasına rağmen, daha güvenlidir. Gebe ineklerin barındırıldığı ahırlarda temizlik, drenaj ve havalandırma önem taşımaktadır. İleri gebe ineklerde sağım yapılmadığından (kuru dönem), genellikle altlık temizliği göz ardı edilmektedir. Bu durum özellikle meme enfeksiyonlarının (mastitis) artmasına neden olmaktadır. Meme başı deliğinden giren bakteriler, meme bezinde enfeksiyona neden olmakta, süt verimini düşürmekte hatta ölüme yol açabilmektedir. Bu nedenle ileri gebe ineklerin altlığı günde en az bir kez temizlenmelidir. Organik altlık kullanılıyorsa günlük olarak Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

239 7

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi eskisi kaldırılıp yenisi serilmelidir. Ahır zeminin drenajı da önemlidir. Zemini bozuk ve/veya uygun eğim verilmemiş ahırlarda idrar ve dışkı birikimi görülmektedir. İdrarın içindeki amonyağın ahır içinde yoğunlaşması solunum sisteminin tahrişine ve solunum sistemi hastalıklarına neden olmaktadır. Bu nedenle ahırlarda hem idrar hem de hava akımı sağlanmalıdır. Doğumu yaklaşan inekler tahmini doğum tarihinden en az bir hafta önce, mümkünse bireysel bölmelere alınmalıdır. Burada düzenli olarak sancı yönünden takip edilmelidir. Bu nedenle ahır içinde diğer ineklerde ayrılabilecek, gözlem yapmaya uygun, temizlik ve dezenfeksiyonu günlük olarak takip edilebilecek ayrı bir doğum bölmesi oluşturulmalıdır. Gebe ineklerin beslemesi doğum öncesi hazırlık dönemi uygulamalarından birisidir. Bu dönemde inekler, doğum sırasında ve sonrasında ihtiyaç duyacakları enerji, vitamin ve mineral madde yönünden desteklenmelidir. Bu amaçla genel olarak ineklerin rasyonları % 80 kaba yem ve % 20 konsantre yemden oluşmalıdır. Kaba yemin % 50’si mısır silajı, % 30’u çayır otu, % 20’si hasıl kuru ottan oluşabilir. Hastalıklara karşı koruyucu yaklaşımlar; önleyici antibiyotik, aşı, vitamin ve mineral uygulamalarından oluşur. Gebeliğin son 2 ayında ineklerin sağımına son verilir ve kuruya ayrılır. İneklerin sağımının yapılmadığı bu iki aylık süre kuru dönem olarak ifade edilir. Gebeliğin 7. ayı ile birlikte inekler son kez sağılır ve sağıma son verilir. Bu dönem; meme bezinin dinlenme, yenilenme ve bir sonraki döneme hazırlık aşamasıdır. İneklere kuruya ayrılırken kuru dönem meme içi antibiyotikler uygulanır. Kuru dönem meme içi antibiyotikler uzun süre etkili olup (> 45 gün), bir yandan meme bezinde var olan enfeksiyonların tedavisini sağlarken diğer yandan sağımın olmadığı dönemde meme bezini yeni meme enfeksiyonlarına karşı korur. Kuru dönem içindeki inekler doğum sonrasında buzağı ishallerine karşı aşılanır. Kuru dönemde kolostrum üretimi, doğan yavrunun hayatta kalabilmesi için önemlidir. Kolostrum antikor yoğunluğu yüksek olan bir besindir. Kolostrum içindeki antikor miktarı arttıkça kolostrum kalitesi de artar. Kolostrum içindeki antikor yoğunluğu ve çeşitliliği aşı uygulamaları ile artırılır. Özellikle doğum sonrası buzağının barındırıldığı ahır şartlarından kaynaklı enfeksiyonlar, buzağılarda ölümcül seyreden ishal ve solunum sistemi hastalıklarına yol açabilir. İneklerde plasentadan yavruya antikor geçişi olmadığından, yeni doğan yavrular bu enfeksiyonlara karşı savunmasızdırlar. Bahsedilen enfeksiyonlara karşı en güçlü koruyucu kalkan kolostrum içindeki antikorlardır. Bu nedenle, doğum sonrası buzağı kayıplarına yol açan enfeksiyonlara karşı, gebe inekler kuruya alınırken aşılanır. Aşılama tahmini doğum tarihinden 15 gün önce tekrar edilir. Böylece, doğumdan sonra buzağıyı koruyacak antikorların oluşması ve kolostrum sentezi ile birlikte gebe ineğin meme bezine geçişi sağlanmış olur. Doğum öncesi vitamin ve mineral uygulamaları önemli koruyucu yaklaşımlardandır. Doğum öncesinde A,D,E vitaminleri ile birlikte selenyum enjeksiyonları önerilir. Medikal koruyucu yaklaşımlar yanında rasyonun Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

240 8

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi düzenlenmesi de önemlidir. Doğumdan önceki son 14-21 günde kuru dönemdeki ineklerin rasyonuna hayvan başına 100 gram amonyum sülfat veya amonyum klorür ilave edilmesiyle (anyonik besleme) doğum sonrasında hipokalsemi ve buna bağlı üreme sistemi problemleri engellenebilir.

Kısraklarda Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi Doğum öncesinde A,D,E vitaminleri ile birlikte selenyum enjeksiyonları önerilir.

Atçılık yetiştirme programlarında sağlıklı bir yavrunun doğumu en başta gelen beklentidir. Kısraklarda gebelik süresi 330 gün olarak kabul edilmekle birlikte 360 güne kadar uzayabilmektedir. 300 günün altındaki doğumlarda fötusun yaşama şansı bulunmazken 300-320. günler arasında meydana gelen doğumlar prematüre (erken) doğum olarak kabul edilir. Gebe kısrakların doğuma hazırlanması, sağlıklı bir doğum sürecini tamamlaması ve doğumdan sonra anne ve yavru sağlığının korunabilmesi için tecrübeli teknik personele ve yardımcı personele ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında yetiştiricilik yapılan işletmelerde kayıtların düzenli tutulması, doğuma yardımcı düzenlemeler ve girişimleri uygulamada personele yardımcı olmaktadır. Kısraklar doğumdan 4-6 hafta önce doğum yapacağı bölüm veya çiftliğe götürülmelidir. Bunun en önemli nedeni, kısrağın hem davranışsal hem de bağışıklık sistemi olarak yeni ortama alıştırılmasıdır. Doğum başladığında yer değiştirilmesi yapılmamalıdır. Doğum bölmesi sessiz, sade ve yeterli genişlikte (5 m x 5 m) olmalıdır. Zemini mutlaka kuru, bol altlıklı ve tozsuz olmalıdır. Gebelik döneminde kısraklara egzersiz imkânı verilmelidir. Aksi takdirde aşırı sancı ve ödem şekillenmektedir. Bu nedenle sağlanacak egzersiz kas ve ligamentlerin güçlenmesini sağlar. Doğum sırasında kısraklar kesinlikle rahatsız edilmemelidir. Dar, kalabalık, stresli ortamlarda doğum gecikebilir. Bu durum anne ve yavrunun hayatını tehlikeye atabilmektedir. Bu dönemde gebe kısrakların beslenmesi diğer bir önemli konudur. Gebeliğin ilerlemesiyle artan protein ve kalori ihtiyacı dikkate alınarak rasyon hazırlanmalıdır. Besin değeri yüksek, kaliteli kaba yem, yeşil ot ve konsantre yemlerle hazırlanacak rasyon içeriğinde fötusun kemik gelişimini desteklemek için manganez, çinko, bakır, kalsiyum, fosfor gibi mineraller mutlaka bulunmalıdır. Taylarda görülebilecek beyaz kas hastalığına karşı, gebeliğin ilerleyen dönemlerinde selenyum takviyesi yapılmalıdır. Gebeliğin son döneminde olası sindirim sistemi hastalıklarına engel olmak için laksatif diyetler de hazırlanmalıdır. Gebe kısraklar suya gün boyu rahat ulaşabilmelidir. Gebe kısrakların doğum sonrası oluşabilecek hastalıklara karşı aşılanması önemlidir. Bu amaçla gebeliğin son döneminde çevresel riskler de göze alınarak influenza, rinopnömonitis, tetanoz, kuduz, botilismus, rotavirus ve ensefalomyelitis gibi enfeksiyöz hastalıklara karşı aşılamalar yapılmalıdır. Aşılamalar, gebeliğin 5, 7 ve 9. aylarında yapılmalıdır. Doğum öncesi 4-8 hafta öncesinde aşılar tekrarlanmalıdır. Paraziter enfestasyonlar özellikle doğum sonrası tay sağlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle parazit tedavisi koruyucu uygulamalar arasındadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi

241 9

Doğum Öncesi ve Sonrası Dönemin Yönetimi Gebelik döneminde 45-60 günde bir yapılan dışkı kontrollerinde parazit varlığı izlenmelidir. Doğum sonrası anneden dışkı ve süt yoluyla taya geçebilecek parazitler taylarda ciddi sağlık problemlerine neden olabileceğinden çiftleşme öncesi ve doğum sonrası parazit tedavileri yapılmalıdır. Embriyo ve fötus sağlığı üzerine risk oluşturmayacak etken maddelerle gebelik döneminde de parazit tedavisi yapılabilir. Doğumdan birkaç hafta önce, doğum sırasında düzensiz vulva yırtıklarının oluşmasını engellemek için vulva dudaklarının birleşim yeri dorsal yönde rektuma doğru cerrahi yöntemle kesik oluşturulur (epizyotomi). Bu işlem yapılmadığı takdirde vulva ve vajinada onarımı güç deformasyonlar oluşmaktadır. Paraziter enfestasyonlar özellikle doğum sonrası tay sağlığını tehdit etmektedir.

Koyun ve Keçilerde Doğum Öncesi Dönemin Yönetimi Koyun ve keçilerde ortalama gebelik süresi 150 gündür. Gebe koyun ve keçilerin doğuma yakın dönemde yönetimi diğer çiftlik hayvanları ile benzerdir. Doğuma yakın dönemde gebe koyun ve keçiler diğerlerinden ayrılmalıdır. Genellikle belirli bir dönem içinde tüm doğumlar tamamlanacağından yeterli sayıda personel ve barınak doğum öncesi dönemde hazırlanmalıdır. Gebelik toksemisi koyunlarda gebelik sürecinin sonuna doğru, özellikle çoğul gebelik (ikizlik, üçüzlük) durumlarında ortaya çıkma ihtimali olan, beslenme eksikliğine ve artan enerji ihtiyacının karşılanmamasına bağlı olarak şekillenen bir bozukluktur. Bu bozukluğa karşın beslenme düzenlenmelidir. Çoğul gebelik beklenen, enerjice zayıf meralarda (