Türkiye'nin Düzeni / İkinci Cilt (1968) [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

·D ·BUGUN •

IKINCI KITAP

Doğan AVCIOğlu

Türkiye'nin Düzeni· .

(DÜN-BUGÜN-YARIN) Onbirinci Bosım

iKiNCi K iTAP /

TEKİN ··YAYINEVl

Kapak: SAİD MADEN

Yıldız işareti < •) ile gösterilen açıklama notları ilgili sayfaların altıİla dip notu olarak konulmuştur. Rakamlarla gösterilen bibliyografya notları, kitabın sonuna eklenmiştir. öz adlar dizini, İkinci Kitap'ın sonundadır.

Dizgi, baskı :

Ya;ylacık Matbaası. ıstanbul, 1978

İÇİNDEKİLER

D6RDÜNCtJ B6LÜM İŞBİRLİKÇİ KAPiTALiZMiN GELİŞ�Sİ I.

TARIMDA KAPiTALİST GELİŞMELER Toprak ·Yo�unlaşması Çukurova'da Kapitalizm .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Köyde iktidarı Kim Elinde Tutar ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Muhtar Kimi Temsil Eder? . . . . .. . . .. .. . .. . . . . . . .. .. .. .. . . . Antalya Köylerinde Kapitalizm ........... ............... Orta Anadolu'da Kapitalizm .................. .............. Eşit Olmayan Kapitalist Gelişme . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Beyler, A�alar ve Kapitalist Gelişme . , . . . . . .. . . . . . . . . . . . Tanmda Yeni Sınıf . . . . . . . . . . . . . . :. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Tanm Çık mazı .. .. .. .. . . . .. . . .. .. . .. . .. . .. . .. . . . . .. . . . . ... .. . .. .. Tefeci ve Aracı Egemenli�i . . . . . , . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Toprak Reformu Yeniden Sahnede . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

.

.

.

.

.

II.

619 628 634 642 645 648 651 658 664 672 678 689

TARIM DIŞINDA KAPiTALİST GELİŞMELER Devlet Fabrikalarının Satışı .................. .............. . .' . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Dış Ticarette Özgürlük Yabancı Sermaye . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Petrol Kanunu ................................................. .. Devletin Kapitalist !mali . . . . . . .,...... . ................ . .................. İki BÜyük özel Teşebbüs .Mü�eşebbis İmalinin BiHI.nçosu · . . �... . . . . . . . . . . . . . . . . . Tatlı İş Alanlan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Banka ve Sigorta Oyunlan' . . .. . .. ..... . . . . . Bir örnek; Olay : SEKA . , . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

.

..........

...

. . . ..

...

..

.

........

.

..

. . .. .... .. ... .. . .•.

..

. . .. .

701 705 706 712 717 721 728 734 742 755

lll.

PLANLI DöNEMDE KAPİTALİZM

27 Mayıs

.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . •.

'766 776 783 793 811 825 848 852 875 883 885 886 889 895 898 900

...................

Kalkınma Plam . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . özel Teşebbüsün Altın Dönemi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sanayide Yabancı. Firma Egemenli�i . . . . . . . . . . . . . . . . . . örnek Olay: Koç J{olding özel Sanayiciliğin BUil.nçosu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Teknolojik Bağımlılık . . . . . . .'... . . . . . . . . . . . . . . . . Yabancı Sermaye Ne Getirdi? . . .. . örnek O lay: İlil.ç Sanayii ,......... ...... ........ ............................. ................ Oto Lil.stik Sanayii Otomobil Sanayii ..... ... . ... . ,. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Sanayileşmenin Neresindeyiz? .. . . . . ıı: K�çük Sanayi ve El Sanatları . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Küçük Burjuvazinin Yükselen Kanadı . . . . . . . . : . . . . . . .' . . . . . . ... . . . . . . Geri ve tikel Bir Kapitalizm . Holdingleşme . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

.

..

.

....•...............................

...

..

..

....

..

..

..

...................

.

.

.........

..

..

.

..

...... ...

..

.

........

.

.

.

..

··

.

.....

1838 TİCARET ANLAŞMASINDAN ORTAK PAZAR'A

IV. ·

İkinci Sımf Avrupalılık . , . . . . . . . . . . :. . . . . . . . . . . . . . : . . . . . . . . . . . . . . O rtak Pazar'da Türkiye'nin Geleceği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Son Gelıişmeler . . . . . �..................................

923 925 930

.

....· ..

V.

........

...

...

.

.

OÖRDtJNCü BÖLÜMON SONUCU TüRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPlSI Tutucu Güçler Koalisyonu ...... Tarımda Egemen Sımtlar ' · tthaıa.tçı - sanayici t�birli�i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Emperyalizmin. Sımf Temeli . . . .. . . . . . İletici GÜÇler . . . .. . . ·................ : . . : . . . . Sol Milliyetçilik . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......... ................._... . ········ · · · ······· · ·

······· · ·······

.

.

......

...

.

..

.

....

..

..

...

.

.....

...

....

.

...

.

.

.

934 935 938 944 953 955

BEŞiNCi BÖL'OM KALKlNMANIN YOLLARI 1

I.

KALKlNMA, DÜZEN DEGİŞİKLİGİ DEMEKTİR Milli Gelir Artışı Kocalar, Kanıarına ücret Öderlerse .

;... . . :..............

..... ........... . ..............•........... . . . . .

....

..

96 1 964

Neden Kalkınaınıyoruz? . . . .. . . . . .. . .. 9'11 Kalkınmanın Gizli Kaynaklan . :........... . . . . . . . . . . 9'18 Klasikler. Ne Diyor? ...... ... ....... ...... ..................... . 983 Türkiye'de Kaynak tsratı . . .. . ;............. 985· İktisadi Seferberlik . .. . :................ 100. ...

..

..

.

..

..

.

.

.

...

..

..

.......

.

....

......

lL

............

.........

....

.........

ÜÇ KALKlNMA YOLU

ı -Komünist Kalkınma Yolu ............................ 1011 2 -Amerikan Tipi Kalkınma Yolu .. . 1048 31- Milli · Devriınci Kalkınma Yolu 1091 ..

...

. ..........

....

....•................

nı.

TüRKİYE İÇİN DEVRİMCİ KALKıNMA STRATEJiSi Kooperatıfç1llkte Durum . . . . 1100 Devlet Teşebbüsleri ve Plan .......... .... .................. 1104 Toprak Reformu .. . :....... 1ı09 ..................... .......................... ıı18 Milllleştirmeler Nasıl Bir Devletleştirme? .................................... 1126 Devlet Bankasının Görevleri . ......... ............... ........ 1127 '1 Devlet Yatırım Bankası . 1128 . İktisadi Devlet Teşebbüsleri .. . . . . : .. 1129 Sigortalann Devletleştirilmesi ... .......................... 1130 Kalkınm:amn Dış Engeli . :............................. ·1131 Turizm mi? 1137 Dış Ticarette DevletçlUk ............. ..... ............. ....... 1146 Yeni Sistemin Esaslan . 1155 Dış Ticaret - Planlama ilişkisi ............................. 1156 Kurulması Öngörülen Başlıca Şirketler ....... . ......... 1158 Plan ve A�ır Sanayi . . .' ................ 1159 Do�u·nun D�zeni . ...... ....................... 1,166 ..

......

.....

..................

.

.

............

.......................

.

.............................. .

..

.

.............

........

......

.

.

.

....

...................................................... .

...........

.............................. .

.

........................

........

IV.

.

.

...... · : ..

MİLLİ DEVRİMCİ KALKlNMA MODELİ Kalkınmaya Yönelmiş savaŞ Ekonomisi Fiziki Planlama Gereklidir ............ .................. ... İktisadi Suç ve Ceza .. . . . . ; ........ 20-25 Yıl lotnde Kalkımlabilir : .......................... Karma Teknoloji . -: .............................. ·Sermaye . Tasarrufu . ... .............................. .......... Fabrikalar Okul Yapılmalıdır .. ........ .................... ...............

.

........

.

....

.

...

........ .

........

..........

......

1176 1177 1179 1180 ıı8ı 1182 1182

V.

İKTİDAR YOLL ARI Rejim Yaşayacak mı? Sandıktan Neden Tutucu İktıdarlar Çıkar? .......... Oy Deposu Gecekondular ............................ ...... Seçim Kazanmakla da İş Bitmez ...................... . . ...... . .. . . . . ..... . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . ..

..

..

VI.

SONUÇ

1184 1191 1208 1215 1220

NOTLAR

Dördüncü Bölüm'ün Notları ............................ 1227 Beşinci Bölüm'ün Notları ...................................... 1234 ............................................... .. 124 öz · Adlar Dizini . .

.

..

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 1

ı

iŞBiRLiKÇi KAPiTALiZMiN GELIŞMESI

I.TARIMDA KAPİTALİST GELİŞMELER · 1

II- TARIM DIŞINDA KAPİTALİST GELİŞMELER III - PLANLI DÖNEMDE KAPİTALİZM IV -· 1838 TİCARET ANLAŞMASINDAN ORTAK . PAZAR'A V - DÖRDÜNCÜ BÖLtiM'ON SONUCU

1

TARIMDA KAPiTALiST GELiŞMELER

TOPRAK YOGUNLAŞMASI Marshall Yardımı ile Türkiye'den beklenen, tarıma önem verilmesi ve Avrupa'nın gıda ve hammadde deposu hôline gelmesiydi. au görüş,' DP iktidarı tarafı ndon poylo­ şılmıştır. Devletcilik yıllarında, ilk Kalkınma Planı dolayı­ sıyle" büyük sanayici memleketterin Türkiye'r:ıin sanayileş­ mesini önlemeye colışocoklorım, onun bir hammadde �a­ .tıcısı olarak kolmosını orzuloyocaklorını ileri süren ve So­ no'i_lleşmeye öncelik verilmesi tezini savunan· Ceiôl BQ­ yar• . 1 950'de «Meclis Acış Nutku» ndo, «öncelik tarıma»· demektedir: «Elimizdeki kudret ve imkônlorı birinci dere­ cede bütün şub�leriyle ziroote, ziraetin yardımcısı olon jşlere ve zirai sanayiin inkişofıno tahsis etmeliyiz.» Büyük bir çiftçi olan Başbakan Ad nan Menderes, eskiden beri tarımın, tarırrı dışı sektör tarafından sömürüldüğünü söyle­ mekte ve tarıma öncelik tanınması nı istemektedir. . DP iktidarı, 1 950'den sonra bu politikayı uygulayocak ve muhalefetir,:ı sanayi in ihmal edildiği yolundaki .i ddiala- . · rını Başbakan . Me.nderes. şöyJe cevopldnd i racoktır: «ikti·



619

dorı mızıri yalnız ziraati ele a ldığı ve memleket iktisodiyo­ tı nın yalnız bu kısmına ehemmiyet ve' rdiği söyleniyor . . . Memleketimizde ziraat en bôkir mevzuu teşkil ediyordu. Süratle istihsal arttırmak kabiliyeti en kolay olan saha ' idi. Nihayet ziraat, nüfusumuzun yüzde 80'inin ve en mah­ rum bir kısmının maişet' vosıtası idi. Bizim memleketimiz­ de içtimal adalet, başka memleketlerdeki gibi arnele dô- , vôsı olmaktan çok, daha fatlo çiftçi ve köy dôvôsıdır. Hal­. kımızın qu yüzde 80'i, milli gelirden ancak yüzde 35-40'ı c;ılmakta, geri kalan 20 nüfus ·ise milli gelirin yuzde 60 ve daha fazlasını elde etmekte idi. Ziraat ve köy sahası, · ce­ miyet içinde en . mahrum saha idi. I l k sermaye terakümle­ rini, süratle ziraat sahası vücuda getirecekti . Nitekim de öyle oldu . . . » 486 DP iktidarının «sosyal adalet» ve «·ilk sermaye biri­ kimleri>>ni gerçekleştirmek icin tarı m alanında uyguladığı pol-itika, traktör sayısının hızla arttı rılması . Zirqat Bankası kredileriı:ıin genişletilmesi ve . ürün fjyatlarının yükseltil­ mesi biçiminde olmuştur. Marshall Y9rdı mı'ndan sağlanan traktörler krediyle çiftçilere dağıtıl mıştı r. Böylece, ·1 936 yılı nda 961 , 1 948 yılında 1 750 olon traktör sayısı, 1 952 Nt-. J ında 31 .41 5'e yükselmiş ve 1955 yılinde 40 bini aşmı Ştır. 1 936'da 1 04, 1 948'de 9.94 olan biçer-döver sayısı, 1956 yı­ lında 6 bini geçmiştir� Ziraat Bankası kredilerinde ·büyük artışlar görülmüştür. 1 940'to zirai kredi top,lomı ancak 50 . milyon, 1 948'de 235 milyon i ken, .1 953'te 1 . milyar 212 milyon liraya ulaşmış ve 1 957'de 2 milyar lirayı aşmıştır. ;Ay­ rıca, krediler ucuzlatılmıştır. ürün fiyatları yükseltilmiştir. 1 946-1 950 döneminde buğday fiyatları yüzde 1 0 oranında düşürülürken, 1 951 -1955 döneminde buğday fiyatları yüz­ de 1 6 oranında orttırılmıştır. Bu dönemde pancardo yük­ seliş yüzde 23, pamukta yüzde 47'dir.487 Bundan başka kara yolları şebekesi'nin ve komyonla nokliya_tıiı gelişmesi, . belli başlı ürünlerin devletçe yüksek fiyatlq satın Ci l ınması ve Toprak Mahsulleri Ofisi'nin depolama ko ,pdsitesinin genişlemesi, tarımda üretim a rtışını koloylaştı rmıştır. 1 950-1 953 döneminde, bu politikanın· sonucu olarak, 620 ·

tarım ürünlerinde çok büyük bir1 artış görülmüştür. Artışte iyi hava şartları kadar, ekilen arazi alanının hız·la genişl�­ mesi · başrol oynamıştır. 1 928 yılında 6,6 milyon, 1 950'de 1 4,5 milyon hektar oteın ekili a razi alanı, 1 954'te 1 9,6; 1 956' .da 22.4 ve 1 960'da 23,2 milyona ulaşmıştır. Pamuk ve · ·pancar gibi sınai bitkilerin ekim alani v.e verimleri yüksel­ miştir. Traktör sayısındaki büyük artış. ekili alanda .bu .genişlemeyi gercekleştirmiştir. Buna karşılık mer'alar çızal­ .mıştı r. 1 928'de 46 milyon, 1 950'de 37,8 milyon olan irıer'a .alanı, �hızla azalarak 1 960'ta 28,6 milyon hektara düşmüştür. Tarımdaki bu hızlı gelişmelerden kimler yararlanmış­ tır? Tarım icin sosyal adalet isteyen Menderes'in politi- · rkası. tarı m sektörü içinde adaletsizlikleri arttırmıştır. «Ta­ rıma öncelik» tavsiyesinde bulunan Dünya Bankası Mis­ yonu üyelerinden William H. Nicholl�. daha 1 955 yılında bu gelişmeyi şöyle değerlendirıiıiştir: «1 955'te Türkiye'nin -tarımı makinciaştırma programından doğrudan doğruya , . sadece 25.000- 27.500 kadar oiftci ailesi . faydalanmıştır l·�i bu yüzde' 1 'den biraz daha yüksek bir nisbeti ifade eder. Sözü geçen a ilelerin yıllık ortalama geliri muhtemelen 1 5.000 dolardan fazla olup, 1 952 sonunda bütün çiftcilere ·dağıtılan resmi kredilerin en az yüzde · 2�'ini bu aileler al­ mıştır . . . Gene de, traktörün gelişinden büyük bir kısmı ·karasapan kullanan, sayıları 2,5 milyonu bulan küçük çift­ ciler doğrudan doğruya · yararlanamamıştır. . . Türkiye --önce endüstride, sonra tarımda- gösteriş (vitrin) gibi diyebileceğim bir ekonomik kalkınma politikası takip et­ miş. yani geniş halk kitleleri aleyhine, ufak ''bir müstahsil ·gru bu son derece korumuş, yardım vermiş, şu veya bu şekilde imtiyazlandırmış ve bu suretle bunlaq vatandaşlar­ .da·n pek azının katıldığı bir ilerlemenin sembolü hôline ge­ tirmiştir. Oysa ki. bir yoksulluk denizi . içinde birkoc imti� yaz adası,. ekonomik kalkınmanın varlığını pek gostere·m ez.»•ss Gerçekten, devletçe sağlanan geniş olanaklar saye­ sindel bir kısım varhklı çifteiter ·ektikleri a razi alanını ge·

·

.

·

621

nişletmişler ve kapitalist işletmeciliğe yonelmişlerdir. Ekim arazisinin büyükmesi şu yollardan sağlanmıştır: - Ortakçı ve· kiracının taSfiyesi ile, - Boş mülk arazisinin ekilmesiyle, - Kirayla dıştan arazi tutulmakla, - Toprak�an satın almakla, · - Devlet mer'asına tecavüz etmekle. Bir SBF anketi, daha 1 952 yılında, geniş ölçüde trak­ tör ithaliyle birlikte, işletmelerin hızla büyüdüğünü göster� miştir. Ortalama işletme büyüklüğü, 1948 yılında 487. dö­ nüm iken, yüzde 31 oranında artarak 1 952 yılında 1 1 1 3 dönüme cıkmıştır.480 Bu işletme büyüklüklerinde, kira ile· tutulan arazi miktarı da dahil. bulunmaktadır. Bu nedenle. mülkiyetteki arazide genişleme, biraz daha azdır. 1 948'de 833 dönüm olan mülk arazisinin ortalama genişliği, 1 952'c;le: 880 dönüme yüksel miştir. Ankete göre, mülkiyetteki bu ge­ nişleme, yüzde 64 oranında daha önce tamamen işlenrnek­ te olan, yüzde 13 oranı nda kısmen işlenmekte ölari ve yüzde 23 oranında olan hiç işlenmeyen arazinin satm . alınmasıyle gerçekleşmiştir. Anketin vardığı sonuc şudur: «Tamamen ve kısmen işlenmekte ola n arazinin makina sahibinin mülkiyetine geçmesi, küçük işletmelerin büyük işletmelere yer . terk etmesi . demekti-r.» Mülkiyetteki geniş­ leme, yüzde 77 ora nında, sahibi, kiracı ve ortakçı marife­ tiyle işlenen arazi aleyhine yuku bulmuştur.4 00 1�63 yı lında yayınlanan başka . bir SBF araştırması. mer'a arazisinin orta ve büyük · mülk sahipleri tarafı ndan ele geçirildiğjni ileri sürmektedir: «Şüphesiz mer'a arazi­ sinin .tahribinde birinci derecede rol oynayan orta ve bü­ yük mülk sahipleridir. . Bunlcır. modern ziraat vasıtalarıyle daha evvel ekmek iktidar-ında olmadıkları ve mer'a hôlin­ de kalan Ölel. mülklerirıi tarla ziraatine katabilmişlerdir. Ancak orta ve büyük mü,l'kler, bununla yetinmeyerek dev­ lete ait mer'aları da tahripten kacınmamışlardır. Tatbikat­ ta, .orta ve büyük mülkler torotından zaptedilmiş devl�t arazisine ait misaller cok zen,g indir. Escsen Türk . ziraatinin 622

'

bünyesi icabı olarak kuvvet dengesi, orta ve büyük mülk. ler lehindedir. Onun icin topraksız köylünün normal şort­ larda devlet mer'os.ındon arazi açma hôdisesi istisna teşkil eder.»491 : Bu dönemde devlet de kendi mer'olarının bir kısmım . göçmenlere ve muhtoç işçiye dağıtmıştır. Bu dağıtılanı topraklarının miktarı, 18 milyon dönümü bulmqktadır. · Oysa 1948-1 959 yı lları orasında tahrip edilen mer'a arazisinin. miktarı 93 milyon dönümdür. Demek ki, mer'a, tahribinden yüzde 81 ölçüsünde büyük ve orta çiftçiler yararlanmışlordır. Araştırmaya göre, kudretli çiftçiler, mer.'a tahribine yönelirken, ufak çiftçiler orman tahribine girişmişlerdir :. «Türkiye'de ziraatin ani makinalaşması, bir kısım işsiz ka­ lan köylülerin maişetlerini ormanda oromqlarına sebep ol- · muştur. Makınalaşma hareketi, \Orman içinde ve. kenarın­ da kırac topraklar üzerinde yaşayan fakir köylü nüfusunu arttırmıştır. Köylü ilkel vasıtaları ve hayvanları ile ormaıiaı sığınmakta, ovadan atılan geri işletme sistemini de bera­ berce götürmuş olmaktadır. Orta ve büyük mülkierin re­ kabeti dolayısıyle, .oradaki devlet arazisi üzerinde yapa­ modığı tahribatı, kontrol eksikliğinden istifade ederek ve· ihtiyacının gerektirdiği şekilde ormanları eşit bir rekabet dahilinde tahrip etmek ve geeimini devam ettirmek cihe­ tine girmiŞtir.» Bu zaman zarfında köylü, devletin muhalefetine rağ­ men, kendi teşebbüsü ile ormanlardan 3.337.21 0 dönüm mer'o ve tarla arazisi kazan mış\ır. «Makinalaşma dolayı­ sıyle ovada kçıybettiği mer'a ve tarla orazisini, ormandan. serbestçe elde etmiştir.»492 . Mak i nalaşma ile arazin in, hı;zla az sayıd aki büyük çifteinin elinde toplandığı nda şüphe yoktur. Tarımda kapi­ talizmin'hızla gelişti�i Cukurova'da daha 1 952.yılında, ara­ zinin yüzde 62,6'sı, · ailelerin yüzde E?.7'sinin elinde bulun­ maktaydı. Buna karşılık ciftçi ailelerinin· yüzde 69'u top­ raklann sadece yüzde 1 0,5'ine sahipti.493 ·

·

·

·

·

·

623

Devlet Su Işlerinin Amik ovası üzerinde 1960 yılın,da yaptığı bir araştı rmaya göre, ailel �rln mülk toprak gehişJiği şöyled ir: --------� ·

1

ı

-----

l

·

Genişlik (Dönüm)

Aile sayısı

Toplam aileler .oranı

Toplam mülk topraklara oranı

1- 20 21- 50 51-10Cı 101-200 201�500 500'den büyük

1195 2128 363 266 230 243

27.0 48.1 8.2 6,0 5.2 5.5

3.4 11.3 4.4 6.2 �.2.6 62.1

4425

100.0

10Q.O

.

· --------�-- ------- _J

Görüldüğü gibi, mülk dağılırründaki dengesizlik . çok büyüktür. Tüm ailelerin yüzde 5,5'i toprakların yüzd e, 62,1"- · .ine sahiptir. Ailelerin yüzde 75'i ise toprakları n ancak yüz­ :de 14,7'sini elinde. tutmaktır. Köy Işleri Bakanlığının 1964'ten beri yayınladığı Köy Envanter - Etütleri'nin 43 il'e ·ait sonuçlarına göre, çiftçilerin yüzde 31 ,8�i topraks i zdır. Ne var ki. Devlet Istatistik Enstitüsü'nün tarım sayım ve anketleri, bu konuda gerçeği tespitten hayli uzaktır. Zira Türkiye'de büyük tarımsal mülkierin sayıları ve alan­ Jan belli değildir. Turan Şahin'in «Toprak Reformu Kanun Tasarısı>ı nın gerekçesinde, «Bunun tespiti, bugün için çok zor ve hattô imkônsız bir iştir» denilmektedir. Gerekçeye göre, sözleriyle saldırıyordu. Komisyon Başkanı ısmail Hakkı Tekinei. ön Tedbirler Tasartsı'nı. Türkiye lşci Partisi'nin 1966'da Parlamento'ya sunduğu kanun teklifine benzetiyordu. Tekinei, Komisyon'da 27 üye· olduğu halde, TiP teklifind·e n 500 adet bastırıyor ve bütün milletvekilierine dağıtı yordu. O günleı::i n havasında, «TI P'7 in kanun teklifinin kopyasııı demek, bir tasarıyı batı rmak icin yeterli idi. Fakat Hükümet , kararlı gözükmekteydiı 1 6· Ekim 1 971 tarihli Günaydın gazetesinin yazdığırio göre, . Komisyon'daki eleştiriler üzerine Başbakan Nihat Erim,. «Reform konusunda gerekirse arı kovanma comak soku­ lacak demiştim. Reform tasarıları Meclis'te görüşülmeye 697

başladı. Görüyorsunuz, Ankara 'da ne �adar çok arı var­ mış» çıkışını yapıyordu. Ne var ki, Millet M eclisi Komis­ yonu oralı olmuyor, yaptığı değişikliklerle ön Tedbirler Ta­ sarısı'nı işlemez hale getiriyordu. Atilla , Karaosmanoğlu. « Bu iş, burada biten> diyerek Komisyon'u terkediyordu. Gercekten Komisyon'un 150 ve 600 dönümlük arazi sınır­ larını kaldırması . ve muvazaalı temlikierin geçersizlik tari­ hini Ağustos 1 971 'e alması tıe. ön Tedbirler Tasarısı'nin a nlamı kalmıyordu. Yenilgi üzerin� Komisyonu terkeden Kqraosmanoğ­ ju, Başbakan Erim ve yard ı ır:ıcısı Koçaş'ın baskılarıyla , tekrar Komlsyona dönüyordu. Erlm, « Daha iş bitmedi,· Meclis'te mücadele vereceğizıt diyordu. Sadi Koçaş, aAman dayanın. Az kaldı. · Toprak reformunu cıkarana ka­ dar çalışacağız. Toprqk reformu icin aslanlar gibi müca­ dele edeceğ iz. Sonra mı? O zaman belki Erim ile birlikte cekilec�ğiz» buyuruyorçiu. Komisyon'un ar.tık Karaosmanoğlu'na aldırdığı yoktu. Kpraosmanoğlu, Komisyon'da «Yapıian değişikliklerle, top­ rak reformu uygulanması lmkqnsız · hale geldi.\ Tasarirun bir an önce Komisyon'dan geçmesine yardımcı olacağız . ve .son sözü Millet �Meclisi Genel Ku ruiu'nda söyleyeceğiz» demel M� Görüldüğü gibi, Milli Kurtuluş Savaşı geleneğinin iz­ lerini taşıyan i nönü ve CHP, Cumhuriyet öncesi dönem an­ layışıyla cıkortılan bu imtiyazlı yabancı sermaye konunla­ rını şiddetle eleştirmiş ve bunu seçim kampanyasının boş temalarındon biri yapmıştır. Ne ·var ki, seeimlerden yaban­ cı sermoyeci DP cok daha güclenmiş, CHP ise zayıflamış olarak çıkacaktır. Bu ağır seçim yenilgisi, CHP'yi iktidara gelince Fethi Cel ikboş'ı petrol işlerine bakan bakanlığın başına getirecek kadar yabancı sermayeye karşı tutumu­ nu yumuşotmoyo ve muhalefet yıllarında do bu konuyu eleştirmekten kaçınmaya itecektir. Muhalefet, Menderes politikasının enflosyonist ve plansız, hesopsız, ölci:isüz ka­ rakterini eleştirmekle yetinecektir. Nitekim bunları millet­ lerarası teşekküller ve Amerikalı uzmanlar. da eleştirecek­ ler, Menderes'i 4 Ağustos 1 958 kararlarını kabule zorlaya­ caklardır. Fakat Japon tipinin. dış yardımlar ve yabancı sermaye eklenmesiyle Amerikanlaştırılmış kalkınma mo­ deli, 27 Mayıs öncesi günlerde pek az tartışılacaktır. DEVLETiN KAPITALiST IMALi Bu kalkınma 1 modeli, devletin yabancı sermaye ve dış yardımlar yoluyla «işbirl ikçi» , kapitalist imaline yönelme­ sidir. Cumhuriyet'in genelik yıllarında amac. milli kapitalist i mali i ken, şimdi amac. cıkarlarıyle büyük yabancı firma­ lara ve devletlere bağlı bir kapitalist sınıf yetiştirmektir. Bu amaçla, kapitalist sınıfa geemiş yıllardakini kat kat aşan olanaklar sağlanmıştır. · 1 938'den önce Türkiye, dış ticaretini dengede tutmak, borç ödemek ve silôh satın olma k zorunda kaldığı halde, özellikle 1'950'den sonra, dış koynaklardan geniş ölçüde yararlanmıştır. 1 950 - 1 959 dö­ neminde oriyeler, ihracatçı kredileri vb. dôhi1 2 milyar 1 66 milyon dolar dış finansman olanağındon yararlanılmıştır. Bunun 780 milyon dolan Marshall ve l CA yordımlorıdır. Yardımlar ve borçlanmalar yoluyla büyük ölçüde genişle-71 7

yen döviz kaynakları, «1 dolar = 2.80 lira» gibi ucuz bir fiyatla, özel yatırımları teşvik yolunda kullanıl mıştı r: Kredl muslukları hudutsutca açılmıştır. Gittikçe genişleyen bir pazar. özel · yatırımların teşvikçisi olmuştur. Yerli · ve ya­ bancı sermayenin işbirliği ile bir özel teşebbüs biçiminde kurulan Türkiye Sınai Kalkı nma Bankası, devlet fonlarını .ve devlete veköletten,' yabancı devlet ve milletlerarası ku­ ru luşlardan elde ettiği dövizleri, uzun vöde ve düşük fa­ izle özel sanayicilere aktarmıştır. 1950 - 1 964 döneminde bu bankanın özel sanayie döviz ve yerli para biçiminde verdiği kredi 900 milyon liraya yaklaşmaktadır. Altyapı ya­ tırımlarına yönelen devlet, mal iyetin altında fiyatlarla özel sektöre ucuz enerj i. nakliye, hammadde vb. olanakları ge­ tirmiştir. Kamu tasarrufları çeşitli yollardan özel sektöre aktarı larak, bu sektörün kendi gerçekleştirdiği tasarrufun üstünde yatırım yapması sağlanmıştır.* Enflasyon, geli r dağılışındaki adaletsizlikleri arttırarak kapitalist sınıfın. tasarruf ve yatırım kapasitesini arttırmıştır. Yabancı ser-. maye, kapital ist sı nıfa önemli bir ek destek getirmiştir. özell ikle 1958 yılından sonra. ithaletın ketaya bağlanma� sıyle, montaj sanayii biçim'inde yerli - yabancı ortaklığr gelişmiştir. Yabancı sermaye gibi, devlet teşebbüsleri de, yetişmiş yönetici ve mühendislerin aktarılmasıyle, özel· * Geçmiş yıllarda . kamu tasarruflarından ne kadar bir miktarın özel sektöre a�t;:ı.rıldığı kesinlikle hesaplanmış değil­ dir. Fakat bu konuda Prof. Bent Hansen'in 1963 yılı için Dev­ let Planlama Teşkilatı'nda yaptığı çalışmalar bir fikir verebilir. 1 963 yılında, özel sektörün tasarrufları 3,8 milyar lira, gerçek­ leştirdiği yatırımlar ise 4,9 milyar liradır. Demek ki, 1 , 1 milyar lira başkalarının tasarruflarından geJ:ınektedir. Hansen araş­ tırması, yurt dışı kaynaklardan yararlanma açısından da ilgi çekici bilgi getirmektedir. 1963 yılİ rida toplam tasarrufların yüzde '23,5'in1 teşkil eden yurt dişı tasarruflar 2,7 milyar liradır. Bunun 1 ,76 milyarı, yani yüzde-. 70'i özel sektörün tasarruf açı­ ğını kapatmakta kullanılmıştır, Kamu sektörünün payı, . 0,94 milyar, yani yüzde 30'dur. 1 96� yılında bu oranlar, yüzde . 60 ve yüzde 40'tır. Bu rakaml:iu:, büyük blr kesinlik ifade etmese bile, kapitalist sınıfa · sağlanari geniş · olanaklar hakkında bir fikir v.ermeye yeterlidir.

71 8

sektöre «teknik yardım»da bulunmuşlardır. ABD, yaygın bir eğitim programı ile, yerli müteşebbislere Amerikan kapitalizminin dinamizmini aşı lamaya ve gerek devlet, ge­ rekse özel sektörde «kapitalist espriyi benimsemiş» yöne­ tici ve mühendis yetiştirmeye çalışmıştır. Devlet teşekkül­ leri. karma teşebbüsler yoluyla, bilgi ve sermayesini özelı sektöre aktarmıştı r. Karma teşebbüsler bu dönemde büyük bir yayılma göstermiş. yüzden fazla ortaklık (sermayenin yüzde 50'­ den fazlası devletin) ve iştirak (devlet sermayesi yüzde· 50'ye kadar) kurulmuştur.* Devlet serıneyesi ve teknik yardımı ile özel teşebbüsler ve kapitalist imalinde nerele­ re kadar gidildiğini göstermek bakımından. bu teşebbüsler dikkat çekicidir. Şeker sanayiini ele alalım: Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.. Sümerbank. Ziraat Bankası ve iş Ban­ kası 'nın eşit paylarla kurduğu bi r devlet teşebbüsüdür. 1 950 yılından sonra, bu teşebbüsün sermayelerine iştirak ettiği beş Ötel şeker şirketi kurul muştur. Adapazarı, Amasya, Kayseri. Konya ve Kütahya'da tesis edilen buı beş özel şeker fabrikasının aslında ku rucusu da, sermaye­ darı da, yöneticisi de Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'dir. Ama Pancar Ekicileri Kooperatifleri aracılığıyle, özel kişi­ ler bıJ fabrikalara ortak edil mişlerdir. Devlet teşebbüsü, sermayenin pek ·az bir kısmına sahiptir. Toplam sermaye.Osman Nuri Torun'a göre, ı 966 }'ılı s.onunda, tasfiye ha­ lindeki beş ortaklık hariç, ı20 karma teşebb.üs vardır. Devlet, . bu teşebbüslere sermaye olarak ı milyar 32ı milyon 500 bin lira ödemiştir. Ayrıca, bu teşebb'üslerden ı · milyar 700 milyon lira. alacaklıdır. (İktisadi Devlet Teşekküller!, Ekonomik ve Sosyal Etüdler Konferans Heyeti, İstanbul ı968, s. ı69 ) . Ortaklıklar bundan başka, Merkez Bankası kaynaklarından. geniş ölçüde yararlanmışlardır. Kalkınma Planı ı9.71 Programına · göre, ik­ tisadi devlet teşekküllerinin "iştiraklere verdi�! .sermaye payı, ı969 yılında ı milyar 8ı4 milyon lirayı bulmuştur. Açılan kredi miktarı !J79 milyon liradır. İştiralüerden sa�lanan temettünün rantabilitesi yüzde 0,39'dur. Ortalam a yüzde 8,5.- 9 faiz ile fi­ nansman kredisi sa�layan kuruluşların sadece iştirakleri nede­ niyle u�radıkları kayıplar · 1968'de 1 12 milyon, ı969'da ı22,9 mil­ yon liradır. (Resmi Gazete, ll Ocak 197 1 , s. 4 1 ) . •

·

' 719

si 88 milyon lira tutan bu beş şirkette, devletin sermaye payı 29,8 milyondur. Ne var ki, bizzat kurup işlettiği bu özel �irketlere. devlet teşebbüsü, kredi adı altında 850 milyon . �ira ·s ağ lamıştır. Halbuki Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş., mali bakımdan özel sektöre cömertçe kredi sağlayabilecek ileceği mühendlslerce ileri. sürülmektedir·. -Halbuki maliyet, 3 milyar lirayı aşmış­ tır! Bu yüzden mamul lerinin maliyeti son derece yüksektir. 725 '

·

Devlet Planlama Teşkilôtı adına bir yabancı uzmanın yap­ tığı araştırmaya göre. Erdemir'in çel ik levt:ıa maliyeti Almanya'dakinden 3,5 kat fazladır! Şirketin ilk projede Türk pa rası ihtiyacı , meskenler hariç, 591 milyon liradır. Fakat 13 Kasım 1 964 tarihi itiba­ riyle bu miktar 1 milyQr . 1 09 milyon liraya yükselmiştir! Bu ihtiyaç giderek artmış ve şi rket zarar ettiği için, devlet hissedarlam yüzde 6 kôr ödeme süresini uzatmıştır. 600 milyon lira sermayeli Erdemir'in hisselerinin 306 milyon liralık kısmı. yani yarıdan fazlası. Sümerbank ve Karabük gibi · devlet kuruluşlarına aittir. Devlet. şirkete milyarın üstünden fon. dış kredilere kefalet ve çeşitl i im- . tiyazlar sağlamıştır. Buna rağ men. Erdemir. devlet kontro­ lünün dışında bir özel teşebbüstür. Sermaye çoğunluğunu elinde tutan devlet kuruluşları . Yönetim Kurulu'nda yan­ dan qz koltuğa sahiptir. Koppers Grubu'na üç ve şirketin pek az sermaye koymuş hisşedarları olan Iş Ba nkası'na ve Ankara Ticaret Odası'na birer koltuk ayrı lmıştır. Aslın­ da Türkiye'de yassı çelik mamulleri tekelini elinde tutan Erdemir. tamamen devlete aittir. Fakpt dev bir özel teşeb­ büs hôlinde. devletin karşısına kapitalizmin bir kalesi olarak dikilmiştir. · . Demek ki. devlet fabrikalarının satışında başarısız­ lığa uğranmakla birlikte. devlet fonları nın ve devlet taşeb­ büslerinin katı lmasıyle. özel şirketler kurarak, kapitalist sektör güçlendirilmiştir. Bu dönemde. yüzde 1 00 devlet sermayeli kuruluşların dahi anonim şirketler olarak tesisi gelenekleştirilmiştir. Fakat genellikle. yerli ve yabancı özel sermayenin devlet teşebbüsleri . ile karma şirketler, kur­ ması tercih edilmiştir. Aslı nda devletten sağladığı krediler­ le faaliyet gösteren çeşitli kuruluşlar ve kooperatifierin iştirak payları özel sermaye içinde gösterilerek, özel sek­ . törün egemenliği sa ğlanmak istenmiştir: Bu yolda ilgi çekici zorlarnalara bile gidilmiştir. M �selô, lik Beş Yıllık K.a l­ kınma Planı'nda. devlet sermayesi çoğunlukta olduğu hal­ de Gima'nın nasıl özelleştirildiği şöyle . anlatılmaktadır: Gima, 500 bin TL neminal sermayeli bir limited şirketin ·

·

726

·

1

kurulmasına yüzde 98 sermaye payı ile katıl mış. sonra bu ·limited şirkete · ayrıca 2 milyon lira kredi vermiştir. Bu l i�· mited şirket. Gimo'don sağladığı poroyla ve Gimo'nın bir kuruluşu olduğu h.olde 3 milyon lira hisseyle Gi,m o'yo ko­ tıl mış, ve Gimo bu ocoyip yoldon özel leştirilmiştir.549 Amac. devlet sermayesi ve kredisiyle özet kişilerin teşebbüşlerde kontrolünü sağlamaktır. Bunun için mutlaka özel ortaklor payının yüzde 50'nin üstünde O\duğu «yüzde 51 49» şir­ ketlerine ihtiyaç yoktur. Siyasi iktidar, iç v-e dış baskılarla, «özel t�şebbüs imal etme» yolunda olduğu sürece, devlet sermayesinin çoğunlukta bulunduğu karma şirketlerd� do­ hi, kontrol, azı nlıktaki özel sermayeye koymıştır. -

Yerli ve yabancı özel sermaye ile birlikte kurulan karma şirketlerin -üstelik siyasi iktidarın kapital izmden yana güçlerin elinde bulunduğu bir ortamda-. devlet te­ şebbüslerin i ve yöneticiledni. kapitalist ekonominin tôbi bir parçası hôline ge�irdiği düşünülebil ir. Bir sürü özel şir� ketin Y,ö netim kurullarında, yerli ve yabancı özel serma­ yedarları n yanında yer alan devlet teşebbüsü yöneticile­ rinin, bu durumunun yarattığı çeşitli kişisel avantajlar do hesaba katılınca, kamu cıkarım mı, yoksa özel kapitalist Çıkarları mı temsil edeceği, üzerinde durulması gereken . bir konudur. • Kapitalist i ma l eden ve kapitalizmin boği mlı · desteğ ini teşkil eden bu tip devlet teşebbüslerine, imolôt sonayii alanında dahi, yaba ncı sermayedarları n her za­ man itirozı yoktur. Nitekim, özel sermayedarlar temsilcile­ rinden kurulu OECD Ticaret ve Sanayi lstişori Komitesi, • Akşam gazetesinde İlhami Soysal'ıı:,ı yazdığına göre, Ça­ nakkale Seramik, Etibank'ın 3 milyon lira ile .ortak olduğu 9 milyon lira sermayeli bir şirkettir. 51 milyon sabit kıymeti, 40 milyon ihtiyatı vardır. Yılda 1 5-20 milyon lira k a:r etmektedir. ,Şirket az sayıda büyük ortağın egemenli�indedit. Etibank ' tem­ :sileisi, bu sermaye sahiplerinin istedi�i şekilde oy kullanmak- · tadır. Temsilci, şirketten, çeşitli ııvantajlann . dışında 20 bin lira prim, 24 bin lira «hakk-ı huzurıl almaktadır. Her ne kadar .kanun, iktisadi devlet teşebbüsleri yöneticilerinin maaşlar dı­ . şında sa�layabilecekleri geliri sınırlamışsa da, bu sınır çeşitli yollardan aşılabilmektedir.

727

Odalar Birliği'nce bastırılan Türkiye Raporu'nda bi.J yönde bir gelişmeyi tavsiye etmektedir: «Eksperler grubu, Dev­ let Teşebbüsleri'nin yabancı teknik yardımdan mümkün olan en geniş çapta faydalanmalarını ve statülerinde ya­ bancı yatırımcılarla işbirliğ i yapmaya imkôn verecek hü­ kümlere yer veril.mesini tavsiyeye şayan görür.»55° Bu gö­ rüş, AP iktidarınca benimsenmiştir. 27 Mayıs'tan sonra , karma teşe bbüslerin tasfiyesi eğilimi g ü ç kazanmışsa da, i kinci Kalkınma Planı, kapitalizmi gefiştirme yolunda kar­ ma teşebbüsün çok daha sistemli biçimde kullanılmasım öngörmektedi r. 1 968 yılı programında yabancı müteşeb­ bislerin de yüzde 50'nin üstü nde pay alabilecekleri karma teşebbüslerin teşvik edileceğ i ve bu işe devlet katılma payı olarak 1 00 milyon lira ayırdığı belirtilmektedir. Bütün bunlar göstermektedir ki, devlet teşebbüsle­ rinin özelleştirilmesinde ve kapitalist sektörün geriişleme­ sinde karma şirketler güçlü bir araçtır . 1 950'den sonra bu yol, en geniş biçimde açılmıştır . ' ·

MÜTEŞEBBiS i MALiNiN Bi LANÇOSU Devlet, yabancı sermaye ve yardım veren devletlerin• elbirliği ile giriştikleri ve birinci kısmı 27 Mayıs'ta biten bu kapitalist gel işmenin bilôncosu ne olmuştur? Kapitalist sinıf, sanayi alar'unda umulan başarıyı gösterebii miş mi­ dir? Dış yardımlar, tarım alanındaki genişierne ve dı Ş ticaret haçlierinde ilk yıllardaki iyileşmenih de yarattığı elverişli ortamda, 1 950'den başlayarak yatırımlarda bir artış. görülmüştür. 1 948 - 1 951 'de ortalama · gayri safi milli hôsı­ lanın yüzde 1 0,1 'ine erişen . yatırı mlar, 1 952 - 1 955'te yüzde' 1 3.4'e, 1 956 - 1 959'da yüzde 1 3,8'e yükselmiŞtir. Yatı rım­ larda özel sektör payında 1 954 yılına kadar bir artış, sonra azalış görülmüştür. 1954'ten başlayarak. hızlanan enflas­ yon ve aıltan dış ticaret güçlükleri ile ,bi rl ikte, devlet yatı­ rımları ağır basmaya başlamıştır. Yatırımlarda özel sektör payı yüzde 6 - 7 · civarında kalmıştır. Ve özel sektör yatı­ rımlarının yüzde 50'den fazlası konut yatırımiarı na git728 . .

.

l

mıştır. Kabaca yapılan hesaplara göre, milli gelirin yüzde 30 kadar bir kısmını, yatırım yapabilecek durumdaki yüzde 2'nin aldığı dQşünülürse, konut dışında özel yatırımların yüzde 3 ilô 4 civarında kalması, başarılı bir gelişme sayı­ lamaz. Bu durumd a milli gelirin verimli yatırımlara yönel­ til mesi mümkün olan dörtte bir oranındaki kısmının, var­ lıklı sı nıfları n lüks tüketimine ve kalkınmaya katkısı bu- · lu nmayan verimsiz tasarruftoro gittiğini kabul · etmek ge­ rekecektir. Sanayi alanına gelince, Devlet istatistik Enstitüsü'nün «1 964 l tnalôt San'ayit Sayımı» şu bilgileri vermektedir. Sa­ yı mda on ve ondan fazla işçi çalıştıran işyerleri, büyük sanayi sayılmıştır. Buna göre, özel sektörün imalôt sana- · yiinde gel işmesi şöyledir: . 1 940'tan önce kurulmuş ve bu­ gün de mevcut olan imalôt sanayiindeki özel işyerlerinin sayısı 344'tür, Buna 1 940-1 949 döneminde 368 işyeri ek­ lenmiştir. 1 950-1 954'te 556 ve 1 955-1 959'da 784 işyeri or­ taya çıkmıştır. Böylece 1 963 yılı nda imalôt sanayiindeki on ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinin sayısı 2775'e ulaş­ maktadır. Bunun 822'si gıda ve 689;u dokuma sanayii ala­ nındad1r. 1 950'de bu rakamlar gıda sanayiinde 242 ve do­ kuma sanayiinde 1 60'tan ibaretti. 1 950'den önc·e, ithal edi­ len kauçukla lôstik ayakkabı ve diğer .kauçuk eşya imar eden 13 işyeri varken, bu rakam 1 963'te 82'ye yükselmiş­ tir. i lôç hazırlama sanayii 20'den 65'e ve ithalôta dayanan plôstik eşya sanayii 6'dan 41 işyerine geçmiştir. Radyo, taşıt, buzdolabı, elektrik süpürgesi vb. gibi montaj sana­ yiinde hızlı bir gelima görüşmüştür. Metal ana sanayii ve makina gibi, sanayileşmenin temelini teŞkil eden alanlar­ da öz�l sektör yok gibidir. Demek ki, özel sektör, 1 950�den önceki döneme ncizaran daha hız)ı bir gelişme göstermekle qirlikte, ara malları devlet sektöründen ya ' da ithalôıtan sağlanan hafif tüketim sanayiine ve montaj işlerine .ilgi göstermiştir. lllere dağılış açısından,- özel sanayi işyerlerinin 1 264 Işyeri lle istanbul'da toplandığı görülmektedir. Rize glbf hayli zengin bir: ilde, Niğde'de ve birçok Doğu . iiJ nde hiçbir 729

özel sanayi işyeri yoktur. özel sanayiin en fazla gelişme ;gösterdiği iller şunlardır: ÖZEL SANAYİ iŞYERLERi SAYISI İller

İstanbul

Bursa İzmir Ankara Adana Balıkesir Aydın Esk!şehir Konya Manisa Gaziantep Zonguldak Kayseri İçel

Samsun Ordu Uşak Sakarya TOPLAM Geri kalan

49

li /

1963 1264 213 209 154 80 68 57 46 46 42 39 38 37 36 · 33 29 27 26 2444 331

1950 321 51 74 24 23 25 14 12 ' 4

16 10 . 5 9 13 14 7 2

8 632 80

Tablo, · on ve daha fazla - işçi kullanan özel sanayi iş­ yerlerinin az sayıda belli illerde toplandığını ve bazı Ana­ dolu illerinde özel sanayiin geçmişe göre hızl ı bir gelişme içinde olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, Türki­ ye'nin 40 kadar ilinde özel sanayi yok gibidir. Bol kredi, ucuz döviz ve yabancı sermaye olanaklarına rağmen, Menderes döneminde özel sanayiin bilônçosu parlak de­ ğildir. lik Beş Yıllık Kalkınma . Planı'nda, özel sanayiin 1 960 yılındaki durumuyle ilgili olarak şu değerlendirme yapıl­ mal hesabı, tasfiye edilen bankalar hariç, 502 milyon lira tutarken, devlet bankalarında bu miktar 2 milyar 502 milyon liraya ulaşmoktaydı . . Siyasi ' iktidara dayanarak . yürütülen bu kredi yolsuz­ l ukları n ı n tipik bir örneği; Oğuz Akal . ve · şirketlerine Zira.­ at Bankası',nın actıgı 76 milyon liralık kredidir� Oğuz Akal, çeşitli yollardan önemli bakanların desteğini saglayarak devlet bankasından mali kudretinin . çok üstünde büyük krediler elde etmiştir. üstelik Oğuz Akal'ın Türk Alka flr­ ması, işe yaramaz . bir demir ve çelik fabrikası tesislerini bir Amerikan firmasından taksitle :i thal etmiştir. Oğuz Akal, bu tesjslerden kalan 91 4 bin dolar borcunu ödeme­ miştir. Ziraat Bankası. teminat mektubu vermiş durumda­ d ı r. Fakat Amerikan firması taahhütleiin i yerine .getirme­ diği icin banka Oğuz Akal'ın borcunu · yüklenmeyi · reddet­ mi Ştir. Bu noktada Amedkah H ükumeti işe karışmıştır. ı . . O zamanlar senetör olan ünlü pol itikacı · Hamphry'nin çaba·· .lariyle, . · Amerika n . Yardım Kani.ınu'na; Amerikan firması­ Ziraat Bankası qnlaşmazlığına uygun d üşen bir fikra ek­ Je'nmiştır: Bu. tı kraya · göre, «yardım gören hükümetin veya {) hukümete ba,ğ lı bir te şekkülün· teminat mektubu olduğu :hallerde, yardım gören hükümet, btr Amerikan vatanda­ :�;i'ııia · veya firması na ·olon borcu · Ödemekteri kaçınırsa. Amerikan yardımı kesilebilecektir.ı.' 1 · Ağustos 1 96.2 '�en başlayarak ·yürürl üd·e giren Dış Yardım Ka nunu'nun · bu . hükmüne . dayd,narak, 1 3 Arali .k •.



'

.

...

1



·

-cakları ise, hemen hemen tamamen donmuştur. Bu nedenle yok denecek kadar az tahsilAt yapılıİnş ve mevduat sahipleri­ niı:i' para:Iarihı Merkez Barika' . sı ödeme · durumunda· kalmıştır.

7.46 .

' . .

:

' .



o

.

'

. ... :.

,,



;

_

· '

.

'

1 .962-'de · . A.n:ıerikan · Sefiri, Başboknn .. lnön.ü'ye gjtmiş ve Oğuz Akal'ın borcunun 1 · Şubat 1 963 günün� kadar öden­ mesini tavsiye etmiştir. Gerçi Başkan Kennedy'nin, firma­ nın borcu ödenmezse bile, yardımı dev.ci m. ettirme yetkisi vardır. · Fakat bu yola giderse, Başkan, Kongre karşısında .g uç. durumda kalabilecektir. Nitekim 14 Aralık 1 962 gütıü, .American Manu'tacfurer: AssociatiOri'ln yemekli · toplantı­ ' -�ındo.- . bir soru . üzerine. Boşko o Kennedy; . «Türk Hükume­ ti, yolsuzluklardam suçlu gördüğü ve halen idam edilmiş bulunan bir bakbritn devrine ait borçları ödemek istemi·d.ı ş yardimı� kesilebileceğ ini ih­ . yor» demiş ve bu yüzden · au nun üzerine, tü_rk Hükümeti, bir kanun si:ıs . e'trniştjr'. . tasarısı sevk ederek.- Ziraat Bankası'nın ödemeyi reddet1:iği 1 0 milyon lira alac·a ğın · ·haziAeden ödenmesini sağla­ . mıştı_r. Işin dikk at çekici başka tılr. yoriü. Menderes dön.emirde bile «Meclis Tah kı'l_lduklarını haklı. göstermeye c;alışmak­ tadırlar, hele bazı burjuva iktisatçılar, bu ülkelerin ekonomik · kalkınma isteklerinin haklıbitını bile şupheye koyacak kadar ileri gitmektedirleq (Economte Polittque, cilt ı. Paris 1962, s.

354) .

n2

Geçici olduğunu i iÔn eden. lidersiz. kadrosu�. dok­ tri nsiz bir hareketin giriştiği bu t�dbirler. hareketin yönü­ nü göstermeye yeterlidir. 27 Mayıs hareketinin, halkçı yö­ nelişine rağ men. en büyük zaaflarından birini. hareketilil bir toplumsal temel.e atı:ırtul ması ihtiyacının duyul mayışı teşkil etmiştir. «Biz politikacılar gibi oya muhtaç değiliz. taviz vermeyiZ» görüşü. Milli Birlikcilere egemen olmuş­ tur. Oysa tek partili en otoriter rejimler dahi, dayandıkları toplumsdl sınıf ve tabakaların «Oy»una ve güçl ü deste­ ğine muhtaçtır. Bu ihtiyacı reddeden Milli ' Birlik'çiler. ha­ reketi bir toplumsal temele oturtnıayı ve büyük kitlenin desteğ ini kazanmayı nüşünmemişlerdir. Yarı - sömürge şartianna karşı şaşkın bir milliyetçi tepki -olarak ortaya çıkan ittihat' ve · Terakki hareketi dahi, kulüpler: ve . der­ nekler yoluyla. çabucak örgütlenerek ve «milli burjuvazi» ­ ye dayanarak kısa süred e hatırı sayılır bir güc hôline gel­ miştir. M illi Birlik hareketi ise, bu bakımdan boşlukta kal­ mıştır. Halkçı yönelişine rağ men. geniş kitle desteğ ini sağ­ lamayı amac edinen bilirıcli bir politika izlememiştir. Ak­ sine. 4 Ağustos 1958 istikrar tedbirleırinin Milli Birlik dö­ neminde sert uygulaması. ekonomide işsizliğe. durgunlu­ ğa ve işçiler arasında hoşnutsuıluğa yol açmıştır. Tarım ürünleri fiyatlarının donduru l ması. bazı ürünlerin ekim alanlarının daraltılması v� fiyatlarının d üşürülmesi, insan­ orman ilişkilerinde yalnızca ormanı dtişünen bir uygula­ maay gidilmes.i vb. g;bi tedbirler -teknisyen · gözüyle hak­ lı gerekeelere dayanmakla birlikte-. işçi ve köylü kitle-. sinin refahını arttırmaya yönelmiş sjstemli bir tedbirler bütününe oturtulamadığı icin, yalnız büyük çapta toprak ve ticaret cık·arlorı t?rafından değil kitleler tarafından ' da olumsuz karşılanmıştır. Böylece. genel bir hoşnutsuzluk ortamı içinde, Milli Birlikçi'ler toplumsal temelden yok_. sun kalmışl.ardı r. · Bu yal nı?hk durumu'nda. devrimcilerin etrafını., ilk günler banka kasalarının acılacağı ve hesap­ lara el konulacağı söylentileriyle telaşa kapılan eski ikti­ darın yal yararlı olmaktadır. i sa­ nayileşebilmesi acısından gercek ihtiyaclarımızı yansıt-' maktadır. Bundan gerilemek; sanayimiz üzerinde olum­ suz etkiier yaratacaktı r . . . Asıl önemli sorun, yalnız kurul­ muş olan sanayiin' değil, kurulacak sanayiin de korunma­ sıdır. . . Yatırım · yapı lmadan önce, hangi sonayilerı'n t.co­ runacağını n açıkca bilinmesi gerekiidir.» Ne var ki, . Dışişleri Bakanlığı'nın .g örüşü ağır basar. 19 Nisan muhtı rasından geriiEmerek, 1 7 Ekim 1 972'de mü­ zakereler ,icin' yeni bir d,i rektif hazırkını r. Planlama, yeni, di­ rektife katılmadığını belirt.ir. Fakat 16 (Aralık'ta Bokanlık·

919

tararası Ekonomik Kuru l . daha da yumuşatarok. 1 7 Ekim direktifini kabul eder. Bunu bile Ortak Pazar'da sa"ğ lamak güçtür. Müzakereleri yürüten Dışişleri yetkilisi. «Ortak Pazar'ın kabul edebileceği sınırlara kadar çekilelim» öne­ rıs·ınde bulunur. Nitekim 22 Mayıs 1 ·973'te Brüksel'de yapı­ lan görüşmelerde. 17 Ekim direktlti bir kenara bırakılır ve Ortak Pazar'ı n öneriı:;i dikkate alınır. Ve bu önerinin ışığı altında. 30 Nisan 1 973 günü · Katma Protokol'a ek Tamam­ layıcı Protokol i mzalonır. . Tamamlayıcı Protokol'un ticari hükümleri. 1 Ocak l974 · tarihinde.n itibaren yürürlüğe ko­ nur. Kal kınma Planı 1 975 Yılı Programı 'nda belirtildiği üzere, böylece. «Türkiye - AET ilişkilerine esneklik geti.: rilmesirıi öngören Üçüncü Plan ilkeleri uygulanmamış» olur. Hatta 1 975 Programı'na göre, Tamamlayıcı Protokol, ithalôtın liberasyonunda 6 devlet yerine 9 devlet temelini getirerek, Türkiye'nin yükümlülüklerini artı rı r. Program'da şöyle yazılıdır: «Türkiye, Dokuzlar bazının esas alınma­ sıyla. konsolide liberqsyon l istesine ekleyeceği madde­ leri, üç katına çıkarma durumunda kalacaktır . . Bu ise. konsolide liberasyon listesinin yüzde 40 qolayında artı­ rılması sonucuna varacaktır. 722 milyon · lira tutprında bir konsolide liberasyon listesi hazırlamak Için, bu listeye 1 55 ·

milyon llro tutQnnda daha önce saluncalı bulduğu maJian da koymak durumunda kalmı, Olon Türkiye'nin 1 975 yılı sonunda bu alanda önemli bir güçlükle karşııa,rnası bek­ lenmektedir» . .

1 975 Programı. Katma Protokol'un koruyucu h üküm­ lerinin yetersizliğinin daha şimd iden ortaya çı.ktığını belirt­ mektedi r. örneğin. 9 Ocak . 1 975 tarihli Cumhuriyet gaze­ ' tesinde de yazıldığı . üzere. Pet-Kim. motorlu araç tôstik yapımında kullanıları kGJrtx;m siyahı ü retimine 15 bin ton kapasiteli bir tesiste 1 974 yılı başında girişn:ıiştir. Ne var ki. çeşit kara'lar liberosyon listesinde kalmıştır. Yabancı lôstik şirketlerı l';>u durumda Pet-Kim'.in üretimini kurtan­ mak yerine ithalôta devam etmişlerd ir. Pet-Kim, karbon sıv.ahı üretimini· . �urdurmak zorunda kalmıştır. Alioğa. Ro920

tinerisi'nin madeni yaO ü retiminde de benzer bir duru m or­ taya çıkmış, TPAO 700 milyon liraya çıkan mÔ'deni yağ tesislerini kullanmaz olmuştur. Pet-Kim ve TPAO'fıun şid­ detli ısrarları üzerine, karbon siyahı ve madeni yağ !Ibe­ rasyon listesinden çıkarılmıştır. Yôni Katma Protokol'u n koruma tedbileriyle ilgili 60. maddesi işl�tilmiştir. Ne var ki, bu koruyucu hüküm derde · deva olmaktan uzaktır. 1 975 Programı, bu yetersizliği . şu sözlerle açıklamaktad ı r : « Üçüncü Plan Dönemi'nde bôzı kamu ve özel kuruluşlar, ürettikleri maddelerin 1 2 yıllık listeden 22 · yıllık listeye ak­ tarılması ve konsolide liberasyon listesinden cıkarıl ması icin talepte bulunmaktadır. Bu talepler, Katm� Protokol'da. gümrük indirimlerine ve miktar kısıtlartıalarına ilişkin ola­ rak yer alan korumc;ı h ükümlerinin yetersizliğini bir kez daha ortaya kOymuŞ · bulunmaktad ı r. · Pet-Kim, listelerarası değişiklik talebinde' bulun·an kuruluşlardan birisidi r. Kat­ ma Protokol, 1 2 yıllık listeden 22 yıllık listeye yapıloç:ak olan O ktarmaları SÜre eVe miktar Olaı:ak kısıtlamaktadır. Sôdece Pet-Kim'in listelerarası değişiklikle ilişkin tale­ binin karşılanması, söz konusu miktarın yaklaşık olarak tümünün kullanılmasını gerektirecektir. Kaldı ki bu olano­ ğın kullanılması karşısında; 22 yıllık l isteden de aynı bü­ yüklükte bir malın ya da mal grubunun 12 yıllı� listeye aktarılması koşuluna bağland rğından; 22 yıllık listedeh de 1 976 yılı ithalôtı yaklaşık olarak 300 milyon lirayı bulacak kadar mal -seçilmesi ve 12 · yıllık listeye a ktarılması soru­ nuyla karş ılaşılacoktın> . Kısaca, ithalôtın liberasyonu daha 1 974 ve 1 975 yı­ lında Türk sanayiini etkilerneye ve güclükler yaratmaya başlamıştır. Bu güçlükler g iderek artacaktı r. öte yandan AET'nin ücÜncü ülkelere verdiği tôvi;zler nedeniyle, ülke­ mize sağladığı tôvizler. 1 975 Programı'nın deyimiyle, «tô­ viz niteliğini tümüyle yitirm'iştir. .Su du.rum, Türkiye'nin ile­ ride sağlayabileceği yeni tarı m tôvizleri acısından da ge­ çerlidir. Ortaklık ilişkileri, Türkiye'nin Dokuzlar pazarına ücüncü ülkelerden daha avantajlı duru mda girmesini sağ­ layamamoktadır. Oysa Katma Protokol h ükümlerine göre. 921

Türkiye, · ü�üncü ülkelerle olan ilişkilerini d üzenlerk�n. Topluluğa Katma Pro.tokol ile sağlamış bulunduğu prefe­ ransı saklı tutma yükümlülüğünü taşımaktadı r. Bu durum, Türkiye'nin üçüncü ülkelere olan hareket serbestisini kı­ sıtlamakta ve Topluluğun Türkiye'den qlmış bulunduğu tôvizlerin aşınmasnıdan korun masına yol açmaktad ı r» . Demek ki, Türkiye bir cıkar ' Sağlamadan AET'ye tek yanlı tôviz verme durumuna düşmektedir! Bu durum, AET'­ nin petrolcü Arap ülkelerine, . l ran'a · ve Afrika'daki eski sömürgelere artan tôvizler verme eğilimi nedeniyle, gittik­ çe kötüleşeceğe benzemektedir. Daha şimdiden, Türki­ . ye'nin AET'ye 1 974 yılı' ihracatı miktar olarak gerilemiştir! Jthalôtı ise artmaktadı r. Ne var ki, bu durumu d üze.ltme yolunda ciddi bir çaba yoktur. CHP - MSP Koalisyon Hükümeti Programında, Katma Protokol· ve Tamamlayıcı Protokol 'un «Türkiye'ye en uygun koşulları sağlayacak» biçimde değiştirilmesi öıi­ ıg örülmüştür. CHP Seçim Bildirgesi'nde daha açık olarak, protokolların · esaslı bir revlzyondan geçirilmesi zorunlu­ luğu belirtilmiştir. Ne var ki, Dışişleri Bakanı Turan 'Güneş. Türkiye AET Kçrma Parlamento Komisyonu'na katılan TBMM üyel�ri önünde yaptığı konuşmada, bakanlığının görüşünü benimsediğini ortaya koymuştur. Güneş. bu ko­ ouşmada Türk Hükümeti'nin N isan 1 �72 •muhtıraşını, can­ taşmanın tek taraflı ihlôli» diye nitelemiş ve « Katma Pro- · · tokol'un ülkemizin cıkariarına en uygun olacak biçimde kaleme alınmış · olduğunu kabul etmeye ômadeyim» demiştir. Ortak Pazar Komisyonu Başkanı Ortcili', Dışişleri'nin lbl.i tutumunu bilerek Türkiye'ye gelmiş ve , revizyon istek1erine rahatlıkla karşı çıkmıştır. Ortoli. M i l liyet'e verdiği �emecte, «Türk Hükümeti'ne anlaşmaların yeniden ele clınması yolunda bir istemde bulunmasını öğütlemeyece­ ğim» demiştir. Ecevit is.e . Ortoli ile görüşmede'n önce bir (Jzmarilar toplantısı yapmıştır. Toplantıda, 26 · Nisan 1 974 tarihli · Cumhuriyet gazetesinde açıklandığı üzere; Prof. Nevzat Yalcintaş, Katma Protoko1't,m Türkiye'nin sanayl�

·

922

leşmasini . engelleyici hükümler · taşıdığmı'» beli rtmiştir. Prof. Gündüz Okcun, proıokolu «sanayileşmemtz üzerine ağı r ipotekler koyan belge» d iye nltelemiştlr. Doç. Bilsay Kuruc. protokolun sanayileşmeye ters düştüğünü ilert s,ü ­ rerek, ticaret ortaklığı ile yetinilmesini istemiştir. Bir ara CHP Genel Sekreter Yardımcflığı da yapan . Pro.f. Beşi m üstüne!. Katma Protokol hükümlerJyle temel sanayii kUr­ maya yönelen ücüncü Beş Yıllık Plan'ın amaclarının ca­ tıştığını hatırlatmıştır. Ne var ki, Başbakan Ecevit, Ortoli ile yaptığı .görüşmeden sonra, . Katma Protokol'un revizyo­ nunu isternekten vazgecmişti.r. 1 974 yazında Brüksel'e de g iden Ecevit, Ortoli ile görüşmesinde «yazılı anlaşma me­ tinleri üzerinde değişmeler yapmaktan ·Ortak .Pazar yöne­ timinin kaçınma nedenlerini öğrendiğini v� bunları anla­ yışla karşıladığını» belirterek. 3 Temmuz 1 974 tarit)inde CHP Grubu'nda şöyle konuşmuştur: «Anlaşmararı değiş­ tirmek yerine, gerekirse · bunları yeniden yorumlamak ve­ ya ek metinler düzenlemek suretiyle Türkiye'nin istekleri­ ne çözüm bulma o:landğı vardır. Bu konuda Ortak Pazar ülkelerinin iyi niyetli olduklarına i nanıyorum». tKi NCI , SIN I F AVRUPALlLlK

Öte yandan 1ürkiye, · 9 AET üyesinin Ekim . 1 972'deki Zirve Toplantısına katılmak ve kurulacak siyasi sekreter­ yaya girmek istemiŞtir. Böyl·ece, Türkiye'nin .de Avrupa'nın inşas ; r:tda söi sahibi olması. dışarıda kal maması düşünül­ rnüştlk. Ne var ki. · AET y�tkilileri, Zirve Toplantfsı nın . ve Siyasi Sekreterya'nın · «tam üyelanı arasında · olduğunu. «ortak üye» statüsünde.ki Türkiye'nin h�r ikisinde göz1emci sıfatıyla bile bulunamayacağını belirtmişlerdir. Tür­ ·k iye, isra'r etmişse de, konferansa gözlemci; ya da dinleyi­ ci sıfatıyla kablmayı dahi sağlıyamamıştır. su yolda Tür­ k iye-AET Karma Parlamento Komisyonu'nun Türk üyeleri ·t srarlı çabalar gostern:ıişier. fakat başa·rııı olamamışlard ı r. Mart 1 974 Berlin toplantısinde Türk Grubu Başkan ı Kômu- · mn inan, « Biz sizin ortağınızız. topluluk · olarak yaptığınız 923 .

.

siyasal girişimlerden bize de haber vermelisiniz» demiş. fakat Alman Parlmanter M üsteşarı Hcins Appeliden «Si­ zinle ilgili konular olursa. onlardan sizi haberdar ederiz» karşılı�ını almıştır. Toplantıda Türk Grubu Başkanı, «Bizi ikinci plana itemezsiiıiz» temasını en duygusal biçimde Işlemiştir: «Dünyaya karşı olan sorumluiuklarınızdan söz ediyorsunuz, bunları biliyoruz. "Başka ilişkileriniz olduğunu ileri sürüyorsunuz, karşı cıkmıyoruz. Ama bunlar Türkiye'­ nin ikinci plana itilmesi, . siz başal'itya ulaştıktan sonra etrafınızı cevirenlerle bir tutul ması icin sebep mi teşkil ' eder? Biz bunu -asla kabul etmiyoruz ve asla kabul etme� yeceğiz. Bize, be�enmezseniz siz bilirsiniz, d iyemezsiniz. Ger­ ci akdettiğimiz anlaşmalar ve eldeki yazılı metinler sizi bunu söylemekten alakoyacak bir hüküm taşı maz. Ancak ortakl ığa milletimizin hayatından on yıl vermiş bulunuyo­ ruz ... Devletlerarası ilişkilerde kadirşinasl ı k gibi bir vasıf aramanın saflığı içinde değiliz. Ama inandığımız bu toplu­ lu�un her türlü nionevi değeri hiçe sayacak bir maddeci­ l iğe düştüğünü de kabul etmek istemeyiz» . ·

Bu yakat�tşlor etkili olmaz. 1 974 yazı nda, petrol bu­ nalımı nedeniyle, AET'nln Arap ülkeleriyle sıkı ilişkiler kurma yolunda ısrarlı çabalara g irişmesi üzerine, Türkiye, 1 0 Haziranda AET'ye bir muhtıra verir. Muhtırada, .«Tur­ kiye'nin hem tarihi, hem de co�rafl · konumu nedeniyle Orta Doğu'nun vazgeçilmez tlir ülkesi oldu�u da dile ge­ tirilerek, Avrupa ülkeleriyle Orta Doğu ülkelerinin ilişkile­ rinde Türkiye'nin doğal olarak yer alması gerektiği» ha-' tırlatılır. Bu çabalar da bir etki sağlamaz. 14 Ocak 1 975'te Dokuzlar Meclisi, 1 978 Moyrsındo geneloyla bir Avrupa Parlamentosu seeilmesini kararlaş­ tırır. 385 üyeli parlamentoda 71 Alman, 67 I ngiliz , 66 ital­ yan, 65 Fransız, 27 Hollanda, 23 Belçika, 17 Danima rka. 1 3 I rianda ve 6 Lüksemburg temsilcisi olacaktır. Türkiye·, Av­ rupa Parlamentosu'nun d ışındadır. Ülkemizin 22 ytl sonra. 924

Geciş Döneminin sonunda AET'ye «ta m üye» olup olma­ yacağı belli değildir. Ankara Antlaşmasına göre. AET. Gümrük Birliği tamamlcmınca, Türkiye'nin topluluğa ka­ tılma olanağını incel�yecektir. Başkaca bir taahhüt yok­ tur. Böylece i kinci sınıf üye durumu doğmaktadı r. Niteki m Metin Toker. « Danimarka'nın oyu var d a bizim .y ok . . . NATO ve Ortak Pazar üyeleri arasında iki sınıf doğuyor: Birinci sınıfla i kinci. sınıf.» demektedir. 1 856 Paris . Konferansını hatıriamamaya imkôn yok­ tur : Türkiye, müttefikleri i ngiltere' ve Fransa'nı n safında, Rusya'ya karşı savaş vermiş ve onu yenmiştir. �endini galip devletler arasında saymaktadı r. Batıl ı müttefikleri­ miz, Türkiye'nin Avrupa kamu hukukundan yararlandırı­ ' lacağını belirtmişlerdir, A ır Paşa sevinçlidir: . Artı. k Avrupa devletleriyle eşit olunmaktadı r, bu eşitlik gereği kapitü­ lasyonlar kalkacaktır! Ne var ki, kapitülasyonları kaldırQ­ bilmek ve eşit statüye gelebilmek icin bir Kurtuluş Savaşı yapmak gerekmiş.tir. ORTAK PAZAR'DA TÜRKiYE'NIN GELECEGI Ortak Pazar, Türkiye'ye nasıl bir gelecek. hazırlamak­ tadı r? 12 yıllı� listedeki sanayi 1 978'den, 22 yıllık l istedeki sanayi 1 983'ten itibaren gelişmiş Avrupa ülkeleri sanayii karşısında ciddi bir korunmadan yoksun kalacaktır. Bu sanayi. · döviz kuru nda çok büyük değ işiklik olmadan re­ kabete dayanabilecek midir? Sanayiin, fiyat ve kalite ba­ kımından cok avantajsız duru mda bulunduğu açıktır. GeneiJikle p.etro-kimya ü rü nleri. denift�celik, alümin­ yum gibi temel a ra mallar l le makina i malôt sanayii 22 yıllık listeye alınmtştlf'. Bunlar pahalıdır ve rekabet gücün­ den yoksundur. Bu pahalı ara malları n ı ve makina sana­ yiinin ü rünlerini kullana ra k mamul ve yarı mamuller üre­ ten sanayi iSe 1 2 yıllık Usteye alınmıştır. 1 978'den itibaren Ortak Pazar rekobetin.i hissetmeye başlayaeak olan bu sanayi, pahalı ara malları ve rnaklna sanayii ürünlerini kullarımaya devam &ttiğ i sürece, rekobete dayanarnıyacak ·

.925

ve ihtiyacların ı ithalôt yoluyla karşılamoya yönelebilecek­ tir. Prof. Kazgen'ın yazdığı üzere. 12 yıllık l istede olon oto­ mobil sanayii, altı yıl sonra dış rekabetin ·etkisine girer. ken, dış piyasadan üç kat daha pahalı· yerli sac kullanmak istemeyecektir. Bu takdirde a ra mallar ve makina sanayiin­ de daha rekabete acılmadon önce talep düşecek. bunla­ rın yaşcimoları gücleşecektir. Artarı_ rekabet güçlükleri, dış ticqret duvarlarının ge­ ri�inde dahi, cok uluslu şirketlerin teknik bilgi, organizas­ yon ve pazarlama gücüne dayanma eğilimi gösteren özel sanayii, bu cok uluslu şirketlere sığınmaya itecektir. Da­ ha onlar kapımızı colmadan, özel sanayi yabancı serma­ yeye davetiye çıkaracaktır. Hattô Kamu i ktisadi Kuruluş­ ları, ayakta durabilmek ici,n. yaboncı sermayeye yönele­ bilecektir. Escsen Karma Protokolle Türkiye, AET'den ge­ lecek özel . sermayeye tanıdığı rejimi iyileştirmeyi kabul etmiştir.. Demek ki, Türkiye, AET icinden ve AET firma­ larına dayanabilmek icin AET dışından yabancı sermaye a ramak. cok . uluslu şirketlere sığınmak zorunda kalacak tır. Ne var ki, bu çok uluslu ş irketler. politikalarını Türki­ ye'nin kalkınmasına göre değil, ana firmanın kôrını aza­ ' mileştirme ilkesine göre cizeceklerdir. Mevc ut yabancı sanayi kuruluşları da bu ilkeye göre. yeniden d üzenlene­ cektir. Bunlar yüksek dış koruma duvarları var d iye Ic pa­ :?Orda satış yapmak · icin gelmişlerdir. Koruma duvarları kalkınca yabancı ana firma. Türkiy�'de · üretir:n yapmayı, ihracattan daha kôrlı bulursa. faaliyetine devam . edecek­ tir. Ana firmadan ihracatı daha körlı bulursa. Türkiye'de. ki dalını kapıyabilecektir. ya da körını azamileştirici çe­ şitli kombinezonlora gidebilecektir. · örneğ in Fiat. Türkiye'­ deki ü�etimirii devam ettirebilir. fakat kullandığı pahalı Türk yon sanayi ürünlerini almaktan vazgeÇip, bunları dışarı­ dan sağlamaya yönelebil ir:. · Renault ile birleşmeye gidebi­ lir. Daha cok başka formüller . bulunabilir. önemli olon; ona firmanın körının azomileştirilmes'i(H r. Ne var ki, dr­ şardaki, ona firma cıkarlarıyla, . kalk'ınmo yolundaki ülke cıkarlarının bağdaştı ğı görülmüş değildir. Bu cok · ulus lu 926

şirketler, üikesinde planlama bokanlığı da yapan ünlü Bre­ zilyalı iktisatçı Prof. Furtado'nun sözleriyle, «bazı büyük egzotik ağaclarınkine benzer sonuclar yaratır. Bu ağaç­ lar, belli bölgelere dikilince, bütün suyu toplar ve araziyi kuruturlar.» Kısaca, Ortak . Pazar. Türkiye icin, planlı bir ulusal kalkınmanın sona ermesi ve sanayileşmenin çok uluslu şirketlerin cıkar planiarına bağımli kılınması qe­ mektir. Bu çercevede yerl i müteşebbisler, yabancı ser­ mayeyle işbirliği hölinde yaşayabil irler ve hattô gelişebi­ lirler. Turizm, gıda sanayii, bina inşaat sanayii, montaj" sanayii vb. aşamalar yapabilir. Dokuma, hazır giyim, derr. eşya gibi ihracata dönük sanayiler büyüyebilir. Bu ne­ denlerle, birbirinden çok farklı çeşitli alanlarda faaliyet gösteren ve yabancı sermayeyle işbirliğinde bulunan hol­ ding kuruluşları, Gümrük Birliğini gönül rahatlığıyle bek­ lemektedirler. Küçük sanayi ise tasfiye olacağa benzemektedi r. Prof. Gülten Kazgan, bu konuda şu değerlendi rmeyi yapma}i öteki faaliyetler « kısır» dır. Toplumda üç «sı­ nıfı> vard ı r. Bunlar tarımcı sınıf, şehirli sınıf ve arazi sahip­ leri sınıfıdır. Veri mli olan yalnızca tarımcı sınıftı r. Tarımcı sınıf, aynı zamanda, toprağa yatırı mlar yaparak. üretim­ de artışları gerçekleştiren g ruptur. Şehirli sınıf ise. başka­ sının üretimiyle geçinen kısır ve parazit bir sınıftır. Milli geliri yaratan tarı mcı sınıftı r; memut, avukat, tüccar vb. gibi öteki sınıfların milli gelire katkısı yoktur. 1

Ta rımcı Ouesnay'den sonra gelen sanayici ingiliz k lasikleri de, sanayi ve tarımın verimli, öteki faal iyetlerin verimsiz olduğu görüşünü devam ettirmişlerdir. Onlar için sa ray, arazi sahibi senyörler, memurlar, rahipler vb. milli gelire katkısı bulunmayan ve başkalarının ü retimiyle ge­ çinen parazit sınıflard ı r. Marksist ülkeler, verimli - verimsiz faaliyet ayırımını sürdürmüşlerdir. Bu ülkelerde milli gelir, tarım ve sanayi­ deki maddi üretim ile bu üretimin gerçekleşti rilmesi icin doğrudan doğruya gerekli nakliye. gibi hizmetleri kopsa;­ maktadı r. Buna, rasyonel ölçülerde kalmak şortıyh�. üreti­ len malların dağıtım hizmeti de eklenebilir. ü retimle doğ­ rudan doğruya ilgisi bulunmoyan öteki bütün hizmetler: milli gel ir hesapları nın dış ı nda bırokılmaktodı r. Marks,st­ ler, ücret ödenen her hizmeti verimli sayıp milli gelire da­ hil eden kapitalist ülkelerin, asıl ü reticileri unutturmak, çoğalan parazit sınıf ve tabçıkların bu niteliklerini g izle­ mek amacını g üttüklerini ileri sürmekted)rler. Batılılar ise, verimli olan i le ol mayanın keyfi biçimde ayrılamayacağıriı. bunu piyasa mekanizmasının tôyin edeceğini belirtmekte­ dlrler. i leri sürülen iddialar tartışma götürebil i r. Fakat, hiz965

rnek sektörü · gelecekteki gelişmeyi baltalayocak biçimde aşırı genişleyen azgelişmiş ü l keler icin, verimli - verimsiz faaliyet ayırı mı geeerli olso gerektir. Bu ayırım kaynak Is­ rafını ve. sıhhatsiz bir gelişmeyi önlemekte yarar sağlaya­ bilir. Nitekim bir Birleşmiş Mil letler a raştirması, bu görü­ şü benimsemiştir: «Sanayiini geliştirmek ve hizmetler sek­ törüne özgü istihdami azaltmak amacıyle çaba gösteren fakir bir ülke icin, marksist · milli gelir kavramının, s�na­ yileşmiş zengin ülkelere uygun düşen geniş milli gelir kavramına nazaran ôşikôr avantajları vard ı r.» 090 Ne. var ki Türkiye, birçok azgelişmiş ülke gibi, kapitalist milli ge­ l i r kavramını benimsemiştir. ücret karşı lığı her türlü hiz­ met, verimli olsun ya da olmasın; milli gelire girmekted ir. Bu nedenle milli gelir ve milli gelirdeki artışlar, «maddi» ü retimin hayli üstünde gözükmekt�d ir. Mesela. 'cok dar bir anlayışla, 1 962-1 966 döneminde yal nız tarı m ve sana­ yi üretimindeki artışı ele alalım: 1 965 fiyatlarıyle tarım ve sanayiin yarattığı net değer, 1 962'de 31 milyar 1 1 5 milyon l iradır. 1 966 yılında bu değer, 37 milyar 664 milyon liraya yükselmiştir. Yı l l ı k artı$ oranı yüzde 5,�5'tir. M i l li gelir hesaplarında yurt içi gelir a rtış oranı ise yüzde 6,1 'dir. 1 963 yı lında tarım-sanayi net toplam değeri 33 milyar 530 milyondur. 1 964 yıl ı nda bu değer 34 milyar 365 milyona çıkmıştı r. Artış oranı yüzde 2,5 kadardı r. Oysa milli geli r hesaplorımıza göre o y ı l ı n y u rt i ç i geli r ,a rtışı oranı yüz­ de 4,6'dı r. Yurt içi geli r, tarı m ve sanayideki geli r artışı­ nın cok üstünde coğalmıştır. Buna öteki faaliyet kolların­ daki artışların yüksekliği yol açmıştı r. Meselô 'ticari hiz- . matler yüzde 8,7; banka, sigorta, eğlence yerleri, he�im­ lik, avukatlık gibi mali müessese ve serbest meslek hiz­ metleri yüzde 7,2; memur ve müstahdemlere devletc.e öde­ nen ücretleri ifade eden devlet hizmetleri yüzde 7,1 , bü­ tün konutların takdir� kira bedel lerini kapsayan konut geliri yüzde 7,5 artmıştır. Bu yüzdendir ki, taq m ve sanayi­ deki maddi üretim, ancak yüzde 2,5 arttığı halde, yurt içi geli r yüzde 4,6 coğalma ktadır. işsizi bol bir ü l kede her kö­ şebaşında bir sürü perakende · satış yeri, gece kulüpleri,

·

966

g üzell i k e nstitüleri vb. acıldıkça ve personele ücret ö.den ­ dikce milli geli r coğalmaktadır.* N itekim. Devlet Planlama Teşkilôtı, Tarı m. Sanayi, l nşc;ıat ve Ulaştırma'nın dışında kalan üret im faal iyet kolları ndaki gelir a rtışının yüksekli­ ğinden ,ş ikôyetçid ir. 1 963 - 1 967 dönemini değerlendi ren 1 968 programı. «hizmet s.e ktörlerinin gayri sôfi milli hôsı­ la icindeki payı, tahminlerden daha büyük ölçüde a rtmış­ tır» demektedir. Gercekten bu sektörlerin gayrı sôfl mil­ ll hôsıladaki payının 1 962'de yüzde 39,2'den 1 967'cie yüz­ de 37,8'e düşmesi beklenirken. aksine yüzde 42,2'ye çık­ tığı görül müştür. Sanayiin payı (enerj i ve madenler da­ h i l ) . yüzde 1 4,5'ten yüzde 1 8,5'e yüksel mesi beklenirken. 1 967'de yüzde 1 6,5'ten iba ret kalmıştır.697 Sanayi. sektö­ ründe l ı k Plan döneminde yıllık ortalama yüzde 1 2 3 geliş•.

* Tarım ve sanayi dışındaki öteki üretim faaliyet kollarının milli gelire katkısının nasıl hesaplandığını bilmekte fayda var­ dır. istatistik Genel Müdürlüğü'nün bir incelemesi, bu konuda şu bilgileri vermektedir : İnşaat geliri, inşaat dalında çalışan­ ların sayısı, bunlara ödendiği sanılan ücretle çarpılarak bu­ lunmaktadır. Ticaret geliri, bu alanda çalışanların kar ve üc­ ret toplamİdır. Ticaret sektörünün büyük kısmı için elde pek az bilgi olduğundan tüccar ve müstahdem sayısı, götürü bir kar ' ve ücret miktarıyle çarpılP.rak ticaret geliri hesaplanmaktadır. Hizmet gelirlerinde de aynı yola gidilmektedir. Ayrıca ev hiz­ metinde çalışanlar için nakdi ücretin yanı sıra, çalıştıkları yer­ ' d� iaşe edilmek v e barınmak suretiyle elde ettikleri ayni gelir hesaba katılmaktadır. Böylece h izmetçi sayısı arttıkça milli ge­ lir artış kaydetmektedir. Türkiye'de 1965 yılında mevcut 224 bin 358 hizmetçi, aşçı vb.'nın milli gelire önemli katkıları var .. dır. Bunların kendi evlerinde kalmayıp çalıştıkları yerde y iyip içip yatmaları, milli geliri çoğaltmaktadır. Mesken gelirleri, ltöy­ lerde ve şehirlerdeki .bütün konutlara ister kiraya verilsln, ıster sahibi tarafından kullanılsın, belll bir kira bedeli takdir ede­ rek bulunmaktadır. Devlet hizmetleri üretım faaliyet kolu, yıl­ lık maaş ve ücret toplamıdır. Ulaştırma gellrleri, deniz ve de­ miryolları dışı:pda, karayolları taşıtları için kamyon, binek; özel otomobil, atlı araba vb.'nda taşıt başına belli bir gelir tahmin edilerek hesaplanmaktadır. Binek otomobilleri · çoğaldıkça mllli gelir çoğalmaktadır. Yine harnal sayısı, ortalama götürü bir yıllık kazançla çarpılarak bulunan harnal ge!lri, ulaştırma üre­ tım faaliyet kolu gelirleri içinde yer almaktadır (İstatistik Ge­ ' nel Müdürlüğü, Türkiye Milli Geliri, Ankara, 1954 � .

9ô7

:

'

me hızı tahmin · edilirken, gerçekleşma y üzde 9;6'dır. Ta­ rı mda plan tahminL yü.zde 4,2; gerçekleşma yüzde 3,1 'dir. Oysa tarım, sanayi. ulaştırma ve inşaat dışında kalan hiz.,. met s ekt'örlerinde ortalama artış hızı tahmini, yüzde 4,2 idi. ·Gerçekleşme ise yüzde 8,2'dir. Verimli sayıl mayan hiz­ metler sektörü, ileride kal kımpayı baltplayacak biçimde . ' hızla ge lişmektedir. Hizmetler sektöründe aşırı genişleme, yatı rımların ve­ rimli denilen sektörler.den verimli olmayanlara kayışıyle da belirlenmektedir. Meselô toplam yatırımlarda konut ya­ tırı mları nın 1965 - 1966 döneminde yutde 20,4'ü aşmaı:nası planlanmıştır; oysa gerçekleşme yüzde 2'1 ,1 'dir. özel sek­ tör yatı rı mları içinde yüzde 43,2 olan konut yatı rı mları n ı n payı 1 963'te yüzde 46'ya çıkmış, 'i malôt sanayi i · yatırımla­ rının payı ise yüzde :36,4'ten yüzde 23,9'a düşmüştür. Top­ lam yatırı mlarda «hizmetler» adı verilen sektörün payının yüzde 5,9 oranında kalacağ ı planlanmışken, bu pay yüz­ de 7,6 olmuştur. Tarım ve sanayi yatırı mlarının payı · ise, beklenenin altında kalmıştır. 6os Sanayi ve tarı mda geli r artışları ndmı çok hizmetler­ .deki gelir artışlarının yüksekliği i le sa'ğlcinan yüzde 6,5 or-anındaki bir kalkınma hızını, sıhhatli bir geliŞme saymak zordur. Bu durum ileride kalkınma hızını yavaşl.a tabilecek­ tir. . Oysa riıeskene giden yatırımlar, makina irtıal_ eden ma­ kinaların yapımına gitseydi, duru m çok daha farklı ola- . bilecekti. Meselô dokuma tezgôhı imal eden makinalar ya­ pı lsaydı, bu makinaların imal ettiği dokuma tezgôhlan fa­ aliyete girince, kumaş üretiminde büyük a rtışlar gercek­ leştiril�bilmekti. Bugünkü gidiş ise, ilerdeki gelişmeyi en gelleyen bir gidiştir. Bu nedenler dolayısıyle de, bugünkü kalkı nma hızı yetersiz kalma ktadı r. Prof. Gülten Kazgan, gidişin tehlikesini şu sözlerle beli rtmektedir: «Birinci Beş Y ı l l ı k Plan döneminde yıllık milli gel ir a rtış· ·h ızının bekle­ nen yüzde 7 oranına yakın bir hızla yüzde 6,5 olarak ger­ çe.k leş'mesinin sebebi, konut ve birtakım hizmet üreten kesimlerin gelişme hızları nın öngörüiEmin üstüne çı kmış olm�sıdı r. Bu olgu, Türk ekonomisinde üreti m kesimleri ·

968

t itibariyle üre ' ım yapısının istenih:u'ıden farklı bir şekilde geliştl�ini gösterir. Eğer ekonomi, tarım, sanayi (inşaat dahil) ve h izmetler olara k üc belli başlı ü retim kesimine ayrı lırsa :· son yıllarda milli gel i rin yüzde 38'-40'ına yakın kısmının ·hizmetlerden iba ret olc;luğu görülecektir. l:'f�r ne kadar Türkiye ile aşağı yuka rı aynı gelir seviyesindeki ül­ keler gözönünde tutuld.uğunda, bu pran çok yüksek gö: zükmüyorsa da, hizmetler adı altında top.lanan faaliyetle· rin bir kısmının miUi gelire ne ölçüde katkı yaptıklari da gercekten soru lmaya değer b ir sorudur; bu olgu, özell ikle Türkiye'deki hizmetlerin bir kısmı gözönü nde tutulduğun­ da daha · da fazla önem kazanmaktadı r. Bu bakımdan ta­ rı mda (ve sanayide) öngörülen g'e lişme hızının altı nda ka­ lı nmasına rağmen, milli gelirde beklenen a rtış hızına yak­ laşıl mış olması , üzerinde · d u rulrrıası gereken bir mesele.,­ dir; bir ker"e ekonominin ü reti m yapısı beklenenden farklı bir şekilde değ iŞiyor demektir; ikinci olartık da, üretim ya-­ pısındaki bu değişme, gelecek yıllarda ikt·isadi gelişme­ nin, ne beklenen hıza. ·ve ne d e özelliğe erişmesini sağla­ ya bilir. Ya rın e�onomide elde edebileceği miz sonuclar büyük ölçüde dün ve öugün elde ettiğimiz sonuclar tarafından bel irlenir.»699 Demek ki Türkiye, ycivaş ve dengesiz bir gelişme icin-· dedi r ve bu gelişme, bıra ka lım gelişmiş ü l keleri etrafı-:­ mızdaki komşu ülkelere n azaran dahi son derece yqvaş­ tı r. Gülten Kazgen'ın OECD rakamlarına . dayanara k çizdi­ ği şu tabfo. ·gelişme hızımız hakkında' yeterli fikir verecek · nltel iktedi r.'00 •

•.

· ·

· •

r ·------------------�--�--�------------�

KİŞİ BAŞINA YILLIK GELiŞME HI�n (Bileşik faizle) Ülkeler

1 950-55

1 955-60

1 960-65

Kıbrıs Yunanistan İspanya Yugoslavya

3.1 5.7 3.1 4.0 3:4

1.1 4.1 3.4 7.5 2.2

3.7 7.8 8.4 5.9 1.2

Türkiye

\

1

�950-52/ 1963-65 2.8 5.8 5.7 6.5 1.8

Kaynak : OECD «National Accounts ot Less Developed Coun­ tries,, s. 12, Tablo B.

Türkiye, yı lda yüzde 1 ,$ kişi başına gelişme hızıyla bu dönemde sadece Avrupa 'nın azgel işmiş ülkelerinin de­ .ğ il, yüzde 5 civarında olan bütün Avrupa ortalamasının al­ tında kalmaktadı r. üstelik olaganü�tü şartların yarattığı 1 950-1 955 · dönemindeki gelişme hızl yüzde 3,4 iken, 19551 960 döneminde ' yüzde 2,2'ye ve 1 960-1 965 döneminde yüzde 1 ,2'ye düşmüştür. Dönemler itibariyle ilerleme de­ ğil, endiş� verici bir gerileme vordır. Oysa Romanya, Bul­ garistan gibi komşu ül keler, Batı Avrupa ülkelerinin de ötesinde. çok hızlı bir kal kı nma hızını gercekl.eştirmekte­ dir. Bi rleşmiş Milletler Avrupa i ktisadi Komisyonu'nun in­ •celemelerine göre, geemiş dönemlerde yüzde 1 O'un üs­ tünd e bir gelişme sağlayan Bulgoristan'da. gayri sôfi mil­ H · hôsılanın yıllık artış oranı 1 962'de' yüzde 6,2; 1963'�e yüzde 7,5; 1 964'te yüzde 9,6; 1 965'te yüzde 7',1 ve . 1966'da yüzde 1 1 'dir. Ortalama kalkınma hızı yüzde 8,36'dı r. Ro­ manya'da gayri sôfi milli hôsıla artışı 1 963'te yüzde 1 0,2, 1 964'te yüzde 1 1 ,4, .1 965'te yüzde 9,6 ve 1 966'da yüzde 7.9�dur. Ortalama hız yüzde 10 c.ivarındodir.'01 Bu Ülkeler. 1 960'tan önceki yıllarda zaman zaman yüzde 1 5'e yakın ·k al kınma hızı gerçekleştirmişlerdiL Ve bugün bu ülkelerle ·olan ticaretimizde, Türkiye bağ ı rsak, küspe, vb. gibi ilkel maddeler satmakta, karşılığı nda makina almaktadı r. 1 908 yıl ına kadar ufacık bir eya letimiz olan Bulgaristan'ın ih­ racatı 1 milyar 200 milyon dolardır; büyük Türkiye'nin ih­ .r acptı 500 milyon dolara ancak son yıllarda güçlükle eriş­ miştir. üstelik Türkiye önemsiz hızda kalkı nmayı, geniş ölçüde dış kaynaklardan yararlanarak sağlamıştı r. Dış yardım ve krediler kesilir ve azalırsa, yetersiz hızda kal­ kınmanın gercekleştirilebil mesi bile çok şüphelidir. Gerçek bir kalkınmadan söz edebi l mek icin ekonominin, « kendi ıkanatlarıyla ucma» sürecine girmesi gerekl idir. Türkiye böyle bir gelişme içinde değildir. Dış yardımlarda azalma­ nın yarattığ ı büyük endişe, bunu bel irtmeye yeteriJdir. Su şartlar a ltında, şüphesiz eskiye göre bir i lerleme ' ·g örülmekle birlikte, Türkiye'nin kal kınma yol unda old u­ ğunu söylemek güçtür. Bu noktada cevaplandı.rılması ge970 ·

rekli soru şudur: Kaynakları mızın yetersizliğinden. mi kal­ kınamıyoruz? Yoksa yüksek bir · kalkı.n ma hızını gerçekleş­ tirebileceği miz halde, kaynaklarımızı· çeşitli engeller yü­ zünden değerlendiremediğimiz için mi kalkınma yolunda yerinde sayıyoruz? Bu soruların cevabını derhal verelim: Türkiye, tutucular koal isyonunun kaynaklarımızı israf et­ mesi yüzünden kalkınamamaktadı r. Bugün tutucular ko­ al isyonunun lüks tüketimine harcanan kaynaklar, bir plan · çercevesinde verimli yatırı mlara yöneltilebilse, Türkiye 20-25 yıl içinde fakirl ik cemberini kırabilir ve sanayileş­ miş ülkeler arasında yer alabÜir. Şimdi bun�:-� bel�rtmeye­ calışa l ı m. NEDEN KALKINAM IYORUZ? Mevcut şartlar altında önümüzdeki yıllarda yüzde · 5 ila 6 oranı nda bir kalkınma hızının aşılması güc gözük­ mektedir. Dış yardımlarda aza l malar, d ış ticaret tıkanık­ lı kları ve tarım üretimini arttırmadaki güçlükler, bu oran­ Iara van l masını bile engel'leyebilir. Fa,kat yüzde 5 i lô 6, hatta yüzde 7 oranına erişebilse dahi, Türkiye'nin daha hızlı giden öteki ülkelere göre gerileyen ve işsizler ordusu artan bir ülke olması önlenemeyecekti r. Çağdaş ·uygarlığa bir an önce erişmek isteyen Türkiye, birçok iktisatcı mızın hayal saydığı yüzde 10 ve hatta yüzde 15 · kalkınma hızı­ na belli bir süred e erişmek zorundadı r. Ancak bu takdir­ de. 20-25 yıl içinde fakirlik ve gerilikten kurtulmuş. sana­ yileşmiş bir ülke olunabilir. 972. sayfadaki tablo,' başlan­ gıç yılı = 1 00 olmak üzere. çeşitli · kalkınma hıziarına göre. 1 0 ila 20 yıl sonra ulaşılabilecek noktayı göstermektedir. 972. sayfadaki tabloda görüldüğü üzere, % 5 hızla milli gelirde on yıl sonra .a ncak % 62 civarında bir a rtış beklenebilir. % 10 kal kınma hızıyle milli gelirde artış yüzde 148, yüzde 1 5 hızla yüzde 304 olacaktır. 20 yıl zarfı nda yüzde 5 h ızla milli g�lir, 1 ,5 katı civarında artarken, yüzde 10 hızla, 5,5 kat ve hele yüzde 15 hızla 15 kat çoğalacaktı r. Türkiye'nin liic değilse 20 yılda, g ittikce vahimleşen eko971

nomik ve toplumsa ı ' sorun la rına çar� bulabilmesi içi.n, yüz­ de 1 0 kalkıtıma hızını amac edinmesi gereklidir.

ı

Yıllar

% 5 hız

% 10 hız

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 20

1 00 ·ı o5 1 1 0.2 1 1 5.8 ' 1 21 .6 1 27.7 1 34 140.7 1 47.7" 1 55.1 1. 62.9 265.3

1 00 110 1 22 1 34.2 1 49.6 1 54 1 70 1 87 205.7 226.3 248.9 645.8

.�

%

15 hız

·ı oo 115 1 32.3 1 52.1 1 74.9 201 .1 231 .3 266 305.9 351 .8 406.6 1 600

B u a maca u laşmanın yolu, herkesee kabul �dildiği üzere, tasarruf hacmini geniş ölçüde arttırmak ve bu ta­ sarrtıfları en etkin biçimde kullanmaktır. Yüzde 5 civarın­ da bir kal kınma hızı icin, gayri sôfi milli hôsılanın yüzde 1 5 kadarı nın yatırılması yetebileceği halde, yüzde 10 kal­ kınma için yüzde 30 kadarının. ya da ôtı l kapasitelerden tam yararlanma ve yatırım programlarını en etkin biçim.,. . de yürütme yoluyla, hiç değilse yüzde 25 kadarının yatı ­ rıl ması zorunludur. Yine. herkesin kabul edeceği üzere, bugün izlenen kalkınma pol itikası ile ve bugün ekonomik hayatta ege­ men olan sınıfların öncülüğü ile, yüzde 25 oranında bir yatı rım hacmine ulaşmak ve bunu en etki n biçimde kul lan­ mak hayaldir. Yalnız bu demek değildir ki, Türkiye, bugün­ ku gelişme d(.izeyinde, yüzde 25 yatırım hacmine ve yüz� de 10 kalkınma hızına ulaşamaz. Kalkı nmaya engel -bir­ çok iktisatçıların iddiaları nın aksine-, sermaye yetersiz­ l iğ i değil, mevcut ekonomik fazlanın verimli yatırımla� 972

,.a giden kısmının azlığıdır. Meselô, yapılan hesaplar ya­ tırı mlara yöneltilebiimesi mümkün ekonomik fazlanın, Ma­ laya'da yurt ici gayri �ôfi hôsılanın yüzde 33'ü olduğunu .gösterdiği halde, yatırılan ancak yüzde 1 0'dyr. Seylan'- · da bu oranlar yüzde 30 ve yüzde 1 0'dur. Filipinl.errde yüz­ -d e 25 ve yüzde 9'dur. Hindistar:ı'da yüzde 1 5 ve yüzde 5'­ tir. Tayland'da yüzde 32· ve yüzde 6'dır.702 Görüldüğü · gi­ bi , yatırılabilir fonlarla, , gerçekte yatırılan arasında büyük bir fark vardır. Türkiye'de de AlD icin Prof. J . L. Enos'un yaptığı hesaplara göre, . milli geli rin önemli bir kısmı, yük­ sek gelir gruplari tarafından alınmaktad ır. Enos'un « mü­ teşebbisler grubu» dediği büyük ticaret ve sanayi erba� bına -ki sayısı 95 bin kişidir- milli gel i ri n yüzde 24.4'ü . gitmektedi r. 84 bin büyük ciftci milli gelirin yüzde 7,8'ine . ·el koymaktadır. Orta çiftçilerle birl ikte bu miktar yüzde 16'yı bulmaktadı r. Böylece, orta çiftçiler sayıl mazso, milli . gelirin yüzde 32,2 kadarı yüksek gelir gruplarının elinde toplanmaktadı r.703 Devlet Planlama Teşkilôtı 'nin, sınıfları değ il de aile beşte ·bir dil1mlerini esas alan Geli r Dağılımı Araştırması da benzer sonuelara varmaktodır. Buna gö­ re en üstteki ailelerin yüzde 20'si milli gelirin . yüzde 57'si­ ni almaktadır. En altta� i yüzde 40'ın ı n payı ise yüzde 1 3'­ tür. Tarı mda en üstteki yüzde 20 ailenin milli geli rden pci­ yı yüzde 46'dı r. En alttaki yüzde 40'ın payı yüzde 1 7,5'­ tir.704 Demek ki, en alt geli r gruplan son derece düşük bir yaşama düzeyinde iken, m illi gelirin yarısı ndan fazlası: .a ilelerin yüzde 20'sine · gitmektedi r ve Enos rakamlarına göre, faal nüfusun yüzde 2'sinden az bir kısmının payı ·yüzde 32,2'y i bulmaktadı r.* Kalkınan bir ülkede, büyük ara• İstatistiklerin yetersizliği dolayısıyle · çok kabaca hesap­ lanan bu rakamlar, , genişçe bir hata payı. taşiyabllir. Fakat payın · yüzde 32 yerine, yüzde 25 ve hatta yüzde 20 oım:ası, ileri .sürülen görüşün doğruluğunu değlştirmez. DPT araştırması, · 1963 yılını esas almaktadır. Araştırmada 59 ' milyar liralık bir mllli gelir rakamından hareket edilmiştir. Tarımın payı 24.1 milyard).r. Geri kalan 34,6 milyar, tanm dışı gelirdir. Yalnız devlet teşebbüsleri karla�ı ( 1 , 1 milyar lira) niteli�i gereği, mes-

' 973

zi sahipleri ve müteşebbisler elindeki bu gelirin önemli bir kısmının tasarruf edilmesi ve verimli yatı rımlara yöneltiJ.:. mesi gerekir. Batı'nın kalkı nması nda, burjuvazi, bu fonk­ ' siyonu yerine getirmiştir. Oysa Türkiye'de az vergi ödeyen ve büyük ölçüde kamu fonları ndan desteklenen özel sek­ · törün gerçekleşti rdiği yatırımların 1 962 - 1 966 ortalaması, yabancı serı:naye de dahil yüzd� 7 civarındadır. Ve bunun yarısına yakın kısmı, verimsiz mesken yatırımlarıdır. i ma­ lat sanayii yatırı mlarının payı, yüzde 7 toplam yatırım ın dörtte biri kadardır. Demek ki, ithalôtçısı, sanayicisi, ban­ kacısı, büyük arazi sahibi, tefeclsi, aracısı vb. ile milli ge­ lirden çok büyük bir pay alan, fakat pek az ve verimsiz yatırım yapan sınıflar eliyle bir kalkınma çabası söz konu­ sudur. Kalkırıma çı kmazı, bu noktada düğümlenmektedi r. «Dış yardımsız kalkınma» tezini benimseyen eski Ma­ liye Bakanı Kemal Kurdaş, kalkınmanın «tutucular' koalis­ yonu» diye nitelediğimiz sınıfları n yatı rımlara gitmeyen gelirlerine dayandırılmas'ı tezini savt,ınmaktadır: «Azgeliş­ miş memleketlerde fert başına · düşen milli geJir hissesi, · asgori geçim seviyesinin altındadır. Bu gelirlerden normal ve otomatik şekillerde yapıl·a n ve memleketine göre m illi gelirin yüzde 7-1 0'u arasında değişen bir tasarruf hac­ mine ilaveten daha fazla bir tasarruf yapılamaz demek, ken ve öteki taşınmaz mallar gelirleri (2,4 milyar) dağılımı hakkında bilgi bulunmadığı için dağılım dışı tutulmuştur. Ge­ ri kalan 31,1 milyarın 9,4 milyarının işçi ve · rı;ıemur ücretleri­ ne, 0,8 milyarın .emeklileı;e gittiği doğrudan doğruya hesaplan-; mıştır. Bu dilşüldükten sonra kalan 20,9 milyar, beyannameli Gelir Vergisi mükellefleri ile küçük ticaret ve serbest meslek er­ babı arasında· payta:ştırılmıştır. Beyannameli mükelleflerin ver:.. giye bildirdikleri gelir miktarı 4,2 milyar, küçük ticaret ve serbest meslek erbabının ise 0,8 milyardır. Toplam 5 milyardır. Demek ki, 15,9 milyar tutarında gizlenen bir gelir söz konu­ sudur! DPT 583 bin küçük . ticaret' ve serbest meslek erbabına 5,8 milyar gelir atfetmiŞtir. Geriye kalan 15,1 mily�r ise, 326 bin 754 beyannameli Gelir Vergisi mükellefl olan işadamlarına gftmektedir. Bu grubun geliri, milli gelirin yüzde 25'ini aşmak­ tadır. Yüksek tarım geliri de eklenirse, Enos'unklne yakın bir rakam ortaya çıkmaktadır. ·

974

eksik ve yüzeyde bir müşahedede bulunmaktır. özellikle bu nöktadan yürüyerek; azgelişmişlerin milli tasarruf ha� cimlerini hızlı kalkı nma ic'in lüzumlu bir seviyeye (yüzde 1 5 - 1 6 - 1 7) çı karamayacakları sonucuna varma� açık Ôir hata olmuştur. Çünkü geri kalmış merrıleketlerde ·servet dağılışındaki -eşitsizlik ve genel olarak kapitalist piyasa ekonomisinin işleyişinin tabii bir sonucu olara k milli geli­ rin nüfus grupları arasında doğılışında büyük eşitsizlikler vard ır. Genele yakın bir müŞahede olarak denebilir ki. bu memleketlerde nüfusun azami yüzde 1 0'unu kapsayan kü­ çük bir g rup, milli gelirin yüzde 40' ı civarında bir kısmı­ n ı alır, geriye kalan yüzde 60'ı da n üfusun yüzde 90' r arasında dağılır, Eskimiş vergi sistemleri b u eşitsizliği' düzeltemez, regresiv nitelikleriyle cak defa daha da şid­ , detlendirirler Azgelişmiş ülkelerde servet ve geli r dağıl ışındaki aşı- · rı eşitsiz l i k, daha halka inmiş bir ifadeyle, zengin ile fa­ kir arasındaki fark o derece göze batıcıdır ki, Gunnar Myrdal, bunu ôdeta bir ekonomik kanun nitel iğinde gör­ müştür. Konuya eğilen her müellif ve geri kalmış ülkeleri ziya­ ret eden hemen her yabancı da aşırı farkların etkisi al­ tı nda kalmaktadır. Bilinen bir durum olmakla birlikte, bu müşahedeleri birkoc örnekle biz de teyit edelim. 1 950'1er Icin yapıl�m bir etüd, Seylan'da nüfusun yüzde 9,7'sin i n milli gelirin vergilerden sonra dahi yüzde 32,5'ini, yüzde 1 7'sinin ise yüzde 42,2'sini. Porta Rica'da nüfusun yüzde 1 0'unun milli gel i rin yüzde 40,8'ini aldığını göstermiştir. Colombia 'da durum daha da açıktır. Nüfusun yüzde 2,6'sı milli gel irin yüzde 40'ını alır. 1 962 yılı icin aynı konuda Türkiye'de yapılan bir etüd ise milli gelirin . yüzde 32'si­ nin calışan nüfusun y üzde 1 ,5'inin elinde toplandığını or­ taya koymuştur. i ktisaden azgelişmiş ülkelerde milli gelirin aşırı den­ gesiz dağı lışı ile parıalel olarak, genellikle görülen bit man­ zara ise şudur: Milli gelirden yüzde 40'a yakın bir tıisse olan kücük zümre, bunun nisbeten ufak bir porcasını (mem­ leketine göre · yüzde 4 - 5 - 6) yatirımda kullanır, geri ka975 .•

1an önemli kısminı ise (yüzde 34 - 35 - 36) aşı rı bir lüks tüketiminde (hilmetciler ordusu, d ış seyahatler, Amerikan ..otomobil leri, kilo ile tartılan mücevherler. . . ) israf eder. Yatırıma ayrılan gelirde de, l ü ks apartman, villô, seyfi­ ye evi yapimı gibi, tüketime dönük gösteriş yatırımları .önemli bir yer tutar. Varlı klı kimselerin, tasarruflarıMan k üçümsenemeyecek bir kısmını dışarıya kocı rmaları da sık sık görülen hallerdend ir. Hattô bu �asarrufla rın bi r kısmı, büyük yabancı ülkelere yatı rım ı olarak gitmektedi r. (Gü­ ney Amerika'ya ait büyuk çapta sermaye yatırımlarının · ABD'ne yapı l ması gibi ) . Bu konuda en mükemmel örnek, ·Orta Doğu hükümdarlarının petrolden' aldı kları ve memle­ .ketleri ne son · derece az kısmını yatırdıkları royalty'lerdir. Sonuc olarak, azgelişmiş ülkelerde, ôdeta bu mem� �lek�tlerin gerilikleriyle orantı lı olarak; aşırı l üks bir yaşa­ ·yışla mutlak setalet yanyana görülür ve yüzeyde bfr mü­ şahede ile �u memleketler ekonomik kalkı nma bakımı n­ rd a n çıkmazda intiba ını verirler. Gerçekte ise, bu ümit kı­ .rıcı durum, geri kal mış memleketlerln hızlı kal kınmaları . için bir dayanak ve hareket noktası olabilecek 'n itelikte­ dir. Bugün için milli geli ri n önemli bir parcasını a lqn züm­ .re, bunun pek azını verimli yatı rıma koyup, büyük kısmını .gösterişli l üks bir yaşayışta yitirn:ıekte . olabi lir. Ancak bu .duru m değişt-i rilebil i r ve varl ıklı zümrenin milli gelirden ,a ldığı büyük hissenin öneml i bir kısmı kalkı nmaya yararlı ·verimli yatırı mlara sevk edi lebil ir. Bu yöneltil menin · nasıl .bir ekonomik ve siyasi siste m icipde yapılacağı , ülkelerin kendilerinin takdir edecekleri ve · bilecekleri bir husustur. .. Ancak, azgelişmiş ülkeler nasıl bir siyasi - ekonomik · sis­ tem kabul ederlerse etsinler (mutlak özel teşebbüse da­ ·· -yanan liberal kapital ist, derece derece karma veya daha -i leri bir sosyalist ekonomi, demokratik veya total iter rejimler) . bu memleketler dıŞ yardımsiz kendi güçleriyle, hız- . Jı bir ekonomik kalkırima sağlamak is�erlerse, mutlaka mil­ H gelirden büyük bir hisse alan varlıklı zümrenin gel.i rinin .önemli bir kısmını, milli yatın mlara yön�ltmek. zorunda� :.976

dırlar. B ir kere bu zoru nluluğun bilincine ve inancına da varı n ca . ( inancına v.armak şarttı r) kendi'l erini hedeflerine ulaştı racak pek cok,. tedbiri bula�aklard ı r. Memleketin si­ yasi - ekonomik · sistemine göre, oranlan ve rolleri değiş"' rnek üzere, ikna, teşvik ve. ni hayet zorlama yolları ile var­ lıklı zümreler gelirlerinin ör:ıemli bir kısmı'nı yatırımlara yö­ neltmeye itilebil irler. Bu n ihayet bir ekonomi bilimi, tek­ niği meselesidir. Milli gel i rden yüzde 40 ölçüsünde hisse olan ufak zümre, bunun yüzde 25-27'sini tüketime, yüzde 1 3 - 1 5�ini ise yatırı ma ayırma noktasına getirilebilirse, dô­ vanın ana kısm; halledil miş demektir. Çünkü ekonominin d iğer sektöründe, zaten yüzde 4-5 ölçüsünde otomatik bir tasarruf vardır. Iki sektörde yapılan toplam milli tasarruf; yüzde 1 7 - 20 seviyesini bÜiur ki, bu da hızlı bir ekonomik kalkınma icin fazlası ile yeter bir hacimdir.» 705 ' Yüksek gel ir grupların ı n israf ettikleri ekonomik faz­ lanın her s'isteminde seferber edilebileceğini ve bunun bir { ına giriştiler. Katl iôm, et ve süt sıkıntısı nın yanı -sıra, traktör ü reti m i tam ihtiyacı kar­ Şılayabilecek duruma gelinceye ' kadar, tarı mda çeki hay­ vanı darl ı ğ ı yaratti. Prof: -Dobb'un Verdiğ'i ra kamlara göre, 1 931 'de hayvan sayısı, katl iôm yüz·� nden 1 929 düzeyinin . üçte birine düşmüştü. Durum 1 933'ten . sonra d üzelecek, fakat 1 929 hayvan düzeyine . ancak 1 939'da· erişilebilecek­ ti. Makina yokl u·ğunda; 'toprağJn işlenmesinde baş r.ol ü oynayan at sayısı ise 1 939'da · ancak 1 929 d üzeyi nin yarı. . sına erişebilecekti. 74� Bir an · önce kollekt if · çifti ik ler kurma zoru nl ultıJğu ve bunun yarattığ ı sert d i renme, kanlr Çatış­ malar ve hdyvcin katliômı, ·· tarı m ı n gel işmesinde büyük g üçlükler doğurmuştur. Fakat · .bütün · bu ters gel işmelere rağmen, kollektifleştirme, ağır sanayi temeline dayal ı h ızlı bir kalkınma icin gere kli kaynakları'n seferber edil mesi ola­ nağını getirmiştir.. Kollektifleştirme ydl uyla ürün devletce kontrol altına alınabildiğiriden, ·tarımda yaratılan ekono­ mik fazla · sanayle aktarı labil miŞtir. Ayrıca, büyük · işletm.e, makinalaşma · için uygun �konomik yapıyı hazı rlamış viJ h ızic:i· kuru l(in · ağır sanayl i n bu sektÖ're sağladığı makinalar Sayesinde ·m ilyotıla rcci iş : gücü sa·nayie kaydirııabilmiştii. 1 928 yılı ndan sonra : uyguH:ır:ı'maya başlanan i'lk beş yıl­ lı� plan, o zamana kadar yeryüzun'de ' görül niemiş · hac·ımde . 1 022 ·

büyük .kaynaklar ı n sanayle yatırı l masına yönelmiştir. Prot Dobb'a göre. « i l k planda m i l li gelirin üçte birinin yatırım­ lara ayrı lması gibi i nanılması güc bir yatırım oranı tesbit edil mişti.» Bu oran Çarlı k Rusyası 'ndaki yatırım miktarı n ı n 2,5 ve aynı tarihte rigiltere'deki yatı rım· m i ktarının 2 ka­ tıyd ı . Yatı rırnların üçte i k isi ağır sanayle g itmekteydi.741 Gelecekte Alman tehl ikesi nin artmdsıyle, a ğ ı r sanayle da­ ha çok önem vermek gerekecek ve ağır sanayi yatırım­ ları , toplam sı nai yatırı mları n yüzde 86'sına erişecektir. Bu çok yü ksek yatı rım hacmi. tarimda kollektifleştir­ meni n yan ı sıra, yabancı sermaye, dış ticaret, büyük sa­ nayi vb.'nin devletleşti rilmesi yol uyla, verimli oJmayan fa­ al iyetlere, lüks tüketime .ve d ış ül kelere giden ekonomik fazlanın seferber edilmesiyle mümkün ol muştur. Seferber edilen kaynakların en etkin biçimde kullanılma masına ca... lışıl mıştır. Veri mli ol mayan yatırı mlar büsbütün ihmal edi­ lip kaynaklar, makina, motör. enerj i , celik, k i mya vb. g i bi sanayileşmenin bel kemiğini teşkil eden alanlara yoğu n ola­ rak akıtılmıştır. Sınırland ı rı lm ı ş tipte standart imalôta yö­ nel iş, kaynakların kullanıl ışındaki etkinliği arttırmıştır. Me­ selô ilk beş y ı l l ı k plan dönem i nde, her biri özel tipte trak­ tör yapan üc faktör tesisi tesbit olunmuştur. Standart tipte · başlıca. iki çeşit motörlü ara c i mal eden tesisler· ku­ ru lmuştur. ikinci plan döneminde ABD'ni n 1 929 yılında 80 tip traktör iinalôtına korşılıJ. .. �· .. .:! c ';: ';; c .. .. .. o A. c .. � ..: ::ıı ::ıı ::ıı >>Illi -- -- --- -873

. 140

404

66l

22.6

49

19

ll

29

58,5

253

80

148

2.40

195

347

48S

lJS

490

3 01

2177

239

. 767

47t

294

1671

166

1006

1450

1 33,3

7 1 .4

' 62,5

364

·,

33 6,8

18,1

6,7

38,9

'

45,5

/,8

14,0

2.9

9.3

24,0

11.0

azg·elişmiş ülkede; sonayi kompleksle ri _k urulmasında yar­ d ı mcı olmaktadır . Le Monde, bir «Özbekista n Mucizesi»n ­ den söz etmekted ir. Bu ülkede 1 1 6 bilimsel derginin yıllık tira j ı 25 mi lyonu bulmaktad ır. 1 928'de nüfu,s un ancak yüzde ikisi okuyup yazma bil irken. bu sorun coktan cözülmüşt ür. 1 1 milyon nüfusun ücte biri, yani 3,5 milyon kişi okullarda bulunmaktadır.751 , . . Vaktimizi «esir Ti,irkl�ri kurtarma» edebiyatı yapmak1 042

la gecirirken, çok korkulur ki, Türkiye, ekonomik ve tek­ . n i k yardım icin Özbe,kista n ' ı n kapısını çalmak durumunda kalsın. Türk milliyetcileri, bu gereekiere gözlerini yummak­ tan artık vazgecmelidirler. Ci N'DE GiZLi iŞSiZLiKLE SAVAŞ Dikkatle incelenmesi gerekli başka bir konu, Cin'de­ l> nln sanayie a kta nlan k ı s m ı p e k sınırlı kalaca ktı r. Cin ise, tçırımın muazzam makina i htiyacını kisa sürede karşı layabilecek . duru mda değ ildir. Bundan başka, 500 k ü. s u r milyon köylü nüfusun öne m l i bir kısmının sanayie ak­ ta rılması, Cin'in sabretmek istemediği kadar uzun bir za-. mono i htiya'c gösterecektir. O ha lde, «Her türl ü mucizeyi yaratmak iCin yaln;zca i'nsa n ı n varlığı yeten> d iyen Mao'­ nun i kinci b i r yol bulması gerekliyd i . Mademki ta rımda n · sana_y ie, köyden şehi re nüfusu a ktarmak g üçtür, o halde sanayi ta rı ma ve şeh i r köye getiri l melidir. Yüz milyon­ larca işgücü kendi imal ettiği a raçlarla, ek bir ücret öden­ mesine· i htiyac olmadan köyde fabri ka lar, bara j lar, okul­ lar, hastaneler, mağaza lar i nşa etmelidir. Ağa'çlandırma, sulama, · yol lar yapma yoluyla bu iş ordusu, tarımın ' çeh­ resi n i değiştii"melid ir. Bu büy ü k iş seferberl iği içinde, sos­ yal izmden komüniz'me geçişi sağlayan en i leri ü reti m i l iş­ kiler( geliştiri lmelidir. . · i 958'de g irişilen komün hareketi, bu . ana fik irler.in . sonucudur. 1 958 N isonında, Honon eyaletinde, ürünü ;erne- . ğe göre paylaŞtırılan i leri tipte 27 kooperotife bağ l ı 43 bin köylü; yalnız toprağı işlernek için değ i l , mahalli sa nayiler k u rmak, bayındırlık işleri yapmak, kana llar açmak, yollor Ve okullar i nşa · etmek, kendi yönetim \fe g üven l i klerini d ü ­ zenlemek i c i n 'ortak c ob o gösterecekleri ni · açı klamışlar­ d ı r. 29 Ağustos ' 1 958'de Parti Merkez Komitesi , . bu hare­ ketin bütün · ül keye yayılmasını karorloştırmıştı r. Böylece, ' Kasım ayında 1 27 milyon·..,o i leyi kopsoyon 27 bin komün k u ru l muş bulunuyordu. Komün, ilçe ile buqok orası bir idari bölge ,çercevesin­ de i leri tiptek i bütün tar:ım koo'peto riflerinin bi rleştirilme-· siyle : .ortaya çı k mıŞtı r. · Kooperatifte m ü l kiyet, koop.erotit: 'üYelerine ait i ken, şimdt 'm ü l kiyet, bütün halkın mül kiyetine cok yakın biçimde komüne a ittir. Komün, hem ekonomik; hem d e idari ı 'blr ' bicimtl ir. Ekonomi k planda ta rım, �tica ret· ve sonayi i bi rleştirmektedi r; ama · kc;ımün aynı zamanda si­ yasi i ktidarın · te'merd�ki: örg ütüd,ü r. Güven l ik, adalet, pol is, .·

·

_

1 044

askerlik, mal iye, eğitim gibi devletin bütün görevle'rini yap­ maktadır. Köniünün, bunların ötesinde, herkesin üretim­ den ihtiyacına göre pay alacaği kOmünist d üzene ke�tir­ ' med e m varma idd iası ·'vardır. Pr6t. Bettelheim, bu amacı şöyle acıklarnoktadır : «Ye mekhaneler, can:ıaşırhaneler,. çeltik ve un fabrikaları, çocuk bahçeleri, d ikiş atölyeleri vb. kurprak ortaklaşa yaşayışı gercekleştirmek. Bu üstün toplumsal örgütlenme, . kadının ev işleri nden kurtulmasını. bireyci kapital is·t ideoloj iye karşı savaşın kolaylaşmasını. ' toplumsal ' verimliliğin artmasını ve daha genel bir biçi m­ de, sosyalist topl,umdon komünist topluma geçişin temeli olan kollektivist ideolojinin gelişmesini sağlayacaktır. » . · d:.ıerkese caiışmasına göre veren sosyalist üleşim­ den, herkes� ihtiyaçlarına göre veren komünist üleşime doğru, giderek üleşim sisteminin dörıüşi,imünü sağlamak. Bu dönüşüm, kamu hizmetlerinin ·k urulup bunların gittikçe genişleyen b i r ölçüde parasıt ola'rak ka rşı lanmas(, lH.ınun yanı sıra, ü retimden alınan payın çal ışmaya göre hesap­ lanan kısmının h isbi öneminin gittikce azalması ve elde · bUlunan ürünlerin komün üyelerinin temel hayati ihtiyacları ölçüsüne gÖre, imkô.n . ölçüsünde parasız üleştiril mesiyle gerce'kl eşecektir.» 7r;s Tabii ki, daha ·fakirli.k le sava7ı rken, anc� k büyük zen· . ginlik içinde d üşünülebilecek olan ü rünün ihtiyaca göre paylaştırılmasından geri · dönmek gerekmiştir. Ayrıca, ç·ı ­ kan güçlükler üzerine, aşırı kollektifleştirmeden. üretim bi­ rimlerinin çok g e niş tutul masından vazgeçilmişti r. Ama Cin. komün d üzeninde devam etmekte' ve küçümsenriıeye- . · cek başarılar sağlamaktadır. Siste m , ôtıl işgücünün ' seferber edi l mesi, ' bir köy sanayj i kurulması ve şehirlerin ya­ rarlandığı birçok hizmetten köyün faydalanması olanağ ını getirmektedir. Hôlen toplam sınai üretimin yüzde 1 0'unu . komün işletmeleri gerçekleştirmektedi r. Komünlerin tarıı;n ôletleri fabrikaları, makinô atölyeleri. çimento fabrikaları, . taş ocaklqrı, cam imalôthaneleri vb . . vard ı r. Alım - s.atım kooperatifi el iyle komünde ·çeşitl i mağazalar acıl mıştı r. 8 1 O mağaza lı komünler,. vardı r. ' Bedava sektör' k üçültül. ·

·

·

·

' '1 045 '

müş olmakla beraber, devam etmektedi r. Komünde sağ­ !ık ve eğitim parası.zdır ve bir hayl i gel işmiştir. Meselö Nankin bölgesindeki bir komünde. komün komitesi. 60 ya­ taklı bir hastaneyi,' dört sağ lık merkezini. 2 bin öğrencili dokuz ilkokulu. bin öğrencili biri genel. öbürü tarımsal eği­ tim yapan iki ortaokulu yönetmektedir» .* 754 Köy-şehir ayırımını bir ölçüde azaltan bu gelişmeler. ötı l işgücünün seferber edilm esinin sonucudur. Ünlü ta­ rım uzmanı Prof. Rene Oumont. tarım alanındaki Çin dene­ mesini ekonomik açıdan şöyle değerlendirmektedi r. «Çin'­ de Komünist Partisi iktidarı a l ı r almaz. bir toprak reformu değil. bir tarım ihtilöli yaptı. Köy meydanında nasırlı elle­ rini gösteremeyen pamuk elli arazi sahiplerinin mülklerine tozminatsız el koydu. Bunların arazileri. büyüklüğüne ba­ kılmaksızın alındı. Bi,r kısım zengin köyl üler icin de aynı yola gidildi. Böylece. her köy l ü artesi icin bireysel işletme­ ler kuruldu. Birkaç yıl sonra emeğin etkinliğini arttırmak üzere bunlar birleştirildi. önce 6 ilö 1 2 aile arasında mev­ simlik karşı lıklı yardımlaşma ekipleri, sonra 12 ilô 20 aileyi kapsayan daimi yardı mlaşma ekipleri kuruldu. 1 953 Ocağından başlayarak, 25 ilô 30 aileyi biraraya getiren ve ürünün paylaşılmasında arazi mülkiyetini de'he­ saba katan yarı-sosyal ist kooperatifiere gidildi. 1 955 so­ n u nda ü rünü yalnız emeğe göre paylaştıran ortalama 1 30 ailelik yüksek tipte sosyalist kooperatifler ortaya , çıktı. Ekonomik acıdan özelli kle ilginç olan, tarı m ihtilôli­ nin. çok yüksek bir yatırım ve istihdam oranıyle birlikte · yürütülmesid ir. Zamanın yarısını ve hattll üçte 'i kisini aytak geeiren köylü ailesinin calışma süresi büyük ölçüde artmıştır. Çok yüksek yatırım qranı, birçok kaynaktan gelmek­ tedir: Köylü. gayri safi ü rü nün yüzde 1 0'u elvarındaki gele,

• Bütün bunların, köylerln blrleştirllmesl, kombinalar, Köy Enstitüleri �b. ile bizim de bir ölçüde düşündü�ümüz, fakat gerçekleştlremediiUmiz işler oldu�unu hatılamalıyız. Üçüncü Beş Yıllık Plan, kırsal alandaki 74 bin yerleşme birimini, 7 bin merkezi köy etrafında topla�ayı önermektedir.

1046

neksel a razi vergisini devlete vermektedir. Kooperatif, üre­ tım araçları a l ma k icin başlangıçta gayri safi ürünün yüz­ de 5 ila 1 0'u oranında bir yatı rım fonu kurmuştur. Köylü de. ürün satışlarından elde ettiğiyle ihtiyaclarını karşı­ ladıktan sonra geriye kalan tasarrufunu sanayileşme için yatırmaya teşvik edilmektedi r . . . Nihayet, son ve en önemli yatınm biçimi, köylünün emeği olmuştur. Bugün köy komünlerinde, köylünün jılda 300 ila 330 gün çalıştığı tahmin edilebilir. Köylü, az istih­ damdan ta m istihdama geçmiştir. Hatta 1 958 sıralarında aşırı istihdamdan bile söz edilebil i r. Bu d üzende Cin köy­ lüsü, tarla, fabrika ,ya da a rtizanal atelyelerdeki çalışma gibi cari işler icin aşağı yukarı 200 kadar, toprak ıslahı, sulama, drenaj, taşkınlardan· korunma, ağaçlandırma, erozyon la mücadele ve i leride meyva verecek her türlü calışma gibi yatırımlar için 1 20 ila 1 30 kadar iş günü ça­ lışmaktadır. Oysa Cin köylüsüne, esas itibariyle, tarla, fabrika ve atölyede geçen 200 günlük cari calışması icin bir ücret ödenmekted ir. Denebilir ki, 1 20 günlük yatınmın çok bü­ yük kısmını, köylü, toplurnet ücretsiz olarak, ya da devletin ödediği pek küçük bir ücret karşılığında sunmaktadır. Cin, böylece çok önemli yatı rı mlar yapabilmiş�ir.» 7511

Pr:of. Balogh ise, atıl işgücünün s,eferber ed ilmesini şöyle değerlendirmektedir: « H iç şüphe yok, azgelişmiş ül­ kelerin s a h ip bulundukları en büyük avantaJ, halkın az is­ tihdam ed i l mesi olgusunda yatmaktadır. Bu işgücü sefer­ ber edjlebilirse. h içbir fedakörlığa katian maksızın büyük Ilerlemeler gercekleştirilebilir. Fakat bu işgücünün se­ ferber edilebilmesi işi. son derece güçtür. Yalnız Cin bu­ nu yapmayı başarabil miştir.» 756 özellikle Prof. Nurkse'nin ta�arruf - emek teorisin­ den sonra/57 Amerikan· çevreleri de gizli işsiziiği seferber etme denemelerine girişmişlerdir. Amerikan P. L. 480 gıda yardı mlarının desteğ iyle, Tu·nus, Fas, Mali, Habeşistan, Tanganika. Afganistan, i ran, Güney Kore gibi ülkelerde · 1 047

gizli işsizlerden · yararlanma ı< icin 'prog ramlar düzenlen­ miştir. Teoriye göre bir ci ns "ayni , ücret nitel iğindaki Ame­ rikan gıda yardım ları. sayesi nde, gizli işsizler, veri mli yatı ­ rımlarda kullanılabi leceklerd i r . Ne var k i , uygulamada bu prog ramfar · gösterme1 i k olarak kal m ış. «g izli işsizler» bo­ ğaz to.kluğuna calışmayQ , pek " Hev�sli gözükmemişlerdir.75& Bi reysel ufak köylü işletmesi · çercevesinden k u rtul muş. büyük kooperatif jşl·etme disiplini ve zihn iyetini ben imse­ mi$. toplu calışmanın kendine ve mensup bulul'lduğu kol­ lektiviteye yçırarı nı kavramış kitlelerin ancak ina ne. ' şevk ve ciddi bir plan ianiayı gerektiren bu iş seferberl iğinde başanya u laşabileceğ i düşünülebilir. Bu alanda Cin dahi henüz yarı m bir başarı elde etmiştir. Ama Cin'in · daha et­ kin bir organizasyon ve elverişli · üretim aracıarı sağ lama yol uyla, . yü;z mi lyonların seferber edil mesine dayanan bir ka l kınma metod unu başanya gGtürmesi ·m üm k ündür. Bi.Jı takd i rde, aclık, setalet ve ü m itsizl ik içinde bocalayoıi Hin­ distan. Pakistan. Endonezya vb. · gibi azgelişmiş ül keler­ de kitlelerin, kurtuluşu ergec Cin tipi ka l kı nmada aramaları bekl�nmelidir. ·

2 - AMERIKAN TiPi KALKl N MA YOLU

·

·Komüni�t ka lkı nma yol u n u n karşıs ı ndo, Amerikan ti­ pi kal kınma · yol u yer alma ktçıd ı r. Yerli-yabancı özel ser­ maye işbirliği'le dayanan bu kal k ı nma yolu . hiçbir gerr kalamış ül kede ciddi bir gelişme ve. sanayileşme sağ laya­ mad ığı gi�i. gel ir dağ ı l ışı nda ki u9urumu genişleterek top- · l u msal h uzursuzluğu arttı rmıştır. Bu yüzdend ir ki, l i berar fikirli Amerikan aydınları . . «ABD �t'>ı:cekten . ekonomik kal­ k ı n maya karşı mıdır?» sorusu n u· sormaya başlamışlardı r.'"�

Duygusal plariçfaki iddia lara itibar etmeden, bu ko­ nuda soğ uk kan l ı l ı kla bir yargıya varmak, .sa nırız ki, ger­ cekci bir kalkı nma stratejisinin temel soru nlarından · bi­ rid i r. Sorunun aydınlanması, ABD'nin ekonomik ya pı;:ıı ,. üzerinde d u rmayı gerektirecektir. · l ki n � i , 9ünya Savaşı'nın , sonu na · kadar -gerce� i yan·

1 048

sıttığı şüpheli olmakla birlikte- ABD'nin · resmi tezi «ka­ buğu na cektlmek», yani Amerika dışıt)da olup bitenlerin uzağında durmak idi.* Oysa bug ün ABD, · Akdeniz filoları, Pasifik filol_arı, d1ünyanın. dört köşesindeki üsleri ve sayısız askeri- ittifakları ile bütün kıt'alara yayı labildiği ,kQdar ya­ yı lmıştı r. ,ABD'niri bu askeri genişlem�siyle birl i kte, dış ül� kelerdeki ekonomik ilişkileri hızla genişlemiş�ir. ABD'nin dış ül kelerdeki dolaysız yatı rımları ·1 929'da 7,5 milyar do­ lar iken 1 946'da 7,2 milyar dolara düşmüş, fakat: : .1961 'de 34,7 milyar dolara 'tı rlamıştır. Buna dalaylı yatı rımlar do eklenmelidir. Kabul · etmek gerekir ki, bu yeni bir durum­ dur. Ayrıca yatı rımlar, az bir. başlangıç sermayesi koyup� dış ül kelere . sağlanan kred i ler ve kôrların y�niden yatırıl­ ması yoluyla · gercekleştirildiğ inden sermaye i h racı rakam­ ları nı n cak üstünd.edir. 1 950 - 1 974 döneminde ABD'den sermaye . cıkışı 61 · milyar dolardı r, . dış yatı r!mlar ise 1 94 .•

• Geçmişteki ABD emperyalizminden söz ederken, İnönü'­ nün batıralarında yer alan kapitÜlasyonlarla ilgili. şu sözleri hatırlamakta fayda vardır : fetrQpoles et Colo­ nies, Debats des Economistes Sovtetiques, Agence d� Pre��Se .No' vosti, ş. .UO>.

1 063

en uygun biçimde, .kapitalis� gellşm,e - çizgisi içinde tut­ maktır. D ış yatırımlar, askeri cıkarlar icin olduğu kadar, kapi­ tal ist gelişı:ne yol u nu azgel işmiş ülkelere empoze etmek Icin etkili bir araç olarak kullanı lmaktadı r. Dış yardımların değişmez şartı, yerli - yabancı özel sermayeye elverişl i· gelişme ortamı hazırlamaktı r. ABD yardımı alan bütün m­ keler, Türkiye'dekine benzer biçimde, yabancı sermaye . kanunları; · .petrol kanunları vb. cı karmakta, özel sanayi finansman bankaları _ kurmaktadı r. i leri kapital ist ülkefar egemenliğ indeki bütün millet­ lerarası kUruluşlar do aynı pol itikayı izlemektedir. Dünya Bankası'nı n öz�l teşebbüsçü l ü k konusunda ne ka�ar i leri gittiğini, zoraki özel teşebbüs Çukurova Elektrik AŞ.. çar- ­ ' pıcı. biçimde ortaya' . koymaktadır. Dünya Bankası'nı n bir t kolu olan Milletlerarası Finans Kurumu ( I FC ) , Bursa'daki Sifaş örneğinde görüldüğ ü üzere, yerli özel teşebbüsle ortaklı klar kurmaktadır. Ban kanin ünlü eski başkanların� don Eugene R. Black, yard ı m ların ·amacını tam bir açıklık­ ra bE;ılirtmektedir: «Dış yardımlar, . Arneri.kan iş . hayatına başlıca Oc cıkar sağlamaktadı r: 1 ) Dış yardım, Amerikan mal ve hizmetleri için hemen önemli bir pazı;ır yaratır. 2) ABD firmaları ici n yenı df9nizaşırı pazarların gel işmesini teşvik eqer. 3) Milli ekonom.ileri hür teşebbüs sistemine .

.

"

. ·

doğru . yöneUir. B'u sist�m içinde Al3D firmal�ı zengini�· şebillr.» 7 72 ·

·

Yardım vere·n kurumlar kervanına sonradan katı la n Avrupa Yatırım _Bankası, açtığı kredilerin e n az yüzde 30'u- , nun · özel teşebbüse -verilmesini şart koşmuştur .. Bu -EVLET TESEBBOSO

1

Kamu hızmet· Tenıcı K-AMU TEŞEB. leri, enerji. U· m:ıdGc BÜSLERI

Ho zarar, no kir edenler Klr cdcııler

1

ve

Temel

yatırım mal·

:ıra m:ıll:ır

J:ırı sanayıı

"ı ı

X ::

Xu

Xu

XJı

Xu

laşıınn:ı vb.

Zarar edenler

hım· l

Xı ı

Tüketım malları

$0lnayıı

B:ı.ııb mali kurum

Ticaret ve

x;,

X:J

x,.

X :ı.

Xu Xı ı

Xı•

Xn

x,.

XH,

x,. ,

Çelik ve gübre, ikinci sütuna dahil edilmiş�ir. Banka ve mali kurumlar sütunu, sınai kalkınma ve yatırım ban­ , kası görevlerin i yapan teşe.kkülleri kapsamaktadır. ilk sı�ada zarar eden devlet teşebbüsleri yer almak­ tadı r. Zarar, kötü işletme bi( yana · bırakılırsa, genellikle maliyet altı satış pol itikasından ileri gelebilir. Devlet, böy­ lece, teşebbüslere ve bireylere sübvansiyonda bulunmak­ tadır. Enerji, ulaştırma, · eel ik, mak i na vb. gibi alanları kap­ sayan xıı X12 ve X13�ün maliyet altı satışlarıdan uğradı­ ' ğı zararlar, özel teşebbüse dış tasarruflar ve ekstra kôr­ IQr getirmektedi r. Tüketim malları sanayii xwün ucuz .sa1 070 .

tışları, aracılar hesaba katıl madığı takdirde, tüketiciye gıt.:. mektedir. Mali kurumlar X16'nın ucuz kredileri, mesken kredileri d ışında, 0zel teşebbüsü beslemektedir. 1 i kinci sıradaki ne kôr, ne zarar eden devlet teşebbüsleri icin de durum aynıdır. Yalnız ' bu sıradaki teşebbüsle­ rin sağladığı sübvansiyon, ortalama normal kôrtı eşittir_ ücüncü sıra, kôr eden devlet teşebbüslerini topla­ maktadır. Bu durumda, devlet sektörü içinde sermaye bi­ rikimi mümkün olmaktadı�. Fakat devlet teşebbüsü kôrı, bu alandaki ortalama kôrın altındaysa, aradallondon qok özel sektörQn kararlarıdır. Bu şortlardQ gercek bir plpnloma, istense de mümkün değildir. -

Tabii ki, yukarıdaki Ilkeler. Amerikan modelinin ideal biçimini göstermektedir. Gerç�kte, her ülkenin şartlarına göre btJ m()çlelden o;z ççk c:;ıyrılınmoktodır. Anıo n.osıl ko­ münist model, temel ilkelerı itlbc:;ıriyle bütün komijnist ül­ kelerde uygulc:;ınmaktaysc:;ı. Batı'dan dış yorçfım alqn ül­ kelerde de bu Amerikan modeli ana çizgileriyle yürürlük­ te bulunmaktadır. Dış yard ımlar ve .Ç �Ş.Jtll. devlet sübvqnsiyonlorı ile yer­ li bir sanayici kapitalist sınıf yetiştirilmesine calışılmakla birlikte, bu sınıf, mültinosyonol şirketlere karşı bir güç ·Olarak değil, aksine, çeşitli yollardon bu şirketlerle işbir­ liğini araştıran bağımlı bir güç olarak ortoya çıkmakta­ -dır. Böylece, kapitalizmin gelişmesi, pazarın g'e nişleme· 1 073

sine ' 've ' doiayıs'ıyhf mültinasyonol ·' şirketlerin ' yatırım ola­ naklarının artmasır1a yol açmaktadır. Dev yabancı .şir:-­ ketler, yeraltı zenginliklerin i n dışında, · sanayi alanında monta j ·ve «paketleme» tesislei-iyle; . patent ve marka sa� tışlarıyle yetinseler dahi pazar büyüd ükçe daha geniş ya- . tır.ımlara ve hattô X32 ve X33 _a lanları na yönelebilmekte­ . d ir. Böylece, azgel işmiŞ üikelerin bir mi ktar sanayileşme­ si soğlanmakta, f,a kot . bu sanayileşme, a ;wmi kôr peşin­ deki mültinasyonal şirketledn . pol itikalarına bağ i m l ı _kalmaktad ır. Amerikan model inde, Kennedy zamanında toprak re­ formu dahi yer aln1ıştrr. Güney Amerika'da ABD yardım­ ları, «Ilerleme Için ittifak» programı çercevesinde, toplum­ sal reformlar ve Özellikle toprak reformu şartına bağlan­ mıştır. Toprak r.eformunun, pazarı genişleterek, kapitalist gelişmeye yardımcı olacağı _düşünülmüştür. Böylece, Gü­ ney Amerika'da «ilerleme icin ittifak» programına göre. 1 960-1 965 döneminde 1 4 toprak refor,mu kanunu cıkari l­ mıştır. - Fakat bu kanunların hepsi, büyük toprak sahiple­ rinin pol itik ve ekonomi k güçlerinde en· ufak bir değ işikl i k yapmayan önemsiz tôvizlerden ibaret kal mıştır. Hattô bir• cok kanun, ölü doğmuş ve h ıc uygulanmamıştır. ABD an­ cak Formoza tipi bir iki laboratuar ülkede, toprak ağa­ ları nı sonoyici kapitalist yapma amacı güden denemelere :g irişmiştir. · Toprak . reformundo baŞarısızlığın temel nedeni, tutu­ _nulan dalı .kesme_k gibi bir _. durur:nun ort.a ya çık_mas i dır. Az­ g e l işmiş Qlkel e rde, to'p lumsal muhalefet arttıkca. sariayı burjuvazisi ve toprak . oristökrasisi. arasındaki ittifa k güç­ l e nmektedir. Gerçek bir to prak refor m u i le, kudretli top­ rak Öristokrasisinin tasfiyes i, burjuvazinin ve . dolayısiyle ·emperyal izmin toplümsol · temeli n i zayiflcitabilecektir. Nite­ : k im toprak 'refbrniunu savunan sol gucler, toprcik aris­ :tokrasisi k'cidar · kom prador n itel ikteki kapitalist sı rnfı' n· do karşısina dikilmeidedi r. Bu nedenle ABD. tutunduğu dair kes�:e ' r'izi kos �:Jf)U göze alamamış ve loprak · reformu . he·­ · vesler.i nden birktıc yıl içinde' vazgeÇme zöruridc:i' kalıiıışti·r. ·

·

·

·

'

·

·

·

··

·

1 014

. Güney Amerika topra k reförmu · d enemelerin i inceleyen Wiscohsin · Ü niversitesi :Torırn ; Ekonomisi Profesörü W. C. Theisenhusen, «Solcularm toprak reformundan . yana ol.­ maları. işleri bozdw> sonucuna varmaktcidı r: «Güney Ame­ rika'da bütün sölcuların toprak reformu konusunda birleş­ me leri; pdlitikamızı · etkilemekted ir: ABD, popülistler-in tu� . tumunu andıran herhangi bi r programı de steklemekte is" teksizdir.» « Komünizmin yayılması endişeleri dolayısıyle, ABD, iç reformlar isteyen teşekküllere tamamen karşıdır- ve en muhafazakôrlarla, hattô ;militdrist gruplarla · işbirliği yap� maktadır. Fakat ABD'nin soldan hoşlanmayışın ı n başka nedenieri de vOrdır: Solcu teşekküllerin· ekonomik kalkın­ ma programları, toprak reformunun yanı sıra, hiç değilse Amerikan özel sermayes'iniri sahip bulunduğu bazı . sanayi teşebbüslerinin · mil lileştiril mesini öngörmektedir. ü retim araçların in millileştirilmesl, solu n ·ekonomik tahlillerinin sonucu olduğu kadar:, artan mill iyetçiliğin de gereğidir. Ne var ki, millileştirme . . . iş orta mi nı, Amerikan yat ırımcıları için elverişli olmaktan çık a racaktır.» 777 ·

·

·

Ticaret ve sanayide özel ,m ülkiyetin kamulaştı�ılması­ na kesinlikle karşı olon ABD, bu . durumda, toprakta da kamuloşt ırmadan vciz gec meyi uyg u n bulmuştur. N itekim AI3D Kongresi'nin Amerika hlarcirqsı Ekonomik lşler . Alt Ko­ .. mitesi, . 1962'de topitimsal reformlara Önem verirken; iki ' yıl sonraki roporundçı ;« ilerh;mie Için ittifak» ; ,; başarısı'riı, iş hayatı na elve�işli ortam yarotma şartına bağlamıştır, Rapq r, «toprak reformı.ı . ·a macı yle de olsa, özel. mülkiyetin. . . · kamulaştırılmasıl') a ka rşı c ı kmıŞtı r.»�778 . Bu şartlar, .Washlngtontu n . kG>münist olmayan refor� mist m i l liyetÇi güçleri pesteklemesini dahi zorlaştıqnakta; büyük 10ra'zi sahipleri :i le' ·-;---" i.ster· tüccar. . ister sa nayici ol­ sun .komprador -n itelikteki kapitalist sınıfı, yôni tutucu­ lar: koalisyonu nu, ABD'ni ın kaçınıl mc;ız tnüttefiki yapmak� tadır. . � . · , ·.: .· . .. . . . .. , . ·: . - :Bu Hıtucular koaHsyonur:ıa.·doya:tıan kapitalist kölkın.



·

.

1075

ma denemelerı ise günümüzde şimdiye kadar hiçbir ülke­ de başarıl ı sonuc vermemiştir. Amerikan tipi kal kınma mo­ delinin en iddialı birkoc örne�i üze rinde kısaca durmak, bu konuda bir fikir vermeye yetecektir. , Amerikan tipinin en parlak örneği diye Meksika gös­ terilmektedir. N üfusu yüzde 3.4 oranında artan bu ülke, 1 946 - 1 955 yılla rında yüzde 6, son zamanlarda yüzde 7 civarında bir kalkınma hızı 'gercekleştirmiştir. Büyük mik­ tarda Amerikan sermayesi, bu ülkeye akmıştır. 1 958'de Meksika'doki Amerikan yatırımları 1 ,2 milyar doları bul­ muştur. Meksikalı işçilerin ABD'de calışması ve Amerikan tu ristlerinin akını, ülkeye öneml i miktarda döviz sa�lamak­ tadır. Bütün bu geniş olanaklara ve 20 - 30 yıllık kalkın­ ma çabalarına ra�men, Meksika, geri kalmış bir ülkedir. Nüfusun yüzde 60'ı kötü beslenmekte, kötü giyinmekte, kötü barınmaktadır. Yüzde 40'ı cahildir, cocukların yüzde 46'sı okuldan yoksundur. Meksika'nın ünlü iktisatçıların­ dan Manuel German Parra'ya göre, «1 955 yılında çalışan nüfusun .yüzde 1 '1 milli gelirin yüzde 66'Sim, yüzde 99'u Ise yüzde 34'ünü almaktadır. 1940'ta Ise durum, tam tersi Idi.» 77o

Tarımda sınırlı bir kapitalist sektörün yanı sıra, ge­ niş bir, geleneksel sektör bulunmaktadır. Arazinin_ yüzde 1 'i 55 bin traktörün yardımiyle işieni rken, yüzde 20'si her türlü araeton yoksun olarak, ıspanyollardan önceki « pre­ hispanic» metodla, yani yakma ve kesme yoluyla kullanıl­ maktadır. 1 ,2 milyon köylü ailesi topraksızdır; 1 ,2 milyo­ nu çok küçük işletmelef.de: çalışmaktadır. Tarıma 1 6 bin ' büyük arazi sahibi hôkimdir. Verimli bölgelerde verimli , arazinin yarısından fazlası çiftel ailelerinin yüzde yarımın­ dan azına aittir. Ve u nutmamak gerektir ki, Meksika , 1940'­ tan önce köklü bir devrim geçirmiş bir ülkedir. Sanayi alanında Meksik,a, hôlli hammadde ih raç edip mamul maddeler satın alan bir ülkedir. Madencilik gibi temel sanayilerdeki yabancı sermaye egemenli�i. t>lrçok / modanin üretiminde 1 934 düzeyinin aşıl masını engellemış�ı< tir. (Mültinasyonal şirketlerin, Türkiye'de boraks işinde 1 076

görüldüğü üzere, bozan Işletmernek için mad�n imtiyaz­ ları sağladıkları hatırlanmolıdır). Yabancı yatırımların önemlice bir kısmı montaj sonayli nltellğlndedir"&O Mek­ sika, gercek bir sanayi kurabilmiş değildir. Işte Güney Amerika'da k i en parlak kapitalist kalkın­ ma örneği olon Meksika'da durum, kısaca budur. M ilyar­ larca dolar Amerikan sermayesi yatan öteki Güney Ame­ rika ülkelerinde durum çok d aha kötüdür. Bu kıt'ado kol­ kınma yolunun ilk ve vazgeçilmez şortını, ABD'ye ve Ame­ rikan firmalarına bağımlılıkton kurtulmanın teşkil ettiği konusunda bütQn mill1yetci çevreler tam bir görüş birliğ,i halindedir. Brezilya'da son darbeden önce Planlama Ba­ kanlığı yapan Prof. qelso Furtodo, ABD'nin mültinasyonal şirketlerine dayandırı\an Güney Amerika kalkınma dene­ mesini şöyle değerle\ıdirmektedir : «Amerikan antitröst mevzuatının dışında sayısız lmtlyazlo ve askeri, siyasi bi.r himaye altında Güney Amerika'da çalışmaya çağırılan Kuzey Amerika'nın büyük teşebbüsleri, bütün Güney Ame­ rika ülkelerinde süper devler haline gelmektedirler. Ya­ tırımlara ve tekniğe yön verilmesi , ekonomik faaliyetlerin yerleşme bölgeleri, milli ekonomiların entegrasyon dere­ cesi gibi temel kararların alınmasında baş rol bu teşeb­ büslere düşmektedir.» «Böyle bir kalkınma projesinin, Güney Amerika'nın mevcut tarihi şartları altında tutunamıyocoğıno Inanmak Icin ciddi sebepler vardır. Büyük Kuzey Amerika teşebbü­ sü, Lôtin Amerika'nın kalkınma sorunları nı cevaplandır­ mak bakımından, gerilla savaşına cı kan güçlü . bir ordı:ı gi­ bi elverişsizdlr. Teknik üstünlüğü ve büyük sermayesi ile azgelişmiş bir ülkeye nüfuz eden dev t�şebbüsler, bir sü­ rü lmtlyaza da sahip bulununca, bazı büyük ekzotlk ağaç­ larınklne benzer sonuclar yaratmaktadır. Bu ağaçlar, bel­ ll bölgelere dlklllnce, bütün suyu toplar ve araziyi kuru­ turlar.» «Amerikan Hükünieti'nln, büyük özel teşebbüslerln eylemine. . . dayanan Güney Amerika kalkınma projesı, 1 on

. eğeır .sosyal statükoyu dqndur:rrıa -t.�kniğ ! .olarak qüşünül� müyorsa, . paşarısızhğa mq!'l�,u mdur ,>> 781 . , ., , Asy��9a .:i['