Altıncı, 6. VI., Türk Dil Kurultayı 1949 Birleşimler Tutanaklar [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

TORK DIL KURUMU A. ll. 12

ALTINCI

TÜRK DİL KURULTAYI ı

9 49

BİRLEŞiMLER

TUTANAKLAR

Sadece Okumak İçindir Ücreti Yoktur İnceledikten Sonra Siliniz ve Bulursanız Satın Alınız.

A

N

K

YENİ ı

9

A

R

A

MATBAA

6

o Levent Şahverdi Arşivi

Altıncı Kurultayın

özellikleri

şunlardır

:

1 -

Tüzüğün esaslı

2 -

Dil davasında Dil Kurumu ile esasta birlik olmıyanlarla, davaya yabancı kalanların ve davaya karşı olanların da davet edilmesi

3 -

Bilhassa terim ve imla

bir surette

değiştirilmesi.

konuları

Tüzüğün kabul edilen yeni leri birbirinden ayrılmıştır.

şekli

üzerinde

çalış ılması .

ile yönetim ve bilim

iş­

Kurumun kol teşkilatı kaldırılarak bütün bilim işleri, Bilim Kurulu adı veı·i!en otuz kişilik bir heyete bırakılmıştır. Kurumun idaresi

beş kişilik

bir Yönetim Kuruluna veril-

miştir.

Bilim ve Yönetim Kurullannın birleşmesiyle Genel Mer~ kez Kurulu meydana gelir. Kurumun Kurultaydan sonra en yüksek kurulu budur.

Fikirlerinden faydalanmak, Kurumu iç yapısı ile kendilerine tanıtmak için bu Kurultaya dil davasına yabancı kalanlarla o davaya karşı olanlar da davet edildi. Davete icabet edenler komisyonlarda ve genel oturumlarda söz sahibi olarak bizimle beraber çalıştılar, fikirlerini açıkladılar. Çok fayda sağlamış olan bu iştiraklarından dolayı Kurum kendilerine müteşekkirdir.

Terim konusu üzerinde bilhassa yüksek öğretim menimla konusu üzerinde Türkçe ve Edebiyat öğretmen­ leri ve yazarlaı· Hgi ile ve dikkat ile çalıştılar. Gayretleri ve bilgileri bize bütün çetinlikleri tanıtmış olduğu gibi çözüm noktalarını ve tutulacak yolu da aydınlattı. Kurum bu kıymetli yardırnlara daima muhtaçtır; kendilerine teşekküı· eder ve devamlı yardımlarını bekler. supları,

-

TÜRK DİL KURUMU -

Levent Şahverdi Arşivi

DIL KURUMU

TÜRK

ALTINCI

KURULTAYI.

BİRİNCİ BİRLEŞİM

19.

Aralık

1949 Pazartesi

İçindekiler

Sahife ı

-

Yoklama, tstiklaJ

Marşı, açılış

..............

3

söylevi . . . . . . . . . .

3

seçimJeri ... . . : . . . . . . . . . . . .

10

söylevi . . . . . . . . . . . . . . . .

13

..................

14

raporu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

14

Eğitim Bakaıunın

2 -

Milli

3 -

Başkanlık Divanı

4 -

Kurultan

5 -

Atatürk için

6 -

Genel Yazmanm

Başkanının

açış

saygı duruşu

7 -

Başka

8 -

Komisyon

9 -

Dil devrimi üzerinde

söylevler ve

tebliğler

..................

27

48

seçimJeri konuşmalar

............

51

Levent Şahverdi Arşivi

BIRİNCi BİRLEŞtM

19

Aralık

1949 Pazartesi

Birinci Oturum Açılış

Saati: 10,00

Hasan Reşit Tankul (Maraş Milletvekili, Türk Dil Kurumu Genel Yazmanı) - Kurultayın Sayın Üyeleri! Önce yoklama yapılacaktır. İzin verirseniz yoklamayı arkadaşımız Necmeddin Sahir S ılan (Tunceli Milletvekili) yapsın (Muvafık sesleri). I - Yoklama, İstiklal Marşı, açılış. (Yoklama yapıldı ve İstikiiii Marşı ayakta dinlenildi). Hasan Reşit Tankut (Maraş Milletvekili, Türk Dil kurumu Genel Yaznıaru) -Şimdi Kmum Başkanı Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu açış söylevini verecektir. 2 - Milli Eğitim Bakanının açış söylevi Dr. Tahsin BanguoğJu (Bingöl Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı) Türk Dil Kurumunun Altıncı Kurultayını açıyorum. Sayın Cumhur Başkanını, Türk Dil Kurumunun değerli Üyeleri , Aziz Davetlilerimiz! Türk Dil Kurumu , bugün , kuruluşundan bu yana Altıncı Büyük toplantısını , Kurultayını yapıyor.

Bu Kurum Atatürk'ün mübarek eli ile 1932 yılında kuruldugünden bu yana yaptığı toplantılarla dil meselelerinin geniş ölçüde konuşulmasına ve incelenmesine imkan vermektedir. Onun için Türk Dil Kurultayları, bir milli toplantı, bir milli hadise olagelmiştir . Her defasında Türk dilinin gerek umumi meseleleri, gerekse o gün için ortaya çıkmış meseleleri, Türk Dil Kurultayların­ da müzakere edilegelmiştir, .au defıı da böyle olacaktır , ğu

Levent Şahverdi Arşivi

-4mukadderatını eline aldığı milletin daima sarih direktifler vermiş bir kahramandır. N~sıl ki, Kurtuluş Mücadelesinde: "Ordular hedefiniz Akdeniz'dir, ileri!" kumandasını vermişse, Türk Cemiyetini yeniden kurarken, bu cemiyeti modern bir cemiyet haline getirmek için lazımgelen radikal tedbirleri a lırken de , böyle sarih direktifler vermiştir. Medeniyet sahasında yüzyıldan beri mevcut münakaşaları or~dan kaldırrruş ve "Hedefiniz garp medeniyetidir, ileri!" demiştir .

Atatürk,

ana

başına geçtiği,

davalarında

Hukukta , muaşerette ve garp medeniyeti istikametine

teşkilatta

da milleli

kayıtsız

şartsız

sevketmiştir.

Bu ~ibi milli kültüre taaiiQk den davalarda da sarih direktif ler vermiş, is tik ametl er göstermiştir: «Bütün bir Türk Tarihi ile kendine yeter ve garp medeniyetinin bütün ihtiy aç l arını ifade edecek tam bir Türk Dili !"· Bu mevzul arda uğraşmağa sıra -geldiği zaman Atatürk bu davaları destekliyecek kurumlar meydana getirmiştir: Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu gibi. .. Dil Kurumunun te şe kkülünd e n bu yana onyedi yıl içinde Kurum , elind en geldiği ka dar bu d avay ı ileri götürrneğe ça lı ş mı ş ve bu davanın öncüsü olm ağa , destekleyicisi olmağa gayret sar f etmiştir. Arkadaşlar , dil dava s ını mütal aa ederken, yahut herhangi bir dil meselesi üzerinde münak aşa ederken, sa rih ve isabetli fikir lere varmanın çarelerinden biri bu davayı tari hi bir zaviyeden görmektir. Aksi takdirde çok teferrü at lı olan, sü bjektif olan dil meselelerine doğru bir yoldan girmemiz mümkün olamaz. Dil davası üzerinde ciddiyetle durm a mız , dil meselelerinde gelişmekte ol an istikametleri gözönüne almamız ve o is tikametlerde şaşmıyacak bir noktai nazara doğru, bir hal çaresine doğru yürümemiz ancak böyle tarihi bir görüşe sahip olmakla mümkün olur . Aksi takdirde yanlış düşünce ve kararlara gideriz.

Bizim yazı dili davamız diğer milli kültür davalarımız gibi , medeniyet davalarımız gibi, yüz yıldan beri mütalaa m evzuudur, münakaşa mevzuudur . Yüz yıldan beri üzerinde çalışılan, uğraşılan bir mevzudur~ Çünkü biz bir millet olarak imparator · luktan bir milli dil tevarü s etmedik. Tevari.is ettiğimiz şey, bir sı· nıf dilidir. Bu, anahtarı ancak malıdut kimselerin elinde olan bir ifade vasıtasıdır. Garp medeniyetine teveccüh ettiğimiz zamandan beri bu alet, bizim yazı dili ihtiyacımızı karşılıyamaz olmuştur. Bu diğer

Levent Şahverdi Arşivi

-5memlekett e ilk gazete çıkaranların ve halka, daha geniş ölçüde halka , efkarı umumiyeye , ilk hit a betmek istiyenlerin davası bu olmuştur: H a lkın a nlı yacağ ı bir dille yazı yazmak ... Bu dava geçirdiğimiz yüzyıl boyunca muhtelif safhalar geçirdi. Fakat ka ti sa fh a l a rın a Meşrutiyetten bu yana, yani 1908 1nkılabınclan s onra girdi. Edebiyatımız gibi resmi dilimiz de, ilim dilimiz ele, l!J0 8 İnkıl a bın a gelinciye kadar henüz bir s ınıf dili olmaktan kurtulamamıştı . Bunun adı!ia biz Osmanlıca diyoruz. Hakikat şudur ki, bu dil gra meri ayrı, lCıgati ayri, üslCıbu ayrı ve yaş ı yan Türk diliyle a lak as ı pek az bir dildir.

1908 İnkılabından sonra Türk çüler, Ziya Gökalp ve etrafında toplanan genç ler, yaş ıy a n dil üzerin e bir yeni yazı dili kurma kararını verdil er ve bu i şe g iri şrnek cesare tini gösterdiler. Dil i nkılabımızın birinci ve çok e h e mnıiyetll bir safhası budur . ve yaş ı yan di ll e yaz ı dili ay ni şey değildir . Hiçbir memlekette ayn ı şey değildir. Fakat bir yaz ı dilinin milli olm as ı ve onun ha lk tarafından anlaşılması demek , o yazı dilinin ha lk elilinelen ne şe t etm i ş o lma s ı demektir. Halbuki elimizdeki Osm an lıc a, h a lkın dilinden ne şe t etmiş bir dil değildi. lşte ilk Türkçü ler bu cesare ti gösterdil er . P a rolal a rı şu oldu : "Kon uştuğu n gibi yaz!". Bu parola bütün yabancı dil gramer hususiyetlerini, terki plcrini, cemi kaidelerini , heps ini hertaraf etti. Konuşma dilinin IO. gatin i eski yazı dili lügati yerine koydu . Bugünkü yazı dilimiz işte bu temel üzerine kurulmuş yeni bir yazı dilidir. Şüphesiz konuııulan

Dil tarihçileri "Yeni Türkçe" gibi ayrı bir isim vereceklerdir. Yeni Türkçe Meşrutiyetten b aş l a r . Yeni Türkçe, Türkçülerin yaşı­ ya n dilden bir yazı dili ç ık a rmak husus undaki kararları ve çalış­ maları sayes inde m ey d ana gelmiştir . Dil İnkılabımızın ikinci sa fha s ı ; Atatürk'ün desteklediği Cumhuriyet devri sa fh as ıdır . Bu deği ş ikliğin manasını anlamak için bir parça, ilk TürkçUlerin dilde yaptığı d eğişikliğin mahiyeti üzerinde durmak lazımgelir. Ziya Gökalp ve onun a rkadaşl a rı "konuştuğun gibi yaz!" parolasiyle, yazı yazan münevvere, memur a, devlet dilini kullananlara, ilim adamların a konuşurken kullandıkları vakabilleri yazıya geçir mek, yazıda kullanmak yo lunu açmışlardı. Fakat bu vokabüleı·in ma'hiyeti ne idi?

Levent Şahverdi Arşivi

-GBu vokabüler o devirele küçük bir münevver zümrenin malı olan ve eski yazı dilinin şiddetli tesiri a ltınd a bulunan bir vokabülerdi. Konu ş ulan dil demek, geniş ölçüde halkın konuştuğu dil demek değildi. Bu , o devir münevverlerinin ara l arında konuştuk­ ları bir dildi. Bu işte oldukça dar bir vokabülere ve yabancı kelimelel'le fazl aca mahmul bulunan bir vokabülere sahipti. Meşruti­ yet Türkçülerinin direktiflerinde bu bakımdan sara hat yoktu. Bu memlekette okuyup yazar gençler ç oğaldıkça, okuyup yazma halk lıla şt ık ça, halk okuyup yazın ağ ı öğrendikçe kendi vokabülerini kullanabilecek miydi? Bunun sarih ifadesi yoktu. Yalnız şu ifade vardı : Yeni Türk çe, İ s tanbul lehçesi, İstanbul Türkçesi, İstanbul münevverlerinin konuştuğu dildir. Şive bakımından, fonetik bakımından bu i sta nbul türk çes i bir şey ifade ediyordu. Yeni yazı dilinin esası olmaya müstait olan bir konuşma dili idi. Ancak vokabüler bakımından kifayetsizdi ve fazlaca yabancı kelimelerle ma hmul idi. Bu vokabüler yeni Türk ı:e için uygun ve kafi mi idi ? İkinci dava ilim dili d a vası idi. ilim dili birtakım husust kelimelerden teşekkü l eden bir dildir. Bu yeni dilimizde terimlerimiz nasıl olacaktı ? Bu d avay ı da Türkçüler halledememişlerdi.

Tanzimattan bu yana garp ilim hayatiyle temas eden münevverlerimiz , ilim aclamlarımız eskiden beri mekteplerde okutu lm akta olan Arap dili üzerine bir terim siste mi kurmuşlardı. Türkçüleı' in

meydana getirdiği inkılap bu terim sistemine do· Dokunmak cesaretin i gösterememiştir. Hatta onlard a yer yer şu ifadeyi buluruz: "Arapça mekteplerimizde klasik dil olarak devam edecektir. Fransızl ar icin Latince nasıl bir klasik dil ise bizim için de Arapça öyle bir klasik dil olacaktır" . kunamamıştır.

İşte Cumhuriyet devri bu iki nokt adan Türk dilinin tekamül imkanları

üzerinde durmuştur. Birisi yazı dilinin vokabüleri daikincisi de terimler meselesi. Şu kanaale varıldı : "Küçük bir zümrenin konuşma dili olan bu vokabüler halk dili istikametinde genişliyecektir. Çünkü Cumhw-iyet maarifi, meseleyi bir sınıf maarifi olarak , bir zümre maarifi olarak ele almamış , millet maarifi olarak mütala a etmiştir. Bütün vatandaşlar okuma yazma nimetinden istifade edecekler ve bütün vatandaş l arın çocuklar ı aras ından istidatlar çılqıcak, devlet işlerine, cemiyet işleriPe kı.ırı~cı· vas ı ,

caklcırdJr,

Levent Şahverdi Arşivi

-7O halde irfan sahası genişlediği nisbette o sahalara gelen münevverlerin de daha geniş bir vokabüler getirmeleri tabi1dir. İşte o vokabüler bizim yazı dilimizin m a lı olacaktır. Bu kararı Cumhuriyet devrinde Atatürk'ün işaretinden aldık: Halk dilinin bütün servetleri yazı dilinin malı olacaktır. İkinci karar şudur: Türk dili kendi bünyesinden terimler yaratacaktır. Birinci dava ilerlemi ş ve günümüze kadar ilerlemekte bulunMünevv er lerimiz "Tecrübe etme k" diyorlardı. Fakat "denemek " kelimesi halk dilinde dipdiri yaşamakta idi. " Denemek", elbette "tecrübe et m ek" le rekabet edecek ve bir gün "tecı·übe etmek " kelimesinin başını yiyecekti. Ni tekim öyle olmuştur. Münevverler "Tebarüz ettirmek" derlerdi. Halbuki diğer tarafta halk dilinde "belirtmek" kelimesi yaşamakta idi. Bu " belirtmek" kelimesi de "tebarüz ettirmek" kelimesini dilden atnuştır. "Temin etmek" kelimesi münevverlerin dilinde kullanılan bir kelime idi. Fakat "sağla mak " kelimesi halk dilinde yaşamakta idi. Halk dilinin"sağ­ lamak" kelimesi, eski mün evver lerin konuşma dilinin "te min etmek" kelimesini dilden atm ıştır . Bu kelimeler bu şekilde halk dilinden yazı diline girmiştir ve girmektedir. Binlereesi de girmektedir. Bu vokabüler milltleşmesinin, sadeleşmesinin önüne geçmek de hiç kimsenin karı değildir . Çünkü halk aras ında yaşıyan Türk milletinin ana dilidir. O dilin kelimeleri o milletin, tenevvür eden ev iadiy le beraber yazı diline geç mekte ve yerleşmektedir. muştur .

Bu yıl ilkokull a rımızd an 133 bin mezun ald,ık. Yakın yıllarda her sene 300 bin okur yazar ç ıkacaktır ve çok yakın bir gelecekte bütün Türk milleti okur yazar olacaktır. Bu okur yazar milletin çoc ukları ana dili kelimelerini yazıya geçireceklerdir. Bunları milli yazı dili yavaş yavaş içine alacak ve . sindirecektiı·. Cumhuriyet devrinin inkılap safhalarından biri bu olmuştur: Yazı dilinin halklılaşması. Bu, Türkçüler devrinin ııYaş ıyan dilıı ölçüsünü çok geçmiş, çok daha ileri varmış bulunmaktadır. İkinci dava, terimler davası da Cumhuriyet devrinde ele aJ.ı­ nabilmiştir. Arzettiğim gibi Türk çüler Türkçeden bir terim yap-

mak

işine

de

girişememişlerdi.

Terim , yüksek malümunuz olduğu üzere, bir sistem işidir; kelime işi değildir . Terim, yarısı şundan, yaı·ısı bundan, karışık bir şey olamaz. Terim ya bir yaşıyan dil grameri ve vokabüleri üzerine veyahut klasik bir dil grameri ve vokabüleri üzerine yapılır .

Levent Şahverdi Arşivi

-8Aralarında sistem mün asebet i olmıyan tel'imler tutunamazlar ve öyle bir terim ailesi olmaz. O halele verilecek bir kararla , ya Arapça terimiere bağlı kalacaktık ve memleketimizele Arapça okutacaktık; yahut da "biz Türkçe terim yapacağız" diyecektik.

Atatürk bu ikinci yolu ihtiyar etmiştir. Türkçe terim sistemini kabul etmiştir. O istikamette de h arekete geçilmiştir . Çünkü Arapça terimler sistem i üzerinde kalmamıza imk an yoktu. Şu itibarta imkan yoktu ki umum i gidişimiz başka bir istikamete teveccüh etmişti. Eski sistem üzerinde israr etmek, Arapça terimleri idame etmek demekti. O klasik dili mekteplerde o!ft.ıtmağa devam etmek demekti. Kültürümüzü o eski medeniyete bağlı kılmak demekti.

Cumhuriyet bu kararı çok erkenden verdi. Mekteplerden Arapça tedrisatı kaldırdı. Ara9ça tcdrisa t olmadıkça da Arapça terimierin devamına imkan yokttı. " Zaviyetan-ı mütebadiletan-ı dahiletan" gibi bir terimi çözmek için epeyce Arapç? bilmek l a zımdır. Arap ça t er imleri muhafaza ettiğimiz takdirde bir yandan yazı dilimiz türkçeleşecek, sadeleşecek; fakat buna mukabil ilim dilimiz tamamen Arap diline bağlı kalacaktı. O zaman vaziyet şöyle olacaktı: Bakkal defterinde karaciğer, karaciğer olarak yazılacak; fakat fizyoloji kitabıncia kebet ola caktı. Böyle yazmak da· zaruri ve bu sistemin icabı olacaktı. Yine bakkal defterinde tuz, tuz olacak, kimya kitabında milh. Kimyada da tuz yazmak demek bütün terim s istemini deği ş tirm ek ve Türkçeye çevirmek demektir.

Bu

bakımdan terinı

almıştır.

Arapça terim mak demektir. Şu

sisteminin

değiştirilmesi

üzeı·inde ısrar

bir zaruret halini etmek Türkçe terinı yapma-

iş aret

etmek isterim ki; terimleri Türkçe yapmak sonra teriın sisteminde az çok her şeyin Türkçe olmasına çalışmak bir zarurettit·. Bilhassa kaidelel'in Türkçe olması ve mi.imkün olduğu kadaı: vokabi.i lerin Türkçe köklerden gelmesi lazımdır. Bunun yaşıyan Türkçe veya tasavvur edilen bir klasik Türkçe üzerinden yapılması ayrıca bir mevzu teşkil eder. Ama bizim zaruri olarak gittiğimiz yol, yaşıyan .T ürkçe üzerine bir terim sistemi kurmak olmuştur . Bunu yaparken icabettikçe tarihi Türkçeye, icabettikçe halk diline müracaat etmek zarureti de vardır.

cihete

kararını aldıktan

İşte Cumhuriyet devrinde bu böyle yapılmıştır. Türk Dil Ku-

Levent Şahverdi Arşivi

-9rumu bu istikamette, bu esaslar dahilinde ça lışmış ve Türkçe bir terim sistemi meydana gelmiştir . Bu terim sisteminin kendi içindeki hatal ar ve saka tlıklar ayrı bir mevzudur. Bir terim sistemi kabul edildikten sonra bu sisteme uymıyan cihetler, onun içinde yapılmış hat a lı teşkiller, yanlış kelimeler yine bu sistem içinde düzeltilecektir. Bu yoldaki ça lışmalar mahsulünü vermiş ve bunlar mekteplerde de okutulmuştur . Buradaki hatalar, yanlışlıklar ayni sistem iç erisinde düzeltilecek ve Türk terim siste mi tekemmül edecektir. Bundan hiç şüp he edilemez. Hülasaten arzetmek isterim ki, Türk dili inkılap safhalarının en ehem miyetlisi, bilhassa Atatürk devrinde başarılan safhası olmuştur. İki büyük hedefe doğru yol alınmıştır: Birisi dilin halklı­ laşması , ikincisi dilin terimleşmesi... Buna dil tarihçilerimiz kati bir safha adını vereceklerdir. Ama bu sa ha üzerinde yapılacak daha çok işler olduğunu biz de kabul ediyoru z. Mesela bu terim sistemi incelenecek; elekten, süzgeçten geçirilecektir. Bu sure tle kati ve tam milli bir terim sistemi haline gelecektir.

Bu defa Türk Dil Kurultay'ında zurunuza arzedilen mevzular şunlar

konuşmak

üzere yüksek hu-

olacaktır.:

Birincisi imla meselesi:

Latin h arflerinin kabulünden sonra tatbikatta meydana gelmiş bazı imla güçlükleri mevcuttur. Bu güçlükler üzerinde durulm a ktadır . Gerek ihtisas adamlarımız, gerek yazıcılarımız, gerek münevverlerimiz bunun üzerinde durmaktadırlar. Kururnca da bunlar üzerinde tetkikler yapılmış, meseleler ortaya konulmuştur. Bu işin yüksek heyetinizce bir defa mütalaa edilmesi ve bazı direktiflere varılması prat ik bakımdan bizim için büyük kolaylıklar . sağ lıyacaktır. Gerek tedrisat için gerek matbuat için şuna da işa­ ret etmek isterim ki bizim imla meselelerimiz ağır meseleler değildir . İnkişaf halinde, tekamül halinde olan bütün dillerde bu ölçüde imla meseleleri mevcuttur. Onları esaslara bağlıyarak imHimız daha mazbut bir şekle getirilebilir. Şunu da hatırlatmamız lazımdır ki Türk dilinin Arap harfleriyle hiçbir zaman bir imlası mevcut olmamıştır . Eski Arap harfleriyle öğı:enmeğe çalıştığımız imiaya nazaran bugün imlamız çok daha mazbut ve mükemmeldir.

Levent Şahverdi Arşivi

-10Eski yazı ile Türkçenin ya l nız yabancı kelimeler için, Fars ve Arap kelimeleri için, imlası vardı. 600 sene bir imlamız olmadı. Bugün ise latin harfleriyl e bir imlamız vardır. Bu imla meselelerinin yüksek heyetinizce gözden geçirilmesi ve bize direktifler verilmesi çok faydalı olacaktır.

Meseleler çok mühim olmamakla beraber yorucudur. Öğretmen lerimiz birçok noktalarda mütereddit kalmaktadır. Yüksek heyetinize getirdiğimiz ikinci mesele, terimler meselesidir. Türkçe terimierin nasıl teşekkül ettiğini bir parça tarihi bir zaviyeden huzurunuzd a belirtrneğe çalıştı m. Bu terim sistemi yaşıyan Türk çe ve Türk grameri kaideleri üzerine yapılmıştır. Ama hataları , noksanları vardır. Bunlar arasında itirazı mucip olan, beğenilmiyen, sevilmiyen kelimeler vardır. Bunların bir ilim süzgecinden geçmesi l azımdır. Yüksek heyetiniz bu noktada Kurum a ve dolayısiyle onun çalışmalarından faydalanan Milli Eği­ tim Bakanlığına yeni ilhamlar vermiş olacaktır.

Üçüncü meselemiz Kurumun teşkilatı meselesidir. Kurumun yeniden teşkilatianınağa mecbur olduğu kanaatindeyiz. Bu yeni t eşki l at projesine göre Kurumun beş kişilik bir idare heyeti ile 25 kişilik bir ilim heyeti bulunacaktır. Bütün ilmi meseleler bu ilim heyetinde konuşulacak , oradan geçtikten sonra efkarı umumiyeye arzedilecektir . Bu s uretle işlerimizin daha isabetli olması imkanını bulacağımız ümidindeyiz:. Son söz olarak şunu belirtmek isterim ki; bu kurumu Atatürk meydan a getirmiştir ve ona sarih direktifler vermiştir. Kurum onyedi seneden beri bu istikamette çalıştı. Az veya çok iş başa rdı. Kusurları ve hataları da oldu. Fakat Dil Kurumu bundan böyle yalnız o ideal yolunda, ileri Türkçe, müstakil Türkçe ve zengin Türkçe yolunda çalışacaktır. 3-

Başkanlık Divanı

Seçimleri

Tahsin Banguoğlu (Bingöl Milletvekili , Milli Eğitim Bakanı) bir Başkanlık Divanı seçmemiz lazımgeliyor. Teklif edilen adayları oylarımza arzedeceğim. Başkanlık için Hüseyin Cahit Yalçın (İstanbul Milletvekili) teklif edilmektedir. Kabul edenler ... etmiyenler ... kabul edilmiştir (alkışlar).

-

Şimdi

Levent Şahverdi Arşivi

-ll-

Nurullah Ataç (Öğretmen , Yazar) - Bize niçin teklif edildisöyleyin. !\'için kabul etmediğimizi söyliyelim. Hüseyin Cahit Yalçın hiç bir zaman Türk dili davasına katılmamıştır (alkışlar ) . Ben Şükrü Saraçoğlu'nu teklif ediyorum.

ğini

Tahsin Banguoğlu (Bingöl M illetvekili, Milli Eğitim Bakanı) Kürsüye huyrun (h enüz söz açılmadı sesleri). Efendim , arkadaşımız adaya itiraz etti ve Şükrü Saracoğlu'nu teklif etti (oya konuldu ses leri). Bizim için ıkisi ele aynı derecede muhterem zatlardır. Yalnız ilk adayı oyunuza a rz ett im, kabul buyurdunuz. Bunu ıttılaınıza arzederim . Bir arkadaşımız ın da teklifi var.

-

Kurultay Başkanlığı ve için yapılan teklifleri tabii görmekliğimiz lazımdır. Bu teklifierin burada kendimiz tarafından yapılmasına imkan verilmesini istiyorum. Türk genç liği , bütün Türk inkılabı davalannı, artık yaşını tamamlıyarak, ele a lmıştır ve almaktadır. Bu balumdan dil clavasıııda, biz Türk gençleri , fiili olarak, işbaşma geçmek istiyoruz ve geçeceğ iz ( a lkışlar). A. Muhtar Kumral (Öğretmen) -

Asuaşkanlıklan

Tahsin -

Banguoğlu

Adayınızı

(Bingöl Milletvekili, Milli

Eğitim Bakanı )

söyleyiniz.

A. Muhtar Kumral (Öğretmen) sesleri) .

Enver Naci Gökşen (Şükrü

S