Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm [3 ed.] [PDF]


145 4 5MB

Turkish Pages [135] Year 1991

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
ÇINDEKILER
SUNUŞ 7
BELİRMEKTE OLAN EMPERY ALİST
EKONOMİZM 􀃵KIMI 9
P. KİEVSKİ'ye (Y. PİATAKOV) CEVAP 21
MARKSİZMİN BİR KARİKATÜRO ve
EMPERY ALİST EKONOMİZM 29
MEKTUPLAR 89
A.G. ŞİLYAPNİKOV'A 89
G.Y. ZİNOVYEV'E 95
N.t. BUHARİN'E 100
N.D. KİKNADZE'YE 102
İNNESSA ARMAND'A MEKTUP'TAN 106
İNESSA ARMAND' A 108
İNESS AR􀃶AND'A 115
İNESSA ARMAND' A 119
AÇIKLA YICI NOTLAR 123
Papiere empfehlen

Marksizmin Bir Karikatürü ve Emperyalist Ekonomizm [3 ed.] [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

z



.

>





-

z

MARKSIZMIN BIR KARlKATURU VE EMPERYALIST EKONOMIZM •





••

••



Y. 1.

LENIN

IIRKSIZMlN BİR KIRIKITÜRÜ VE . EMPERYALIST EKONOMIZI Türkçesi. Zihni Kahraman

�ı koral yaymlan

MARKSIZMIN BIR KARIKATÜRÜ ve

EMPERYALIST

EKONOMIZM

Koral Yayınları: 16

ı. Baskı: Nisan

1976 Halkın Yolu Yayınları

2. Baskı: Ocak 1977 3. Baskı: Nisan 1991 Baskı: GÜLŞAH Matbaası

Yönetim

ye

Yazısına

Adresi

Nakilbent Sok. No.49

Giriş Kat D.2, Sultanahmet-İST. Tel: 517 3 1 35

/ÇINDEKILER SUNUŞ

7

BELİRMEKTE OLAN EMPERY ALİST EKONOMİZM �KIMI

9

P. KİEVSKİ'ye (Y. PİATAKOV) CEVAP

21

MARKSİZMİN BİR KARİKATÜRO EMPERYALİST EKONOMİZM

29

ve

MEKTUPLAR A.G. ŞİLYAPNİKOV'A G.Y. ZİNOVYEV'E N.t. BUHARİN'E N.D. KİKNADZE'YE İNNESSA ARMAND'A MEKTUP'TAN İNESSA ARMAND'A İNESS AR�AND'A İNESSA ARMAND' A

108 115 119

AÇIKLAYICI NOTLAR

123

89 89 95

100 102 106

SUNUŞ

Bu kitap daha önce H a lkın Yolu Yayınları'ndan Ni­ san 1 976'da yine aynı isi m a ltında ya yınla nmıştı. An­ cak Le nin' i n bu makalesinin bir yerde ön çalışması ola n «P. Kievsk i ' ye ( Y. Piatokov) Cevap» ve Buharin, Piato­ kov ve Boş'un imzaladıkla rı, Buharin'in «Kendi Kaderi­ ni T ayin Etme Şiarı Üzeri ne>> tezl erine bir cevap olarak yazılan «Belirm ekte Ol a n Emper ya list Ekonomizm A­ kımı�) adlı makaleleri bu basıtnda yer almaınıştı. Ya­ yınPvi nıiz bu iki makaleyi dP ekkyerek yeni bir basım ,

yapmıştır.

Ma kaleleri n sonunda Lenin'i n o dönem çeşitli Bol­ şevikiere y·a zdığı konuyla ilişkin mektuplan eklenmiştir. Mektupların Leni n'i n bu makaleleri hangi koşullar a l­ tında yı:ızdığına bir a çıkhk getireceği ka nısındayız. As­ lında mektuplar kitaba bir ö nsöz olarak d a koyulabi­ Jirdi. Ancak m akal elerdeki teorik tartışmal ara aşina olmadmı mektupların kendisi tam olarak kavranamıya­ cağından bunları makalelerden sonra koymayı tercih ettik. KORAL YAYINLARI

BELlRMEKTE OLAN EMPERYALIST EKONOMiZM AKIMI'

1894-1902 arasının eski Ekonomizmi' şu muhakeme­ yi yürütüyordu : Narondnikler:ı mahkum edilmiştir, ka­ pitalizm Rusya'da zafer kazanmıştır. O halde, siyasi devrim gibi bir mesele olamaz. Pratik sonuç : ya «eko­ nomik mücadele işçilere, siyasi mücadele liberallere terkedilecek» --bu bir sağa sıçrayıştır- ya da siyasi devrim yerine sosya list devrim i çin bir genel gr ev . Bu sola sıçrayış, 1390'ların son yıllarında bir Rus Ekono­ mistirıin, şimdi unutulmuş olan, bir broşüründe savu­ nulmuştu.4 Şimdi yeni bir Ekonomizm doğmaktadır. Bunun mu­ hakemesi benzer bir şekilde şu iki sıçrayışa dayanmak­ tadır : c:Sağ» - «kendi kaderini tayin etme hakkına» karşıyız (yani, C'zilen halkların kurtuluşuna, ilhaklara karşı mücadeleye karşıyız- bu henüz taınnmiyle düşü­ nülüp sonuçlandırılmamış veya açıkça belirtilmemiştir . «Sob biz sosyalist devrimle «çelişen» bir asgari prog­ rama karşıyız (yani, reformlar ve demokrasi için mü­ cadeleye karşıyız.) Belirtmekte olan bu akımın 1915 ilkbaharındaki Bern Konferansında bir çok yoldaşa açıkÇa gösterilmesinden -

9

bu yana bir yıldan fazla oluyor. O zaman, sadece bir yolrlaş konferansın sonuna k a dar bu emperyalist Eko­ nomi zm diişü nceleri nde diretti ve onları özel «tezler:. h alinde yaza rak formüle etti. Şiikür k i bu yoldaş ev­ rensel bir red ile karşılaştı. Hiç kimse bu tezler üzerin­ de kendisiyle birleşmedi.5 Bunu takiben, başka iki kişi, bu yoldaşın kendi kade­ rini tayin etmeye karşı olan tezlerine katıldı (mesele­ nin daha ö nce sözü edilen «tC'zlerin» genel çizgisi yle ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğunun farkında olma­ yara k ) .6 Fakat Uluslararası Sosyalist Komite Bülteni' nin7 3. no. lu sayısında basılan «Hollanda Programı:�nın 1 9 16 Şubatmda çıkması, bu «yanlış a nlamayı:. hemen ortaya koydu ve özgün tezlerin yazarım, emperyalist Ekonomizmini bir daha, yeniden ifade etmeye zorladı, bu kez hem de sadece iddialı bir «kısmi� meseleye ili�­ kin olarak değil bir bütün olara k . Adı geçen yolda�ları, kendilerini batağa soktukla­ «düşü ncelerinin:. ne Marksizm'le ne de devrimci SosJJal-Demokrasi ile ortak hiçbir yanı bulunmadığına dair tPkrar tekrar uyarmak mutlaka gereklidir. Mesele­ yi artık ekaranlık ta� bırakamayız: Bu sa dece ideolojik karı şıklığı cesarctlendirir v e onu her anlama gelebile­ cek laf etme a ldatmacasının m üm kün olan en kötü ka­ rıalına, «Özel� çekişmelere, sürekli «sürtüşmeye:. vs. y öneltir. Bi zim görevimiz, tersine, tartışılmak için or­ taya atılan m eseleleri enine boyuna düşünme ve tahlil etme zorunluluğu üzerinde en etkin ve açık bir tarzda ısrar etmektir . rıııa,

Sotsial Demokrat11 yazı kurulu, (Almanca ' d a Vorbo­ t.e'ninll 2. sayı sından alınmış yeni bir bask ı olarak çı ­ kan), kendi kaderini tayin etme i le ilgili tezlerinde reformlar için, demokras i için m ücadele genel meselesi ile kendi k aderini tayin etme arasındaki bağı, siyasi yiinün gözardı edilmesine izin ver ilemeyeccğini, vs. özellikle vurgulayarak, m eseleyi kişisel olmayan, fakat 10

en ayrıntı lı bir biçimde kasten basma yansıttı. Özgün tezlerin (empeıyalist Ekonomizm) yazarı, yazı kurulu­ nun tezleri üzerine yoruml arında Hollanda programı ile dauanışma i \·inde ortaya çıkmaktadır. Böylelikle kendi kaderini tayin etmenin, belirmekte olan akımın temsilcilerinin iddia ettiği gibi, «kısmi• bir mesele değil fakat genel ve temel bir mesele olduğunu açıkca gös­ termektedir. Hollanda programı, Zimmervald Solu'nun10 temsil­ cilerine Uluslararası Sosyalist Komite'nin 5-8 Şubat 1916 tarihli Bern toplantısında sunulmuştu .ıı Zimmer­ vald Solu'nun tek bir üyesi, hatta Radek bile, «banka­ l a rın ·kamulaştırılması•, «gümrük tarifelerini n kaldırıl­ ması• ve «birinci senato meclis inin feshi">, vs. gibi nok­ taları fa rk gözetmedl"n birbirine ba�lıyor diye, progra­ m ın lehine konuşmamıştı . Zim mervald Sol'u, Hollanda programını, oybirliğiyle, pratik olarak hiç bir yorum yapmayarak, hatta sadece bir omuz silkmeyle, bütünüy­ le uygun bul mayarak ve açıkca reddetm i şti . Ancak, 1915 i lkbaharında y azılan özgün tezlerin ya­ zarı programdan öylesine hoşlanmış ki şöyle konuştu : «Esasen beni m d e (1915 i lkbaharında]• söylediğ i m bütü­ nüyle budur. Holland alılar meseleleri iyice düşünmüş­ ler: onlara göre elcon"'mik uön bankaların ve büyük ölçekli üretimin [işletmeler] kamulaştırılmasıdır, siyasi yön bir cumhuriyettir vb . Kesin olarak doğru!• Oysaki , gerçek, Hollandahların «meseleleri iyice dli�ünınediği» fakat ortaya iyice düşünülmemiş bir p rogram çıkardığıdır. Rusya'nın acı talihidir ki, ara­ mızdan bazıları en yeni modadak i iyice düşünülmemiş şeyleri anında kapıyorlar . . . 1915 tezlerinin yazarı, Sotsial-Demokrat editörlerinin «bankaların kamulaştırılması»nı ileri sürd ü kleri ve hat(*) Lenin'in yaptığı alıntılardaki köşeli parantezler Içindeki eklemeler kendisine aittir. -ç.

ll

�· 8'dc («Somut Tedbirlen) «derhal» (artı «di k­ tedb i rl er» ) kel i mesini eklerlikleri zaman kendi (lkPııdilcriylc>> çel i şkiyc düştüklerin i sanıyor. 1915 tezle­ rinin yazarı, 1915 il kbahar ınd a Bem'deki tartışmaları hatı;lnyıp kızgınlık içinde «Aynı şey için Bern'de nasıl ta,

tator�·at

da

a?.:ırl:ınmıştımh

diye

ba ğ ırıyor.

Gu «Ufak» n oktay ı unuluyor veya görmeyi baş ara­ ınıyor: § 8'de Sot�ial-Demokrat editörleri iki ihtima­ li birbirinden açıkça ayırıyorlar: I. Sosyalist devrim başlamıştır. Bu d u ru md a şöyle diyorl ar: «bankaların derhal kamulaş tırılması», vs. II. sosyalist devrim he­ nliz başlamamıştır, ve bu durumda bu hoş şeyler üze­ konuşmayı ertelememiz gerekir. Yukarıda sözü edilen anlamda, sosyalist devrim açıkça henfiz başlamnmış olduğundan Hollanda prog­ raım tııtarsızdır. Ve tezlerin y azarı, siyasi tal epl eri «ilk meclisin tesiri 1> g ibi mi? «sosyal devrim için bir . i l e ilgili tam bir karı­ rindeki

şıklık. Bundan dolayı - bir Ma rks i s t için müsaade edilemez olnn (ve sadece bir Rabocaya Myslt2 ekonomisti için miisaade edilebilir olan) siyasi mücadelenin şimdi, bu anda, acilen ve her zaman gözardı edilmesi. (•) § işareti, ayrı maddeleri, az çok değişik olan konular ya da örnekleri birbirinden ayırmak için kullanılır. -ç.

12

Bundan dolayı - (tıpkı rahmetli Ekonomistterin ka­ pitalizmin tanınmasından kapitalizmden özür dilemeye. kayması gibi) emperyalizmin tanınmasından emperya­ lizmden öziir dilemeye inatla «Kayma» marifeti. Ve benzeri, ve benzeri. 1915 tezleri yazarının Sotsial Demokrat'ın kendi kaderini tayin etme tezleri üzerine yorumlarında işle­ diği hataların ayrıntılı bir incelemesi imkansızdır, çün­ kü 1ıer satırı yanlıştır! Ve nihayet, emperyalist Eka­ nomizmin başlatıcılnrı, bütün bir yılı boşuna harcamış­ larsa ve siyasi meselelere c iddi bir tavır almak istedik­ lerinde, doğrudan parti görevlerinin ne olması ·gerek­ tiği ile yani, «ayrılıklarımız» olara k tasarladıkları şey­ lerin serbest ve açıkca ortaya konmuş bir ifadesiyle il­ gilcnmeyi inatla reddediyorlarsa «yorumlara» cevap olarak broşür veya kitap yazılamaz. Bu nedenle, yazarın temel hatasını nasıl uygula­ dığının ve onu nasıl «ekleyip geliştirdiğinin» kısa bir incelemesi ile yetinmek zorundayım. Benim kendi kendimle çeliştiğiınİ sanıyor : 1914'te (Prosveçeniye'de) ıı «Batı Avrupa sosyalistlerinin prog­ ramlarında» kendi kaderini tayin etmeyi aramanın saç­

ına olduğunu yazmıştım, fakat 1916'da kendi kaderini tayin etmenin özellikle acil olduğunu ilan ediyorum. Bu «programların» 1875, 1880, 1891'de•• yazıldığı yazarın hatırına (!!) gelmiyor! Şimdi onun ( Sotsial-Demokrat'ın kendi kaderini ta­ yin etme tezlerine olan) itirazlarını bir bir ele alalım. § 1. Siyasi meseleleri görmenin ve tavır almanın aynı ekonomist reddi. Madem ki sosyalizm siyasi alan­ da ulusal baskının yok edilmesinin ekonomik temelini yaratıyor, yazarımız da bu nedenle, bu alandaki siyasi '{}Örevlerimizi formüle etmeyi reddediyor! Bu gülünçtür! Madem ki muzaffer proletarya başka ülkelerin bur­ juvazisine karşı olan savaşları inkar etmiyor, yazarı­ mız da bu nedenle ulusal baskıya ilişkin siyasi görev-

13

lerim i zi formiile etmeyi reddediyor!! Bunlar hep Mark ­ sizmin ve mantığın kesin ihlalinin örnekleri, veya ister­ seniz, emperyalist Ekonomizmin temel hatalarında­ ki maııtığın a çığa vurulmasıdır. � 2. Kendi kaderini tayin E>tm enin muhalifleri, onun c:elde edilemez» bir şey olmMnna d eğinmelerinde umutsuzca karışıklığa düşmüşlerd i r. Sotsial Demokrat editörleri, elde edilemezliğin miim­ kiin iki yorumunu ve her iki d urumdaki hatalarını onla­ ra açıklıyorla r. Ancak, 1 915 tezlerinin y a zarı kendi «elde edilemez­ lik�> yorumunu bile vermeye çalışmadan yani, burada i ki fnrklı şeyin ka rıştırılmış olduğuna dair bizim açık.la­ m:ımızı kabul edip, hala bu karışıklık üzerinde direti­ yor!! Bulıraninn «emperyalist» «Siyasete» bağlıyor: bizim siyasi ekonomi u zmanım ız, emperyalizmden önce de bulının ların olduğunu unutmuş!

F:ditörl er. kendi kaderini ta yin etm enin ekonomi k rlde edilemez birşey olduğunu ileri sü rmenin me­ scleyi karıştırmak olduğunu açıklıyorlar. Yaza r cevap vernıiuor, kendi kaderini tayin etmenin ekonomik ba­ kımdan elde edilemez bir şE>y olarak düşündüğünü be­ lirtmiyor: empE>ryalizm a ltında bir cumhuriyetin siyasi bakımdan tam da kendi kad erini tayin etme kadar «el­ de edilenwz>> bir şey olduğunu kendisine en kesin bir berraklıkla ifade edilmesine rağmen ka rarsız d urumu­ nu başından atıyor ve ( rlamamiyle aynı şekilde� elde edil emez) siya sete atlıyor. olarak

Çıknınza giren yazar tekrar «atlıyon: cumhuriyeti ve bütün asgari programı anca k «sosyal devrim için bi r siyasi formül» olarak kabul ediyor! ! !

Siyasi elde edilemezliğin, bir bütün olarak ıısgari programa i lişkin olduğunu ileri sürerek, kendi kaderini tayin etmenin «ekonomik» elde ed ilemezliğini savunma­ yı reddediyar ve siyasete atlıyar. Burada da emperya14

list Ekonomizmin mantığını kurtaracak , ne Marksizmin

.

ne de mantığın bir zerresi var. Yazar, Sosyal-Demokrat Parti asgari programını hissedil me z bir şekilde (durup düşünmeden, açık hiç bir şey ortaya kaymadan, kendi programını çıkarmaya hiç bir gayret göstermeden) suya atıp yükü hafiflete­ rek gemisini kurtarmak istiyor! Besbelli, bütün bir yı­ lı yerinde sayarak geçirmiş!! Kautskizm'e karşı savaş meselesi, zamanımızın ye­ niden, kısmi değil, fakat genel ve temel bir meselesi haline gelmiştir: yazar bu mücadeleyi anlamıyor. Eko­ nomistlerin, Narodniklere karşı mücadeleyi kapitalizm­ den biı' özür dilemeye dönüştiirdükleri gibi yazar da, Kautsikzme karşı mücadeleyi emperyalizmden bir özür dilemeye çeviriyar (§ 3'te de böylcrlir). Kautskicilcrin temel hatası, ancak devrimci bir tarzda ileri süriih�bilecck bu tiir talepleri, böyle bir za mn nda reformist bir tarzda ileri sürmeleri gerçeğin­ dedir (fakat, Ekonom istlerin Narodnizme karşı müca­ deleyi 4:Kah rolsun otokrasi» şiarının Narodizm demek old uğu şeklinde anladıkları gibi, yazar da, onların ha­ tasının bu talepleri hep birlikte öne sürmek olduğu hatasına düşüyor ) . Kautskizm'in hatası, doğru demokratik talepleri, ge­ l eceğe, sosyal devrime göre değil, geçmişe, barışçı ka­ pital i zme göre tasarinmasında yatar (oysa yazar, bu talepleri yanlış sa yma d urumuna düşüyor) . ,

§ 3. Yukarıya bakınız. Yazar «federasyon� mese­ lesin i de geçiştiriyor. Aynı eski Ekonomizmin aynı es­ ki temel hatası : Siyasi meselelere tavır alma yetene­

�inin olmayışı.• t•)

«Parçnlanmadan korkmuyoruzıı diye yazıyor yazar, «biz

ulusal sınırları savunmuyoruz.ıı Şimdi, buna hemen kesin bir siyasi formülasyon vermeye çalışınil Bunu hiç yapamazsınız ve sıkıntınız da buradadır;

Ekonomist ·körlük

sizi siyasi de­

mokrasi meselelerini görmekten cl ıkoyuyor.

15

§ 4. Yazar inatla tekrarlıyor: «Kendi kaderini ta­ yin etme anayurt savunmasına varıyon. Buradaki ha­ tası, anayurt savunmasını inkar etmeyi bir adet haline getirmesi, bunu helli bir savaşın somut tarihi özellik­ lerinden çıkarmaması, fakat, «genel olarab uygula­ masıdır. Bu Marksizm değildir. Yazara, çok önceleri ş u söylenmişti : UlusU bas­ kıya veya eşitsizliğe karşı «anayurt savunmasını>> haklı çıkarnıaya.n bir mücadele formiili.i d üşünüp bulmaya çalış. Böyle bir formül icat edilemez ve yazar btina iti­ raz etmedi. Bundan, ulusal baskıya karşı savaş anayurt savun­ ması anlamını verecek şekilde yorumlanabilir diye biz ulusal baskıya karşı savaşmayı reddederiz anlamı mı çıkar? Hayır, çünkü «anayurt savunmasına :ı> «genel olarak� karşı değil i?. (Parti kararlarımıza bakınız) , fakat, bu sahte şiarın bukünkü emperyalist savaşı süslemek için kullanılmasına karşıyız. Yazar, «anayurt savunması» meselesini esas olarak yanlış ve tarihi olmayan bir tarzda koymak istiyor (fa­ kat koyamıyor; bütün bir yıldır boşuna uğraşıyor . . . ) «Dualizme» başvurduğu zaman monizm ve dualizm arasındaki farkı anlamadığını gösteriyor. Bir ayakkabı fırçası ile bir memeli hayvanı c:birleştirirsem:., bu «monizm� mi olacak? Eğer, a amacına erişmek için (c) - a -+-- (b) {b) noktasından sola ve (c) noktasından sağa gitme­ miz gerekir dersem, bu «dualizm:ı> mi olacak? Ulusal baskı konusunda ezen ve ezilen uluslarda pro­ Jetaryanın d urumu aynı mıdır? Hayır, aynı değildir, ekonomik bakımdan, siyasi bakımdan, ideolojik bakım­ dan, ruhi bakımdan, vs. aynı değildir .

Bunun anlamı nedir? Bunun anlamı bazıları bir yoldan, diğerleri başka bir yoldan, değişik başlangıç noktalarından hareketle

16

amaca (ulusların kaynaşması) yaklaşacaklar de­ mektir. Bunun inkarı bir ayakkabı fırçasıyla bir me­ meliyi birleştiren m1onizm» dir. d:zilen ulusun proleterlerine bunu (yani, kendi ka­ derini tayin etme üzerine ısrar etmeyi) s öyle me k do�­ ru de�ildin yazar editörterin tezlerini işle böyle cyo­

aynı

-

rumluyon.

Gülünçtür bu!! Tezlerde

böyle hiç bir şey yoktur.

Yazar ya tezleri sonuna kadar okurnamış ya da onlar üzerinde

§

hiç kafa yormamış

.

5. Yukarıda Kauts k iz m üzerine olan yere bakı-

nız. § 6. Y azara dünyada üç tür ülke olduğu söyleni­ yor. O �tiraz ediyor» ve «durumlan kapmaya çalışıyor. Bu siyaset değil, ahlak bilimciliğidir. Somut bir «durum:. istiyorsunuz: ? Lenin ve Zinovyev'in broşürüne bak.ın": bu somut sava� farklı olsaydı, illelçika'nın (savaş yoluyla bile) savunulmasından yana olmamız gerekti�ini söylüyor. Bunu kabul etmiyor musunuz? O halde öyle söyleyin!! Sosyal·Demokratların 4:anayurt savunmasına� niçin karşı oldukları üzerinde iyice düşünmemişsiniz. Ona sizin sandığınız nedenlerden ötürü karşı de· Aitiz, çünkü sizin ıneseleyi koyuşunuz (boş çabalar, ger­ çekt en bir koyuş değil) tarihe ters düşüyor. Benim yazara cevabını budur. '

Ulusal

baskının kaldırılması için verilen savaşla­

iki tarafın da ulusal baskıyı ar­ tırmak için sürdürdüğü bugünkü e mperyali s t savaşı haklı bul mamamızı �ofistib ile n itclemek meseleye zerrece kafa yonnadan cgüçlü� kelimeler kullanmak demektir. Yazar, «anayurt savunmasu meselesine daha «Sob bir yerden tavır almak istiyor, fakat sonuç (şimdi bü­ tün bir yıldır) tam bir karısıkhktır! rı haklı bulurken, her

,

17/2

§ 7. Yazar eleştiriyor: cSavaş şartlar�.» meselesi­ ne hiç değinilmiyar. Garip bir eleştiri : hiç ele almadığımız bir mcse­ lcy le uğraşma başarısızlığı ! ! Fakat . «değinilen» ve tartışılan, emperyalist Eko nomisllerin, bu kez Hollandalılar ve Radek ile birlik�e. bütünüyle karışıklık içinde oldukları ilhaklar mese­ lesidir. Ya, eski ve yeni illıaklara - (Avrupa'da ve aynı zamanda sömürgelerde, emperyalizm altında, kendi ka ­ derini tayin etmeden daha az celde edilemez:!) bir şey değil) - karşı bugünkü şiarı reddedersiniz, ve bu du ­ rumda emperyali�mden gizli bir biçimde özür dilemı>k­ ten açık özür dilemeye geçersiniz. Ya da (Radek'in basında yaptığı gibi) şiarı kabul edersiniz - ve bu durumda ulusların kendi kaderlerini tayin etmesini değişik bir ad altında kabul edersi­ niz ! ! § 8 . Yazar ilan ediyor: y l e ya·klaşmak başka şeydir. Ama savaşın korkunç izle­ nimlerinin ve azap verici sonuçlannın ya da özellikleri­ nin ağırlığı altında, savaşın düşüncenizi baskı altında tutmasına, düşünmeyi ve tahlil etmeyi önlemesine izin vermek bambaşka bir şeydir. İnsan düşüncesinin ba.!kı altında tutulmasının. ya da bastırılma.!ının savaşın yol açtıtı böyle bir biçimi, emperyalist Ekonomizmin demokTO!i kar�ısmdaki ki­ birli tavrıdır. P. Kievski, bütün savlannda göze ha­ tan şeyin, savaşın ortaya çıkardılı bu baskının, bu korkunun, bu tahlil etmeyi reddedişin oldutunu farket­ miyor. Böylesine korkunç bir katliamın ortaınnda bu·

tunurken

anayurt

var ?

gere�i

savunması

Hakların

üzerine

boğulması

tartışmanın

her

yerde

ne

egem e n

htıll' gelmişken ulusların haklarını tartışmanın ne ge­

reği var? Ulusların kendi kaderini tayin etmesi ve ulus­ l arın «ba�ımsızlığı», - fakat «bağımsı7.:ı> Yunanistan'a yaptıklarına bakı n! Haklar yer yerde militaristlerin çık�rJarı

uğruna

ayaklar

altına

alınmışken,

«haklar.

üzerine konuşmanın ve düşünmenin ne yararı var ! En demo k r ati k cumhuriyetlerle en gerici monarşiler ara­

kesin olarak hiç bir farklılığın k a lma dığ ı bir zamanda, savaşın f arkl ı lı ğ ın bütün izlerini sildiği bir zamanda cumhu riyet üzerine konuşmanın ve düşün­

sında

menin ne anlamı var!

genel olara k

Kievski'ye, korkuyu,

demokrasiyi red­

detme derecesjne kadar v a r dırdığ ı söylcnince çok j)f­ kele n iy or.

Öfke! eniyor

ve itiraı ediyor: Ben demok ·

rasiye ka rş ı değilim. sadeec «kötü� saydığım bir de­ mokrati k talebe karşıyım.

Fakat Kievski her ne ka·

dar güceniyor ve her ne k ad ar demokrasiye hiç

de

arşı:ı> olmadığına dair bizi (belki de, aynı zamanda kendisini «temin ediuor»sa da savları --ya da daha

«k

doğrusu.

savlarındaki

sonsuz

hataları--

tam

tersini

kanıtlıvor. Anayurt

savunması

s a vaşt a

('mperyalist

·bir

ya·

vc dev r i mc i bir savaşta yalan değildir. Savaş sırasında «haklar» üzerine bütün ko· nu ş nı alar saçma gibi gözü kür, çünkü her savaş hak­ !andır, fakat demokratik

ların

yerine

dolaygı;,

ve

dilpedüz

zorbalığı

Fakat. bu bizi, tarihin geçmiş savaşlarda

tik ve de\Timci sava�larda) olarak,

�elecekte de

tanıdı ğı

t a nıy ac ağ ı ,

geçirir.

(demokra

(pek muhtemel

tanıması

gerektiği)

şeyi. s a vaşlar ı n bir yandan her türden «hak»kı. her tür­ den demokrasiyi savaş sırasında ıorbalıkla değiştirir­ ken öte yandan. da toplumsal· içerikleri ve sonuçlart itibariyle, demokrasi davasına ve nihayet sosyalizme hizmet ettiklerini unutmay a götürmemelidir.

Yunanis­

tan örneği; bütün ulusal kendi kaderini tayin etmeyi

22

«çürütüyon gibi görünmektedir. Fakat eğer me sele le ri . dü�ünnıek. tahlil etmek ve t art m ak için bir an durur­ �anız \'C savaş keli meleri ni n gi.iriiltüsiiyle sağır olma­ m ış veya savaşın kabuslu izlenimlerinden ürkmemiş ve e1.ilm emi ş iseniz, o zaman bu örnek cumhuriyetçi ıüst('mi a laya almaktan daha ciddi ya d a ikna edici değildir. Çünkü «demokratik'> . cumhuriyetler, en de­ mokratik olanları -yalnızca Fran�a değil, fa kat aynı zamnnrla Birleşik Devletler, Portekiz ve İsviçre- Rus­ ya 'd a ki militarist keyfiliğin tl patıp aynısıyla bu sa va ­ şın s eyr i ne zaten katılmış ya da ka tılmaktarlı rl:ır. Emperyalist savaşın, cumhuri yet ve nıonarşi arasın­ daki farkı ortadan k ald ırd ığı bir ger çekti r . Ama buna dayanarak cumhuriyeti reddetmek, hatta ona karşı kü­ çiiınseyici bir tavır a lmak , insanın savaş korkus una knpılması ve düşüncesinin savaşın d ehşetiyle baskı al­ ·

ftna

alınması

demektir.

«Silahsızlanma'>

şinrının

bir

r adımda farkında o l ma yarn k işlediği tek ve aynı teor ik ve pra­ tik siyasi hata . Yalnızca kendi kadeı ini t da ilişkindir-

ona, demokrasi özerine Marksist tutumu, bütünüyle tah­ rif ettiren sava�ın düşüncesi üzerindeki bu baskısında

yatmaktadır. Emperyalizm, yüksek düzeyde gelişmiş kapitalizm­ dir; emperyalizm ilericidir. emperyalizm demokrasinin inkarıdır -«dolayısıyla� demokrasi kapitalizm altında celde edilemez� bir şeydir. Emperyalist savaş, ister gerici monarşilerde, isterse ilerici cumhuriyetlerde ol­ sun tüm demokrasinin apacık ihlalidir- cdolayısıyla:t «haklandan (yani demokrasiden!) söz etmenin hiç ge­ reği yoktur. Emperyalist savaşa «karşı oLabilem «ye­ gane» şey sosyalizmdir, �çıkış yol� yalnızca sosyalizm­ dir; cdolayısıyla:. asgari programımızda , yani kapita­ lizm altında, demokratik sloganlar ileri sürmek bir al­ datmaca Teya bir hayal, sosyalist d evrim şiannın yozlaştırılması ya da ertelenmesi vs. demektir. Kievski bunu kavramıyorsa da başına gelen bütün aksiliklerin gerçek kaynağı budur. Onun, kesinlikle te­ mel olan ve yazarı tarafından da kavranmadı�ı için, delinmiş bir bisiklet lasti�i gibi her adımda «patlayan:. temel mantıki hatası işte budur. Şimdi anayurt savun­ ması sorununda cpatlak veriyon derken ayrılma soru­ nunda, derken chaklan hakkındaki ibarede, şu ka y da deter (chakları:. son derece hor gördü�ü ve sorunu an­ lamada son derece başarısız knldı�ı için kayda de�er) ibarede: biz hakları değil. fakat çağını doldurmuş kö­ leli�in yok edilmesini tartışacağız! Bunu söylemek kapitalizmle demokrasi arasındaki, sosyallzmle demokrasi arasındaki ilişkiyi ka vra ma ek­ siklili göstermek demektir Genel ola rak kapitalizm ve özel ola r a k emperyalizm demokrasiyi bir hayale dönüştürür - buna ratmen ka­ pitalizm aynı zamanda, kiUelerde demokratik özlemler .

do�urur, demokratik kurumlar yaratır, emperyalizmin

demokrasiyi inkarı ile kitlelerin demokrasi u�runa mü­ cadelesi arasındaki antagonizmayı ş iddeUen dirir Ka­ pitalizm ve emperyalizm ancak ekonomik devrimle yı.

24

kılabilir. En «idealleri> bile demokratik dönüşümler le yıkılamazlar. Fakat, demokrasi u�runa mücadelede e�i­ tilmemiş bir prolel anlamını veren tahtilin yerine kullanılması gibi, cemperyalizm yı·kılsın� ajitasyon şiarını her düşünce­ nin yerine geçecek şekilde kullanıyor. 15

Demokrasi meselesinin Marksist çözümü, proletar­ yanın burjuva7.iye karşı sınıf mücadelesinde, onun dev­

r i lmes i için hazırl anmak v e kC'ndi b iitii n

için,

dem ok r a t ik

zaft>r ini

kurumlardan

ve

ı; a ğl a mak

özlemlerden

yararlan ması içindir. Böyle bir yararlanma kolay bir görev

yf',

d eğildir.

Bu,

Ekono mistlere.

kere «burj uv�7.iye:ı>

çoğu

ve

Tolstoyculara

vs.

g ö r ü ş l ere

oportünist

k n rş ı b a ğı ş l :m m a z bir taviz gibi �örünür. t ı p k ı K ievsk i ' .v e

«finans k a p i ta l devrinde:�> ulusa 1 k e n d i kaderi n i ta­

yin etmeyi savunmak

burj uva görüşlere l>aflışlan rnaz

b i r t : w iz göründüğü gibi. Marksizm bize ş un u i.i ğ reti r :

f.'ldPk i . k ıı p i ta l is t , toplumun burj uvazi s i ta rafından ya ­

rntılan

ve ça rpıtıl a n demokra tik k urumla rdan y :1 rar­

l a n m a yı

reddederek

«oportü n i zme

ka rş ı

savaşmak»

oportünizme h ii t üniiyle teslim olmale demf'ktir ! Sosya l i zm i ç i n iç savaş ş i a rı empery a l ist savaşlan !'n ç a buk ç ı k ı ş yolunu gösterir ve s ava ş a karşı m ü c a ­ ı kl e m iz

i

opor t ü ni z me k a r ş ı

miic a delemizle

hirleştirir.

B u . hem savaş zamanı özelli k l e r i n i - -snvaş sürüp g i ­ d iyor ve t op tan b i r s a v a ş «çağına» doğru lPlı d i t

e d i y or -

hem

de pasifizm iyle,

bü y ü m eyle

kga lizm iyle ve

( hurj uva7.isiyle uyum sağlaın asıyla oporlüri i z m ­ ıkn

a y rı

ol a r a k , bi z i m f a a l iyetl e r i m i z i n

g en C' l

n i tel i ğ i n i

ıi oğru bir şek i l d e hesaba katan b i r i c ik ş i arcl ı r . Dc:ı h a s ı . hurjuvaziye k n r ş ı iç s a v a ş , m ü l k s ü z ki tle l e r i n mülk s a ­ hibi

a z ı n lı

ğ a karşı riPmokratik

olarak örgütlendikleri ve

ıf�mokratik olarak yiincttiklrri bir savaştır. Fakat iç sa­ v a ş . bütiin diğerleri

gibi,

hnkların

y e r i n e k aç ı n ı l ma z

.

o l :\ r a k zor k tıl bir aldatma­ cadır, savaşı haklı çıkarma çabasıdır. Emperyalist, yani ezen devletlere karşı, ezilen ( ör­ neğin, sömürge) u lusların savaşı gerçek bir ulusal sa­ vaştır. Bu, bugün de mümkündür. Ezilen bir ulusun yabancı zalime karşı verd iği savaşta «anavatanı savun­ ma» bir aldatmaca değildir. Sosyalistler böyle bir sa­ vaşta «anavatanı savunma» y a karşı değildirler. Ulusal kendi kaderini tayin etme, tam bir ulusal kurtuluş i ç i n , tam bağımsızlık için, ilhaka karşı müca­ deleyl e aynıdır v e sosyalistler -sosyalist olmaktan vaz­ geçmeden- böyle bir mi'icadeleyi, ayaklanma ya da sa­ vaşa kadar, her ne biçimde olursa olsun reddedemez­ ler. Kievski Plehanov'a karşı çıktığını zannetmekte : le

pe r yal i st

36

kendi kaderini tayin etmey l e anavatan savunması ara­ sındaki lıağa işarel eden Pl elıanuv ' d u � Kievski . bağın gerçekte11 Plehanov'un a n l a d ı ğ ı türden bir lı a ğ o l d u ­ ğ u n a i n a n mış. Ve ona i n a n d ı ğ ı n dan , Kievski ürkmüş ve P l ehanov ' un ya r g ı l a r ın a d li ş memek i diye tı:: n ı mladığını belirtmek zorundayız. Bu tarim gayri Ihtiyar! tam da şu anki me selen l n

,

tam kanıtlanması gereken

şoyln, bir kavramı tanırnlamanın, -ortasına düşmektedir.

46

Sollarla tartışmasında Kautsky emperyalizmin «sa­ dece bir dış siya�et sistemi:. (yani ilhak) olduğunu ve emperyalizmi, kapitalizmin gelişmesinde h�l l i bir ekonomik aşama, ya da seviye, ol ara k tanımlamanın yanlış olacağım beyan etli. Kautsky yanılıyor. 1>:; inin bu veya şu anlamda kullanılmasını yasaklayamazsımz. Ama eğer bir tartışmayı yönlen d i r m ek istiyorsanız ken­ di terimierinizi kesin olarak tanımlamahsınız. Ekonomik olarak emperyal izm (veya finans kapi­ tal (:Çağı» - kelimeler önemli deği ldir ) kapi ta lizm i n ge­ lişmesinde en üst aşama, ü ret i m i n büyük, munz7.am boyutlara ulaşmasıyla .· diği aşamadır. Emperyali;ı;min ekonomik �zü hudur. Tekel kendini tröstler, sendikalar, vs. de, dev hankala­ rın kad i ri mutlakhğında, hammadde kaynaklarının sa­ tın alınmasında, vs. , banka sermayesinin yoğunlaşma­ sında, vs. gösterir. Her şey ekonom ik tekele bağlıdır. Bu yeni ekonominin, tckelci kapitalizmin (emper­ yalizm tekelci kapitalizmdir) siyasi üst yapısı dem.:>Tc­ rasiden siyasi gericiliğe değişimdir. Demokrasi serbest rekabete tekabül eder . Siyasi gericilik tekele tek abül eder. Rudolf H ilferding Finans Kapital kitabında hakl ı olarak «Finans kapital hakimiyet için çalışır, özgür ­ lük için değil ,» demektedir. Dış siyaset.le iç siyaseti karşı k a r şı y a getirmek şöy­ le dursun, «dış siyaseti:�> genel siyasetten seçip ayır­ mak bile temelden yanlış, 1'4arksist ve bilimsel olma­ yan bir şeydir. Emperyalizm hem dış hem de iç siya­ sette demokrasiyi yıkmaya doğru, gericiliğe doğru mü­ cadele eder. Bu anlamda emperyalizm söz götürmez bir b içi mde genel olarak demokrasinin, bütün demok� Tekrar edelim Marks'ın kaba lfadesini Kievskl'ye alfetmlyo­

ruz. Biz sadece or.un hatasının kaynağını gösterdik. (El yaz­ malarında bu pasaj karalanmıştır. - Ed.)

47

rasının «i ıı kan»dır, onun taleplerinden sadece bir ta­ nesinin, ulusal kendi kaderini tayin etmenin değil. Genelinde demokras iyi «inkar» eden emperyalizm ulusal meselede de (yani ulusal kend i kaderini tayin etme) demokras iyi «inkar» eder : demokrasiyi yıkmaya bakar . Emperyalizm altında demokrasinin elde edil­ mes i, bir cumhuriyetin , bir m i l isin ve memurlar: 1 halk tarafından seçilmesinin, v s . , elde ed ilmesiyle ay .11 an­ lamda, ve aynı derecede (tekel öncesi kapitalizmle kı­ yaslandığında) daha zordur. «Ekonomik olarak» elde edilmez olduktan sonra demokrasiden söz edilemez. Kievski buradıl , belki de (ekonom ik tahlilin gerek­ tirdiği şeyleri genel anlama yoksunluğunun yanısıra ) filistenin i!hakı (yani üzerinde yaşayan insanlara rağ­ men yabancı topraklara el koyma, yani kendi kaderini tayin etmeyi ç iğneme) finans kapitalin daha geniş bir ekonomik alana «yayılma»sıyla özdeşmiş gibi kabul etmesi yüzünden baştan çıkmaktadır. Ama teorik meselelere filisten kavramlardan yak­ laşılmamalı. Ekonomik olarak, emperyalizm tekelci kapitalizm­ dir. Tam tekele sahip olabilmek için, bütün rekabetin yok edilmesi gerekir ve sadece iç pazarda ( belli bir devletin) değil aynı zamanda dış pazarlarda, bütün dünyada yokedilmesi gerekir. fikri tamamen saçmadır. Büyük imparatorluklara doğru emperyalist eğilim, egemen ve bağımsız -siyasi bakımdan bağım­ sız- devletlerin emperyalist bir ittifakı biçiminde ta­ mamiyle elde edilebilir birşeydir ve pratikte sık sık edil­ mektedir de. Böyle bir ittifak mümkündür ve bunun sadece iki ülke finans kapitalinin ekonomik kaynaş­ ması biçimiyle değil aynı zamanda emperyalist bir sa­ vaşta askeri «işbirliği:ı> biçimiyle d e karşılaşmaktayız. Ulusal mücadele, ulusal isyan, ulusal ayrılma emper­ yalizm altında tamamiyle «elde edilebilin şeylerdir ve· bunlarla pratikte karşılaşmaktayız. Hatta daha da ha­ riz hale gelmi�lerdir, çünkü emperyalizm kapitalizmin gelişmesini ve halk kitleleri içinde demokratik eğilim­ lerin büyümesini durdurmaz. Aksine, onların demokra­ tik özlemleriyle tröstlerin anti-demokratik eğilimleri arasındaki antagonizmayı şiddetlendirir. İnsan ancak emperyalist Ekonomizmin, yani ka­ rikatürleştirilmiş Marksizmin bakış a Çısından, örneğin, emperyalist politikanın şu özgül veçhesini görmezlik­ ten gelebilir : bugünkü emperyalist savaş, bir yandan. mali bağların baskısının ve ekonomik çıkarların, siya­ si bakımdan bağımsız, küçük bir ülkeyi Büyük Devlet­ lerin mücadelesine nasıl çektiğinin. örneklerini vermek­ tedir ( İngiltere ve Portekiz ) . Diğer yandan, emperya­ list «ı>atronlanından çok daha zayıf ·(hem ekonomik. hem de siyasi bakımdan) küçük uluslarda demokrasi­ nin bozulması ya isyana ( İrlanda) ya da bütün birlik­ lerin düşman safına geçmesine (Çekler) yol açmakta­ dır. Bu durumda, finans kapital açısından, tek tek kü­ çük ulusların sahip olabilecekleri kadar, hatta siyasi batımsızhğa kadar, demokratik özgürlüğe sahip olma­ larma razı olmak, böylece «kendh> askeri operasyonla57'

rının zarar görmesi tehlikesini kaldırmak, sadece celde edilebilin deiil, tröstler için, Icendi emperyalist politi­ kaları için, kendi emperyalist savaşları için bazen daha da karlıdır. Siyasi ve stratejik ilişkilerin özelli�ini gör­ mezlikten gelmek ve «emperyalizm:. kelimesini ayırım gözetmeden ezberden tekrarlamak Marksizmderi başka herşeydir. Kievski bize, ilk olarak, Norveç «her zaman ba­ ğımsız bir d evlet olmuşlun diyor. Bu do�ru de�ildir ve ancak yazarın burschikose . d ikkatsiziiii ve siyasi meselelere önem vermemesi ile açıklanabilir. N�veç· 1905'den önce çok büyük ölçüde özerklikten yararlan­ masına rağmen bağımsız bir devlet değildi . İsveç, Nor­ veç'in siyasi bağımsızlığını ancak onun ayrılmasından .sonra tanıdı. Eiter Norveç «her zaman bağımsız bir dev­ let olmuş» olsaydı, İ sveç Hükümeti diğer devletlere, 26 Ekim 1905'de Norveç'in baltımsızlığını tanıdı�mı bildir­ mezdi. İ kinci olarak, Kievski Norveç'in Batıya, İsveç'in Doğu"ya baktığını, bir ülkede başlıca İngiliz eliterinde ise Alman finans kapitalinin «faaliyette» oldu�unu, vs. kanıtiayabilmek için bir takım hesaplar yapıyor. Bura­ -dan da şu muzaffer sonucu çıkarıyor : c:Bu örnek [Nor· veç] tıpatıp bizim kalıbımıza uyuyor.» İ şte size emperyalist Ekonomizm mantı�ının bir örneği ! Bizim tezlerimiz finans kapitalin «herhangi bin, «bağımsız ülkede bile:. �akim olabilece�ini ve bu yüzden, kendi kaderini tayin etmenin finans kapital açısından «elde edilemez» li�i hakkındaki bütün tar­ tışmaların halis şaşkınlık oldutuna işaret etmektedir. Bize finans kapitalin, ayrılmasından önce ve sonra Nor­ veç'te oynadıtı rol üzerine, bizim tezimizi doğrulayan , veriler veriliyor. Ve bu veriler gUya bizim önerimizi çürütecek!

Siyasi meselelere önem vermemek için finans ka­ pitali şişirmek - siyaseti tartışmanın yolu bu mu­ -dur? 58

Hayır. Siyasi meseleler Ekonomizmih sakat man­ tığı yüzünden yokolmazlar. İ ngiliz finans kapitali, ay­ rı lmadan önce ve sonra Norveç'te «faaliyette� idi . Al­ man finans kapitali Rusya 'dan ayrılmadan önce Polon­ ' ya'da «faaliyette:. idi ve Polonya'nın siyasi statüsü ne olursa olsun «faaliyete:ı> devam edecektir . Bu o kadar temel bir şey ki tekrarlamak zorunda kalmamız utanç verici. Ama işin alfabesi unutulmuşsa insan ne yapabi­ lir ki? Bu Norveç'in ·statüsü siyasi meselesinden vazgeç­ memizi getirir mi? 1 sveç'in bir parçası olan Norveç, m eselesinden vazgeçmemizi getirir mi? Ayrılma mese­ lesi ortaya çıktığında işçilerin tavrı meselesinden vaz­ geçrrıemizi getirir mi? Kievski bu sorulardan kaçıyor çünkü bunlar Eko­ nomistlere kötü (;arpıyor. Fakat bu soruları hayatın ketldisi ortaya çıkarmıştır ve çıkarmaktadır. Şu soruyu hayatın kendisi ortaya attı : Norveç'in ayrılma hakkını tanımamış İ sveçli bir işçi Sosyal-Demokrat Partinin üyesi olarak kalabilir miydi? Kalamazdı. İ sveçli aristokratlar, ve aynı zamanda din adam­ ları Norveç'e karşı bir savaş istediler. Bu gerçek, Kievs­ ki Norveç halkının tarihinde bunu okumayı «Unultu­ �u:ı> için yokolmuyor. İ sveçli işçi Norveç'lilerin ayrıl­ maya karşı oy kullanmasında diretirken, bir Sosyal-De­ mokrat olarak kalabilirdi ( ayrılma üzerine Norveç'te 13 Ağustos 1905'de yapılan ve seçmenierin hemen he­ men yüzde 80'inin katıldığı referandum ayrılma lehin­ de 368.200 oy. ayrılmaya karşı 184 oyla sonuçlandı) . Fakat bu meselede, İ sveçliler olmadan ve onların iste­ ğine aldırmadan Notveçlilerin kendilerinin karar ver· me hakkını, İ sveç aristokrasisi ve burjuvazisi gibi red­ deden İ sveçli işçi Sosyal-Demokrat Parti'nin saflarında biırındıramıyacağı bir sosyal-şoven ve bir zalim olmuş demekti. Parti Programımızın § 9 si işte böyle uygulanmalı. Fakat bizim emperyalist Ekonomislimiz bu maddenin 59

üzerinden atlamaya çabalıyor. Hayır baylar, şoveniz­ min kucağına düşmeden bu maddenin üzerinden athyamazsınız'! . Peki Norveçli işçi ne yapmalıydı? Enternasyona­ '

list bakış açısından onun görevi ayrılma lehine oy kul­ lanmak mıydı? Kesinlikle değil. Ayrılmaya karşı oy kul­ lanmış ve bir Sosyal-Demokrat olarak kalmış olabilir­ d i . Sosyal-Demokrat Partinin bir üyesi olarak görevine . nncak, Norveç'in ayrılma özgürlüğiine karşı çıkan İs­ veçli Kara Yiiz işçiye yardım elini uzattığı zaman ihanet ediyor olacaktı . Bazı kişiler Norveçli ve İsveçli işçinin durumları _

arasındaki bu esaslı farklılığı görmeyi reddediyorlar. Fakat bunlar, bizim doğru olarak ortaya koyduğumuz, siyasi m eselelerio bu en somutlindan kaçarken kendi­ lerini

açığa çıkarıyodar.

Suskun kalıyorlar, sıyrılıp

çıkmaya çabalıyorlar ve böylece kendi durumlarını tes­ lim ediyorlar . «Norveç» meselesinin Rusya'da çıkabileceğini ka­ nıtlayabilmek için mahsus şu öneriyi i leri sürdük : ta­

mamen askeri ve stratejik n itelikte koşullarda, ayrı bir Polonya devleti bugün bile tamamiyle elde edilebilir bir­ �eydir. Kievski bunu «tartışmak'> istiyor - ve suskun kalıyor! Şunu ilave edelim : nedenlerin

dışında

ve

tamamen askeri ve stratejik bugünkü emperyalist savaşın

belli bir sonucu veri olarak alındığında ( örne�in, İs­ veç'in Almanlara ve bunların yarı-zaferine katılması) Finlandiya da finans kapitalin tek bir faaliyetinin da­

hi «elde edilebilirliği� ni yoketmeden, Fin demiryolu ve sanayi hisselerinin satın alınmasını «elde edilmez:�> kılmadan ayrı bir devlet olabilir.•

(*)

Bugünkü savaşın bir sonucu alındıOında, Avrupa'da yerd

devletlerin oluşumu (Poionya, Fin,

vs.)

emperyalizmin ve onun

gücünün gelişimi için koşutiarı hiç bir şekilde zadelerneden ta­ mamiyie •elde edilebilinı bir şeydir. Tam tersine bu finans t «her an:�> te­ pesine inebilirdi, tabii eğer gerçekleşmiş olsaydı! '

• ••

talln etkisini, ba!)larını ve baskısını artıracaktır. Fakat bir başka �onuç alındı!)ında, yeni devletlerin Macarlstan'da, Çek ya da vs.'de ' oluşumu aynı fekllde «elde edilebilinı bir şeydir. Ingiliz emperya­ listleri bu Ikinci sonucun zaferlerinden önce olmasını şimdiden ta­ sarlıyorlar. Emperyalist çal) ne ulusal siyasi ba!) ımsızlık Için m ü­ cadeleyi ne de bunun dünya emperyalist Ilişkilerinin sınırları Için­ de celde edlleblllrll!)hı ni yok etmez. Ancak, bu sınırların dıfında,

cumhuriyetçi bir Rusya veya genel olarak dünyanı n herhangi bir başka yerinde her büyük demokratik dönüşüm, bir dizi devrim ol­ madan «elde edilemeZ» ve sosyalizm olmadan kalıcı olamaz. Klevs­ ki emperyalizmin demokrasiyle Ilişkisini anlamada tamamen ye­ tersiz kalmıştır.

61

cUlusal kendi kaderini tayin etme talebi. . . asgari programda ütopya de�ildir: sosyal gelişmeyle çelişmez, çünkü bunun elde edilıtıesi bu gelişmeyi durdurmaya­ caktır.:. Kievski Norveç hakkındaki «Verileri:. verdiği bölümde, Martov'un bu pasajına itiraz ediyor. Bu ve­ riler, herkesin bildiği bir gerçeği, Norveç'in ckendi ka­ derini tayini etme'> sinin ve ayrılmasının ne genel ola­ rak finans kapitalin gelişimini, ne özel olarak onun faaliyetinin genişlemesini ne de Norveç'in İngilizler · tarafından satın a l ı nmasını durdurmadığını tekrar tek­ rar kanıtlıyor! Aramızda , 1908-IO'da Aleksinski'nin yaptığı gibi , Martov'la tam da onun haklı oldu�u bir zamanda tar­ tışan Bolşevikler varmış ! Tanrı bizi böyle «müttefikler� den k o r u s u n ! ·

5 . «Monizm

ve

Dualizm�

Bizi «talebi dualistik bir biçimde yorumlamak» la

suçlayan P. Kievski şöyle yazıyor:

�Enternasyonalin monistik eyleminin yerir.e dualistik propaganda geçirilmiştir .1> Bu kulağa çok Marksist ve materyal ist gelmekte­ dir : monistik eylem «dualistikı> propaganda ile karşı karşıya getirilmiştir. Maalesef, daha dikkatli inceleme bunun Dühring'in «monizmi'> gibi lafta «monizm• ol­ d uğu nu açığa çıkarmaktadır. Engels Dühring'in «tTlo­ nizmini"�> teşhir ederken şöyle ya zıyonlu : «Bir ayakka­ bı fırçasını memeiiierin birliğille dahil etsem, bu ayak­ kabı fırçasının meme bezlerine sahip olmasına yardım­ cı olmaz.1>31 Bu. ancak nitelikler, olgular ve eylemler gibi nes­ nel g er çe kl i kte bir birlik olan şeyler, ehir birlik1> diye 62

demektir. Yazarımızın küçümsediii işte bu cayrıntı:ı> dır ! Bizim «dualisb olduğumuzu düşünüyor çünkü, bir· kere, bizim ezilen ulusların · işçilerinden 'talebimizle --bu sadece ulusal meseleye ilişkindir- ezen uluslarm i şçilerinden talebimiz, esasen, farklıdır. P. Kievski'nin «monoınizminin:ı> Dühring'inkiyle aynı olduğunu saptayabilmek için nesnel gerçeklikleri ince­ leyelim. Ulusal mesele bakımından, ezen ve ezilen ulusların işçilerinin gerçek durumu aynı mıdır? Hayır, aynı değildir. (1) Ekonomik olarak. aradaki fark, ezen uluslar­ da işçi sınıfının bir kesimi, bu ulusların burjuvazileri­ nin ezilen ulusların işçilerinin fazla sömürüsünden el­ de ettikleri aşırı karlar dan kırıntılar almaktadır. Bun­ dan başka, ekonomik istatistikler burada, ezilen ulus­ lara nazaran işçilerin daha büyük bir . yüzdesinin «kü­ çük patronlar:ı> olduğunu, daha büyük bir yüzdenin iş­ çi aristokra.�isitıe• katıldığını göstermektedir. Bu bir gerçektir. Ezen ulusların işçileri, ezilen ulusların işçi­ lerini (ve halk kitlelerini) yağmalamada kendi burju­ vazileriyle belli bir dereceye kadar ortaktırlar. (2) Siyasi olarak, aradaki fark, ezilen ulusların işçileriyle karşılaştırıldığında, siyasi hayatın birçok ala­ nında i. m. tiyazlı bir yer işgal etmektedirler. (3) Ideolojik . olarak, veya manen, aradaki fark, onlara, okulda ve hayatta, ezilen ulusların i şçilerinden nefret etmeleri ve hor görmeleri öğretilmiştir . Ö rneğin bu Büyük Ruslar arasında yetişmiş veya yaşamış her Büyük Rus'da görülmektedir. Dolayısıyla nesnel gerçeklikle bütün bir çizgi boyun­ ca farklılıklar, yani nesnel dünyada bireylerin istek v e bilinÇlerinden bağımsız olarak «dualizm� vardır. Bu böyleyken, P. Kievski'nin «Enternasyonal' in monistik eylemi» hakkındaki iddiasını nasıl kabul ede­ biliriz?

ilan edilebilir

63

Bu iddia içi boş, tantanalı bir cümledir, bundan başka bir şey değil. Gerçek hayatta Enternasyonal ezen ve ezilen ulus­ lar d iye bölünmüş işçilerden oluşmuştur. Eğer eylemi­ nin monistik ohnası gerekiyorsa propagandası her iki­ :si için aynı olmamalıdır. İşte meseleye gerçek r Düh­ ringci değil) «monizm» in, Marksist materyalizmi 1 ışı ğında böyle bakmalıyız. Örnek mi? Norveç örneğini (legal basında iki yıl -dan fazla bir zaman önce ! ) verdik, ve buna kimse karşı ç ı kmadı Hayattan alınmış bu somut olayda, Norveçli ve İ sveçli işçilerin eylemi, sadece, Norv eçli işçiler ay­ rılma meselesini ancak şartlı olarak ortaya koyarken İ sveçli işçiler Norveç'in ayrılma özgürlüğünü kayıtsız şartsız savundukları i çi n ve bunu yaptıkları sürece «monistik», birleşik ve enternasyonalistti. İsveçli işçi­ ler Norveç'in ayrılma özgürlüğünü kayıtsız şartsız des­ teklememiş olsalardı, birer şoven, Norveç'i zorla, sa­ vaşla «elde tutmak» isteyen İ sveçli şoven toprak ağa­ larının suç ortağı olacaklardı. Norveçli işçiler ayrılma meselesini şartlı olarcik ortaya koymuş olmasalardı, ya­ ni Sosyal-Demokrat Parti üyelerini bile ayrılmanın aleyhine oy kullanınada ve ayrılmaya karşı propagan­ da yürütmede serbest bırakmasalardı, enternasyonalist görevlerini yeri ne getiremiyecekler ve dar, burjuva Nor- . veç milliyetçiliğine batmış olacaklardı.' Neden? Çünkü ayrılma burjuvazi tarafından yürütülmekteydi, prole­ tarya tarafından değil ! Çünkü Norveç burjuvazisi, (diğer bütün burjuvaziler gibi) her zaman kendi işçileriy­ le eyabancı» bir ülkenin işçileri arasına set çekriıeye çalışır ! Çünku sınıf bilinçli işçi için her demokratik ta­ lep ( kendi kaderini tayin etmede dahil) sosyalizmin yüce çıkarlarına tabidir. Örne�in, e�er Norveç'in İsveç'­ ten ayrılması İngiltere'yle Almanya arasinda kesinlik:­ le bir savaşı veya savaş ihtimalini yaratmış olsaydı, Norveç'li işçiler, sadece bu nedenden ötürü, a yrılmaya karşı çıkm a k zorundaydılar. İ sveçli işçiler, sosyalist ol­

.

·

64

maktım vazgeçmt>ksizi n, ayrılmaya karşı ajitasyon yap ­ ımı hn kkına ve fırsatına sahip olacaklardı, ama ancak

İsvPç

Hükümetine karşı Norveç'in ayrılma özgürlüğü

iç i n sistematik, tutarlı ve sürekli bir mücadele vermiş iseler. Aksi takdirde Norveçli işçiler ve Norveç halkı İs­ veçli işçilerin tavsiyesini saygıya değer olarak kabul etmeyeceklerdi ve edemezlerdi.

Kendi kaderini tayin etme muhaliflerinin . sıkıntısı htmların tek bir somut gerçek hayat örneğini sonuna kadar tahlil etmekten korkup, kendilerini cansız soyut­ l amalarla kısıtlamalarıdır. Bizim tezlerimizdeki, tama­ men askeri, stratejik koşulların belli bir bileşkesi al­ tında yeni bir Polonya devleti bugün gayet «elde edile­

bilir» bir şeydir, somut yargımıza ne Polonyalılar ne de P. Kievski karşı çıktı. Fakat hiç kimse, bizim haklı olduğllmuzun bu iistü kapalı kabulünü izleyen sonuç­ ları düşünüp taşınmak istemedi. Ve bunu izleyen so­

nıır;-lıı r . gayet açık olarak, enternasyonalist propagan­ danın . eğer mesele her ikisini de «monistik eylem� için

eğitmekse, Ruslar ve Polonyahlar için aynı olamıyaca­ ğıdı.r. oPlonya'nın ayrılma özgürlüğü üzerinde kayıtsız şartsız ısrar etme Büyük Rus (ve Alman) işçisinin gö-

.. rev borcudur ; aksi takdirde, gerçekte, bugün, II. Niko­ la 'nın veya Hindenburg'un uşağı olacaktır. Polonyalı işçi ayrılma üzerinde ancak şartlı olarak ısrar edebilir, çünkü şu veya bu emperyalist burjuvazinin zaferi üze­

rinde spekülasyon (Fracy32'nin yaptığı gibi) yapmak oı;ım uşağı olmakla aynı şeydir .

Enternasyonalin «monistik eylemi� için bir önce­ lik olan bu farkı anlayamamak, Moskova yakınlarmda Çar ordusuna karşı «monistik eylemin:ı> neden, diye­

l i m ki, devrimci kuvvetlerin batıda Nijni-Novgorod'­ dan ve doğuda Smolenks'ten ilerlemelerini gerektirdiği ­

ni anlayamamakla hemen hemen aynı şeydir . • ••

65/5

İkincisi, bizim Dühringci monizmin yeni örneği, bizi bir sosyal devrim anında «Enternasyonalin çeşitli ulusal kesimlerinin en yakın örgütsel birli�b ni sağla­ mak için mücadele etmemekle suçlamaktadır. P. Kievski, sosyalizm altında devletin kendisi yok­ olduğundan kendi kaderini tayin etmenin gereksiz ola­ cağını yazıyor. Bu sözde bize karşı bir tez! Fakat tezle­ rimzide, üç satırda, birinci bölümün son üç satırmda açıkca ve kesin olarak «demokrasinin de devlet yokol­ duğunda, yokolmak zorunda olan bir devlet biçimi'> ol­ duğunu söylüyoruz. P. Kievski'nin § r'd� (Kısım I) sayfalarca tekrar ettiği -tabü bizi «çürütmeb \çin ! � tamamen bu herkesçe bilinen doğrudur, v e bunu çar ­ pıtılmış bir biçimde tekrarlamaktadır. «Biz sosyalist sistemi içinde, nüfusun bir kesiminin diğeri üzerinde baskı aracı olarak, devletin yokolduğu tam anlamıyla demokratik (! ! ?) , merkezi ekonomik sistem olarak ta­ nımlıyoruz ve her zaman böyle tanıml8'dıb diye yazı­ yor. Bu şaşkınlıktır, çünkü demokrasi de «nüfusun bir kesiminin diğeri üzerinde:. baskısıdır ; o da bir devlet biçimidir. Yazarımıt sosyalizmin zaferinden sonra dev­ Ietin giderek yokolmasından neyin kastedildiğini ve bu sürecin neleri gerektirdiğini açıkca anlamamaktadır. Ancak esas nokta onun sosyal devrim çağına iliş­ kin «itirazlanıdır. Bizi «kendi kaderini tayin etmenin Talmud alimlerb diye adiandırıyor -ne korkutucu bir lakap- ve ekliyor : «Biz bu süreci [sosyal devrim) bur­ juva ( ! ) devletin sınırlarını yokeden, sınır karakolları­ nı yıkan [«sınırları yoketmeye::. ek olarak mı?), ulu· sal birliği havaya uçuran [ ! ) ve sınıf brliğini kuran bütün [ ! ) Ülkelerin proleterlerinin birleşik eylemi ola­ rak tanımlıyoruz.:. «Talmud alimleri:ı> nin bu haşin yargıçının gazabı­ na rağmen şunu söylemek zorundayız : burada bir sü-. rü laf var ama «fikir» yok. Birçok ülke ve dünya nüfusunun çoğunluğu kapi­ talist gelişme aşamasına daha ulaşmadı bile, veya an-

66

cak henüz ulaştı . Bu basit nedenden ötürü sosyal dev­ r m lı iif,.in ülkE'lerin proleterlerinin birleşik eylemi ola ­ m n z . Biz bunu t c7.I C'ri mizin rı ltıncı bölümünde beli rttik, :ı m a . P . Kicvski di kkat yoksunluğundan veya d ü!)Ün­ ın c y f' t n s i z l i ğ i n d c n . b i z im bu bölüm ü belli bir amaçla , �-ıı ıı i �·I n rlcsizm karikatiirü çarpıklıkları çiiri.i tnıck için dahil ettiğimizi «fark edememiş». Sadece Batı Avrupa v e K uzey Amerika ülkeleri sosyalizm için olgunlaşmış­ tır, ve Kicvski . Engel s'in Katılski'ye mektubundn . ( SIJnrııik Sotsial Dem.okrata) sadece vaded ilen değil ger­ çek bir «f i kri n » «biitüıı ülkelerin proleterlerinin b i r leş i k cylcmb ni hayal etmenin sosynlizmi çıkmaz ayın son ça r ş n m ba sına , yani sonsuzn ertcl f'mek nnlamına gelecc-ğinin s om ut bir açıklamasını bulacaktır.�:ı Sos�· a l i z m . hi.it.i.in değil azınlıkta kalan ülkelerin. ilPri k n p i t a l i s t gel işme aşamasına ulaşmış ü lkelerin p r o_l c l C? r l e r i n i n b i l l cfii k eylcnıiylc bn')arıla caktır. Kievs­ k i ' n ! n h a tasının n e d eni bunu anlama makta yatmakta­ d ı r . Bu i l > olduğunu iddia ediyorsanız ciddi bir broşür yazın , elimizde olsun ! Bunun üzerinde düşünecekler ve çıkara mıyacaklar. Ve birkaç ay içinde