Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi (Cilt 3) [3, 1 ed.] 9786051725079, 9786051725048 [PDF]


146 110 5MB

Turkish Pages [512] Year 2021

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Table of contents :
Uzun yıllarını siyasal düşünce tarihi üzerinde çalışarak ve ders vererek geçiren Doç. Dr. Ateş Uslu'nun on yıllık emeğinin ürünü olan Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi, okurları düşünce tarihinde beş bin yıllık heyecanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Uslu, kimisi çoğunlukla "büyük" olarak addedilen, kimisiyse adı pek az kimse tarafından hatırlanan sayısız düşünürü ele aldığı üç ciltlik kapsamlı yapıtta, M.Ö. 3000'den başlıyor ve M.S. 20. yüzyıla kadar siyasal düşüncelerin izini sürüyor. Bunu yaparken yalnızca siyaset felsefesi metinlerini değil, şiir, destan, tiyatro oyunu ve söylev gibi başka pek çok türden metni de irdeliyor.

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi, her dönemin kendi içinde birtakım değişkenleri olmasıyla birlikte siyasal düşünceler tarihinin büyük bir etkileşimler dizgesi niteliği taşıdığını gösteriyor. Hem siyasal düşünce tarihi ve siyaset felsefesi gibi alanlarda ders alan öğrenciler hem de insanlığın uzun düşünce yolculuğu hakkında derli toplu bilgi edinmek isteyen okurlar için temel bir başvuru kaynağı.
1. Cilt:
"İktidarı Tanrılaştırmak" alt başlığını taşıyan ve Tunç Çağı'nın kutsal tanrı-krallarıyla anlatısına başlayan bu birinci cilt, Yunan polis'lerinden Roma res publica'sına, Asya imparatorluklarından Türk kağanlıklarına, İslam dünyasından Batı Avrupa'ya pek çok uğrağa ve tüm bu uğraklardaki sınıf savaşımlarına, halk isyanlarına ve devrimlere uzanan yolculuğunu M.S. 13. yüzyılda sonlandırıyor.
2. Cilt:
"Özgürlük, Güvenlik ve Birey" alt başlığını taşıyan ve 1300 yılından anlatısına başlayan bu ikinci cilt, Avrupa'dan İslam dünyasına, Birleşik Krallık'tan Doğu ve Güneydoğu Asya topraklarına pek çok uğrağa ve tüm bu uğraklarda gelişen düşüncelere, üretim ve yönetim biçimlerine uzanan yolculuğunu 1789'da sonlandırıyor.
3. Cilt:
"Soyut Evrenselciliğe Karşı Eşitlik Talepleri" alt başlığını taşıyan bu üçüncü cilt, anlatısına Fransız Devrimi'yle başlıyor. Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya, Latin Amerika'dan Britanya ve ABD'ye pek çok uğrağa ve tüm bu uğraklardaki siyasal ideolojilere, devrimlere ve siyasal-toplumsal dönüşümlere uzanan yolculuğunu 20. yüzyılda sonlandırıyor.
Papiere empfehlen

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi (Cilt 3) [3, 1 ed.]
 9786051725079, 9786051725048 [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

Ateş Uslu Galatasaray

Üniversitesi

llBF

Uluslararası

ilişkiler bölümünü bitirdi. Yüksek lisans dere­ cesini Paris

1 Pantheon-Sorbonne Üniversitesi

Tarih bölümünden aldı. Doktora çalışmalarını yine aynı üniversite ile Budapeşte Eötvös Lorand Üniversitesi arasındaki ortak bir program çer­ çevesinde tamamladı. Doçent unvanını siyasal düşünceler alanında aldı. Halihazırda Praksis dergisi danışma kurulunda yer almakta, lstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Siyasal düşünce­ ler tarihi, kültür tarihi ve siyasal tarih alanlarında çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlanmış makalele­ rinin yanı sıra Lukacs: Marx'a Giden Yol

(2006)

ve Siyasal Düşünceler Tarihine Giriş: Tarihyazımı,

Temel Yaklaşımlar ve Araştırma Yöntemleri (2017) adlı iki kitabı bulunmaktadır.

ATEŞ USLU

SİYASAL DÜŞÜNCELERİN TOPLUMSAL TARİHİ -.::·.::=:::::::::::::.:::·.:::::::.:::::::::c:::::::::c:::::::::::

3

:::::::::::::::=::::::c:::-.:::::.:::.c::::::::=.::::::=:

SOYUT EVRENSELCİLİGE KARŞI EŞİTLİK TALEPLERİ (1789-1917)

Yordam Kitap

Yordam Kitap: 405 • Siyasal Dütllncelerin Toplumsal Taribi-3 • Ateş Uslu ISBN 978-605-172-507-9 • 978-605-172-504-8 (Tk) • Düzeltme: Safa Enis Sağlık Kapak ve iç Tasarım:

Savaş Çekiç • Sayfa

Düzeni:

Gôniil Gôner

Birinci Basım: Ekim 2021

©Ateş Uslu, 2021; ©Yordam Kitap, 2021 Yordam Kitap Basın ve Yayın Tic. Ltd. Şii. (Sertifika No: 44790) Çatalçeşme Sokağı Gendaş Han No: 19 Kat: 3 34110 Cağaloğlu - lstanbul Tel: 0212 528 19 IO • W: www.yordamkitap.com • E: [email protected]

www.facebook.com/YordamKitap • www.twitter.com/YordamKitap www.instagram.com/yordamkitap Baskı: Pasifik Ofset (Sertifika No: 44451) Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha iş Merkezi A Blok Kat: 2 343IO Haramidere I lstanbul Tel: 0212 412 17 77

ATEŞ USLU ------------------------------------------------------------ ------�-----------------

SİYASAL DÜŞÜNCELERİN TOPLUMSAL TARİHİ 3

SOYUT EVRENSELCİLİGE KARŞI EŞİTLİK TALEPLERİ (1789-1917)

İÇİNDEKİLER 11

KISALTMALAR LİSTESİ....

1 D ÜŞ Ü NCELERİN DEVR İ M İ M İ, DEVR İ MCİLER İ N D ÜŞ Ü NCELER İ M İ ? (1789-1848)

1. SOY UT EVRENSELCİLİK VE ELEŞTİRİLERİ: FRANSIZ DEVRİMİ VE YANKILARI (178 9-1800) .

19

1. Soyut Evrenselcilik ve Somutlaşan

Siyasal-Toplumsal Dönüşüm Talepleri (1789-1792).

. 20

2. Cumhuriyet, Terör ve Thermidor (1792-1799)

42

3. Thermidor'un Alman Felsefesindeki Yansımaları .

54

4. Kadim Monarşilerde ve Uzak Diyarlarda Devrim Esintileri . .

67

Sonuç . .

74

2. NAPOLEON SAVAŞLARINDAN RESTORASYON DÖNEMİNE AVRUPA VE AMERİKA. 1. Devrimi Bitirmek: Napoleon Savaşları Döneminde Batı Avrupa ve Amerika .

. 80 81

2. "Mart Ö ncesi": Almanya ve Habsburg Devleti'nde Egemen İ deoloji ve Düzen içi Muhalefet .

107 .

. 128

4. Almanya: Hegel'in Sol Yorumları, Ütopyacı Sosyalizm ve Genç Marx .

148

Sonuç .

166

3. Sanayi Kapitalizmine Yanıtlar: Romantizm, Pozitivizm ve Sosyalizm

3. KAPİTALİZMLE KARŞILAŞMALAR VE GELENEKLE HESAPLAŞMALAR: ASYA VE AFRİKA

(1800-1850) . .

1. Geleneğe Dayalı Bir Hegemonya İ nşa Etmek: Osmanlı Devleti, İ ran ve Batı Afrika . .

177 l 79

2. Hindistan ve Güneydoğu Asya .

195

3. Doğu Asya: Pratik Öğreti Yoluyla Monarşiyi Güçlendirmek.

206

Sonuç .

215

il SANAY İ KAPİTALİZM İ VE YAY I L M ACI BURJUVALAR (AVRUPA VE AMER İKA, 1848-1917)

1. DEVRİM Tl!HLİKl!Sİ KARŞISINDA DüZl!N ÔZLl!Mİ : Sl!RMAYI! ÇAGINDA EGl!Ml!N İDEOLOJİ (1848-1871) .

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 227

1. Muhafazakarlık ile Liberallik Arasında Egemen İdeoloji:

Fransa, i spanya ve Latin Amerika. . .

. . . . 229

2. Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri .

. . . . 239

3. "Prusya Tipi Kapitalistleşme" ve Etkileri .

. . . . 253

Sonuç .

.

258

. 263

2. EMPERYALİZM, KİTLi! POLİTİKASI VI! iRRASYONALİZM (1871-1917) 1. Kitleleri Egemen Sınıflarla Buluşturinak: Liberalizm, Muhafazakarlık, Milliyetçilik .

265 . . 282

2. Nietzsche ve Yaşam Felsefesi.. 3. "Yüzyıl Sonu"nda Akıl- l rrasyonalite Gerilimini Düşünmek.

.

289

. . . . 303

Sonuç 3. TOPLUMSAL-İKTİSADİ ÇELİŞKİLERİ SORUNSALLAŞTIRMAK: SOSYALİZM, ANARŞİZM VE FEMİNİZM (1848-1917) .

310

1. Karşıdevrim ve Liberalizmin Zaferine Karşı Kadın ve i şçi Ö zgürleşmesini Savunmak (1848- 1870)

311

2. Kitleselleşme ve Devrim: i şçi Hareketi, Sosyalizm ve Anarşizm .

334

.

3. Feminist Siyasal Düşünce: Kadınlar için Oy Hakkından Kadın Ôzgürleşimine. .

.

356

. 369

Sonuç . III EMPERYAL İ ZM ÇAGINDA AVRUPA DIŞI D Ü NYA (1850-1917) 1. HÜRRİYET VI! KANUN-! ESASİ NİDALARI:

OSMANLI DEVLETİ, İRAN VE RUSYA MÜSLÜMANLARI ..

1. Kapitalistleşme Yönünde Adımla r .

2 . İ stibdat ve Muhalefet 3. Anayasacı Devrimlerin Eşiğinde Rusya Müslümanları, İ ran ve Osmanlı Devleti . Sonuç

. 385 . ... 386 397 411 . . . . . 426

2. Do�.N ,_;ı".:Jıjy�"' �· ..-��· t1,...,:..ı� y .,,/, . ..,,;_,J,, � ..r!'.1;·� "'l. _,vt;.,. ... fa,i ---" . tJ.ki...,;,.ı:..,J.> .,.J,,ı rl� --"';• �ı;../J; ir, ..,,1�1 ,)t,;;-

ıt:. ır��·-!-ft•+!--J 6,J�, � .«.;.. ..,), ı,j��ı IJ.ı.•nı.•.ı,O� �l)J�. � . -� ��.tlaJ�n�ı "-"'..� � J.tı/ı!''' .ı;� ...t � .�� 'i1�,b; ��·('f.f..>:.4'·.,ı.,.,. .t.�� .,. • .._.:.. � , :.,;. 11;1..,, ).,;,� ;-_,jJ,::.(.,;.v �·-�· � ,.;;6;/ ...:.,� �; (./t..ı: .�!;, . J)nJi.,t_ �,,_, ��!I· .:..., .&»,,;�,; . & oU.:-;;>. ,;ıi� J. . . . . "h' .:..� ...... ..,. "''')�f ��.;..v �.;''.,;-1 MJ;l.Jı

;..,,• \ �j""'--: :. --! .+.,1;..: a,v,,.;���:.>', � {#.!"'.' ..... ·

'



I

....�.....

;J_.,>o

c#�\'" !'"'�J'-':�''."" .J. ...... ..�;:J._.,,.;J; ..�� 'tJ . .....,. :>J,jyj :u Or.1.JJ,,'.),,.),, -/ �_,,..,�;.....,,.�.> ��-,,

�,,.';,)�;_,/I,'; ,::>- ,,>�> .:.?.1 '/"'� ""'''JI' •) İ/ 'J'\-1' �1.iıtıt� . /'.Y;; �... ;..,;,', � .it�:;;,;. �., . . /,rl.. ..."". /#! :.;"�.ıJ:;,.· "'!,.. � ..... ._,, � ...,..,�;�· ,;aı., ...,,...,. ..,

·�; "'Aı' ....y/ :)� ,,_. ;!,;.

,. ;i- .;...,. 4--1"" ����1 wJh' .:.,,.,, ,,,.;,)"J ' J-.J.ı,;-

J0�.}l;.>, .fı }/y; . "�i.· •

..)..,.;.>,;..>, -.•..,,;:,-

.,,;;, ,,44:14,,l��:.ı'.:...w; c.v;­ .J�>;,�-4'-'ty...-ı,,;; ;;; ""i Chau, 1905'te Japonya'ya se­ yahat etmiş, orada sürgünde bulunan Liang Qlchao'yla görüşmeler yapmış ve dönemin Japon liberallerinden de etkilenmişti. 1907'de Fukuzawa Yukichi'nin kurduğu Keio Üniversitesi'nden ilhamla "Tonkin Özgür Okulu" adlı toplu­ luğu oluşturan Nguyen Van Vinh önderliğindeki entelektüeller, Rousseau ve Montesquieu gibi Avrupalı yazarları okuyor ve Fransa karşısında takınılabile­ cek olası tavırlar üzerine düşünüyorlardı. Tonkin Özgür Okulu'nu kuranlar arasında izlenmesi gereken stratejiye dair önemli görüş ayrılıkları vardı. Grubun kurucusu Nguyen Van Vinh, şiddetli yöntemlere sıcak bakmıyordu ve basın-yayın yoluyla bir dizi reform gerçekleş­ tirmeye çalışacak, özellikle de Vietnam'ın yerel egemen sınıflarına, hanedana ve üst düzey Vietnamlı bürokratlara yönelik reformlar tasarlayacaktı. Fransız sömürge yönetiminin Rousseau gibi XVIII. yüzyıl siyaset teorisyenlerinin eserlerinin çevrilmesine izin vermediği bu dönemde çeviri yapmak da başlı başına bir siyasal tercihti; Nguyen Van Vinh, edebi çeviriler yapsa da krallığı hicveden eserleri çevirmeye özen gösterecekti.94 Bilginler İsyanı'nın düzen­ leyicileri arasında yer alan bir toprak sahibinin oğlu olan Phan Chau Trinh, Fransız Aydınlanma düşüncesi ve demokratik değerlerin Vietnam' da öğretil­ mesiyle şiddete ihtiyaç duyulmaksızın Vietnam bağımsızlığının gerçekleşece­ ği kanısındaydı.95 Phan Chau Trinh'e göre Avrupalıların milliyetçilik dediği şeyden Vietnamlılar uzun süre haberdar değillerdi, ancak milliyetçiliğin kök­ leri insan doğasındaydı ve her halkta bulunuyordu, örneğin Vietnamlılar da Çin karşıtı mücadelelerinde aslında milliyetçi bir tavır geliştirmişlerdi. Artık 93 Hue-Tam Ho Tai, Radicalism and the Origins of the Vietnamese Revolution, Cambridge, MA: Har­ vard University Press, 1992, s. 23. 94 Christopher E. Goscha, "'The Modern Barbarian': Nguyen Van Vinh and the Complexity ofColonial Modernity in Vietnam", European /ourna/ of East Asian Studies, 3(1), 2004, s. 135-169. 95 Kevin D. Pham. "Phan Chu Trinh's Democratic Confucianism", Ihe Review of Politics. 81, 2019, s. 604.

456

1

Siyasal Düfüncelerin Toplumsal Tarihi-3

yapılması gereken, Çin'e güvenmek yerine Avrupa'nın ilerici halklarından olan Fransa halkıyla ilişkiler geliştirmekti.96 Bu barışçıl perspektiflere karşı Phan B(>i CMu, sömürgeci güce karşı şid­ detli yöntemlere başvurulması gerektiğini düşünüyordu. Hayatı boyunca "direniş" kavramını merkeze koyarak pek çok yazı kaleme alacaktı; Vietnam egemen sınıflarının sömürge yönetimiyle fazlaca iyi ilişkiler içinde oldukları­ nı görüp onlara karşı temkinlilikle yaklaşmaya başlamış, Vietnam milliyetçi­ liğinin geleceğini Japonya'yla kurulan "Pan-Asyacı" bir ittifakta görmüştü.97 Giderek krallığı karşısını almaya başlamış, toprağın tek kişiye değil, halka ait olduğunu yazmış, sarayda yüzlerce hekim hizmet verirken hükümdarın halk arasında yaygınlaşan hastalıklara kayıtsız kalmasını eleştirmişti. Ülkenin tüm halkının bir ortak iradede birleşeceğini müjdeliyordu. En çarpıcı yazı­ larından birini şu çağrıyla bitirmişti: "Mücadeleye devam, ülkemin insanları! Rousseau ve Fukuzawa Yukichi gibi olun ve mücadeleye devam edin!"98 191 1 Çin Devrimi'nin etkisiyle 1912'de Vietnam Restorasyonu Birliği'ni kurduğun­ da, Vietnam'ı bağımsız kılarken monarşiyi de yıkma arzusuyla yola çıkmıştı. Ancak, nüfuzlu ve zengin destekçilerinin monarşi yanlısı olmaları nedeniyle monarşi karşıtı stratejisini bir kenara bırakacaktı.99 1912-1916 arasında önce bu birliğin saldırıları, daha sonra da köylü isyanlarıyla birlikte giderek geniş­ leyen bir sömürge karşıtı direniş ortaya çıkmış ve sonunda bastırılmıştı.

Sonuç XIX. yüzyılın ortalarında Doğu Asya ülkelerinin egemen sınıf ideologları, kapitalist ülkelerin teknolojik ve askeri kapasitelerine ilgi duymakla birlikte siyasal ideallerini ve ahlaki referanslarını kapitalizm öncesi dönemlerin ente­ lektüel birikimi üzerinden kurmaya devam ediyorlardı, ne de olsa kapitalizm bu ülkelerin toplumsal formasyonunda halen son derece sınırlı bir yer tutu­ yordu ve egemen sınıflar da kapitalizm öncesi toplumsal ilişkiler içinde yer alıp önceki dönemlerin reflekslerini temel kabul ediyorlardı. Yüzyılın ikinci yarısı boyunca bu durum değişmişti. Japonya'da kapitalizmin gelişimi önün­ deki engeller hızlıca kalkarken düşünsel açıdan da kapsamlı bir dönüşüm ger­ çekleşmişti: Artık hem kapitalistleşmeyi temel hedef olarak koyup Avrupa ve Amerika'nın siyasal düşünce birikimini Japonya'ya aktarmaya çalışan yazarlar 96 Phan Chiu Trinh, "A New Vietnam Following the Franco-Vietnamese Alliance" [1910-191 1], Phan Chdu Trinh and His Political Writings, çev. Vinh Sinh, lthaca: Southeast Asia Program Publications, 2009, 57-86. 97 Clive Christie, ldeology and Revolution in Southeast Asia, 1900-1980: Political ldeas of the Anti-Co­ lonial Era, Richmond, Surrey: Curzon Press, 2ooı, s. 20-22. 98 Phan Bl)i Chau, "A Letter from Abroad and Written in Blood (1907)", ( haz.) George E. Dutton vd., Sources of Vietnamese Tradition, New York: Columbia University Press, 2012, s. 353-369. 99 Tai, Radicalism and the Origins of the Vietnamese Revolution, s. 27-28

Doğu Asya'da Siyasal Düşünceler

1 457

hem de kapitalizme geçişle birlikte ortaya çıkan sorunlara (ücretli emek sömü­ rüsü ve patriyarkanın kapitalist üretim biçimiyle karşılıklı bir dönüşüm süreci içine girmesi) devrimci çözümler bulmaya çalışan yazarlar eser veriyorlardı. Çin'de bu gelişim daha yavaş olsa da benzer çabalara rastlıyoruz. Yine XIX. yüzyılın ikinci yarısı boyunca yoksul, mülksüz ya da siyasal ik­ tidardan şikayet eden kitlelerin kimi zaman muazzam kitlesel ayaklanmalarla seslerini duyurmaları dikkate değerdir. Marx'ın "heybetli bir devrim" olarak nitelediği1°0 Taiping Devrimi ve Kore'deki Donghak isyanlarında ortaya konan düşünceleri burada bir kez daha hatırlayabiliriz: Egemen ideolojinin çeşitli bile­ şenlerinden hoşnutsuz olan isyancılar, Hıristiyanlığa ve yerel dinlere referansla eşitlikçi fikirlerini ortaya koymuşlardı.

Kaynaklar Chau, Phan Bl)i, "A Letter from Abroad and Written in Blood (1907)", (haz.) George E. Dut· ton vd., Sources of Vietnamese Tradition, New York: Columbia University Press, 2012, 353-369. Chen Duxiiı, "The Constitution and Confucianism (1916)", (haz.) Stephen C. Angle ve Mari· na Svensson, The Chinese Human Rights Reader: Documents and Commentary, 1900-2000, London: Routledge, 2015, 67-75. Fukuda Hideko, "Half of My Lifetime" (1904], Reflections on the Way to the Gallows: Voices of /apanese Rebel Women, çev. Mikiso Hane, New York: Pantheon Books & University of California Press, 1988, 34-50. Fukuzawa Yukichi, "Encouragement of Learning: Essay üne", Fukuzawa Yukichi on Educati­ on: Selected Works, Tokyo: University of Tokyo Press, [1872) 1985. He-Yin Zhen, "Economic Revolution and Women's Revolution", çev. Rebecca E. Kari, (haz.) Lydia H. Liu, Rebecca E. Kari ve Dorothy Ko, The Birth of Chinese Feminism: Essential Texts in Transnational History, New York: Columbia University Press, [l 907) 2013, 92-104. He-Yin Zhen, "On the Revenge of Women: Part 1: Instruments of Men's Rule Over Women", çev. Dorothy Ko ve Lydia H. Liu, (haz.) Lydia H. Liu, Rebecca E. Kari ve Dorothy Ko, The Birth of Chinese Feminism: Essential Texts in Transnational History, New York: Columbia University Press, (1907) 2013, 105-146. He-Yin Zhen, "On the Question of Women's Liberation", çev. Lydia H. Liu, (haz.) Lydia H. Liu, Rebecca E. Kari ve Dorothy Ko, The Birth of Chinese Feminism: Essential Texts in Transnational History, New York: Columbia University Press, [1907) 2013, 53-71. Kang Yöuwei, Ta T'ung Shu: The One-World Philosophy of K'ang Yu-wei, çev. Laurence G. Thompson, London: George Ailen & Unwin, 1958. Katayama Sen, "A Summons to the Workers (Sokkô Shokun Ni Yosu)", (haz.) Wm. Theodore de Bary, Sources ofBası Asian Tradition: Volume 2: The Modern Period, New York: Colum­ bia University Press, 2008, 573-575. Kishida Toshiko, "Daughters in Boxes" (1893), (haz.) Estelle B. Freedman, The Essential Femi­ nist Reader, New York: The Modern Library, 2007. Kötoku Shıisui, "The Change in My Thought (On Universal Suffrage) (Waga Shisö No Hen­ ka)" [Ocak-Nisan 1907), (haz.) Wm. Theodore de Bary vd., Sources of /apanese Tradition: Volume Two: 1600 to 2000, New York: Columbia University Press, 2005, 896-902. 100 Kari Marx, "Çin ve Avrupa' da Devrim: New York Daily Tribune, 14 Haziran 1853", Çin Üzerine, çev. Mehmet Yurtcan, İstanbul: Günce Yayınları, 1977, s. 26.

458

1

Siyasal Düıüncelerln Toplumsal Tarihi-3

Liıing Qlchio, "On Women's Education" (1897], çev. Robert Cole ve Wei Peng, (haz.) Lydia H. Liu, Rebecca E. Kari ve Dorothy Ko, 1he Birth of Chinese Feminism: Essential Texts in Transnational History, New York: Columbia University Press, 2013, 189-203. Marx, Kari, "Çin ve Avrupa' da Devrim: New York Daily Tribune, 14 Haziran 1853", Çin Üze­ rine, çev. Mehmet Yurtcan, İstanbul: Günce Yayınları, 1977, 25-34. Qiü Jln, "Stones ofthe Jingwei Bird" (1906], (haz.) Estelle B. Freedman, 1he Essential Feminist Reader, New York: The Modern Library, 2007, 165-167. Sakuma Shôzan, "Reflections on My Errors (Seiken-roku)" [1854], (haz.) Ryusaku Tsunoda vd., Sources ofJapanese Tradition, New York, Columbia University Press, 1960, 608-616. Sun Yat-sen, "The Principle of Democracy", Contemporary Chinese 1hought, 31(1), 1999, 64-68. "The Land System of the Heavenly Kingdom", (haz.) Wm. Theodore de Bary, Sources of East Asian Tradition: Volume 2: 1he Modern Period, New York: Columbia University Press, [1853] 2008, l l6-l l8. Trinh, Phan Chıiu, "A New Vietnam Following the Franco-Vietnamese Alliance" [1910-19ll], Phan Chau Trinh and His Political Writings, çev. Vinh Sinh, Ithaca: Southeast Asia Prog­ ram Publications, 2009, 57-86.

Bibliyografya Ahn, Wae-soon, "A Review of the Intellectual Thrust to Adopt Democracy in the Late 19th Century: The lntegration of Eastern and Western Thought", Korea Journal, 43(4), 2003, 164-185. An Pyöng-uk ve Park Chan-seung, "Historical Characteristics of the Peasant War of 1894" Korea ]ournal, 34(4), 1994), 101-113. Bayly, Christopher Alan, Modern Dünyanın Doğuşu: Küresel Bağlantılar ve Karşılaştırmalar, 1780-1914, çev. M. Neva Şellaki, İ stanbul: Ayrıntı Yayınları, 2014. Brusadelli, Federico, Confucian Concord: Reform, Utopia and Global Teleology in Kang Youwei's Datong Shu, Leiden: Brill, 2020. Christie, Clive, Ideology and Revolution in Southeast Asia, 1900-1980: Political Ideas of the Anti-Colonial Era, Richmond, Surrey: Curzon Press, 2001. Crump, John D., 1he Origins of Socialist 1hought in Japan, London: Routledge, [1983] 201 1. Dirlik, Arif, Anarchism in the Chinese Revolution, Berkeley: University of California Press, 1991. Fung, Edmund S., 1he Intellectual Foundations of Chinese Modernity: Cultural and Political 1hought in the Republican Era, Cambridge: Cambridge University Press, 2010. Ghadimi, Amin, "The Federalist Papers of Ueki Emori: Liberalism and Empire in the Japane­ se Enlightenment", Global Intellectual History, 2(2), 2017, 196-229. Goscha, Christopher E., "'The Modern Barbarian': Nguyen Van Vinh and the Complexity of Colonial Modernity in Vietnam", European ]ournal of East Asian Studies, 3(1), 2004, 135-169. Hane, Mikiso, "The Sources of English Liberal Concepts in Early Meiji lapan", Monumenta Nipponica, 24(3), 1969, 259-272. Havens, Thomas R. H., "Comte, Mili, and the Thought of Nishi Amane in Meiji Japan", 1he Journal of Asian Studies, 27(2), 1968, 217-228. Hong, Fan ve Mangan, J. A., "A Martyr for Modernity: Qiu Jin - Feminist, Warrior and Revo­ lutionary", 1he International ]ournal of the History of Sport, 18(1), 2001, 27-54. Hwang, Minhyuk, Fukuıawa Yukichi's Bourgeois Liberalism: 1he Betrayal of the East Asian Enlightenment, Cham: Palgrave Macmillan, 2020.

DoAu Asya'da Siyasal Diişünceler

1 459

Jenco, Leigh K., "Histories oflhought and Comparative Political Theory: The Curious Thesis of 'Chinese Origins for Western Knowledge', 1860-1895", Political Theory, 42(6). 2014, 658-681. Judge, Joan, "Public Opinion and the New Politics of Contestation in the Late Qing, 19041911" Modern China, 20(1), 1994, 64-91. Judge, Joan, "The Factional Function of Print: Liang Qichao, Shibao, and the Fissures in the Late Qing Reform Movement", Late lmperial China, 16(1), 1995, 120-140. Kaufman-Osborn, Timothy V., "Rousseau in Kimono: Nakae Chömin and the Japanese En­ lightenment", Political Theory, 20(1), 1992, 53-85. Keene, Donald, "A Plan for Tasks at Hand: Aizawa Seishai's Jimusaku", Monumenta Nipponi­ ca, 62(1), 2007, 75-79. Kim, Youngmin, A History of Chinese Political Thought, Cambridge: Polity Press, 2018. Levenson, Joseph R., "Confucian and Taiping 'Heaven': The Political Implications of Clashing Religious Concepts", Comparative Studies in Society and History, 4(4), 1962, 436-453. Ng, Wai-Ming, "Divination and Meiji Politics: A Reading of TAKASHIMA Kaemon's Judg­ ments on the Book of Changes (Takashima Ekidan)", (haz.) Chun-chieh Huang ve John Ailen Tucker, Dao Companion to /apanese Confucian Philosophy, Dordrecht: Springer, 2014, 315-330. Paramore, Kiri, "Liberalism, Cultural Particularism, and the Rule of Law in Modern East Asia: The Anti-Confucian Essentialisms of Chen Duxiu and Fukuzawa Yukichi Compa­ red", Modern lntellectual History, 17(2), 2020, 527-542. Pham, Kevin D., "Phan Chu Trinh's Democratic Confucianism", The Review of Politics, 81, 2019, 597-620. Sakamoto, Rumi, "Confucianising Science: Sakuma Shözan and wakon yôsai Ideology", Japa­ nese Studies, 28(2), 2008, 213-226. Seto Tomoko, "'Anarchist Beauties' in Late Meiji Japan", Radical History Review, 126, 2016, 30-49. Setton, Mark, "Confucian Populism and Egalitarian Tendencies in Tonghak Thought", East Asian History, 20, 2000, 121-144. Sievers, Sharon L., "Feminist Criticism in Japanese Politics in the 1880s: The Experience of Kishida Toshiko", Signs, 6(4), 1981 602-616. Tai, Hue-Tam Ho, Millenarianism and Peasant Politics in Vietnam, Cambridge, MA: Harvard University Press, 1983. Tai, Hue-Tam Ho, Radicalism and the Origins ofthe Vietnamese Revolution, Cambridge, MA: Harvard University Press, 1992. Takehiko Okada, "Neo-Confucian Thinkers in Nineteenth-Century Japan", (haz.) Peter Nos­ co, Confucianism and Tokugawa Culture, Princeton: Princeton University Press, 1989, 2 15-250. Wachutka, Michael, Kokugaku in Meiji-Period Japan: The Modern Transformation of 'Nati­ onal Learning' and the Formation of Scholarly Societies, Leiden: Global Oriental, 2013. Watanabe Hiroshi, A History ofJapanese Political Thought, 1600-1901, çev. David Noble, Tok­ yo: International House of Japan, 2012. Wei Xiaoyang, "A Study on Political Thoughts Produced in the Taiping Rebellion", Higher Education of Social Science, 6(2), 2014, 84-88. Wells, Audrey, The Political Thought of Sun Yat-sen: Development and lmpact, Houndmills: Palgrave, 2001. Xiao, Yang, "Liang Qichao's Political and Social Philosophy", (haz.) Chung-Ying Cheng ve Nicholas Bunnin, Contemporary Chinese Philosophy, Maiden: Blackwell, 2002, 17-36.

3

SÖMÜRGE İ M PARATORLUKLARIYLA KARŞILAŞMALAR: GÜNEY ASYA VE AFRİKA'DA SİYASAL DÜŞÜNCELER

Jules Verne'in Seksen Günde Devrialem'inin kahramanı Phileas Fogg deniz yoluyla yirmi günde Londra'dan Bombay'a ulaşmıştı. Kalküta'ya giden tre­ ni bir an önce yakalamak gibi bir derdi olmasaydı ziyaret edebileceği yerler arasında Bombay'ın "muhteşem kütüphane"si de bulunuyordu. Royal Asiatic Society'nin Bombay şubesinin bünyesinde bulunan bu etkileyici neoklasik bi­ nada hem Britanyalı doğubilimcilerle hem de Bombay'ın Hindu ya da Parsi (Zerdüştçü) burjuvalarıyla Hindistan tarihi, temsili rejim, serbest ticaret gibi pek çok konuyu tartışma olanağı bulabilirdi. Ne de olsa Bombay, iktisadi ve entelektüel açıdan 1850'li yılların yükselen kentiydi. Ancak, bu dönemde yal­ nızca Hindistan kentlerinde değil, Burma, Siam ve Seylan gibi çok çeşitli Asya ülkelerinde yaşayan entelektüeller "Batı'nın teknik ilerlemesi" ya da "askeri başarıları"yla ilgilenirken aslında kapitalist üretim tarzına merak duyuyor, bu merak üzerinden Avrupalı ve ABD'li yazarların eserleri hakkında düşü­ nüp tartışıyorlardı. Çoğu zaman kendi ülkelerinin düşünsel gelenekleriyle Batı' daki düşünceler arasında paralellikler kuruyor, bazen de Batı'ya karşı ge­ leneksel, haraççı ideoloji birikimine tutunup onu canlandırmak gibi bir tepki geliştiriyorlardı. Yenilik, yenileşme gibi konular giderek daha çok Batı referan­ sıyla işlenecekti. XIX. yüzyılda oryantalist fikriyat doruk noktasına ulaşmıştı; Asyalıların ve Afrikalıların kültürel, ırksal ya da başka açılardan "Batı" dan aşağı konumda olduğuna dair fikirleri okuyan Hintli, Haitili ya da başka ülkelerden yazarlar, bu tezlere yanıt verme gereği duyacaklardı; koloni yönetimiyle iyi ilişkiler ge­ liştirmeleri de bu tür eleştirileri engellemeyecekti. Bu arada "oryantalist" ilgi, kimi zaman Asya dinlerine ve kültürlerine samimi bir ilgi olarak da belirebili­ yordu; kimi Amerikalı ve Avrupalı yazarların "Doğu"ya yönelik tepeden bak­ mayan tavırları, bu farklı kıtalar arasındaki entelektüel etkileşimi kolaylaştıra-

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 461

caktı. Örneğin, 1875'te New York'ta kurulan Teosofı Derneği, Hindistan-Seylan ve Avrupa-ABD arasındaki düşünsel etkileşimleri kolaylaştırmıştı; Edwin Arnold'un Gautama Buddha'nın yaşamını anlattığı The Light of Asia (1879, Asya'nın Işığı) Hindi dili dahil olmak üzere pek çok dile çevrilecekti. Hindistan, Burma ve pek çok başka ülkenin siyasal düşünce geleneklerinden eserler de yine bu dönemde Batı dillerine çevrilmeye başlanmıştı. Bu arada Hintli ve Seylanlı araştırmacıların altkıtanın tarihi, dilleri ve siyasal düşünce gelenekleri üzerine yaptıkları araştırmalar da kimi zaman Britanya ve Batı düşüncesine alternatif teşkil edecek, kimi zaman da onları tamamlayıcı nitelikte bir geleneksel Hint düşüncesine referansı mümkün kılacaktı. Örneğin, Rudrapattaı:ıada Samasastri, 1905'te Kautilya'nın Arthasastra'sının Sanskrit dilinde özgün bir nüshasını keş­ fetmiş ve 1909'da bunun bir basımını yapmıştı; metin 1915'te İngilizceye çevril­ dikten sonra Hintli ve Avrupalı yazarlar tarafından Hint siyasal düşüncesinin temel kaynaklarından biri olarak okunacaktı. Bu bölümde, öncelikle XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hindistan'da gelişen siyasal düşüncelere değineceğiz. İkinci başlıkta, Theravada Budizmi'nin bas­ kın olduğu üç ülkeyi, Burma, Siam ve Seylan'ı ele alacağız (Siam bir sömürge olmasa da bu dönemde sürekli sömürgecilik tehdidi altında bulunan bir ülke olduğundan bu bölümde ele almayı tercih ettik). Son olarak da Haiti, ABD ve Afrika kıtasında "Afrikalılık" referansları üzerinden geliştirilen siyasal dü­ şünceleri inceleyeceğiz.

1 . British Rac

Döneminde Hint Siyasal Düşüncesi

Hindistan, 1850'lerin başından itibaren telgraf yoluyla Britanya'ya daha yo­ ğun bir şekilde bağlanmış, demiryolu ağıyla da kendi içinde bütünleşik hale gelmeye başlamıştı. Sömürge merkezi Kalküta entelektüel önemini korurken, yerel tüccarların ve atölye sahiplerinin girişimleriyle Bombay büyük bir önem kazanıyordu. Delhi ve Babürlü döneminin diğer büyük Kuzey Hindistan kent­ leriyse etkilerini yitirmekteydi. Doğu Hint Şirketi ordusunda 1857' de ger­ çekleşen isyan (Sepoy/Sipahi İsyanı), kimi hanedan mensupları için Babürlü Devleti'ni yeniden güçlendirme fırsatı sunmuştu. Ancak, isyanın bastırılma­ sıyla bu devlet tamamen ortadan kalktığı gibi Doğu Hint Şirketi de lağvedi­ lecek, Hindistan' da "Şirket Yönetimi" (Company Riic) sona ererken doğrudan Britanya yönetimi (British Rac) kurulacaktı. Bu yeni dönemde Bengal, başlıca entelektüel tartışma merkezi olma özelliğini korumuş, Bombay kenti de gide­ rek önem kazanmıştı. Hindistan Müslümanlarıysa Delhi ve Lahor gibi kent­ lerde entelektüel çekim merkezleri oluşturmuştu. Bombay'da 1885'te kurulan Hint Ulusal Kongresi, özellikle Batı Hindistan'ın yerel mülk sahiplerinin sö­ mürge yönetiminde yer alma taleplerini dile getiriyordu, ancak sömürgecilik

462

1

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi-3

karşıtı hareket de ortaya çıkmakta gecikmemişti: Kongre üyesi olan ya da ol­ mayan düşünür ve siyasetçiler, bağımsızlık fikrini giderek daha fazla dile ge­ tireceklerdi.

a. Siyasal Kabulleniş ve Paternalist Toplumsal Reform Düşünceleri XIX. yüzyılın ilk yarısında Kalkütalı bhadralok'ların Britanya'yla iyi iliş­ kilerini koruyarak Hindistan'da kapitalist sermaye birikimini mümkün kılan siyasal ve toplumsal reformlar geliştirme çabalarından bahsetmiştik. Bengal Rönesansı, yüzyılın ikinci yarısında da sürecekti. Bu dönemde Bengal entelek­ tüelleri çoğunlukla Britanya idaresine karşı çıkmıyor, hatta sömürge bürokra­ sisinde görevler üstlenebiliyorlardı, buna karşılık toplumsal tahakküm biçim­ lerine çoğunlukla sert eleştiriler getiriyorlardı. Bengal'de "toplum"un karşılığı olarak kullanılan samac sözcüğü kast temelli hiyerarşik bir düzen anlamı da taşıyordu,' dönemin yazarları bu hiyerarşik düzeni (varna sistemini) ve onunla ayrılmaz şekilde bağlı olan eril tahakküm biçimlerini çoğu zaman kabul ediyor­ lardı. Ancak bunun istisnaları da vardı. Örneğin, Bengal brahmaıı'larından bir aileye mensup olan, Kalküta'daki Sanskrit College'da Sanskrit dili ve eski Hint edebiyatı alanlarındaki yeteneğiyle "bilgi okyanusu" (Vidyasagar) unvanını alan İSvarçandra Vidyasagar, 1840'ların sonundan itibaren kadınların toplum için­ deki eşitsiz konumunu gündeme getirmiş, dul kadınların yeniden evlenmeleri için çaba göstermişti. Üstelik toplumsal reform üzerine bu düşüncelerini Hindu kutsal metinlerine dayandırmıştı. Yerli burjuvazinin toplumsal reform yapma konusundaki irade eksikliğini göz önünde bulundurarak Britanya sömürge yö­ netiminden reform hamleleri bekliyordu.2 Bengalli entelektüeller, ABD' de köle­ lik üzerine yapılan tartışmaları da yakından takip etmiş, ABD' deki kölelerin du­ rumuyla Hindistan' daki topraksız köylülerin konumu arasında karşılaştırmalar yapmış ve eşitsizlikleri böylece tartışmaya açmışlardı.' Bengal'in yoksul brahmaıı ailelerinden birinde doğan ve koloni görevli­ lerinden olan Harisçandra Mukhöpadhyaya (Harish Chandra Mukherjee), 1850'ler boyunca çeşitli gazetelerde hükümeti eleştiren yazılar kaleme almış, 1857 İsyanı'nı takiben The Hindu Patriot'ta yayımladığı bir yazıda (14/01/1858) Hintlilere ilişkin sorunların Hintliler tarafından çözülmesinin zamanının geldiğini öne sürmüştü. Bir federal çözüm önerisiyle okurlarının karşısına çıkmıştı: Babürlü ve Britanya miraslarının birleştirilmesi ve kendi deyişiyPrathama Banerjee, "Between the Political and the Non-Political: The Vivekananda Moment and a Critique ofthe Social in Colonial Bengal, 1890s-1910s", Social History, 39(3), 2014, s. 332. 2

Asok Sen, Iswar Chandra Vidyasagar and His Elusive Milstones, Ranikhet: Permanenı Black, (1977] 2016, s. 87, 90-91.

3

Christopher Alan Bayly, Recovering Liberties: Indian 1hought in the Age of Liberalism and Empire, Cambridge: Cambridge University Press, 2012, s. 1 14.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 463

le "federal feodalizm" oluşturulması gerektiğini düşünüyordu.• Toplumsal­ sınıfsal sorunlara kayıtsız değildi, örneğin 1859' da plantasyonlardaki çalışma koşulları karşısında greve giden Bengalli köylülerin haklarını savunmuştu.5 Ancak, toplumsal reformculuğu eninde sonunda üst kastların bakış açısını yansıtıyordu, pek çok yazısında üst kastların alt kastların durumunu düzelt­ mesini arzuladığını anlatmıştı. 6 Geç dönem Bengal Rönesansı'nın en etkili ismi olan Baıikimçandra Çattöpidhyiya (Chatterjee), Bengalli bir bürokrattı. 1860'larda ilk romanla­ rını yayımlamış, sonraki on yıllarda da hem romanları hem de denemeleriyle büyük bir etki yapmıştı. Pozitivizmin Hindistan' daki en ünlü temsilcisiydi. Önceleri Bentham ve Mill'in yararcılığından etkilenmiş, ancak bu düşün­ ce akımını eleştirel bir şekilde kabul etmişti; yararcıların ahlaki yaklaşım­ larını benimsiyor, ancak materyalizmlerine mesafeli duruyordu.' Zamanla Benthamcılık yerine Comte'un hümanist bir yorumunu benimseyecekti. Baıikimçandra Çattöpidhyiya, 1872' de çıkarmaya başladığı Bangadar5an dergisiyle sömürge okullarında eğitim görmüş olan Bengalliler ve halk kitlele­ ri arasında bağlantı kurmaya çabalamıştı. Makalelerinde Comte'a, J. S. Mill'e ve Spencer'a bolca atıf yapıyordu, ancak pozitivizmi kayıtsız şartsız kabul et­ miyor, Comte'un ateizmini reddediyor, buna karşılık bilimi merkeze koyan yaklaşımını övüyor, Hintlilerin Batı' dan öğreneceği şeyler olduğunu söylüyor­ du. 8 Kamalakanter Daptar (1875, Kamalakanta'nın Ofisi) adıyla yayımladığı denemelerinde yararcılığı eleştirmiş, onun Britanyalı yöneticilerin düşünce akımı olduğunu söylemişti; gerçek ve uzun süreli mutluluğun mülkiyetle, sahip olmayla elde edilemeyeceğini düşünüyor ve salt kişisel çıkarın ötesine geçmek gerektiğine inanıyordu.9 Bahubal ö Bakyabal (Mayıs-Haziran 1877, Kaba Kuvvet ve Söz Kuvveti) metninde bireylerin topluluğun parçası olduk­ larını, bu nedenle doğal özelliklerinden bazılarını baskılamaları gerektiğini yazmıştı. "Manuşyatba ki?''de de (Eylül-Ekim 1877, "İnsan Nedir?"), toplumda önem verilen bazı amaçların bir kenara bırakılması gerektiğinden bahsetmişti, örneğin artha (maddi kazanç) tek başına amaç olamazdı.10 Samya'da (1879, 4

Nariaki Nakazato, "Harish Chandra Mukherjee: Profile ofa 'Patriotic' Journalist in an Age ofSocial Transition", South Asia: /ournal ofSouth Asian Studies, 31(2), 2008, s. 262.

5

Nakazato, "Harish Chandra Mukherjee", s. 250.

6

Nakazato, "Harish Chandra Mukherjee", s. 266.

7

Prithwindra Mukherjee, The Intellectual Roots ofIndia's Freedom Struggle (1893-1918), Oxon: Rout­ ledge, 2017. Geraldine Forbes, "Striking a Chord: The Reception ofComte's Positivism in Colonial lndia", (haz.) Johannes Feichtinger, Franz L. Fillafer ve Jan Surman, The Worlds ofPositivism: A Global lntellectual History, 1770-1930, Cham: Palgrave Macmillan, 2018, s. 41-42.

9

Amiya P. Sen, Explorations in Modern Bengal, c. 1800-1900: Essays on Religion, History and Culture, Delhi: Primus Books, 2010, s. 136.

10 Sen, Explorations in Modern Bengal, s. 1 35-136.

464

1

Siyasal Dlişlincelerin Toplumsal Tarihi-3

Eşitlik) Rousseau'ya uzun atıflar yapmış, ayrıca Owen, Fourier, Saint-Simon, Proudhon ve Mili gibi yazarlardan da yararlanmıştı. Ona göre Brahmanizm kolonicilerden bile kötüydü. 11 Ancak yoksul yanlısı retoriğine rağmen eşitsiz­ liği yaratan sistemi dönüştürmek yerine onu güçlendirmeye çalışmış, dola­ yısıyla burjuva-kapitalist bir perspektifle sınırlı kalmıştı, kaldı ki Samya'nın radikal kısımlarını, özellikle de köylülerin sömürülmesine dair kısımlarını sonraki basımlarda çıkaracaktı. 12 Baiıkimçandra Çattöpadhyaya, 1882' de bir rahibin Hinduizme saldırısı karşısında brahmaı:ı üstünlüğüne karşı Samya'da dile getirmiş olduğu eleştirileri de reddedecekti. 13 Baıikimçandra, 1880'li yıllarda kadın özgürlüğü ya da alt kastların ve köy­ lülerin özgürlüğü için değil, Hindu dinsel düzeninin yabancılara karşı ko­ runması için mücadele etmeye başlamıştı. Bu yeni döneminde Hindu kutsal metinlerine daha fazla atıf yapmakla birlikte pozitivist düşünceye başvurmayı da sürdürüyordu. Ne de olsa bu dönemlerde Bengal' de pozitivizm, Britanya'ya karşı Hindu geleneklerini de koruyarak sosyal değişmeyi mümkün kılan bir fikriyat olarak düşünülüyordu, dolayısıyla pozitivizm Meksika, Brezilya ve Japonya' da din ya da ruhban karşıtı bir düşünce olarak alımlanırken Bengal' de böyle bir işlev görmemişti." Baiıkimçandra, Hinduizmi Hint toplumunun özüne yerleştirdikten sonra bu öz karşısında Britanya'yı tehdit olarak görüyor­ du; dönemin en etkili romanı olan Anandamafh'ta da (1882) yüz yıl öncesinin Hindu münzevi isyanlarını konu almıştı. Ancak, sonraki basımlarda kitapta değişiklikler yapacak, Britanya karşıtı sert pasajları çıkaracak ya da yumuşata­ cak, Hindu-Müslüman çatışmasını romanın esas çatışması haline getirecekti.'5 Baiıkimçandra, 1880'lerin ortasında dharma kavramını merkeze ala­ rak kendi siyaset teorisini ortaya koymuştu. Bir Krişı:ıa biyografisi olan Krişı:ıaçaritra' da (1886) Mahdbharata'nın bir okumasını yapmış, "Santi par­ va" bölümüne kısaca değinmişti, ona göre bu bölümden çıkarılabilecek olan ders, dharma racya (dharma krallığı) kurmak için ehil bir hükümdarın yeterli olmadığıydı; bu kralın ölümünden sonra krallığın canlı kalmasını sağlaya­ cak olan, kitapta sıralanan kurallardı.•• Yine dharma kavramı üzerine 18841886 arasında yazdığı bir dizi yazıyı topladığı Dharmatattva {1888, Dharma 11

Baı\kimçandra Çatlöpadhyaya, Equality (Somya), çev. Bibek Debroy, New Delhi: Liberty Institute, (1879) 2002; Rumina Sethi, "History and Romance: Interchangeability of Genres in the Representa­ tion of History", South Asian Review, 25(1), 2004, s. 141.

1 2 K. N. Panikkar, Culture, ldeology, Hegemony: lntellectua/ and Social Consciousness in Colonial lndia, Landon: Anthem Press, 2001, s. 100-101. 13 Sethi, "History and Romance", s. 141. 14 Sethi, "History and Romance", s. 141-142. 1 5 Sethi, "History and Romance", s. 137. 16 Baı\kimçandra Çatlöpadhyaya, Krishna Charitra: The Essence of Bankim Chandra, (haz.) Alo Sho­ me, New Delhi: Pustak Mahal, 2008.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 465

Öğretisi), bir guru ve onun müridi arasında geçen bir diyalogdu. Yazar, bu­ rada, Hindu referanslarıyla sınırlı kalmıyor, Spinoza ve Spencer'ı "Avrupalı Hindular" oldukları için övüyordu.17 Ona göre insanın kendi kendini sevme­ sinin uzantısı, Avrupa'da görülen türden vatanseverlikti. Evrensel sevgi ya da dünya sevgisinin Hindu dininin temeli olduğunu söyleyenlere karşı çıkan Baıikimçandra, tercihini insanın kendine yönelik sevgisinden (ve Avrupa tipi vatanseverlikten) yana kullanıyordu. Çünkü ona göre Hindu dininin evrensel sevgi anlayışıyla özdeşleştirilmesi, Hintlilerin yabancılara tabi hale gelmeleri­ ni kolaylaştırmıştı. Yurtseverlik dharma'nın en üst biçimiydi. 18 Yine bu kitapta karma'yı dolaysız başarı ya da ödül beklentisi olmadan yapılan arzusuz pra­ tik olarak tanımlıyor, bu arada Spencer'ın radikal bireyci döneminden önce yazdığı ve bireysel çıkarlarla ortak çıkarların birleşebileceğini düşündüğü etik teorisine atıf yapıyordu.19 Brahmo Samac'a yakın yazarlar sürekli iyileşip ge­ lişen dharma anlayışını fazla Spencer'cı bulup eleştireceklerdi. Baıikimçandra hem ateizmle hem de avatarlara fazla önem verip çoktanrıcılığı canlandırmak­ la suçlanacaktı. 20 Yine Dharmatattva'da riicabhakti (krala sadakat) kavramı üzerine düşünmüştü. Almanya ve İtalya bu kavram sayesinde ileri (unnatiSil) hale gelmişti. Riicabhakti hükümdarlara yönelik sadakati ifade ediyordu, an­ cak avamın yönettiği durumlarda (siidhiiranatantra, demokrasi) kişiler yerine kurumlara da sadakat gösterilebilirdi. Hükümdarın zorbalaştığı durumlarda sadakat zorunluluğu ortadan kayboluyordu ve halkın hükümeti kendini yeni­ lemeye zorlama olanağı doğuyordu. 21 Yine bu kitapta patriyarkal ideolojiye de katkı yapan yazar, kadının tek görevinin erkeğe hizmet etmek olduğunu öne sürmüştü." Bombay, 1850'li yılların yükselen yıldızıydı: Bu kentin burjuvazisi Britanya sömürge yönetimiyle işbirliği içinde bulunsa bile Kalküta burjuvazisinden daha özerk bir varlık sürdürebilmişti. Önceki on yıllarda liberal fikirleriyle adını duyuran Pherozeshah Mehta, 1860'lı yıllardan itibaren seçmen eşiğinin düşürülmesi için çaba göstermişti.'3 17 Sethi, "History and Romance", s. 147; Partha Chatterjee, "Cııltııre and Power in the Thoııght ofBan· kimchandra", (haz.) Thomas Pantham ve Kenneth L. Deııtsch, Political 1hought in Modern India, New Delhi: Sage, 2015, s. 67. 18 Sethi, "History and Romance", s. 138. 19 Baiıkimçandra Çat\öpidhyiya, Dharmatattva, bl. 24 (Data of Ethics, §49'a atıf); (akt.) S. K. Bose, Bankim Chandra Chatterji, New Delhi: Pııblications Division, Ministry of Information and Broad· casting, Govt. oflndia, 1974. 20 Sen, Explorations in Modern Bengal, s. 137-138. 21 Milinda Banerjee, '1he Mortal God': Imagining the Sovereign in Colonial India, Cambridge: Camb­ ridge University Press, 2018, s. 166. 22 Proyash Sarkar, "Bankimchandra on Morality", (haz.) Sharad Deshpande, Philosophy in Colonial India, New Delhi: Springer, 2015, 225-238. 23 Bayly, Recovering Liberties, s. 164.

466

1

Siyasal Düıünce/erin Toplumsa/ Tarihi-3

Irk kavramının Britanya'daki akademik ve entelektüel tartışmalarda mer­ keze oturduğu 1860'lı yıllarda Hindistan'da da bu kavram üzerine fikir yürü­ tülmüştü. İskoç hekim John Crawfurd, 1866'da Asya ırklarının zihinsel aşa­ ğılığı üzerine ders vermiş, Asyalıların edebi, bilimsel ve ahlaki açılardan geri olduklarını anlatmıştı. Hintli yazarlar bu stereotipik oryantalist tezlerine yanıt vermekte gecikmemişlerdi. 24 1855'ten beri İngiltere'de yaşayan Bombaylı Parsi düşünür Diidiibhiii Naoröji,25 Crawfurd'a yanıt olarak yaptığı uzun bir konuş­ mada Şehname'nin edebi gücünden Hindistan'da bilim ve dilbilgisi alanında ya­ pılan çalışmalara uzanan geniş bir yelpazede örnekler vererek Doğu halklarının düşünce zenginliğini anlatmıştı. Ona göre siyaset konusunda da Doğu halkları ve Hintliler, Batılılardan aşağı kalmayan fikirler ortaya koymuşlardı. Örneğin, Manu Dharmasastrası'nda kimi durumlarda yalan söylemenin mümkün olduğu belirtiliyordu; bu, Batılı yazarlarca Hintlilerin yalancılığa yatkınlığının kanıtı olarak sunulmuştu. Oysa Naoröji'ye göre Manu farklı bir dönemde yaşamıştı ve söyledikleri kendi koşulları içinde ele alınmalıydı, ayrıca Grotius, Pufendorf ve Bentham gibi Batılı düşünürler de kimi durumlarda hakikatten uzaklaşılabile­ ceğini söylemişlerdi.2• Naoröji, Hindistan üzerindeki Britanya egemenliğini kabullendiği gibi mo­ dern İngilizlerin çeşitli alanlardaki gelişkinliğini de kabul ediyordu. Ancak bu üstünlüğü ırksal özelliklere bağlamaktan kaçınıyordu. İngiliz üstünlüğü kısmen soğuk iklim şartlarının, daha çok da tarihsel gelişmelerin sonucuydu: İngilizlerin ilerlemesi, yüzyıllar boyunca özgür kurumların, üst düzey eğitim kuruluşlarının ve ahlaki kültürün, özgür kamuoyunun, doğa bilimleri ve ma­ den kaynaklarının keşfi sayesinde gelişen maddi refahın varlığıyla gerçekleş­ mişti. Modern Hintlilerse yüzyıllardır yabancı yönetime tabi bulunuyordu, ik­ lim ve besin avantajlarına da daha az sahipti. Buna rağmen Hintlilerin ahlak ve erdemlerini, ticaret ve askerlik yeteneklerini muhafaza edebilmiş olmaları tak­ dire şayandı. 27 Naoröji, Hindistan'ı iktidarlarına ve merhametlerine tabi kılan­ lara da bir çağrı yapıyordu: "Ya Hindistan'a yardımcı bir el uzatır ve onu kendi siyasal ve aydınlanmış şartlarınıza, ebedi şanınıza yükseltirsiniz ya da ken­ di utancınız içinde onu boynunda zorbanın dişleriyle aşağıda bırakırsınız."28 Naoröji, bu yazıyı yazdıktan sonra da eserler verecek, hatta Britanya Avam Kamarası'nda Liberal Parti'den milletvekili olacak (1892-1895), XX. yüzyılın başlarında "Hindistan'ın Büyük İhtiyar Adamı" olarak tanınacaktı. 24 Bayly, Recovering Liberties, s. 175. 25 Vikram Visana, "Vernacular Liberalism, Capitalism and Anti-lmperialism in the Political Thought of Dadabhai Naoroji", The Historical fournal, 59(3), 2016, 775-797. 26 Dadabhai Naoröji, "The European and Asiatic Races", Speeches and Writings, Madras: G. A. Nate­ san, [1866) 1917, s. 549-550. 27 Naoröji, "The European and Asiatic Races", s. 562-563. 28 Naoröji, "The European and Asiatic Races", s. 561.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 467

Üst sınıf ve kastlardan Bombaylı tüccarların inisiyatifiyle 1885'te Hint Ulusal Kongresi kurulmuştu. Önceki dönemlerin Naoröji ve Pherozeshah Mehta gibi yazarları kurucular arasında yer alırken, Vidyasagar gibi başka­ ları Kongre'ye katılmamışlardı. İlk dönem Kongre üyeleri, önceki dönemlerin Britanya Whiglerini hatırlatacak şekilde ağır vergi uygulamalarını eleştiri­ yor, sömürge idaresinin sınır savaşlarını sürdürmek için Hintli köylüleri aç bıraktığını söylüyorlardı. 29 Kurucular arasında yer alan eski sömürge bürokratı ornitolojist Allan Octavian Hume, Hintlilerin Ari ırktan oldukları için kendi kendilerini yönetebilecek durumda olduklarını iddia ediyordu.30 Naoröji'yse Hindistan için himayeci bir iktisadi politika öneriyordu.31 Maharaştralı bir brahmalJ ailesinin mensubu olan, Kongre'nin kurucu­ ları arasında yer alan Mahadev Gövind Rana9e, John Stuart Mill'i anımsa­ tacak şekilde, devlet müdahalesinin gerekliliğini vurgulayan liberal fikirler benimsemişti,32 Herbert Spencer'dan etkilenerek toplumu organik bir bütün olarak görüyordu. Esas amacı toplumsal reform gerçekleştirmekti; yaşamı boyunca ekonomi, tarih ve siyaset gibi çok çeşitli alanlarda yazılar yazsa da esas olarak toplumsal reform üzerine yazı ve çalışmalarıyla hatırlanacak­ tı. 33 1887'de kurduğu ve Kongre'yle bağlantılı olarak faaliyet gösteren Sosyal Konferans da toplumsal reform çabalarına hizmet ediyordu. Rana9e, bütü­ nüyle hayali olan tasarılardan hareket etmek yerine uygulanabilir idealleri ter­ cih ediyordu; siyasette teorilerden çok halkın duygu ve tutumları önemliydi ve gerek olduğu takdirde tavizler vermek mümkündü.34 Bu pragmatizmi ona iyimserliğin kapısını açmıştı, özgürlüğü mümkün kılacak olan değişimlerin mücadele içinde gerçekleştirilebileceğini düşünüyordu.35 Ancak pragmatizm çoğu zaman bir kabullenme de getirir; Rana9e de sömürgeciliği kabullenmiş, Britanyalıların Hindistan'ı işgaline olumlu anlamlar yüklemiş, bunu da mace­ racılık karşıtlığına bağlamış ve erken gelen bir devrimin getireceği kaos ola­ sılığına karşı temkinli görüşleriyle temellendirmişti.36 Pherozeshah Mehta'nın ve Rana9e'nin ılımlı politik yaklaşımlarının izleyicisi olan Göpal Krişı:ıa 29 Christopher Alan Bayly, "European Political Thought and the Wider World during the Nineteenth Century", (haz.) Gareth Stedman Jones ve Gregory Claeys, The Cambridge History of Nineteenth· Century Po/itica/ Thought, Cambridge: Cambridge University Press, 2011, s. 855. 30 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 849. 31 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 856. 32 Rajendra Vora, "Two Strands of lndian Liberalism: The ldeas of Ranade and Phule", (haz.) Thomas Pantham ve Kenneth L. Deutsch, Political Thought in Modern India, New Delhi: Sage, 2015, s. 95. 33 B. R. Ambedkar, "Ranade, Gandhi and Jinnah", Writings and Speeches: Vol. 1, (haz.) Vasant Moon, Bombay: Education Departmenı, Government of Maharashtra, [1943) 1979, s. 215-217. 34 Ambedkar, "Ranade, Gandhi and Jinnah", s. 229. 35 Mahadev Gövind Ranaı;le, "The Sixıh Social Conference-Allahabad 1892: Social Evolution", The Miscel/aneous Writings, (haz.) D. E. Wacha, New Delhi: Sahitya Akademi, 1992, s. 1 16. 36 Ambedkar, "Ranade, Gandhi and Jinnah , s. 235. "

468

1

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi-3

Gökhale de İngilizlerin siyasal bilgeliğinden çok şey öğrenilmesi gerektiğini düşünüyordu. Seyyid Ahmed Han gibi Müslüman üst sınıf mensupları arasında erken dö­ nem Babürlü edebiyat ve mimarisine büyük bir ilgi gelişirken, Mirza Asadullah Han gibi yazarlar buna karşı çıkmış ve geçmişe dönük ilgi geliştirmek yerine İngiltere'yi takip etmek gerektiğini söylemişlerdi. Hindistan Müslümanlarının üst sınıflarına mensup yazarlar, bu dönemde büyük bir etki yapmıştı. Seyyid Ahmed Han, 1857 isyanının bastırılması sırasında Britanya'nın tutumunu eleş­ tirse de bu eleştiriden bağımsızlıkçı bir tepki çıkarmamıştı. İsyanın hemen er­ tesinde tamamladığı Urdu dilindeki değerlendirmesinde (1858) isyanın temel nedeni olarak Genel Vali'nin yasama konseyine Hindistan yerlilerinin (diğer bir deyişle, Hint burjuvazisinin) atanmamasını görüyordu. Bütünüyle Hintlilerden oluşan bir parlamentonun kurulmasıysa hem olanaksız hem de gereksizdi.17 İsyanın beş temel nedenini saymıştı: halkın hükümetin niyetlerini bilmemesi, Hindistan'da yaygın olan örf, adet ve geleneklere uygun olmayan yasaların çı­ karılması, hükümetin halkın içinde bulunduğu şartları bilmemesi, hükümetin Hindistan'ın iyi yönetimi için gerekli olan hususları önemsememesi ve ordunun kötü yönetilmesi. 38 Seyyid Ahmed Han, bu nedenleri ayrıntılarıyla incelemişti, özellikle de dördüncü nedene (hükümetin Hindistan'ın iyi yönetimi için gerek­ li olan hususları önemsememesi) dair söyledikleri dikkat çekiciydi. Halkı bir ağacın gövdesine, hükümeti ağaç köküne benzetiyordu; kök nasıl olursa ağaç da öyle olacaktı. Hükümetin yapması gereken, Hintlilere dostlukla (cordiality) yaklaşmaktı. Seyyid Ahmed Han, Babürlü tarihinden örnekler vermiş, örneğin Ekber'in bir dostluk duygusunu kurmayı başardığını, ancak Evrengzib'in bunu bozduğunu ve Hinduları kendisine düşman ettiğini anlatmıştı.'" Düşünüre göre tek bir gerçek hükümdarlık vardı, o da Allah'ın hükümdarlığıydı, dünyevi hükümdarlar Allah'ın yeryüzündeki gölgesiydiler ve kendi tebaalarına Allah'ın dünyaya gösterdiği cömertlikle davranmalıydılar.•• Seyid Ahmed Han, Hint Müslümanlarının üst sınıflarının temsilcisi ola­ rak sömürgeci güçle dayanışma politikasını sonraki eserlerinde de savun­ maya devam edecekti. Müslümanlar kadar hükümetin çıkarlarına sadakatle hizmet eden hiçbir topluluk yoktu,4 1 Müslümanların cihat anlayışının isyanla özdeşleştirilmesi yanlıştı.42 Cihadın amacı zulüm ya da ihanet değildi, zaten 37 Seyyid Ahmed Han, The Causes ofthe Indian Revolt, Oxford: Oxford University Press, [1858] 2000, s. 1 1 - 1 3. 38 Seyyid Ahmed Han, The Causes ofthe Indian Revolt, s. 15-16. 39 Seyyid Ahmed Han, The Causes ofthe Indian Revo/t, s. 41. 40 Seyyid Ahmed Han, The Causes of the Indian Revo/t, s. 45-46. 41 Seyyid Ahmed Han, "The Loyal Mohammedans of India" [1860], Writings and Speeches of Sir Syed Ahmad Khan, (haz.) Shan Mohammad, Bombay: Nachiketa Publications, 1972, 34-56, s. 36. 42 Seyyid Ahmed Han, "The Loyal M0hammedans of India", s. 42.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 469

Müslümanlar Avrupalı yöneticilerinin koruması altında yaşadıklarından ko­ ruyucularına cihat yapmaları da mümkün değildi. Britanyalılar fetih ve devir yoluyla Hindistan üzerinde egemenlik kurmuş, Müslümanlar da bu iki yolla onların tebaası olmuştu.43 Müslümanlar Müslüman bir yönetici tarafından yö­ netilecekse yöneticinin Kureyş'ten olması esastı, ancak gücü alan kişi kendi­ ni yönetici ilan ederse ona da itaat etmek gerekiyordu." John Stuart Mill'in Politik Ekonomi kitabına atıfla kişilerin haklarının savunulmasının önemi­ ne dikkat çeken Seyyid Ahmed Han, bu ilkelerin başka halklara olduğu gibi Hindistan halkına da uygulanması gerektiğini savunuyordu. Ayrıca, Britanya hükümeti ile Hindistan arasındaki karşılıklı dostluğun geliştirilmesi gerektiği kanaatindeydi.•5 Seyyid Ahmed Han, 1877'de Delhi'nin batısındaki Aligarh kasabasında Aligarh Koleji'ni kurmuş, dönemin bilimsel gelişmeleri ışığında Kur'an'ı yeniden yorumlama çabasını bu okul üzerinden kurumsallaştırmıştı. İslam'ın, dini ne olursa olsun siyasal iktidara sadakati emrettiğini, milliyetçilik ve demokrasinin Hindistan'a uygun olmadığını savunuyor ve böylece Britanya'yla müttefik olan Müslüman üst sınıfların sözcülüğünü yapmaya devam ediyordu." Gayrimüslim bir hükümdarın koruması altında yaşayan Müslümanların hiçbir şart altında isyan edemeyeceklerini ve bu hükümdara karşı cihat başlatamayacaklarını yaz­ mıştı, ceza hukuku gibi konularda da Müslümanların yaşadıkları ülkenin dini ne olursa olsun orada kabul edilmiş yasalara uymaları gerekiyordu. •7 Ahmed Han'ın öğrencisi Şibli Nu'mani, Urdu dilinde yazdığı Ömer el-Faru� (yaz. 1894-1898, yay. 1899) kitabının ilk cildini, halife Ömer b. el-Hattab'ın bi­ yografisine, ikinci cildiniyse aynı halifenin dönemindeki yönetim, hukuk ve askerlik konularına ayırmıştı. Şibli Nu'mani'ye göre kendi dönemindeki tüm krallıklar otokratik bir yapı taşırken, Ömer, karşısında bir örnek olmamasına rağmen demokratik bir devletin temellerini atmış, karar alırken Müslüman toplumunun farklı eğilimlerini (Muhacirler ve Ensar'ı) içeren bir danışma meclisinde yapılan tartışmaları önemsemiş, kendine has imtiyazlar biriktir­ memişti.•• Yine yazara göre Ömer eşitlik esasını tavizsiz bir şekilde uygulamış, 43 Seyyid Ahmed Han, "The Loyal Mohammedans of l ndia", s. 44. 44 Seyyid Ahmed Han, "The Loyal Mohammedans of India", s. 45. 45 Seyyid Ahmed Han, "Speech on lOth May 1866 to a Large and Inftuential Meetings ofthe Europeans and Indians at ıhe Scientifıc Society's lnstitute, Aligarh", Writings and Speeches of Sir Syed Ahmad Khan, (haz.) Shan Mohammad, Bombay: Nachiketa Publications, [1866) 1972, 1 16-120, s. 120. 46 Moin Shakir, "Dynamics of Muslim Political Thought", (haz.) Thomas Pantham ve Kenneth L. De­ utsch, Political 1hought in Modern lndia, New Delhi: SAGE, 2015, s. 149. 47 Seyyid Ahmed Han, "The Sultan and the Caliphate and the Law ofJehad" [1897), Writings and Speeches ofSir Syed Ahmad Khan, (haz.) Shan Mohanınıad, Bombay: Nachikeıa Publications, 1972, s. 254.

48 Şibli Nu'mani, Bütün Yönleriyle Hz. Ômer ve Devlet idaresi II, çev. Talip Yaşar Alp, İstanbul: Hikmet Neşriyat, [1899) 1986, bl. 11.2, 27-35.

470

1

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi-3

kendilerini diğer Müslümanlardan üstün gören kişileri uyarmıştı.•• Yazarın vardığı sonuç, Ômer'in önceki tüm hükümdarlardan üstün olduğuydu; Ekber gibi danışman ve vezirlerinin yönlendirmelerine ihtiyaç duymamış, daha önceki dönemlerde uygulanmış olan iyi yönetim örneklerinden ilham alma olanağı bu­ lamamış, buna rağmen hiç yoktan geniş bir imparatorluk kurmayı başarmıştı.so

b. Radikal Toplumsal Eleştiri ve Ôzyönetim Çağrıları Bombaylı ya da Bombay kökenli bu burjuva düşünürlerin yanı sıra alt sı­ nıf ve kastların haklarını savunan düşünürler de eser veriyorlardı. Bombay brahma�'larından Vişı;ıubuva Brahmaçari (Vişı;ıü Bhikaji Gökhale), Hıristiyan misyonerlerle girdiği tartışmalarla 1850'lerde Bombay entelektüel yaşamında sivrilmişti.51 Kapitalist düzenin yükseldiği bir dönemde bu yeni düzene al­ ternatif önermiş, ayrıca siyasette de Batı liberal modelinin dışına çıkmıştı.52 Marathi dilinde yazdığı bir kitapçıkta (1867, 1869) bir kralın yönetiminde olan ancak bir aile teşkil eden ve üretilen her şeyin herkese ait olduğu bir sistem öneriyordu." Hükümdar işlerin dağıtımından, eğitim kurumlarının açılma­ sından sorumlu olacaktı. Zamanla hırsızlık ve suç da ortadan kalkacaktı, tüm insanlar aynı krallıkta birleşeceklerdi. Brahmaçari, kast ayrımlarını tarihsel bir perspektiften ele alıyordu: Brahma�'lar ve diğer kastlar başlangıçta top­ lumsal sınıflar ve meslek gruplarıydı, zamanla brahma�'lar sivrilerek kendi ailelerini korumaya almışlardı.54 İdeal yönetim biçiminin kurulmasıyla Manu Dharmasastrası'na, Romalıların, Müslümanların ya da diğer ulusların yasala­ rına ihtiyaç kalmayacaktı.55 Jyötirao Phule, on dokuzuncu yüzyıl sonu Hint liberalizminin radikal ka­ nadının başlıca temsilcisiydi. Maharaştra bölgesinin Südra kastlarından biri­ ne mensup olan Phule, hayatını alt kastların haklarını savunmaya adamıştı. Gençlik yıllarında okuduğu Thomas Paine'den etkilenmişti. 1850'lerin başın­ dan beri Pune kentinde eşi Savitribai Phule'yle birlikte alt kastlardan erkek ve kız çocukları eğitmek için canla başla çalışmıştı. XVII. yüzyıl Maratha hü­ kümdarı Sivaci'yi anlattığı eserinde (1869), hükümdarı alt kastların temsilcisi ve koruyucusu olarak övüyor, onun yönetim alanındaki meziyetlerinden bah­ sediyordu. Kitabın girişinde zihinsel eşitliğe de değiniyordu: Evrenin tanrısal 49 Şibli Nu'manl, Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet idaresi 11, Jl.16, s. 254-255.

50 Şibll Nu'manl, Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet ldaresi 11, Sonuç, s. 403-405. Si

Frank F. Conlon, "Hindu Revival and Indian Womanhood: The Image and Status of Women in the Writings ofVishnubawa Brahamachari", South Asia: /ournal ofSouth Asian Studies, 17(2), 1994, 43-61.

52 Panikkar, Culture, Ideology, Hegemony, s. 122. 53 Vişl)ubuva Brahmaçari, An Essay in Marathi on Beneficient Government, çev. A. Phelps, Dombay: Oriental Press, 1869, s. 15. 54 Brahmaçari, An Essay in Marathi on Beneficient Government, s. 21. 55 Brahmaçari, An Essay in Marathi on Beneficient Government, s. 25.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 471

yaratıcısı tüm insanlara entelektüel yetenek vermişti. Bu arada kast ayrımcı­ lığını ortadan kaldırabilecek olanın da ancak bir dış güç olduğu kanısındaydı Phule: Yaradan, Brahma{' iblislerin egemenliğini kırmak için, sevgili çocukları olan İngilizleri göndermişti.56 Phule, en bilinen eseri olan Guliimagiri'yi (1873, Kölelik) köleliğe karşı can­ la başla mücadele eden ABD halkına ithaf etmişti. Kitapta, pek çok başka ese­ rinde de ortaya koyduğu alternatif tarih okumasının bir örneğini vermişti. Bu tarih okumasını ve siyasal çıkarımlarını 1877'de Marathi dilinde çıkarmaya başladığı, Hindistan'ın ilk işçi gazetesi olan haftalık Dinbandhu gazetesindeki yazılarında, şiirlerinde ve yaşamının sonuna doğru tamamladığı Siirvajanik Satya Dharmapustak (tam. Nisan 1889, yay. 1891, Herkes lçin Gerçek Din Kitabı) adlı eserinde geliştirmeye devam edecekti. Veda'larda ve başka eski metinler­ de anlatılan öyküleri tarihsel olayların mitleştirilmesi olarak görüyordu. Bu gözle tarihe yeniden baktığında Hindistan'ın ilk sakinlerinin tarımla uğra­ şan kşatriya'lar olduğunu çıkarsamıştı: Kşatriya'nın etimolojik kökeni olan kşetra "alan" ya da "toprak" anlamına geliyordu, Phule'ye göre ilk kşatriya'lar aslında küçük tarım işleriyle uğraşan köylülerdi. 57 Zamanla İran'dan gelen briihma{l'lar bu ilk kşatriya'ları yenmiş, büyük bir katliam gerçekleştirmişti; sağ kalanlar Amerika gibi kıtalara göçmüş ya da köleleştirilmiş ve südra'larla dalit'lerin ataları olmuşlardı. 58 Britanyalıların gelişiyle briihma{I egemenliği son bulmuştu, yine de fiili otorite halen briihma{l'ların elindeydi.59 Phule, kimi briihma{I yazarların (muhtemelen Baıikimçandra'yı düşünüyordu) kurgu eser­ leriyle İngiliz egemenliği hakkında yalanlar söyleyerek cahil Südra'lar üzerin­ de etkili olduklarını da yazmıştı. 00 Maharaştra'nın üst kastlarından iyi eğitimli bir kadın olan Taraba'i Sinde, Phule çiftinin yakın çevresindendi. Stri Puruş Tulanii (1882, Kadın ve Erkeğin Karşılaştırılması) kitapçığında kadınlara içkin erdemsizlikler ve zayıflıklar ol­ duğunu iddia edenlere yanıt veriyor, kadınlar kadar erkeklerin de her türlü kö­ tülüğü işleyebileceklerini söylüyordu. Üstelik, yeri geldiğinde kutsal metinleri de eleştirmekten çekinmiyordu.•• Onunla aynı dönemlerde eser veren bir diğer 56 Jyötiriio Phule, "Dallad - On Chhatrapati Shivaji" [1869], Collected Works ofMahatma Jotirao Phule: Vol. 11: Selections, çev. P. G. Patil, Dombay: Education Department, Government of Maharashtra, 1991, 76-80, s. 76, 79. 57 Jyötiriio Phule, "From The Book of the True Faith" [1889), Selected Writings ofJotirao Phule. çev. G. R. Deshpande, New Delhi: LeftWord Dooks, 2002, s. 235. 58 Jyötiriio Phule, Collected Works of Mahatma /otirao Phule: Vol. 1: Slavery [1873]. çev. P. G. Pati(, Dombay: Education Department, Government of Maharashtra, 1991, xlvi, 28. 59 Phule, Collected Works of Mahatma Jotirao Phule: Vol. 1: Slavery, xlix, 26. 60 Phule, Collected Works ofMahatma Jotirao Phule: Vol. 1: S/avery, s. 40. 61 Tii riibii'i Sinde, "A Comparison Detween Women and Men" [1882), Rosalind O'Hanlon, A Compari­ son Between Women and Men: Tarabai Shinde and the Critique ofGender Relations in Colonial lndia, New Delhi: Oxford University Press, 2002, 73-134.

472

1

Siyasal Düıüncelerin Toplumsa/ Tarihi-3

brahma1:1 kastından Maharaştralı kadın Panditli Ramlibai Sarasvati, babasın­ dan iyi bir Sanskrit dili eğitimi almış, daha sonra Kalküta Üniversitesi'nde üst düzey Sanskrit dili bilgisini tescilletmişti ("Sarasvati", yani "Bilgi Tanrıçası" unvanını da bu şekilde almıştı). Maharaştra'nın Pune kentinde kadınla­ rın eğitimi konusunda önemli adımlar atmış, 1883'te Britanya'ya göçmüş ve Hıristiyan olmuştu; din değiştirmesinin başlıca nedeni Hindu kutsal metin­ lerinin kadınları aşağılayan pasajlarıydı. 1886-1889 arasında kaldığı ABD'de toplum ve siyaset de dahil olmak üzere pek çok konuda gözlemler yapmış, bunları kitaplaştırmıştı. Burada H indistan ve ABD'nin yönetim sistemi üze­ rine karşılaştırma yapıyor, bundan önce de iki siyasal düşünce geleneğini karşılaştırıyordu. Hindistan'ın eski siyaset felsefesi kralın tahakkümünü esas alıyordu; eski düşünürler, kral olmadığı takdirde tüm ülkenin kaosa sürük­ leneceğini iddia ediyorlardı. Bu da güçlü bir kralın gerekliliğinin ve "güçlü olan haklıdır" (might is right) düsturunun sorgulanmadan kabul edilmesi an­ lamına geliyordu. Oysa ABD' de bir kral yoktu ve ülke kaosa sürüklenmiyor­ du. Bunun nedenleriyse ABD'nin kurumlara dayalı sisteminde aranmalıydı.62 Ramlibai Sarasvati, "güçlü olan haklıdır" anlayışına yönelttiği eleştiriyi kadın­ ların durumunu tartışırken de tekrarlamıştı: Kadınlar erkeklere göre fiziksel olarak zayıf olsalar da bu durum güçlü olanın (bu durumda erkeklerin) zayıf olan üzerinde tahakküm kurması gerektiği anlamına gelmiyordu. Barbar ve yarı barbar halklarda güçlü olan kral olup zayıfları eziyordu, ancak bilgisi­ ni artırmış olan halklarda adalet zayıf olanın korunması anlamına geliyordu. Dolayısıyla, bu türden halklar için kadınların haklarının korunması gerçek adaletin ve ilerlemenin göstergesiydi. 63 Maharaştra briihma1:1 ailelerinden iki yazarın, Vişı.ıuslistri Krişı.ıasastri Çiplüı.ıkar ve Bal Gangadhar Tilak'ın 188l'de çıkarmaya başladıkları Kesari ve Mahratta gazetelerinin dönemin entelektüel dünyasında önemli etkile­ ri oldu. Çiplüı.ıkar gelenekselciydi, politik konulardan da uzak duruyordu, Tilak'sa Batı referanslarıyla ve son derece politik makaleler kaleme alıyor,64 bu arada Avrupa'nın sosyalist ve anarşist basınını takip ediyordu. Örneğin, 1881' de gazetelerinde yayımladığı makalelerde Marx, Bakun in, Herzen ve Darwin'den söz etmişti.65 Tilak, kuruluşundan beş yıl sonra, 1890'da Kongre üyesi olmuş, 1890'ların ortasında da Kongre'de baskın olan ılımlı yaklaşı­ mın temsilcisi Göplil Krişı.ıa Gökhale'yle uzun bir tartışmada karşı karşıya 62 Pandita Ramabai, "The Peoples of the United States", Pandita Ramabai's American Encounter The Peoples of the United States (1889), çev. Meera Kosambi, Bloomington: lndiana University Press, 2003, s. 76. 63 Ramiibai, "The Peoples ofthe United States", s. 168-169. 64 Ambedkar, "Ranade, Gandhi and Jinnah", s. 218. 65 J. V. Naik, "B. G. Tilak's Perception of Kari Marx and Class Conflict", Proceedings ofthe lndian His­ tory Congress, 59, 1998, s. 788-790.

Sömürge imparatorluklarıyla Kartılatmalar

1 473

gelmişti. Tilak, Gökhale'nin Britanya karşısındaki ılımlı yaklaşımına karşı svarac (özyönetim) fikrini ortaya koymuş, bunu svadharma ve özkontrolle ilişkilendirmişti.66 Ortaçağ'ın "halkın krala isyanı" (praca-droha) kavramını tersine çevirip bunu "kralın halka isyanı"nı, başka bir deyişle siyasal baskıyı eleştirmek için yeniden yorumlamıştı.67 Tilak'a göre toplumsal eleştiri (daha doğrusu, salt toplumsal düzlemde kalan eleştiri) büyük bir hataydı, çünkü bunu yapanlar sömürge rejiminin toplumsal alana müdahale etmesine izin vereceklerdi. 68 Bengal ve Bombay' daki radikal fikirlere dair bu genel çerçeveden son­ ra Hint Müslümanları arasında yaygınlaşan sosyalist ve feminist teorilerden bahsedelim. Kimi Hint Müslümanları sosyalist fikirler üzerinden İslam tari­ hini yeniden yorumluyor, İslam ve sosyalizm arasında bir sentez oluşturmaya çabalıyorlardı. Leknev (Lucknow) yakınlarında bir kasabanın ileri gelenle­ rinden olan, İngiltere'de hukuk okuduğu sıralarda Londra'da İttihad-ı İslam Cemiyeti'ni ( 1903) kuran Müşir Hüseyin Kıdvai, Islam and Socialism (1912, lslam ve Sosyalizm) kitabında sosyalizmin süngülerle değil, insan karakterinin yükseltilmesiyle kurulabileceğini yazmıştı. İslam pek çok açıdan sosyalizm için gerekli zemini sağlıyordu. Maneviyatçılık ve sekülarizmi bir araya getiren bu din, yazara göre sosyalizmin üç temel yapıtaşı olan özgürlük, eşitlik ve kar­ deşliği kuruluşundan itibaren içeriyordu.69 Hint Müslümanları arasında feminist teoriye katkıda bulunan yazarlar da vardı. Bengalli bir Müslüman sermayedar ailesinin kızı olan Rokeya Sakhawat Hossain, Kamala Satthianadhan'ın 1901'de Madras'ta (gün. Chennai) çıkar­ maya başladığı feminist dergi 1he Indian Ladies Magazine' de tefrika ettiği (1905) "Sultana's Dream" ("Sultana'nın Rüyası") öyküsünde kadınların egemen olduğu hayali bir dünyayı anlatıyor, önceki dönemlerde başka yazarların da yapmış olduğu gibi toplumsal cinsiyet rollerini kurgusal olarak tersyüz ede­ rek okurlarını patriyarkal tahakküm konusunda bilinçlendiriyordu.7° Bundan sonra Kalküta'da Müslüman kızlar için bir okul kuracak (191 1) ve Müslüman Kadın Derneği'nin kurucusu olacaktı (1916).

66 Yora, "Two Strands of Indian Liberalism: The Jdeas of Ranade and Phule", s. 10; V. R. Mehta, Foun­ dations of Indian Political 1hought: A n Interpretation (From Manu to the Present Day), New Delhi: Manohar, 2015, s. 178. 67 Mehta, Foundations ofIndian Political 1hought, s. ı79. 68 Banerjee, "Between the Political and the Non-Political", s. 326. 69 Müşir Hüseyin KıdvAI, lslam ve Sosyalizm, çev. Semih Çelik, lstanbul: Ayrıntı Yayınları, (1913) 2017, s. 40. 70 Begum Rokeya Sakhawat Hossain, "Sulıana'nın Rüyası" (1905), Sultana'nın Rüyası - Padmarag, çev. Billur Cavidan Yılmazyiğit, Ankara : Versus Kitap, 2007, 13-28. Dergi konusunda bkz. Deborah Anna Logan, The Indian Ladies' Magazine, 1901-1938: From Raj to Swaraj, Bethlehem: Leigh Uni­ versity Press, 2017.

474

1

Siyasal Düfüncelerin Toplumsal Tarihi-3

c. Yen i Vediintacılık ve Siyasal Düşünce XIX. yüzyılın son çeyreğinde Gücerat'ta Svami Dayananda (Dayananda Sarasvati), Bengal'de Sri Ramakrişı;ıa ve Narendranath Datta (Svami Vivekananda) Vedanta düşüncesini yeniden keşfederek dönemlerine uyarla­ mışlardı. "Yeni Vedanta" çoğunlukla spiritüalist ve metafizik bir dünya görüşü üzerinden ilerleyecek, bu akıma mensup pek çok düşünür ademimerkeziyetçi bir politika ve barışçıl stratejileri savunacaktı, ancak 1905'te Bengal bölgesinin Müslüman yoğunluklu Doğu Bengal (gün. Bangladeş) ve Hindu ağırlıklı Batı Bengal arasında paylaştırılması sonrasında gerçekleşen isyanlar, Hindistan' da antiemperyalizmin yaygınlaşmasına zemin hazırlarken, kimi Yeni Vedanta düşünürlerini de bu metafizik çerçeveyle milliyetçiliği birleştirmeye teşvik edecekti. Gücerat brahma�'larından olan, Aryalara yeniden üstünlüklerini vermek ve Veda'lara geri dönüş yoluyla bir Hindu yenilenmesi gerçekleştirmek amacıy­ la 1875'te Arya Sama c ı (Soylu Derneği) kuran Svami Dayananda (Dayananda Sarasvati), döneminin pek çok düşünürünün aksine Batı felsefesine ilgi duy­ mamıştı.71 Saı'ıkara düşüncesinden türettiği bir Hint rasyonalizmi geliştirmiş­ ti ve bu rasyonalist düşünceyi halk inanışlarına panzehir olarak görüyordu.72 Satyarth prakas (1875, Gerçeğin Ortaya Çıkarılması) gibi eserlerinde toplum ve din üzerine görüşlerini Veda'lardan, siyaset üzerine görüşleriniyse Manu Dharmasastrası'ndan hareketle geliştirmişti.73 Dharma'yla yöneten kşatriya kral idealini işlese de klasik teorileri döneme uyarlamıştı; örneğin ona göre kral, eği­ tim, din ve idare konularına eğilen üç konsey yoluyla halkı da yönetime katma­ lıydı ve böylece kral, konsey ve halk birbirlerine karşılıklı olarak tabi olmalıydı.74 Dayananda, Britanya yönetimini genel olarak kabul etse de alkolizmin yayılması ya da ineklerin öldürülmesi gibi pratiklere eleştiriler yöneltmişti; inekler konu­ sunda duyarlılığı onların kutsallığına inanmasından değil, bir ineğin on bin ki­ şiyi beslemesinden kaynaklanıyordu.75 XIX. yüzyıl sonlarının en önemli Hint düşünürü olan Narendranath Datta (Svami Vivekananda), Bengal'in Kayastha kastından bir ailede doğmuştu.76 Bu kastın hangi varı'ıa içinde sınıflandığı tartışmalıydı, kşatriya kökenli ol'

71 Panikkar, Culture, ldeology, Hegemony, s. 67-68. 72 Bayly, Recovering Liberties, s. 225. 73 B. R. Purohit, "The Social and Political Ideas of Swami Dayananda Saraswati", (haz.) Thomas Pant­ ham ve Kenneth L. Deutsch, Political 1hought in Modern India, New Delhi: Sage, 2015, s. 61. 74 Dayananda Sarasvati, Satyarth Prakash, çev. Durga Prasad, Lahore: Virjanand Press, [1875) 1908, bl. vı. s. 179. 75 Bayly, Recovering Liberties, s. 228. 76 Vivekananda hakkında bkz. Binoy K. Roy, "Socio-Political Views of Vivekananda", Message ofSwa­ mi Vivekananda and Communist View Point, New Delhi, People's Publishing House, 2013, s. 13 -77; V. Brodov, Indian Philosophy in Modern Times, Moscow: Progress Publishers, 1984, s. 209-292.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 475

dukları genel olarak kabul edilse de kimi brahma1,1'lar onları Südra olarak görebiliyorlardı. Vivekananda, Kalküta' daki öğrenciliği sırasında Fransız Devrimi düşüncelerinden etkilenmiş, John Stuart Mili, Comte, Spencer, Darwin, Wordsworth, Hegel ve Kant gibi düşünürleri okumuş, Spencer'a bir mektup yazıp onun evrimci düşüncelerini eleştirmişti. 1881'de tüm dinlerin ortak bir kökene sahip olduğunu söyleyen Sri Ramakrişı;ıa'yla tanışması onun yaşamında bir dönüm noktasıydı. Ustasının 1886' daki ölümünden sonra bir­ kaç yıl boyunca dilenci rahip olarak yoksullarla yaşayacak, bu arada Advaita Vedanta'nın yeni bir yorumunu geliştirecekti. Adi Sankara'nın bin yıl kadar önceki eserlerindeki haliyle Advaita Vedanta, feodal toplum idealinin ifade­ lerinden biriydi; kendi içinde uyumlu bir toplum ve sabit bir evren varsayı­ mı üzerine kuruluydu. Vivekananda'ysa kendi Vedanta yorumunu bambaşka koşulların etkisiyle sunmuştu: O, uyumunu yitirmiş, kentleşmiş bir dünyada birliği yeniden kurmaya çabalarken idealizme başvuruyordu. Vivekananda, Krişı;ıa gibi bir popüler figür yerine Buddha ve Ramakrişı;ıa gibi örneklerden hareketle asketik figürleri idealleştirmişti;77 bunun üzerin­ den bir düşünce geliştiren ilk Hint düşünürlerindendi.78 Ona göre bir siyasal formun meşruluğunun temelinde soyut ya da normatif bir kural değil, sıradan halka ulaşabilme kapasitesi bulunuyordu. Avrupa' da devlet-toplum ve siyasal­ toplumsal ayrışmaları gerçekleşmiş olsa da sömürgede bu kavramlara dair öz­ gül sorunlar vardı: Devlet dış kökenli olduğu için topluma dönmek bir çözüm olabilirdi, ancak toplum (samac) da içerdiği ayrışmalar nedeniyle iyi bir daya­ nak noktası olamazdı, bu nedenle devletle araya mesafe koyup toplumdan da uzaklaşmak için asketik figürlere sarılmak gerekliydi. Bu tavrıyla asketizme siyasal bir anlam yükleyen Vivekananda, asketiklerin kamusal figür olamaya­ caklarını düşünen Ranaı;le'ye de karşı çıkmış oluyordu.79 Vivekananda, 1890'larda hızla kamusal bir figür haline geldi, yalnızca Hindistan'da değil, dünya çapında bir ün kazandı. Chicago'da düzenlenen Dünya Dinleri Parlamentosu adlı toplantıya (Eylül 1893) Hinduları temsilen katılması onu eleştirilerin hedefi haline getirecekti; brahma1,1'lığı tartışmalı olan, hatta südra olduğu iddia edilen birinin Hinduizm adına konuşma cüreti brahma1,1'ların öfkesini çekmişti.80 Bu arada, düşünür, toplumsal eşitsizlikle­ ri gündeme getiriyor, bu dünyada yoksullara ekmek vermeyip öteki dünya­ da cenneti vadeden bir tanrıya inanmadığı yönünde açıklamalar yapıyordu." 77 Svimi Vivekinanda, "Sri Ramakrishna: The Nation's ideal", The Complete Works ofSwami Vivekananda: Volume 7, Kolkata: Advaita Ashrama, 2013, s. 404. 78 P. Banerjee, "Beıween the Political and the Non-Political", s. 330. 79 P. Banerjee, "Between ıhe Political and the Non-Political", s. 334-335. 80 P. Banerjee, "Between the Political and the Non-Political", s. 336. 81 Svimi Vivekinanda, "To My Brave Boys" [19 Kasım 1894], The Complete Works of Swami Viveka­ nanda: Volume 4, Kolkata: Advaita Ashrama, 2013, s. 375.

476

1

Siyasal Di.iıi.incelerin Toplumsal Tarihi-3

Dünya tarihini dört varlia üzerinden okuyordu; brahmaı:ı kastının rolünü dünya tarihinde Hindistan oynamış, dinsel ve ruhani katkılar yapmıştı; kşat­ riya kastının askeri işlevi Roma İmparatorluğu'nun askeri zaferlerinde izdüşü­ münü bulmuştu. Britanya'nın yükselişi, tüccarların (vaisya varna'sının ya da Vivekananda'nın kullandığı terimle bania kastının) yükselişi anlamına geli­ yordu. Demokratik ABD'nin etki kazanmasıysa yeni çağın sıradan halkın, yani Südra'ların çağı olacağını gösteriyordu.82 Ancak, Vivekananda, Südra'ların yükselişinden heyecan duymasına rağmen yoksulluk sorununun çözümünün bilgi edinme ve ruhsal aydınlanmadan geçtiği kanaatindeydi. 83 Böylece, önce­ ki Vedanta düşünürleri gibi o da soyut bir eşitlikçilik düzleminde kalıyordu. Vivekananda, Ramakrişı:ıa Misyonu (1897) adlı dinsel örgütü kurduktan sonra kendi Hinduizm yorumunu yaygınlaştırma olanağını bulacak, bu arada son yıllarında özgürlük kavramı üzerine düşünecek ve negatif özgürlük tanı­ mıyla yetinmemeyi salık verecekti: Özgürlük, engel yokluğu değildi, insanla­ rın kendi bedenlerini, zekalarını, zenginliklerini isteklerine göre ve başkala­ rına zarar vermeden kullanmalarını ve toplumun tüm üyelerinin zenginlik, eğitim ve bilgi elde etmek için aynı fırsata sahip olmalarını sağlayan doğal haklarıydı. 84 Vivekananda'nın somut önerileriyse çoğunlukla ademimerkezi­ yetçi tedbirlerle sınırlıydı: Yerel kurumların geliştirilmesi ve ademimerkeziyetçi ekonominin yaygınlaşması gereğinden bahsediyordu. 85 Tıpkı babası Debendranath Tagore gibi Rammöhan Roy'un fikirlerini takip eden Rabindranath Tagore, Yeni Vedanta akımının temsilcilerindendi ancak bu akımın pek çok düşünüründen farklı olarak metafizikle pek ilgilenme­ miş, ilgisini bireyin yalıtılmışlığına yöneltmişti. Devlet ve siyasal olan, onun denemelerinde hep olumsuz olanı niteliyordu. "Bharatbarşer ltihas"ta (1902, "Hindistan Tarihi") politik olanın Batı'ya mahsus olduğunu, Hindistan hal­ kının toplumsal olana öncelik verdiğini yazmıştı. 86 "Toplum ve Devlet" ma­ kalesinde (1904) toplumu Hint uygarlığıyla, devletiyse Britanya egemenliğiyle özdeşleştiriyordu. Bengal'in bölünmesi (1905) svade5i (memleket/yerli malı) hareketinin hızla gelişmesine zemin hazırlamıştı: Britanya malları boykot ediliyor ve yerel/ulu­ sal eğitim kurumlarına yöneliş gerçekleşiyordu. Bu dönemde Pencap'tan Lala Lacpat Rai, Bombay'dan Bal Gangadhar Tilak ve Bengal' den Bipin Çandra 82 Sviimi Vivekiinanda, Mary Hale'e Mektup [I Kasım 1896], The Complete Works ofSwami Vivekanan­ da: Volume 6, Kolkata: Advaita Ashrama, 2013. Kastlar konusunda ayrıca bkz. "The Future of lndia" [1897], The Complete Works ofSwami Vivekananda: Volume 3, Kolkata: Advaita Ashrama, 2013. 83 Panikkar, Culture, Ideology, Hegemony, s. 100. 84 Sviimi Vivekiinanda, Shrimati Mrinalini Bose'a Mektup [3 Ocak 1899], Ihe Complete Works of Swa­ mi Vivekananda: Volume 5, Kolkata: Advaita Ashrama, 2013, s. 146. 85 Mehta, Foundations of Indian Politica/ Ihought, s. 171.

86 P. Banerjee, "Between the Political and the Non-Political", s. 326.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 477

Pal, fikirleriyle milliyetçi harekette etkili oldular; sonraları Liil-Biil-Piil üç­ lüsü olarak anılacaklardı. Üç düşünür de 1905 öncesinde pek de radikal ol­ mayan Yeni Vediinta düşünce akımlarını radikalleştirmişti. Liilii Liicpat Riii, Dayiinanda'nın fikirlerini milliyetçi bir çerçeveden yeniden yorumlamış, onun uzak durduğu Batı düşüncesini de yakından takip etmişti. Bipin Çandra Piil'ın ilham kaynakları arasında Vivekiinanda yer alıyordu; bu dönemlerden itibaren ruhani boyutun Hint kültürünün ayrılmaz bir parçası olduğundan bahsede­ cek ve devrim ya da isyan çağrıları yaparken de Vediinta terminolojisine ve referanslarına çokça başvuracaktı.87 Tilak'sa, diğerlerinden farklı olarak ön­ ceki dönemlerde metafizik düşünce akımlarından etkilenmemiş, daha ziyade Batı'daki anarşist ve sosyalist literatürü okumuştu. Ancak o da 1905'i takiben Hindu düşüncesinin klasik metinlerine dönecek, Burma-Mandalay'de hapiste bulunduğu bir dönemde Bhagavad-Gitıfnın Marathi dilinde bir şerhini yaza­ cak, hapisten çıktıktan sonra yayımlayacaktı (1915). Yeni Vediinta akımını milliyetçilikle birleştiren başka yazarlar da vardı. Vivekiinanda'nın 1902' de ölmesini takiben, en ünlü öğrencisi Hemşire Nivedita (İrlandalı öğretmen Margaret Elizabeth Noble, Hinduizmi benimsedikten sonra bu adı almıştı), The Master as I Saw Him (1910, Benim Gördüğüm Haliyle Usta) kitabındaki anlatımıyla düşünürü milliyetçi bir figür haline getirmiş­ ti. 88 Milliyetçi Vediinta yorumunun belki de en ünlü temsilcisi olan Aurobindo Ghose'u siyasal yaşama katılmaya teşvik eden de Nivedita'ydı. Kalküta'nın önde gelen ailelerinden birine mensup olan, Cambridge' de eğitim alan, Tilak ve Vivekiinanda gibi yazarlardan etkilenen Ghose, Kongre'yi radikalleştirmeye çabalıyor ve Bipin Çandra Piil'ın İngilizce çıkardığı Bande Mataram gazetesi­ ne yazdığı yazılarda Hindistan'ın tam bağımsızlığını savunuyordu; Bengal'in en radikal devrimcisi olarak tanınmakta gecikmeyecekti.89 Yazılarında klasik Hindu siyaset teorisi metinlerine ve daha az da olsa Vedanta terminolojisine atıflara rastlarız. Politika kşatriya'ların işiydi ve özgürlüğe ahlaki açıdan hazır hale gelmek için kşatriya erdemlerini geliştirmek gerekiyordu; bunun anlamı da kafa gücü kadar kol gücünün de önemli olmasıydı.9° Ghose, Hindistan'ın bir zamanlar mükemmel iyi yönetime ve oturmuş bir topluma sahip bir ül­ keyken "aşağı uygarlıklar" ve vahşi halkların elinde büyük zarara uğradığını anlatıyordu, bütün bu deneyimler Hintlilerin "Tanrı'nın seçilmiş halkı" olma 87 Saumya Bose, "Bipin Chandra Pal in The light of New Hindu Movement of Bengal", /ournal Global Values, 9(1). 2018, s. 81 vd. 88 P. Banerjee, "Between the Political and the Non-Political", s. 335. 89 P. Banerjee, "Between the Political and the Non-Political", s. 337; Debiprasad Chattopadhyaya, Sri Aurobindo and Kari Marx: integral Sociology and Dialectical Sociology, Delhi: Motilal Banarsidass, 1991. s. xiv.

90 Aurobindo Ghose, Bande Mataram, 5 ve 8 Nisan 1907; Out ofthe Ruins ofthe West ... India's Rebirth, Paris: l nstitut de recherches evolutives, 1994, s. 19.

478

1

Siyasal Düıüncelerin Toplumsal Tarihi-3

özelliğini perçinlemişti, artık yalnızca merhametli, bilge ve iyi niyetli bir kra­ lın rolüne değil, kast dışı kalmış olanların ve kölelerin duygularına da aşina hale gelmişlerdi.91 Ghose, hapiste kaldığı bir yıllık süre boyunca (Mayıs 19081909) Bhagavad-Gitii'yı ve Upanişad ları okumuş, hapisten çıktıktan bir süre sonra, 1910'da, Fransa kolonisi Pondichery'ye yerleşmişti. Sonraki yıllarda Hindu metafiziğine dair kapsamlı çalışmalar yapsa da siyasal konulara nadi­ ren değinecekti. Yeni Vedanta akımının bu radikal, milliyetçi ya da devrimci yorumların­ dan rahatsız olanlar da vardı. VaiSya varna'sından Güceratlı bir ailenin çocuğu olan, Londra'da hukuk eğitimi gördükten sonra uzun süre Güney Afrika' da avukatlık yapan Mohandas Karamçand Gandhi, Hint Ulusal Kongresi'nden etkilenerek Natal Ulusal Kongresi'ni kurmuş (1894) ve Güney Afrika' daki ırk ayrımcılığına karşı aktif bir mücadele de yürütmüştü. 1908'de John Ruskin'in "Unto This Last" yazısını Gücerati diline çevirirken başlık olarak Sarvodaya sözcüğünü seçmişti. "Herkes için refah" anlamına gelen bu sözcük, zaman­ la Gandhi'nin siyasal düşüncesinin özeti oldu.92 Hind Sva riic da (1909, Hint Ôzyönetimi) yaptığı şiddetsiz eylem savunusu, dönemin Hint bağımsızlıkçı­ lığının yaygın görüşünü yansıtmıyordu. Aksine, amacı, bu dönemde koloni yönetimine karşı giderek artan şiddete dayalı eylem fikirlerini eleştirmekti.93 Eserde, Tagore gibi yazarları anımsatan bir modern uygarlık eleştirisi karşımı­ za çıkar. Gandhi'ye göre uygarlık makinelerden, demiryollarından, hukukçu ve hekimlerden ibaret değildi, hakiki uygarlık Hindistan'a bakınca görülebi­ lirdi: Büyük kentler yerine küçük köylerin tercih edildiği, bir mesleğin diğeri­ ne üstün görülmediği, uyuşmazlıklara çözüm aranırken mümkün olduğunca mahkemelerden kaçınıldığı bir "hakiki uygarlık" gerçek svariic'dı.9' Gandhi, Hindistan'ı kayıtsız şartsız övmüyor, dul kadınların yakılarak öldürülmesi gibi uygulamaların ortadan kaldırılması gereken kötülükler olduğunu düşü­ nüyordu. Önerdiği yöntem, silahlı direnişin tersi olan Satyiigraha-iitmaba/' dı (pasif direniş).95 Merhamet-sevgi ve bencillik arasında ayrım yapıyor, ilkinin ruhla, ikincisinin bedenle ilişkili olduğunu söylüyor, buradan hareketle dün­ yanın silah gücüne değil sevginin gücüne dayandığını dile getiriyordu.96 l 914'e gelindiğinde Gandhi, Güney Afrika' daki Hint toplumu için o kadar etkili hale gelmişti ki, Mahatma ("yüce ruh") adıyla anılmaya başlamıştı. '

'

91 Aurobindo Ghose, Bande Mataram, 7 Ekim 1907, Out ofthe Ruins ofthe West, s. 28. 92 Ganesh Prasad, "Sarvodaya-A Critical Study", The lndian ]ournal of Political Science, 21(1), 1960, s. 38. 93 M. K. Giindhi, "Indian Home Rule [or Hind Swaraj]", Hind Swaraj and Other Writings, (haz.) Anthony J. Parel, Cambridge: Cambridge University Press, [1909] 2009, bl. iV, s. 26; bl. XVI; Gangeya Mukherji, Gandhi and Tagore: Politics, Truth and Conscience, London: Routledge, 2016, s. 83. 94 Giindhi, "Indian Home Rule [or Hind Swaraj]", bl. XIII, s. 69-70. 95 Giindhi, "lndian Home Rule [or Hind Swaraj]", bl. XVII. 96 Gandhi, "lndian Home Rule [or Hind Swaraj]", bl. XVII, s. 89.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 479

Yine de XX. yüzyıl başının etkili idealist düşünürü Gandhi değil Tagore'du. O, Hindistan'daki uygarlığın ormanlardan çıktığını ve doğayla olan bağlantı­ sını hiç kaybetmediğini iddia ediyordu.97 Dünyanın kaostan ibaret olmadığı­ nı söyleyerek de bütünsel bir ontolojik incelemenin önünü açmıştı.•• İnsanın bir yanının doğal, diğer yanının toplumsal olduğunu belirterek doğal ve top­ lumsal ontolojik alanların ilişkisi konusunda önemli bir tespitte bulunmuş,•• fiziksel dünyayla mutlak şekilde ayrıştığı yanılsamasında olan ve ona karşı üstünlük taslayan insanları kınamıştı. '00 "Batı'nın modern uygarlığı"nı eleş­ tirirken aslında kapitalizmin pek çok özelliğini eleştirmiş oluyordu. Doğayla dışsal bir ilişki kuran bilimsel merak anlayışını tartışmaya açıyor, bunu bir tür yabancılaşma olarak anlıyordu. Bunun panzehiriyse Tagore'a göre ebedi iradeyi keşfetmekti, vardığı sonuç da doğaya iradi-insani özellikler atfedip in­ sanın da böyle bir doğayla birleşmesini, bireysel iradelerin evrensel iradenin egemenliğine tabi kılınmasını salık vererek örtülü bir insan yüceltmesine da­ yalı bir çözüm önermekti;'"' mesele, mükemmel uyumun dünyası olan ruhani dünyanın kavranılmasından ibaret hale geliyordu.102 Dolayısıyla, onun bakı­ şında doğa-insan uyumunu insan merkezci olmayan bir perspektiften kurmak mümkün değildi. Hayatın yıkıcı mücadelelerden ibaret olmadığını, doğada karşılıklılığın var olduğunu, çocuklar ve yoldaşlar için sevginin var olduğunu hatırlatması da bu genel metafizik çerçeve içinde soyut öneriler olarak kalıyor­ du.103 Nationalism (1917, Milliyetçilik) kitabında Hindistan'daki esas sorunun siyasal değil, toplumsal olduğunu söyleyerek Bengalli barışçıl reformcuların yaygın görüşünü ortaya koymuştu, ancak önceki reformculardan farklı ola­ rak, toplumsal reformları siyaseten Britanya sömürge yönetimiyle dayanışma halinde gerçekleştirmeye çalışmak yerine konuya evrenselci bir perspektiften yaklaşmıştı. Bilimsel olanaklar sayesinde tüm dünya tek ülke haline geliyordu; bu tek ülkeye ve tek gerçek tarih olan insanlığın tarihine katkıda bulunmak gerekiyordu. Tarihin başından beri kendi çıkarlarını seçenler savaşma yoluna gitmişlerdi, omuz omuza vermeyi seçenlerse herkesin ortak çıkarını korumuş­ lardı, insan ırklarının birbirlerine yaklaştığı yeni çağda da ilk seçimi yapmak büyük bir önem taşıyordu. 10• 97 Rabindraniith Tagore, "Siidhiina" [1913], Selected Essays, New Delhi: Rupa Publications, 2018, s. 97-99. 98 Tagore, "Siidhana", s. 144. Bu ve ilişkili konularda Marx ve Tagore'un fikirlerinin karşılaştırmalı bir analizi için bkz. Himani Bannerji, Marx'tan Yeniden Dokmak: "Irk", Toplumsal Cinsiyet ve Sınıf Üzerine DüJünceler, çev. Senem Ôzdemir, İstanbul: Yordam Kitap. 2016, s. 27-81. 99 Tagore, "Siidhiina", s. 126. 100 Tagore, "Sadhiina", s. 155. 101 Tagore, "Siidhiina", s. 100-101, 124. 102 Tagore, "Siidhiina", s. 106. 103 Tagore, "Siidhiina", s. 1 14. 104 Rabindranath Tagore, Mil/iyetçilik, çev. Murat Çifıkaya, İstanbul: Furkan Basın ve Yayın, [1917[ 1994, s. 85-88.

480

1

Siyasal Düşüncelerin Toplumsa/ Tarihi-3

Sömürge İmparatorlukları Karşısında Theravida Budizmi

2.

1 900'lerin başında Rangoon (gün. Yangon), Colombo ve Bangkok'un ana cad­ delerinde hummalı yapı çalışmaları sürüyordu. Kentin geniş Phayre Sokağı'nın kaburgalı kubbeleriyle göz alan Muhasebeciler Binası'nda sömürge bürokratları yoğun saatler geçiriyorlardı_ Colombo'nun eski kaleiçi bölgesinde Cargills ma­ ğazasının zarif binası York Sokağı'nda gezinti yapanların Britanya'da üretilmiş ürünleri bulabilecekleri bir yerdi. Siam ne tam anlamıyla bağımsız ne de sömür­ geydi, ancak 1850'lerden itibaren emperyalist Batı hükümetleriyle imzaladığı antlaşmalarla kapitalist serbest ticarete açık hale gelecek ve bu ülkelerin yurt­ taşlarına özel haklar tanıyacaktı. Theravada Budizmi'nin üç büyük merkezi olan Burma, Siam ve Seylan'ın düşüncelerini sırasıyla inceleyelim.

a. Burma: Sömürgecilik Karşısında Budist Geleneğe Tutun mak Burma Krallığı'nın 1820'lerde Britanya karşısında bir yenilgiye uğraya­ rak batıdaki topraklarını yitirdiğini görmüştük. Krallık, 1852-1853'te bir defa daha Doğu Hint Şirketi ordularıyla savaşmıştı; savaş sonucunda Güney (Aşağı) Burma, Britanya kolonisi olmuştu. 1850'lerden 1880'1ere uzanan dönemde Burma' da siyasal düşüncelerin üç temel yönelimini tespit edebiliriz: kurtarıcı beklentisiyle oluşan halk hareketlerinde dile getirilen fikirler, Mandalay'deki Burma kraliyet hükümetinin 1853'te başlayan reform çabalarına yönelik ola­ rak yapılan çalışmalar'"' ve Rangoon merkezli sömürge yönetiminin çevresin­ de yer alan Burmalıların çalışmaları. İlk öbeğe ilişkin bilgilerimiz diğerlerine göre çok daha az olsa da bu dönemde 1820'1erin ortasından beri gelişen kurta­ rıcı beklentisinin daha da belirgin şekilde ortaya çıktığını biliyoruz: 1850'1erin sonunda Maitreya'nın (Metteya) ya da Çakkavattin'in (Sektya-Min) dünyaya gelip Rangoon' dan yabancıları kovmayı vadettiğini ilan eden halk önderleri etkili oluyor, böylece hem Budist metinlere hem de bunlardan hareketle olu­ şan Burma mitolojisine atıfla, var olan siyasal ve toplumsal-iktisadi koşulları eleştiriyorlardı. '06 Kral Mindon (h. 1853-1878), geleneksel Budizmi reforme etmeye çalışmış, ayrıca Batı teknolojisini de ülkeye taşımaya çabalamıştı. Geleneksel kozmolojiyi rasyonelleştirmiş, merkezi krallığı parçalanmaya ve dinsel referanslı halk hare­ ketlerine karşı korumaya çabalamıştı.'"' Bu açılardan onun hükümdarlık döne105 Thant Myint-U. 1he Making ofModern Burma, Cambridge: Cambridge University Press, 2004, s. 8. 106 Emmanuel Sarkisyanz, Buddhist Backgrounds ofthe Burmese Revolution, Dordrecht: Springer, ı965, s. ı55; "Messianic Folk-Buddhism as Ideology of Peasant Revolts in Nineteenth and Early Twentieth Cenıury Burma", Review of Religious Research, 10(1), 1968, s. 33. ı07 Juliane Schober, "The Theraviida Buddhist Engagement with Modernity i n Southeası Asia: Whither the Social Paradigm ofthe Galactic Polity?", Journal ofSoutheast Asian Studies, 26(2), ı995, s. 313.

Sömürge i mparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 481

mi, bir sonraki bölümde ele alacağımız Siam kralı Mongkut'un reformlarıyla kıyaslanabilir. Ancak, yüzyıl ortalarında resmi ideoloji halen geleneksel ideolo­ jinin kavramlarının tekrarı üzerinden ilerliyordu. Maung Htaung Manastırı'nın 1850'lerdeki rahibinin üst düzey bürokratların talebi üzerine kaleme aldığı Raza-thewaka (1856), bürokratları ve saraylıları geçmişin krallarının yaptıkla­ rından örneklerle eğitmeyi amaçlayan bir metindi.10• Ayrıca, 1860'larda halen kehanetlere göre ve geçmişe referansla reformlar yapılıyordu. 10• Mandalay' deki Burma kraliyet sarayındaki üst düzey bürokratlardan U Hpo Hlaing, hem Hint geometrisi hem de Budist teori üzerine çalışma­ lar yapıyordu; Maha-Samata Vinicchaya Kyan' da (1871, Maha-Sammata Kavramının lncelenmesi) Budist gelenekte monarşik iktidarın halkın rızasına dayandığını yazmıştı.110 Aynı yazarın Raja-Dhamma-Singaha-Kyan (yaz. 1879, Rajadhammasangaha olarak da bilinir, Kraliyet Dhamma'sı Üzerine lnceleme) adlı çalışması son derece kapsamlı bir siyaset ve hukuk kitabıydı. Yazar, kitap­ ta, 1878'de tahta çıkmış olan Kral Thibaw'a öğütler veriyordu. Kitap klasik bir nasihatname formundaydı ve hükümdara ahlaki öğütler, yönetim teknikleri ve Budist cemaate öğütler içeriyordu, ancak önceki yüzyılların nasihatnamele­ rinden ve hukuk kitaplarından farklı olarak bu kitapta, yazar, pek çok bölümde Burma ve "Batılı ülkelerin halkı" arasında toplumsal ve siyasal düzlemde karşı­ laştırmalar yapmıştı. Burma'nın hükümet kurumlarının Britanya'nınkilerden zayıf olduğunu söylüyor, çözüm olarak da Burma'nın bir mutlak monarşi de­ ğil, sarayların ve komutanların etkili olduğu ve bürokratlar tabakasının alt kademelerinde de kararların benimsenip uygulandığı bir parlamenter monarşi haline gelmesini arzuluyordu.111 Doğu Hint Şirketi'nin müttefiki ya da çalışanı olan Burmalı yazarların bu dönemde yazdıklarına örnek olarak U Kyaw Htun'un (o dönemde İngilizce ki­ taplarda kullanılan yazım şekliyle Moung Kyaw Doon) çalışmalarını verebiliriz. 185l'de Britanya hizmetinde bulunan bu Arakanlı, Yangon'u işgal eden Britanya birlikleri arasında yer almış, Essay on the Sources and Origin of Buddhist Law (1877, Budist Hukukun Kaynakları ve Kökenleri Üzerine Deneme) kitapçığında Burma siyasal düşüncesine kısa da olsa yer vermiş, Burma'da geleneksel monarşi anlayışının anayasayla sınırlanmış bir monarşi olduğunu iddia etmişti. 112 108 Aurore Candier, "A Norm of Burmese Kingship? The Concept of Raza-dhamma through Five Kon­ baung Period Texts", 1he Journal of Burma Studies, i l , 2007, s. 26-29. 109 Aurore Candier, "Conjuncture and Reform in the Lale Konbaung Period: How Prophecies, Omens and Rumors Motivated Political Action from 1866 to 1869", ]ournal of Burma Studies, ı5(2), 201 l, 23ı-262.

ı 10 Matthew J. Moore, Buddhism and Political 1heory, Oxford: Oxford University Press, 20ı6, s. 51. Krş. The Long Discourses ofthe Buddha: A Translation ofthe Digha Nikaya, 27.20-21.

ılı Andrew Huxley, "Rajadhamma Confronts Leviathan: Burmese Political Theory in the l870s", (haz.) lan Harris, Buddhism, Power and Political Order, London: Routledge, 2007, s. 44-47.

1 12 Huxley, "Rajadhamma Confronts Leviathan", s. 27.

482

1

Siyasal Düıüncelerin Toplomsal Tarihi-3

Burma Krallığı'nın son toprakları da 1885-1886'da Britanya egemenliği al­ tına girmişti. Krallığın ortadan kalkması, önceki dönemlerin resmi ideolojisi­ ne damgasını vuran kozmolojik krallık anlayışına da son veriyordu: Artık ahir zaman Buddha'sı ya da Çakkavattin olduğu iddia edilebilecek bir kral ya da kozmik düzenle özdeşleştirilebilecek bir başkent yoktu.113 Geleceğin Buddha'sı olduğunu iddia eden önderlerin çevresinde toplananlar, 1880'lerin ikinci yarısı boyunca direniş hareketleri oluşturmuşlardı. 114

b. Siam: Bağımsızlığı Korumak Siam'da Kral Mongkut'un (iV. Rama) hükümdarlık döneminde (1851-1868) eğitim başta olmak üzere pek çok alanda kraliyet inisiyatifiyle reformlar ger­ çekleşmişti. Popüler literatürde115 bu ünlü kralın Batı'yı örnek alarak reform­ larını yaptığı anlatılsa da pek çok XIX. yüzyıl reform örneğinde olduğu gibi Siam' daki dönüşümlerde de yönetici sınıfların Batı'yı "taklit" etmekle yetinme­ yip kendilerini özdeşleştirdikleri geleneksel ideolojilere dayanarak reform yap­ tıklarını görürüz. Mongkut, tahta çıkmasından önceki yirmi beş yıl boyunca ra­ hip olarak yaşamış, tahta çıktıktan sonra da Budizmin özüne zarar verdiğini dü­ şündüğü ritüelleri ortadan kaldırmaya çabalamıştı; temel amacı, mistisizmden kurtarılmış bir Budizm yorumunu canlandırmak, bunu yaparken de kozmolojik Budizmi bütünüyle ortadan kaldırmasa da sınırlamaktı. 11• Yine onun dönemin­ de Birleşik Krallık ile Siam arasında imzalanan Bowring Antlaşması'yla Siam, Britanya ticaretine açılmıştı. Mongkut dönemiyle birlikte kral imgesinde bir dönüşüm meydana gelmiş­ ti. Önceki dönem resmi ideolojisinde brıihmaı:ı rahiplerin ritüellerinden destek alan tanrısal kraldan bahsedilirken, yeni dönemde kral Budizmin savunucusu ve destekçisi olarak niteleniyordu.117 Eski dönemlerin çakravartin (çarkı çevi­ ren kral) anlayışı, yani kozmik krallık tasavvuru bir kenara bırakılmıştı. Artık, kozmik-mistik mekan anlayışı yerini Avrupa kökenli coğrafya bilgisine ve ha­ ritalara bırakıyordu.11• Bu arada, 1850'de halen bir tür tabu olan ve basılması­ na izin verilmeyen kraliyet yasası, 1862-1863'te Mongkut'un izniyle Amerikalı 1 1 3 Sarkisyanz, Buddhist Backgrounds ofthe Burmese Revolution, s. 107-108. 1 14 Sarkisyanz, Buddhist Backgrounds of the Burmese Revolution, Buddhism", s. 34.

s.

156-1 57; "Messianic Folk­

1 1 5 Margaret Landon'un Anna and the King of Siam (1944, Anna ve Siam Kralı) romanı ve bu romanı temel alan The King and I (1956, Kral ve Ben) müzikali ilk akla gelen örneklerdir. 1 16 Charles F. Keyes, "Buddhist Politics and Their Revolutionary Origins in Thailand", International Political Science Review, 10(2), 1989, s. 125-127. 1 17 Siriporn Dabphet, "State and Religious ldeology in Nineteenth-Century Thailand", (haz.) Haneda Masashi, Secularization, Religion and the State, Tokyo: The University of Tokyo Center for Philo­ sophy, 2010, s. 57. 1 18 Dabphet, "State and Religious Ideology in Nineıeenıh-Century Thailand", s. 59.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 483

misyoner Dan Beach Bradley'nin matbaasında iki cilt halinde basılmıştı, bu da Siam' da (1850'lerde emperyalist devletlerle imzalanan antlaşmalara da bağlı olarak) yasa kavramının dönüşüp dünyevileşmesinin göstergesiydi. 11• Bradley, matbaacılık faaliyetlerinin yanı sıra Batı kaynaklı düşüncelerin Tayland'da yaygınlaşmasında da önemli bir rol oynamıştı. "Batı uygarlığını" (özellikle de bilimsel gelişmeleri ve Hıristiyanlığı) Siamlılara tanıtma amacıy­ la 1844-1845'te çıkardığı The Bangkok Recorder gazetesini 1865-1867 arasın­ da canlandırmıştı, bu ikinci dönemde gazete sayfalarında liberal düşünceleri tanıtmış, ABD Anayasası ve köleliğin kaldırılması üzerine yazılar yayımla­ mıştı; böylece, özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü, cumhuriyetçi hükümet ve siyasal haklar konusunda okuyucularını bilgilendirmişti.120 Gazetenin yüz civarında abonesi vardı ve bunların çoğu hanedan mensupları, asiller ve var­ lıklı Çinlilerdi; ancak gazete bu sınırlı etkisine rağmen Mongkut'un tepkisini çekecekti.121 Yine de sonraki yıllarda gerek misyonerler gerekse Siam'ın ege­ men sınıf mensupları yeni gazeteler çıkararak Bangkok'un giderek genişleyen okuyucu kitlesine yönelik yayınlar yapacaklardı. Mongkut'un oğlu Kral Chulalongkorn (V. Rama, h. 1868-1910), 1874'te kö­ leliğin kaldırılması ve angarya sistemi yerine kişi başına nakdi vergi sistemi getirmek için bir çaba başlatmış, 1880'lerin sonuna doğru bu yeni sistem mey­ velerini vermiş, soylular ve avam arasındaki farklar azalmıştı.122 Bu arada re­ formları daha da hızlandırmak isteyen yönetici sınıf mensupları da ortaya çı­ kıyordu: 1870'lerde İngiltere'de King's College'da eğitim gören, daha sonraları Britanya'da Siam'ı temsilen diplomatik görevlerde bulunan Prens Prisdang, kralın yakın akrabalarıyla da görüştükten sonra 1885'te krala bir reform prog­ ramı sunmuş, Siam'ın bağımsızlığını korumanın öneminden bahsetmiş, Batılı devletleri Siam'ın adil bir devlet olduğuna ikna etmek için parlamenter mo­ narşiye geçiş başta olmak üzere bir dizi değişiklik yapılmasını önermişti; bu değişikliklerde Batılı devletler, ya da en azından Japonya örnek alınmalıydı. Bu düzenlemeler yapılınca halk adaletsizliğe ya da baskıya uğradığı fikrine kapılmayacaktı.123 Kralın, reform talebini öfkeyle karşılamaması ama kabul de etmemesi dikkate değerdir.124 Kral bu önerileri ciddiye alsa da bazı somut öne119 Thanapol Limapichart, "The Emergence of the Siamese Public Sphere: Colonial Modernity, Print Culture and the Practice ofCriticism (1860s-1910s)", South East Asia Research, 17(3), 2009, s. 372. 120 Parkpume Yanichaka, "The Beginning of Liberalism in Thailand: Dan Beach Bradley and Bangkok Recorder", Graduate School of Asia-Pacific Studies, Journal of the Graduate Schoo/ of Asia-Pacific Studies (Waseda University), 29, 2015, s. 26-27. 121 Yanichaka, "The Beginningof Liberalism in Thailand", s. 33-34, 30. 122 Keyes, "Buddhist Politics and Their Revolutionary Origins in Thailand", s. 127. 123 Eiji Murashima, "The Origin of Modern Official State ldeology in Thailand", ]ournal of Southeast Asian Studies, 19(1). 1988, s. 84. 124 Keyes, "Buddhist Politics and Their Revolutionary Origins in Thailand", s. 128.

484

1

Siyasal Düıüncelerin Toplumsal Tarihi-3

rilere katılmamıştı, üç yıl sonra iç kabinesine yaptığı bir konuşmada kendi hü­ kümet reformu önerisini sunacaktı.125 Kralın siyaset anlayışı, Prisdang'ınkine kıyasla çok daha geleneksel temellere dayanıyordu; Chulalongkorn, Batı ile Siam arasındaki farklılıklara dikkat çekiyordu. 1903'te yaptığı "Birlik Üzerine Kraliyet Konuşması"nda da benzer fikirleri tekrarlayacaktı.126 Chulalongkorn döneminde samakkhi (birlik) gibi kavramlar çokça kullanılarak milliyetçi ideolojinin temelleri atılacak, ayrıca erkeklik ve askerlik övgüsü üzerinden kullanılan kamusal semboller de sonraki dönemlerin milliyetçi sembolizm­ le desteklenen kral yüceltmelerine zemin hazırlayacaktı. 127 Chulalongkorn'un başvezirlerinden Phraya Phatsakorawong da 1889'da haftalık Wachirayan Wiset gazetesinde yayımladığı bir makaiede Budist kraliyet teorisinde tüm krallığın yalnızca krala ait olduğunu hatırlatmıştı; chat kavramını kralı seçen halk anlamında kullanıyor, kralın seçildikten sonra halkın koruyucusu haline geldiğini söylüyor, halkın tüm haklarını krala devrettiğini anlatarak Hobbes'u anımsatan bir fikir ortaya koyuyordu. 128 Ancak kralın ve çevresindekilerin bu gelenekselci yaklaşımı ne alt ne de üst sınıflar için ikna ediciydi. Siam'ın kuzeyinde yaşayan köylülerin katılımıyla gerçekleşen Chiang Mai isyanı (1889-1890). yönetici sınıfın ideolojik olarak da, idari önlemleriyle de kapitalist piyasa ekonomisinin hızla yayıldığı koşullarda mülksüzleşen köylülerin sorunlarına çözüm bulamamasıyla ortaya çıkmıştı. 129 Kuzeydoğu bölgelerinde 1901-1902'de ortaya çıkan halk önderleri (phu mi bun: liyakat sahipleri). bir büyük kıyametin gerçekleşeceğini söylemişlerdi, köylü­ ler de hükümet reformlarının bu felaketlere yol açacağına kani olup kurtuluş için çözümü bu liderlerin peşinden gitmekte bulmuşlardı.130 Egemen sınıflar da artık gelenekselci yaklaşımdan farklı kaynaklara yöneliyorlardı; pek çok üst düzey bürokrat, Batı'daki liberal düşünceden etkilenmişti,131 üstelik soy­ lu olmayanlar arasında da reform fikirleri yayılıyordu. Thianwan Wannapho adlı tüccar, hukuk eğitimi gördükten sonra yoksulların haklarını savunmaya başladığı için 1882'de hapse atılmış, hapiste kaldığı uzun yıllar boyunca Batı düşüncesinden haberdar olmuş ve kraliyet eleştirisi yapmış, hapisten çıktıktan kısa bir süre sonra iki haftalık Tun-wiphak-photchanakit (1900-1906) ve aylık 125 Murashima, "The Origin of Modern Olficial Sıaıe ldeology in Thailand", s. 85. 126 Murashima, "The Origin of Modern Olficial Staıe ldeology in Thailand", s. 88. 127 Chris Baker ve Pasuk Phongpaichit, A History ofThailand, Cambridge: Cambridge University Press, 2014, s. 104. 128 Murashima, "The Origin of Modern Official State Ideology in Thailand", s. 86-87; Kullada Kesbo­ onchoo Mead, The Rise and Decline of Thai Absolutism, London: Routledge, 2004, s. 138. 129 Shigeharu Tanabe, "ldeological Practice in Peasant Rebellions: Siam at the Turn of the Twentieth Century", Senri Ethnological Studies, 13, 1984, s. 103-104. 130 Keyes, "Buddhist Politics and Their Revolutionary Origins in Thailand", s. 128-129. 131 Murashima, "The Origin of Modern Olficial State Ideology in Thailand", s. 88.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 485

Siriphotchanaphak (1908-1909) adlı yayınlarında herkes için adalet ve parla­ mento talep etmişti.132 Chulalongkorn döneminin bu hegemonya krizini, Kral Wachirawut'un (h. 1910-1925) hegemonik konsolidasyon dönemi takip etti. Wachirawut, yete­ nekli bir yazar ve teorisyendi. Daha veliaht prensken, parlamentonun ülke­ yi kaosa sürüklemesinden çekindiğini anlatan yazılar, yabancı egemenliği­ nin tehlikelerine dikkat çeken şiirler yazmış, Batı tiyatrosunu Tay kültürüne uyarlamaya çabalamıştı.m Tahta çıktıktan bir süre sonra ideolojisini Plukchai sua pa (Mayıs-Haziran 1911, Beyaz Kaplan Ruhunu işlemek) başlıklı bir dizi konuşmada ortaya koymuştu. Burada, Budist gelenekte ve Siam'ın 1hammasat adlı yasa metninde yer alan Maha-Sammata fikrini hatırlatan, ancak Hobbes'çu tınıların daha da belirgin olduğu bir anlatı geliştirmişti: Topluluk oluşturan insanlar sorunların üstesinden gelmek için, en başta da güvenliklerini sağla­ mak, kaosu ortadan kaldırmak ve dış tehditlere karşı savunmayı kolaylaştırmak için bir kral seçiyorlardı.134 Kral, Budist referansların ve geleneksel Siam kra­ liyet sembollerinin yanı sıra milliyetçi kavramlara da başvuruyor, Siamlıların "ulus, din ve kral" üçlüsünü korumak için birleşmeleri gerektiğini yazıyordu.135 Kral, ülkenin gelişimini sağlayabilirdi.136 Ancak, milliyetçilikle güçlendirilen bu mutlakiyetçi fikirler hızla muhalefetle karşılaştı, örneğin yeni oluşturulan or­ dudaki subaylar 1912'de mutlak monarşiyi yıkma yönünde girişimde bulundu­ lar. Avrupa ve Amerika'daki yönetim sistemlerini ve Japonya anayasasını bilen, Osmanlı Devleti'ndeki 1908 Devrimi'ni, Portekiz'deki devrimi ve Çin'deki 1911 Devrimi'ni heyecanla izleyen ve Siam için bir parlamento isteyen subayların bu darbe girişimi hükümet müdahalesiyle durduruldu.137 Buna benzer tepkile­ re rağmen kral, milliyetçi-mutlakiyetçi yöneliminde diretti; 1912 sonunda Çin Devrimi ve Osmanlı Devleti'ndeki gelişmeler üzerine yazdığı yazılarda bu mut­ lakiyetçi yönelimin örneklerini görmek mümkündür.138 Wachirawut, Batı'daki milliyetçi fikirleri de kendi ülkesine uyarlamak­ ta gecikmedi. Örneğin, dönemin antisemitist fikirlerinin etkisiyle Çinlileri "Doğu'nun Yahudileri" olarak nitelediği bir kitapçık kaleme aldı (Haziran 1914) ve onların Siam toplumuna asimile olmadıklarını, paraya taptıklarını, ekono132 Limapicharı, "The Emergence ofthe Siamese Public Sphere", s. 384. 133 Walter F. Vella, Chaiyo! King Vajiravudh and the Development of 1hai Nationalism, Honolulu: The University Press of Hawaii, [1978] 2019, s. 67, 95; Kullada, 1he Rise and Decline of 1hai Absolutism, s. 132. 134 Kullada, 1he Rise and Decline of 1hai Absolutism, s. 136-137. Krş. 1he Long Discourses ofthe Buddha: A Translation of the Digha Nikaya, 27.20-21 ; 1he Palace Law ofAyutthaya and the 1hammasat: Law and Kingship in Siam, Ithaca: Cornell South Asia Program Publications, 2016, s. 1 9-20. 135 Baker ve Pasuk, A History of1hailand, s. 105. 136 Baker ve Pasuk, A

History of 1hailand, s.

137 Vella, Chaiyo!, s. 57. 138 Vella, Chaiyo!, s. 69-71.

1 10.

486

1

Siyasal Düşüncelerin Toplumsal Tarihi-3

minin asalakları olduklarını ve krala sadık olmadıklarını yazdı.139 Büyük Savaş sırasında Siam İttifak Devletleri'nin yanında yer aldı ve yine kralın girişimiyle üç renkli bir bayrak kabul edildi. Mavi-beyaz-kırmızı renkli bu bayrak, İttifak Devletleri'nin bayraklarının renklerini anımsatsa da krala göre aynı zamanda Siam'a özgü unsurların simgesiydi: Beyaz renk Budizmi, mavi kralı, kırmızıysa ulus için kanını dökmeye hazır olan Tay halkını simgeliyordu.140

c. Seylan: Budist Yen ilenme XIX. yüzyılın ikinci yarısı Seylanlı entelektüellerin dil, tarih, edebiyat ve din araştırmaları üzerinden bir ulusal ideoloji inşa ettikleri bir dönemdi. Hıristiyan Sinhala hukukçu James de Alwis, 1862' de Sinhala dilindeki ilk sü­ reli yayın olan Lakminipahana'yı (Lanka'nın Mücevheri) çıkarmaya başlamış, bu arada Budizmin liberalizmle bağdaştığını savunmuştu. O ve çevresinde­ kiler "Genç Seylan" topluluğu olarak tanınacaklardı.1•1 Tamil entelektüeller arasında da Britanya'yla yakın temaslarını korumakla birlikte, adanın tarihi­ ni gün yüzüne çıkarmaya yönelik çabalar yaygındı. Muthu Coomaraswamy (Muttu Kumarasvami), 1862'de Tamilleri temsilen (ancak gayriresmi olarak) Seylan Yasama Konseyi'ne seçilmiş, bu arada Tamil edebiyatından çeviriler yap­ mış, örneğin geleneksel bir Tamil draması olan Harişçandra'yı İngilizceye çevi­ rip Kraliçe Victoria'ya ithaf etmişti.''' Onun yeğeni Poggampalam Iramanatag (Ramanathan), 1880'de Seylan Ulusal Derneği'ni kurmuş, anayasa reformu tale­ bini örgütlemişti. Bu arada Tamil milliyetçiliğinin başlıca ideoloğu olmuştu. Bir bağımsızlık talebi yoktu, ancak Tamillerin dil, kültür ve tarihini yeniden keş­ fetmeye özel bir önem veriyordu. Tüm Seylan Müslümanlarının Tamil oldukla­ rını iddia etmiş, aynı dönemde Muslim Nezan gibi dergileri çıkaran Müslüman yazarların, örneğin Siddi Lebbe'nin ve Abdul Azeez'in tepkisini çekmişti.143 1880'lerdeki (ve sonraki yıllara da yayılan) bu tartışmalar, Batı dillerinde eği­ tim almış Budist, Hindu ya da Müslüman yazarların katkılarıyla sınırlıydı. Aynı dönemde adadaki yabancı egemenliğine karşı Budist referanslarla kurtuluşçu te­ maları ön plana çıkaran, bir kralın gelip adada eski dönemlerin güzel günlerini yeniden kuracağı beklentisini yansıtan yazılar da yazılıyordu.1•• 139 Baker ve Pasuk, A History of 11ıailand, s. 1 13-1 14. 140 Baker ve Pasuk, A History of 11ıailand, s. ı06. 141 Bayly, Recovering Liberties, s. ı29-130. 142 Arichandra: 11ıe Marlyr of Truth, A Tamil Drama, çev. Muıhu Coomaraswamy, London: Smith, El­ der and Co., 1864. 143 Ramla Wahab-Salman, "A H istory of the 'Ceylon Moor' Press (1882-ı889)", fournal of the Royal Asiatic Society of Sri lanka, 61(2), 2016, s. 55-70. 144 Kitsiri Malalgoda, "Millennialism in Relation ıo Buddhism", Comparative Studies in Society and History, ı2(4), ı970, s. 437-438; Michael Roberıs, Exploring Confrontation: Sri lanka: Politics, Cul­ ture and History, Chur: Harwood Academic Publishers, 1994, s. 92-93.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 487

1880'1i ve 1890'lı yıllarda Seylan siyasal düşüncesinde "Budizmin yenilen­ mesi" başlıca çıkış noktalarından biriydi. Teosofı Derneği'nden Henry Steel Olcott ve Helena Blavatsky, 1880' de Seylan'a bir seyahat yapmış, Budizm üzerine bir dizi ders vermişti. Bu derslerin de etkisiyle Budist bir mobilya tüccarının oğlu olan ve Hıristiyan misyoner okullarında eğitim gören Don David Hevavitarana (Anagarika Dharmapala), 1890'larda Seylan'da Budist yenilenme hareketini başlatmıştı. Kalküta' da Maha Bodhi Derneği'ni kur­ muş (1891) ve Maha Bodhi /ournal adlı dergiyi çıkarmaya başlamıştı (1892). Onun siyasal düşüncesinin iki düzlemi vardı: Seylan' da Hinduizm, İslam ve H ıristiyanlık karşısında Budist-Sinhala kültürünün galip gelmesini arzu edi­ yordu ve adadaki Hıristiyan misyonerlerin faaliyetlerini tehlikeli buluyordu. Anagarika Dharmapala, nadiren de olsa Britanyalıların Seylan' daki tu­ tumuna eleştiriler yöneltiyordu. Örneğin, Britanyalıların Sinhala halkında eğitimli kamuoyu olmadığını bildiklerinden halka tepeden baktıklarını yaz­ mıştı. 145 Kendi yönetim idealini inançlı bir Budist kral figürü üzerinden ge­ liştirmişti. Bangkok Times'a yazdığı bir makalede Chulalongkorn'u överken Budizmin Hindistan'ın aydınlanmış hükümdarlarının koruyuculuğu altında geliştiğini, bu Budist dönemde Hindistan' da astronominin, tıbbın, şiirin, res­ min ve sanatın mükemmelleştiğini anlatmıştı. 1•• Buddha'nın dini, kuruluşun­ dan itibaren hükümdarlardan destek görmüştü, bu hükümdarların en büyü­ ğü de elbette Asoka'ydı. 147 Dharmapala, Güney Asya tarihini idealleştirerek okuyordu, örneğin ona göre Afoka dinlere yönelik hoşgörü politikası izleyen, hakının babası gibi davranan bir hükümdardı. 148 Dahası, Dharmapala, Budist bir hükümdarın saldırgan olduğu durumlara hiç rastlanmadığını iddia edi­ yordu: Budist egemenlikte kan dökülmezdi, hayvanların öldürülmesi yasak­ lanmıştı. 149 Budist krallar mutlak yönetici değillerdi, halk tarafından seçili­ yorlardı ve halkın kendi isteklerine karşı gelen hükümdarları tahttan indirme 145 Anagiirika Dharmapiila, "Buddhist Processions", (1892), (haz.) Ananda Guruge, Return to Righteo­ usness: A Collection of Speeches, Essays and Letters of the Anagarika Dharmapala, [Colombo:) Go­ vernment Press, 1965, s. 525. 146 Anagiirika Dharmapiila, "The Spread of Buddhism", (1894), (haz.) Ananda Guruge, Return to Righ­ teousness: A Collection of Speeches, Essays and Letters of the Anagarika Dharmapala, [Colombo:) Government Press, 1965, s. 326. 147 Dharmapiila, "The Spread of Buddhism", s. 328. 148 Anagarika Dharmapiila, "What did the Lord Buddha Teach?" (1909), ( haz.) Ananda Guruge, Return to Righteousness: A Collection of Speeches, Essays and Letters of the Anagarika Dharmapala, [Colom­ bo:) Government Press, 1965, s. 149. 149 Anagiirika Dharmapiila, "The Kinship between Hinduism and Buddhism", (1892), (haz.) Ananda Guruge, Return to Righteousness: A Collection of Speeches. Essays and Letters ofthe Anagarika Dhar­ mapala, [Colombo:J Government Press, 1965, s. 375; "Buddhism, Pası and Present", (haz.) Arnold Wright, Twentieth Century lmpressions of Ceylon: lts History, People, Commerce, lndustries, and Resources, London: Lloyd's Greater Britain Publishing Company, 1907.

488

1

Siyasal DüşÜ ncelerin Toplumsal Tarihi-3

gücü vardı. Üstelik hükümdar ülkesindeki tek güç değildi, Budist rahipler (bhikkhu'lar) hükümdardan büyük saygı görüyorlardı.'50 Birinci Dünya Savaşı yıllarında Dharmapala'nın konuşma ve yazılarında güncel siyasal referansların sayısı artmıştı. Hakikat arayışında özgürlük ge­ rekliydi, doğrunun ortaya çıkması için gerçekten büyük olanın kendini feda etmesi gerekiyordu. Ancak siyasal olarak özgür olmayan, başkasına tabi olan ve böylece bireyselliğini yitirmiş olan bir ulustan böyle kahramanların çıkma­ sı beklenemezdi.151 Yine, savaş yıllarındaki eserlerinde Budizmi diğer dinlere üstün görmeye başlamıştı. Brahmanizm, Hindistan'ın Müslümanlarca işgal edilmesinden sonra değişikliklere uğramıştı, İsa'nın dini yoksulların diniyken Avrupa kıtasında yayılınca bu özelliğini yitirmiş ve "diplomat politikacı ve dogmatik rahibin dini" haline gelmişti, İslam Mekke'den kaçan siyasal mül­ tecilerin diniyken Muhammed'in iktidar kazanmasıyla kaderci bir hal almış ve kılıçla yayılmıştı. Gelgelelim Buddha'nın dini hiç değişmemişti ve dünya­ nın en eski dini olma özelliği taşıyordu.152 Dharmapala, buradan bir defa daha siyasal idealine geliyordu: Bu ideali Çakkavatti Su tta dan türetmişti:'" Kral (dhammaraca) doğru yönetim etiğine göre yönetmeliydi, kutsal metinlerdeki yasaklara uymalı; can almamalı, zina yapmamalı, yalan söylememeli, alkollü içki içmemeliydi. En iyi Budist kral örneği de elbette Asoka'ydı.154 Budistler en yüksek mutluluğu gerçekleştirme arzusuyla arhat (aydınlanmaya ulaşmış kişi) oluyor ve en yüce bilgeliğe ulaşıyorlardı, aynı arzu iyi insanları Çakravartin'in emperyal hükümdarlığına yöneltiyordu.155 Adanın pek çok politikacısından önce Dharmapala, tıpkı Hindistan'da Tilak'ın yaptığı gibi "svarac" (özyöne­ tim) fikrini savunmuştu;'56 ancak önerdiği çözüm, adada Britanya yönetimin­ den bütünüyle kopmadan bir tür yerinden yönetim sisteminin hayata geçiril­ mesiydi. '57 Asya düzlemindeyse Budizmin tüm kıtayı birleştirici güç olabilece­ ğini düşünüyordu. '

150 Anagarika Dharmapiila, "Education in Ceylon", [1909], (haz.) Ananda Guruge, Return to Righteous­ ness: A Collection ofSpeeches, Essays and Letters ofthe Anagarika Dharmapala, [Colombo:J Govern­ ment Press, 1965, s. 529. 151 Anagarika Dharmapala, "The Constructive Optimism of Buddhism", (1915], (haz.) Ananda Guruge, Return to Righteousness: A Collection ofSpeeches, Essays and Letters of the Anagarika Dharmapala, [Colombo:] Government Press, 1965, s. 396-397. 152 Anagiirika Dharmapala, "Arya Dharma ofSakyamuni Gautama Buddha" (1917], (haz.) Ananda Gu­ ruge, Return to Righteousness: A Co/lection ofSpeeches, Essays and Letters ofthe Anagarika Dharma­ pala, [Colombo:] Government Press, ı965, s. 156. ı53 Bkz. "Çakkavatti-Sihaniida Sutta", Digha Nikıiya, 17.1.3. ı54 Dharmapiila, "Arya Dharma ofSakyamuni Gautama Buddha", s. 175- 176. ı55 Anagarika Dharmapiila, "Desire in Buddhism", [1917], (haz.) Ananda Guruge, Return to Righteous­ ness: A Collection ofSpeeches, Essays and Letters ofthe Anagarika Dharmapala, [Colombo:] Govern­ ment Press, 1965, s. 233. 156 K. M. de Silva, A History ofSri Lanka, Colombo: Vijitha Yapa Publications, 2008, s. 470. 157 Anagarika Dharmapala, "Buddhism, Pası and Present".

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

3.

1 489

Haili, Afro-Amerikan Toplulukları ve Sahra Altı Afrika

XIX. yüzyılın başından beri Avrupa devletlerinin sömürgeci hamleleri­ nin hedefinde Asya ve Avustralya yer almıştı; görece küçük koloniler dışın­ da Afrika'nın uçsuz bucaksız toprakları 1870'lere kadar sömürge haline gel­ memişti.158 Bu politika, yüzyılın son çeyreğinde değişecek, 1881-1914 arasına yayılan "Afrika'nın Kapışılması" (İng. Scramble for Africa; Fr. La course pour l'Afrique) süreciyle Fransa, Birleşik Krallık, Almanya ve Belçika başta olmak üzere Avrupa devletleri Afrika haritasını aralarında paylaşacaklardı.159 Öyle ki, 1900'de Liberya hariç tüm Batı Afrika, Avrupa sömürgesi haline gelmişti. Bu bölümde, Sahra Altı Afrika'nın yanı sıra Afrika kökenli kölelerin bağımsız­ lık kazanmasıyla kurulduğunu gördüğümüz Haiti'deki siyasal düşüncelere ve Afrikalı-Amerikalı entelektüeller arasındaki tartışmalara değineceğiz.

a. Bağımsız Ha iti'de Siyasal Düşünceler Haiti, 1804'te bağımsızlığını kazanmıştı, ancak ilk devlet başkanı General Jean-Jacques Dessalines'in iki yıl sonra, 1806'da öldürülmesinden sonra devlet başkanı olan Henri Christophe, Avrupa'nın feodal aristokrasisini taklit eden bir unvanlar sistemi oluşturarak Haiti' deki sınıfsal tabakalaşmayı keskinleş­ tirmişti. Bir köle isyanıyla bağımsızlaşma süreci başlayan bu ülkede, bağımsız­ lık sonrasında eski köleler değil, mulatto'lar (melezler) ve sömürge döneminde özgür olan siyahlar yönetici sınıfı oluşturdu.'60 Bu arada ideoloji iki yönde iler­ liyordu; yeni bir Fransa saldırısı tehlikesine karşı özellikle 1810'lu yılların başın­ da Haiti hükümeti, ABD ve Birleşik Krallık'taki kölelik karşıtlarıyla sıkı bağlar kurmuş, yönetime yakın yazarlardan Pompee Valentin Vastey'nin Le Systeme colonial devoile (1814, Sömürgeci Sistemin Teşhiri) kitabı pek çok ülkeye gön­ derilmişti. Ancak, Dessalines sonrası döneme damgasını vuran ve özellikle de 1830' da Fransa'da Temmuz Monarşisi'nin kurulmasıyla belirginleşen bir Fransa yanlısı düşünce hattı da vardı. Voltaire, Montesquieu ve Rousseau gibi yazarlar­ dan etkilenmiş olan tarihçi Beaubrun Ardouin, Haiti'nin geleceğini Fransa'yla yakınlaşmada görüyordu. Ardouin'in de dahil olduğu burjuva entelektüelleri, 1843'te bir devrime ön­ derlik etmiş, yaşam boyu devlet başkanlığının engellenmesi ve ordunun yasa­ lara tabi kılınması gibi önlemler almışlardı. Devrimin daha radikal ve alt sınıf bileşenleri ("Piquets"), hem kapsamlı bir toprak reformu talep ediyor hem de 158 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 858. 159 John Iliffe, Africans: The History of a Continent, Cambridge: Cambridge University Press, 2007, s. 193. 160 Saint-Louis Vertus, "Relations internationales et classe politique en Haili (1784-1814)'', Outre-mers, 90(340-341), 2003, 155-175; Patrick Bellegarde-Smith, "Haitian Social Thought in the Nineteenth Century: Class Formation and Westernization", Caribbean Studies, 20(1), 1 980, s. 16.

490

1

Siyasal Düıüncelerin Toplumsal Tarihi·J

devlet başkanlığına bir siyahın getirilmesini istiyorlardı. 161 Onların eşitlikçi fikirleri, Haiti Devrimi sırasında gelişip yaygınlaşan eşitlikçiliğin bağımsızlı­ ğın kırkıncı yılında da bütünüyle ortadan kalkmadığının göstergesidir. 162 Bu hareket başarısız olsa da halk dinamizmini fark eden köle kökenli komutan Faustin Soulouque, 1847'de Haiti devlet başkanı seçilmiş ve adadaki emekçi sınıfların desteğini alarak 1849' da kendini 1. Faustin adıyla Haiti imparatoru ilan etmişti; Toussaint L'Ouverture'ün mirasını devraldığı iddiasıyla emekçi sınıflarla hegemonik bir bağ kurmuştu. 1870-1883 arasında Haiti politikasına iki parti yön veriyordu: Liberal Parti ve Ulusal Parti. Jean-Pierre Boyer-Bazelais'nin kurduğu Liberal Parti, parlamenter-temsili rejimi savunuyordu. Demesvar Delorme, 1870'lerin ço­ ğunda Haiti'den uzakta, Paris'te bulunmuş ve Les theoriciens au pouvoir (1870, iktidardaki Teorisyenler) ya da Reflexions diverses sur Hai"ti (1873, Haiti Üzerine Çeşitli Düşünceler) gibi siyaset üzerine kitaplarını ve romanlarını bu­ rada yazmıştı. Edmond Paul, bağımsızlığın başlangıcından beri Haiti politi­ kasına damgasını vuran yolsuzlukları kıyasıya eleştirmişti.163 Antenor Firmin Gobineau'nun ırkçı görüşlerini eleştirdiği kapsamlı bir eser kaleme almıştı. tüm ırklar arasında doğal eşitlik olduğu sonucuna varmıştı, eşitsizliği yara­ tan eğitim düzeyiydi; ahlaki ve entelektüel farklılıkları açıklayan da toplumsal evrimdi.164 Siyah ırkın dünya tarihinde üstün bir rol oynaması için herhangi bir eksiği yoktu, uygarlık ve özgürlük yoluna girerken iyi bir sınav vermiş­ ti ve bunu sürdürecekti, bu süreçte geç kalması da onun olanaklarını ortaya koyması önünde bir engel teşkil etmiyordu.165 Irklar birbirlerini eşit görünce karşılıklı saygı ve sevgi geliştirebilir, doğayı işlerken birbirlerine yardım ede­ bilirdi; gerekli olan, tahakküm ve üstünlük fikirlerinin bir kenara bırakılma­ sıydı. İnsan ırklarının eşitliği öğretisi, rasyonel fikirlerin uzantısıydı ve insan türünün uyumlu gelişimine yardımcı olan, yenileyici bir öğretiydi.1 66 Ulusal Parti üyelerinden Louis-Joseph Janvier, pozitivist düşünceye ilgi duymuş, yaşamının büyük bir kısmını geçirdiği Paris'te Laffitte'in öğrencisi olmuştu. Renan'ın ırkçı fikirlerini eleştirmek için yazdığı bir dizi makaleyi L'egalite des races (1884, Irkların Eşitliği) başlığıyla kitaplaştırmış, bu kitabın önsözünde Haiti politikasının gidişatına dair eleştirilerine de yer vermişti. Genel oy hakkı talep etmek yeterli değildi, zorunlu eğitim olmadan genel oy 16ı Bellegarde-Smiıh, "Haitian Social Thought in the Nineteenth Century", s. 20. 162 Mimi Sheller, "The Army ofSufferers: Peasant Democracy in the Early Republic ofHaiti", New West Indian Guide / Nieuwe West-Indische Gids, 74(1/2), 2000, s. 36-37, 49-50. 163 Edmond Paul, Les causes de nos malheurs: Appel au peuple, Kingston: Gep. Hemderson & Co., 1882. 164 Antfoor Firmin, De /'egalitı! des races humaines (anthropologie positive), Paris: F. Pichon, 1885, s. 650·652. 165 Firmin, De l 'egalitı! des races humaines, s. 654. 166 Firmin, De / 'egalite des races humaines, s. 662.

Sömürge i mparatorluklarıyla Karşıla,malar

1 491

hakkını getirmek bir aldatmadan ibaret olurdu, bir ülke eğitimli oldukça seç­ menler hangi adaya oy attıklarının farkına varacaklar, zenginlik ve güvenlik de beraberinde gelecekti.167 Schopenhauer'ın zorbalık-anarşi ikileminde zorba­ lığı tercih ettiğini hatırlatan Janvier, Alman düşünüre bütünüyle hak veriyor, 1. Faustin gibi despotik yöntemlere başvurmaktan çekinmeyen siyasetçilerin çalışmayı teşvik edip ülkenin üretim gücünü genişlettiklerini ve mülk sahiple­ rinin güvenliğini garantilediklerini yazıyordu. 168

b. Afrika, Avrupa ve Amerika Arasındaki ilişkiyi Düşünmek Haiti'den Afrika kıtasına geçelim. 1880'li yıllarda sömürgeci yayıl­ ma sürerken Afrika'nın pek çok yerinde kurulan kiliseler kıta yerlilerinin Hıristiyanlığa geçişlerinin göstergesiydi. Çoğu zaman yerel dinlerle Hıristiyan inanışı ve ibadetleri arasında sentezler de gerçekleşiyordu. 169 Sierra Leone' de Hıristiyanlaşmış bir köylü ailesinin çocuğu olan James Beale "Africanus" Horton, önce Londra, sonra Edinburgh'da tıp eğitimi görmüştü. Batı Afrika'ya döndükten sonra hem bankacılık gibi alanlarda çalışmış hem de 1860'ların sonu ve 1870'lerin başında West African Countries and Peoples (1868, Batı Afrika Ülkeleri ve Halkları) ve Letters on the Political Condition in the Gold Coast (1870, Altın Sahili'nin Siyasal Durumu Üzerine Mektuplar) gibi önem­ li kitaplarını yazmıştı. Irkçı yazarların biyolojik argümanlarla ırklar arası eşitsizliği kanıtlama çabalarını kıyasıya eleştirmiş, insanlığın tek bir gelişme hattı olmadığını, ulusların ileriye gidebildikleri gibi barbarlığa doğru gerile­ yebileceklerini yazmıştı. 170 Uygar olmak bilim alanında ilerlemek anlamına geliyordu ve farklı dönemlerde farklı uluslar bu alanda ilerleme kaydedebilir­ lerdi. Siyasette ilerlemenin ölçütü yöneticilerin halk tarafından seçilmesiydi. Horton, Afrika'da da özyönetim ilkesine göre yönetimin gerçekleştiği devlet­ lerin kurulmasını arzuluyordu. 1 11 Edward Wilmot Blyden, ABD'nin Karayip Denizi'ndeki topraklarından Virgin Adaları'nda doğmuş, 1850'de American Colonization Society tarafın­ dan Liberya'ya gönderilmişti. Bir dönem Sierra Leone' de de yaşamış, bu arada "Panafrikanizm" ideolojisinin ilk teorisyenlerinden olmuştu.172 Blyden, biyo167 Louis-Joseph Janvier, L'egalite des races, Paris: G. Rougier et Cie, 1884. 168 Louis-Joseph Janvier, La republique d'Hai'li et ses visiteurs (1840-1882), Paris: Marpon et Flammari­ on, 1883, s. 492; krş. Arthur Schopenhauer, Aus Arthur Schopenhauer's handschriftlichem Nachlass. Abhandlungen, Anmerkungen, Aphorismen und Fragmente, (haz.) Julius Frauenstadt, Leipzig: F. A. Brockhaus, 1864, s. 381. 169 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 858. 170 Pieter Boele Van Hensbroek, "Some Nineteenth-Century African Political Thinkers". (haz.) Kwasi Wiredu, A Companion to African Philosophy, Maiden: Blackwell, 2004, s. 84. 171 Van Hensbroek, "Some Nineteenth-Century African Political Thinkers", s. 85. 172 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 861.

492

1

Siyasal Diiıiincelerin Toplumsal Tarihi-3

lojik argümanlarla ırklar hiyerarşisini savunan R. F. Burton, James Hunt ve T. J. Hutchinson gibi yazarları eleştiriyordu. 173 Avrupa kültürel yayılmasına karşı Afrika kimliğinin korunmasını istiyordu. Christianity, lslam and the Negro Race (1887, Hıristiyanlık, lslam ve Zenci lrkı) kitabında İslam'ın Afrika şartla­ rına Hıristiyanlıktan çok daha uyumlu olduğunu yazmıştı.174 1888'de "Afrika ırkı"na mensup olmaktan nasıl gurur duyduğunu anlatıyordu: İskender dö­ neminde bir Yunan, Augustus döneminde bir Romalı ya da XIX. yüzyılda bir Anglosakson olmaktansa Afrika ırkından olmayı tercih ediyordu.175 Blyden, Batı Afrikalılar üzerinde büyük bir etki bırakacaktı. Sierra Leone doğumlu rahip James Johnson, inançlı bir Hıristiyan olsa da Afrika ritüelleri ve Hıristiyan dini arasında bir kaynaşma hayal ediyordu. Pek çok Afrikalı düşünürden farklı olarak, Afrika'nın yerel dillerinde eğitim veren modern kurumların kurulmasını arzuluyordu.11• 1896' da başka Afrikalı ente­ lektüellerle birlikte Nijerya-Lagos'ta Ebute Matta mahallesinde Lagos Edebi ve Sınai Enstitüsü'nün kurulmasını sağlamıştı.1 11 Altın Sahili'nde (gün. Gana) yaşayan J. E. Casely Heyford, Gold Coast Native lnstitutions (1903, Altın Sahili'nin Yerel Kurumları) kitabında Britanyalıların gelişinden önce Altın Sahili halkının gelişkin bir halk olduğu­ nu ve Britanyalıların artık bu halkın yerel kurumlarına saygı gösterme zama­ nının geldiğini yazıyordu.'78 ABD' de Afrikalı-Amerikalıların durumu İç Savaş'tan sonra kademeli ola­ rak kötüleşmişti; 1880'lerin başından itibaren parlamentodaki siyah siyaset­ çilerin sayısı azalmış, Güney eyaletlerinde ırkçı uygulamalar giderek daha sistematik hale gelmişti.'79 1900'lerin başına kadar Booker T. Washington gibi Afro-Amerikalı entelektüeller ABD siyahlarının kötü durumlarının so­ rumlusunun yine kendileri olduğunu savunmuş, "kendine yardım" ilkesini önermişlerdi: Çok çalışan ve çabalayanlar yaşam koşullarını düzeltebilirdi. Virginialı bir özgürleşmiş köle olan Washington, siyahların siyasal iktidara 173 James Olusegun Adeyeri, "Nationalism and Political lndependence in Africa", (haz.) Samuel Ojo Oloruntoba ve Toyin Falola, The Palgrave Handbook of African Politics, Governance and Develop­ ment, New York: Palgrave Macmillan, 2018, s. 204. 174 Bayly, "European Political Thought and the Wider World", s. 861. 175 Maurice N. Amutabi, "Nationalism in Africa: Concepts, Types and Phases", (haz.) Samuel Ojo Olo­ runtoba ve Toyin Falola, The Palgrave Handbook of African Politics, Governance and Development, New York: Palgrave Macmillan, 2018, s. 197-198. 176 E. A. Ayandele, Holy Johnson: Pioneer of African Nationa/ism, 1836-1917, Abingdon: Frank Cass, (1970] 2005, s. 300. 177 Adeyeri, "Nationalism and Political lndependence in Africa", s. 204. 178 Kwadwo Osei-Nyame, "Pan-Africanist ldeology and the African Historical Novel ofSelf-Discovery: The Examples of Kobina Sekyi and J. E. Casely Hayford", /ourn al of African Cultural Studies, 12(2), 1999, s. 147. 179 John T. McCartney, Black Power ldeologies: An Essay in African-American Political Ihought, Phila­ delphia: Temple University Press, 1992, s. 52-53.

Sömürge imparatorluklarıyla Karşılaşmalar

1 493

yaptığı sivil haklar ısrarından ve yüksek öğrenimden vazgeçmelerini öneri­ yor, nezaket kuralları çerçevesinde, barışçıl yollarla siyah özgürleşmesinin gerçekleşmesini arzuluyordu.1•0 Massachusetts'li siyah sosyolog W. E. B. Du Bois, 1900 civarından itibaren Washington'a eleştiriler yöneltmeye başlamış ve hak talebi temelli bir politika önermişti.'"' Irksal çoğulculuk ilkesi üzerin­ den siyahların içlerinde bulundukları daha geniş topluma entegre olmalarını arzuluyor, Panafrikanizmi Afrika'nın dünya düzenine entegre olmasının yolu olarak görüyordu; sosyalizmse idari rasyonalite ve meritokratik eşitlik ilkele­ rini getirecekti. 1•2 Londra'da l900'de Heyford, Du Bois, Edward W. Blyden, Alexander Crummell ve Martin Delany gibi düşünürlerin katılımıyla toplanan Panafrika Kongresi, Panafrikanizm tarihinin dönüm noktalarındandır. Bu kongre ve onu izleyen dönemde Afrikalılar ve Afro-Amerikalılar arasında süregiden ilişkiler, Panafrikanizm fikirlerinin yayılmasına da zemin hazırlayacaktı. Blyden, l902'de "Afrika kişiliği" ifadesini kullanmış, her ırkın bir ruha sa­ hip olduğunu ve bu ruhun o ırka özgü kurumlarda ifade bulduğunu yazmış­ tı.183 Casely Heyford, Ethiopia Unbound: Studies in Race Emancipation (191 1, Zincirlerinden Kurtulmuş Etiyopya: Irk Özgürleşimi Üzerine incelemeler) ro­ manında Panafrikanist ideolojinin anahatlarını çiziyordu.••• "Siyah adam"ın bağımlı ve aşağı konumuna dikkat çekiyor, kitap boyunca Afrikalıların dil ve kültürünün bir uygarlık olmaya yeter düzeyde olduğunu kanıtlıyordu. ıes

c. Sahra Altı Afrika'da Direniş ve isyan Yüzyılın son çeyreğinde "Afrika'nın Kapışılması" sürerken Sahra Altı Afrika halkları sömürgeci güçlere aktif direniş örnekleri sergilemişti. Sahra Altı Afrika toplumları bu dönemde büyük ölçüde yazısız toplumlar oldukla­ rından bu direniş hareketlerinde ortaya koyulan düşünceler hakkında ayrıntılı bilgimiz bulunmuyor; çoğu örnekte sömürge görevlilerinin raporlarından bu direnişlerin ideolojisine dair bir fikir edinebiliyoruz. Örneğin, Wasulu impa­ ratorluğunun (gün. Gine, Mali, Sierra Leone, Kuzey Fildişi Sahili) hüküm­ darı Samori Toure, 1878' de kendini faama (askeri lider) ilan etmiş, '116 1881'de Fransız sömürgeci birliklerine karşı direnişin başında yer almıştı. Bu direniş 180 McCartney, Black Power Jdeologies, s. 63, 70. 181 McCartney, Black Power Jdeologies, s. 70-7 1 . 1 8 2 Adolph L. Reed, jr., "W.E.B. Dubois: A Perspective o n the Bases o f H i s Political Thought", Political Theory, 13(3), 1985, s. 450. 183 Amutabi, "Nationalism in Africa", s. 198. 184 Osei-Nyame, "Pan-Africanist Ideology and the African Historical Novel of Self-Discovery", s. 145. 185 Osei-Nyame, "Pan-Africanist ldeology and the African Historical Novel ofSelf-Discovery", s. 146· 147 186 Sengulo Albert Msellemu, "Common Moı lves of Africa's Anti-colonial Resistance in Social Evolution & History, 12(2), 201 J,