137 3 82MB
Turkish Pages 239 Year 2001
\ -< \ Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözl ügü
-
Persembe Kitaplan: 5
Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlügû Dr. Turan Karatas
Ansiklopedik
Edebiyat Terimleri
Sözl ügü Ofset Hazrrhk MehmetEmin
Kapak YediGece
Baskr Avo Ofset Cilt
Sistem Istanbul 2001
IsnN 975-7954-12-8
YediGeceKitaplan
Davutpasa Cad . TiM 2 B Blok No: 324 Topkapt - istanbul Tel, (0212) 567 17 79 Fak" (0212) 565 25 84
Dr. Turan Karatas
Önsöz TUR A N
K ARATA~
1961 yrlmda Sivas' ta d ogdu. Ilk ögrenimini Ulas'ta, orta ögrenimini Sivas'ta tama mlad r. 1986 yrlmda Ata türk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakült esi Türk Dili ve Edebiyah Bölü m ü' nü bitird i. Fakü lte ögrencisiyken ba~ ladl~ gaz etecili gi (bir gazetenin tas ra mat baasmda 'd üzeltm enlik' ve yazl isleri soru ml u lugu) 1987 Yl.!ma kad ar sürdürdü. Ayro yrl gazetecilikten ayn hp Atatürk Universites i'ne Türk OOi Dkutmam old u . Bu g örev de yedi yû ça1"i h .
Bu arada, adr geçen ünivers itenin Sosyal Bilimler Ens titüs ü'nd e Yeni Türk Ed ebiyan Anabilim Dahnda Prof. Dr. Orha n Okay derusmanhgmda y ükse k lisans ve d oktora ya ph . Mina, Karçiçegi, Palandöken, Yedi Iklim, Kü ltü r, Kayttlar, Tü rk Dili, Ed ebi yat Ortarru, Derga h, Hece, Kafd ag r d ergilerinde inceleme yaz ilan , d enemeleri ve günlü kleri yay tmland t Erzurom'da çikan Mina dergisinde "Genç Kalemler" kösesini hazrrlayrp yönetti. 1997 y111 içinde yaym lanan Riiyalanm,zm Sa n~ln BugdaYI Çocu k Üzerine Yazrlrrus Siirler Gü ld estesi- (2. bs. Pers embe Kita plan, ist. 2001) adh ilk kitabr, aym yrl Türkiye Yazarlar Birligi tar ahndan çocuk edebiyan dalmda öd ü le layik görü ldü. ikinci kitabt Siir Vadilerinde, 1998 yihnda çikn. Karatas'm doktora çahsmast, Dcgu'nun Yedin ci Oglu: Sezai Kamkoç adryla 1998 yilmda yaymland r.
1993 yihn da arasnrma göre vlisi olara k girdigi Gaz iosma npas a Unive rsitesi Fen-Edebiyat Fakültesi'nde 1994 H azirarundan 1998 Arahgme kadar Türk Dili ve Edebiyatt Bölümü Ba ~kanh~ görevi ni yürüttü . Halen ay m bölümde ögretim üyes i olarak g örev yapan Karata s evli ve ü ç çocuk babasi.
ir bilim alanma, ya da b ir sanat dahna ä~i na ~l m a n~n ilk sarn, 0 sa barun terim leri ni tam ma k ve bilmektir. H er hangt bir aland a ye ter de recede bilgilen me k, dahas r u zmanlasm ak için teriml er; vazgeçilmez "mana kod lanvdrr, Edebi yatta ise terimler d aha bir ö nem kazarur, Ed ebiyat terimlerini b ilrnede n, ne söz konusu ala na ad im ata bi lmek, ne d e edebf eserin d üny asma nü fuz ed ebilmek m ümk ünd ür. Elestirel d üsüncenin / favnn ëdebiyat eserleri üz erinde sag hkh so nuç lara ulasabilmesi d e, yine lerimlerin anlasihp ye rli ye rine otu rtulmasma bagh dtr. Terimler anlasihp kavra ndi kça, dahasr içsellestiril dik çe elesti rini n n esne lligi artar.
B
Terimlerin anlamlanru kav ra ma k, ka psa mla nm bilmek için, diger kelimelerde oldugu gibi, gene l sözlüklere bakmak yetmez. Terimlerin za ten "snu rh ve özel" olan manalanru bilmek lçin yine "özel'' söz lü klere ihti ya ç vardir. Elinizdeki kitap da, edebiyat gib i gen i~ bir alam n terimlerine yeni bir bakis geti r mek arnacryla kale me ahruyor. Teriml erin "tarumlan'' ve "kapsamlan" sü rek li terusilmisur, Bu kitapI a tarns malara son ve rmis d egiliz . Olsa oisa yeni tar nsmala ra ze min hazrrlamrs olu yoruz. Zaten he r kitap, be rab erinde bir de tartis ma ge tirmez mi? Narruk Kemal'i n d eyisiyle fikirlerin çan smasm dan hakikat ~i m~eg i dogacaksa, bund an kaçmmak dogru olur mu l
I'
Bu çahsrnad a, ye nl-eski, edeb iyat vad isinde ku llar ulan, kul larulmasa d a bihnmesinin gerekü old ugu d üsünülen terimIere yer ve rild i. Ban edebiyatlannda s rkça g örül en ve e rad an ed ebi yanrmza geç mis ve kullarulrrus, yer etmis olan terimler de kitaba almd r. Edebi sa na tla n n nered eyse tama rmna yakr ru ta runlmaya , klasik siirimizd e sikça g örû lenlert ve yeni siirimizde d e kismen kull arulanl an örn eklerle açrklanma ya çahsi ldr. Bugün arhk kullamlmayan es kid en de çok seyrek basvurulan söz ve mana sanatlannm bir kaçrru kitaba alma yr gerekli gö rmed im . Eski Tûrk sii rinin nazim sekillerine yer verirken d e hemen hemen ayru tuturn sergilendi. Bu kita p, bir teri mler s özl ügü cldu gu için, terimlerin kelime (s özlü k) anl aml arma, doga l olarak yer veril med i ve han gt dil de n old ugu g österilmedi. 'Is tdah'Iarm geçm isten bu güne yaygm olarak kull arulan, bugün d e en çok bilinen isimlerine itibar ed ild t. Terimlerin meshu t olmus isimlerine itibar etmek i1kesi, oku ru n kitaptan kolayca yararlanmasr husu su nu göz ö nü nde bu lu ndurm ak kaygr smdan d ogdu. Kimilerm ee tu tarsizh k saytlacaguu bile bile, bir terimin yabancr i~ mi n i Irea liz m gibi), di gerinin Türkçe karsrhgrm (gerçeküst ûcûl ük gibi) madde bast yap ma m m seb ebi de bundandir, Öt e ya nd an, henüz d il içinde tama me n yerlesemernis teri m adla n m (yazm gibi ) d ikkate almad im . Terim lerin esk i-yen i-yabancr varsa esanlam hlanru d a bel irttim . Bazr terimlerin biline n müt er adifl eri d e ma dde basma alm dl an cak , b kz . krsalt m astyla ast! mad deye gönderme yaptldl. Terimler açtkland iktan sonra, m ümkün oldu gunca örnekler verildi ya d a örn ekler yardmuyla izahlar g üçtendirildi. Bun unl a m ad d elerin zevkle oku n masl amaç1andl. Ve böylece, oku r, b u kit apia sa hamn baz l güzel sö z ve meti nlerine ula~a ca gl için , elinin alhnd a kü çü k bi r seç ki d e bul un durm u!l olacaktu . Edebiyat teri m leri nin dl~mda, edebiyat egitiminde ka ~lm l za Ç1ka n bazl kavramla ra (açlko tu ru m, anket gibD, henü z te rim l~mem i~ kim i kelime ya da tabirlere d ah asl bazl ma zmunlara da (äb-I hayat, anka, Leylà g ib i' kitablm lzd a yer
'I
vertldi . Daha çok baska alanla rda Iöm egln felsefe, sosy oloji, ga zetecilik, tarih gibi) kullamlan ancak, edebiyat ala runda da za m an zaman kars rlastlan bazr kavramlar ve terim ler de bu sözlükte yer ald r. Bir terimin 'altkü mesi' mesábes inde olan bazr tabirl er 0 as tl terim in açtklan drgr madd ed e yer aldr . (Mesela : açrk hece HECE, sa rma ka fiye KAFlYE mad delerind e yer ahp açrklandr.) Bazr madd eleri anlahrken yaprlan almtilarm çoklu gu na itiraz edilebilir, bu bir kusur saydabilir. Ne var ki, b öylesine genis kapsamh, ansiklopedik bir aresnrmeda, takdir edilmelidir ki, bazr maddelerde konunun uzma m na basvurmak ka d ar d ogal bir ~ey olmam ah. Mü ellifin b ütû n maddeIer konusund a ye tkin bilgiyè sahip oldugunu iddia etmesi, abes le istig áld ir. Ede biya tm yakm c ld ugu alanlarla ilgili maddelerde, hat ta ede biyatm kendi içind eki b ölümlenmelertn kimi mad d elerinde bile, sa ha run u zmanlanndan ya rarlanmak böyle bir çahsmarun bili nen özelligid ir, Kitabm dil ve üs lûbu nd a, yer yer d eneme tü rünû n keyifle okunur serbes tligi ne kendim izi kapnrdr girrnz olmustu r, Îlmi yö nü hep göz önü nd e bulundurulan bö yle bir çalismarun üs lûbu nun yer yer dene meyi and rrrnas r, yazan mn okuru sikrnamak ka ygrsmdan olmahdrr, Dahasr, kimi maddelerin içerigine göre bir anlatma tarzm m denend lgt dahi iddia ed ilebilir, Kitapta ad i geçen sair, yazar ve d iger ed ebiyat ad amlarmm, mümkün old ugunca ve gerektigince, dogum-ölü m tarihleri parantez içinde verildi. Söz konusu tarihler, ed ebî sahsiyetlerin admm ilk geçtigi yerde verilip sonra ki ye rlerd e belirtilmem i!ltir. Ça h~ ma mn so nu na, hem sa ha ile i1gili önem li kayna klan, hem d e yararland tgtmlz kit ap ve ma kaleleri için e alan b ir bibliyografya konutdu. Terim leri izaha çl h~l r ken yap tlan almhlann çogund a, ge rektigi nce kay n ak gös terildi . Ahnh yapllan kaynagm tam künyesi bibliyografyad a veri ld igi için, metin içinde mümkün oldugunca , klsaltarak ya ztld l.
I' ' I
Bas ta ed eb iy a t ar as trrma cila rma ve Türk Dili ve Edebiyah Böl ümü ögr encilerine, soma rum ed ebtya t heveslilerin e kilavuz olmast amacryla ha zrrlanan bu kitapta, edebiyat terimlerinin tümüne yer verdigim iddiasmda de gilim . N e var ki, bugün el altmda ve 'piyasada' bulunan benzerl erinin en iyisi olma iddiasuu tast yor bu çahsma . Ve yazan da, ed ebiyat merakhlannm aradrklan bir çok seyi bu kitapta bulacaklan ürnidini.
Dr, Turan Katatas Tokat, 2001
önce evren sonra kavram maddeden çogalzr anlam var/Ik yeni/endikçe keldm ûstün ü ba~ml yeniler Attila jfhan
'I
I
....e
KISALTMALAR a.g.e. ay. m. Bh . bs . C. DiA. EL. ETS. FDS .
s.
,.
TDEA
Adr geçen eser, Aymmadde. Baknuz . BaskJ. G it . Tür kiye Diyanet VakJl Islam AnsikJopedisi. Edebiyat Lagen, (Tahir'ül-Mevlevll. Edeb iya t VI" Tenk id Söz lügü, (Mus tafa Nih at Ozon). Felsefi Do ktrinier Sözlügü. SaYI. Sayfa. Türk Dili V I" Edebiyan Ansiklopedisi [Derga h Y. I
G ~BI AB-
ABARTMA. Bkz. MÜBALAGA.
ABDAL Dünya isle riy le ilgisini kes ip kend isin i Allah yolu na adayan e rmisleri n bir krsrru için ku llamlsa da , daha çok sii-batinî ina ncma bagh, onu yayma yo lunda m ücadele etmis haIk sa tr leri ne verilen addi r, Tür kçe'd e VI" edebiyatnruzda "d er-vis", "v eli" ye rine ; rind , cezbeli sa ir anlaml annda kull arnldrgr da gö rül ür, Abdaldn-, Rûm ad r ve rilen bi r gru p 13. yü zy dda ~iî ina ncnu Anadolu cog ra fyas ina yaymak için ortay a çrkrms VI" bi r nevi tari kat gö rü n tüsü alrrustir, Giderek söz kon usu zümren in ya ni Anadolu abdallanrun Bekta;;îligi benimsedigt bilinmekted ir. Abdal Musa (14. yy.), Pir Sulta n Abda l (16. yy.), bah sedile n inan cr benimseyen ve ab da l sifanyla amla n haIk sairleridir. Bu ozanlann in a nçlan, dünya görûsleri yazdrklanna si kça yansrrrusn r: Abdalhgm binasrm so ra rsan Allah bir, Muha mmed AH abdaldr r Hakika t ilmi n in ashn ara rsa n Cümle ululardan u lu abd ald rr,
\ ç
\ c d ) 2
t
e ABC
s n
, i,
1" 1
,AElECE
Dertli kernter anladm rru hisabi Seyyid Battal Gazi Abd ülvehhab't Hem doksan bin halifenin sahabi Hünkar Haci Bektas Velî abdaldrr Dertli Nesini sorarsm garip h älimin Çoktan beri yatar hastadtr gönül Ahsrrus gurbete geçmis Hinden Abdala kansmis posttadtr gönül
Kul Mustafa AB ECE. Bkz . ALFABE.
ÄB-I HAYAT. Bengisu, hayat suyu, ölümsüz lük suyu. Îçenlere ölümsü zlük bagisladrgma /verdigine inamlan efsanevî su . iskender-i Zülkarneyn , s öz kon usu suyu çok ara missa da bulamarrus, v eziri olan H1Ztr bulmus ve kana kana içmis, arkadasr Ilyas'a da içirmistir. Bu sebeple, adi geçen bu iki insan ölümsü zlû ge kavustuklanndan krya mete kadar yasayacaklardir. Dogu ve Bah dünyasmda, çok eskiden beri varhgma inarulan äb-r ha yat , Türkçe' nin eski ve yeni ede biy at eserlerinde, zengin anlamlar çagrrstiracak sekilde sikça karsirruza çikan bir mazmund ur. Ab-lhayvan, áb-l beM, áb-l cávid, áb-l ctnndanî, áb-l zindegán, áb-l iskender, áb-l Hursit tabirleri de , "êb-r hayat" yerin e, onunla aym anlamda kullarulrrusnr, Tasavvu fta, zaman zaman hakiki askï: m û rsid -i kêmilin akh dogrulten , gönlü u yandtran/ dirilten sözlerini ve na zanm ifade etmek için de ab-l hayat tabiri kullaruhr,
ABONE. Ücretini/bedelini pesin ödeyere k bir dergi ya da gazeteyi belli bir sü re için sat m a1ma durumu . Bir ya Ylrun abone bed elt, normal fiyat mdan biraz daha azdi r, ya-
ni daha ucuzdur. Ayhk d ergiler ve d iger süreli yay mlar için abon elik sür esi ge nellikle bir yïldrr, An cak , za man
zaman alti ay, hatta üç ay gibi sürelerin d e abonelikte geçerli oldugunu g örrnekteyiz. Ülkemizde, özellikle edeb iyat dergileri abone sistemiyle yaytmml s ürd ürür. ABS OLUTÏZ M. Bkz . SALTÇILIK. AB STRE. Bkz. SOYUT.
ABSÜRD. Saçma, abes. Akla , mannga, akl-r selime uymayan düs ünceler, çikanmlar. Bir toplum tarafmdan benimsenmis ortak degerlere , kurallara; ins an m/ top lu mun ezelden beri ahsrk oldugu davraruslara ters d üsen, her da vrarus 'saçma'dir, Mizah sananrun, sikça kullandt~ zengin bir malzemedir 'saçmahk' . Çagdas edebiyat eserlerinde de 'sa çm a' nm önemli bir yer tuttugunu görüyoruz. Bazr sanatçilar, duygu ve d üs üncelerini, farkh bir sekilde ifade edebilmek için 'saçma' ya basvururlar, Banh düs ün ûr ve sanatçi Albert Camus'n ün eserlerinde "saçma" ternel espri durumundadir. Sartre, gerçek 01makla birlikte álemin saçma oldugu düsüncesini savunur; çünkü, kainat 'zihinle kavranamaz' der. Ahmet Hamdi Tanpmar'm Saatleri Ayarlama Enstitüsü romerunda da , "ab es"in mühim bir yeri vardïr.
0
AÇIKLAMA. Izah. tavzih . Bilinmeyen, az bilinen ya da anlasrlmasm da gü çlük çekilen ifadeleri, sözl eri, metinleri, bilindigi varsaytlan ögeleri kullanarak billnebilir, anlasrlabilir duruma getirmek. Bir edebî esen, daha genis okuyucu kesimine anlasrhr kilmak için yaptlan bu ugra~, dil dedigimiz sistem içinde ve söz konusu sistemin a'nlarn bütünlügünü zedelemeden, bozmadan, zorla mad an yaprlm ahdrr. Açiklama yapan k isinin, eçikleyecagi seyin mahiyetini iyi bilmesi, sözkonusu ibarenin/yazmm / metni n /eserin içind e ye r ald lgl alana hakim olmas t gerekir, Açrklama , ~erh etme, yorumlama ve tahlil etmeden farkhd ir, Bu saydtguruz edebi ugra§lar, daha kapsay rcidrr ve 'açrklama' yr bir metod ola rak ku llana b ilirler. 13 1
AÇlKUK
AÇIKllK. Vuzûh. Bir ed ebi metinde me rarrun kolayca a nlasilmasi için ifaden in açrk olmasr. Edebiya tta bit üslûp özelligi olan açrkhk, duygu ve d ü süncelerin izaha, yoruma gerek du yulmaksizm dil e ge tirilmesi, anlattlmasidrr, En girift, en derin, en zor meseleleri açrk bir bi çimd e d iIe getirmek zord u r.
Mustafa Nihat Öz ön, kelimelerin bilinir olmast ve yerli yerinde kullarulmesmm, cümlelerin düzgün srralanma smm, d üs ün cenin dolambaçsrz söylenmesinin açrkhgi rne ydana getirdigini belirtir. "A çikhg m birinci sarn, anlanlmak istenilen seyin anlatacak kimsenin zihnind e açikça belirmis olmasr, sonra onu anlasma kurallarma . uygun olarak s öylemesidir. C..) Açikhk bulunmayan ya zida d ügûmlû l ük, belginsizlik, karanhk, kapahhk var demektir." (ETS , ay. m.) Açikhk, özellikle siir tûründe bir çoklan tarafmdan göreceli bir durum sayrlrrus hr. "Kime g öre açikhk" sorusu hep sorulmustur, Bu sebeple olsa gerek. özel bit okur istey en silrde açtkhk, bir çok sa ir ve elest irme ni n tasvip etmedigi bir dururndur. Açikhk, basitlik anl amma gelmemelidir. (Bkz . SADELiK.) AÇIKOTURUM . Pa nel. Kitle iletisim araçlarm da basvurulan bir anlatma, bilgilendirme bi çirni . Bit konunun bird en faz la konusmaci tarafmdan dinleyeciler ön ünd e tartisilma SI seklind e gerçekles tir ilir. Tartrsrlan kon unun top lu mu n bûy ük kesimini ilg ilen d irm es i ve guncel olmaar açi kot uru rnu n ön em in i artrnr. Kend i alarund a u zma n / taru nrms hatta s öh retli simal arm çagrtlmast ve oturumun ge nis, elve r isl i bit salonda , kalabahk bit izleyici/ dinleyici ön ünd e yap ilmasr on a olan ilgiyi ve ondan saglanac a k fay day t faz lasly la arhnr. Açlkoturu m da am aç, ta rt l~ llan konuyu to plum a anl ~tmak ve dinleyenleri söz konusll me vzu d a bilg ile ndirmektir. Yoks a, uz u n uzun açlklam ala r ya pa ra k vey a an lamslz t a r tl~m a la rl a
.
"I
ADAPTASYON
A
d inleyicileri biktirmak marifet de gildir. Sonunda bir fi kir blrligine va n lm as r da açrkotu ru md a ki tartrsmarnn a m açla n arasmdadir, AÇIK-5AÇIKllK. Söylenmesi yazrlmasi aytp sayrlerc gelenege, örf ve êdete aykin olan; toplumun çogunlugunca hol' karsilanmayan yüz krzarhcr ifadelerin bir edebiyat ya pitmd a kullerulmasu bu sekilde bir durumun be timlenip açimlanmasr. "Edebiyat edeple kaimdir" düsturunu siar edinen bir milletin edebiyat eserlerinde eçrk -saçrk sözlerin, sahnelerin yer almast dogru degildir. Eserlerinde bu tür ifadelere ve enstantanelere yer veren ya zarlarm bu tutumlanna mazeret olarak gösterdikleri insan gerçeklîg inÎ oldugu gibi anlatmak sa vi, inandmcr degildir. Us ta sanatkêr isterse daha usturuplu ve üstü kapah sözlerle merarrum anlatabilir. Açrk-saçrk s özlerin bulundugu kitaplar, bütün toplumlarda, çocuklar ve genç1ik için
4
sakincah sa yrlnustir, ADAPTASYON. Ad apte de denir, Uyarlama. Yabancr bir edebiyat eserinin içerigi korunarak eserdeki yer adlanrun, kahraman adlanrun, deyimlerin, gelenek ve göre- • neklerin yerli hayata uyarlanarak ektanlmasi. Ad a p tasyona, çok keyfî, serbest bir çeviri d e denebilir. Türk edebiyatmda daha çok tiyatro türünde g örülmüstûr. ilk adapte öm ekleri ni, Moliere' d en yap trgr uyarlamalarla Ah m et Vefik Pasa ortaya koymustur. Direktör Áli Bey de, özellikle Ay yar Hamza isimli eseriyle bu konuda ismi arulm asi gere kenlerd en biridir,
Á
Ada pte, ilk d önem lerde , Bah'da ki ed ebî gelismeler i, sa nat sal faali yetl eri ülkemiz ed ebiyatma ve dol ayï siyla insar urruza ya nsitmak bakmundan mübah sayrlabilir. Faka t bugün, okur-yazar ora mn!n ve yaba ncl d il bilen insanlatin a rttig l, kitle ileti~i m a ra çlanmn bütün olu p b itenl eri bir yerd en bire yere an md a aktard lgl bir d önemde , ada ptasy on ça h~ ma l a rma gere k yoktur kanaatind eyiz .
115 'I
AGIT
Af ORlZMA
AFORiz MA. Aforizm. Çesitli konulardaki d üs ünceler i, çarPlCl, kimi zaman mizahî bir sekild e ifade ed ee krsa, yogu n, özlü s özler. Ban' ya has bir s öyleyis b içimidir. Bizdeki vecizeye benzer ancak biraz daha uzundur ve felse fîdir. Aforizmalarda ileri s ûrülen fikirler, da ha ziyad e, bas kalanrun kabulünü beklemeyen yazann sü bjektif kanaatlerid ir. Edebi yaturuzm batthlasma d öneminde, Bah' daki ömeklerinden etkilenen, esin lenen kimi edi plerimiz, aforizma benzeri denemeler ya zrrustir, Bunlann en ün l üs ü, C cn ab $chnbcddin'in (l870 -1934)Tiryaki Söz leri' dir. Bugûn, ba zr gazete ve dergilerde revaçta olan "d uvar yazilan", bir bakrma aforizmalann daha basitlestirilmis veya "s u land m lrrus" seklidir denebilir. Bir aforizma örn egi: "jnsamn belli ba~h iki gûnatn t ardir, öbürleri bunlardan pkar: eabtreu lik ve tembellik. Sabtrstz 01duklan için Cennerten kovuldular, tembelliklerinden geri d önemivorlar." (Franz Kafka ) ÄGÄZ-I DÄSTÄN. Eski Türk ed ebiyatind a destana ve hikayeye baslamaya : herhangi bir kitapta ve öze llikle mesnevilerde as û konuya girise verilen isimdir, Iran edebiyatmda n geçmi sy ahnrrus bir edebî gelenektir. Ägäz-i dästên yerine yer yer dtbace-ihikaye, ibtidd-Yl dástdn, ibtidá-Yl mnnzume, ágáz-l kitab tabirlerinin kullaruldrgr da olmustur.
AGIT. HaIk siiri na zim b içimi olan kosmarun bir türüdür. Dah a ziyade genç yasta ölen sevilen bir kimsertin arkasindan söy lenen ve 0 kisinin üstünlü kleri ni, meziyetlerini anlatan, öleni yücelten halk siiri örneklerine verilen addr r. Sevilen kisilerin ölüm ü, gençlerin amansrz bir has ta hg a, cina yete kurban gitmest ya d a sehit olmast. agul ann ortaya çikmesmda b üy ük etken olmu~tu r. Agtt, ölü mü n aClSlyla söyle nd igi için , ked erli , karamsar, yürek yaktct özellikler ta~tr. Ag ltlar, okuy am/ dinleyeni, ölü mün ma hiyeti, dünyamn ve faSlZh& üzerine dü~ünmeye d e sevk eder.
islamdan öncek i Türk topl umlarm da öl ünün arkasindan yapilan t örenlerd e (yug törenlcri), top lannlarda "agitçi" dcnilen kadmlar veya ozanlar tarafmdan, bugün agl t ad i vc rdigimiz dortlûklcrden ol usan ma nz um "sagu'Tar öze l bir ezgi ile söy lenirmis. Bug ün, ölüm törenlerinde "agIt yakma " gelenegi yaygm degildi r. Günümüzde yapilan me rasimlerde, ölenin acisryla söyle~en yürek daglayici bazr sözler aglt kat ma yükselmez. Olenin dilinden söylenrnis gibi takdim ed ilen agitla r da vard rr.
Belli bi r kisi tarafmdan yazrlsa d a, zaman la tür k ûleserc k anonim lesen agr tlar vardrr: "Eolerinin önii yonca/ YOllca ka/kmI? diz bOYlIIlca/ Bil yoncaYI kim biçecek/ Cc/al oglan 01maymca". Kagiz ma nh Hi fzr' run genç yas ta ölen amcast kizr için yazdig i agitta n bir ka ç d örtlük: Sefil bay kus ne gez ers in bu yerde Yok mu d ur va ta run illerin hani? Küsmüs m üsün se lam im i almad m? Seyda bül bü l si ri n d illetin hani? Ecel tuzaguu açamaz rrusm? Açip dn içinden keç amaz rrusm?
Azád eyleyescler u çamaz rrusm? Kink mi kanad m kolla n n han i? Emm im km aç kapi yi gi reyi m Hasta rrusm hálin hat rm so raYlm Sus uz degil misin bir su ve reyim Çay lard a çalkanan sellerin h an i? GcHn olan klzlann, büyük felà ketlcrin ardmda n d a, agl t ~a.~lldIgl oJmu~tur. Bu scbepJe, ag ltla r, "kaytp, ayn hk ve olu m ~iirleri" olarak da tamm lamr. Divëm ~iirinde yay .
gm olan mersiye, bir ag lt tü rü d ür. (Bh. MERSiYE.)
I"
ft..
W;
AGIZ
ÀHENK
Modern Tü rk siiri nde de ag lt özellik leri ta~lyan siir örnekleri vardtr. Recaizêde Mahmud Ekrem'in oglu Ne-, jat'm vefan sebebiyle söyledigl "Ah Nijat" ve Alaeddin Özdenören'in oglunun ölümü üzerine yazdtgl "Kerem' e Aglt" bu baglamd e zikred ilecek gü zel örn eklerd ir. Cahit Kü1ebi (1917-1997), b ir sairin, sair Ceyhu n Atûf Kan su ' nun (1919-1978) ölü münden duydugu üzüntü yü bir agltia dile getirmistir : Ceyhun kardas sen bu elden gideli Daglanm yikrld ï, çöllerim bombos. Sögüt lü de reler, igdeli beller, Kura ktan çatlarr us göllerim bombos. Tuthal yöresinden, Yildszeli'nden, Çocuktan, büyükten, krzdan, gelinden. Kurtarrrustm sa ynhgm elinden, Simdt sayn kald rm, ellerim bombos. Her sevdigin ~eye se n gü lü m d erdi n, Însanla n bebe gibi severd tn, En sonund a kend i y üregln verdin, Kmldr dallanm, güllerim bo mbos . Kule bi der ölü m geli r yava~ta n, Ben de brknm bu anlamsi z savastan, Dagdaki geyikten, gökteki kustart Beter oldum, telirn telegim bombos . AGIZ. Sadece kelirneleri s öyleyis (telaffuz) fa rkhltklan sebebtyl e bit ana d il içinde olusa n/ gö rü len kü çük d il birlikled. Ba~ka bir deyi~le, ay m di li kon u ~ a n /kull anan b ir ül ~ kenin degi~ik bölge ve ~ehirleri nd e, çoktuk bölgenin öze llikleri , ö rf ve äd e tle tin yö nlend it mes iyle konu~ma dilind e gö rü len söylcy i~ farkhhklan, lizel bir telaffuz bi -
çimi. Za manla bir çok insanda kisisel ahsk anh klar haline d önüsen bu farkhhk la r salt s öyleyiste kahr, yazi d iline ve bazr hikaye ve roman kahramanlannm konusrnasr di smda edebiyata pek ya ns lmaz. Ag.zlarda, yöreselyyerel kelimeler drsmda kelime farkh hgr g örülmez. Aym anedilin geçerli old ugu ül ke nin çesitli bölge ve sehi rleri, sözcükleri deg i ~ik söyleyerek kendi yör elerinin adla nyla arulan agrzlan olu stururla r: Erzurum, Adana, Ba h A nadolu aglZlan vb. gibi .
Ayru dili konusan bir toplumdaki katmanlann söyleyis farkhhgma da agu denir (Kabadayt agzr, es naf agzl, köylü agzt, sehirli ag zi vb .). . ÀHENK. Armoni, kismen fesá ha t. Ed ebî eser d e kull arulan ke lime ve keli me gruplanmn ke ndi aralanndaki ses uyumundan dogen ve kulaga hos ge len, okuyanda adeta bit musikî tesiri yapan ses d üzeni. ( "A ~ m , y ine ak~m , yine a~ml Göllerde hu dem bir kaml$ olsam" Ahmet Hasim) Belága tin ö ne m li konulanndan b iri olan ähenk, si irde esten k e tkinin m ûhim bi r kisrrnru temin eder, Musikide makam neyse, siirde d e êhe nk od u r denebilir, Ähenk, bir ses olayrdi r ama anlama katkist nisbetinde de ö nem kazamr. (Bkz. RiTM, RiTiMLl .)
G
Her sesin ke ncline ha s bir müzika l degerl va rdr r; Kelimelerde bir a raya ge le n sesler karakt eristik özellikle rine göre bi r ses d ûzenegi m eyd ana get iri rler. lste bu d üzen ähengi clus turur; Klasik siirirnizde büyü k bir yer tuten êhenk, bel ägafkitaplannda uzun uzadrya anlatilagelmistir. Eski belágatta "insica m" , "tecänus" , "teellüf" , "selä set" teriml eri de ' áhenk' ! karsïla mak üzere kullarulrrus tir. Eskiden be ri, umGmî, taklîdf ve tasvirî olmak ü zete üç çeàhenkten sö z edilir. UmQmÎ dhenk, sö ylenen ve ya zlla n sözd e telaffu z / söyleme gü çlü gü (tena ru r), Sik tekrar, zincirleme tamlama, yersiz u zatma ve klsa ltma butunmama smdan do gan áhenktit; gene t bi t ses dü zenliligid it.
~it
I"
AKD ÜHALL
ÁHENK
Taklîdî dhenk, tabiat taklidi seslerle olusturulur. Daha ge ni{; bir ifadeyle bir fikri, bir duyguyu, bir hayali kel imenin anlammdan çok, çrkardrklarr seslerle anlatmakhr. Îki çesidi vardrr. Î1kibasit ve açik olamdir ve takIîdî dhenk d iye bilinir:
kapahca, sanatkûráne
AKADEMi. Ünlü Yuna n filozofu Eflatun'un dors ycniigi ycrc
ya ~
p rhr. Çogunlukla, baska anlamlar da çagrtstrrabilecek bir kelimenin s öylenisinden ortaya çikar:
Güm güm öter asman sadädan Cumgeste zemîn bu macerêdan $eyh Galib Tastnri àhenk, duygu ve d üs ûncenin ifadesinde tercih edilen kelime d izilisinin insan zihninde bir tasvir uyandirmasidir. Bu bir bakrma, seslerin yardmuyla manamn guçlcndirilmcsid ir, Tevfik Fikret'in "Yagmur" siirinin asag rya aldrgumz dizelerinde, seçilen kel imelerin sesleri nd en ya gmurun sesini duyar gibi oluruz: Küçük, muttarid, muhteriz darbeier Kafeslerde, cam lard a p ür-ihtizäz Olm dembedem nevha- ger, nagme-sáz Kafeslerde, cam larda pür-ihtizá z
Kûçûk. muttarid, muhteriz darheler... Soka klar da seylá beler eglas rr, Ufu k yaklasn; yaklasrr, ya klasrr: 20
I
Ahrem. "Mef û lü n" He baslayan bir aTUZ veznidir. Rübaide kullamhr. 12 tanedir. (Bkz . RÜBAÎ.)
AHZ Ü SiRKAT. Bkz. iNTiHÀL.
Hakka dogru durahm eeer ki~;j niye tine. Nannk Kemal V~
rak bilinir. Rübaide kullarulan 12 ahreb vezni vardrr. Bun lann en ço k bilinen kahbi Me{û/ü , mefdîlü, mefdîlün fa'drr.
AHSENÜ'L-KASAS, Bkz . KISSA.
$lp êtp diye indi merdivenden Açti kapiyt küs äde-gerden
Ikincisi 11511 tablidi alter/kür
AHREB. "Mef ûlu " He baslayan aruz kahbi. Rübai vezni 01-
verilen isim. Bugûn.rbüim, sanat ve edebiyatta ilerlemeyi. gel ismeyt saglamak emacryla çahsen btr okul ya da kurum"a; veyahut yüksek tahsil, ihtisas yaptlan yerlere iIf:. bu ad verilmistir. Beraberce çahian bi/gin/er ve sanatkàrtar ~ topluluguna da akademi denmistir, Y üksek biIirn ve sanat kurulu anlammda da yine bu terimin kullamldigr g öru lü r.
Eskiden E{latun'un dü~iinü$ eietemi için kularulan akademik tabir i, simdilerde ilmî bir üslûpla yazrlrrus yazrlar için de kul1amhyor. Güzel sane tlann hemen her dahnda eskl klasiklere bagh kalma ve onlarm estetik tavnru s ürdû rm e anlayisma da akademizm denir.
AKD Ü HALL. Orijinali d üzyazi eeklinde ortaya konmus b ir eseri, na zrna çevirip sö ylem eye "akd": bir siiri veya manzum bir eseri d üzy azi biçimine getirmeye de "hall" denk Edebiyaturuzda akd' den çok hall öm e klerine Tast larur, Fuat Köprülü ve Orhan Veli'nin N asrettî n Hom Fikra/ar/ ' m nazmen ifade ettikleri çahsmalan akd'in; Abdûlbaki Gölpmarh'nm Mevlana'nm M esnevi' sin i ve Divan-I Kebir'ini düzy azrya çev irerek yayimladigr kitaplar da hall'in güzel örnekleridir. " BiT yere misafir gidilirken eli bos gid ilmez. hahî! Ben d e bos gel me d im , suç getird im. Cetirdigim, da glan n çe kem edig i agir bir yüktü . Ben o nu iki kat sirtunla tastd im 21 1
'KIM
ve getirdim." seklindek i yaz l parças ml, Têhir'ûl-Mevlevi, akd yaparak na zmen söy le ifad e eder: Eli bos gidi lmez gid ilen ye re Rabb im, bos ge lmed im, be n su ç ge tirdi m Daglar çekemezken 0 agt r yükü iki ka t strtunla pek güç geti rdim. AKICIUK. Se lêset. Söylene n, yazs lan sözlerin d ile takilmadan, kolayca ve àh enkl i bit biçimd e oku nup an lasi labilmes i hall. Söz ü n akrcr olma st baska bir deyisle için d e herhangt bir ses pü rü zü olma masr için, duygu ve d ûsüncelerin bir düzen içind e anla nl masi , çogu nlugun á~i na oldugu ve anl arru kolayca kavranan kelimelerin tercih ed üm est , söylenilmes i/ telaffuz u zcr olan seslerden ve ke limelerden kaçrrulmasr, cü mlelerin ya p l bakirmndan d ogru olmasr, genellikle krsa cumlelere itibar edilrnesi gerekmekted ir, Bu kêbil söz ve yazl1ara eskiden selis denirdi. Bir üslüp özelligi olan ak rcrhk, edebî eserin kolay okunmasrru hu ves iley le de yay rlma sir u, zihinlerde yer etm esini sag lay an öne mli bir niteliktir. Náilî'nin su beytini bir se láe t örnegi olarak zikred ebiliriz:
Hev ê-yr eska uyup kÜY·1 y áre d ek gide riz Nesim-i subha refikiz bahä ra d ek gid eriz.
AKIM. Bu terim, edebiyutrrruzm çesitli dönemlerinde "mes lek-i edeb", "mekteb-i ed eb" , "edebî mekteb", "edebî mes lek" , "edebiyat mekt ebi", "e de biyat oku lu", "ya zm okulu", "edebi cereyan ", "cdebiya t akimi", "ed ebiya t Çl· gm", "ed ebiyat ek olü " gib i isimlerle a m l m 1~ h r. Aktm, bir milletin edcbiya tm m belli bir d öneminde top. lumsal a n la Yl~m ve d egi~imin bir ge regi olara k ba~la yan, geli~ en ve so na ere n; kendine ha s duyu~u , görü ~ü , anlah~1 ve d ü ~ ün ü ~ü ola n bi r ol u~ timd u r. Edebiyat aklmlarmm bir kis mi, dogd uk lan ü lke lerin smlrlan Oi
"I
-
ase ra k evrensel bir mahiyet ka zarup etkilerini yüzytlla r boyu deva m ettirebilirler, Bu manad a, Ban' d a d ogup ge· lis tikten sonra ül kemizd e de ter aftar bu lan , itib ar ed ilen edebiyat akJmla n klasisizm , romantizm , realizm , parnasizm, natûralizm. sembolizm, sürrealizm zikred ileb ilir. Bunlar, büyük ed ebi cere yanl ardrr ve evrenseldir, Öte ya ndan, bir milletin kendi ed ebiyat srr urlan içinde ka Jan ve edebiya t tarihin in belli bir d öneminde etkili cl an, da hasr 0 d evre adrrn veren "akim", "me kteb" dedigimiz olu su mlar vard rr. Ortak ilkelere baglanma, d ünya g örüsü ve sa na t anlayisr bakmund an bazr ilkelerde birlesme, sa na tsal bir manifestoya sahip olma ve baska ortak es tetik kaygtlan pa ylasma itibariyle bir araya gelen sanatçda n n olus tu rdu klan ve srralanan ka yg tla rla orta ya koy duklan eserlerle sü rdürdükJeri olusu ma da "aktm" denir, Bu rür akrmlar; edebiyat tarihinin belli bi r d önemine d amgasrru vurmakla kalmaz sen raki kusakte TI da bü yük ölçüde etkileyebilirler. Servet-i Fiinûn, Garip akrml an gibi. Her iki anlamda da , ede bî akim ye ni bir araYl~1O ve olusumun sonucu olara k ortaya çtkar. Öz ü n d e blr önceki d öneme karsr bir tepkiyi ve bir yenil igi banndmr. Her edebt cereyan, yeni bir iddia ve tea üz re vû cu t bul ur. iJk çrkrsta Bed sürülen d üs ün celer giderek be· lidi ilkelere d ön üsü r ve söz konusu ilkeler etra fmd a birlesen sanatkê rlar çogalmca, edebî akim olusmus, edebî mekteb olmega hak kazannu s olur.
A
C
Bir ede biya t mekfebinde yer alan sanatç rlarm mizaç ve ka rak ter baklmmdan mü~terekleri olm akl a birlikte, ye· ti~me tarzl, an l aYI~, dünya görü~ü ve aym za ma n kes i· tin d e ya~a m l~ olmak yani akran saytlabilecek bi yolojik ëzellikleri ta ~lmak gibi ortak hususiyetl er e sa hi p oJma · Jan gerekir. Ancak , gru p içinde yer alan bü tün sana tçlJaTIn belirl enmi ~ ilkelere, ortak kurallara kesinkes bagh kaJmasl d ü ~ü n ül em ez . Zat en böy le bir ~ey, sanatm ve sanat kä rlO tabiatma ay km d u . Aym ekole bagh sa natçtla r
I" 'I
AKIS
AKROSn$
arasmda özd e bir birlik rnevcutsa , ay rm nl ara ve birey sel çrkrsla ra fazla it ib ar edilmez.
Noksen akis ör n ekl eri:
He r ed eb î m ekteb, bunyesinde v ücut buld ugu çagm kültü rel, siy asî, ekonomik v e ictimaî sartlanndan da izler tasrr. "Edebî ak rm, zam a rurun her türlü edebî zevklerinin degisiminde sosyal ve fikrî ya pilanmalann d egisimi ve yeni den olus u mu nda ya belirl eyici rol oynar ve etken konumdadir ya da 0 edebî akmu, 0 sosy al atmosfer d ogu rm us tu r." (Nu ru llah Çetin : "Edebî Akim" Terim i.)
Cih anda adem clan bîgmll olmaz Anunçü n bîgmn clan adem olnmz
AKis. Aks,
çaprazlama. Tard ü aks veya aks ü tebdil de denir. Bir rrusra veya c ümledeki kelimelerin, ifade ve ibarelerin yin e anlamh bir sekilde yerlerini degistirerek yaprlan bir ed ebî sanat trr. Eski siirimizde seyrek olarak karsirr uza çrka n bu sanatm "tam akis " ve "noksan akis " di ye iki çesidi vard rr, Kelimelerin tümünün sirnetrik olarak yer de gi ~ti r m esi su retiyle yaprlaruna "tam akis": kelimelerin bir kismmm yer degtstirmesiyle yap ilar una da "noksan akis" denir. Aym kelimelerin /ifadelerin dizilisinden elde ed ilen iki anlam arasmda ne kadar aynhk olursa, akis sa nat! da 0 de rece basanh olrnus sayihr, s özün etkisi artar.
Ta m akis örnekleri: Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem Kiblem olah kasm kasm olah krblem Cennet gibidir rûyun rûyun gibidir eennet Ádem doyamaz sana sana doyarnaz adem
Yar/ Ill göremez bugün her kim ki goremez yan m La-e árt
Necatî Utandrm aglay arak, agladlm utanmayarak Mehmet Äkif Ersoy Her an bir yeni su vardr Her yeni sud a bir an Özdemir As!'f
(
AKROSTi~. Muvassah, istihrec, uçlama, abe ccdarius. Bir .'?iirin, rrnsralanrnn ilk harflerin in birlesmesi so nucu or ta ya an1amh bir kelime veya özel isim çikacak sekilde tertip edilmesi: 0 tertipten çikan an1amh kelime. Akrostis, biçimsel bir da yatma arzettiginden, bu " oyu nva yer veren siir örnekleri pek basanti degildir, örnekleri de çok azdir. An cak, Sezai Karakoç'un MOlla Rom s iirinin "Ask ve Çileler " adh Uk b ölûm ünde bi r akrostis ya prlm as ma ragmen. siirin edasmda hiçb ir yap m acikhk hissedilmez. Bu yüzden, s öz konusu eserin ilk b ölûmû, kanaatimizce edebiyanrruzdaki en basanh akrostis öm egidi r.
Nazim Kelêrrun kiban, kibarm kelänudir, Anon im Mü m k ün de gil Huda'yr bilmek de bilmemek de Bilmek de bilmernek de rnümkün degil Huda' yi
Lá-edrî
Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar. Eld en ne gelir ki? Güze1sin, gençligin var. Dünyada askirmz ölüm gibi mukaddes. inan ki bir d aha geri ge lm ez bu günler, Àlemde bir and ir bize d ost esen r üzg ár, Cahit Sllkl Tarancl
I"
AK SlYO N
ALFA BE
Lal olu r bülbü l, açar go nca , d ud ak hayrán nlur Eld e rruzrab ü rp ertr tellerd e hos seyr ên olu r M est ede r bes te ruhu çagledr kça nagmeier i nce bir kud retle hisler si' r olur, elhän olur A nlatllm az bi r güzellik nazh bi r zevk-i taráb Titresir dillerde binbi r nagme pür-Iem'an olur Läy ikr tak d ir tekrimd ir 0 üst ád Lem' i kim Izn rabr, neses t d ilden di le destên olur Vecdi Bingöl ü
AKSivON. Hikaye, roma n ve tiya trod a, a nla ttla n vakarun tasvir, d üs ü nce ve moral kis rrnlanrn çrkt tk tan sonra geriye kalan entrik. "sa lt olay" krs rm. Aks iyon . ese rd eki genlimi arhran ha tta saglayan u ns urdu r. Çagd as romanda geri plana atrlan aksiyo n, es ki anlati lann ve kla sik ro m arun va zgeçernedi gi bir öged ir. An latm a esas m a ba gh söz konusu eserlerd e, ofaylflrtn akl?l", anlatmak için de "aksi yen" tabiri kullam hr.
sai rlerin siirlerini toplayan kitap bütünl ügund eki bazr eserlere d e albüm d enmektedir. ALEGORi. istiàre-i temsiliyye. Bir d üsün cey i, duyguyu inandmcr v e etkili kilmak için, d ah a çok soyut ka vramlan somutlasnrarak yani simg eleri kulJanar ak anla tma yö n temi. Degi~ik bi r ifadeyle, bir d üsü nce veya kav ra rmn bir va rhk ya da nesneyle scmu tlas nn lara k anlanlmast, Ögretici eserlerde, çogu nlu kla bu ta rz bir an lah m te rcih edi lir; Yus u f Has Hacib' in Ku tadgu Bilig'i, ~ey hr n i n Harnámt'si, ~yh Gälib'in Hüsn ü A~k' 1 alegori k ese rlere öm ek gös terilebilir. Yeni siirde d e, "a nlatma" kaygisr öne çikmca alegor iye basvu ru lmu stu r; Tevfik Fikret'in "De ven in Ba~l" ma nzumesi, bu baglamde tipik bir ör- ~ nektir. insa n yasa nnsmm niteliklerini tasiya n / ye nsu a n. dinl, a hlakî, felsefî ve top lumsal bir d üs ünceyi insa na i1etm eye çahsan, ha yvan, bitki ve herhan gt bi r e~ya n m si mge ola rak ku llaruld rgr ma sallar da alegorik sa yih r,
ALÀKA. iIgi. Bir sözû n ge rçek anla m m m d isind e baska bir anlamda /mecazen kull arulmasr durumunda gözetilen neden . Mecaz ve tesbi h sa na tmda bü yük öne m i olan al áka , b ir çok edebi sa nat ya prhr ke n göz önünd e bulundurulur. "Oglu m uz gird igi bu smavda yü zümüzü agartti" cümlesinde 'agarth' s özcügü nü n 'besa n h oldu', 'basan ka zandi ' anlarrnnda kullar ulma smda , 'agartm ak" fiilinin kokenind e bulu nan 'iyilik', 'hosluk', 'olu mlu luk ' manalanyl a bir ilgi ku ru lmustur. Aläka çesitli ned enlerle ya p l1abilir. Bunl arm ba~h c a l a n ~ u nl a rd l r: Azhk-çoklu k i1gisi, seb ebiyet ilgisi, öze l-ge ne l i1gisi, hu lû l ilgisi, geçmi ~ -gelecek i1gisi, isnad i1gisL..
ALFA BE. Abece. Bir d ildeki ses lerin yaz rd ak! kar~,h g l olan isa re tlerln (ha rf) olustu rd ugu , belli bi r sirast clan y.1 Z I s iste m i. Sesin yazrdaki kar~lh gl ola n isa retin ad r h arftir. Ha rflerin sis tem li srr alam sr da alfabe olar ak ad lan d mlnusnr. Seslerin salt g örece sekillerin d en iba ret olan har flerin temsil et tigi sesle hiçbir ilgisi yoktur. Aym dilin ses leri için, farkh zam an larda degi~ik alfabeier kullarulrrushr. Ç ün kü hari dedijiimiz sekiller degiskendi r, d ild e as lolan ise sesti r. Ne var ki, milletlenn kültürû n ü, ed eb iya tiru hatta medeniyetini kesintiye, kmimaya ugrat h g! için alfabe degi~ikligi dogru degtldir. Tü rkl er, baslangiçtan bu gü ne Göktürk, Uygur, Mani, Bmhmi, Amp, lAtin ve Ki. ril yazl sistem lerin i kull a n ml ~hr. 1928'den beri ku lland tgJm lz bugünk ü alfahemizde 29 har f va rd tr.
ALBÜM. Fotograf , res im, pul ya da ba zl hahra m alzem elerinin içinde to plan d lgl d eft er veya kità p . Bol resimli, klsa açlkl amah kitaplar da bu isim le amh r. $o n ytllarda, kim i
Bir m etnin söyl en i~i ni tam olarak gös terme k için kullamlan alia beye tra ns krip siyon alf ahesi denir. Söz konusu aliabede her sese kar~ill k gelecek bir ~ek iJ va rd! r.
"I
I" 1 28
Allel
ALMANAK
(Bkz. ÇEVIRIYAZ I.) Baska dill erden / yaztl ardan çevrllen ! ah ntrlana n metinlerin orijin alleri gtb i gösten lm es ln de ise transliteration alfabest kull amhr.
Eyt üld e melûl old u g önü l sold u d a l ále Bir käkül~ meyletti gönü l gcldi bu MIe
Alfabe sira st gözetilerek yapila n düzenlemeye alfabetik denir. S özlü k, ansiklopedi, bibHyografya ve benzeri çalismalarde alfabetik sira esa s ahrur,
Üz üm çöpleri, a nnu t sapl an, çekirdek çok çig Oaeeden d üs üncrncdik çok çig çag
All Cl. Bir sana t eserine muhatab olan herkes. Sanatçmm hed ef kitle si clan okur, izleyici ve dinleyici modern elestiride bu terimle ifade edilmektedir. A1ICI terimiyle karsilana n insan1ar çoeuk, delikanu, ye t j~kjn ve sanatp olmak ûzere dö rt gruba aynhr. Ahcmm nit eligi . eserin seviyesin i belirleyen etmenlerden biri sa yrhr. Çagdas elestiri, sana tçir un, eserini olus tu ru rken, alicismm seviyesini ve psikolojisini göz önü n de bulundurmasi gerektigini savu nu r.
ALi NTI. Bkz. iKTiBAS.
Karsi yatan kars r kara daglar kara ytpnr... Oede Korkut Gü l gü lse aglasa bülbül acep degil Zîra kimin e agla demisler kimine gü l
Nedim Seherle seyre koy u ld um semä-yi dery êyr Tevfik Fikret
I
Behçet Neca tigii Çaglard a çagla ya n bir çavla n bir çaglayarum Çah çirpi çadir çrktn bir çavdar uygarhgryim ben
Semi Kamkoç Keçiler kafata sr çmgtrakh keçiler Ka çar kaç arlar da ga dogru Sezai Karakoç A LKI~ .
ALiT ERAS YON. Ses yinelemesi. Bir siirin herhangi bir d izesi nde veya düzyazmm bir cümlesinde, ay m ünsû zleri n ya da benzer hecelerin bi r ahenk olusturacak biç im de tekrarla nmasr su retiyle yap rla n bir edebî sanatttr. Eski ve yeni siir im izd e sikça kullamlan ali terasyon sananyla, anlama da yanslya n bir ähenk olusturmak amacr gü dü lü r. Asa gidaki öm eklerde, koyu yazila n aym ûnsü zleri n tekran suretiyle aliterasyon sanatt yapilrmsnr:
"
Edip Ayel
Bazr agizlard a "algis" scklind e söylenrnesi yay gmdi r, Görülen iyiliklere, tad rla n nirnetlere ve y a~a nan güzelliklere karsi minnet d uygu lanm ifa de etmek için s öylenen d ilek sö zle ri. Alkis. bir ini ululamak/y ûcelt mek, övmek; bir nevi on a ha yir d u ada bulunm ak nr. Folklorumuz içinde önemli bir yer tutan alkrs sözleri. b ir bak un a. s ükra n duygule rnu n ifa desidi r. Bu kabil s özler konus maya renk ve can hhk ka ta r. Örnekler: ACI ylÏzii gönn eyesin, Agacm kurumasm, Allah ne muradm varsa versin, Al/Ilh sana karn ka?lt kam gözJii gelinler versin, Beytllllaha y iiz sttresin, Dallanasm-budakumesm , Hmr yolda~m a/suil, iki cihanda yiizihl ak 01511I1. .
ALMANAK. Bir çesit takvim. Yih n gün, hafta ve ay gibi bölümlerin i; ay ve gü nes m sey rini. iklim hareketlerini, yildönümlerini gösteren; sanat, ed ebiyat, kûltûr ve dig cr konularla ilgili bilgilere. istatistiki verilere, bun larla ilgiH ögüt, fikra, atas özû ve özd eyislere de bu nyesin de ycr veren kitap seklinde bir çesit yilhk takvim. Ceçmis çag lar d a, gök bilimci lcr, hazlrladl kla n almanakla n Yllbil ~l
ANAlOJi
ALP
hediyesi olarak hükümdarl ara su narla rrms. Tûrk çed e y,ll lk (b kz.) yerine d e ba zan bu terim kul lar nlnus trr
ALP. Bilhassa esk i Tü rk de sta nlan nda yigi tligi, kahrarnanhg., cesa reti ve pehl ivanhgryla öne çikan ideal erkek tip i. Türkler islamiyeti kabul ettikten son ra "alp" tipi , ed ebiyahmlzm yine d estansr bazr ese rleri nde "alperen" ve "alpgazi" isimle riy le ka rsmuza çrkar,
AMATÖR. Hevesli, me rakh. Gü zel sanat1ann herhangi bir alarnnda, iddiasr olma dan, bir kars iltk be klemed en. onu meslek edinmed en ugrasan. kendince ürû nler ortaya ko yan kimse. Siiri çok se vdigi için sür çah smalan r apao, ama hiçbir za man sair oldugu nu iddia enn eyen kisi, zevki için resim çizen ve ressamhk iddiasmda buhmmar an kimse bi re r a m a törd ür,
ANA FiKiR. BiT konuyu a nla tm ay r a maçla ya n bir ya zrd aki temel d üsünce, yazann, açrk veya giz li okur a iletm ek istedigi asû rnesaj. Ana fikre, anl anlan konunun ÖZÜ , ondan çrkanlacak so nuç da d enebilir. Peyami Safa, "En bûyük ask romanlanmn bile okura verm ok istedig! bir ana fikir vardrr" der. Yazilarm konu ve bashklanyla ana fikirleri ara smda siki bir iliskinin olmast gerekir, Ne var ki, aym konuyu anlatan kisiler, fatkh fikirlere sahip 01duklan için sonu çte' farkh çikan mlara ulasabilirler, Bu sebeple konu He anll [ikri birbirinden ayn tutmak gerekir. Ana fikir; yazmm bütününe yayilacagr gibi, yazmm herhangi bir yerinde bir cürnleyle de ifad e edi lebilir. Siirde ana fikir de gil d e aMa tema (b kz.) olur.
ANAGRAM. Bkz. KALB. ANAKRONizM. Ya?adl gl d ön em bdli olan bir ~ahsiyeti veya ne zaman meydana geld igi açlkça bilin en ta rihî bir olaYl, ba?ka bir d önemd e ya~ a m l? ya da geçmi? gibi gösterme duru mu . Ana kron izm, ya bilgi eksi kligind en kay na klamr ya da beJli bir maksatl a bilerek yapilabilir. '0
I
Edebiyatrrrnzda en yaygm anakroni zm öm egt, farkh zamanl arda yasarrns Timur'la Nasrettin Hoca'run ay m d önem d e yesanus gibi gösterilerek anl anlan fikra lard e görü lür, Nasrettin Hoc a'run uçakta yokulu k ed erk en ftkraya girmesi d e, belli bir amaçla ve bilerek yaprlan ana kronizm öm egid ir. Bir varhtt, nesneyi hiç bulunmadrgr bir yerde zi kretmek , orada varml~ gibi gostermek yanhs hgina da anakorizm deni r. Erzurum Pasinler ilçesmd e ya-?ayan ve ku rgulad rgr yalanlarla yöre halkmm sevgtlisi olan Teyo Pehlivan'm Iöl. 1999) bir 'yalarn'nda bahsi geçe n Sankarrns' ta ki d eru z, bir anakori zm öm egi d ir. Anlah cmm , çokl uk bu ya n h~hÏI b ilerek yap hgl açiknr.
ANALÎZ. Bkz. TAHLiL. ANALOJi. Kiya s, örn ekseme. Akil yü rûtm e me tod lanndan biri olan ana loji, iki ~ey arasmd ak t ben zerli gi eses alarak, birisi hak kmda verilm is olan hükmü di geri için d e geçe rli say maktir, Baska bir tarunu d a söy le yapthr: kabul edilmis örne klerd en hareketle benzer olay ve olgular aras md aki sebep sonuç iliskilerinden de yar arlanarak zihni sonuçlar elde etme yöntemidir, Modern ed ebiy att a metin tahlilinde; edebî eserlerin çözümlenmesind e, açimlanmasmda hatta anlasilmasmda kullarulan bir me. tod o1arak karsirmza çrkan analoji , elestir inin de basvurdugu yöntemle rd en biridir. Iki edebiyat ese ri arasmda ki benzerligi dayanak alarak, daha öncc ortaya konul an eser hak kinds verilen hükm ü, se nraki için d e verme ktir. An a10ji yoluy1a elde edilen neticeler sag hkh olma yab ilir. ~i h insel bir çlkan m oldugu için ihtimali ve sübjektiftir. O te yanda n, sanatçllar, kullandlklan d ilin çag n~lm imkanlanm, nesneter arasmdaki benzerlik ve and lTl?tan ya rarlana ra k ge ni?letebilirler. Bu baglamda, söz ve an lam sa nat lan mn bir çogu d a a naloji yolu yla kurul m tl ~ tur denebilir.
I"
32
ANANIM
ANAN iM. Çevrik isim. Özel veya g üzel, meshar bir adm ter sinde n oku nmasryla yahu t hecelerin in yer degistirmestyIe or taya çrka n ta kma ad. Yaza rlar a rasmda bu tür takma is imler modad u; öze llikle yabana ülkelerd e. Çevirmece
yoluyla Melin Eloglu, Ethem Olgu nil ve Ni! Meteoglc. ismet Özel d e Metis Elöz müsteanm kullanrmsnr. ANA TEMA. Ana d uygu da denir. Bir duyguyu hatta b ir d üs üncey t hissettirmek, dile getirmek üzere ortaya konen metinlerde hassaten sii rde ana fik rin ye rini tu tan / alan
öz, Belli bir d u ygu etrafmd a okuru ycgunlasurmak, söylenenleri onlann yüreklerinde, iç d ü nyalannd a be lirgi n kilmak ana d uygunu n basanyla sunulmasr sayesinde olu r. Siirdeki d üs ünce d ahi bi r d uygu yumusakhgr ha linde met inde ye r almehdr r.
ANATOMi. Bkz. TE$RiH. ANEKDOT. Hikay e, roman, desten vb. gibi anlatma esasma bagh ese rle rde an lanl a n büyük / esas ola ym basf basma bir bü tü nlü k arz ed en krsunl a rma ve rilen isim.
Aynca, geç rnis d önem insanlannm hayatlarmd an ya nslyan, ha n rala rdan süzü lü p gele n kü çük ib retli olay lan, ilginç durumlan anl atan kisa sözlere, bir çesit nükt e ve latitelere d e anekd ot d enmektedir. Cesmi s d önem lerde, anekdot tabiri "g izli kalrrus, hiç yaym lan ma rrus": "çok eski bir yazann eserlerin d en ya p l ~ Jan ilk bask i' anlamlannda da kullamlrmsttr,
ANI. Bkz. HATIRA. ANJAN 8MAN. Ulanti. Siir cümlelerinin bir mlsra veya be-
yitte tamamlanmay tp diger mlsr a ve beyitlere hatt a bendiere u zamasldlr. Franstz ?iirinde n edebiyattmlza gcçe n anja nb ma n, Serve t-i Fünûn :;;airlerince sevildi ve ku llan lld l; böylece yaygm hk kaza nd l. Öyküye yas lanan manzumelerde ter cih edi len anja nbman, nazml nes re y a k l a~ tJ ra n bir üslûp özelligi kabul edili r. Yeni bi r ritme
'I
ANKET
ve ses açismdan yen! bir söyleytse ul asmak kaygts ryla basvurulan anjanbma n, edebi~a hmlza ilk geç tigi d önemd e, Fikret' in ve Mehmed Akif in manzumelerind e ustahkla kullarulnusnr. A?ag ldaki iki d izeye yay tla n (italik yazi lan) siir cürnlesi, b ir anjanbma n örn egld ir:
o süslü haclelerin sine-i mua ttarma Kosanlar!
Iste bi r insa n ki in liyo r nefesi ; Tevfik Fikret
ANKA. Zü mrüd üanka, zû rnrût, simurg.. sire ng. Bir çok ede-
biyat eseri nd e, özeItikle diva n siiri örneklerind e mazmun ola ra k ka rsumza çikan anka, Kaf Dagr'nda ya~adlgt va rsa yrlan ad r var kend i yo k efsê ne vî bir kustu r, Çok uzun boynu, tengerenk ve upuzun tü yleri, insa rt yüzü ne benzeyen yüzü ve her kus ten bir iz tasryan özellikleriy le aruhr; Yere konmadan havada, ço k yüksekle rde uçara k yasadrgma ina mhr. Boynu çok u zun old ugundan anka, oruz kus bü yüklü g ünd e, otu zrenkl i ve otuz kusun isa retlerini ta?ld lgl içi n simurg, streng; bulu nd ugu ye rd eki ku slan avladigr için ankil-y' mllgrib adla n ve rilm ist ir; Bir s öylen ceye g öre, ~ayvanlan hatta çocuklan ka prp yernege b~~laymca soyu yild mmla yo k edilmis tir. Bir rivayete gore d e, anka, eenne t kusuna ben zer yesfl bir kusmus. Türk ma sallannda ka rs ilasn grrruz an ka kusu , iyiliksever bir ku stu r. Masa I kahramanl anm karsrlas nklan tehlikeIerden kurtarmak için on lan strtma alarak uzak diyarlara, Kaf Dagr'na götürür ve tehlikeden emin kilar. Anka, bazr kaynaklarda, haik arasinda de vlet ku su olarak bilinen "hü mä" v~ "kaknu s" ile kan~tIOJ ml~hr. (Daha geni ? biJgi için bkz. Iskender r ala: Divan $îiri SözIiigii, ay. m.) ANK ET. Soru?turm a. Klsaca "geni~ kitleleri ilgilendiren ko-
nu larda halkm Hkrini alma k" :;;eklinde tantmlanabilir. Bir konudaki benzer sorulan, 0 ko nuy la ilgili far kh in sa nlara sorarak bilgi to plama; bu say ede bir meseIeye 33 1
1 I1
ANLAM ANLATlM
I
,I
açikhk ge tirme Iaali ye tl. Anket, d ergi, gazete ve simdilerd e televi zyonun sikça basvurdugu bilgi, g örüs toplama yöntemlerinden biridir. Edebiya t d ergil eri de, bir ko-
nuyu eni ne boy u na tarnsmak veya bh edebî meseleyi gündeme getirmek, ona di kka tleri çekmek arn~clyla, anket yöntemine basv u rurlar. Aym ko nuda ferk h görüsleri ih tiva etmesi ve bir konuyu çesi tli yönleriyle tarnsmaya açmasr bakrmmda n anketler, itiba r ed ilen, ilgi gö ren bil gi kaynaklan arasmd adir.
I
I~ I
ANLAM. Ma n a. Bir kelime ni n, sözün, sembolün, isaretin , metnin içerdigi d üsü nce ve/veya duygu . Modern d ilbilimi n bakisryla söy lersek; anlam, gösteren He gösterilen arasmdeki iliskid ir, Ede biyat eserlerin d e ku llam la n kelim eler, simgeler vb . u nsu rlar, birden çok anlama gelebili r. Kelimenin çok anlamh olu su , metnin zenginlig tni arhn r. Sözcükleri n ifade ettigi an lam, ge nellikle aslî (temet gerçek) ve mecazi diye ikiye aynhr. Kelimen in sözlükteki ilk anlarru aslî yani as rl/ öz anlamdrr: d iger anlamlar .~s e m:cazîdir. Kelimeler, zamanla, genel bir anlamdan oze l brr anlama kevusmak sûretiyle anlam da ralmasma ya da bu duru m un tam tersi olarak anlam genislemesine ugrayabilirle r. Tûrkçe'deki kelimeler, yaplm ek1eri vasitasryla yeni anla m lar kazamr. Kelimelerin bir k rsrrurun anla rru soyut (m ûcerret), bazrlanrunki de somu t (müsahhas) olab ilir,
ANLAMA. Bir ifadeye, sembol ya da kavrama, kullarul dïgr baglama uygun bir anlam verrne; söze yü kl e n m i~ ~l~n ma na Yl kavrayabilme. Anlamamn ge rçeklesmesi rçm , hem ifadede hem de okurda, bazr sa rtlann olusmus 01mast gerekir. Ifadenin, sembolün, kevranun, im geni n isaret/fmê ettigi ve/ ya çagn~hrdtgl anlarru kav ramak için, belli bir bir ikime ihtiyaç vardrr. Meram anlasrlrruyorsa söyleyende /yazanda, söy lenende /y az~lan~a ya da okuyanda bir anza, bi r eksiklik var de mektu . Söz ko-
"I
nusu ü ç unsurun gerek li sa rtlan tasiyo r olmast halinde "anlama" gerçeklesir, ANLAMOA~;' Mûterêdir, esa nlamh, sinor-im . Neredeyse aymanlama gelen, ar alannda çok kûçük an lam fark hhklan (nûans) bul un an ke lime lerden he r biri . (Çogunluk tarafmdan ay m anlama gelen dense de , esanlam h kelimeIer arasm da u fak tefek farkhlar vardrr.) Artlamd as ke limeierin bi r cûm le içinde, ay m anlama geleeek seki ld e,
gelisigûzel kullarulmasr hos karsrlsnmaz. ANLATI. Tahkiye, hikay e etme, öykü1eme. Narrative terimine karsrhk bulunan bu terim, zih inde kurgulanan b ir d urumun, olaym öyküleme yoluy la anlatrlmasr d ernek- ~ tiroHikaye, roman, tiyatro, d esta n türlerini n anlat ma bi- ~ çimi, bu türI erin hepsinin gene l adr olara k d a ke rsurnza çikmaktadir. Klasik b içimlere u yrna yan bazi roma nlara d a 'anlan' isminin verild igi olmu stur. ANLATIM. ifa d e. Duygu ve dü sû ncelerin, bir durumu n, olaym, bili nen, ögrenilen bir seyin SÖ Z ya d a yaz ryla disa vurulmasi, beyan ed ilrnes i; merarrnn baskal anna d u yu rulu p anlatilmasi. Edebiyahn yegäne vesitasr olan anlatun, genelIi kle "yazryla ifade" anlarrunda ku llarulrr, Yazih anlatirrun nazim ysiir ve nesir olrna k ü zere iki sekli vardir. Edebî bir krymeti olan anlattmlarda, m u hata ba aktanlrnak iste nen d uygu ve düsünceler önce zihi nde tasarlarur, bir dûzene ko nur soma d a sanatkê rane bir ~e kilde ifadeye dökülü r. Söz lü anlatimda, daha dogru bir tab irle irtic álen söyleyiste aulatilmak istenenler bi rdenbire, içten geldigi gibi söylenir; bir düzenlilik arzetrneyebilir. Anlanrrun güçlü ve güzel olabil~esi için, kelime lerin yer li yerinde ku llandmasl gerekir, An latunm biricik malzemesi olan kelime ler b üt ün an lamlan ve esprileriyIe bilinirse anlatmun gücü ve güzellig t artar. Anlanm s öz ve anlam sanatlanyla daha etk ili haIe geti rilebilir. Ne var ki, edebiyat metinlennde, sekil ve üs lûp
/35
ANLAnMCILIK
güzelliginin gere gi nd en faz1a öne çrkanlmasi: edebi sa natlan kul lanmaktan, an latmu söz ve mana sanatlanyla sü slemekten fazlasiy la zevk a1ma tutumu ifade perverlik vey a ifade pervazhk olarak nitelenir. Böyle bir tevrr, ed ebiy at çevrelerinde bazi durumlarda, kim ileri tarafmda n olu mlu karsrlanmaz.
ANLATIMCILIK. Ekspresyonizm, ifadecilik, drsavurumculuk. 20. y üzyihn basmda izlenimcilige (empresyonizm) tepki olarak ortaya çrkan bir sanat anlayrsr. Hareketin edebî cephesine bakngirmzda: iç dünyarruzda olusan, dog art duygulan anlatmaya önem veren bir edebi akrm h üviyeti görürüz. Ekspresyonizm, romantizmin degisik bir versiy onu sayrlabilir. Romantizme yakm duran anlanmcilar, sanann özü nü, kendilermee duygulann anlanrru d emek olan ' yara tm a' eyleminde bulurlar. Ferdi öne çikaran, özg ür ruhun sesine kulak veren bu akrmm en önem li te msilcileri Franz Kafka (1883-1924) ve Thomas Stearn Elio t'dur (1888-1965). ANONiM. Yazam ve s öyleyeni unutulmus, halka mal olmus edebî degen olan söz ve ya zilann genel adr . HaIk edebiyanrruz , zengin anonim ürünlere sahiptir. Dahasi, kimi arasnrmacilara g öre, haIk edebtyan anonim bir edebiyattIr. Söyleyeni belli olan eserleri, bu edebiyatm dismda tutmak gerekir. Bilmeceler; ninniler, maniler, atas özleri, efsaneler ve bazr türküler anonim ürünlerdir. ANSiKLOPEOi. Her konuda ya da belli bir alandaki bilgileri, belli bir yöntemle su nan genis kapsamh eserlere verilen isim . Daha genis bir tammla "Ansiklop ed iler hazrrlandtklan devirlerdeki ilim, kültür, sana t ve teknik gibi çesitli d allann tamarm veya bir bölürnüyle ilgili salus, eser, cografî b ölge ve müesseselerin tamtIml veya kelime , kavrarn, ola y ve konulann izah l gib i her türden bilgiye belli bir sistem içind e yer verirler." (Ayhan Aykut, DiA. ay. m .) Ans iklope diler, madde olarak seçtigi keli-
"I
•
ANSIKLOPEDI
me, ka vram y e ko n u bashklanru u zun uzadiya a çiklama , öm èklerle izah etme metodunu benimserler. Ü1kemiz k ültur üne , bugünkü anlarruyla ve içerigiyle 19. asrm ikinci yansmd a n ifibaren girmeye baslayan ansiklopediler, de gisik konulardakt bilgilere kisa zamand a ulasmayi saglayan, tercih ed ile n, kitlelerin ihtiya cma cevap verebilen genis hacimli, kusancr eserlerdir. ûkuyu cuyu arama zahmetind en kurtanrlar. Sistematik (bili m çesitlerine g öre ), alfabetik (rnaddeleri abece srrasryla ) ve ya rne slekî (sadece bir bilirne veya san ata aynlrms) olarak ha zrrlarurlar. Bugün, daha çok "g enel" alfabetik olanlar tercih edilmektedir. ilim dallarmm çogelmasi, ihtisaslasmarun önem ka zanmasryla ansiklopedilerin uzman bir ekip tarafmdan hazirlanmasi zoru nlulugu dogmustur. (Örnegi n, 1988 Yllmda yaYlmma ba slanen ve henüz 21. cildi yayimlanen Türkiye Diyanet Vakft is/am Ansiklopedisi' yüzlerce ilim adarru, ala rnnda uzman akademisyenin katkisiyla, daha dogrusu her madde, 0 konunun uzmam tarafmdan ya zilmak suretiyle ha zirlanmaktadrr.) Özelli kle çagirruzde, her geçen gün bilgi u rct imi nin ar tmast , bilginin ve anabilim dallarmin ço ga lrnasr, yaym saYlsmm basdö ndü rü cü bir hrzla arhs g östermesi gibi nedenlerle, ansiklopedilerin ihtiva ettigi bazr bilgilerin bir süre sonr a eskidigi, ge çerliligini ke ybettigi görülür. . Ansiklopediler, kapsadiklan konular (ed ebiyat, san at, spor vb.) . düzenlenis biçimi (sis tematik, alfabetik) ve hitap ettikleri okur kitlesi (çocuk, gençlik, kadm, genel) bakmundan gru p lara aynlabilir. Aynca, telif tercüm e. yan telif-yan tercüme, ad apte ans iklop ed iler scklin de bir aynm yapmak da mümkün d ür . $emsed d in Sarni' nin n850~ 1904) tek ba ~m a hazlrla dl gl 6 ciltlik Kámus'u/ Álá m 0 889-1899), bi r tarih, cog rafya ve
ANTiROMAN
biyografi s özlûgû ola rak Tü rkçe' de tam amlana n ijk ansiklopedidir. Cu m hu riyet d öneminin ilk ans iklop ed isi, 1932-1936 yrllan arasmda telifi ve ya Ylml ger çeklestiriIen 10 ciltlik Hayat An siklopedisi'dir. Ülkemizde son elli Y1Ida, gerek d evlet gerekse sivil kuruluslar tarafmdan cidd î telif ans iklopediler yaymlanrrusnr. Bunlarm ilk ak la gelenleri sunlardïr: Tiirk Ansiklopedisi (5. cilde kadar inönü adi yla), 33 dIt; islam Ansiklopedisi (bir krsrm tercûme), 13 cilf Sanat Ansiklopedisi (Ceial Esat Arseven) 5 dIt; jstanbul Ansiklopedisi (Reset Ekrem Koçu tarafmdan ha zir lanan ansiklopedi, yazan m n ölümü üzerine yanm kalrrnstir), 5 eilt; Türk Dili ve Edebiyat.r An sik/opedisi (Dergah Yaymlan), B cilt: Türk Edebivan An siklopedisi (Atilla Özkmmh),4 cilt.
ANTOLOJI ZI eserlerinde de anti-roman ozelliklerini görebiliriz. Türk edebiyatmda, son yrllard a kaleme almen ba zi öykü ve roman denemelerinde antiromarun kim i özellik lerini görmek mümkündür.
ANTOLOJi. Müntehabát, güldeste, gûlsen, seçki. Aym me slege mensup sanatkärlann (sair, yazar, ressam, bestek ár vd.) eserlerinden veya toplumun krymet verdigi anonim ûrûnlerdenseçilmis öm eklerin bir araya gelmesiyle olusen kita p; ya da aym konuda /temada yazilrrus eserlerden yapilan seçki . Eski edebiyahrmzdaki nazîre mecmualan ve suarê tezkireleri, antolojilerin bizdeki ilk /el örnekleri sayilabilir, Antoloji sö zcügü, edebiyatnruzdaki bu türden eserlerc 1930'lu yillarm basmdan itibaren ad olmaya bas larrusnr. Batih anlamda bu türde ilk eser, Ziya Pasa'nm Har áb êt'r (1874) kabul ed ilirse , 0 tarihten 1931'e kadar geçen yakIasrk 60 yilhk süre içinde tabir, yaygm olarak müntehabdt (seçi lmisler, seçmeler), nilmune (örnek), giiisen (gül bahçesi), giilzár (güllük), gûldeste, deste sözcükleriyle karsrlanrrus: bir baska deyisle, bugün an toloji dedlglrruz 0 günkü eserlere, bu kelimelerden biriyle baslayan tarnlamale r, ya da sadece kelimenin kendisi ad olmustur, Bu kelimelerden bir krsrrun m, zaman zam an, aym maksatla bugün de ku llaruldrgr görülmektedir.
ANTIROMAN. Alternatif roman. Bah ed eb iyatlarmd a g örü Ien yeni bi r roman "y aratma" hareketidir. Adi roman olsa da bilinert anlamda geleneksel rom an formu ndan uzak d u rm aya çahsan bir an lah türüd ûr. Antiromamn ternel özelliklerinden bazrlan sunlardrr: "Açrkça bir olay örgiisünün bulunmayrsr, olaylardaki d agtrn khk ve karm as rkhk, kahramanlardaki gelismelerin asgari düzeye inip siradanlesmasi, nesnelerin yüzeysel aynnnlanna itibar edi lip onlann incelenmesi, eserin bir çok yerinde tekrarlara basvurulmasr, kelimelerle.Jmla ve noktalama isaretleri yle , sözdizimiyle haddinden fazla oynanmasl, baslangrç ve bitirislerin bilinenden çok fark hhk arzetmesi, zaman düzeninin allak-bullak edilmesi vb ." Anti-remamn daha asm örneklerind e ise su gibi özellikle re rastlamak da mümkündür: "Kitapta yirnhp atilabilecek ya da yeniden tanzim edilebilecek sayfalann bulunmasr, ba zr sayfalann renkli olmasi, bazr sayfalann bos brrakrlmast, ba zr sayfalarda resimlerin yah u t kabartmalann yer almasr.;" (Yasar Kaplan: "femel Edebiyat Bilgtleri ")
A ntoloji, telif bir eser olmayrp derlemek , topariamak suretiyl e haztrlanan bir kitaphr. 'Seçmek', 'bir aray a getirmek' ve 'tertip etmek' scklinde ü ç asamadan ge çerek okura ulasir, Antoloji hazrrlama s ürecinde en önemli asama, birinci asamadrr. Ant oloji he zir layrcisi, 'seçme" asamasmda, mümkün oldugunca tarafsrz kalmah. bunun yarnsrra sanatm estetik ve etik ölçü tlerini göz ardt etmeden, hosg örû smmru genis tutmahdir,
Antiromamn en bilinen örnegi James- Joyce'un (18821941) me~hur an lahs l Ulyssess'idir. Virgin ia Woolf'un ba-
Antolojiler, okuru genie bir arama zahmetind en kurtardigl için sevilen, aranan kitaplardlr. Bu rurden kitap lann
"I
1'9 40 I
,tlNTROPOLOJI
yaym lan d rkt an sonraki d önemlerde de aranmasi. itibar ed ilmesi için, eme k mahs ûlü ve ehliyetli kisil er tn elind en çrkrrus ol m ast gerekir, Aksi takdirde, N ecip Faz ll' l1~ k üç üm ser bir ed a He bahsetti gi su duruma d üsebilir : "An toloji... ha va srzh ktan bayilrrus sinekler gib i, eski ye ni, gen ç ih tiya r, bütün edebiyat seh itleri ni bi r and a canlandrran . bo gaz boga za getiren ve her b irin i 'ben van m, ben vanm' diye bagrrtan sih irli oksijen damlast. en dogru tabirle, krymet dereceleri yerine, sükûtun ve hiçin ört tügü krymetsizlik derecelerini kaydeden garip kimya k äad i..." (" Manzara 6" )
ANTROPOLOJi. insanhk bilimi. Insanm olusumunu, tarihi ma cer êsnu, da vraruslanru, inançlanru, buluslan ru ve sa· hip oldug u diger özeIliklerini çesitli açrlardan .~ncel eyen bilim dah. Folklorle yakm ilgisi olan antropoloji. ana konu su insan olan edebiyata da kaynakbk ede r, yol gösterir. APRioRi. A priori. Baz r edebiyat eserlerinde de rastlana~ bir çesit akil yûrütme, sonuç çikarma metodu . Herhangt bir meselenin gerçeklikle ilgisini incelemeden, zihnin bir sonu ca varmasidrr. BaZI prensiplerden yola çrkrlarak 50nuca van ld rgr için, ispatlanmarrus, deneyler sonucu e~de edi lmemis bi r d üsünceye ulasrhr. "Deneyden pren sibe u lasma" anlarruna gelen aposteriori felsefî teriminin karsmdir, ARABESK. "islam ve Türk tezyinatmdaki glrift süsleme tarZI" anlarrunda bir sanat tarihi terimidir. 19. asirda ya~ml~ olan bir çok ünl ü Fransrz edebiyatçisr (Beud elaire, Balzee. Flaubert, Hugo vd.) ve Almen sairi Goethe, "Dogu tarzr resim, mûzik, heykel ve bu tarZIn et1cisinde ortaya ç ooru~ bü tün sanat eserleri" için, bu terimi kullanml!llardrr. Bugiin, özellikl e YIgmlan n itibar ve iltifat ettigi "arabesk mü zik"ten sonra, arab esk teriminin, "suadan", "or tamah" , "haIk için üretilen kitaplar"t n itelemek üzere , hakiki sanat degerinden yoksu n, edebî klymeti olmayan eserler anla-
"I
ARANESIl
rrund a kullar uldrgr gö zlenmektedtr. Hu anlanuyla , keli. me, iler iki YllIard a bir edebiyat te rim i olarek da ha genis bir ku llamm alam bul a caknr ka na at ind eyiz.
ARA NESiL. Tanzima r'm ikinci nesli (H ámid -Ekrem -Sezat ) ile Edebi yat -r Cedîde nesli arasmdaki yir mi yilhk (18761896) dönem de ese r veren cd eb iyat ku sagm a veri len ad Bu d ön em sair ve ya zari an nm escrlerinde, Tanzimat d önemi edebiyat çilanyla birlikte ve en çok Recaiz êde Mahmud Ekrem ve Muallim Naci tesiri görü lür. 'Ara Nesil' d en özgün, birinci snuf bir sa natkä r çïkma rrustrr. Ancak , Fransrzca bildiklerind en ve Fra nsi z ede biya tmd an habe rd ár olduklanndan bir çok yabancr eseri Tü rkçe' yc çevirmekle yeni türlerin Türk ed eb iyatm a girmes ine, yayrlma sma hizmet etmislerd ir. Bu nesil, edebiya n sa lt edebiyat yani est enk bir olgu olara k kabul ettikle ri için. onun ge lism esine ve gûzellesm esî ne d e ka tkida bulu nmuslard ir, Edebiyatm ve öze lli kle siirin m eselelen (vezin, ka fiye, tûr vb.) Ara N es!e me nsup edebiya tçrlar tarafmdan gündeme getirilmis ve söz konusu kon ularda yen i g örüsler ort aya konmustur, Bu neslin, dergi cilige olan kat krla n ru d a a rtmak gerekir. Çûn k ü, bu dö n emde bu ne slin m ensuplan sa yesin d c edebî ve diger alanlarda bir çok dergi çikrrusnr, Aynca, bu dö nemd e edebî tenkit önceki dönernlere gö re bir gelisme ka yd e tm ls ve ciddiye ah m r olmustur, Cid dî kal em tartismalan (özellikle eski-yeni münaka salan) bu d önernd e vu ku buldugu için, elestlrel anlamd a iJk eserleri n telif d e bu d öneme tekabül eder. Besir Fuad'm bu baglarnda öne mli hizmetleri olmu~tur. Ara N esil, söz kon usu ed ebî faaliyetleriyle bir baklma Ed ebiyat-l Cedîde'yi hazlrlarnl~ttr de ne bilir. Ara N esil içind e yer ala n belli ba~h ~a hsiyetler: Abd ü lhalim Memd u h 0 866-1905), AH Kemal (1867-1922), Andelib (Me hme d Esad) (1873-1902), Be~ir Fua d 0 852-1887), Fatma Aliye 0 862-1936), ismail
I
ARAsOZ
Safa 0 867-1901> Isonradan Servet-i Fün ûn edebiyah için de ye r al m rsn r ], Mehmed Celäl 0867-1912), Menemenlizàde Mehmed Tahir 0 862-1902), Na bizáde Nêztm 0862-1893). ARA SÖZ. lstttr äd . An latIima k istenen dûsüncenin, duygunun daha iyi anlasilmas r için cümle arasma kon an açtklayrcr iba re, s öz grubu . Bir yazi içind e ara s özlere sikça basvutmak konu nu n bü tü nlügünû bozabilir, Bu sebepIe, ara söz ierin as rl ifadelerin uygun yerlerine ve bütûn!ügü zed eleme yec ek, dagrtm aya cak bir biçimd e ko nma SI gerekir, Eskid en ist itrád d enilen ve yaz i içindeki ye ri bir se kilde belirtilen ara s özler; son za ma nlarda parantez içinde yazilma ktadrr. Kirni zama n d a, ara sözlerin iki çizgi - - arasma ko nd ug u olur. ARGO. Bir top lu mun sosyal altgruplan tarafmd an kullamlan ve çogunlukla ya:l.1diline tas may an " özel bir dilr d eki kelime ve deyimlerin genel adr . {Walte r Porzig Dil Denm Mu ciu adh kitabmda argoyu "ö zel d il"den çok "asm nus ve can sikter esrl ifad evd en bir ka çrs ole rek tarnm lar.) Genel d ilin b ir altkü mesi say tlan ergo, insanla r aras md a d ah a çok "gizli d üs ûncelerin an lan lmasma ya· ra yan " bir d ild ir. Argo, az çok ay rp lanan ya da hor g örü Ien belirli da vrar us b içirnlerini veya eylem leri ifad e etmek üzere gellstirilmis nisbeten yapma bi r d ild ir. Genel dildeki kelimeler altûst edilerek, bozular ak , anlamlan ters çevrilerek yaprhr. Kabadayt agzm da ye r alan kelime ve d eyiml er d e argo olarak kabul edilmi ~ tir. Asdslz, ya· lan söz ka~ l hgmda argod a ~u ke Hmeler ku lla mltr: At· masyon , dolma, dubara, lw/ti, masal, palavra, polim ... Argo genel dil içind e b ir çe~n id i r. Ne var ki, bi r ç~ n i olmakla beraber arg onun dm ifsa d ettigi, ge nel dili olums uz yön· de etkiledigi söyleneb ilir. Bugü n, to p lu msal taba kalan n her kesim inin kendine öz gij birer argosu va rdl r: Asker argosu, denjzci argosu , dilen·
"I
ÁRiF
ei argosu , esnaf argosu, genelev argosu , hapishane argosu, hl'. argosu , kumarlhane argosu, ögrenci argosu , spor argosu ... gibi . Türk argosu nu n gü nûmüzde, ü çbini askm sozcu k dag arcigma sahip oldu gu belirtilmekted lr,
SIZ
Argo ve "uyd u rma dil " için Cem il Mer iç sunla n söyler: "Argo, kanundan ka çanlan n dili . Uydurma dil, tarl hten kaçanl ann ... Argo, korkunun ördügü d u va r; uydurm a dil suursuz lugun. Biri günahlan gizley en peçe, öteki ir· faru bogen kement. Argo, yar ah bir vicd am n sesi; u yd ur ma di l, hafrzesuu kay beden bir nes lin . Argo, her ül keni n; uy d u rma dil , ülkes izlerin." (Bu Ülk~, s. 84) IGmi ~a i r ve ya zarlar, baar argo kelim e ve deyimfere eserlerinde yee vermek suretiyle, s özlü olan argo yu yazl dili ne d e tasirlar. (Bu baglamd a, Mehmet Äkif Ersoy'un ge rçegi ya ns rtmak u gruna manzumelerind e argo ya SIk· ça basvu rduguno: Hüseyin Rahm i ve Neyzen Tevfik'In argoyu kull anmaktan özel bir zevk ald iguu: son d öne m sairler ind en Ece Ayha n ve Can Yücel'In ~iirlerini argo-nun b ir kaynak olara k besl ed igtm belirte lim.) ÀRiF. in sa n-I kä m il/olgun insa n. Ma ddî, kitabi bilgilerden ziyad e, manevl bilgisiyle gerçegi ve Yar ancr'yr bilen : esyan m hakikatine sezgi ve tecrübesiyle ulasa n kim se. Ärif gö nü l gözü eçik, irfan sa hib i, zeki insandir, Içind e yasa d rgurnz ûlem i, manevt sez gilert yle m üs áhede eder. Àrifin bilgisin e ma rifet denir. ilim sa hibi älimle, marifet sa hib i ari f arasmd aki fark ~öyle belirtilir: "Álim zihn î fa· aliye tle mu tlak sû rette bile n, arif ise ahlaki ve manevi an nma s ayesinde sezgi gücü ve d eTÛni tecrübe ile ögrenen anlay and lr:' Divan ~iirind e, arifin "zä hid" in ka ~l · smda ol u~u dikkati çeke r. Ärifler "ä rif-i billah", "ku tb", "ve li" , "ehl·i yaki n", "eh l·i häl", "eh l-i tahkik" gibi isim · lerle de a ntl ml~lanhr. Fuzû1i, bi r beytinde ~yle d er: .Hikmet-i d ünya ve mäfihä bilen ärif degiI Ärif old u r bilmeye dünya ve mäfihä ned ir.
1""1
ARUZ
,l RKArK
AAKAÎK. Ceçmis d önemleri, eski çaglan n ürünlerini, üslû-
bunu çag nsn ran, hanrlatan s öz, yaz i veya eser, Bazr çag · das edebiya t eserlerinde mazîn in / tari hin mi ras r rnesábesind e c lan geçmis yûzytllann kelimeleri, biçimleri, malzemesi kulla mlabilir; eskiye baghhk ifad e eden bu ravrm ad r da a rka iz rndir. Bu gibi eserler, eger, çaga has bir yonilik ve g üzelllk tas imazlarsa faz~a bir krymet ifade et mezler.
L. Sami AkaIm, arkaik terimine su anlamlan verir: 1. Eski ve ilk çaglar ve bu çag lann ürü nle ri.
2. Yaptld lgl çagdan daha ön ceki zamanlann isine henze--
yen ürünler. 3. Eski kl êsik çag üslûb u nd an önceki üsl ûba benzetilerek yaprlan eserle r, 4. Klásikte n öncekl ese rler toplu lugu .
5. Eskiyi and rran söz ya da yaz l. (Edebiyat Terimleri Sözliigfi , ay. m .) ARMONi. Uy um, bir çesit êh enk. Daha ço k müzikt e kulla m-
lan bi r terim olan arm oni, ed eb iyat eseri nd e bilhassa ~ i · irde aym tem ay a ait motiflerin , s özleri n, s özcükleri n bir uy u m arzetmesi, ritmik bir aki s sergilemes i anlam mda kullam hr. Edebiyanrruzdaki yaygm /bilinen ad i êhenktir. (Bkz. ÁH EN K.) Nesir turündeki edebiyat eser ler ind e bir konunun muhtelif kisimlanrun, an ekdotl ann, di ger unsurla n nm bir b ütûnlük içinde g özükmesin e, bir tut arhhk arzetmesine d e armoni dendigi olu r.
AR~iv. Belgelik. Geçmi~ d önemlerin önemli olaylan na ta· ntkhk ede cek klymette olan belgeIerin (bera t, ferman, rnektup, res im, h ari ta, plan , film, p lak, ses band i vb .) korun up sakl and lgl ye r. Ar~ ivde saklanan belge:er, bir milletin tarihi , örfü, d in i, dili , kü ltü rü , ahlakl açJsmdan klY· metli bilgileri haiz olabilir /olma hdlr. Resmi ve öz el ar -
'I b
~ivler, sahip old uk lan belgeleri, belli bir düzen da hilind e ilgi lilerin isnfadesine su narlar.
ARTÎST. Zaman zaman sa natçi /sane tk är ye rine kullamla n bir terim. (Bkz . SANATKÁR.) Sahne sanatlan nd a Itiyatro , sinema ) oyu ncu lu gu meslek edinmis kisil er d e bu tv
rimle amhr. Gü zel sanatlann herhangi bir ala rund a, sanat kaygrsr yl.. ortaya konan eserler için de ba zan artist ik sifan kullaruhr ARuz. M isral arm heet: ~ Yl::;lIl1 ul:g,iI UI:, hecelerin ~eklill i (uzunluk-krsahk, aç rkhk -kapahhk) esas alan na zrm ölçu sü nün ad) . Bu ölçü sisteminden bahseden Urne de aru:
denmisti r, Arapla ra özgü bi r ölçü sisterni olan aru z, onlardan Ira nhler'e, eradan da bizim edebiyatmuza ge çmtstir, Bu geçis esnasmda bünyesine da hil old ug u rnilletleri n dill eri nin ya ptsma ve es tetik zevkine begh 01KJNLlK
Askr var gönül yanar Yumsarur muma döner Tas gönüller karartrus Sarp kan kisa benzer
Bütün mîlletlerin edebiyannda, özellikle siirinde, ask teminin müstesna bir yeri vardir, Siirin olusumunda en büyük etken asktir dense, yanhs olmaz, Çünkü siirin cevheri asktandïr. Mayasma askm êtesîn srcakhgr kansnustm Asktan ahr krvilcmuru has siir ve askm yakici güzelligiyle rstldar. Abdülhak Sinasi Htsarm "Ask, siiri, her nesil tazeleyen bir bahardrr, A~k sonsuz blr asalet kaynagidir. Kurumus edebiyatnu bu kaynaktan sulayamlyan ve eseri yaruk bir sahra olan sanatkàra acnur." cümleleri, askm edebiyatta ve özellikle çiird e ne denli önem li bir yer tuttugunu ispat eder. Yahut Yahya Kemal'In su manidar cümlesi, askm siirde tuttugu yeri ne güzel ifade eder: "Sirde lisan, zevk, fikir, mazmun, her ~ey eskir, yalruz ask eskimez her dem tazedir." A~KINLIK. Transandantal.
Edebiyatta, g örülen, bilinen, yasarulan, tecrübî dünyamn ötesine geçerek, ya da söz ye~ rindeyse ûstû ne çika rak bir nevi askm bir alemie bulusrnarun ruh haliyle yazrlrrus eserleri nitelemek için kullamlan bir terim. lyi sanat eserleri, çogu zaman, "ahcrt srna da, bu askmhgi ya satir.
ATASÖZÜ. Ata lar sözü , darb- ! mesel. Kim tarafmdan söylend igi belli olmayan, dogrusu zamanla söyleyen i unutu lmu s ve halkm ortak mah olmus, insana ögtit ve d er s veren, insarun dünya ha yatmdaki durumunu açimlayan "h üküm seklinde nakledilen" hikmetli, özlü sözler. Atasözleri, veciz anlatim m çok dikkate deger örneklerid ir. Yûzyillan n tecrübe ve gözlemleri gizlidir atasözlerinde. ifadeye canhhk kazandlran, anlatdmak istenen dü~ün-
"I
b-.
ATASÖZÜ
ceye zenginlik ye renklilik karen, yerine göre düs ünceye delil olan etas özleri, ye~de kullaruldrgmda konusma ve yaztlarm adeta tadi tuzu olur. Anonim haik edebiyan ürünlerinden saydan ancak masal , türkü, máru gibi bir ed eb î tûr olmayan atas özleri, günlük konusmalarda, ahbap sohbetlerinde konusarun can kurtaramdrr, Edebiyat metinlerinde, didaktik manzumelerde ve özellikle düzyazrlarda atasözlerinden yararlaruhr. Atas özlerinde, kelimelerin çogu mecazî anlamlanyla karsmuza çikar: AC! patlscant kfragl çalmaz; Akacakkan damarda durmaz; Her horoz kendi çöpliigiil1de öfer... Atasöz lerinin ( ölçül ü ve kaftyell olanlan da vardar. Bir çogu nda alitcrasyon, cinas, intak'o kinaye, tesbih, tezat gibi edebî sanatlann kullaruldigr da olur. Zarnanla d egisime ugrayanlan vardrr, Seyrek de oIsa yöresel atas özferine rastlamr. Vecizeden en önernli farkr, söyleyeninin belli olmamasrdir, Deyimlerden farki ise, bir hüküm ifade etmesid ir.
Kasgarf Mahmud'un (Ll. yy.) Divan ü Lûgat'it-Türk adh meshur eserinde ve Dede Korkut Hiknyeleri'nde atas öz ü örn eklerine rastlarnr, Ne va r ki, Sinasî'n in 0 826-1871) Durûb-/ Emsiil-i Osmaniye (863) isimli derlemesi, bizde etasözlerin i derli toplu sunan ilk kitaptrr. Senraki yillarda . Türk atasözleri çesitli ar asn rmacilar tarafmdan derlenerek alfabetik ve ya konular esas almarak sistematik bir sekilde kitaplastmlrrusnr. Atas özû örnekleri:
Adam sözünden, deli gözünden belli olu r. At sahib ine göre kisner. Bes parmak bir d egildir. Dogru yold an giden yorulmaz. Dünya mali dünyada kahr. C öz ü aç olanm kamt tok olmaz. iyilik unutulmaz, kemli k yu tulmaz . 53
1
_
AzAOE
Keskin sirke küpüne zara r verir. Kötü söyleme esine, aSt kat ar asma . Kötülük her kismin k án, Iyil ik er kisinin k änd rr, Meyveli aga ç taslarnr. N amus a paha biçilmez. Sen d ost kazen , d üsmaru a na n da d ogurur, Tence re kapagryla kaynar. Yaramaz d em irden yahsi kihç olmaz. ATI$MA. Sazsairleri ara smd a, ä ~tgr n söz ve saz gücünü gö rmek / gösterm ek için, belirlenmis bir ayaga uyar ak yapllan sa zh-sözlü ~ ii r yen smast. Deyisme de d en ir.
ATMOSFER. Edebi yaturuzda yeni yeni kullarulrnaya baslanan bir terimdir. Bir edebiyat ese rine hakim olan "zihnî, ahlakî, hissî ve ya he yecan ve rici" hallerin bütünü deme ktir. Bir sanat eserinin, "ahcr" üzerinde uyandrrdrgr "k alite h issi" ne d e atmosfer d enir. AYAK. Sazsiirt ömeklerinde bentl eri birbirine baglayan d izelerin ka fiyelerin e (redifle birlik) ayak dendi gi gibi, aym za manda ha ik sitrtnde ka fiye anlarrunda ykarsrhgmda kulJantian bir terimd ir. Uyak kelimestnd en boz uld ugu varsayrhr. Haik sairleri 'ayak' konusunda fazla titiz d avranmazlar. Onlar için rrusra sonlanndaki tek ses benzerligi hatta mah reçleri birbirine yakm seslerin s öylenmes i biIe kafiye için yeterlid ir. Yeter kj, "kulage hos ge len hafif bir ses ben zerligi" olusturulmus olsu n. (Bkz. KAFiYE.)
Gel gid elim u zeklara sevgilim Bizi söylesinler ellere kar~1 Egil bir yol ba l dudak tan öpeyim Agzmdan d ökülen b allara ka rs r. Kerem eyle beni tam sevdigt m Ugruna koyrnusu m cam sev d igim Bana verirler mi se ni sevdtgtrn Ala yrm kaçayrm ell ere karsr.
(Ruhs atî' nin yuka n ya aldrguruz iki dörtlügünde, s iya h yaztla n kelimeler ayaktir.)
Saz sairleri arasmda ya p ilan ~ii r ya nsmalan nd a, atrsma larda taraflard an birinin yan~maYl baslatmak için ilk d örtlü gü söy lemesi ne ayak açmak; bu ilk d örtlüge d ige rlerinin aym ka fiye ve redif d üzeniyle cevap vermes ine d e ayak uydurmak denir. AVRIBASIM. Herhangi bir dergtde yay im lanmr s bilimsel bir m akal enin, çoklu k ka pa k geçirilere k küçük bir risal e, kitapçtk seklind e mü sta kil h êle ge tirilmes i. ÄZÁDE. Mrsra-r äzê de. Tek nusrahk/ sahrhk siir. Bir manzumeden veya beyitten bagimsrz olarak söylenm is, tek ba sma bir anlarru, ölçü s ü ve bütünlügü olan misralara ve rilen addir; Klêsik Türk siirinin en küçük nazrm biçi.mi olan êzá de rrusralar, di vanlann en sonlan nd a yer ah r. IJ. Mahmud'un hekimbasisr Abd ülhak Molla'run ecza d olabmm üz erine yazd rrd igr "Ne ar arsan bulunur d erd e devädan gayn", Mu alli m Naci 'nin tebbessü m hali nd e çektirdigi bir fotograftrun altma yazd rgr "M ud hikà t-r dehre ben ölsem de tasvirim güler" rrusralan birer êzê d edi r, Yahya Kemal' In "Tûrkçe agz rmda annemin sü tü dür" söz ü d e, böyle bir rrnsradrr.
Bir manzume ya d a b eyitte yeT elan ve eksiks iz bir an lam ifade eden rrnsralar için d e zam an zam an ázêd e tabiri kullarulnustir. (Bkz. MISRA )
BAS. Bölüm , kisrm . Ceçmis d önemler de, bir kitabm konulann islenisi bak urund an bölümle ne n genis kisimlan na ve rilen isim. BÄBIÄLi. istanbu l'un aym isi mli semtind e bul unan gaze- ( tele rden dolay r Tanzim a tta n bu güne kad er, Türk ba srmmo, özellikle d e is tanb ul basm mm sim ges i olan bir terim . Sen yillarda, büyük gazetele r Istanbu l'u n Îkitelli sem tine ta~mdlgl için, "Ikitelli ba suu " se klinde bir ifad e yaz l dilimize girmis bu lunuyor.
BÄDE. Dolu . Haik edebiya h sah asmda eser veren à~lklarm uy ku esnasm da / rüya lannda içtikleri varsayrlan efsanevî, yan kutsal hat ta mitolojik, mahiyet i belirsiz bir su / içki. Rüyas mda kendisi ne pirler ta rafm dan venlen bá d eyi lçen sa zsairleri ne b êdeli ä~ l k d enir ve sóyled iklerin e krymet ver flir. Çü nkü 0 kendind en degil "Hakvta n söyl eme kted ir. Bäde içmeyen êsrklara d a itibar edilmez .
-
BAHARiYE
Ben d egilim Hak söy letir dilimi Bád e içtim kimse bilmez hälimi Su ya lan d ü nya dan çektim elimi Meftûnl nihan var sen n'olacaksm Ruhsatî Tasavvufta ise, Yüce sevgrliye (Allah 'a) ula srnak yo lu nd a á ~lga coskunluk veren bir vasr tad rr bäde. Klasik siirimizd e, hamr, mey, mü l, sahba, db dah i b êde yeri ne kullamlan tabirlerd ir. BAHARiVE. Nes ip krsrmnda baha rm güzelliklerinde n, hoslugund an, dirilticiligin d en, insa na verdigi nesveden bahsed en, ktsacasi ginsinde bah ar tasviri clan kas id elere veri len ad dir. (Bkz. KASiDE.) BÄHNÄME. Ceçmis esrrlarda cinsi kortulart konu ed inen, ele alan kitaplara verilen isim. Ash nd a, ev vela, tip alanmda cinsel mese lelerden bahseden kitap lara bu ad verilmistin Giderek kelime, ere tik d uygulardan, cinsel iliskilerden ba hseden manzum mensu r "gayr-r ahlakî" eserlere ad olmus tu r, Bu tür kitap larda, insanda sehvet d uygula nm uyan d rran yaz i ve resimler ye r ah r. Mod em d ü nyada "b êhnêrne" ad r unutuldu belki erna, onlara biIe "ed ep li" d ed irt ebilecek yüzlerce gazete, de rgi ve kit ap bu alam doldu rd u. BAHR. Ya d a Bahir. Aru z ölçüsü n ün ana ma kamlan nd an her biri. (Bkz. ARUZ.) BAK I~
AÇISI. Persp ekti f men äzrr, Sana tkän n tab ian, esyeYI; nesnelerin arala nndaki du rus farkla nru, mesafeleri belirleyecek sekilde anlatmak, betimlemek, resm etmek için baktlgl nokta . Sanatçmm bakrs aç rst, eser e kendine özgii bi r ayncahk kaza nd mr. Perspektit neredeyse sadece sa nat ese rinde söz konusu old ugunáan. diyalekhktcn farkhd lr.
"I
BASMAKAllP
BALAD. Üç bend ve b ir yan m (krsa) bendden olu san , Bah siirine ait bir nazrm biçimi . Balad m en belirgin ve d egi;;mez özelligi, ilk d izesi kaç heced en olus mussa bendlerinin rmsra saYlSI da ona esit olur, so n beyit in rmsra saYI. SI Ise bunun yan sr kadardir, Mese la, rrusralan sekiz heceli olan bir baladm uzun olan ü ç bend i sekizer dizeden, krsa olan son ben d i d e d ört di zed en olusur. Sekiz hece Ji bir baladm diz e saYlSI8+8+8+4=28'di r. Bendie rin sonunda ki rmsra nakarattrr, Balad nazrm seklinin kesin bir katiye düzeni yoktu r. Naz im tiirü olarak balad, genellikle bir hikayesi o lan ktsa lirik siirlere veya d uygusal sa rkrlara, efsane ve ask konulartrun i~lendigi manzumelere veril en genel eddtr, Ba. n tesirinde gelisen Tür k siirin d e bir nazrm sekli yt ûrû olarak ba lad örnekleri görülse d e, sa irlerimiz fazla ragbet etrnemistir,
15
BASK!. Tab. Herhan gt bir ilm i, ed ebi veya sanatsal çahsmamn matbaada kita p olma serüvenl. Baska bir söyleyisle, ~ bir eserin basimevinde kitap haline ge tirilmesi islemi . Baskrrun niteligi, bir kitap için çok önemlidir. Bir kitabm her yayrml arusr için d e b u tabi r ku llam hr: Birinci baskJ. ikinci basta, besinci baskr. .. gibi. BASIN. Matbuat, med ya . C azete, d ergi gibi siireli yaymlara, bunlan çrkara n insan, kurum ve kurulusla ra, s öz konusu yaymlan n halka ul asm asmd a profesyonel alarak çahsan insanlann yer ald lgl me slek ala runa verilen ge nel isim . C ûnûm üzde, "gó rse l basm" ad ryla televizyon d a bastrun alam içine d ah il edi lmist ir, Bastrun ü lke insa ula nmn aydmlan lrnas mda ve yönlendirilmesinde büyük rolü var d rr, Bastrun g öre vi, ka muyu ilgilen di ren siyasi, sa natsal, edebî vb . güncel olaylan, bu konula rdaki d û~ünce ve gÖTÜ-?leri, yo ru mla n tarafslz bir ~kil de halka iletmek tir. lk tipi, cinselltkte Slml'S1Z bagrmsrzhgi esas alrrustrr. "Don [uan'm ahlakî, dinî ve sosyal an lamda inandigr kutsal bil' degel' yal'gisi yoktur. Tek üs tü n degen kendi zevkleridir. Kadm-erkek iliskisi baglarrunde sevgi, ask, romantizm, duygusalhk, sadakat, fedak árhk gibi insani degerler yerine tamamen cinsel iç gûd ülerin tatminini ön plande tuter." Egtenceyi ve sefih ya~amaYl siar edinen bu tipin edebiyatrrruzdaki farkh yansima lanru, Tanzimat'tan soma yazrlan eserlerde g örmek rnümk ünd ür. Ahmet Mithat Efendi'nin "Felatun Bey"! bil' yönüyle Don Iuen'd rr. Kiraltk Konak'taki "Faik", bu tipin bil' çok özelliklc rine sa hiptir. Fecl'-i Átî yazal'lanndan Izzet Melih (Devrim), hem ya~anhslyla hem de eserlerinde yer vel'digi tiplel' vasItaslyla, Don Juan'l bizden bil'i gibi görmeye/göstel'meye çah\>ml~, bu tipi olumsuzlamak yel'ine aClnacak bi~ ti gibi görmü~hil'. Îzzet Melih'in 'Don Juan'hgma ve bu tesbitin dogruluguna, yazann klZI ~irin Devl'im'in kaleme aldlgl $akir Pa~ Ai/est" "Harika Çtlgllllar" kitabl ~eha det etmektedir.
G
DOSYA QUYARll K
DOSYA. Özel bölüm. Edebiyanrruzda son yillarda kullarulmaya baslayan bir terimdir. Edebiy at dergileri ba zi saYIlar mda sayfalan m n b ir krsrmuu btr konu ya da kisiye tah sis ed erler: Iste bu öz el bö lüme d osy a adr verih r. Ele ahnan konu veya sanatçiyla ilgili ne redeyse bütün d ökümanlar, söz konusu sayfalarda toplandrgr (en azmdan b öyle iddia ed ild igi ) içm , bu bölümler dosya di ye isimlend irilmi stir, Dergilerde yer alan bazi dosyala r, edebiyat arastirmactlan için önemli kaynaklardir. Bazan de , dosyal ann bil inen, ha fif bilgilerle geçistirildigine sahit olu ruz. Kitap-uk dergisinin son yrllard aki nüshalarmda yer alan d osya lar di kk ate deger ve takdire sayandrr,
DÖRTLÜK Dör t dizeden me ydana gelen ~iir bölükleri; kit" a. HaIk siirind e, modem siirde itibar edilen, çok ku llarulan bir siir birimidir. Her dörtlûgûn, npki be yit gibi , kend i içinde anlam bû tûnlûg û tasimasi gerekir. D örtlük, Tü rk nazrrurun temel birimi olarak benimsenmistir, Aynca, Divan siirind e, dört misraden me ydana gelen özeI bir nazrm biçimi de va rd rr. (Bkz . KIT' A. )
DÖ$ EME. Baslama bölümü. HaIk hikayelerinin basmda yer alan ve hikayede anlanlanlarla fazla ilgisi olmayan se ci1i s özlere , manzumelere d öseme denir. D öseme, diger eserlerdeki medhal, mukaddime, dibace'yle benzer bir isle ve sahip tir denebilir, D ösemelerde önee dinleyenler selamlarur; som a çogu nlukla bir yalan söylenir ve ardmda n hikayenin anlaturuna geçilir. Dede Korkut Hikaye1eri'n in baslarmdaki 'soylama'Iar en güzel d öseme örneklerid lr.
DRAM. Bu terim, Bah ed ebiyatlannda, baslangrçta, sahnelen mek üzere ma nzu m, m ensur ya da nazrm-nesir kan-
;;lk ya zrlan ve ed ebî kiymeti haiz eserler için kullaruhyo rd u. Komcdi ve traje di olmak ü zere belli bash iki çesid i va rdr . 19. yüzylldan itibaren dram, d aha çok ha yatm isurap f taraflanm ön p lana almakla beraber arada gü l112 1
dürüeü sa hnelere de yer veren tiyatr o çesidi ne: tr ajcd i olm ayan türde n eserler için ku l1am lm ay a baslannusnr . Tü rk çe' ye d e, d ah a çok bu ikinci ve senra ki anlerruyla girmistir. DUDAK DEGMEZ. Bkz . LE BDEGM EZ .
DURAK. Durgu de dcnir. Heee ölçü süyl e ya ztlan siirl er in he r d izes inin belli ye rlerind eki b ölünme noktalanna d enir. Aruz veznindeki takti'nin hece ölçü sü nd eki kar sihgtdt r. Durakiarm m utlaka iki keIime arasm d a olmast gerekir. Bir dizedeki iki anlam öbeginin arasmda bulunan durakler, kulakta áhenkli bir ses brrakir, Bu sekilde yazi lan bir siiri güzel oku m ak içi n , dura k yerlerinde azteik d ur m ak läzrmdir. Heee ölçüsû nde 4+4::::8, 4+4 +3=11, 6+5=11 duraklan ya ygmd ir, Hak b ir gö n ül + verdi bana Ha demeden + hayran olur Bir dem gelir + s ádî olur Bir dem gelir + giryän olur Yu nu s Emre
llgrt ilgit esen + seher yelleri Esip esi p yê re + degm eli degil. Ak elleri elvan + elvan kmah, Karadir gö zleri + sü rm eli deg il.
Knracaoglan DURULUK. Söz lü an lanmla ve öze llikle dûzyazida cümlelcrin anlasrhr; ger eksiz uzatm alard an ve söz faz lahg mda n annrrus olmast durumu . Anla nlarun ta m olarak an las ilabileeek açrkhkta olma st hä li. Du ru lugun siirde ki karsih gl sa deliktir. (Bkz. 5ADELiK .)
DUYARLIK. Ha ssasi yet . "Duygulann ve d üsû ncen in etkilcsiminden dogen bilesik bir ruh hali, bir algrlama ve tep -
DUYGU OÜ$ÜNCE
ki ver me ortanu" diye tammlanan ve son yiller da edebiyat or tamlannda sikça kull arul àn bir edebiya t terlm idir, Du yarh oIma haline de duyarh hk de nir.
DUYGU. His. Insanm bir takrm olgu ve olayla r karsrsmd a veya çesitli varhklarla ve di ger insanIarIa iliskil eri sonucunda iç dün yasmda me ydana gelen; çcg un lukla Hzyolojik tem ellen ve nedenleri izah edi lem eye n sevinç, keder, h üz ün vb . olu su m ler, Duygu için, çesttli nedenlerle hassasiyet ûzerinde meydana gelen izienimlerin bütiinüdür demek yanhs oImaz. Dûsûncenin yarubasmda, çogu zaman onunIa iç içedir, Bir edebî eserde salt d üsüncentn bulunmasi yet erli degildlr. Duyguya da en az onun kadar yer verilmelidi r. Çü nk ü, edebiya t eserin èh birinci ilkesi 'duyurmak' yani gönülde bir ya nki uyandrrmaknr. Mehmed Áki f gibi yazdrklarmda fikri ön planda tutan realist bir sair bile bu hususta der ki: "Bir eser-i edebî yaImz dimagm degil, biraz da kaIbin mahsûlü olrnahdir," DÜSEYT. Bkz . RÜBAi.
OÜGÜM. Bir olayi anlatmayi önceleyen roman, hikaye, piyes vb. 'a nla trla rd a anlahlan aksiyonun nkandigr, kartshgt menkezî kisim : olay m karmasrklasip merakh bir hê l aldigr, oIgu larm çözülmeden önce toplamp birlestikleri yer.
DÜNYA GÖRÜ!?Ü. Ha yat felsetest. Bir sanatkärm eserinde ortaya koydugu, sezd irmeye çah :;;hgl hayat anla yisi, ina nç biçimi; hayat a ve yasamaya dair benimsedigi düsû ncelerinin, ilke ve ina nçIarm m tû m ü. Bir eserd e, insarun varolusu na ve ha yatm anlamma iliskin soru lara veri len cevaplarm hepsi birden, sanat errun d ünya g örû sûnü ele verir. Dü nya g ör üsü eseri kusa rar ak sairin/yazarm yegan e ama cl olursa, eser ede bî olmakta n uza k l a ~ a bi li r.
DÜ!?ÜNCE. Fikir. Edebiyat eserle rinin özü nü èlold uran, içer igini o lu~tura n, ona hakiki klym etin i kazandlran iki te-
"I
meI unsurdan biri olan konu veya tema . Akh n, zekarun û rû nû oIan d üs ü nce, edebî eserin vare lus nedenlerin in de basmda gelir. Düsüncesiz eserler, kisisel fantaz ilere kurban giderler. Siirde dile getirilen d üs ünceye tema, nesirde anlattlan d ûs ûnceye de konu demek gerekir, Recaiz êde Ekrem , "H er bir eser-i edebînin ruhu efk êrdrr. Esálîb ise esk äl-i hariciyeden ibaret kahr" diyerek d üsüncenin önem ini vurgularmsnr. Edebiyat eserini bir insana benzetirsek içerdigi, özündeki düsünce, insandaki ruh gibidir. Biçim, ise, vücut ve ten gibi dis unsurlardan ibarettir, Ruh ol- : maymca ten y a ~ a ya m a z, ten (sek il) olmaymca ruh (öz Zd üs ünce) barrnaeek yer bulamaz. Eskiler, düsûncenin zihinde dogmasma "icê d", slra ya konmasma "terttb", baska seylerle kansnnlmamesma "vahdet" demislerdir. "Fikri n bir cih etten dogrulugu 'hakikat' her cihetten dogrulugu 'selämet'tir' ilkesi, kadim ediplerin düsturu olmustur. ~
$.
Herhangi bir seb epIe s öylenmig /yazrlrrus d ûs ûncelerin dogru, yanil?, aidatia olabilecegtni vurgulayan Mustafa Nihat Özön sunlan kaydeder: "Dcgru bir d ûs ü nce bir gerçegi anlatandrr: 'Bûtû n insanlar ölü r'. Bir düsüncenin bir krsrru dogru bir kisrru da yanhs olursa Aldanci veya paradoks düsünce olur, iIk baktsta dogru gibi g örünüp de esasmda yamln bulunursa b öyleleri ctdan ci olur: 'Z evk, mutlulugu me ydana getirir". Herkes tarafmdan kabul edilmis bir g örüse karsit olursa Paradoks d üs ün ce olm: 'Aglamak ve dua etmek aym d er ecede ba ya gih knr". Bunlardan baska düsünceler konuIanna göre de, derin , arak, ulvi , sadedilce, garip, niik teli, a ~ag lll k , adi olab ilir," (ETS, ay. m.) Yukandaki aynml "kon uIan na gö re" d egil de, mahiye f/eri itibariyle demek daha do gru olurdu kanaatin de yiz.
OÜ$ÜNCE YAZlS I
OÜ$ ÜNCE YAZIS I..Düzy azl türleri~çinde d üs ünceye daha fazla yer veren, dü sü nceyle sekillenen, çoklu k bir d ûsü ncen in ifade edilmesi scklinde ortaya çrkan makale. ftkra,deneme, sohbet gibi yaz rlarm tümü için zaman zaman kullarul an bir tabirdir.
OÜZYAZI. Bkz. NESiR.
EBCED HESABI.Önemli bir olaym tarihini göstermek ûzere yazilan manzumelerde basvurulan ve Arap alfabcsindeki harflerin sayisal d egerini esas alan bir edebî hesap sistemi. Kültürümüz ve edebiyat gelenegimiz içinde önemli bir yeti olan ebced hesabi, bugün dahi kullamlmaktadrr. Ebced hesabmda harfl erin sayrsal degen ~u sekildedir: , Elif =1, be = 2, cim = 3, dal e 4, he = 5, vav « 6, ze 7, h a , = 8, ti = 9, ye = 10, kef = 20, lam =30, mim = 40, nun = 50, sin = 60, aym = 70, fe ::: 80, sad ::: 90, kaf = 100, Tl = 200, ~m ::: 300, te = 400, se = 500, hl = 600, zeI = 700, dad = 800, Z' ::: 900, gaym ::: 1000. Osmanlt yazl sistemi içinde Farsçadan ahmp kul larulan p-be , çe-cim, je-ze, ge-k ef ile aym d egere sa hiptir. Yukanda zikrcdilmeyen harfl erin sa yisal de gen ise l 'dir.
Hesfib-l cümme1 veya cümeI,ebicéd gibi isimlerl e d e amlan bu sistem ad rru eli!, be, cim, dal harflerinin birlestirilmesinden alrrustir. Tarih d ûsürmede (bkz. ) kullarulan bu hesap sisterru, da ha çok sairlerin bir san at gös terisinc d önüserek özellikle eski edebiyatmuz d a yayg mhk ka-
EoA EDEB! SANATLAR
zenrrushr, Mezar kitab elerinde veya bina "tarumhk'Tan nda da ebced hesabtrun kullaruldrgr g örülmektedir,
EDÁ. Bkz. ÜSLÛP. EDES. Edebiyat sözünün tûretildigi kelime köküdür. Er.
de m; terb iye, görgü, incelik, zer afet, aktlhhk gibi birden çok anlarru içinde banndiran bir tabirdir. "Edeb bir tác im is nû r-i Hüdadan / Giy ol tact, e min ol her belêdan": "Gird im ilim meel tsine. aradim kildun ta leb / ibm t ê geride im is, aulad im illá edeb" gibi d eyis ler, gelenegimiz içinde edebe verilen önemi ifade ed en bir kaç kûçük örnektir. Eski yazrd a elif dal , be harfleriyle yaztlan kelime , Bektasiler arasmda olgu nlu gun ifadesidir. Ele, dile, hele hakim olmayi: yani "elinle kimseyi incitme, dilinle kimsenin gönlünü ktrma, sehvete dûskûn olma" seklinde bir d üsturn sembolize etmektedir edeb. Mir'a tî'nin su d örtl ügti nde s öz konu su i1ke vurgulanmaktad rr: Mir'a tî s özlerim ca nh muamma Árif olanlara olur hüveyda Elsizi z, di lsiziz, belsiziz a m m a Yasanz dünyada erkekcesine. Ö te yandan, edeb, lügnt, sart, nahio, i$tikllk, meani, beyan aruz , knfiye, çiir ve insa gibi ilimlerin hepsini içine alan, suurlan oldukça genis bir ilmin ad idir ki, sonralan edebiyat kelimesiyle karsilarnr olmustur. (Bkz. EDEBivAT.) EDEBÎ eSER. Ortaya konduktan sonr a okurdan gördûgû hüsnü kabûl sayesinde b ir mil1etin edebiyan içind e ye r alan ese r. Orijinal bir yaplsl ve edebi b ir ktymeti oIan; içinde va r oldugu dile ve m u hatabi olan okura oIumlu yö nde bir katkist bulunan; meydana getirildigi dönemd e ed ebi yat ortamla nnda günd eme-ge tirilip uzerit:lde konu ~ulan vc milletinin ede bi Yl söz leri brrakip aS11 konuya gelmege sadede gelmek d enir ki, edebiya t ortamlanndaki sohbetlerde çok kullarulan bir tabirdir.
SADeLiK. Yahn hk, gösterissizlik . Bir fikri, he rkesin an layabilecegi bir seki lde an latma; bir duyguyu hemen herkesin hissedecegi sekilde söyleme . Bir eserde anlanlan d üsüncenin ya da söy lenen seyln kolayca anlasilacak, algr lanacak ve d uyu msanabilecek derecede açik olmasidir. Sade söz; süssüz, krsa, anlarru kuvvetli ve etkileyici s özdür. Hiçbir özentiye yer vermeyen, süslerden ve anlarru iy i bilmmeyen kelimelerden armmis eserler sad edi r. Unutmarnak gerekir ki, sadelik, hiçbir zaman "basitlik" an lam ma gelmez. Orhan Veli'nin "Anlatarmyoru m" ~i iri, sadelik için güzel bir örn ektir: Aglasam sesimi duyar rrusrruz, Mrsralanmda: Dok unabilir misiniz, C özyaslanma, elleriniz le?
MuallimNaci
"'1 b...
I'" _
~--------"1 SADeDiLANELiK
Bilmezd im sa rkrlan n hu kadar gijzel, Kelimel erinse kifayetsi z old u gu nu Bu d erd e dusmede n önce. Bir yer var, bili yorum; Her se yi s öyl emek mümkü n;
Epiyce yaklasrrusrm. duyuyo mm; Anla tarru yorum.
SADEDiLÄNELiK. Içind e çocu kça hal ler ve duygula r bu lundura n, Iç safll gma yer veren edebî eserlerin bir özelligidir. Yapmacrkh ktan u zak , sanat özen ns ind en / kaygrsmdan kurtulm us, do galhgt esas alan ese rler; bu sifatla nitelend irili r, La Font aine'nin masalla nnd a sadedilá nelikten bahsedi lir. Recaiz áde Mahmu d Ekrem, Taiîm-i Edebiyat isim li kitabmd a d uy gulan , hissiy êt-r sadedilê ne, hissi y êt-r rakika, hissi y ät-r müheyy ice, hisstyêt-r êliye di ye d ör t çeside ayrrrrusnr, Bu srmû and irm a 0 zamanl ar epeyce tarnsm alara yo l açrrusnr, SAF ~iiR. 19. yû zyihn son lannda Fransrz sai r Baudlai re'm benimse digi siiri m ûzige yaklas trran, rcmanti zmden uzak duran siir anleyrsi . Yîrm in ci yü zytlm baslarm da da yine Fransiz rahip Abb e Brernond 'u n LiJ Poesie Pure adh eserin de saf siiri savu nd u gu nu gö rüyoruz . Türk edebiyannd a Ahmet Hastm ve Yahya Kemal gib i iki öncû sairin beni rnsed igi. saf siir, ~iir olmayan her tür lü unsurdan a n nml~ iiir olara k tarnrnlar ur. SAGU. Bkz . AGIT.
SAHAF. Sahhaf. Eski kitaplan ahp sa tan; bununla birlik kitap bilgisi cl an, kitap tan anlaya n, hangt kitabm kiymetinin ne oldugun u bilen , kitap merakl1Sl, kitabl seven kim se. Eski kitaplan n ahmp sa ttldl& dükk.anlar için d e aym terim kullamh r. SAHis-i SEYF Ü KALEM. Kalern ve kthç sa hibi. Hem de vlet ad am l hem de ede biya tçl olan insa nlar için kull arul an
35'1
SAlTÇtUK
bir tab irdir; özellikle Osmanh Devleti' nde hükümd arhk yapma kla beraber sair cla n, di varu bulunan padi sahl ar için kullaml rmsur, Osrnanh sultanla nnm hemen çogu "sah ib -i seyf ü kalem" dir, SAHNE. Bkz . TiYATRO.
sÀKiNÀME. Eski sdebtya nrruzda, içkini n, içki äleml erinin övü lerek anlattld rgt man zumelere ya da kitap harmindeki rnüstaki l eserlere verilen ad . Içki ye, ozellikle sa raba dai r çesitli duygu ve d ûs üncelere yer verilen säkî.~~~ : lerde meca za ve alego riye stkça basvuru ldugu gor uiur. Bu yolla tasavvufi d ûsiinceler anlanhr, Bu d~~~a: mey (içki) ilah î aski, me yhane tekkeyi, saki de m ûrsidi IJ. temsil eder. Çokluk, mesnevi naz im b içimiyle yazr h r, ~ Konusu ~arap ola n kastdele r de bu isim le amhr. 16. yüz~ yrlda ya~yan Revani'n in iiretnáme'si, edebiya umlZdaki en ü nlü sakiname öm egid ir. Divan siirimiz de çokç a karsrrmza çtka n s äkl . i~ret ~~cli sinde içki sunan, içki da gnan, içki veren ve güzelligt yle dikkatleri üzeri nde topla yan kisi ye denir. Hoca Dehh äni'nin ' " BiT kadehle sáki biti gamdan azdd eyledi/~á d olsun gänlil anm gönlümü ~dd eyledi" rrusralan yla a~dlgl ~~~!, bezrn älemine nes e ve canhhk verir. 0, m ecliste go ruruin ee gönülle r açihr, zihinler bularur. Çünkü, .~airi~ g?zünde, sev gili aym zamand a bir säkîd ir. Meclisteki sarr, içkiden degil säkinin güzelligiyle sarhos olu r çokluk. SALNAME. Bkz . YlLLlK.
SALTÇILlK. Absolut izm . Temadan. öz de n . (muhtevada~) yoksu n, salt kelimele rin ritmine. ah en gin uy andirdig r, çagn~hrdl~ d uygul ara önem veren ~iir akunl:. Bah'd~, 20. YÜZYlhn ba~mda resimde görü len saltçlhk, ~ure ~.e ~~~ rayet etmi~tir. Ed ebiyatunlZda, saltçlhk anIaYl~lyla ortu~ ~ebi1ecek bazt ilk dü~ünce ler, Ahmet Ha~im'i~ me~hur "$iir H akktnda Bazt Mülä haza lar " yaz lsmda d lkka tl çe· 1'"
SAMiMivET SANAT
ker. Bugün yazila n özden mahrum bir çok siirde, bilirek veya bilmeyerek, sairlenmizin saltçr bir tav ir sergilediklerini görüyoruz.
SAMiMivET. Içtenlik. Edebiyat metnindeki, okuru saran 51cakhk ve içtenlik. "Însan ruhunun en gizIi köselerini ve sirlan ru anlatmayr amaçlayan" ya zrlar için de bu ad ysrfat ku llarnhr, Senatçm m samimi olmasi , diline her geleni d üs ünmedsn söy lemesi demek de gildir; tam aksine sözünü tartarak. sonuçlanru hes ap ed erek söylemesid ir. Sanat eserindeki içtenlik, d rsandan g örûldügû ve saruldlg-lgibi kolay kolay olusturulamaz: emek ister; Samimi olan yazar; yapmacikhktan uzak durur. içtenlikli yazrlar, sevilerek oku nan yazrlard rr, SANAT. Sanay i-i nefîse , güzel sanatIar. Insarun , yaratihsmda kendisine bahsedilen yetenege egtttm, uygulama ve özel deneyim yoluy la kazamlan beceriyi de katarak, do gada g örülenleri kismen degi stirerek , çogaltarak, yen i boyutlar kazandrrarak 'taklit' yoluyla yap hgl özel bir "û retim". Çok bilinen bi r ifadeyle s öylersek sanat, "insanda estetik duygular, güzellik zev kini uya ndrran güzel eserler" ortaya koyma faaliyetidir. Prof. Dr. Orh an Okay, eiradnn cámi. agyarrnJ mêni bir tarurruru yapamad igumz sanatm "b irb irme benzeyen, birbirine ZIt, b irbirini tamamlayan, objektif sübjektif metafizik , sos yalist, marksist, pragmatist, vitalist" yüzlerce tarifi içinden bir ka çnu srralar: "Zihind eki bir tas avvuru ortaya koymak için gösterilen bir maharettir, "Sana t, zekar un malzemeyi kullanmasrdrr. "Sanat, insa run tabiate in zimarrndrr, ka nlmasrdir. "Sa nat, tabiatin taklididir. "Sanat, mad deye giren ve onu kendi sekline sokan flkirdir.
3" I
"Sanat, bir kansjkhga niza m ve rmektir, "Sanat, duygu, zeka ve irade ile ha yata màna vere n ve bu m ánarun idr äkiyle zevki me yd ana getire n bir aksiyo nd u r.
"Sanat b ir oy un d ur. "Sanat, id eal ve ku sursuz gü zefligin ar anm asidi r. "Sana t, beserî mefkûrenin uykusu ve yan ölgü n bir h älidir.
"Sanat, d inleyen ve görende estetik b ir zevk ve heyecan yaratan, gerçekligt sembolik olarak ifad e eden es er ve hareketlerdir. "Sanat, hey ecan ve ihtiraslann ya sanmas rdir, "Sanat, insan ruhunun serbestçe, yan i muayyen kaid elere tabi olmaksizm güzeli ara yan hareketidir. (...) "Sanat, srrf bi r ihtiras olm aktan ziya de bi r tesir ve i~; bir hüner ve oy u n olmaktan ziyade hakiki bir ihtiya cur. "Sana t, muhayyile için bir fantezi degildir. "Sanat, ve himle r sistemt d egildir, C..) "Sa nat , ha stahk degild ir." (Sanat ve Edebiyat Yazdan, s. 17· 18.)
"Bir d uygu veya bir d ûs üncenin maddî bir mal zem eden veya sesten vey a sözd en faydalanmak suretiyle heyecan ve hayranhk uyandrracak sekilde ifadesi" olan sanat, sadece insan içind ir ve insanîdi r. lnsam degi~tiren, olgunlashran, u fkunu açan en tesirli etk en lerden biri, belki de birincisi s ana ttrr, Deg i~tiren, güzellesttren sa na tm degi ~ tirle iligt bazan yûlar, yü z yrlla r alab ilir. A ma, temeld en ve derindendir. Bir çok insamn akhna ve hayaline geImeyen bir çok seyi, hayahn binb ir yüzü n ü, yine bir insan "y ara nm" r olan sanat du yurur.
(
- --- - - - - - - - - - - - - - -:-- - - - - - - - - - - -qq SANATE5ERÎ
5ANAT E5ERi. "Bir top lumun sosyal gerçekle rini ve ideal edindig i degerle ri di d a ktik olmaksra m yarancisnun perspektifind en suna n, içinde yased igumz kargasaye bir d üzen geti ren [hiç de gt lse ge tirmeyi am açlay an ], bu dûzen duygusunu Içimi zd e de uyandirerak bi zi önce
kendimizle, sonra da toplumla ba nsnran organik bir bütûn." IT, S. Eliot) Sonsuza ve sonrasizhga kalan hakiki sanat eserleri, bazan insan için bir yasama rehberidir. Bu kabil eserler, insana kendini astmp hayatirruzr zenginIestirir.
Gerçek sanat eserinin özelllklerini, Sezai Karakoç'un düsüncelerinden yara rlanarak s öyle siralayabiliriz: insam degtstirmeli, çarp lp büyûlemelidir, Dis d ünyayr, yasa d rgtrruz hay ah oldugu gibi aktarmamahdir, Yara nl arun degil, yara trsm takJidi olmahdir.
Ne hissin, ne de fikrin baskrsr altmda bulunmahdrr, Her ikisine de, "altm" oranda bünyesinde yer vermeIidir. Ne to plum, ne de sanat için; hem her ikisi için hem de sanatkêr için orta ya konm us olm ahd rr.
Insarun kalb iyle yakmdan ilgili olmahd tr. Fazlahk ve eksiklikten uzak bulunmahdir, Okuru, her hal ükêrd e, kend ine baknrabilmeli/ çekebilmelidir. Bu srraladrgmu z özellikler, halis sanat kaygtsryla yaratilan "pür sanat " eserlerinde bulunur. Bit fikre angaje, bir fikrin esiri olmus, salt ideolojilere hizmet etmek üzere ortaya konan an gaje sanat üriinlerinde bu gib i özelliklere ras tla rnak mümkün degildir.
SANATKÀR. San atçr. sanat adami. Güzel s an atlan n herhengi bi r d ahnda basan gö sterip admt kayrtlera geçiren ki-
SANSÜR
si, Duyduklanru duyurmasr bakimmdan sana tkär diger insa nlara benzem ez; 0 evvela bir m isyen ve ruh ada rrud ir, On a bagrslana n özel ye tene k ve seç kin ruh s anat eserini yaranr, Sanatkär sifanm hakeden kisi, älem in ve cümle yarattlnusm özüne vakif olabilicek derecede bilgt ve irfan sahibidir, Bu donamm ve tecnizatla, bu bilgi ve sezgi ile hayahn ve ma verarun srrnru arar, Temizleyen ve yücelten biridir o. Sanatçi, ideolojilerin ve gruplann kölesi degildir, Kelimenin tam an larruyla hür olan sanatkêr, bütün dünyevî menfaatlerin ragrruna eser vermelidir. "Sanatçi, çizgilerin, renk1erin ve biçimlerin büyülü dilini bize ögre terek tabiati gûzellestirir," Nàmrm, sarn01, s öhretini bilhassa yasadigr dönemde genis kalabahklara duyurmasiyla kosut degildir sanatçmin b ûyükl ügü. ~.
a
Sanat Aksiklopedisi'nin aym maddesinde su satirlar ka yrthdrr: "Sanatkêr olmak için b üyük bit sanat duygusuna ve 0 duyguyu baskalarme in tikal e ttir ebllecek bit ifad e kabiliyetine ve iktidara rnalik olmak icabeder, (...) Bir mimer, bir ressam veya heykelnras sanattaki kabiIiyet ve hassasiyetine bakilmaksizm sanatkêr sa yrhrsa da buna lêyik olmayanlara sanatkár dememek daha dogru olur, Bu gün bizde biraz malumatr olan herkese üst ad denilmesi gibi sanatla u grasan her sahsa da sanatkär d eniImesi manasizdrr,"
GüzeI sanatlann disinde kalan diger mesleklerle/sanatlarla ugrasanlara ve onlarda kabiliyeti, becerisi olanlara zanaatkêr (bkz.) denir.
SANSÜR. Basm ve ya ym faaliyetlerinde bi r kurum ya da otorite tarafmdan, dinî, ahlakî, politik ka ygtlarla yap tlan ön denetleme, kontrol. Her ne sebeple olursa olsun, sansür, çokluk bir baskr unsuru olarak algilarur, Çü nkü, denetimin obje ktif bit ölçüsü ve terazisinin olmadrgmdan yakmrhr; Yönetenlerin d ün ya görûsü , zihn iyeti dönem den d öneme farkhhk arzedecegine g öre, sans ûrün ölçe-
362 1
363 1
SANTiMENTALiZM
SEBEB-l raiF-l ESER
verilen isim. Öze] bir makam ile söylenen satrançlarm her misrat ortad an ikiye bölünüp (rnusammat gazel gtbi) beyit leri d örtl ükler haline gelebi lir, Aym zamand a her rrusrar iç kafiye de tasrya n bu nazrm sekli , hece nin S'Ii kahbma da uyar. Emrah'a ait olan bi r satrançm ü ç bey ti s öyledir:
gi de degisecektir. Ne olursa olsun, sansürün ana gerekçesi halki zararh fikirlerden, ah lakr ifsa t edici duygulardan korum a kn r, Bu y ön üyle olumlu bir yönü vardir sensürün. $u anda radyo televizyon yaymlanm denetleyen RTÜK'ün (Radyo-Televizyon Üst Kurulu) olumlu fonksiyonu oldugunu söyleyebiliriz. Basm ve edebiyat tari him iz, akillara ziyan sansür hikayeleriyle d olu du r.
Düstü gönül çaresine kasl anrun karesine Çehr e-i mehpäresine yandr derûnum göreli
SANliMENTALizM. Asm duygusalhk. Yasentrda duyguyu esas ve ölçü alan ögretüerin genel adr. Edebï eserde duyguyu ve duygusalhgr öne çikaran ve bunu ölçû kabul eden sanat anlayrsr. Eserde içe kapanma, edilgenlik, yufka yüreklilik, gözü yash bir duygululuk hali santimentalizmin gös tergesidir.
Vardt ellerim eline tutuldu dilim diline Käkülünün bir teline bagladr bu cên u dili
SARÁHAT. Bkz. AÇIKLIK.
SATIR. Helk siirinde, rrusra /' dize anlam md a, bazan 0 alerun kim i mensuplannca, arasnrmacilannca dize yerine kullaru lan bir tabir.
Edebiyat dergilerinin bir konu ya da kisiye tah sis ettigi nü shalanna özel sayt denir. Ceçmisteki bazi dergi ve gazetelerin bu sekild e çikardrklan sayilara n üslul-Yl mahsu sa denirdi. Dergi özel sayilan, konu edindikleri konularr/kisileri bütün aynnnlanyla ele aldiklan için önemli kaynaklardir, Geçmls donemde Servet-i Fünûn dergisinin nüsha-yr mahsusalan, Tü rk Dili de rgis inin stir özel sayrlan, Hece d erg isinin 'öykü özel sayisr' ve 'siir özel sayrs:' bu baglamde akla ilk gelen örneklerdir.
SATÎR. Bah kûltür ve edebiyatmd a hicve ve hezIe veri len isim . Toplumdaki bir olumsuzlugu igneIeyici bir dille an latan ya da bir kisinin k ötû yön lerini, olumsuz tavtr ve davraruslanru hicved erek gözler önüne seren metinlerdir. Bu sayIlan özellikleri tastyan metinlere satirik de~ ~ i r. Sahrde s ögme ve küfür yoktur, ince bir alay vardrr, Ogretid bir yö n ü de bulunan bu tûr metinlerd è, ironik bir özellik de dikkati çeker. Ziya Pasa'run Zafername'si, ede biyatirruzd aki en güzel satir öm egi sayilabilir.
SAZ ~AiRi : Bkz. Á$IK.
SATRANÇ. Satranç da d enir. Saz sairlerinin aruz vezninin "mü fteilû n müfteilün müfteilün müfteilün" kahbryl a yazarak gazel biçim inde tertip ettikleri ma nzumelere
''' I
..
SAYI. Nüsha. Belli ara hklerla (haftahk, onbes günlük, ayhk, iki ayhk, mevsimlik ) çikan de rgilerin her bir saYlsl için kullamlan bir terimdir, Va r11k dergisinin Subat 1999 saY'SI denir, Oeçmts yillarda, edebiyaturuzda, bu tenmin yeri ne nüsha kullaruhrdr. Bu gün dahi, nüsha tabirinin kullaruldiguu g örmekteyiz.
Metinlerin yatay olarak dizilmis her bir sirast. Bir sira yaz l. Üç satirhk: bir cümle. Kagldm burasl be~ sattr daha ahr. Bir yazida, diger satrrlara göre biraz daha içeriden baslayan ve paragraf basnu gösteren yere de satr rbasr denir.
ltn....
I!
Kendi güzel nêrru güzel gönlüme êr êrru gü zel Lehçe-i gûlfêrru güzel dinle bu rengin ga zeli
SAZ ~iiRi. Bkz . Á$IK EDEBi YATI.
SEBEB-i TELiF-j ESER. Eski d önemlerde yaz rlrrus eserlerin
..;....
I'"
_
... SEBK-i HiNDi
bas tarafmda yer alen bir bölümdür. Müellif burada, eserinin yazrhs macera siru, niç in ve hangi sehep lerle ve kime yazildignu anlanr. Sebeb-i telif-i eser kisrru, bir yönüyle , bugünkü kitaplann bas tarafmda yer alan ön söz ya da sunu~ yazilanna benzer. Bu eski terimin, günümüzde yeniden diriltilmeye çahsrldiguu, bazr kitaplann basmda yer alan takdim mahiyetindeki yaztlara bu ismin verildigini görüyoruz.
SEBK-i HiNDi. iran'da dogart ve Hindistan'da Farsça siir söyleyen sairlerce gelistlrilen oradan da Türk edebiyahna êccen bir siir ü slûbu . 17. asrr divan sairlerinden NAm, Ismetî, Nesätî ve Fehim'i etkileyen, siirlerine yanslyan Sebk-i Hindi üslûbunun belli bash özellikleri söyle özetlenebilir: Söyleyisten çok anlama önem vermek. anlam derinligini elde etmek için hayallere çokça basvurmak; isnraba itibar etmek; mübalaga ve tezat sanatrru çckça kullanmak; yeni mazmunlar ortaya çrkarmak: tasavvufa vareste kal ma mak; inee ve nazik bir dili tercih etmek; yeni kelimeter araYlp bulmak; az sözle çok ~ey anlatmaya özen göstermek.;
sect
Daha çok eski nesrimizde görûlen kafiyeye verilen ad. Muallirn Neci, s öyle tarumlar. "Nesirde fasrlalann y~hut fas.tla yerlne geçen birbirine atfedilmis ve ekseriya bir edat tie rabtolunmug terkib ve cümle sonlanmn bir had üzerinde ittifakrdrr. C..) Kafiyede oldugu gibi secide de aynen tekrarlanan unsurlar seci olusturmaz," (Ishlä luit-l Edebiytje, ay. m.)
Cümlede bulundugu yere göre "bagh", "yahn", "ayn"; seslerin uyumuna göre de "mutarraf" (yanm), "mütevazi" (tam) , "murassa" gibi isimler alml~hr. Nesirde ustahgm bir göstergesi saYllan seci, klasik nesrimizde önemli bir yere sahiptir. Seeili yaztlara siislii nesir de denmi~tîr. Seeili nesirde, anlatilmak istenen dü~tineeler, çogunlukla, süsün ve ~eklin gölgesinde kaldlgl için anla~l1masl güçle-
SEHL-i MÜMTENi
sebilir, Secili nesird e, bazan konuyla ilgisiz düsünceler, srrf biçimsel dayatmadan dolayr yazlya katilabillr. "Eta göz1erinde haft! bir miyop siizülü~ , agzmda kibar. aydm11k bir galü~ vardl. " (Hakki Süha Cezgin) Cümlede yer alan "süzülüs" ve "gûlûs" kelimelerindeki koyu yazrlan benzer seslerle seci sanati yapilrrusnr. (Cenis bilgi için bkz. Tahir'ül Mevlevî: Edebiyat Lügatl, ay. m.)
SEÇKi. Bkz.ANTOLOJi. SEFÁRETNÄME. Osmanh devletinln yabancr ülkelere gönderdigt elçilerin, gittikleri ülkeyle ilgili izlenimlerini, orada yapnklan isleri anlatan eserlerin genel adr. Sefáretnämeler mensurdur ve bir kisrrn edebî deger tasrr. Sefirin bilgi birikimi, yetenegl ve edebiyata olan ä~inaltgt yazdrgr kitabm kiymetini arhnr. Yirmisekiz Mehmet çelebi'nin (ÖL 1732) 18. asnn baslannda kaleme aldlgl ve ilkin 1841'de kitap olarak basrlan Fransa Seiäretnûmesi, söz konusu eserlerin en tamnam ve edebî kiymet baktmmdan en degerli olarudrr, Adr geçen eseri, Sevket Rado sadelestirerek yeniden yaymlarmsnr (1970). Faik Reset Unat'm Osmanh Sefirleri ve Sefáretnámeleri (1968) adh kitabi, konuyla ilgili daha genis bilgi vermektedir.
C
SEHL-i MÜMTENi. iIk baktsta basit. s öylenmesi ve yazrlmaSt kolay zannedilen, taklit edilmeye kalkildigmda benzerini yazrnamn güç oldugu kavramlan edebî eser. Sehl -i mümteni, daha çok, kendiligmden, birden bire yazrlrrus etkisi uyanduan, susten, tasannudan uzak edebiyat eserlerinin bir özelligidir. Yunus Ernre'nin hemen bûtûn ~iirleri, Süleyman Çelebi'nin Mevlîd'inin biT çok klsml seht-i mümteninin güzel örneklerindendir. Ete kemige büründüm Yunus diye göründüm. Yunus Emre
I'"
SéKT-iMELiH
SEMBOL
Biliyorum, ko lay degil yasam a k: Ama iste Bir ölünün hälä ya tagi srcak, Birinin saati isliyor ko lunda. Yasamak kolay degiI ya kardesler, Ölmek de d egil;
özellikle yu ka n d a ki ka hpla ya zrlan mesnev ilerde tekd üzeligi kirma k için sekt -i m elîh yap m aYl bir hüner saynuslardrr. Fu zûlî, asagida ki beyitlerde se kt-i m elîh yaprrusnr: Sayyäd sakm, cefä ya m and rr Bilme zs in m i ki k äne kandir
Kolay degfl bu d ü nyad an aynlmak.
Orhan Veli Kamk: N eylers in ölüm herkesin basmda Uyudun u yanamadm olacak Kimbilir nerede nastl kaç yasmda? Bir namazhk saltanatm olacak Taht misali 0 musalla ta sm d a Cahit Sitta Tarancl Muallim Naci bu konuda güzel seyler kaydeder: "Sehl-i mümteni 'in en bûyûk zineti kû lfetsi zlig idir, Gayet tabiî ve akicr oldugundan onu isiten 'Ben de bö yle söz söyleyeb ilirim.' der. Iste 0 zaman ona yine sehl-i mümteni ka bilind en olan ve onu imtihana çekeru Zann etme ki s öyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir s öz
hit abr gelir. Çahs rr; çahsrr, killfetli bir söz söyler. Bu s ûretle sehl-i mümteni'in ziddiru me ydana getirmis olur,
Sensin hä lä tenimde c árum Gö zd e nûrum cigerd e kárum . SELÄSET. Bkz. AKICILIK.
SELÎS. Aruz ölçüsü nü n "feilätü n feilêtün feilätün feilûn" ka- ~ hbi yla gazel biçim ind e yazrlan ha lk siiri na zun sekli. Az , . ; da olsa murabba, muhammes, müseddes biçimind e s öylenmis selisler de vard rr. Kafiye d üzeni bakmundan divan, semat ve kalendcri naz rm sekilleriyle benzerlik gös terir,
SEMAÎ. Haik edebiyatr nazrm s ekillerind en olan semaîn in en belirgin özelligi, aruz vez nin in " mefáilü n m efäil ûn mef êil ün mefêil ün" kahbiyla yaz tlrrus olmasrdir. Ötçusü n ün aruz olma st ba kirrundan äsrk ed ebiya trrun di ger ba zr nazrm bi çimle riyle (d ivan , se lis, kalenderî, sa tranç) ortak bir özelli k tasir. Kendilerine özgü b ir makam ile oku na n semaîler, ga zel, murabba, m u hammes ve m üse d des biç irninde yazilabi lir ler, Musammat semaîler 01dugu gibi ayakh (yedekli) ola nJa n da va rd rr. Semaîler, hecenin 8+8=16 kahbma da u yar.
"Seh l-i mümteni'e kaprlmayacak bir tab iat yoktur. Fakat onu meydana getirecek tabiat az bulunur." (1stl1áhéJt-l Edebiyye, ay. m.)
SEMBOL. Simge, rem z, timsal. Esya álemin d en ya d a tab i-
SEKT-i MELÎH. Güzel ähenk dureklamast. Aruz vez ni nin "mefûlü mefäilün feûlûn " kahbiyla ya zilan bazr manzu melerd e kimi rrnsralann bi r he ces ini a zalnp "mefû lû n fäilün feû lû n" ölçüsüne uyacak sekilde tertip edilerek ähe ngi d uraklatma ya deni r, Divan sairleri , s öz ko nusu duraklatmad a bi r güzellik bulduklannd an ,
attan almarak bir toplumun veya ka vmin ha frza sr mesabesinde olan ta rihî akis ve birikim içind e özel bi r an lam kazanan ve bir d u ygu ve dusü ncenin a nlatirrund a ku llarulan isa re t yahu t söz ler, Simgese l a nl atimda, soy u t varhklari , bir gerçekte n hareketl e so m u t ola nlarla kar srlama söz konusudur. Ed ebî m etind e kullarulan bir öge, bi r çok ahc rrun zih ninde aym du ru m u, d üs ün ceyl veya duygu 36
1 '
•
4 SEMBOL1ZM
yu çagn-?hrabiliyorsa sem bolles ir, Sözgelimi Tûrkçe'd e bay rak , vataru. kaz, ahmakhgu tilki, kumazhgt hanrl ath~ için serabol degen kazanrrusnr, Ahmet Hasim' in "Merdiven" siiri ndeki merditen kelimesi, blr çok okurda "ha yat'ta tekabül ettigi için simge degen kazanrrusnr, Söz kan usu -?iiri a~8tya ahyoruz : AgtT 3gu çikacaksm hu merdivenlerden, Eteklerind e günes rengi bir Ylgm yap rak, Ve bir zaman bakacaksm semaya aghyarak ...
Sula r sarardr... yüzün perd e perde solma kta, Kizrl havê lan seyret ki aksarn olma kta ... Egilm i ~ arza, kanar; mu ttastl kan ar gü ller, Durur alev gibi daJlarda ka n h bülbüller... Sular m i ya nd r? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir Iisên- r hafid ir ki rû ha dolma kta , Krzrl ba válan seyret ki aksam olma kta...
SEMBOLizM. Simgecilik. Ge rçek lik bilgisine ve sonsuza sem bo llerle vanl abil ecegint , biline n d ünyayr asmarun yani 'askm êlem'e ad rm at manm ancak simg esel düsünmey le ve sim geler yard mu yla mümkün olabileceg lni savunan ve bunu amaç ed ine n sana t akmu. Sembolizm, özellikle siird e etkili olrnustu r. Gerçek lige, daha dogrusu reali zmin siird ek i ya nslmasl olan parnasçihga tepki olara k d ogmus olan sernbolizm, 1 8~-19 00 yrllan arasin da gelisme g österm istir, Kaina n "es tetik 'bir bütün" olarak algtla diklan söylenen sembolist lerin belli bash tutumlan ~öyle slra lanabilir: ~ekilcilikten kaçmmak; anlahmda kapahh ~ ter cih etmek; ~iîrde m us ikîye çok önem vermek; se mbo ller ve imgeler ya rd lmly la gen i~ çagr t~ lml a r uya nd lrmaYI amaçla mak; me ram l d iJe getirmede mecaZl terne l yapl ta~1 kabul etmek; an laml fazla önem-
SENTEZ
se memek; siirde sa lt gerçegi "a nlatmak" yeri ne, telkin . telrnih ve imayr ku llauara k hissettirmeyi, d u yurmayr, sezdirmeyi hed eflem ek. Dünya siirinde Charles Baudelaire, Stephane Mallarme, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud gibi güçlü temsilcileri bulunan sembclizm, edebiyatrrruzda Cenab Sehabeddin , Ahmed Hasim, Ahmet Hamdi Tanpmar; Ahmet Muhip Dtra nas gibi sairler tarafmdan benimsenmis tir. Cahit Sitkr Teranci, konu yla ilgili bi r yazrsmda. sembolizmin ban mahzurlan m da b elirtmekle birli kt e, bu akirrun edebiyata geti rdigt yeniligi söyle a nlanr: "Se mbolizma tabiahn objektif, gayri sabsî, soguk ve ruhsu z tasviri f t yerine bir hass asiyeti n m en surundan geç mis oynak ve . . panlt.h b ir hayal getird i, pe yzajm bir h aleti ruhiye olrn aSi nt istedi. (...) Sembolizma sayesinde siir m anzum hik aye edasmdan ve bel êgatten kurtuldu, telkin kuvveti kazandt. {...) N e olu rs a olsu n, sembolizma ruhlann 'm uayyen 'e, 'm ahd u d'a, 'vaz rh'a karsi bir isyam ve 'gay" rnu ayyen'e, 'sons uz'a, 'sisli' ye, 'gtz li'ye ka rsr bi r i ~ ti yaki halin d e tezahür ettigi için 'izm' li tabi rlerin be lki de e n gü zeli ve en sevimlisidir," ("1886 Mu cizesi: Sembolizma")
SEMPOZVUM. Bilgi s öleni . Bir konu nun, uzmanl an tarahnd an bi r veya bir kaç oturumda çesitl i yön leriyle ele ahOlp inc elenmesi ve dinley icilere sunu lmasi. Sempozyum bir ya da bir kaç gün degi~ik oturumlar halinde sû rebilir. Her oturumun bir baskarn vardrr, Oturumda birden çok kisi konusma ya par ve sonunda oturum baskarn yapilan konusmalan özetleyerek bir so nuca va n r, Sernpoz yum, son yrllard a özellikle üniver sitel erde çok ra gbet ed iten bir bil gilendirme seklid ir. SENTEZ. Terkip . An ali z /tahlil kar~lh bir tabir. Ana liz yaluyla a yn~ml~ elem anlan b ir ar aya getirerek b ir bü tünü yeniden kurmak, buradan yola çlka rak ele~ tircJ bir sanu ca va rmak. Dah a geni~ bir ifadeyle, bi rb iriyle u yu~a371
1
SEVG ÎLi
SE RBEST UÛSTEZAT
bilecek parçalan, belli bir düzlerndeki unsurlan bir ar aya getirip bir bütün olustu rmak da sen tez di r. SERBEST MÜsTEZAT. Bkz. M ÜSTEZAT SERBEST NAZIM. Bkz . SERBEST$iiR.
SERBEST ~iiR. Ölçûye ve ka fiyeye bagh ka lmmedan yaZllan siirlerin genel adr. Ed ebi yan rruzd a, önceleri bu terim yenne, kanaatimizce yan hs kurulmasma karsrhk, gala t-i meshut olara k yaygm bir ku llarurn alaru bulan serbes t na ZJm tab iri kullaruhyo rd u . Sonralan, serbes t siir tabiri yaygmhk kazan dr ki , serbest na zrma göre d aha do gru bir terimdir. (Çü nkü, "serbest ölçü lü SÖz " olm az; s öz ya ölçü lü yani naztm biçim in d e ya da ölçüsüz söy leni r. Tahir'ül Mev levî der ki: "Nazrm demek, áhe nk demek 01duguna g öre serbest naztm diye yazrlrrus uzunlu kisalt yaztlara manzûm denmemek lazun geliyor, Çünkü h er kul ak onlarda n áhenk duyanuyor, On u n için yazanlar, êdet ä terenn üm su re tiyle Ins êd ed erek onlar a áhen k vermeye çahsryorlar. Nazund a intizam ararur; 0 ise teka yyüd lu gra ~mal ile husûl e ge lir. 0 halde serbest kelim esiyle -mukayyed olmast laztm ge len- naz m lafzmm bi r araya gelmest bence Iki zrddm birlesmesi kadar garip 01sa gerektir." Edebiyat L:ïgati, ay. m.) Serbe st siirin ilk örn ekle ri, Nazun Hikmet'in siirleriyle edebiya turuzda g örü lmüs, Or han Veli'y le birlik te yaygm hk kaz anrrusnr. (Naz rrn' m siirleri her ne kadar se rbest olsa d e, siinn beklenrnedik bir yeri nde kafiyeyle karsi lasmz. Diger serbest siir örneklerinde de ay m seyt go rm ek mümkündür. Buradan ha reketle 'serbest ~iir' tabirinin dahi pek saghkh bir adlandrrma olmad rgr söylenebili r. Attila iIha n ken d isiyle yaprla n bi r s öyles tde, meseleye bi raz d a ken di siiri nin zaviyesinden bak arak , bu bag la md a ilginç sey ler söyle r: "Serbest siir konueunda genç nes/in çok blÏyiik bir yam lgls1 var. Serbest siiri genç »esi/ vainsiz/ik sayar. Serbest uezin, uezinsiilik degi/dir. Her $;-
ir için ymi bir oezindir. Yani sair. her $iir için tiezin yaratmak zorunäadsr-") Serbest siirde, vezin ve kafiyeden dogart
a he ngin yen, kelimele rin seçimi ve tertibi He saglanan iç ah enkle doldurulmaya çahsrhr. Ne kt, se rbes t siir örne klertnde, ah srlrmsm drsm d a da olsa, ka fiye bir ahenk unsuru olar ak kullamlrrusnr. YOLCU YOLUNDA GEREK Hastalar, Kar iste rler Kafdagmin ard mda n, Ve buluttan d ösek,
On lar, Yaramaz çocu klardu; Sallamr durur, • Dünyamn balkcnundan, Düstü d üsecek ! Gölgen kaçryorsa senden. Düsmüsse gö kte yild rzm, Kavga baslar can la ten arasmda, Ne bilelim; Han gi pmann suyu, Ya da çiçegin özü nde derman. Büyü k yerden geldt ferman Yolcu yolunda gere k. A li Akba$ SERMUHARRiR. Basyazar, (Bkz . BA$ YAZI.)
SERVET~ FÜNÜN EDEBivAll. Bkz. EDEBÎYAT-I CEDîDE.
SEVGiLi. Masûka, cänän, yár, Edebiyat eserinin hassaten ~iirin özü nd eki en önemli insa n tip i. Dene bili r ki, nered eyse bütün ede bî ese rler, bir "sevgili" ni n "yüzü suyu h ürm etin e" vücut b ulrnus tu r. Eski siirimizde, istiare yolu yla sevgili yi isaretleyen onlarca kelime vardtr. Bun larm en bilinenleri sunlardrr: Äfitab, bÎlJefa, büt , cdndn, diM373
1
• SEVAHAT
ra, dilber, dildár, dilrûba, gü lenddm, güzel, Ja1fir, mûh, mehliJa1, melek, n ëzenin, nigar, peri, säki, sultan , :;äh, ?ûh, tabîb, yár... Kadim sevgi lilerin en bilinert özelligi, "cev r ü cefa5 1" ve ä§lga müstagni durusudur. Modern silrimizde, sevgili, daha bir d ün ye vtlesmls, evsa fr, daha karmasik bir hal alrrusnr, (Bkz. YÀR. ) Attila iIhan 'm "Böyle Bir Sevmek" siiri, bu duruma açtkhk geti rir mahiyettedir:
S1YASET'NAME
ne kadmlar sevdim zaten yoktular
SINIFLAMA. Tasnif. Bûtün bilimlerde oldugu gibi, edebiyatta da, biçim ve tü rlerin, d önem ve olusu mlan n ortak özellikleri g öz önünde tutularak yapilan kümelendinne. Sirnflama daha ziyade ögretrnek ve bir bütünü kolay anlasihr lulmak kaygisiyla yaprhr. Ed eb iyat alamnda yaptlan srruflandirmalarda ihtiyah elden buakmamak ge rekir. Bilimse l suuflamamn bilinen çesitleri sunla rdr r: Alfa betik, kronolojik, ma nnksal, sistematik. tasvirî.
yagmur gi yerl erdi sonbaharla bir
SiHR-.i HELÁL ~ürde, bir sözün hem öneesi hem de son ra-
azteik oksasam sanki çocuktula r biraksam korkudan g özleri silenir ne kadmlar sevdim zaten yoktular böyle bir sevmek g örül memis tie hayrr sanmaym ki beni un u ttular hä l á a rasrra mektuplan gelir
gerçek degildi ler birer u muttular es ki bir ~ rkJ belki bir ~ii r ne kadmlar sevdim zaten yoktular böy le bir sevmek g örû lmemistir
yalruzhkla nmda elimden tuttular uzak fisrlnl ari içimi ürpertir sanki gö kyüzünde bir bu luttular nereye ka yboldular sim d i kimbilir ne kadmlar sevdim za te n yo ktular b öyle bir sevmek görü lmemistir
SEYÀHAT. Bkz. GEZi YAZISI. SIHH~T. "Ya nh~ ve ekslk olmayan bir SÖZÜn keyfiyeti" biçimind e tammlanan bu ta bi r biraz d ah a genis ol arak SÖZ ve yazlda ifadenin ya nl11SJZ, eksiksiz ve puruzs üz olmasi; ifadenin s.:zgla",: oe dognl almaSJ eeklind e eçrklan u' Sözün seglamngI yerme eskiden "si hha t-i ifad e" tabiri kullarulnusnr,
.smdaki sözlerle irtibatlandmlacak sekil de söylenmesi sanan. GenelIikIe bir dizenin sonunda yer alan ve hemen arkas indan gelen d izenin basma da tasavvuran konup okundugunda aym sekilde anlama katkr saglayan ve fazlahk gibi g örûnmeyen bir keli meyle yapilrr.
G
5ihr-i h elêl, son d ön em Türk siirinde de stkça basvurulan s öz oyunla nndan birid ir. Her edebi sana t gibi, si hr-i hel êl d e us tahkla yapihrsa siire anlam zengi nligt ve gü zellik kater. Gizlice arasan agzm lebin em sem sorsam H iç bir çêre bilir mi dil -i bîm är a aeeb Ned im
Beyitteki "sorsam" sözcügu, hem ilk misradaki kelime lerle hem d e sonraki rrusrada yer alan kelim elerle bitlikte, anlamh bir bütûn olustu ru r.
SiMGE. Bkz. SEMBOL. SiMGECiLiK. Bkz. SEMBOLiZM. .SiRKAT. Bkz. iNTiHÁL.
sivAK ü siaAK. Sözün
gelisi, söylents biçimi beknmndan öneekin i tutmeer. Baska bir d eyisle, söz ün sonunun bas ta rafry la tutarh olmast.
SiVAS ETNÀME. Geçmis d önemlerde ya zrlrrns olan; d evl et
I'"
SOHBET
SQNE
yö ne ticilerine, siyesetçilere devletin nasil idare edilecegt konusunda yöneticilik bilgisi vererek bir takrrrt tavsiyelerde bulunan, adil olmayr ögü tleye n, ögre tici, ahlakî eserlere verilen isim. Siyas etnámeler, devle t adamlarma yol gösterici nitelikte krla vuz kitaplardrr, H ük ümdarlann ve diger yöneticilerin hangi vasiflara sahip olmalan ve ne gibi davrarus biçimleri sergilemeleri ge rektigi ü zerinde durur. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig (069) adh ale gorik eseri ve Nizamûlmûlk' ûn Fars ça Siyasetndme'si (092) bu tûrün en meshur öm eklerid ir, (Konu yla ilgili genis bilgi için Agah Sirn Levend'in Siyasetnameler, [TDK Y., Ank. 1963, Belleten 1962 nüshasmdan aynbasim ] adh incelemeslne bakrlabilir. )
SONDEVi~. Bkz. E.piLOG.
SONE. Sonnet. italyan edebiya n nd a dogen, oradan bütün Avrupa edebiyatlanna yayilan ve 19. asnn sonlan nda Edebiyat-r Cedîde sairlerince edebiyanrruza sokulan blr na zrm biçimi. ikisi dörtlük, ikis i üçlü k dört bendden kurulu, toplam 14 dized en olu sa n sonenin kafi ye d üzeni abba abba ccd eedfedd seklind ed ir, son üçlügün kafiyesi ede biçiminde de olabilir, Bu sekilde kafiyelenen sonelcre "klasik sone" denmistir. Sone, Edebiyat-r Cedîde döneminden bu güne kadar p ek srk olmasa da salrlerim izin zaman zaman kullandtklan bi r siirsel formdur. Bir sone ömegi:
KAL
SOH8 ëT. Musahabe. Bir konu hakkmdeki duygu ve düsüncelerin fazla derinlestirilmedsn, muhatapla konusuyormus hissini verecek sekilde anlatilmasma yarayan dû zyazl tûrû.
Gün soldu, vakit geç, gitme birak, kal Omuzlarmda sal , ba stnda örtü, Odamda hülyah bir aksam üstü Gölgeler içinde renk ve dudak kal.
Sohbette samimi bir konusma havasr sezilir. Yazar, d üsû ncelerini anlanrken okuyucuya birtakrm sorular y öneltir: an cak cevap beklemez. Bu sorulara okuyucu adma yine kendisi cevap verir. Sohbetteki anlanmda içtenlik basta gelir. Konunun derinligine fazla inilmez. Okurun srkilmamasma özen gösterir sohbet ya zan. Yazarla okuyucu arasmda en kolay diyalog, sohbet yazilanyla kurulur. Yazar okuyucus unun dûsüncelerini sezmis, okuyucu da yaza n anla yisla karsilarrus g örûnüm ündedtr,
Cidersen sana da kmlacak, kal -Gönlüm ki, böyle her gid ene k üstüVe d eme "buradan bir eks am üstü "Giderken ardrmda luçkrrarak, kal!"
Mad em, gü nlerimi z, se vgilim, kisa, Madem , dudaklarm yan d lgl lahza Îçin ruhurnuzda bir özleyis var, Kat çizsin hûlyarruz mat ufkumuza Cü m üsl û sabehlar, altm aksamlar, Soluk bir gül rtn gibiyken bahar... Hûmit Maeit Selekler
Sohbe tte üslûp çok önem lidir, Bu tür ya zilarda konu 01d u kça genistir ama, daha çok güncel konular seçil ir, Söz ar asm a, yeri geld ikçe, haIk de yisleri, fikralar, baskelanr un konuyla ilgil i hos ve etkileyici sözleri serpistirillr, Anlatim, mümkün cld ugu kadar ko nusma diline yakm olur. Ahmet Rasim (1864-1932), Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin ve Sevket Rad o (1913-1988) taru nrrus sohbet yaz arlanrrnzd and ir.
37'1
h
(
Sairlerimizin, yukanda sözünü ettigimiz kafiye düzeninde bazi degisiklikler yap ara k yazdrklan soneler d e va rd rr. Kafiye örgüsü abba baab ede eed bi çiminde olan bir sone öm egi:
...:....
_
SONSÖZ
SÖl
H êl-i bî-reng-i ihtizê rmda Sonbahann bu solgu n elv älu Ra's ed êr etti kalb-i esbêhr Kuru yapraklan n kenarmdal
,
Ey tuyûrun se hê b-r seyy êhi Bád-r z êrm cen êh-i zê rmda Sen u çarken, bütün civannda Soluyor kêinatm erválu. Bu zaman hissi istid êd eyler, Her gönül kendi gizli derdinde Gel... gel y ár-r d em'a- rîz-I ked er!
dünyevi "tozvlarmd en, "kir" lerind en annd mlma i~~emi. Sanatin önemli ilke ve asemalarmdan biridir. Sezai Karakoçun deyisiyl e "çûrüyecek olam asmd m p da yam kh olaru orta ya koyma denemesi, hilkatin sirlan ru oku ma ve onlan yeni bir aIfabeye ve dile baglama ka ~~l:'~u soyutlama. Karakoç, "soy u tlama, dogamn kemlg~m ,. ISkeletini g örmek, geometrisine ermek ve matemah~ rmkanlanru kurcalarnak, yeni ese rin ûzeri ne oturacagr ~e matizmi yakalamak çabasidir" diyerek, soyutlamamn soyut mahiyetini, soyut olarak ortaya koymaya çal~~lr. (Bu konuda gems bilgi için, adi geçen yazann Edeblyat Yaztlan I adh kitabma bakilabilir: s. 9-17)
e
SÖVLE!?i: Bkz. MüLÄKÀT.
Ey gül-i n ev-bahá rî-i em elim GeJecek nev-bah än bekle yelim, Sonbeh êrm ziläl-r zerelinde. Cena b $ehiibeddin
$ON SÖZ. Ne tice, sonuç..Bir kitabm sonunda yer elan ve kitapte anlatdanlan bir bakrma özetleyen, okura gen el bir degerlendirme sunan b ölüm . Son sö z, arasnrme / fnceleme türü yapitlard a bulunur. SORU~URMA. Bkz. ANKET.
SO VUT. Mücerred, abstre. Gündelik hayatta yasananlan,
olaylan, nesnel eri taklit ve tasvir etmeksizin belki sadece ammsatarak baska bir d üzlemde gerçeklesen sey. Sanatta özellikJe si irde bir duyurma a racr olan soyutun birind aymci vasfr telkin edi ci olrnasidrr. Allah' m ya ra tng,. seyl erin /eekillerin tak lit edilmesinin yasaklanmasr, mü slüman s anatç ila n soyu t eser ortaya koymaya tesvik, dahasr mecbur etm istir. SOVUTLAMAK. Teerit . Tabiattan, yesa nari dünyadan ahna-
rak sanat eseri ne konac ak "m alze mentn" , sanetkärca,
SÖVLEV. Bkz. NUTUK. SÖVLEVi!? Bkz. TELAFFUZ.
SÖz. Laf, lafrz, kel êm, lakrrdr. Söz , dilimizde onlarca anlarru ifade eden, genis çagnsrmh bir kelimedir. Söyl~nen, bir ya da daha çok heceden olusan, kendi içinde bir an lamt olan kelim e veya kelime toplulugu. (Söz o!a kese sava~ll Söz olakestire ba~l Yunus Emre) (Bkz. KELAM) Edebiyatm malzemesi, temeli sözdür. Baska bir deyi~~e, bi~ s öz sanatidrr edebiyat . Bu bakimdan edebiyat venmlen içi.n de söz tabiri kullamlabilir. Prof. Dr. Orhan Okay'm asagidaki cümleleri, 'sö z'û n macerasnu anlatmasi ve edebiyat için önemini g östermesi baktmmdan manidardir: "Güzel sanatlardan hiçbirinin kullandrgr ma lzeme, edebiyatm ifade vasitasr olan s öz kadar degisiklik geçirmemistir, Söz ün, lengüistik bir kavram olara k dil hä line gelisi, dilden dillerin dogmasr, daha soma lehçelerin, sivelerin, agrzlann ortaya çikisi, bütün bu gruplann birbiriyle ahs-verisleri: kendi iç yaprsmda bir d ilin bütün ha yetiyeti. Kelimelerin ~ ~~~u, ölü s ü, m êna degistirmesi, kel im en in de ken di içinde 379 1
SÖZCÜK
beska kelimelerle birleserek yeni kavramlara yol açmasi, lüg atlere giren rsnleh, terim, t äbir, argo ve me cazlarla ye ni m ênalann kazarulmasi: sanatkärlarm, filozoflarm, ilim adamlanmn, lügatlere girmeyen ~ahsî tasarruflan. .. h ásih d egisen, zenginlesan, tazelenen, canlanan, bü yûyen d il. Onun için güzel sanatlardan hiçbirinin kullandrgt mal zeme, edebiyatmkf kadar zenginlesmemistir," (Sanat ve Edebiyat Youlan, s. 21.) SÖZCÜK. Bkz. K ELi M E.
SÖZ DAGARCIGI. Kelime haznesi. Sözlü anlatunda, özellikle yazid a yer alan kelimelerin azhk ya da çokluk baktmindan çe~itliligi. Bir edîbin söz d agarcrgirun zenginligt, yas ma. içinde ya~adlgl çaga , u ygarhga, çevreye- aldlgt eg itim sekl ine gö re çesit lilik arzeder. Söz dagerctgmm gcnis olmasi, önemli bir meziyettir. SÖZLÜ EDEBÎVAT. Yazmm ya ygm olarak kul larulmadrgr dönemlerd e orta ya konen, nesilden nesile sifahen aktan larak varhguu sürdüren edebiyat ü rünleri için kullamlan b ir tabir, HaIk ed ebi yan alerundaki kimi ûrünler (a tas öz û, bilmece, rnêni , masal) için de bu terim kullamIir. Sözlü edebiyat ürünlerinin genellikle söyleyeni bel li d egild ir. (Bkz. ANONiM.) . SÖZLÜK. Lûgat, käm us . Bir dilin kullarumda olan veya belli bir d önemd e kullarulrms bü tü n kelimelerini, deyimlerini alfabetik slra ya göre alarak tarumlanru veren, açiklayan: bazan örn ek kullanrmuu ve k ökenini, hangi ditden geldigtni, baska dillerdeki kar sihguu gösteren kitap. Sözlüklerin, di l ve kûlrür içinde önem li bir yeri vard ir, Cemil Meriç, bu önemi haiz sözlûkleri, sairêne bir edê He tavsif eder: "Kamûs, bir umman . A'makmda inciler gülümser. Kimi bir sevg ili g ögsü nd e parlaya cak, kimi bir tácidar alrunda, klmi sede f ma hfazas mda unutulacak. Kamû s bir vmman, du alar uguldar derinliklerinde, destanlar cosar. $air bu ses leri d uyan ve duy ur an." (811 Glke, s. 280)
"0I
sUs Türkçe'de, on do kuz u nc u asnn sonlan na dogru (879 ) sözlük tirrunden eserler ya ymlanmaga ba slanrrusnr, Bu alanda akla Bk gelen eserler sunlardir: Ah met Vefik Pasa: Lehçe-i Os manÎ, Semseddin Sami: Kamû S-1 Tii rki (899), Muallim N eci: Lügat-i Naci ( 890), Musta ta N ihat Özön: Osmanllca-Tiirkçe Sözliik (952), Ferit Devell ioglu: OSl1Ulnhca~ Türkçe Ansiklopedik Uigat (5. bso 1982 ), Türk Dil Kururnu: T iirkçe Söziiik (2 C , 8. bs . 1988), D. Mehmet Dogare Biiyiik Tiirkçe Söz /iik (Tl . bs o1996 ). SÖZ SANATLARI. Bkz. EDEB! SANATLAR. STRÜKTÜRALizM. Bkz . BÜTÜ NCÜLÜK.
SORNÁME. Osmanh seh zêdelerinin sûnnet törenlerini, d ügtinlerini, padisah eslerin in dogurn me rasimlerin i an latan manzum ve ya mensur eserlerin adi. Gene llikle devlet adamlannd an caize (bahs is) almak amactyla yazilan hu tür eserlerde, sanat ka ygrsr ikinci plandadir. Kendi dönemlerinin örf, ädet ve y a~a m a biçimlerine yer ve rdigi için sûrn ámeler, tarih çilere, toplum bilimci lere kay naklik edeb ilir. SÜHAN. Bkz. 5ÖZ. SÜRREALizM . Bkz. GERÇEKÜ STÜC ÜLÜK.
S ÜS. Tezyin etme k, gûz ellestir mek ve zen ginlestirmek amacr yla bütün san at eser lerine katrlan her tür be zek, dekorasyon . Sair ve/ya yazar, eserine estetik bir güç kat mak, bi r etki ve hos a gid ecek bir özellik kazen d irmak amacr yla söz ü süsleyere k güzel säylem eye/yaz maya gayret ed er. Edebiyat ese rlerinde karsmuza çrkan söz ve mana san at lan , birer süs unsuru olarak kull amlrrushr.
G
$ÄHESER. Basyaptt. Sanat veya edebî krymet bakmundan gü zelligin/ mü kemmelligin zirvesine u lasrrus , kendi türiinün en iyi ömegi olmus ese r. Bir sanatkän n ortaya koydugu en güzel eser, $a heser için Yakup Kad ri "usta i~i" tabi rini ku lla mr. Huzu r, hem Ah me t H am di Tanprna r'm sa heseri, hem de Türk romarnmn saheserlerind en biridir, (Daha gents bilgi ve ka rst lastirma için KLA siK ESER maddesine bakuuz.) $AHSivET. Kisilik. Bir sa natkän n kendine özgu m izaç/ kerakter. duy us, d üsünü s özelliklerinin t ümü . Sahsiyet, sa natçrrun ese rlerine yanslyan ve onu diger sa natç ila rda n aYlran belirgin vasrflar toplamt için d e kul laruhr. $ AiR. Ozan. Siir söy leyen/ yazan kimse. Sairin evsa fma dair hayli söz söy lenm istir, Iyi sai rde, beh sedilmis bir ye ten ek, geç m isin siir birikiminden devsirilmis siir bilgisi mevcut ve "im tiz ac etmis" olmahdrr, Sarin, sirad isi ve marjinal bir durusa sa h ip olmast da , ond an beklen en ta virlerdan b iridir.
Bir öncû, bir ktlavu z, millet nezdinde b ir "Iider" olmast beklene n satri , insanüs tü bir me vk.iye Iaytk g ören Necip Fazrl, "Poetika "smd a su cü rnleyle tammlar: "Satr, beslan Ars' e degen nebîlerin se mavî mu cizeleri yanm d a, ayakla n top rage rruhh, azat kab ul etmez bi r táb i olarek, madd e üstü s lçraY1!l ve m äverêyr kurcala yrs cehd inde n, 383
1
mu cize as k ve hasretinden en dokunakh bir sözcü ..." iyi yasad rgnrnz älemi da ha derinden ve daha renkli duyurabilèn, hayah koyulasnran ve anlam h kilan, insana yasamak sevinci astlayan fevka läde bir insa ndr r.
Her ~y send ed ir; sende; büyük mahkeme sensin; Eserine, eld en çok, ktymet biçeb ilens in, Söyle ey titiz ~ir, sen ondan memnun m us un ?
Sezai Karakoç ise, §U cümle lerle taru mlamaya çah srr ~a iri: "~a i r, geleeegt bugüne çeker. Bizd en bir kaç yüzytl ilerde yü rür. (...) Sair rstirapla kazand iguu sons uz bir iç aydmhgr ve nesesiyle çevresin e d agitmektadir," ~air, haya tta n ve tabiat tan daha güçlü bir hayan olan kelimeterdeki hayatl bula n ada m dir. Yine Kar akoç'un ifadeleriyle "Biçim pesinde iken, ruhunu yitirmemek, geo me trinin, semanm tutsagr ve kurbaru olma mak d u ru m un d a ve zorunda" olan sa ir: "savas m ve bansrn, yas m ve sevincin, matemin ve bayra rrnn, as km ve ölümün g özdestz olan sair", "zu lü m alkisçr sr, yurduna g öz koyanlann çagmciSI ya d a günün adanu old u gu gün" ölmö stü r arnk. Hem d e, "top ragm bile kabul etm eyecegi bir ölü mle" ölmûstür. "Sair 0 kisidir ki, bütün umutIann kayboldugu ve yo klugu n bü tün siddetiyle kendini duyurdugu bir anda, toplumun bir gün bu ölü noktayr asacagma dair bir ilham ve ina ncm etkisiyle d ogrulu r ve sesini yükseltir," (Edebiyat Yazl /an J, s. 61-62)
Memnunsa n, ka laba hk varsin küfrets in sans, Tü kü rsün , etesini ya kan, ulu mih raba ~arn da mm, çocu kça öfkeyle, sarsadursu n. A. Puskin (Çeviren: Se/er Aytekin)
~a ir,
Puskin de , bir siirle, takmmes r gereken tav n ögü tler saire: ~Ai RE
Ey sair! ku lak asma , sevgisin e se n halkin
o c ärum rneth Ü sena, anltk gürültü geçer; Kuru kala bahgm gülüsünü duyarsm, Ve aptahn hü km ü nü; fakat meUn ol, bo~ver. Sen çarsm; ya lmz ya ~a, yolunda yalmz yürü , Yü rii, hür vicda Olnt n seni çektig i yere, Olgunla~tlr, se vgili me yve y i, tefekkü TÜ; Hizmetine ka~ il l k bir mükäfat bekieme .
!i)AiR.j mM. "En büyük sa ir" anlam md aki bu söz, edeblyah rruzda baslan gtçta Süleyman Názif tarafmdan Mak her sairi Abdülhak Hámid için söyl enmistir. Sonraki d öne m lerde siirde öne çikan kimi sairleri yüceltmek için d e bu srfann kullaruldrguu gÖTÜyOTUZ.
Seir-i äzamla benzer bir anlama gelen S ultan' ü~-$ u a ra (sairlerin sultaru) tabiri de Noop Faz il Ktskürek için kullarulrr usn r. !i)AiR.j MÄDERZÄD. "Ana d an dogma sa ir" anlammda b lr tab ir, Kolayca ~i ir yazabilen, siirinde yap m an kltk, zorlama bulunm ayan; bir içtenlikle ya zdtkla n oku ru saran sai rlere de bu srfat yakistmhr. Bir krsrm sai rlere siir yazma kabiliyeti bol bol ba hsedilmistir. Su gibi öze l ye tenek1erin siiri çok da ar amasma gerek yok tur. Çün kü sii r onlar a gel ir. Bilgi ve bi rikim le, tecrübeyle, çah smayla s öz konusu "bagt~la n ml~", "bahsedilmis" yetenek gel istirilir. Edebiyat muzd a Yunu s Em re, Fuzûlî, Cä lib, Abd ülhak H êmid, Nazim Hikmet, Nedp Fazil Kisakürek, Fazrl Hüsnü Dagl arca , Cahit Srtkr Tar anci, Atti la itha n, ilh an Berk, Sezai Karakoç, Ha yd ar Ergül en , Hüseyin Atlansoy bu slfah hak eden ~irlerdir den ebili r.
Bu tabir ba~langtçta 5ervet-i Fünûn ~airlerinden Îsmail Safa için kullamlm~hr. Peyami Safa 'mn babasl olan ismail Safa, "~a i r- i Mäderzäd" olarak amlrnas ma ragmen , bizim yukan da slralad lgtffilz özellik1ere sa hi p degild ir.
e
Q
r
$ARKl
~AiALER DERNEGi
$ AiRLER DERNEGi. Dijde sad ele smeyi, hece ölçüsü nün siirde hakim ölç ü olm asmr, millî un su rlann edebiyat verimle rinde sikça yet almas nu arzu eden ve savunan edebiyat çtlar rarafindan 1917 yrlmd a kurulan dernek. Türk Ocagi çansr altmda bit araya gel en Sairler De rnegi'ne mensup Faruk Nafiz, Hasan Zeki, Orhan Seyfi, Ömer Sey fettin, Selahattin Enis, Yahya Saim, Yusuf Ziya gibi bit kisrru edebiyatirrn zm tanmrms simelan olan sair ve yaza rlar, eserlerini Servet-i Fünûn dergisinde yayimladilar.
$AiRNÄME. Äsrkn ême, êsrklar destam, ozanlar siiri, êsiklar sere ncämt . Genellikle saz sairlerinin bit takrrrt özelliklerin den bahseden, ya da belli bit bölgenin sairlerini tarutan , konu ed ine n manzumelere verilen isim. Hecenin on. birli veya seki zli ölçüleriyle dörtlükler halinde söylenen /yazJ.1an säirnämeler, çoklu k sübjektif kanaatleri dile getir se de, ya~adlgl çegda meshur olmus, yahu t haik siiri alamnda adiru du yurmus kimi äsrklann bazt vasiflan m ortaya koyma sr bakrmmdan saz sairleri üstü ne ye pilacak arasnrmalarda göz ardi edilemeyecek bir ka ynak dururnundadir, Günümüz haIk sairlerinden A. Sahin Canczan tarafmdan kaleme ahnan bir saimäme öm egf:
Ä$IKLAR KERVANI Yunus Emre'm bulmus ballar bahru, Veriptir yagmaya dünya mahru, Yalrruz Rabbi'ne açrms elini, Kalbimde kin-güman kalmasin derni s. Kerem, gu tbet gurbet kimi izliyor ? Alti yrld rr Han Ash'YI özlüyor. Belki gelir di ye yolu n göz lü yor, Ö lümüz da glard a bulrnasin d ernis. Dadalcglu, yay la yay la dolasir, Korku bilmez, okla yay la d olasu; Saha kal knus b ir kir tay la d olasir, H ünk êr, bize ferm an salmasm de rnis. 386 1
Köroglu daglarda krhç savurur, Girdigi meydaru kasar kavurur, Pmarlarda sevdigini çtgmr, Ha ym kiz kalbimi çelmasm dernis.
Krvnm krvnm Anadolu yollan, Emrah bilir, öyle ulu ye llen, Äsrkl ar Mevlê'run garip kullan, Yüzytllar boyunca ölm esin dernis. Seyrani'dir haksizlara gürleyen,
o asil ruhudur, Hakki birleyen,
-Yoksulu-garibi kimmis horlayan, Zêlim olan murat almasm dernis.
Turnalar turnalar, gitmeyin durun! Bir sözüm var, n' olur yêre duyurun. Ruhsati on gündür hasta ... Du yunm, Vefêsiz ya~ma gelmesin dernis. Sümmani, gurbette dert çeke çeke, Yär için gözünden ya~ döke d öke, Açrlan yaraya tuz eke eke, Zahm, bildiginden kalmasm dernis. Dertsizsin, derdimi anlatmam sana, Girernezsin CAN'tm sen bu kervana, Var yard rm et bir yereyt sarana, Mevlam, insan kalpsiz olmasm dernis. ~AR KI.
18. asirda Türk edebiyahnda ortaya çikngi bilinert bir nazrm biçirni. Dörtlüklerden olusur. Kafiye düzeni çcgu nlukla s öyledir: aaaa bbba ccca ... Bestelenmek ûzere yazildiklan için fazla uzun olmaz sarkilar (û ç Ha bes bend) ve d önemine göre dilleri nisbeten sade olur. $arktrun ilk d örtlügündeki ikinci rrusra , aym bendin ve diger bendlerin sonunda yinelenir. Bu kurala uymayan sar kilar olsa da , azdrr, Sarkrlarda neredeyse sade ce ask v e sevgilid e-; ::5;: ed:
!?AT'HiVE
~ERH
lçki ve eglenceye de yer veril digt olur. Edebiyannuzda, en güzel sarkrlan Nedim, en çok sarkryr da Endenmlu Väsrf (öl. 1824 ) ya zrrusnr, Yeni sairlerimizin d e, az da 01sa, sark i denemeleri vard rr, Klasik siirimizde ragbet ediIen sarkr form u, kirni modern sai rler tarafmdan da kullarulrrustir, Îste onla rdan bir örne k: Dem bezm-i visä lind e heb ê oimak içindir Cêrum senin ugrunda fed ê olmak içindir Nabzrm helecêrumda sedê olmak içind ir Cärum senin ugrunda fedá olmak içindi r
Bardak bosahr bencileyin dolmayr bilmez Benzirn gibi yaprak saranp solmayi bilrne z Hi çbir :?ey cêrumca fed ê olmayr bilmez Cä rum senin ugrunda fedä olmak içindir
Orhan Veli Kanik $ATHiv E. "Dudaklarda bir tebessüm uyandirmak rnaksa-
d iyla s öylenen manzume" di ye tammIanan sathiyelerde dinî, tasa vvufî, felsefî olrnak û zere çok ciddi konular, igneleyici bir eda He, alaycr bir üslupla dile getirilir. Sath iye türünden manzumeleri, d aha çok Alevî-Bektasî sairIer kalern e alrrustrr. Yüce Yaratrci He ala y eder ta rzda sa thiyeler dahi yazilmrsnr ki, bunlar küfür addedilmistir.
\>ATRANÇ. Bkz. SATRANÇ. $EC ERE TESSm. Yazma bir eserin müellifinin ka leminden
38,
I
çikan asl1/orijinal nüshadan istinsah edilerek sonraki d önemlerde çogaltrlan n ûshalan tarihî bir sueya koyarak asil nüshaya varan bir silsile kurma isi. Secere tesbiti, müellifin kaleminden çrkan orijinal nûshayi tespit etmek ve bundan yola çikarak mü stensih nûshalan nda ki (kopy a etmek sû retiyle çog altrlan nü sh alar) Iarkhhklan gostermek bakmundan ede biya t ar aetrrmacilan açism dan öneml i bir me tod d ur.
$EHRENGiz. Bir sehri tabi an yla mimarisiyle tarn tmak. ora -
da ya~ayan "seçilmis" insanlan anlatmak rnaksad ryla klasik ede biyatmuz döneminde yaz tlrrus eserlere verile n isirn. Türk edebiyatma has bir tü r olan sehrengizlerin çogunda toplumsal hayatm yansrmasr görü lü r. Sanat kaygtsmdan ziyade, samimiyet dikkati çek er. Baslangrçta, daha çok, bir sehrin gü zel lerini ve g üzelliklerini anla tan sehrengizler, genellikle mesn evi na zun sekliyle yazilnus nr, Mesnev ilerde oldugu gibi sehrengizler de münêcêtla baslar. sehrt anlatan asrl b ölüme geçme den bahar tasviri yapihr, Bunu firsat bilen rnüellif anlatngr sehrin baharda g örûn ûs ûne, gü zelliklerine deginir asil . Soma asil bölü me geçilir ve bir "hátime" ile son bulur sehreng iz . Yeni edebiyat döneminde d üzyazr vad is in de kaleme ahnan ve bu türün bazr özelliklerini tasr yan kirni eserleri de bir bakima "modem sehrengtzvler sayabiliriz. Bu baglamde Ahmet Hamdi Tanpmar'm lstanbul, Ankara, , Bursa, Konya ve Erzurum'u anIatttgt Be~ ~ehjr'i, Ahmet , Turan Alkan'm Sivas'r anlatan Altm ei $ehir'i kayda deger ömeklerdir. 50n yillarda sehir yazrlannda gözle görülür bir artis d ikka ti çekmektedir. Özellikle Mustafa Armagan'm es ki sehrengtzlerin kimi özellikleri ni hanrlatan metinler/ eserler or ta ya koydugunu g örüyoruz.
\>EKiL Bkz. BiçiM. $ ERH. Yorumlama. Bir metrun
ZOT anlasrlan, enlasrlmasi kolay olmayan krsimlanru açklamak, çöz üp anlasrhr haIe getinnek; onu geni sleterek anlatmak. Esk i edebiyanrmzda çok basvurulmus bir yöntemdi r. ~erh etmekleylemek, bu ugrasm fiili olarak ku llarulnustir, Bir eseri yo-ruml am ak, açïklamak maksadiyla kitap çapmda eserler me ydana getirilmis ve adma ierh denmistir. Mevlana Mesnevisi $erhi gibi. Bu gün ar tik edebiya tirruzda, serh ge lenegt kaybolma ya yüz tu trnus: ser hin ye rini açrklama (bkz.) ve tahlil (bkz.) alml:?h r.
I'"
, $"" SUR
~iiR. Söz senetlanrun en eskisi olan ve edebi türler içinde özel bir yeri bu lunan s iirin , stmdtye kadar yû zler ce, binlerce tarumt yapilrmsnr. Hatta, neredeyse, her güzel ~i irin kendine göre bir tarurru vardrr, "Kurallar siirden çrkar; ne kadar güzel ~iir versa, 0 kadar dcgru kural vard rr" sözü, bu d üs ün cern izi d est eklemektedir. Bu sebeple,ortaya kesin b ir siir tarifi koymak çok iddiah olu r ve zaten bu, oldukça gu çtü r,
Ölç\itü ve kafiyeli olan siirl erin gene] adr manzumedir. Her manzume siir degildir, Eskiden bûtün sitrler; ölçül ü ve uyakh oldu gu için , 1Ulzm veya manzume d enmest uygund u. Giderek, "mevzun ve m ukaffa" her s öz ün ~iir 01ma d lgl, siirin de "mevzu n ve mu kaffa" olmast gerekmed igi görüsü benimsenip bu yo lda örnekler ortaya çrkmca naztm veya manzume s özü, stiri ka rsrlamaz oldu . Na zrm bir söyl em e /anlahna biçimidir; siirle kanstrrmamak gerekir. (Bkz . NAZIM, MANZUME.)
"Söz belig ol mad ikça siir ola ma z" d iyen Mu allim Naei , IstdáM t-I Edehiyye isimli kitabmda, usta sairler ya da siir vadisinin ü stadlannca ortaya konulan ~iir tanzim etmeye dair ilkel erden ba zdanru maddeler halinde srralar. 0 gü nün ~iir telakkistne dair ilgi lilere bir fikir verir ve bugünûn ~iir heveslilerine de yol g österir umuduyla ktsaltarak buraya ahyorum: " 1~
Manalar kafîyeler He aym ahengi gözetmeli. Kafiye hatm için manalann pesisira akrsmdeki gü zelligine halel verecek ifade sekillerine iltifat edilmemeli, daima laftzlar manalara tabi ki lmmah. 2- Maksat hariei lü zumsuz ~yIeri yazmaktan sa kt nm akla beraber m aksat ne ise tamamen ifade olu nm a h. (.,,) 3~ ifade tarz1 m ümküil oldugu .ilf:iar ç~itlendirilme1i:
Aym tarz s üre n ifadeler usandtn~olur. (...)
4- Sadelik içinde sanat, sanat içind e sadelik göst erilme-
ye çahsrlmah. Sanat tabian zorlamaktan bütünüyle uzak bir sekilde gerçeklestirilmeli- C..) 5~ Áhenkli, tumturakh lahzlar seçilmeli. Fak at 0 lafrzlar ifade edilecek mana He mütenasib olrnah . Bazen güze l bir §iÎr b ir kelime He çirkinl~bilir. Laft zla r áhe nkli, tumtura kh olu p da ma nalar pek srrad a n olu rsa g ûlü nç olmaya dogru gid er,
6-Yazmadan d ûs ünmeli, d üs ünmeden yazm a m ah . Düs ünmeksizin ya zdan seylertn basr sonu olmaz. N e kadar iyi d üs ünülûrse 0 kadar iyi yazrhr,
7. Laf kalabahgmdan, çok sey söylemekten sakmmah. Az s öylemeli, güzel s öz söylemeli. Çok söy leyen güzel sö yleyemez. g, ln san kendi siiri hakkmda amansiz bir tenkitçi olmah ki di ger tenkitçilere be gendirebilecek söz sö ylemeye muvaffak olab ilsin. Cehalet adama, kendi es erlerini güzeI gösterir. Siirden anlamayanlann takdirlerine kaptlanlar ortlard an da cahil sayih r,
~
~
9. Insart kendinde hissetmedi gi bir fikri iyi yaza maz. Mes elê bir m ersiye an cak 0 kisinin htssiyauyla tesir li bir sekilde yaz ûebilir, Ismarlama mezar ta ~l ya zmak ba sk adrr. 10~ Mümkün oldugu kadar tabiilikten aynlmam ah. He r letafeti tabiilik te bulmali... (5. 160-161)
Siirin, d ûzyazrdan en belirgi n farkt, okundugunda anlamla birlikte bir á he nk, bir ritm duyurmasrdrr, Blçim olarak da, si ir düzye zrd an ilk baktsta ay n ltr. Cerçi so n yrllerda, seklen d üzya zrya be nzeye n ve ~iir oldu gu iddia editen m elinIer yaztlm l~ hr am a, onlann ~ iir ola ra k kahp kalmayacagtm zaman gö sterece ktir. Do grusu, ~iirin bi ~ çimsel olara k da nesirden farkll olm as l ge rektigid ir. $iir a nlayt~1 aSlrdan aSlra, milletten millete, ~a i rden ~a i re 39 1 '
$I'"
~IIR
hatta oku rdan okura farkhbklar arzedebilir. Buna karsm, ç~};lmlzm elestirmenleri su n oktada birles m ekted irIer: "Obü r edebiyat türleri olagan seyleri anl atirlar, siir öbür lü rlerin enlate m adtgtru: olega nüstü olaru anla nr ls öyler], siir diger türlerin sustugu yerde bal/lar." Ahmet Hamdi Tanpma r, "Siir" isimli eserind e, bir bakïma siirden oe anladrgnu, stirin oe oldugunu d ile getirir.
Sartsin bugdayi rüyalanrruzm, Seni bagrtrrnzda eke r, biçeriz, Actlar kardestn, teselli kizm, Zengin pa nlnnla dolar gecemiz. Sü kû tun bahçesi nhsim ve pmar Yild izd an cümlesi kar anhklann; îklimler drsmd a ezeli bah ar, Mevsirnler içinde tük enm ez yann. Içimizde sonsuz ça lka nan d eniz,
Cü lümseyen yüzü kaderin bize, Yrldizlarm altm bahçesindeyiz, Ebed.iyetinle geldik dizdize!.. Siirin tarurru gibi g örünen her së z, ashnda, onun bir tarahn a l~lk tutmaktad rr. Yani, her tarum, ~iirin bir özelligini dile getirir; bir bütün olarak ~iiri kucaklamaz. Bütün bunlar g österiyor ki, siirin gerçek bir tanmu olma rmsn r ve olam az d a. A~a ~ya aldrguruz tarum niteligfnd eki sözler d e, yine siiri n birer yönüyle ilgilid ir. Bunlan n hepsi birde n dogru old ugu gibi, hiçbiri tek basma siiri tammlayamaz.
"$iir öyle bir dildir lei baska hiçbir dile çevrilemez, hatla yazilrrus göründügü dile bile . Bir ~iirde önemli olan ne söylenend ir, ne söyley* tir, ne anlamldu, ne de musiki. Ba~ka bir ~eydir, anlahlamaz." Qean Cocteau) "$iirin ilkesi, insa nm üstiin bir gijzeUigï özlem esid ir. Bu
"'I
ilke bir coskunlu kte. bir ruh taskmhgmd a kendini gös teri r." (Baudelaire) •
"$iir, çlghklann, gözyaslaruun, oksayislarm , iç çekis lertn beli rsiz olarak an latmaga ugrasnkla n ~eyi veya seyleri konusuten dilin gerçekleriyle anla tmak ve bir yeni varhga sa hip kilmak çabasidrr." (Paul Valéry) ~iir, kelimelerin sarkisr, kelimelerin nesesi, kelimelerin raksrdir," (Ahmet Hasim)
H$iir, kalbden geçen bir hadisenin lisan hälind e tecelli hissin birden bire lisa rt olusu ve lisan hálind e kahsrdir. Düsündüklerimizi vezinle ve lisanla üade edi simiz ~iir degi ldir, Bir misram ~ii r olup olmad rgr gayet ásikêrdrr. Derû n Î áhenk ile ifad e edilmisse siirdi r, Fakat d uyulmaksrzm yalruz vezi n ve Iisan rnürnä reses iyle lbecerisiy le/nhs kanhgrylal s öylenen söz ~iir olmaz." ed~idiJ'i
-su- bir nagmedir, Lakin Fren klerin kugu nagmesi dedi kleri çok nad ir ve halis bir cevherdir, Bu nagmeyt ifade etmek için vezi n ve lisan ancak ve ancak bir ale tfir;" IYahya Kem al Beyath )
G
"$iir, karanhk tabiatm kokulu, mmlnh, csra rh orm am içind e öten bir bü lbüldür. Kus, yani ~a i r, nesild en nesile de~i r. Bizler on un sesind e, ruhumu zu mes t eden bir Iksir buluruz." (Abdülhak $in asi Hisar)
"Siir özetlenemez... Çü nkü ~iir ne bir tari h sayfasrru, ne günlük bir olay i, ne bir hikayeyi anlatm akta, ne bir düsünceyi savunma kta, ne d e bir siyaset ve ah lak inarusuu yaymaktadrr," "Siir denenmez ve aran maz. Ancak yeeemr." (Suut Kema l Yetkin) $üre dair dogru, gü zel, sayen-r dikkat tespitler ve d üsünceler içerdi gi, siirin bazr meselelerini izah etti gi ve bu günün genç ve heveslilerin e ,iir bahsind e önemli nokta· lan î~ re t edecegini varsa yarak, Musta fa $e kip Tu nç'un "~iir ve Fikir" ba ~ h kI l yazlSmm büyük bir klSmml bura· ya ahyo rom :
I'"
a $tiR
"iJk baktsta siirde üç ~y görünür: Madde, sekil, mevzu . $iirin maddesini ma nah sesler ola n kelî meler teskil ed er, $iirin sekline "nazrm" d enir ve bundan kelimelerin äh enkli ve vahdetli bir d üzene konulmasi yan i "vezin" anl as rhr, Siirin an l a ttt~ seye d e onu n mevzuu d iyoruz: Yalruz ne kelimeler; oe vezin, ne de mevzu da pratik ihtiyaç lann zoruyla ya ranlan ke limelerin ses ve manalarm d a siir aramak abestir. Aksi takdird e her dilde "siirli kelirneler diksiyoneri " buIunmak laztm gelirdi. Kelimelerin bir manzume halinde düzen e sokulmasryla da siir vücut bulrnaz. Çü nkü her manzum eser bir siir degildir. Enteres ari bir fikir söy lemek .veya bir ~ ey anlatmak ~iir olabilseydi bütün fikir ve hik ayeler birer siir olurd u. $i· ir, bunla n n hiçbiri olmadrgt gibi üçünün bir araya gelmesi de degildir, 0 h alde siir, bu ü ç unsurdan baska ve fazla bir seydir, Çünkü bütün bu u nsurla r ~ii ri n alet lerind en baska bir ~ey d egtld irler, Siirde yalmz ses gûzellig;. aramak siird en çrkarak öz m ûzi ge geçmek, siiri sadece muayyen vezin kahplannda görmek, klasik siirimizd e görüldügü gibi siiri degi ~ mez kahplara hapsetmek olur, Her seyden çok mevzu a ehemmiyet vermek. süre nesirin vazifesini yüklemek, siiri kaybetmiye götürmek olu r. Sadece hayallerin pa rlakhgr, kull arulan dili n inceligi, kom pozisyonu n kusu rsu zlu gu , fikir lerin degen , ifadenin çekicili gi gib i kiym etler nesir için káfi ise d e siir için d egtldir. Siir krvilctrrurun çakmast bunlard an ba~kn ve {azla bir un surun ar aya girmesiyle olu r, Hiç bir Hkir veya mevzu un kend i ba~ma bir ~ii r olamamasl ve her fi· kirden bir ~ii r çlkabilmesi bunu gösterir. $iirin Hdeha" ve "itham" gibi esrarh '>ir vergiye bagianmasi edebi neviler arasmdaki hususiligini gösterir. Aristo'n un "Rethorique" i "Poetique" d en aYlrmasl ve bu nu daha sonr a yazma si da bunu teyit eder. $irin ne oldu ~tnu anlatmak bu gü n için mümkün olmasa bil e ne olmadlgml gös termek käbildi r. $iir estetikçileri d e bilh assa bu· nokta üzerinde durmu~lardlr.
"$Ur, felsefe ve ilim gibi m ücerret fikirlerle degil, hayal ve sembo llerle ya pthr, Fekat bunlan sadece srra lama kla da ~iir olmaz. Çünkü siir o e bir tesbih kum~.ara.sl, ne ~e brr isti áre kaleydoskopudur [eskälnûma] . ~ll r hl~lere Sl~ mj~ biT dünya ve hayat gÖTü~ünün, realiteler üzenne at.t1?' agla mü~hhas hayallerde toplad,gJ biTcihand tr, Bunun ~.Ç1~ de, seirin içinde ternasê ed iten b ir álem plastik ~e mUZIka l bir h ava, bütün varhklar a siraye t edeeek b ir ruh ve bu ruhun tercürnaru olan semboller olmast l äzim dir, (...) H er sairin öteye beriye serpi~tirdigi b ir çok notlan :a~ dir. Bunlar sairin siire va n nciya kadar ru hunun geçird igi sergüzestlerin görünü r izlerini a~ettirir. $ekil~ ses ve fikrin birbirleriyle kaynasarak tek brr cev he r hahne ge lmesi d emek olan ~ür, vücude gelinceye kad ar da bu esrarh çahs ma devam eder. "Siiri musikîye irca etm ek isteyenler siirin rnan ast ile äh engi arasmd aki münasebeti dü~ünmelidir1er: $iiri~ ~ manasiru hiç anlamadrgtrmz h ald e onu ge ne áhenkli ~ bulmak kabil d egildir." Yeni liirimizden bir kaç güzel ömek:
RiNDLEitrN ÖLÜM Ü Hahz'm kab ri olan bah çede bir gü l varrrus : Yeniden her gü n aça rrrus kan ayan ren gi yle, Oece, bülbü1 agaran v akte kadar a glamu ~ Eski $iraz'l hayal ettiren ahengiyle. Ötü m asûde bahar ü lkes id ir bir rinde; Gönlü her yerde buhurdan gibi Ylllarca tü ter. Ve serin serviler alh nda kalan kabrinde Her seher b ir gül açar; he r gece bir bü1bül öter. Yahya Kemal Beyath
~iR
~iiR
ÖLÜM DEN SONRA
A$K
Öldük, öl üm den bir seyler umarak. Bir bü yük boslukte bozuldu b üyü . Na sil hatirlamazsm 0 türküyü, Gök Per çasi. dal demeti, kus tüyti, Ahsng rrruz bir seydi yasemak.
Sen varken kötü di ye bir sey bilmiyorduk Mu tsuzluk lar, bu karalar yas emada yoktu. Sensi z karanhgm çizgisi ne koymuslar umudu Sensiz esenligimizin üs tü nü çizmisler Ni ced ir bir pencered en d en iz güzel degil Nicedlr rsrmayen insanhgumz sensizligimizden.
Simd i 0 dünyadan hiçbir haber yok; Yok bizi anyan, soran kimsemiz. Öylesine karenlik ki gecemiz, Ha olmus ha olmamis penceremiz; Akan suda aksimizden eser yok. Cahit Sitk/ TaranCi KARADUT
Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Agaç isem dalrmsm salkim saçak Petek isem bahmsm agulum Günahrmsin, vebêlimsin.
Dili mercan, dizi mercan, disi mereen Yoluna bir can koyd ugum Gökte ararken yerde buld ugum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktm bir tanem Gülen ayvam, aglay an nanmsm Kaduum, kisragim, kanmsm.
Sen gel bizi yeni vakitlere çrka r, ilhan Berk BALZAMiN
Sen el kadar bir kadmsmdrr Sabahlara kadar beyaz ve kir pikli. Bazr agaçl ara kapi komsu, Bazr çiçeklerin andirdrgi. i~ bu kadarla bitse iyi; Bir insan ed inmissindi r kend ine, Bir sa rk i ed inmissind ir, bir um ut Güzelsindir de oldukça, çocu ksun du r da Saçlannla beraber penceredeyken Besbelli arandigmdan haberli Gemiler eskirken, d eniz eskirken limand a Sevgili . Cemal Siireya
SUCUqiiR
Bedri Rahmi Eyüboglu Deli eder insani hu dünya; Bu gece, hu yrldizlar, bu koku, Bu reped en tirn aga çiçek açrrus agaç . Orhan Veli Kamk:
"~' I
Saçlan n h an gi ülkenin m naklannda islarur ikind i gölgesi oralarda d a u zu n mu oralar da da seven horlamr sev ilen vu ru lur mu? Arif Ay
I'"
Siirleri epik, pastoral, lirik, didaktik, dramatik vb . türlere/kümelere aymnak pek dogru degildir. H ele modem siirde bu , iyice ZO T bir ~tir. Çünk ü, bir sürde hem lirik, hem pas toral, hem de d ramatik bir yön bulunabiIir. ~iirleri, çerçeves i çizilmis gruplara so km ak , siirin dogasma da aykmd ir, $iirin gayesi ög retmek olmad rgr için, "didaktik siir" tab iri ise tamame n ya nhsnr, 0 1sa olsa "didaktik ma nzume" olabilir.
~iRAZE. Deriyle c iltlene n kitaplard a yap rakla n, formalan cilde baglamak için srrtlan nd eki d ikis ve ipli kle re tutturulan ve kitabm dattlmastnl önleyen ince se rit seklinde ibrisim örgü. Siraze, ciltlemed.e çok önemli bir unsurdur. Sirazenin düzensiz olmest kitabm çabucak dagrlma sma sebep olabilir. Deg ilmak, bozulmak, yolda n çikmak anIamlanna gelen simzeden çlkmak d eyimi , tabirin bu anlammdan yola çika ra k söylenmis ve Tûrk çe' de yerlesmistir,
~iVE. Bir dilln, bilinert tarihi seyri içinde aynlan ve bazr ses ve sekil farkhhk lan g östere n kollan; bir kavmin ayn ka bilelerinin birbirmden farkh konusm alandrr. Kirgrzca, Kazakça, Özbe kçe, Aze ri ve Osmanh Türkçeleri, Türkçe'nin sivelerind endir. Çogu nluk la. attz, sive, lehçe birbiri yerine (yanlrs olarak ) kullamlan ve kanstmlan terimlerdir.
~iVEYE MUGÄYERET. Siveye uymazhk, dil aykmhgt . Dilin kurallanna aldms etmeksizin; gcçerll olan, bilinen yaplrun aksine dilin bünyesin e uym ayan bir kullemrru tercih etmek. Siveye rnug äyeret, d ah a çok yaba ncr dlllerde geçerli cl an bazr dil kurall aruu Türkçe' ye tastmak sonucu ortaya çikar, Türkçe'd e çay içilir, ban yo yap ihr, Îngilizce'nin tesiriyle so n ytlla rda srkça "çay almak", "b any o alm~k" gibi kurulus u 'saka t' ifadeler kullamhr olmustur. Iste bu du ru mu n edebî dildeki adr siv eye mugayerettir.
TABiR. "Ierim, deyim ; ifade, söz; deyis, anlattm; bir mana tesiyan söz" gibi bir çok anlamlara gelen, çesitli anlamlarda kuUamlan, ba zr kuUammlanyla terim seviyesine yükselmis bir kelime. TABiîLiK. Dogalhk. Bir yazlOm biçiminde de, rnuhtevasm d a da d ogalhga aykm (tasannu, öze n ti, yap maa kh k, gerçekdrsrhk gibi) bir tarafm, bir unsurun bulunmamaSI. "Fikirde tabiîlik, d üsüncenin hakikate; h isde tabiîlik, du ygunun samimiyete; hayalde tabiîlik, kuruntunun oldukça tabiate; edada tabiîlik ise üslûbun ifade tar zm a u ygun c lmas rd rr." (Tahir'ül Mevlevî, EL., ay, m.) TAHLiL. Çözû mleme, analiz, serh etme. Edebî bir eseri /metni (~iir, hikaye, roman) meydana getiren un surlan , belli metodlara bagh kalarak, söz konusu metinle ilgis in i kopa rmad an aynsnrarak, açtml ayarak , izah ederek daha kola y anle srhr hale getirmektir, Metin, büt ün bir ya p id tr, Tahlil, parça-bütün iliskisi içinde viicut bu lan bir anlama, algtlama anl astlaru yoru mlayip baskalenna da an latma u grasidir, Bu i~ yaprh rke n, çözüm lenen metnin içind en ah nd lg. eserin bü tünü hakkmd a bilgi
~
W
TAHM IS
TANI"
sa hibi olrnak, içinde geçen terim ve tabirlerin an lamla nna vakif olmak, an latmak istedigt ana tem ayr ya da temeI düsünceyt/ duyguyu iyi kavramak gerekir. ÇözümIeme yapao kisinin söz konusu ugras alaruna da ir birikim sahibi olmas r da sartnr, Tahlil edilen rnetnin sahibi olan senatkänn diger eserlerine dair bilgi edi nme k de çogu zaman Ise yarayabilir. Anlatma esasma bagh bir eserin (roman, htka ye, tiyatro vb .) kaynaklanm a rastrrma k, aksiyonunu belirlemek, üslûbunu ve sa his kadrosu nu incele mek de bir ta hlildir.
TAHMis. Herhangi bir gazelin beyitlerinin önüne ayru ö lçûde ve uyakta üçer rrusra eklenerek yazr lnus siirlere veriIen ad . Kafiye düzeni aaaaa bbbba cccca ... biçiminded ir. Basan h tahmis ler, eklenen rrusra lann gazelin asrl beyitleriyle hem seklen hem de anlam bakirrundan uyum içinde görünmesi ve kay nasrp bütünlük arzetmesiyle digerlerinden aynhr, Mu hammesd en d aha çok ragbet gören ta hmis, modern Türk siiri nde, az d a olsa, gelene kçi sairlerin kalemlerini tecrübe ett ikleri bir biçim olmustur. Asagrya. Yahya Kemal'in "Nesêtî'nin Gazelini Tahmis" bashkh siirinin ilk bendini aliyoruz:
Ye'se garketti felek kûlbe -i ahz êru bile Ätesim geçti cehennemdeki nîräm bile Cûs ed ûp söndüremez gözyasr tû fáru bile Gittin ammûki kodun hasret ilecám bile lstemem sensiz olan sohbet-i yárám bile (italik olan son iki dize Nesêtî'ye ait, digerlerini Yahya Kemal eklemistir.)
TAHRÎR. Bkz. YAZMA UèRA~1.
öne ahp s öylemek, yazmak. Ya da bi r cümled e önce gelmes t gereken bir û nsu ru sona atmak, sondakini öne almak anlarrunda bir tabir.
TA'KÎD. Bir s özde ne an lan ldigmm kolayca an lasilmayacak d ere ced e d üg üml ü olmasi: sözün merarru ru ifade e trnege muktedir olamarnas;. Bir a nlat m a kusuru sayi lan ta'kid (dügümlenme) ya söyleyiste (laftzda) ya da manada olur. Mual lim Naci, ta'kîdi "ya cümle unsurlanrun yerli yerinde bulunrnamasr veya ifadenin düz anlammda n ifade sahi binin maksadma inti kalde dogen güçlük do layisryla mariarun kapahhgt" eekli nde taru ml ar,
TAKMAAD. Bkz. MAHLAS, MÜSTEAR. TAKRiz. Baskast tarafmdan yazrhp, daha dogrusu sahanm uzmaru yüstadi bir dosta yazdmhp kitabm bas tarafma konan ve 0 eserin olumlu yanlanru ortaya koya n, öven yazl veya ma nzumelere verilen isim . Takrizin birinci özelligi övgü dolu olm asi drr, Bir nevi , "ustalara srgmma " de mek olan takriz yazma /yazdrrma gelenegi, edebiyatrrruzd a Tanzimat'tan soma baslarrus ve Cumhunyer in ilk yrllarma kader devam etmistir, Bugün basilan kitaplarda, takrizlere sey rek rastlanmaktad rr, MualHm Na ci'nin takrizler için kanaati olumlu degi ldir . "Ekser takrizät, kitap g örûlmeksizin yazilir," de r. Recaizêde Mah mud Ekrem'in takrizlerini içeren Takrizdt isimli bir kitabi vardir, TAKTI'. Aruz vezniyle yazilrrus bir manzumenin rrusralannd aki bölü nmeleri, durma yerlerini g österme.
Merhabd ey
derde derman / merhabd
Fáilátün
fäilätün
fäilün
TAKDiM. Bkz. ÖN SÖZ.
10
iAKDiM-TEHiR. Sözde ve yazrda önce söy lenmesi gereken bir ifade yi som a, soma zikredilme si ger eken ibareyi de
TANIM. Tarif. Herhangt bir seyi krsaca açrklamak: ne old ugunu ya da ne olmadrgnu belirtmek. Yahu t 0 seyi, mahiye-
01
401 1
TANITMA YAZlSI
tini ve özelliklerini ortaya koyarak tarntmak. Eskiler tarit için "efrädnu cämt, agyànm mênî" olmah dermts. Yani, bir seyt tammlayan ifadenin, SÖZ konusu seyle ilgili her seyi vermesi, ilgisizleri de disarde birakmasi gerekir. TANITMA YAZJSI. Yeni basdan bir edebiyat eser ini okurlara tarntmak amacryle kaleme almen, gazete veya dergilerde yaynnlanan kisa yazt. Tamtma yaztlannda küçük elestiriler de bul unabil ir. Bu ttir yazrlan, çok luk bir öznellik tastdtk lan için, elestiri yazisr saymak dogru degildir,
TANZiMAT EDEBÎVATI. Bah edehiyatlannm özellikle Fran5IZ edebiyatuun tesiriyle 19. asnn ikinci yansmda Türk edebiyatmda olusan yeni dö neme ve rilen ad. Ómer Faruk Akün'e göre, bu ad landrrma dogru degildir, 1839'da yürürlüge giren "Tanzimat Fermaru" dolayrsry la bu isirn verilmis olsa da, dönemin karakteristik edebi m ahsülleti 1870-1885 yrllan arasmda ortay a ko nmu stur. Hatta 1876'dan ya ni Birinci Mesrutiyet'in i1anm dan sonra, asd yeni ürünler edebiyat ortammda g örû lmeye ba slarur. Böyle olunca, Tanzi mat d iye bilinen siyasi dönem fiilen sona ermistir, Söz ko nusu yrllan, hálê Tanzimat'm etkisinde bir dönem saymarun dogru olmadrgi görûsündedi r Akün Hoca .
Edebiyatirruz m yenilesmesi bi rd enbire olmarrusnr. Ondokuzuncu asnn basmdan ortasma kadar geçen 50 ytlhk süre içinde ortaya konan edebi mahsû lleri, yeni edebiyatm hazrrhk dönemi sayma k yanhs olmaz. Söz ko nusu zaman zarfinda eski Ile .yeni yapyana devam etmis: 1860'da yaymlanmaya baslayan ilk öael Zsivi l gazeteyle birlikte yeni türlerin edebiyanrmza girmesiyle ed ebi yenilik isaretleri artrrusnr. Tanzimat edebiyatr diye bilinert d önemi iki krsma aYlrmak neredeyse êd et olmustur. Birinci dönem (18601876) Sinasi, Ziya Pass. Narruk Kemal; ikinci dönem ise 0876-1895) Hámid, Ekrem, Sezai mektebi diye bili nir.
TARDiVE
Aslmda, her iki dönemin edebi mahsulleri öz ve biçim özel1ikleri bakmundan epeyce farklthk arzeder. Birinci nes il daha çok top lu m cu siyasi bir amaca yöne lik eserler ortaya korken, ikinci nes lin ilgisi daha çok ferdi ko nule ra ve felsefî düsüncelere olmustur, Bu sebeple, Tanzimat'm ikinci neslini (Hêmid -Ekrem-Seza i mektebi) Edebiyat-r Cedide ile b irlik te düsünüp he r iki d öne me birden Il. Abdülhamid Dönemi Türk Edebivau diyen Prof. Dr. Orhan Okay'm adlandrrmast yanhs sa yilm az . Abdülhák Hêmid 0852-1937), hakikaten yeni diyebilecegimiz slirler yazrrusnr, bu yüzden de y erulesen siirin öncüsü sayrlrrusnr. Rom an, hikaye, tiyatro ve tenk it gibi edebiyat türlerind e ;;inasi (1826-1871), Narruk Kemal (1840-1888), Ahmet Mith at Efendi 0844-1912), Recaizad e Mahm u d Ekrem 0 847-1914), Sam ipa saz áde Seza i (1860-1936) gibi ed ibler bazr örnekler ortay a koymus 01salar d a, söz ko nusu eserIer teknik açidan zay rftrr ilk 01m anm kusurlanrn tasrrle r, TANZÎR. Tanzir etme. Bir sa irin gaze line, aym vezin ve kafiyede (versa redifte) bi r baska sair tarafmdan na zîre yazrlmasr. (Bkz . NAZtRE.)
TAP~IRMA. Türk ha ik siiri nde, m ahla s yerine kul lamlam-
Ian tabir, Diva n siirinde oldugu gtbi, haIk si iri örneklerinde d e, rnanzumenin son dörtlügünde äsik ma hlasiru söyler; buna tapsirma denir. Ha ik siirinde, sa irinin/eöyleyeninin mahlasuunyadmm tapsm lmadi gr/ zik red ilmedigi örnek yok gibidir.
0
TAROivE. Bes nusrahk bendierden olusan mu hammesin mefalü meîrüün fa'ûlün kahbryla yazrlan özel bir biçimi. Muhammesten aynlan baska bir tarah, bend lerinin sadece besinci dizelerinin birbiriyle kafiyeli olusudur, Kafiye düzeni tekdir ve söyl edir: aaaab ccccb ddddb ... Fazla ragbet ed ilen bir nazrm seklt degtldir, Uzun ask öyk ülerin i anlatan mesnevilerde, sözün ak rsrru degistirmek
1'03
TARDIYE
için, genellikle hikaye kahremanlanrun agzmdan, arada bir gazel yahut murabba söylenir; bunlara da tardiye denmistir. Seyh Oälib'In meshur eseri Hüsn ü A;:;k'ta yer alen bir tardiye:
Hos geldin eyä berîd-i cênan Bahset bi ze bit nüvîd-i cênan Cän ola fedê -yr iyd-i cänan Bî-sûr oia mi ümmîd-i cánan Yárin bize bit selêrru yok mu Ey Hlir-l fûtädegên söyle Bu sirn edip iyên söyle Ol sen bana tercemên söyle Ketmetme yegên yegên söyle Cam defterinin tamärrn yok rnu Yàrabbi ne intiz ärdir bu Geçmez nice rûzgärdrr bu Hep gussa vu har härdrr bu Duysam ki ne sîve-gêrdir bu Vuslat gibi bir merämi yok rou Çlkhm ser-i dêra hemçü Mansûr Avêzrm ezên-i nefha-I sûr Cam kildr gülûmu sêh-r mansûr Oldum sipeh-i beläya mahsûr Ol pêdsehin peyêrrn yok mu Kam eldr bu çerhten gedêlar Ferdälara kaldr êsinêlar Durmaz mi 0 ahdler vefêlar Ceçmez mi bu ettigim duälar Hêl-i dilin intizêmi yok mu Dil hayret-i gamla lal kaldl Gàlib gibi bî-mecál kaldi C önderdigim ar z-r hal kaldi EI'an bir ihtim êl kaldi Însêfm 0 yerde nênu yok mu
TARÎZ
TARD Ü AKS. Bkz. !,Kis. TARiF. Bkz.TANIM. TARiH OÜ:;;ÜRME. Önemli bit olaym (saves, bans, dogum, ölüm, evlilik), yapdan bir eserin (cami , han, hamam, çesme vb.) ytl olarak tarihini göstermek ûzere, Osmanh Tûrkçesi'nde kullamlau Arap alfebesindeki harflere verilen sayt degerlerini esas alan ebced hesahlyla bir rrusra veya bit beyit söyleme. Önee iran edebiyatmda göriilen oradan edebiyaturnza geçen tarih düsûrme, eski edebiyahmizda çok yaygmdir. 17. asirdan itibaren imkanlan genisleyip çesitleri çogalm~ ve bir sanat özelligi kazanrrnstrr, "Tarih rrusralanrun bütün harfleri tam olarak tarihi g österdig! zaman tarih-i tam; yalmz noktalt harfler sayrlaeaksa tarih-i mücevher; yalmz noktasrz harfler sayrlacaksa tarih-i mühmel; içinden bir kaç saymm çikanlmasr veya üstiine bir kaç sàymm kanlmasr gerekligt s öylenmis ise tamiyeli tarih; tarih misramdan istenen tarih iki kere çikanhrsa tarih-i düta; çrkmasr istenen tarih rakam olarak da söylenmis ise /äfzan ve mûnen tarih söylenmis olur," (Mustafa Nihat Özön: ETS , ay. m.) Bugün dahi, zaman zaman, önemli olaylara tarih düsürülür. 1990'dan ben yaymlanmakta olan Dergah dergisinin Haziran 1998'de çtkan 100. saYISI rnünasebetiyle Mustafa Kara su tarihi düsürmüstür.
t
ilk muharrik ûstadirruz, Nurettin Topçu olmustur Dergäh'uruz, Hareket'in bereketiyle dolmustur Çikrp iki äd il sahit tarihimizi söylerken "Zarif Dergêh" ifadesi, mûsemmarruz bu olmustur (1418)
TARiz. Söylenen sözle bir yön gösterilip onun tam tersinin kasdedilmesi. "Dokunakh söz s öyleme" sanan diyebilecegimiz tarizde muhatabr küçük düsürme. igneleme,
1'05
TASAVVUF
TARiz
alay etme ve onunla "eglenme" gayesi vardtr, Sözün etkisin i arnran bir sanathr. Çok tembel bir ögrenciye "s uufm me.~a.~~l iftihansm" demek gibi. Tarizin kin áyed en f~.r~ sozun gerçek. ve mecazî anlammm kasded.ilmeyip sozun zrdd r olan bir mananm vurgulanmasidir, Tariz sa~ nanna güzel bir örn ek olan Huzurî'nin "Iers ägtit Destam"dan aldiguruz bir ka ç dörtlük: ~er nere gidersen eyle talani Oyle yap ki aglatasm güleni Bir saatte s öyle yü zbin yalaru El bir dogru söz söylerse inanma
Kime iyi desen danhr s öger Merhamet zamaru degildir meger Yamnda birini kesseler eger Bir hançer de sen vur soma utanma Üç parmak noksan ölç ölçersen kile Tath SÖZ konusma bir kims e He Dört kuruse seki z kurus et hile Hilekêrhk hos sanatnr usanma Eger ister isen efk är g örmemek Asla gönül yapma çekme bos emek Babamn hay nna verm e bir ekmek Aç kahp da kapi kapt dilenme J:lediye narru yla bir ~ey g önderme Adet edi p hiç rnisafir kondurma Komsun evi yanar iken sö nd ürme El k án yçin bir adrm da uzanma Bir yetim g örû n ce döktür disint Bozma ga çabala halkin isini Günde yüz aderrun vur kir distui Bir yarah sarm ak için yelt enme
Keyfin bozma alti için bes için Korku çekme olur olmaz i~ için Camn fedä eyle bir sarhos için Kuru sofulann sözüne kanma Yanmda saklama nàmus gayret ar Bilcûmle mekruhu eyle ihtiyar Meyhane dibine seccêdeyi ser Safêsr olmayan yerde dolanma Hakikattir sözüm eylerim tefhim Ne kimseden ögren ne eyle tàlim Emaneti geri eyleme teslim öte beri geçin sakm evlenme
TASAVVUF. Kaynaguu Kur'an'dan ve Peygamberimizin ha dislerinden alan islam mistisizmi. VÜCÛd-l Mutlak ve Kemàl-i Mutlak olan Allah'a kayrtsiz sartsrz teslimiyeti ve son noktada O'na ulasmayr, varhgt O'nda yok etmeyi telkin eden ögreti. Tasavvvuf, b ûtûn yaratnklarmda kendini görmek ve göstermek isteyen Allah'a giden yt
Eserdeki olaym gelismesine göre yapilan büyük bölûmlemeye sahne, daha kisa olaruna perde denir. Tiyatro eserleri sahnelenirken perdeler arasmda duraklama yaprhr ve bu boslukten yararlarulerak yeni perdenin dekoru düzenlenir. Bir oyun sahnelenirken anlanlan olayi gerçege uygun bir sekilde yansrtabilmek için áekar, kostüm, müzik: gibi unsurlardan yararlaruhr. Oyundaki konusmalar birden çok ki~i arasmda geçiyorsa diyalog, tek ktsi üzerinde kahyorsa mono log diye nitelenir, Romantik tiyatro eserlerindeki uzun konugmalara da tirad denir, Tanzimat'a kader, edebiyatmuzda tiyatro türüne rasflanmaz. Ama, bir bakrrna, tiyatronun yerini tutan; toplumun tiyatro ihtiyacrru karsûayan Karagöz, Kukla, Crta Oyunu gibi seyirlik oyunler vardrr. Tiyatro eserleri baslangrçta trajedi (bkz.) ve komedi (bkz.) olarak iki gruba aynhr; seçkin bir üslûpla ve manzum olarak yazihrdï. 19. asirdan soma tiyatro vadisinde yazrlan eserler, daha ziyade dram (bkz.) olarak bilinir oldu. $inasi'nin SairEvlenmesi (1860)adh oyunu, edebiyanrruzdaki ilk tiyatro ömegi ya da denemesidir. 0 tarihten bugüne, Ahmet Vefik Pasa (1828-1891), Äli Bey (1844-1899), Narruk Kemal, Abdülhak Hêmid, Müsahipzade Celal (1868-1959), Resat Nuri Cüntekin (1889-1956), Ahmet Kutsi Tecer (1901-1967), Necip Fazrl Kisakürek (19051983), Cevat Fehmi Baskurt (1905-1971), 5ebahattin Kudret Aksal (1920-1993), Necati Cumalt (1921·2001), Orhan Asena (dog , 1922), A. Turan Oflazoglu (dog.1932) bu tûrden yazdiklan eserlerle Türk edebiyannda tiyatronun geIismesine hizmet etmis öncü tiyatro yazarlanrruzdrr.
C
TRAJEOi. Tragedya. Konusunu genellikle tarihî olaylardan, geçmts zaman söylencelerinden (mitolojiden) alen, insa437 1
TRANSAfC>ANTAL
run merak duygulanm harekete geçi rerek düsünmeye sevk eden ve çoklu k actkh bir sonla b iten tiyatro ese ri. Ma nzurn olan ilk örn ekleri eski Yu nan 'da görülmüs ve bu dönem û rü n lerine tragedya d enmistir. Fran sa'da, klasisizm dö ne minde yeniden canhhk kaza nrrus ve d üz yazryla d a yazihr olmus tur. Ktasikle rin trejedi vadisinde verdigi ese rler, ku rallara srkr srkrya bagh d rr. Aristo, trajedi için "insan da ko rku ve actma duygu lan uyand irarak ru hu tu tku Jard an annd trma gayesi güder" d er. TIyat ro türünün gebsip yaygmhk kazan d tgi 19. asrrdan itibaren trajedinin yerini dram alnusnr, Tan zimat'l a birlikte bizim edebiyanrrnza d a gi rmi stir. Bugûn, trajed i b il' rul' ad r olarak degil, çok acrkh olay lan nitele me k için ku llamhr. TRANSANDANTAL Bkz. A$K INLI K.
TRivOLE. Bali ed eb iya tJannda n ed ebiyanrruza geçen ve fazla ku lJamlmaya n bir nazrm sekli. ilk i iki, d igerlerl d örder rrusra d an ibaret ü ç bendd en olusur, Tarnarm 10 rrusra oIan triyolenin ka fiye d üze ni ah aaaa bbbb seklindedir. Birinci bendin ilk d izesi Ikin ci bendin sonu nd a, ikinci dizesi de üçüncü bendin so nu nd a tekrer edilir.
TUTUM. TaV1r. Bir sair veya yaza n n eserini ortaya koyarken yeteneginden, d ü nya g örû s ünden, ilkelerinden, bakis açrsmden yeneryen ortak tavir. TUVUG. Tuyug, tuyuk, du yu g, tOYIk, toyuk da denir. Türk edebiyanna has bir nazrm sekli olan tuy ug, haIk siiri biçimlerinden olan 'máni' nin di va n edebiyatmda kullarulan seklidir d enebilir. D ört d izeden otu sur ve kafi ye dü zeni çogunlukla aaxa se klinded ir. Az da olsa xaxa ve aaaa seklinde kaftyelenmis tu yu g örne kleri de vardrr, Tu yugun öne mli bir biçimsel özeIligi, cinas h kelimelerle kurulmus kafi yeler in kullarulmasrd rr. Gene llikle aruzu n [äifátiin [aiMtiin [aiUin ka bb tyla yaz dan tu yu g. ed ebiyah rruzd a faz la ragbet g örme mis tir. En güzel tuyuglan, 14.
yüzyd sairlerinden Kadi Bu rhaneddin (1344-1398) ya znu snr, 16. yüzytld an so nra, edebiyanrruzd a tuyug öm egine rastl an marrusnr. Rübai yle biçimsel benzerlikleri yüzünden gittikçe u nutulm us ve ye rini rübaiye birak-
rrusnr, Dilbe rin i~i itábt u n êz olur Çesm i cádû gamzesi gam maz olur Ey gö nü l sab r et tah ammül kil ana Yär e eris mek i:?i az az olur KD.dJBurhaneddin Dalrmsam ~I bahre kim pá yám yo k Batnusam ~l gence kim hüsràm yo k Bulmusara ~I bedri kim noksêru yok Cirmisem ol sehre kim vîr êru yo k Nesi m î
TÜR. Bkz. EDEBI TÜRLER. TüRKçe . Türk Dili. Ural-Altay dil grubunun Altay koluna bagh, Tü rklerin tarih boyunca konusup ya zdl gl dil. Tü rkçe yap1 bakurundan eklemeli brr dildir. Tûrkçe'nln ilk yez rh belgeleri Yenisey yazrtlandrr. Orhun Ábidelel'i (8. yy.) Türkçe'nin ilk ciddi metinlerid ir.
I: W
Bugün ülkem izde konusup yazdigmuz Türkçe'nin ya zl vasttasryla takip edilebilen tarihi, dil tarihçi1eri tarafmd an su sathalara aynhr: Eski Turkçe, Eski Anadolu Turkç e-
si, Osmanh Türkçesi, Türkiye Turkçesi. lÜRKI-i BASh: Basit Türkçe . Eski Türk Ed ebiyah d önemind e, ya zdtklan ~iirl erd e Arapça ve Farsça kelimeler e fazla yel' verm ey en, yahn T ürkçe ile yaz maya gayret eden bir grup sairin tuttuklan yol. 16. as tr sairlerinde n 'Iat avlah Mahremi ve Edirneli Na zmi bu h are ketin öncüsü sayrlnusnr, Türki-i basit hareketi, 0 zamarun stir ine (Diva n
I'"
TÜRKOLOJi
siirine) bir tepki degtl, yeni bir tarz ara ma, siire yenilik getirme aray isidir, Bu yolda ve rilen örn eklerin basanh oldugu ve edebiyanrmzda önemli bir yer teskil ettigi s öylenemez. Sêde Türkçe'yle yazrlnus gazel1ere "baaitname" dahi denm istir.
TÜRKÜ
Evlerinin ön ü ü ç agaç çmar Dillerim tutusur yüregim yanar Esinden ay nlan b öyle mi yapar Anam anam hangi d erd im e yanam. (Çorum yöresi)
TÜRKOLOJi. Tûrkiyêt, Tü rklük bilgisi. Tü rk dilini, edebiyanru, tarihini ve kültürünü inceleyen bilim d ah. Söz konusu bilimle ugrasanlara, Türk dili ve edebiyan alarunda u zma n olu p arasnrma yapanlara da Türkolog denir.
TÜRKÜ. Daha çok söyleyeni be lli olmayan ve çesi tli ezgilerIe, degisik maka ml ar la icra edilen ha ik siiri tû rû . Hece ölçüsünün yaygm olan kahplanyla (7, 8, 11) söylenir. Toplu m hayatin d a karsrh gi ola n her ~ey, tü rkülere konu ola bilir, Ahmet Ha mdi Tampmar. "Tûrk insan irun yazrlmayan romaru türkü lerde sakhdrr" der. Tü rküleri d inleyen her insa run "s teak ekm ek gibi ins an rsnrabryla, azmiyle, hasr etle, ölûm le" bas basa kaldrguu vurgular. Sevilen ve yaygm olan türkü nü n diger haIk siiri tü rlerinden farki , ezgisidir. Bir kosm a ya da màni ezgiyle s öylenirse türkü olur. Türkü yakmak deyimi, Ana do lu'da, henüz olmu s bir olay için türkü söylemek anlammda kullaruhr, Ana do lu insam mn dertlerini, kederlerini, se vinçlerini, kisac asr yeegrsim tûrkûlerde bu lmak mümkündür. $u uzun gecenin gecesi olsam Srlada bir evin bacasr olsam Dediler ki nazit yärin pek hasta Basmda okuyan hocast olsam Kätipler oturmu~ yazlya bakmaz He rkes sevdigini dilden btrakmaz Hey Allah'tan korkmaz ku ldan utanmaz Gönül defterinden sildin mi beni