Türk Milliyetçiliğin Doğuşu (1876-1908) [PDF]


135 102 28MB

Turkish Pages 119 Year 1998

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD PDF FILE

Türk Milliyetçiliğin Doğuşu (1876-1908) [PDF]

  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

o9

••

TURK MİLLİYETÇİLİGİNİN /

""'

DOGUŞU (1876 - 1908)

.i

David Kushner'den Tercüme

Zeki

·I

Doğan

1

İÇİNDEKİLER · Önsöz I 5

Kitap Hai('kkında 1

"Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu" adını taşıyan bu eser Türkiyat çalışmalarıyla tanınan David Kushner tarafından 1976'da Londra'da hazırlanmış, ilk baskısı İsrail Hayfa Üniversitesi tarafından yapılmıştır.

Eser İngilizce nüshası esas alınarak Zeki Doğan tarafından tercüme edilmiştir.

Kitabın dizgisi Sorkun Dizgi, ofset baskısı ve mücellit işleri, Başak Ofset'te, Kapak Tasarımı Erol Cihangir tarafından yapılmış, Fener Yayınlan tarafından 1998' de İstanbul' da neşredilmiştir. Kapaktaki resim, Çanakkale Harbinde Türk topçusunun tarassut anını göstermektedir. Kitabın Milletlerarası Yayın Numarası

ISBN: FENER YAYINLARI ) Cihangir - Sıraselviler Cad. Soğancı Sk. No: 10 K. 2 D. 1 Tel. (Fax) 0212 - 245 13 25 TAKSİM - İSTANBUL

1. BÖLÜM Giriş

Siyasi ve Sosyal Geçmiş I 8 Türkçülüğün Kaynakları/ 15 il. Abdülhamid Devrinde Basın ve Türk Milli Duygusu I 22 il.BÖLÜM Terminoloji Bilgisi / 29

111. BÖLÜM Tarihte Türkler Tarihi Araştırmalarda Türklerin Yeri I 39 İslamiyetten Önce Türkler I 44 Müslüman Türkler I 4 7 Osmanlı Türkleri I 51

iV. BÖLÜM Osmanlı İmparatorluğu Dışında Türkler Milli ve Irki Görünüşler/ 57 Pan - Türkizm I 64 V. BÖLÜM

Anadolu/ 69 VI. BÖLÜM Türk Dili Reformu / 77 XIX. yy. 'da Dil Meseleleri il. Abdülhamid Devrinde Sözlük ve Gramerler/ 80 Dil Tartışmaları / 82 Dil Reformu / 95 VII. BÖLÜM Türk Kültürü/ 109

VIII. BÖLÜM Türkçenin İmparatorluk İçindeki Durumu / 119 IX. Bölüm Sonuç/ 129 Notlar/ 139

-

4



L-

1i"irk Milliye~ciliğinin Doğuşu /5

"Kamus namustur. Kamusa uzanan el namusa uzanmış demektir."

Cemil Meriç

ÖNSÖZ

Bu kitap, modern Türk milliyetçiliğinin ilk döneminı ın­ celcyen eserdir. İslam dinine ve Osmanlılığa, devlet ve ülkesine yürekten bağlı olan Türklerin ateşli milliyetçiler olarak çok hızlı bir şekilde değişmeleri bu milletin kendisini bile düşündürmiiştiir. * Bu, Türk milliyetçiliğinin temellerinin daha önceki devirlerde atıldığı fikrini vermektedir. Bu eser de bu değişmenin düşünce kaynaklarını araştırmaktadır.

( *) «Bir asırlık Sultan Abdülhamid diineminde bile res-

men benimsenmesine ,cn.lıştığı «lisanın sadeleştirilmesi» Namık Kemal-Hamid-Ekrem ve onların takip,cileri, sonra Naci ve arkadaşları, daha sonra Edebiyat-ı Cedide mensupları acaba nasıl rol oynadılar?.. Ahmed Mithat)ın Şem­ seddin, Sami daha sonra izmir'dc Selahaddin ve Necip bir takım Türk,cecilerin bakışlan.ları neydi? Meşrutiyetten evvel ve bu hususta siyasi görüşlerin. ne gibi tesiri oldu? Türkiye hudı,tlarının dışında Türk milliye~ciliğinin gelişme­ sinde hizmet eden k~silerin ve gô"rüılerinin esası nedir? Mehmet Emin Bey, Ziya Gô.kalp JJe arkadaılarının baılan-

/6

Tiirk Milliyer,ciliğinin Doğuşu / 7

büyük hücumların sebebi neydi? Son senelerde bu ftlcirlerin o kadar ,cabuk yayılması ve herkes tarafından kabul edilmesi ne gibi tarihi sebeplerden ileri geldi?» Mehmet Fıeat Köprülü, Milli edebiyat Ceryanının İlk Mübeffirleri, İstanbul 1928, s.46-47.

Eserin genişlemesinde fikirleriyle yol gösteren Prof. Dr. Andreas Tietze'ye en derin şükranlarımı ifade ederim. Bu eserin hazırlanmasında ihtiyaç duyduğum kaynak kitaplar için yardımlarını esirgemeyen Prof. Dr. Enver Ziya Karal'a, kitabı gözden geçiren ve gerekli düzeltmeleri yapan Prof. Dr. Şerif Mardin'e, araştırmalarımı yürütme ve imkan sağlamada büyük yardımları nı gördüğüm Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı, Dış Münasebetler Genel Müdürlüğü'ne, sağladığı imkan ve yardımlar için U.C.L.A. Yakın Doğu Merkezi'ne v~ dekanı merhum Prof. Dr. Gustav. E. Von Gmnebbaum'a teşekkürü borç bilirim. Bu kitabın yayınlanması için de H ayfa Ünivcrsitesi'ne özel olarak şükranlarımı belirtmek isterim.

Tiirk Milliyetfiliğinin

Dojjuşıı

gı,cta uğradı/darı

Bu incelemenin ana konusu, Sultan II. Abdülhamid devridir. Genç Türkler (Jön Türkler) devrinde başlayan ve gelişen Türk milliyetçiliğine geniş yer verilmemiş 19081914 dönemine daha fazla yer verilm iştir. Halbuki, bu dönemde Türk milliyetçiliğinin ortaya çıkmasında, siyasi, sosyal ve dış etkiler oluşmuştur. Yeni Türkiye'nin lider kadrosu ve Ziya Gökalp, bu dönemde öğrenim görmüş ve yetişmiştir.

Türk milliyetçi l iğinin bu ilk devrinin tarihi yayınlarıyla birlikte arayıp bulmak nedeniyle Türk basınında inceleme . yapmak, benim için önemli bir konu olmuştur. Sultan II. Abdülhamid devrinde gazete ve dergiler sansüre tağmen -daha çok dışarıda basılan bu dergiler- eşi görü l memiş sayılara ulaşmış, şekil ve içerik olarak hayli düzelmiştir. Siyasi görüşleri tartışmasına rağmen, gazetelerde kültürel konularda yazılar yazılmıştır. Bu yazılar Türklcr'in batılı­ laşmasında öncü rol oynam ıştır. Bu dönemin bütün dergilerini ve yayınlarını ve bu yayın­ larda ifade edilen ideolojik konuları incelemek fırsatı bu lamadım. Bununla birlikte en önemli olanlarını inceledim. Bu yayınlarda milliyetçilikle ilgili olanların bir özetini vermek istedim. Böylece Türk toplumunda görülen bu değişmenin esaslarına biraz da olsa ışık tutacağımı ümit ediyorum. Bu konuda beni her zaman dcstekkyen ve bu araştırmayı salık veren merhum hocam Prof. dr. Uricl Heyd'c şükran ­ larımı sunarım .

DAVİD KUSHNER Londra- 197 6

\

'

\)

Türk Miiliyet,ciliğiuin

Doğuşıı

1i.i rk Milliyı:t,c ilijji11i11

/8

Doğı,şıı

/9

lam (İslam ülkesi)'nin sınırlarını genişletmek yolunda kendilerinden önceki müslüman hanedanları nasıl geride bırakmışlarsa, İslam'ı kabul ettikten sonra dini kuruluşla­ rına verdikleri önemde de öncekilerden kat kat ileri gitmişlerdi.

Osmanlı İmpararorluğu'nda iman edenlerle etmeyenler arasında ayırım yapılmıştı.

I. BÖLÜM Giriş

SİYASİ VE SOSYAL GEÇMİŞ Geçmişte kişilikkrini siyasi veya buna benzer başka bir engel tanımadan -insanların kardeş olduğu (inananla~ın)­ i.iınmet prensibi içinde bütünleştiren daha geniş bir Islaml kişilik içinde eritecek kadar ileri götüren Müslüman Türklcr'in çağımızdaki laik ve milli bir devlet fikrini ilk defa ortaya atmaları Türk tarihinin özelliklerinden biridir. Türklerin İslamiyeti kabul etmeden önce de büyük bir tarihleri olduğu ve imparatorluk dışında gerek dil ve gerekse ırk yönünden birbirine benzeyen bir Türk Dünyasının bulunduğu gerçeği hemen hemen unutulmuş, yerini Hz. Muhammed ile başlayan İslam dini ve onun dünyası almıştır. Türkler, hiç şüphesiz İslam tarihindeki rollerini bilen ve bununla gunır duyan insanlardı. Yalnız bu gurnr, Türk kavmi (milleti) veya ırkı olarak değil, Osmanlı olarak hissedilmiştir. Osmanlı Dcvleti'nin varoluş sebebi, dinin emirlerini yerine getirmekti. Bu yüzden savaşta kazanıl~n zaferler de İslamiyet'in zaferi idi. Osmanlılar, Dari.i'l-Is-

Türkler, Arap ve diğer müslüman vatandaşlardan daha fazla haklara sahip değillerdi. Hatta devlet kunıluşlannda Türk olmayanları, daha fazla kayırmıştı. Mesela devlet hizmetinde çalışanlardan Türk olmayanların sayısı

hayli çoktu. ı Osmanlı bürokrasisine girmek için gerekli olan şey, Türkçe bilmek esas kabul edilmiştir. Osn1anlıların devletin Türk özelliğini kommak yolundaki en büyük hizmetleri imparatorluğun resmi dilini Türkçe yapmaları olmuştu. Bu, kendilerinden önce devlet işlerinde Farsça kullanan Selçuklular ve Arapça kullanan Memlukler gibi Türk hanedanlarının tam tersi bir davranıştı. Osmanlı devrinin cdcbl eserleri genellikle Türkçe yazılmıştı. Bu derece kıy­ met verilen ve yüceltilen Türkçe, Türklerin İslamiyeti kabul etmeleriyle bu sahaya hizmet eder dunıma gelmişti. Türkler'in İslaıniyet'i kabul etmeden önce kullandıkları Göktürk ve Uygur alfabelerinin yerine Arap alfabesini kabul etmeleri Osmanlı devletinden önceleri idi.2 İslami' yct'i kabul eden diğer milletler de buna benzer davranışlar göri.ilmüşti.I. Arıcak Osmanlılar alfabeyi almakla kalmayıp Arapça ve Farsça'dan birçok kelimeyi bu dillerin imla özelliklerini de dillerine a~tarmışlardır. Bu du~ırn devlet bürokrasisinin ve ve cdcq~yatçıbrın genci ö~~l~iği ~!arak brmaşık bir üsluba yol açmıştı. Bu da halk dılı ıle burokrasi (edebiyatçıların kullandığı dil) olarak iki guruba ayrıl­ mıştır.

1

Türk Milliye~ciliğini1ı

Do/j11şu

'Türk Milliyetfiliğinin Doğuşu (11

/1 O

Türk mjlliyetçiliğinin ilk doğuşuna ait işaretler Osmanlıla­ rın ilk döneminde Sultaı:ı II. Murat ( 1421- l 451) dönenlinde görülmektedir.3 İlk Türk ~arihine ait hikayeler, resmi Osmanlı tarihine girmiş, efsaneden Oğuz destanları bu dönemlerde izleri görülmektedir. Osmanlı' da halk edebiyatı, sufı- mistik tarikatlara bağlı olarak gelmiştir. Saraya yakın olan edebiyatçılar ise eserlerini Osmanlı'nın karışık üslubu ile yazmışlardır. Avnıpalıların Osmanlılar ve bağlı eyaletleri için yaygın olarak kullandıkları Türk ve Türkiye kelimeleri bile XIX. yüzyıla kadar Osmanlı metinlerinde pek görülmemekrcdirler. · Türk terimi, arada sırada "Cahil Anadolu (insanı) köylüsü" anlamıyla veya "Türkçe konuşan Osmanlı" ile "diğer dilleri konuşan Osm:rnlı"yı ayırdetnıek için kullanılmıştı. Osmanlı İmparatorluğu'nun XVIII. yüzyılın ikjnci yarı­ sında ve daha göze çarpıcı bir biçimde de XIX. yüzyılın ilk yarısında içine girdiği batılılaşma dönemi, Osmanlı devletinin temeli sayılan kunımları saracak değişik düşünce ve fikirleri de beraberinde getirmişti. Vatan, millet, özgürlük, eşitlik gibi Avnıpa kaynaklı düşünceler, yabancı ülkelerde kumlan (yeni) elçilikleri, Avnıpa 'ya gönderilen öğrenciler, Türkiye'de yeni açılan okullar ve davet edilen yabancı öğ­ retim üyeleri ile kurulan ilişkiler vasıtasıyla bazı Osmanlı aydınları arasında tartışı lı,r olmuştu. Gerçekten de Osmanlı imparatorluğu'nun yeni dönemi bu düşüncelerin benimsenmesini -kabul görrnesini- gerektiriyor gibiydi. XIX. yüzyılın başında başlayan Yunan ayaklanması ile baş ­ layan olaylar, Osmanlı İmparatorluğu 'mı sadece dıştan gelen saldırılarla değil, aynı zamanda içten bölünme teh likesiyle de karşı karşıya getirmişti. Avnıpa 'dan gelen filiirlerden etkilenen Hristiyanlar, gittikçe huzursuz oluyor, daha fazla özgürlük istiyorlardı. İmparatorluk zayıflamış, içte hristiyanlar lehine gelişmeler, dıştan destek bulmuş-

nır.

1939 Gülhane Hatt-ı Hümayun'u ile başlayan Tanzimat hareketlerinin liderleri, Osmanlı halkını eski dar çerçeveli bağlar yerine daha geniş anlamda Osmanlı topluluğu fikrini benimsetmeye çalıştılar. Böylece etnik ve dinsel ayrılıklar önlenecç~ti. Bu yeni siyaset, Osmanlıcılık diye tanındı. Osmanlıcılık, imparatorluktaki azınlıklar ve diğer Osmanlı vatandaşları gibi bütün haklarını tam kullanma yetkisini veriyor ve bu hak tanzimat döneminin bütün idari ve hukukj reformlarının arkasında yatan gerçektir. İmparatorluğun çeşitli dinsel ve etnik gunıpları -toplu lukları- bünyesinde toplayarak dağılmasını önleyebilmek için Osmanlıcılık bir fırsat ve bu koşulu koruyacak bir fi kirdi. Bununla birlikte Osmanlıcılığın temsil ettiği fikirlerin ifadesindekj çelişkjler ve uygulamalardaki zorluklar kaçınılmazdı.4 Birçok devlet adamı, Osmanlıcılığı uygulamakta samimi davranmış olsalar bile yeni fikirler ortaya çıkmışti. Eski dinsel bağlılıklar ve görüler, bir günde atıla­ cak kadar zayıf değillerdi. Bazılarının, yeni doktrini devletin iç güvenliğini sağlamak yahut yabancı güçleri memnun etmek için iyi bir vasıta olarak görürken, çok dinli, çok milletli imparatorlukta müslüman olarak kendi üstün du mmlarını muhafaza etmek için bir gayret gösterdikleri görülmektedir. Gerçekten de Hristiyanlar, reformlarından olduğu kadar imparatorluğun içine kadar sirayet eden Avmpa'nın kültüründen, ekonomisinden ve siyasetinden oldukça fazla faydalanmışlardı. Maddi güçleri de her geçen gün artarak devam etmiştir. Bu da müslüman gözünden kaçmayan yeni olgu olmuştur.Üstelik Osmanlıcılık siyasetinden kendilerine bir zarar gelmeyeceğine inanan Hristiyanlar, imparatorluğa olan bağlılıklarını göstermeleri gerekirken, birtakım yeni haklar talep etmişlerdir. Bu talep bu toplulukların bağımsızlığına doğnı olan talep olarak uzanıyordu.

Türk

Milliyetpiliğinin Doğuşu

/12 Tiirk

Bu gerçekler bize Sultan II. Abdülhamid devrinin (18761908) dönemini hazırlamıştı. II. Abdülhamid tahta geçmeden önce birtakım huzursuzlukların olduğunu hatırla­ yalım. Bunlar Rusların Ortaasya ve Kafkasya siyaseti İngi­ lizlerin Ortaşark siyasetinin hızlanmasıS gibi birtakım nedenler vardı. Bu olaylar, İmparatorluğa "Darü'l-İslam" karşı Avrupa tehlikesini açıkça onaya koymuştu. İmparatorluk bu geliş­ melere karş ı kayıtsız kalamamıştı. Nedenlerin bir tanesi o bölgelerden gelen insanların talepleri imparatorluğun bu gelişmelere kayıtsız kalamayacağı gerçeği idi. II. Abdülhamid İslamcılığa sıkı sıkı sarılmaktan başka çaresi kalmamış­ tı. O da buna sarıldı. Devletin İslam'ı karakteri üzerinde önemle durdu. Halifelik müessesesini güçlendirmeye çalıştı. II. Abdülhamid, imparatorluk içinde olduğu kadar dünyanın diğer yerlerindeki müslümanlara· özel bir ilgi göstermekte hem Avrupa devletleriyle olan ilişkilerinde siyasi bir üstünlük sağlamaya ve ülkesindeki rejime destek elde etmeyi ummuştu. Ama milliyetçilik Avrupa'da ve diğer milletlerde hızla yayılan ana unsur olmaya başlamıştı. Bununla birlikte II. Abdülhamid dönemi Türk milli şuu­ nınun ortaya çıkışını hem yıpratmış hem de hızlandıran unsur olmuştur. II. Abdülhamid imparatorluğun en kritik -daha çok dış- döneminde tahta çıkmışa. Balkanlar ayaklanmış, 1878 Bcrlin Antlaşması6 ile imparatorluk Avnıpa'daki toprakların büyük çoğunluğunu kaybetmişti. Kıbrıs, İngilizler'e kiralanmış, Tunus'ta Fransızlar Mı ­ sır'da İngilizler etkili olmaya başlamıştı.7 II.Abdülhamid döneminde 1897'de Yunanistan'la olan anlaşmazlık 1893 Rusya ik olan anlaşmazlıklar dışında uzun bir süre barış dönemi yaşanmasına rağmen Milliyetçilik, Türk olmayan topluluklarda gelişmeye başlamıştı. Milliyetçilik şimdi yalnızca başkentten oldukça uzak eyaletlerde değil, içerisin-

Milliyetfiliğinin Doğıışıt

/13

de de hissedilmeye başlamıştı. Çeşitli azınlıklar huzursuzluklar çıkarıyorlardı. Bunlara Müslüman olan Araplar ve Arnavutlar da katılmışlardı. Bütün bu gelişmeler, sadece imparatorluktaki Türk halkı­ nın dunımunu göstermeye yardım etmişti. Gerçekten de 1862 yılında Dışişleri Bakanı (Hariciye Nazırı) Ali Paşas_ . İmparatorluktaki çeşitli milletlerin cıncllcrini ve birbiriri