Kürt Ulusal Sorunu, Teorik Programatik Perspektifler ve Siyasal Değerlendirmeler [2]
 975-7271-14-4 [PDF]

  • Author / Uploaded
  • Eksen
  • 0 0 0
  • Gefällt Ihnen dieses papier und der download? Sie können Ihre eigene PDF-Datei in wenigen Minuten kostenlos online veröffentlichen! Anmelden
Datei wird geladen, bitte warten...
Zitiervorschau

Kürt Ulusal Sorunu-2



Teorik Prograınatik Perspektifler ve Siyasal Değerlendirıneler



�E K SE N

Y

A

Y

I

CJLIK

Kürt Ulusal Sorunu-2

Teorik-Programatik Perspektifler ve Siyasal Değerlendirmeler

EKSEN

YAYINCILIK

EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti

Laleli Caddesi, No: 52/5 Aksaray/İstanbul Tel: (2 12) 638 28 83 Fax: (2 1 2) 5 1 7 39 49

Baskı Tarihi: Eylül '97 Baskı: Ceylan Matbaacı l ık

ISBN 975-727 1 -12-8 (Tk) ISBN 975-727 1 -14-4 (2. cilt)

İÇİNDEKİLER 7 9

Sunuş

I; BÖLÜ M Teorik ve Programatik Perspektifter

11 17 22

Dünya EKiM EKiM Ulusal

44

EKİM. 3. Genel Konferansı (Tutanaklar) Ulusal Hareket; Sorunlar ve Görevler

75

Türkiye'nin Yakın Tarihinde Bir Dönemin Sonu

77 82 85

Devrimci ve Devrimci Çözüm

91

ve Türkiye: Durumdan Çizgiler 3. Genel Konferansı Bildirisi'nden. . .

3. Genel Konferansı Hareket ve "Siyasal Çözüm" üzerine

Devrim. Dışında Çözüm Yoktur! Güncel Gelişmeler ve Devrimci Görevler

II. BÖLÜM PoJemikler ve Siyasal Perspektifler

93 1 ll

İP'in ipliği Kürt Sorununa Çözümler

t 16 122 127 129 136 141 149 157 161

Emperyalizmin Kürt Politikası ve PKK Özgürlük M ücadelesinin 10. Yılı Sorunlar ve Sorumluluklar Siyasal Süreçlerde Tikanma Sermayenin. Kontrgerilla Cumhuriyeti Türkiye Halkıyla Devrime �e ! . . Düzene "Sol''dan Şovenist Payanda Kürt Sorunu ve_ EMEP Oportünizmi Şovenizme KarŞı Mücadele

·

III. BÖLÜM

Siyasal Değerlendirmeler 173 178

Yerel Seçimler Yaklaşırken Yerel Seçimlere Boykot

1 83

Kürt Halkına Tam Destek

1 88

Kirli Savaşın İktisadi Yönü

1 93

Kirli Savaşın Kaynakları

1 97

Kürt Halkı Devrimci Mücadelede Israr Etmelidir

202

Kirli Savaşın Yeni Adımı: Toplama Kampları

207

Kirli Savaş Ortamında Yeni Bir Oyun

212 217

İki Olayın Gösterdikleri Devletin Kürt Politikası Açısından Son Geli�meler

222

TOBB Raporu: "Devrimci Özünü Boşalt ve Ehlileştir"

226

Siyaıial Tabloda Gelecek Görüntüleri

23 1

Çözüm Devrimde, Kurtuluş Sosyalizmde!

24 1

Saldırıya Karşı Birleşik Direniş!

245

İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği !

248

Refahyol Hükümetinin Kürt Halkına Karşı Savaş Gündemi

"Siyasal Çözüm" ve Reformİst Hayaller Kürt Halkı Direnerek Kazanacaktır 264 267 · Ulusal Köleliğe Karşı M ücadele Emperyalizme Karşı M ücadeleden Ayrılmaz · Ordu, İrtica ve Ulusal Hareket 274 260

IV. BÖL ÜM

HEP'den HADEP'e... 283. 286 290 298 303

DEP Kapatıldı DEP Davası: Yargılanan Kürt Halkıdır Seçimler ve Sol Hareket Seçimler ve Reformist Sol Devlet Bunu Hep Yapıyor!

V. BÖLÜM

Güney Kürdistan

317

KDP-YNK Çatışması Sömürgeci Devletin Güney Kürdistan İşgali

320

Türk Ordusu Kürdistan'dan Dışarı !

311

325

Bataklıkta Bir Çırpınış

329

Türk Ordusu Kürdistan' dan Defolsun! Güney Kürdistan 'da Devrimci Atılım Ortadoğu Halklarına Çevrilmiş Emperyalist Namlu

333 342 353

Emperyalizmin Ortadoğu Hükümranlığı

356

Güney Kürdistan Üzerinde Kirli Oyunlar

365

Devrimi Boğma Planları

370

Emperyalizm Ortadoğu 'dan Defol!

373

Kirli Ellerinizi Kürdistan •dan Çekin! Türk Burjuvazisi Emperyalist Hayaller Peşinde Güney Kürdistan ve İflas Eden "Ulusal Birlik" Hayalleri

376 380 385

ABD-Türkiye-İsrai l ittifakı

391

Türk Devletiı:tin Türkmenlere Dönük İkiyüzlü Politikası "Turan" Atının Dizginleri Kimin Elinde? "ihanet Belası" Bu Kez Aşılacak mıdır? Güney Kürdistan İşgali; Sorunlar ve Sorumluluklar

400 403 410

EKLER 419

Güney Savaşı ve Sol

423

Zorla Göçün Sosyal Sonuçları ve Devrimci imkanları Özgür Basın Susturulamaz!

433

SUNUŞ

Komünist hareketin Kürt ulusal sorununa ili�kin teorik pers­ pektiflerini ve politik değerlendirmelerini içeren ilk derleme ki-tup, Ocak 1994 'te yayınlandı. Okurun yoğun ilgisinin bir kanıtı olarak bu ilk baskı yaklaşık bir yıl içinde tükendi. 1995 ba�ından beri yeni bir baskı, ya da genişletilmiş bir ikinci baskı, gündem-deydi. Bu ihtiyacın karşılanması çeşitli nedenlerle bugüne dek ertelendi. Aradan geçen iki yılı aşkın gecikme, komünist hareketin bu aynı zaman dilimi içindeki yeni ürünleri nedeniyle geni�letilmi� bir ikinci baskı-sınırlarını aştı. Toplam birikimi iki kitap halinde düzenlemek, teknik açıdan bir zorunluluk haline geldi. Okurun bir bölümünün 1994 Ocak'ına kadarki metinleri içeren kitaba şimdiden sahip olduğu gözetilerek, bu durum iki kitap halin­ deki düzenlernede esainin kadro ihtiyacı­ nın kaynağına dönüştüler. Üçüncü bi r temel toplumsal hareket o larak Kürt yurtsever hareketi ise, i lk gücünü ve oluşumunu kent küçük-burjuvazisi ile büyük kentlerde okuyan Kürt öğrenci kitlesi içinde buldu. Dev­ rimci ve reformisı kesimleriyle K ürt sol akımları, ideolojik-politik gelişmelerini ve ilk örgütsel şekil lenmelerini bu politik taban üze­ rinde, öğrenci gençlik ve kent küçük-burjuvazisinin öteki aydın­ lanmış kesimleri içinde yaşadılar. 1 2 Eylül 'ü izleyen dönemde reformİst kesimler büyük ölçüde yozlaşıp tasfiye olurl arken, devrimci kanat PKK şahsında u lusal hareketin ası l kaynağına, Kürt köylül üğüne ulaşmayı tam da 1 2 Eylül 'ü izleyen bu zor dönemde başardı. Kürt halkının onlarca yıllık devrimci ul usal birikimini büyük bir başarıyla açığa çıkardı. B u, Kürt yurtsever hareketini u l us l ararası bir kuvvet hal ine getirdi ve özgürlük mücadelesini şöyle ya da böyle bir çözümü dayatan gelişme dü­ zeyine u laştırd ı . Bugün Kürt u l usal hareketi kendi doğasına uygun düşen heterojen sosyal-siyasal kuvvetlerle kendi mecrasında i lerliyor. 12

Geleneksel devrimci-demokratik hareketten kök alan, onun do­ laysız uzantıları olan geleneksel sol grupların büyük bölümü ise bunalımı, tıkanıkl ığı ve tasfiyeyi yaşıyorlar. İçlerinden bazıları şimdiden tasfiye olmuş durumdal ar. Di ğer bazı ları sorunları örtmeyi , erteleyip biriktirmeyi bugüne kadar bel li ölçülerde ba­ şardılar. Fakat buna hem sürekli bir ideolojik ve örgütsel erozyon (tasfiye) eşlik etti. Daha da kötüsü, şu veya bu yolla ertelenip biriktirilen sorunların toplu bir faturaya dönüşmesi, bir parçalan­ ma ve dağılınayla sonuçlanınası bu gruplar için büyüyen bir risk haJine geldi. Demek oluyor ki, kısa dönem l i aldatıcı bir ba�arı­ nın bedel i günü gelecek ağır ödenecektir. Küçük-burjuva de­ mokratik hareketin bazı temsilcileri ise, soınutta Devrimci Sol, küçük-burjuva katmanların hala diri ve dirençli öğelerinden bes­ Ienmeyi başararak, yeni dönemde geçmişin devriınci ruhunu bir ölçüde s ürdürmektedirler. İşçi sınıfı hareketine gelince. Bu hareketin yeni dönemde gösterdiği geniş katılımlı ve uzun süreli eylem lilik, işçi sın ıfının toplumsal muhalefetin en diri, canlı ve soluklu gücü olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. İşçi sınıfının toplumdaki yeri, harekete geçme yeteneği , taşıdığı eylem enerjisi üzerine hiç bir tanışma kalmamıştır. Bu hareketin tüm sorunu, devrimci bir poli­ tik ve örgütsel gelişmeyi hala yaşayamamış olması, hala da ken­ disinin taşıdığı büyük mücadele enerj isini kucaklayacak ve temel pol itik hedeflere yönlendirecek bir devrimci sınıf öncüsüyle buluşamamış olmasıdır. B u sorun, bir başka yönden, komünist hareketin sorunudur. Komünist hareket bugün sınıfın önderl ik ihtiyacını karşılayacak bir ideolojik ve örgütsel gelişme düze' yine ulaşma özel çabası içindedir. İşçi sınıfı 12 Ey lül dönem ini izleyen kitlesel hareketlil iğin temel gücü ve tartışmasız ekseni hal ine gelerek, toplumsal mu­ halefet ve mücadelenin yeni bir dönemini başlatmış oldu. Eğer devrimci sınıf programı ve perspektifleriyle donanmış komünistler sınıf hareketiyle ciddi bir buluşmayı başarabilirlerse, bu da Tür­ kiye'nin devrimci siyasal mücadele tarihinde, tümüyle yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır. 13

( ... ) Toplumları derin acılar içinde tüketen bu kısır döngüden, devrim dışında bir çıkış yolu yoktur. Türk buıjuvazisi, 1 2 Eylül süngülerinin gölgesinde uyguladığı 24 Ocak Kararları ile, güya bu kısır döngüyü "dışa açılma" ve dünya ekonomisi içinde rekabet gücü kazanma yoluyla kendi cephesinden kırma yoluna gitti. "Çağ atiayan Türkiye" efsanesi ile toplum buna inandırtlmaya çalışıldı. Bugün sonuç ortadadır. Türk burjuvazisiniokİ olmayacak duaya amin demek gibi bir şey­ di. Onun dış pazarlara açıldığı dönemde, kapitalist dünya ekono­ misinin genel durgunluğu nedeniyle bu pazarlar bir daralma için­ deydi ve kıran kıran bir ticari savaşın alanıydı. Türk burjuvazisi­ nin elindeki tek silah ise düşük ücretli işgücüydü. Yatırım, ara malları ve enerji bakımından dışa bağımlı bir ekonomide ucuz maliyet için tek imkan korkunç düzeyde düşürülmüş ücretler ola­ bilirdi. B!! aynı zamanda, yabancı sermayeyi çekmek için "ucuz emek cenneti" yaratrna politikasıydı . Bu politikalar işçi sınıfını açlığa, kent ve kır emekçilerini sefalete itti. Toplumda servet­ sefalet kutuptaşmasını görülmemiş boyutlara vardırdı (ulusal geli­ rin % 70'i faiz, kar ve rantla beslenen asalak sınıflara aktı), fakat sorun buna rağmen hiçbir biçimde çözülemedi. Komünistler ve devrimciler, Türkiye kapitalizminin çözümsüz sorunları derlerken, bu açık gerçekiere işaret etmiş oluyorlar. Türkiye otuz yıldı r bu kısır döngüyü yaşıyor. Topl um bu otuz yıla büyük sosyal-siyasal çalkantıları, iki büyük devrimci hareketl i l ik ile iki kan l ı karşı-devrim dönemi sığdırdı. Şimdi yeniden öyle bir noktaya gelinmiştir ki, bugün devrimci yükseliş sancısı i le sermayenin yeni bir karşı-devrimci bastırma hazırlığı içiçe gelişiyorlar. Türk burjuvazisinin bu yeni duru·mda işi kuşkusuz çok daha zor. Bunun biri dış öteki iç iki önemli nedeni var. Dıştaki neden, kapitalist dünya ekonomisinin yaşamakta olduğu bunalımın git­ gide ağırlaşmasıdır. B unun sonuçları içe büyüyerek yansımakta­ dır, daha da büyüyerek yansıyacaktır. İçteki neden ise, Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşın yarattığı muazzam ekonomik israftır.

14

Sömürgeci Türk devleti bu savaş için büyük kaynaklar, yüz tril­ yontarla ifade edilen paralar harcıyor. Bu da ekonomiye binen bir başka yük oluyor. Kuşkusuz her durumda olduğu gibi burada da fatura halka ödetliyor. Fakat tam da bu yolla kitlelerin hoşnut­ suzluğu 'bir de bu yönden çoğaltılmış oluyor. Sermaye düzeninin işi siyasal planda daha da zor. Kürt soru­ nu ve Kürt özgürlük mücadelesi yıllardır nefes aldırmıyor. Koca bir ulusun varlık ve özgürlük sorununu yok sayma çabası içinde, Türk de�leti yalnızca büyük ekonomik kaynaklarını ti.iketmekle kalmıyor. Daha da önemlisi politik ve manevi açıdan bizzat kendisini tüketiyor. Eğer bu aynı dönemde, Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri de devrimci bir politik çıkış yapmayı başarabiimiş olsalardı, kurulu düzen için işlerin nerelere varmış olabileceğini kestirrnek gerçekten zor olurdu. Kürt sorunu yakıcı önemini, Kürt özgürlük mücadelesi ise çözümü zorlayan basıncını bütün ağırlığıyla halen sürdürüyor. Ve böyle bir dönemde, Türk burjuvazisi, "Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik bunalımı" ile yüzyüze olduğunu itiraf ediyor. Bunu yeni istikrar tedbirleriyle, demek oluyor ki, işçi sınıfına ve tüm çalışan kesimlere yıllarca sürecek bir saldırıyla göğüsle­ rneye çalışıyor. Tüm sorun, saldırıya uğrayanların bunu nasıl ve ne ölçüde göğüsleyeceğinde düğümlenmektedir. "Bugünün Türkiye'sinde siyao;al süreçlerin seyrinde bir zor­ lanma, bir tıkanma sözkonusudur. Bu özellikle Kürt sorununun bugünkü seyri üzerinden kendin i göstermektedir. Bunun temel nedeni ise Türkiye işçi sınıfının siyasal mücadelede kendi ye­ rini bir türlü alamamasıdır. Türkiye işçi sınıfı siyasal mücadelede kendi yerini alamadığı içindir ki, Türk burjuvazisi topluma kanlı ve keyfi bir polis rejimini dayatıyor ve mazlum bir ulusa her türlü zulıiıü reva görebiliyor. Türkiye işçi sınıfı siyasal mücade­ lede kendi devrimci rolünü oynayamadığı içindir ki, gösterdiği tüm fedakarlıklara, katlandığı tüm acılara ve sergilediği tüm kah­ ramanlığa rağmen Kürt halkı özgürlük mücadelesini bir sonuca bağlamakta zorlanıyor." "Tıkanıklığı yaratan durum, Türk burjuvazisinin en büyük 15

şans ı , Kürt özgürlük mücadelesinin ise en büyük açmazıdır. B u aynı zamanda işçi ve emekçi hareketinde bugün halen yaşanan kısır döngünün düğümlendiği noktadır." (Kiirt Ulusal Sorunu, s.226-227, Eksen Yayıncıl ık) Burada bugünün temel sorunu da temel görevi de içiçe olarak özlü bir biçimde konulmuştur. H erşey bu sorunu anlamaya ve bu göreve sarılmaya bağl ı . Herşey bu doğrultuda ortaya konula­ cak devrimci inisiyatife ve pratik çabaya bağ l ı . Kızıl Bayrak

Haziran '94

16

EKiM

3. Genel Konferansı Bildirisi (Parça)

Her zaman böyle olmayabilir; fakat bugünün Türkiye 'sinde, sınıf hareketinin ileriye sıçrayamaması

ile

yaşad ı ğ ı

devrimci

önderlik boşluğu arasında kopmaz bir ilişki vardır. Komünistler bu düşünceyi ve bundan ç ıkan sonuçlan bir dönemdir özel bir ısrarla işlemektedirler. İşçi sınıfı hareketinde bir türlü aşılamayan darlığa ve bunun ifade ettiği tıkanıklığa, sermaye d üzeninin devrimci öncü oluşumlan ezme ya da ehlileştirme politikalarına,

tasfiyeci oportünizmin sürrnekte olan ta�ribatına ve sınıf hareketi için hazırladığı yeni tuzaklara, n ihayet kendi sorumluluklarına ve bu çerçevede bir an önce parti kimliği kazanma görevinin ya­ kıcıhğına, hep bu kritik ilişkiden bakmaya çalıştılar. Aynı şekil­ de, daha genel planda, işçi sınıfı hareketinin politik bir sıçrama yapamaması ile toplum genelinde sosyal-siyasal g e lişme sü­ reçlerinde yaşanan çürütücü tıkanıkhk arasındaki dolaysız bağlan­ tıya olduğu kadar, Kürt sorununun. çözümünde bugün yaşanmak17

ta olan kilitlenmeye ve bunun devrimci ulusal harekette yarattı­ ğı sağlıksız arayışlam da yine sözünü etttiğimiz kritik ilişki üzerin­ den baktılar. Sermaye düzeni bugün tüm Cumhuriyet döneminin en ağır bunalımını yaşamaktadır. Yapısal nedenlere dayalı bu bunalım sosyal bünyeyi çürütmekte, görülmemiş bir ideolojik-kültürel dejenerasyonun kaynağını oluşturmaktadır. Kendisini yıkacak toplumsal siyasal güçler yaşanmakta olan toplumsal bunalımı devrimci bir çıkış doğrultusunda kullanmayı başar.ımadıkları öl­ çüde, çürümekte olan sermaye düzeni kendisiyle birlikte tüm topl um u da bu çürüme sürecinin bir parçası haline getirebilmek­ tedir. Bunalımın işçi sınıfı ve emekçi katmanlar için ekonomik ve sosyal faturası ise, yaşam koşullarının çekilmez boyutlarda ağırl aşması olmaktadır. Topluma hükmeden tekelci burjuvazinin bu bunalım için herhangi bir çözümü yoktur. i zlenen politikalarla başarılmaya çalışılan şey, bunalımın yarattığı ekonomik yükleri işçi sınıfı ve öteki çalışan sınıfların omuzlarına yüklemek ve kitlelerin buna karşı gelişecek mücadelelerini dizginlemek ve saptırmak için de çeşitli önlemler almaktan ibarettir. Baskı ve terör aygıtının tah­ kim edilmesi, reformist ve dinci akımların desteklenmesi, çalışan sınıfların sahte ayrım l ar ve ikilemler içi nde bölünüp atomize edilmeye çalışılması , devrimci örgütlerin vahşi bir terörle ezilmek ve sindirilmek istenmesi, bu önlemlerin bazılarıdır. Bugünkü koşullarda rejimi tehdit eden gerçek ve potansiyel toplumsal-siyasal kuvvetler; işçi sınıfı hareketi , büyük kentlerin yoksul emekçi yığınları ve Kürt özgürlük hareketidir. İ lk ikisi, yaşadıkları derin hoşnutsuzluğa rağmen, henüz kendilerini etkin bir politik tutumla ortaya koyabiimiş değiller. İşçi sınıfı yıllardır inişli çıkışlı bir hareketlilik içindedir. Ne var ki iktisadi müca­ delenin dar ve kısır zeminini kıracak politik sıçramayı bir türlü gerçekleştirememenin sancısını ve sorunlarını yaşıyor. Politik mücadele sahasına bir türlü çıkamamak ile bunu kolaylaştıracak ve hızlandıracak bir devrimci önderlikten yoksunluk, sınıf ha­ reketinin birbirine sıkısıkıya bağlı iki temel zaafı durumundadır.

18

·

Devrimci bir parti önderliğinden, onun öncü müdahalesinden yoksun durumdaki işçi hareketi, bugün için, kendi dinamiziniyle militan bir politik mücadele mecrasına girmekte zorlanıyor. Fakat devrimci bir sınıf önderl iğini bir an önce yaratmak ihtiyacına yapılan vurgu, hiç de yaln;. -.:a, bugünün bu zorlanması­ nın aşılmasında öncü bir devrimci müdahalenin taşıdığı özel önemden dolayı değildir. Sermayenin sınır tanımaz keyfi likleri­ nin işçi sınıfı satlarında sürek li çoğalttığı hoşnutsuzluk ve öfke, yarın kendini beklenmedik patlamalar biçiminde de ortaya koyabi­ lir. İdeolojik ve örgütsel açıdan iyi hazırlanmış, mücadele içinde kendini bulmuş ve sınıfla ciddi bağlar kurmuş bir devrimci öncü örgütlenmenin yokluğu durumunda, sınıf hareketi rejimle bu tür bir politik çatışmayı güçsüz, dağınık ve hedefsiz olarak yaşa­ yacak, kolay yenilgilerle yüzyüze kalacak, böylece yıl ların mü­ cadele birikimi de boşa gitmiş olacaktır. B undan çıkacak sonuç, taşıdığı genel i lkesel önemden öteye, komünistlerin sınıfın öncü partisini vakit geçirmeksizin inşa etme sorununu sınıf hareketi­ nin bugünkü durumu ve yakın geleceği açısından e le almak zo­ runda olduklarıdır. Öte yandan, bugünün Türkiye ' sinde ve öze l l ik l e büyük kentlerin varoşlarında, işçilerle içiçe yaşayan m uazzam bir kent yoksulları kitlesi var. Ekonomik, toplumsal, ulusal ve mezhepsel sorunlar karmaşası bu kitlerle rej ime karşı büyük bir hoşnutsuz­ l uğu ve nefreti mayalamaktadır. B ir çok belirt! ve bu arada Gazi emekçilerinin konferansımızl!l aynı günlere denk gelen geniş çap­ lı devlet karşıtı direnişi, bu hoşnutsuzluk ve nefretin sarsıcı pat­ l amalara dönüşebileceğini göstermektedir. Gazi Mahal lesi halkı-� nın direnişi göstermiştir ki, şehrin yarı-proleter kitleleri ile küçük­ burjuvazinin yoksul alt katmanlarının politik aktivite kazanacak­ lan bir döneme giriyoruz. Öncü kesimi örgütlü bir kimlik kazanarak partileşmiş bir sınıf hareketi, bu katmanlan kolaylıkla kendi politik etkisi altına alabilecek, sermaye iktidarıyla çatışmasında onlar­ dan büyük bir destek görebi l ecektir. B unun başarılamadığı ko­ şullarda ise, kent yoks u l l arının bu hareket l i l iğ i , burj uvaziyle hesaplaşmaya yetenekli biricik sınıfın önderliğinden yoksun olma19

nın tüm olumsuz sonuçlarıyla yüzyüze kalacaktır. '80 öncesinin politik mücadeleleri bu konuda fazlasıyla aydınlatıcıdır. Aynı şeyler, bugün nispi bir palitizasyon düzeyi yakalamış bulunan kamu çal ışanları hareketi için de geçerlidir. Bugünkü kitlesel gücü, coşkusu ve i leri sürdüğ.ü taleplerdeki kararlı lığı ne olursa olsun, devrimci bir işçi hareketinin önderlik koşullarına kavuşamayan bir kamu çalışanları hareketi kendi başına hiç bir yere varamaz. Herşey bir yana, bu hareketin heterojen dokusu bile buna müsait deği ldir. Onun bugünkü gücü, başta grevli-top­ l usözleşmeli sendika hakkı olmak üzere bazı demokratik hakların elde edi lmesi çerçevesinde kazandığı kendine özgü dinamizmin­ den gelmektedir. Kürt hareketinde durum daha farklıdır. Kürt halkı devrimci bir önderl ik altında u lusal özgürlük ve eşitlik talepleriyle ayağa kalkmıştır. Siyasal planda gerçek bir kuvvettir ve rejimin bugün için ciddi başağrısıdır. Kürdistan'daki. devrimci sürecin en büyük avantajı , toplumsal güçlerle devrimci politik öncünün buluşması, mücadelede devrimci bir önderliğin varlığıdır. Fakat tam da bugüne kadarki mücadeleyle katedilen f!lesafe ve yaratılan birikim, Kürt özgürlük hareketini bel li bir geli şme sınırına da getirip dayamış bulunmaktadır. Son bir kaç yılın olayları, Kürt u lusal hareketinin bu sınırları kendi gücüyle aşamadığını, tüm çabalarına rağmen bunda zorlandığını göstermektedir. Bunun hareketin önüne çıkardığı ikilem de bugün artık· netleşm iştir. Ya Türkiye i şç i sınıfı ve emekçilerinden alınacak destekle Kürdistan'daki devrimci sürecin derinleştirilmesi yoluna gidi lecek, gerçek bir eşitlik ve özgürlük mücadelesinde ısrar edi lecektir. Ya da, bugüne kadarki kazanım­ lar sömürgeci düzeni bir "siyasal çözüm"e zorlamak doğrultusunda değerlendirilmeye, emperyalistlerin "siyasal çözüm" baskısından da yararlanılarak bu iğreti sonuca ulaşı lmaya çahşı lacaktır. Birinci altematifın gerçeklik kazanması, Kürdistan cephesinde .değil fakat Türkiye'de yaşanacak gelişmelere, daha somut olarak işçi hareketinin yaşayabi leceği gelişmelere bağ lıdır. Fakat sınıf hareketinin bugünkü zayıflığı ve genel planda Türkiye'deki sınıflar mücadelesinin güçsüzlüğü, Kürt u lusal hareketini son zamanlarda

20

"siyasal çözüm"e özel bir ağırlık vermeye yöneltmiştir. "Siyasal çözüm" arayışlarına uygun düşen politik ve diplomatik açılımlara sürekli yenileri eklenmektedir. B öyle bir süreç kaçınılmaz olarak ulusal hareket içinde Kürt burjuvazisine yeni- etkinlik alanları açmakta ve onun ağırlığını artırmaktadır. Sürgünde Kürt par­ lamentosu adımı bunun en son örneğidir. Türkiye'de devrimci siyasal mücadele bugünkü siyasal güç ilişkilerini değiştirecek bir sıçrama yaşayamazsa eğer, Kürt sorununa adına "siyasal çözüm" denilen sistem içi çözüm arayışı, kendi mecrasında derinleşmeye devam edecektir. Türkiye devrimci ve işçi hareketinden gerekli desteği yıllardır bulamayan Kürt özgürlük hareketinin bugünkü bu yönelim i şaşırtıcı değildir. Zira temelde köylülüğe ve şehir küçük-burjuvazisine dayanan b i r hareket kendi b!lşına ulusal so­ runun kurulu düzeni aşan bir çözümünü gerÇekleştiremez. Do­ layısıyla sorun har.eketin �nderliğinin kararlılığıyla değil, dayan­ dığı toplumsal güçlerin gücü ve ufkuyla ilgilidir. Tüm bunlar birarada, bugünün TürÜye 'sinde, işçi hareketi­ nin · devrimci bir çizgide sağlıklı bir gelişme yaşayabilmesinin te­ mel önkoşulu olan öncü parti sorununun taşıdığı olağanüstü 'öne­ mi· ve aciliyeti göstermektedir.

EKİM

3.

Genel Konferansı Mart 1995

21

EKİM

3.

Genel Konferansı

Ulusal Hareket ve "Siyasal Çözüm" Uzerine ..

Komünistler, Kürt hareketinin tempolu bir gelişme süreci­ nin ardından gelip dayandığı en kritik safilayı tam zamanında ve tüm açıklığı ile 'tespit ettiler. 1 993, A teşkesi 'ni tam bir yıl öneeleyen bir tarihte, 1 Nisan 1 992'de ve "Kürt Hareketi Yol Ayrımında" başlığı taşıyan bir değerlendirmede, ulaşılan safila­ da ortaya çıkan yol ayrımını şu kesinlikle ortaya koydular: "Bugüne kadar devrimci bir temel üzerinde gelişen Kürt ulu­ sal hareketinin, bugün artık önemli bir dönüm noktasına gelc:Jiği­ nin ciddi belirtileri vardır. B u, hareketin u laştığı bugünkü geliş­ me aşamasında, objektif bir durum olarak çıkmaktadır ortaya. Bu yol ayrımında, ya kaderini Türkiye devriminin kaderiyle daha sıkı perçinleyerek kök l ü ve kal ıcı bir çözüm için devrimci bir mecrada derinleşmek, ya da "siyasal çözüm" adı altında düzen içi bir kısmi çözümle reformcu bir mecraya girmek alternatifleri vardır." (Kürt Ulusal Sorunu içinde, Eksen Yayıncılık, s.l37- 1 38)

22

Bir yıl sonra gündeme gelen ateşkese eşlik eden ve PKK­ PSK Protokolü'nde somut ifadesini bulan yeni politik yönelim. yukarıdaki değerlendirmenin açık bir doğrulanması oldu. Sözü edilen iki temel alternatiften ikincisi doğrultusunda bel i rgin bir yön değişimine girildiğini gösterdi. Ateşkesi i zleyen son iki yılın toplam bilançosu ise, bu konuda herhangi bir tereddüt bırakma­ dı. PKK başta silah l ı direniş ol mak üzere tüm mücadelesini ve faaliyetini Türk devletini anayasal bir "siyasal çözüm"e zorlama, buna mecbur etme ana eksenine ve amacına oturttu. Bu berabe­ rinde iç ve u l uslararası politikada bir dizi yeni ideolojik-politik keri ve siyasal paktlar doğ­ rultusunda birleştirmek ve birer savaş makinası olarak bölgedeki devrimci kaynaşmaların önüne dikmek amacında olan ABD, bu ittifakla emperyalist hegemonyasını sağlamlaştırmayı umuyor. ABD yetkil ileri tarafından ittifakın amac ı açıkça "Ortadoğu'da caydırıcı bir güç oluşturmak" olarak tanımlanıyor. Akdeniz'de . ortak bir askeri tatbikat için protokol imz�layan ittifak güçleri, planlanan bu güç gösterisiyle daha bugünden bölge halklarına gözdağı veriyorlar. Gerektiğinde vurucÜ bir güç olarak her türlü devrimci, anti-emperyalist gelişmeyi kana boğmaya hazır olduğu­ nu belirtiyorlar.

Türk burjuvazisinin yayılınacı emelleri Daha önce de belirttiğimiz gibi, ABD-Türkiye-İsrail ittifakı ve onu hemen izleyen Güney K ürdistan işgali , sömürgeci Türk devletinin bölgede bundan böyle daha aktif bir rol oynayacağını ortaya koyuyor. Bunu hem, salt kendi askeri gücüne dayanarak bölgedeki egemenliğini koruyamayacağının, böylesi bir askeri yığınağın anti-emperyalist mücadele dinamiklerini besteyeceği­ nin bilincinde olan ABD emperyalizminin çıkarları gerektiriyor. Hem de, Türk burjuvazisi, tarihsel Arap düşmanlığıyla ve bir dizi başka dezavantajıyla bu görevi tek başına yerine getireme387

yen İsrai l 'in yanında bu role soyunmak için büyük bir istek du­ yuyor. Sömürgeci Türk devleti, emperyalizme en utanç verici bir uşaklıkla bağlı lığını kanıtladığı ölçüde, kendi emperyalist hayalle­ rini gerçekleştirme zeminini de bulacağını umuyor. Körfez savaşı sırasında Özal tarafından " 1 verip 5 almak" şeklinde formüle edi­ len bu pol itika, bugüne kadar istenen son.uçları doğurmadı. Ne var ki, sömürgeci Türk devleti emperyalizme. daha fazl a yaltak­ lanarak, hizmetlerinin karşılığını er veya geç alacağını umut edi­ yor. Bu