41 0 10MB
G. W. F. H egel FELSEFİ BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ I
Mantık Bilimi (SözdZıısâtze İle birlikte)
Bir Sunuş ile çeviren: Aziz Yardımlı
idea • İstanbul
İDEA YAYINEVİ Bilim ve Felsefe Metinleri İdea Yayınevi Şarap İskelesi Sk. 4/101 Karaköy, İstanbul vvvvvv.ideayayinevi.com / wvvvv.diyalektik.org Bu çeviri ve Sunuş yazısı için © AZİZ YARDIMLI 1996, 2004 Georg Willıelm Friedrich Hegel Anahatlarda Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I. Mantık Bilimi Birinci basım 1991 (Almanca koşut metin ile) İkinci basım 1996 Üçüncü basım 2004 Hegel’iıı Enzyklopcidie der philosophischen PVissenschaft im Grımdrisse ([
1813 , 1817 ] 1830 )
Erster Teil Die IVissenscalıft der Logik (Mit den miindlichen Zıısâtzen) başlıklı yapıtının bu çevirisi J. Hoffıııeister tarafından düzenlenen beşinci yayımdan yapılmıştır. IVilliam Wallace tarafından “Logic o f Hegef’e eklenen “Notes and Illııstrations” 1892 yayıntından alınmıştır. Tüm hakları saklıdır. Bu kitaptaki metinlerin hiçbir bölümü İdea Yayınevinin ön izni olmaksızın hiçbir biçimde yeniden üretilemez. Baskı: Aydoğaıı Matbaası Printed in Türkiye ■ ISBN 975 397 089-7 ISBN 975 397 088-9 (Sert Kapak)
İÇİNDEKİLER Anahatlarda Felsefi Bilimler Ansiklopedisi I Giriş §§ 1— 18 — 51 BİRİNCİ BÖLÜM
MANTIK BİLİMİ §§ 1 9 - 2 4 4
Ön-Kavram%% 19— 8 3 — 73 A. D üşüncenin N esnelliğe Karşı Birinci T utum u Metafizik §§ 26— 36 — 93 B. D üşüncenin N esnelliğe Karşı ikinci T utum u I. G örgücülük §§ 37— 39 — 104 II. Eleştirel Felsefe §§ 40— 60 — 108 C. D üşüncenin N esnelliğe Karşı U çüııcii T utum u Dolaysız Bilme §§ 61— 78 — 135 M antığın D aha Yakın Kavramı ve Bölüm lenişi §§ 79— 83 — 150 ** M antığın Birinci Alt-Böiümü: Varlık Ö ğretisi §§ 84— 111 — 160 A.
N ite lik — 161 a. Varlık § 8G — 161 b. Belirli-Varlık § 89 — 169 c. Kendi-için-Varlık § 96 — 177 B. N icelik § 99 — 181 a. A n Nicelik § 99 — 181 b. Nice§ 101 — 184 c. Derece § 103 — 186 C. Ö lçü § § 107— 111 — 192
M antığın İkinci Alt-Böliimü: Ö z Ö ğretisi §§ 112— 159 — 197 A. V aroluşun Zem ini O larak Öz § 115 — 201 a. A n Derin-Diişünce Belirlenimleri § 115 — 201 a.Ö zdeşlik § 115 — 201 (3.Ayrım § 1 1 6 — 203 y. Zem in § 121 — 209 5
-
c. Şey § 125 — 215 B. G ö rü n g ü § 131 — 220 a. Görüngü Evreni § 132 — 221 b. İçerik ve Biçim § 133 — 222 c. Bıçkı § 135 — 224 C. E dim sellik § 142 — 233 a. Tözsellik İlişkisi § 150 — 244 b. Nedensellik İlişkisi § 153 — 246 c. Etkileşim § 155 — 248
.
-
; »
•
M antığın Üçüncü Alt-Bölümü: Kavram Ö ğretisi §§ 160— 244 — 253 A. Ö znel Kavram — 256 a. Kavram Olarak Kamanı § 163 — 256 b. Yargı § 166 — 260 a . N itel Yargı § 172 — 265 ,; : p. D eriıı-D üşünce Yargısı § 174 — 267 / y. Z orunlıık Yargısı § 177 — 269 8. K avram ın Yargısı § 178 — 270 c. Tasım § 181 — 271 ; a . N itel Tasım § 183 — 274 ; p. D eriıı-D üşiince Tasımı § 190 — 278 y. Z orunlıık Tasımı § 191 — 280 B. N e s n e — 285 ‘ a. Düzeneksellik § 195 — 287 b. Kimyasallık § 200 — 290 ve; . . . . c. Erekbilim § 204 — 292 C. İd ea — 298 , 3 ■ ; a. Yaşam § 2 1 6 — 302 ' ( . " b. Bilme § 223 — 305 ' a . Bilme § 226 — 306 : P. İstenç § 233 — 312 ' c. Saltık İdea %236 — 313 ' "
'
_
.
W allace N otları — 321 H EGEL METİNLERİ İÇİN TÜRKÇE-ALMÂNCA SÖZLÜK — 364 DİZİN — 395
Görgül Bilinçten Felsefeye AZİZ YARDIMLI
1 Us ve Usdışı 2 Hegel’de felsefenin eytişimi yeniden kavrayışı 3 Hegel’in A n s ik lo p e d is in in Durumu 4 Felsefenin gerçek kavramını üretmek 5 Doğal bilinçten felsefeye 6 Tinin görüngülerinin biliminden arı usun bilimine 7 Düzen bilincinden felsefi düşünmeye geçiş Not 1 David Hume’dan alıntı Not 2 Felsefeye Karşı Suçlamalar; Popper’ı n ‘Yöntemleri’
e : i
■■ ’
, ■'*';, ' • ■
1 Us ve Usdışı
İnsan k endini anlayabilirmı? T ü m kuşkuculuk yanıtında inakçıdır: Hayır! Oysa insan anlayabilmeyeteııeğinde o lduğu içind ir ki anlamsızı görür, anlamın eksikliğini duyar, anlamsızın yarattığı düşkırıklığm ı yaşar. A ncak hayvan anlamsız olanla, anlaşılmayanla kaygılanm az. N ih ilizm e g öre m o d e rn insan, tinin bu en son g ö rüngüsü, so n u n d a gerçekliğin b ir hiç o ld u ğ u n u anlam ış, insan güzellikten, sevgiden ve bilgiden b ağ ışlan arak değersiz, onursuz, umutsuz bir usdışı varoluşa yazgılandığım doğrulamıştır. N ihilizm şu ya da bu tikel değeri yoksaymaz: Genelde d eğ er ve anlam ı — G üzeli, iyiyi, ve G erçeği — yoksayar. Ve eğer insan özünü, belirli bir insan doğası kavramını yadsıyan bu varoluşçu görüngü m antığı dinlersek, insan h e r nasılsa biryerleretenve birileri tarafından dünyaya atılmış ve sonsuza dek kini oldıığ u ıııu ı ve n e o ld u ğ u n u n b ilg isin d en yoksun k alm ak ü ze re ereksiz, amaçsız bir evrende yapayalnız bırakılmıştır. G erçekten de kuşkucu bilinç yalnızdır — tekil duyusallığında kapalı, bilgisiz, kavramsız, anlayışsızdır. Bu tekilci bakış açısından in sa n ın özü, evrensel bir iıısaıı doğası kavramı b ir yanılsam a, en ço ğ u n d a n boş bir d ü ştü r ve buııa göre insanlaşmış insanlık için özü ile uyum lu kılınm ış b ir varoluş o lan ağ ın ı b ir yana atm ak gerekir. O z diye birşey yoktur. Ozbelirlenim yoktur. İıısaıı belirleııimsiz bir varlıktır. Ve Tarih insan için oııa anlam verecek bir özgürlük ereğinden yoksundur. ‘Iıısaııa sam an ve küspe salık verilmelidir.’Ya da, insan olmasa da olur, varoluş insansız d a yapabilir. N ihilizm hiç kuşkusuz felsefe değildir, n e de iıısaıı sorunu ü zerine ussal b ir düşünm edir. Tersine, b ü tü n ü n d e usu yadsıyan kavramsız, inakçı b ir kuşku üzerine kuruludur ki, bu kendi göreci zem ininde lıaklı olarak Tinin 7
G ö rü n g ü n ü n kötülüğünden yaptığı tüm evarım so n u cu n d a, böyle in san lığın b ir Ö zü n ü n ya da U su n u n olam ayacağı vargısına ulaşır. İdealizm in Usu gerçekleştirm e ve özgürlük ereği ile tam karşıtlık içinde, nihilizm ereksiz irrasyonalizmesarılır. O n u zorunlu olarak doğrular, çünkü kendi kavram ına g ö re usu ve tüm ussalcılığı yadsım ak zorundadır, ve böylelikle kendisi usun sonlu g ö rü n g ü lerin e tam teslim oluşu anlatan bir k ö tü m serlik, um utsuzluk ve hiçlik bilincine anlatım verir. Ussalcılığm ereksellik, anlam, iyimserlik, özgürlük, gerçeklik ile b e lirle n d iğ in i d o ğ ru lad ığ ı ve tanıtladığı insan varoluşu görüşü ile tam karşıtlık içinde, nihilizm sözde büyük “d eğerleri” ve “ideaları” ile uygarlığın “d o ru ğ u n u ” temsil eden Baü ek in in küçük m antıksal vargısı olur. T ü m anlam sızlığının ö tesin d e ve ü stü n d e , “B atı” anlatım ı Usa evrenselYnr saldırı ile, insan d üşüncesinin, duygusunun ve duyarlığının yaygın b ir yadsmışı ile tanım lanır. G erçekten de, d eğerleri özdekseleuyarlanm ış tek-boyutlıı b ir kişilikte, duyguları yitm e n o k tasın a dek bastırılm ış b ir ru h ta , salt yanılsam aya kısıtlanm ış b ir bilinçte insan ken d in i anlayabilir mi? M odern koşullara uyarladığı “k eııd i”sinde buld u ğ u zavallı biçim e “Bu b en im k eııd im d ir” diyebilir mi? O n u ku şatan yalıtılm ış y u rtta şlar to p lu m u n a b u benim kentim dir, bu tenim dünyam dır diyebilir mi? M odern varoluşçu sızlanm a ve m ızm ızlanm a hiç kuşkusuz haklıdır: Am a yalnızca ve yalnızca insan varoluşçu m antığın o n a verdiği bir hiçliğin “d e ğ e rin d e n ” d ah a değerli o lm a k zorunda o ld u ğ u iç in , an lam sız b ir y o k lu k o la ra k k a lm a m a özgürlüğünü taşıdığı için. Modern kişiliğin bilincine anlatım verdiği ölçüde, anlam sız o lan şey varoluşçu bilincin kendisidir. K endini anlam ayanxe dünyasını anlamayan insan b ir hiçlikten d ah a değerli olabilir mi? Ve kendi bireyselliği için kaygısında tükenirken, insanlık için kaygısı hiçliğin ötesine geçebilir mi? Bu yalıtılmış tekillik, bu atom ik bireysellik evrenseli, insanlık kavram ının kendisini red d e d er. A ncak anlamayan, ancak anlanı verem eyen, ancak d eğ e rlerin d e n yofeunlaşmış nihilistbiYmç in sanın trajik yofcıılluğıma ve yofediciliğine duyarsız kalabilir (ya da salt bir “kapris”iıı gücüyle erdem i, duyuııcu seçebilir!). Ve anlamayan, lıiçbirşeye anlam verem eyen bilinç yokluktan başka, yofolmaktan ve yotetm ekteıı başka birşeye uzanabilir mi? Bilinen anlamsız olamaz. M odern kuşkucu ve inançsız bilinçte an lam sızlık öte-yanm “yürekten” ve “tasanm ”daıı yitmesi, “T anrının ölmesi,” am a ayın zam an d a anlam sızın, bilinem ezin şu ya da bu biçim de am a bu kez dirim siz b ir öte-yan olarak, insanı insanlığında sınırlayan b ir kendinde-şey o larak y en id en doğuşudur. V aroluşçuluğun ateizm ve teizm arasın d a şah m ında olm asının n ed e n i bir öte-yan tasarım ından, o n d a bilinçsizce işleyen b ir «mr-ue-ötesi kavram ından kurtulamayışıdır. V aroluşçuluk insan payına bilgisizliği saltık olarak doğrular. İster teist ister ateist biçim in d e olsun, varoluşçuluk bilinemez, erişüemez, in san a kapalı usdışı bir öte-yanm
yalnızca skolastik “varlıkbilimsel” uslam lam anın olum suz evrik biçim i olarak g ö rü n ü r: İkinciye g öre T anrısal O z — U s /I d e a — V aroluş içerir; Birinciye gö re Varoluş Tanrısal Oz — U s /Id e a — varoluş içerm ez.) Oz sözde reddedilir, am a özsiiz Varoluş kendi eytişiminden kaçamaz, 11 e olursa olsun b ir belirlenim arar, 11 e o lursa olsun bir olum suzluk ile y üklenm ek zorundadır, insan Varoluşu, tü m nihilist yoksullaşm asına karşın, bireyin sözde “ö zg ü r seçim i” ile d o ld u ru la c a k b ir tabula rasa, boş b ir ta b le t olm adığını gösterir. Tersine, kuram sal ve kılgısal eylemi kaçınılm az olarak özünden kaynaklanır ve ö nem li olan bıı özün 11 e denli eğitilm iş, 11 e denli açılmış, 11e denli özgürleşmiş olduğudur. Bu anlam da oz ve varoluş birdir, ya d a varoluş kendini g ö rü n g ü sü n d e anlatan özdür. Oz Mstur, ve tarih usun eğitimidir. Soyut “varoluş” havram tarafından som utlaştırılm adıkça, özden ayırılmış b ir kendilik olduğu ölçüde, yalnızca an alitik b ir k u ru n tudur, sözde b ir “simulacra," b ir “text,” derinliksiz, yüzeysel b ir simgeler, göstergeler alanıd ır. N ihilizm felsefeyi-eytişim i ta n ım a d a n felsefen in eytişim in a la n ın d a oynar, ve an c ak çocuksu ö n e s ü rü m le rin e yaraşır çocuksu doğrulam alar bulur. Nihilizmin kavramı ile uyum içinde, o n u n için herşey özsel olarak yokluk ile ilgilidir. D eğer yoktur. D eğer tinselliğini yokluk sayan sanısı ile tutarlı olarak, nihilizm duygusunda da yokluk'ûe, tüm tinsel b elirlen im d en nefret ile yüklüdür. Tıpkı ikiz kardeşi Pozitivizm gibi, gerçekten var o lan d an , u s \e ussal o la n d an , ideadan ve idealizmden n e fre t eder: B u rad a n ih ilizm ve pozitivizm b ire kaynaşır. K avram sal tu ta rlığ a 11 e ö lçü d e bağlı kalm ış o lu rla rs a olsu n lar, N ie tz c h e ’d e n P o p p e r ’a, K ie rk e g a a rd ’d an W ittgeıısteiıı’a usun karanlık boyutunun sözcülüğünü üstlenen bilinçler için tü m felsefe, tüm bilim , tüm estetik ve törellik salt gerçekliğe ve erdeme ve güzelliğe u zandıkları için, anlam ın kendisi oldukları için, o n la ra b irer karşısav biçim i altında görünür. Özsiiz Varoluş kendini yo ketin eyecek ve g e n e d e belirli olacaksa, bireyin ö z e ııc i/k a p risi ta ra fın d an biçim leııdirilm elidir. Bu bilinç belirlenimden ürker, çünkü göreli/ analitik bireysel liğinde k endine tanıdığı biricik “seçm e” özgürlüğü tüm determ in izm d en kaçabilm eli, belirsiz o lm a lıd ır— şekilsiz, biçimsiz, ideasız, mantıksız, saçma. Bu m a n tık yoluyla, T örelliği aştığı, ortadan kaldırdığı, iyinin ve k ö tü n ü n , d o ğ ru n u n ve eğrinin, Sağ D uyunun ve U sun ötesinde o ld u ğ u sanısına kapılır. A m a kendisi reddettiği göreli törelliğe katılır, sürüye sü rü d en biri o lm a n ın , h e rh a n g i biri d en li tö rel yaşam anın ö rn eğ in i verir, bireysel törelliğin olum sallığım , göreli törelliğin saçm alığını kendisi pekiştirir. Ö zgürlüğün belirli olduğu, ve eksiksiz Törelliğin eksiksiz D uygunun zemini, böylece sonsuz Sevginin zem ini olduğu, ve tarihin h e r zam an özgür olan istencin ideale eğitim i olduğu — b u kavrayışlar varoluşçu b ilincin ilkel törelliği reddediş ve doğnılayışm m ötesindedir. K ierkegaard “Bir gerçek lik bulm alıyım , b ir g erçeklik ki benim için gerçek o lm a lıd ır” d e rk e n
çoktandır bayatlamış b ir sofizmi yansıladığını bilmez: iıısaıı (evrensel-ııssal iıısaıı değil am a tikel, tarihsel iıısaıı) herşeyiıı ölçüsüdür. N ietzsclıe, ayııı to n d a k o n u şa ra k , “H an g i d u ru m la rın tö re l d u ru m la r o la ra k sayıla caklarına birey karar verm elidir” diye yazar. “EtTeıısel” dedikleri toplum sal/ göreli ölçüııleri bireysellik adına yadsırken, kendileri Özgürlüğün karşısına y adsıdıkları d en li kö tü alm aşıklar g etird ik lerin i görm ezler. “S eçm e” özgürlüğü belirsiz olmalıdır, öyle ki despotizmi seçebilsin ve on a “bir h ü m a nizm ” diyebilsiıı! (Cam us, sonunda, b u özence yine özenç yoluyla başkal d ırın O n u n için “kişi salt bir özenç yoluyla erdem li olabilir,” ve duyunca ve duyguya, Usa sarılarak anlam ın gerçeğini seçer. Öz, doğal us o n d a kendi reddedilişini reddeder.) G ündelik kuşkucunun kendi öznel bilincinde bu karanlık m antığı n e düzeye dek g ö tü rd ü ğ ü n ü n hiçbir ö n em i yoktur. Bu m an tığı ta m am lam ak — gerçekliği, erdemi, usu yadsım anın vargılarını çıkarm ak — nihilist kuram cının işidir. Ç ünkü bu uğraş iyinin ve k ö tü n ü n ötesinde, duygusuz ve duyunçsuz bir yüreği, karanlık bir irrasyonalizm i, ve tüm b u n ların doğal us ile çatışm alarına dayanabilecek b ir ikiyüzlülüğü gerektirir, ikiyüzlülük — , çünkü bu m antığın bilim e ve felsefeye, ve biraz da olsa insan d eğ e rlerin e ve güzelliğe uzanm a g ö rü n ü şü n ü takınm ası kendisi ile tutarsız ikinci yüzüdür, kendi doğal u sunun on a verilen kuşkucu biçime cılız bir başkaldırısıdır. Vargı olarak, Sokrates ve Platon’dan H egel’e tüm idealizmin ve ideallerin ve idealistlerin “düşm an” olduğunu bildirm ek, bu p aran o y an ın form ülasyonlarıııı ü retm ek k endini bu karanlık uslam lam anın d o ru ğ u n d a bulan bilince düşer. N ihilizm in — ya d a yokoluşçuluğım — ıııisolojideıı başka çıkış yolu yoktur. İn san lığ ın T arih i varoluşçu — ya da yokoluşçu — b ir u m u tsu zlu k bilin cinde nıi sonlaıınıalıdır? Kesinlikle Hayır! Tarih saltık Jdeanın, Usun k endini edim selleştirm e sürecidir, b ir ile rlem ed ir ki salt bu kavram ından ö tü rü b ir ereği, değeri, anlamı vardır. A ncak hoıııo sapiens ya da tarihinin eşiğinde d uran ve düşünme yeteneği ile d o n atılı insan k en d in d e sonsuz D uyarlık, sonsuz Duygu, sonsuz D üşünce olarak tanıtlandığında, T arih “bir b u d ala tarafın d an anlatılan b ir m asal” olm aktan çıkar. Ve bu süreç özsel olarak ussal olduğu için d ir ki k en d in i nihilist usdışıııda yitirm ez, ve usun kendisi tarafın d an b elirlen d iğ i için d ir ki us tarafından anlaşılabilirdir, usun kendi biçimini almaya yeteneklidir. Yalnızca kavram ın eksiksiz eytişimi aıılam m eksiksiz b ilin cine ulaşabilir, çünkü anlam usun kendisidir. Tıpkı m u tlu lu ğ u n b ir erek değil aıııa erdem in doğal duygusu olması gibi, anlam d a gerçekliğin d o ğ al değeridir. A nlam U stur, tıpkı k ü çük b ir ö ğ ren ci için b ir “fizik” sözcüğünün anlam ının oıııııı bir Maxwell’deki anlam ının dolu lu ğ u n d an ve D oğa Felsefesinin ideal an lam ın d an yoksun olması gibi, “varoluş” d a m odernizm iıı o n a verdiği biçim içinde g ö rüldüğünde, evrensel an lam ın d an ve ideal gerçekliğinden yoksundur. A m a Us kuram sal olduğu içindir ki kılgısaldır, k en d in i ereğine g ö tü rü p tam am layan gizillik ve eylemdir.
K eııdi ideal biçim lenişine yer açabilecek erke, ve k en d i tam g erçek leşm esinin uzam ıdır. Ve an cak edim selleşm iş evrensel ussallık gerçek özbiliııciıı, tamam lanm ış bireyselliğin varoluşudur, gerçekleşmiş törelliktir, böylece sonsuz duygudur. G erçek evrenselliğine ulaşam am ış birey gerçek birey değildir: anlamsız olan, kötü ve kötülük olan yalnızca ve yalnızca eğitimsiz insanın, yarı-eğitiıııli yarı-iıısamıı varoluşudur. Kötü birey yalancı türlülüğüıı o n u sınırlayan, o nu bir yabancı yapan, o n u b ir yalancı yapan, o n u m utsuzun ve anlam sızın duygusu yapan saçm alığından an cak bütün in sanı gerçekleştirerek özgürleşebilir, ancak tüııı özünü varoluşa yüksel terek gerçek bireyselliğe ulaşabilir. Ve tam bireysellik k en d in i an cak tam bireyselliklerde tanıyabilir. Oz varoluşa geçer. Ussal olan edimselleşir. Varoluş anlamlıdır, çünkü herşey Kavram dır — tinsellikte ve özdeksellikte, zam anda ve uzayda olan herşey, en önem siz varlık zerreciğine dek, g iderek hiçliğin k en d isin e d ek bir kavram ile, b ir kavramlar dizgesi yoluyla belirlenim , varoluş ve an latım k azan ır ve bilinebilirin a lan ın d a durur. H erşey Ideadır: H içbirşey U sun b elirlenim inin dışında değildir — ve giderek “keııdiııde-Şey,” “keııdindeH erşey” bile hakettiği kadarıyla belirlenimden yoksun değildir, böylece h akkettiği kadarıyla bilinebilirdir ve b ilin d iğ in d en d a h a çoğu değildir, ç ü n k ü varolan H erşey varlığını b elirlenim inde ileri sürer. B elirlenim ise d ü şü n c en in , evrenselin k endisinden başka biışey değildir. Varoluşçu us kuşkusunda, yadsıdığında, yalancı olanı, görüııgiisel olanı, geçici olanı aııla m sız /sa çm a b u lu şu n d a hiç kuşkusuz s ü rü n ü n , vulgustın üstiiııe yükselir. Ama bu eytişimini olum suz son u cu n d a bırakır, an olumsuz, saltık olumsuz diye birşeyiıı olmadığını, olumsuzlamamn kendisinin olumlamadan yola çıkarak böylece o n u içerdiğini görem ez. Yalnızca ussal d ü şü n cen in d oğasını, eytişim in tanıtlama g ü c ü n ü h e n ü z kavram ayan k u şkucu us anlam sız keııdinde-şey bilm ecesine takılabilir. Ama ne “hiçbirşey,” ııe “yokluk,” ne d e “keııdiııde-şey” Kavram a d iren m e ayrıcalığını taşır. Tüııı anlam usun bilinçte kendine verdiği biçime, bilinçteki tikel örüııtüleriııiıı 11 e denli d u ru ve tanı, 11 e denli eksiksiz ve bütünleşm iş o ld u k ların a — ya d a olm adıklarına — bağlıdır. Bu yüzden insan için us h er zam an bir gizillik olarak, bir edim seline itkisi olarak g ö rü n ü r; g ene de salt b ir “belirsizden seçm e” özgürlüğü olarak değil, am a kendi özünü seçnıe olanağı olarak. Ve kendisi edim selleşm esinin zem inidir çünkü gizilliktir. Eksikliği gibi tamlığı da kendisidir, ve ikisi arasındaki gerilim insan olm anın yazgısı, iyinin ve k ötü n ü n , doğ ru n u n ve eğrinin, güzelin ve çirkinin buyanıdır. Olumsal in san bilinci usun şu ya da bu tikellikler içinde k en d in e verdiği öznel bireysel biçimdir, sözcüğün tam anlam ıyla özsüz “seçm e” özg ü rlü ğ ü n ü n , eğiüm siz istencin o denli de anlam sız varoluşudur. E rek Ö zgürlüktür. Us yalnızca ve yalnızca kendi ideal biçim lenişini varoluşa çevirm ek için etkindir, ve kendini sonsuz açın ım ın a şekillen d irm ek o n u n direnilm ez eytişimsel gücüdür. Erek, eğer törel d eğ e rin d e
d ü şü n ü rsek , id e al b eııle r b içim indeki evrensel kenttir, Ö zgürlüktür. Yalnızca Zaman tıstın edim selleşm esinin b ed elid ir — bir bedel ki an lam ve d eğ e rin i karşılığının bilincin sonsuzluk biçim ine Eğitimi o lm asında tan ıtlar. A m a böylece T arih o d en li d e eğitim sizlik ve anlam sızlıktır, usdışım n yabanıllığı, yokediciliğin sürekli eylemidir. Hiç kuşkusuz salt bir yanında, görüngüsünde. Ama özsel anlam ını ancak insanın insana yaraşır Eğitimi olm asında kazanır — gerisi, gerçeklik için, felsefe için bir olaylar d iz in in d e n , anlam sızın , gereksizin k e n d isin d e n d a h a ötesi değildir. “Zaman öyleyse henüz kendi içinde tamamlanmış olmayan T inin yazgısı ve zorunluğıı olarak görünür:: Die Zeit erscheint dalıer als das Schicksal und dıe Notıuendigkeit des Geistes, der niclıt in sıdı vollendet İst" ( TGb, § 8 01). Ö zgürlük T in in salük/sonsuz açınım ıdır, ve b u yüzden ereği gibi sürecin kendisi de ö zgürlüğün gücüyle belirlenir. Bu y üzdendir ki T arihe an cak tinin gizilliğinin açınm asına hizm et ed en etm en ler katılır, ancak ken d in i ortadan kaldırabUm ve böylece katı tinsel şekiller olarak varolmaya son verip özgürlüğe d o ğ ru yürüyen tinin yeni şekilleri ö n ü n d e geriye çekilebilen kıpılar tarihsel olm anın değerine yükselirler. in san lık k en d in i tarihsel süreçte gerçek özbiliııcine d o ğ ru eğitirken, birkaç insan b u edim sel tarihin h e r tözsel evresinin eşzam anlı çözüm lemesini yapar, o n u çağın ulaştığı kavramsal açınım ın düzlem inde tarihsel tinin anlayışı ö n ü n e sunar. Platon ve Aristoteles felsefelerinde kendi çağdaş d ün y alarının anlamını ürettiler. H eg el’in felsefesi m o d e rn dü n y an ın özbiliııcidir. T arihin kavramşı, am a böylece aklanışı değil, tersine gerçek eleştirisinin olanağıdır. O n u n Taı ilı ve m o d e rn T oplum çözüm lem eleri olguların usun yeni kavramsal açınım ının bir çıkarsaması, b ir tanıtlam ası ve böylece hiç kuşkusuz varoluşunun onaylanm asıdır: Us asıl kavram sal doğasında izin verm edikçe tinsel biçim in varoluşu edimsellik kazanamaz. Ama b u çözüm lem e gerçek, doğru, tam olduğu ölçüde, aklanan varoluşun g erilim le rin i, eytişim lerini de gerçek, doğru ve tam olarak a n la m a n ın o lan ağ ın ı hazırlar. Bu us çözüm lem esi karşısında, tüm geri kalan anlak çözüm lem eleri gerçekliksiz birer saçmalık, ideolojik birer sapınç, gerçeğe b ü tü n üyle ilgisiz b irer düşlem yaratısı olarak görünürler. Bir kez d ah a , H eg e l’in m o d e rn to p lu m u çözüm lem esi T in in T arih te ulaşüğı en son ussallık düzeyinin bir tanıtı, ve böylece ayııı zam anda ulaşılan tek-boyutlu m od ern izm in biricik gerçek eleştirisinin olanağıdır. T arihsel o lg u n u n tanıtlanışı o n u n aklanışı değildir. A ileden T oplum a ve Devlete, tüm dizgesel yapısı ile TüzeFelsefesiTmin şimdiye dek tarihte başardığı en yüksek politik biçim lenişin bir çıkarsam asını, bir çözüm lem esini sunar. A n a lıa tla rm d a b u g ü n tüm d ü n yanın k en d isin e ö y k ü n d ü ğ ü b u istenç yapısının kavram sal ö zünü kıırgııl çözüm lem e ortaya serer. A m a b u ise iyinin ve k ö tü n ü n ötesinde değil, tersine iyinin ve kötün ü n yanındadır, iyidir ve k ö tü d ü r, tikelleşm eleri istencin tözsel ö zg ü rlü ğ ü n ü n so ru m lu lu ğ u n a bırakılm ıştır. Yalnızca m o d e rn an lam a çabasının b ireşim ini
temsil ed en b u çözüm lem e bölünm üş insanlığın bu eşsiz, b u görkem li — ve o denli de görkemsiz, giderek u tanç verici— yapılaşmalarının gerçekte o denli de saltık Ideanm , U sun tüm gizilliğini tüketm ediğini gösterir. Saltık Tin alan ı D evlet değil am a Sanat, D in ve Felsefe ta ra fın d an b elirlen ir. Yalnızca toplıımsal-politik olanın — ya da yalnızca sözleşme-yasa ilişkisinin ■— T in in enson b elirlen im i olm ad ığ ın ı, aslında T in in yalnızca alt b ir b e lirle n im i o ld u ğ u n u g ö re b ilm e k güç olm am alıdır. Devlet H e g e l’in dizgesinde saltık değildir. Sonluluk alanına, nesnelTm alan ın a aittir. Kavrayış dolaysızca kendi eytişimini, eleştiriyi, devim in ve ilerlem en in olanağını getirir. A ncak bilinebilen, ancak anlaşılabilen o d en li de eleştirilebilme yeteııeğindedir. A ncak insan ve o n u n toplum u ü zerin e gerçek b ir anlay ış insana dünyasal yalıülmışlığmm, ancak birbirini olumsuzlayarak varolabildi diişmanuluslara ve sınıflara parçalanmışlığın ve b u n u n sonsuz acısının ve aptallığının b ir bilincini verebilir. A ncak ideal b ir bilinç insana ald an m a la rın ın ve k en d in i ald atm ala rın ın d erin liğ in in b ir ö lçü sü n ü verebilir, anlamsızın yaşadığı yalanlardan başka birşey olm ad ığ ın ı gös terebilir. A ncak idealde birlik insana nihilist yalnızlığının saçm anın kendisi o ld u ğ u n u gösterebilir. Bu düzeye dek modernizmin tüm gerçek eleştirisi, tüm tu tu c u nihilizm in an cak p o stm o d ern ist b ir m ızm ızlanm a ile fo rm ü le etm eye çabaladığı şey, yine H eg e l’in m o d e rn toplu m ü zerin e kavram sal ta b lo su n u n kendi eytişimidir. T in in bu içinde yaşadığımız son g ö rü n g üsünün ortadan kalkışı sonlu nesnel Tinin saltık Tinin sonsuz özlem lerine doyum verm ediğinin kavranmasına bağlıdır. Ama kavramayan, anlamayan, ve anlamaksam eyleme atılan toy bilinç bu eleştiriyi temsil etm ez. Tersine, in sa n a karşı zo rb a lığ ın d a k endisi birkaç aydının kendinde iyi isten ç lerinden, koşulsuz olarak, saltık olarak “iyi isten ç lerin d e n sıyrılıp vulgusun, lıalkm yabanıl ellerine düşer, tinin zavallı b ir fe n o m e n in d e n d a h a ötesi olm adığını kanıtlar. T inin G örüngülerinin evrim inde, insanlığın gerçeklik ve özgürlük ereğine doğru eğitiminde zora dayalı hiçbir kestirm e yol hedefe ulaşm az, tersin e kendisi h en ü z k en d i özsel doğası k o n u su n d a bilgisiz insanlığa beklenm edik so ru n lar yaşatır. Kendinde-U sun tam aç ın ım ın a ulaşarak kendi için Us olm ası süreci olarak, Eğitim ilerlemenin asıl anlam ıdır. İlerlem enin ereğ in in saltık İd ea — ya d a T inin gizilliği ve edimselliği arasındaki çelişkinin o rtad a n kalkışı — olması ölçüsünde, eğitim in kendisi salük Ideaya g ö tü ren süreç olarak tü m geçici, prag m atik , yararcı an lam ve ö n e m in in ü z e rin e yükselir. Böylece Gerçek olana Eğitimin kendisi saltık ölçütümüzdür. M antıksal olan, edim selleşm esi gereken, olması g erek en herşeyin d eğ erin i belirleyen, d o ğ ru n u n ve yanlışın yargısını veren odıır. Böyle ilerlem eye katılm ayan herşey, m ilyarların aptallar olarak, çağdaş köleler olarak kalm alarına, ezilm elerine, küçük düşürülm elerine ve yokedilmesine karşı etkili olmayan herşey g erçekten değersiz ve anlamsız ve saçma olandır. Sanat ve Bilim — sözcüklere verilen en yüksek anlam larda, tüm dışsallıklardan özgür olarak
İdealarm da alındıkları düzeye d e k — ilerlemenin gerçek, duyıısal ve düşünsel çabalarıdır. H e r ikisi d e m oderııist ıısdışmııı o nları indirgediği yararcılık ve çirkinlik tin in in ö te sin d e ve ü stü n d e , yalnızca ve yalnızca kendileri uğruna, özgiir olarak yerine getirildikleri ölçüde gerçek insan değerleridir. Ve h e r ikisi de, tinsel do ğ an ın G üzelliğinin ve özdeksel doğanın G erçek liğinin anlatım ları olarak, varolan çirkinliğin ve varolan pragm atizm in asıl y arg ıçlarıd ır. H e r ikisi de k e n d ile rin d e n başka e re k le r u ğ ru n a , içgüdüsel olarak kullanılabilir — yokediciliğiıı ve kendini yoketm eııin h izm etinde, saldırganlığın ve ikiyüzlülüğün hizm etinde. Ö nem li olan hangi tin tarafından kullanıldıkları, saltık yararlıklarının kavranıp kavranmadığıdır. B unda Dııyuucım belirleyici olması ölçüsünde, dııyunçsuz pozitif eğitim yalnızca varolan tiiresizlik dizgesinin sürekliliğinin güvencesi olur. Bu düzeye dek, T inin Gerçekliğe ve Güzelliğe eğitimi o denli de Dııyuncun eğitimi olmalıdır. U sun tarihe bakışı kendi kategorileri yoluyladır ve görüngüsüne gerçek k ateg o rilerle bakabildiği zam an g ö rü n g ü sü n ü gerçekleştirir, dünyasını gerçekliğe d ö n ü ştü rü r. K aram sarlığa göm ülm üş öznel niyetler, şu ya da b u sonlu ö zlem e sa rılan ro m a n tik duygusallıklar, ö znelliğ in ö tesin e bakanıayan ü rk ek ru h lar — tüm b unlar görüngüyü kendinde olduğu gibi görem ezler. Ve değiştirem ezler. *** H egel, k endisinden önce Aristoteles'in yaptığı gibi, felsefe tarihinin evrensel değerini kavradı, ve m o d e rn Descartes’111 gösterdiği saltık ussallık yolunu Platonik eytişimin tam d eğ erin e dek g ö tü rerek felsefenin tarihsel b ü tü n lü ğ ü n ü y en id en kurdu. Gerçeklik ancak yanlışa ve yalana bir gözdağıdır. Bu yüzden felsefe, bilgelik sevgisi, tüm tarih te eğitimsiz p o p ü le r b ilin cin , kaba bilgisizliğin ve b u n u n sözcüleri ve sö m ü rü cü lerin in düşm anlığı ile karşılaşır. P latonik m ağaranın karanlık varoluşuna ayarlanm ış bilinç tüm değişim söylem ine karşın değişimin kendisine karşı, kendini değiştirm eye karşı direnir. G erçeğin, iyinin ve G üzelin soylu yüksekliklerinden ü rk ü p neredeyse b ir tutkuyla anlam sızına geri döner. K endine boş b ir bilgelik g ö rü n ü şü verip ağırbaşlılık içinde irrasyonalizm iııde sarhoş olıır. Oysa Gerçeklik insan usu için korkulacak birşey değil, tersine o n u n k en d i en yalın doğasıdır. Ve bütün felsefe tarihinin kristal d u ru lu ğ u n u n ve p ah a biçilm ez tö z ü n ü n temsilcisi olduğu ölçüde, H egelcilik bu kaba bilinç b iç im le rin e, o n la rın değersiz m a n tığ ın a an latım veren p o p ü le r re a lizm den skolastik pozitivizme dek b ü tü n bir misolojiye dayanılm az eleştiri o larak g ö rü n ü r. Bu p o p ü le r saldırılara h e d e f olm ası tüm zam anlarda o lduğu gibi yirm inci yüzyılda da felsefe için, idealizm için sağlıklı olm anın, d o ğ ru yerde b u lu n m a n ın , yalancı felsefecilik ile saltık uzlaşm azlığının birinci e ld en kanıtıdır.
H egel de, h e r felsefeci gibi, Idealanrıve ideallerin edim sel olam ayacak soyut anlak kategorileri olm adıklarını gördü ve gösterdi. G üzelin, İyinin ve G erçeğin varlığı olarak, saltık Ideanm belirlenim i k en d in e o d en li de olgusal varlık vermektir çünkü idealliği kendini reelliğı yoluyla belirler. T üm erkesini kendi eytişimsel g ü cü n d e n tü reterek , Us varoluşun diren ilm ez Gerçekliği, direnilmez Güzelliği, ve direnilm ez iyiliğidir. Ve, bildiğimiz gibi, ııssal olanın doğası usdışmı o rtad an kaldırm ak, kendini edimselleştirmeklir. U sun saltık kavrayışı karşısında, Ideaıım h e r bilinç b içim in d e k en d in i biteviye d ö n ü ştü ren devinirliği karşısında hiçbir usdışı biçim varoluşunu sü rd ü rm ey e d eğ e r o ld u ğ u n u gösterem ez; tersin e, b ir za m a n lar o n a d ire n e n bilinç bile ona öyle büyük b ir sevinçle katılır ve tüm öznelliğini o n d a öylesine yitirir ki, kötü biçim inin anısı bile belleğ in d en silinir. 2 Hegel’de felsefenin eytişimi yeniden kavrayışı
H eg el’in felsefesinin bu bilimin kendi tarihindeki birincil önem i b u tarihi evrensel usun açınımı olarak görüp birleştirerek o n d a b u g ü n e d ek başarı lanların bir özetini verm esinde, başka bir deyişle, insanın kendi varoluşu üzerine şimdiye dek geliştirdiği kuramsal bilginin bir dizgesini sunm asında yatar. Bu d eğ e rle n d irm e felsefe ta rih in in k en d isin in edim sel ta rih in özbilinci o ld u ğ u n u kabul eder. Bu düzeye dek H eg e l’in felsefesi insanın, d oğasının ve tarihinin Usun terim lerinde b ir çözüm lem esidir. H egel Tarih Felsefesi üzerine derslerinde “Dünya tarihi ussal bir süreçtir, dünya tininin ussal ve zorunlu evrim idir” der. K aufm aım ’d an aktarırsak, “yaşam H egel için ‘bir budala tarafından anlatılan bir m asal’ değildir; ve tarih, yalnızca değil am a ayrıca bir trajediler dizisidir. Eııson tem elde yatan b ir am aç vardır — özgürlük — ve bu bir yargı ölçünü sağlar.” Bu süreç görgiil tü rlü lü ğ ü ve olum sallığı için d e değil am a mantıksal-kavramsal sürekliliği içinde g ö rü ld ü ğ ü n d e, H eg e l’in Görüngübilim'd e b ir çözüm lem esini verdiği yol boyunca ilerler, ve bu eytişimsel sürekliliğe girm eyen ekin alanları, bu mantıksal tarihe etkin birer halka olarak katılmayan halklar m o d ern bilincin ulaştığı düzlem e yabancıdırlar, onu anlamazlar, ve insan lığın eğitiminin edilgin üyeleri olarak varoluşlarının k en d isin d e d ah a şim diden yitmişliği temsil ederler. B una göre, bu g ü n dünya b ilincinin tarihsel eğilimindeh'vc türdeşlikten söz etm en in olanaksızlığı ö lçüsünde, felsefenin ulaştığı bakış açısını kavrayabilecek ekin alanı tarihsel gelişim in ön saflarında yer alan, özgür olm a yürekliliğini gösteren ekinlerdir, ve g erid e n gelenler için felsefe başkalarının so ru n u olarak, en ço ğ u n d a n değersiz b ir akadem ik posa olarak v aro lu r ve görü n ü r. Kimi ekinler, tarihsel dinam ikten yoksun uyuşuk tinleri içinde, yüzyıllara yayılan tarihsel varolıışlanııda felsefeye ve bilimlere el sürmezler. Bilim gibi felsefe karşısında da b u n la r bu iki alanı ussal d o ğ aların d a kavrayıcı bir tu tu m a yetenekli değildirler; tersine, bu alanlarda yalnızca en kaba sonuçlar açısından alıcı olm akla yetinirler. Kavramsal çevrenleri dışında olan şeyler karşısında
G Ö RG Ü L BİLİN ÇTEN FELSEFEYE
yalnızca analitik bir uyanıklık tutu m u n u yeğler ve yalnızca bağlanışız olanı alm a yatkınlığı gösterirler. S onuçta cansıkıcı bir dikbaşlılık için d e tekil kuram ları bile almayı ve anlamayı, analitik olmayı, p ragm atik olmayı bile başaram azlar. Bu ekin alanlarının içinde bulu n d u k ları d in g in lik d u ru m u nda, ve h erhangi bir ekinsel deviııirlikten yararlanm anın olanaksızlığı ö lç ü sü n d e , baştan sona yeni bir bilincin yaratılm ası z o ru n lu olur. Ve m antıksal evrim kavram ının kendisi m antıksal sıçram a kavram ına d o ğ ru evrim lenirken, erkesinin kaynağı tarihsel felsefenin tözü olur. Felsefe ta rih i ü ze rin e getirilen analitik yorum larla karşıtlık için d e, felsefenin h iç b ir zam an yalıtılmış bireysel yaratıların salt zam ansal b ir ardışıklığı, salt kaotik bir yığmlaşması olm adığını anım sam ak gerekir. T ersine, felsefenin tek b ir evrensel usun ü rü n ü o ld u ğ u n u n kavranm ası ö lçü sü n d e, açıktır ki yalıtılmış analitik, atomik bir kuram cılığın — sözde “paradigm acılığm ” — felsefe tarih in d en , aslında genelinde b ir ‘ta rih ’ten söz etm eye hakkı yoktur. Tersine, giderek görgiicü girişim lerin kendileri bile kendi sanılarına karşın analitik bir düşünce uzayında varolm azlar, ve tarih sel b ir sürekliliği, b ir tü r olum suz bireşim i tem sil ed e rek , an tik sofizm den b u yana felsefe tarihini gölge gibi izlerler. Bu ikincil süreç, usun g ü venine karşı b ir karşısav olan b u kuşkucu boyut da felsefe ta ra fın d an izlenm eli ve kavranmalıdır. H egel yalnızca felsefe tarihinin b ü tü n lü ğ ü n ü v u rgulam akla kalm adı, am a felsefeye eşlik ed en b u olumsuz sü recin de felsefenin ı7gi«içersine alınması gerektiğini gördü. Kendisi büyük M antık Bilimi'n i özellikle K aııt’m usa yönelttiği yalancı eleştiri ile vu rg u lu bir g erilim iç in d e yazdı ve felsefe ta rih in d e g ö rg ü cti k u ra m la rın sağın çözüm lem eleri üzerine çalıştı. D oğal bilince bir kördüğüm gibi g ö rü n en felsefe ve karşı-felsefe sürecinde ilkeler bütünüyle belirgin olarak ayrımlaşm ışlardır. insan usu yalnızca kendini değil, ama usdışını, kendi karanlık yanını da tanımak zorundadır. F else fe n in in sa n lığ ın k e n d i ü z e rin e gerçek b ilin cin i tem sil etm esi ölçüsünde, açıktır ki felsefe usun arı doğasının bilim inden doğal bilimlere, sanattan m odern politik bilinç biçim ine dek uygarlığın ulaştığı en yüksek b ilin ç b iç im le rin in kavram sal b ir ta b lo s u n u v eıec ek tir. Ve M a n tık Bilimi’ııdeıı Estetik Üzerine Dersler1in e dek, H eg e l’iıı felsefesi bu am aç için Aristoteles’ten b u y a n a ortaya koyulan en kapsam lı girişimdir. H eg el’den b u yana felsefenin h e rh a n g i b ir ilerlem e yapm am ış olm ası, b u bakış açısından, m o d e rn ekinin yapısında h e rh a n g i bir ö nem li gelişim in yer alm am ış olm asını değil, am a m o d e rn A vrupa felsefeciliğiniıı eytişimsel düşünceye yabancı kalm ada diretm iş o ld u ğ u n u gösterir. Bu yeteneksizlik ile tam b ir karşıtlık içinde, H eg e l’d e felsefe eytişimin tam kavranışı yoluyla b ir kez d ah a k endini klasik Y unan felsefesine — felsefenin kendisine, bütününe, gerçekliğe— bağlar. P latoıı’d a antik devleti ve to p lu m u çözüm leyen aynı eytişimsel yetkinlik H eg e l’de m o d e rn devlet ve to p lu m u çözüm ler; A ristoteles’te insan usuna ve tüm kazanılm ış insan
G Ö RG Ü L BİLİN ÇTEN FELSEFEYE
bilgisine dizgesel bir yapı verme girişiminde bulunan aynı eytişimsel ustalık, o n d a M antık B ilim i’ııi ve D o ğ a \e T in Felsefelerini ü retir. Bu yüzden, eytişimin on d a kazandığı sağınlık ile, H egel tarihsel kişiliğiniîeheîesinden ayırmayı başarır ve ekinsel olarak bir Hıristiyan, bir A vrupalı, b ir Alnıaıı o lm an ın ötesine, tarihsel olarak koşullu öznel, olum sal b elirlen im lerin ö tesine geçer. T üm b u n la rın dışında ve ü stü n d e, o b ir felsefecidir, ve h er felsefeci gibi — ve doğal bilincin hiçbir zam an anlayam adığı gibi — , felsefenin tarihsel/ekinsel dışsallıktaıı özgür bir düşünce yolu o ld u ğ u n u çok iyi bilir. P arm enides ve H erak leito s’u u kavram ları ile başlayan ve P latonik saltık id e a ile son lan an M antık B ilim in i, tü m felsefe ta rih in in altın tözünü anlatan bu çalışmayı, klasik Platonik eyüşimi de sağınlaştırarak k u ran b ir kavrayış g ü cü n ü böyle sonlu, geçici, eksik ö lç ü ııle re in d ir gem eye yönelm ek yalnızca ve yalnızca b u dışsal bilinç d ü zlem lerin d e g erçek çi b ir d e ğ e rle n d irm e n in yer alam ayacağını g österir. M o d ern A vrupa tini (hiç kuşkusuz tarih-dışı O rtodoks ya da Katolik tin ler değil am a ussalcı Protestan tin) tıpkı h e r felsefe-dışı tin gibi kuram sal d ü şü n c en in doğasına bütünüyle yabancıdır, ve anlam adığı felsefeyi felsefenin k ategorileri ile değil am a sıradan düşü n cen in tasarım ları ile yargılar. Ve eğ er kendi zam anının çocuğu olan felsefenin gene de içinde varolduğu ekinsel usa karşı kavramsal bağımsızlığı ve eleştirel özerkliği algılanırsa, felsefeyi b ir çocuk oyunu olarak g ö ren m o d e rn akadem iznıin usu n bu b iric ik ö zgür bilim i karşısında nasıl tam b ir şaşkınlık iç in d e kaldığı görülebilir. Avrupa’da son yüzyılda aşağı yukarı baştan sona akadem ikleşen felsefecilik b u kurumsallaşmas mm bedelini ödem iş, kendisi yerleşik bilinç b iç im le rin in b ir bileşen i o larak , b ir kez d a h a ayııı skolastik felsefe p a ro d ile rin e , ayııı görgiicü m etafiziklere geri düşm üştür. A kadem ik felsefenin yanısıra, bu sözde bilim yuvalarının, üniversitelerin tarihsel sorum luluk açısından böylesiııe ilgisiz ve güçsüz ve özgürlüksüz olm aları, aslında h e r durum da popüler politik kararların deııeüm i altında kalmaları ve politik alanda bir hiç olm aları bilimsel özerkliğin hiçbir zam an gerçek değil am a h e r zam an gösterm elik olm uş o ld u ğ u n d a n başka b ir an lam a gelm ez. K urum sal bilim in m odernizm in k u ralların a g öre oynam aktan b aşka seçeneği yoktur: Politik davranış akadem ik davranışa egem endir, ve o n u yokedicilik ve değersizlik d ü zenine altgüdiim lü kılar. Felsefe söz konusu olduğunda, bugün kurum sal felsefecilik b ü tü n ü n d e tüm ü de kendilerini şu ya da bu yolda L o ck e/H u m e geleneğine bağlayan usdışı girişim lere yuva olmuştur. Ve bu cansıkıcı yüzeysellik, bilindiği gibi, analitik ve pozitivist yazarlarda k endini tüm felsefenin, tüm bilim in, tüm erdem in çüriitülm esinde sonlandırm ıştır (Kant’a bağlanan m o d ern usdışı girişim ler bile H ıım e’ım o n u n üzerindeki etkisi aracılığıyla aynı kökenleri gösterirler; nihilist/pozitivist törellik ve estetik yorum ları d a yine K ant’nı öznelciliği üzerinden aynı kuşkucu değer-sizliğe ulaşırlar). Ve karşıt kam pa baktığım ız zam an, şu ya da bu ölçüde H egel yorum culuğu ile g ü d ü len en
GÖ RG Ü L BİLİN ÇTEN FELSEFEYE
tü m m o d e rn ussalcı çaba da h içbir zam an felsefi düşü n cen in eytişimsel yeteneğini kavramayı başaramamış, yan-ussalcı biçimler altında üstlendiği cılız girişim leri ile tek-boyuthı bir toplum un gözünde felsefeye bütünüyle değersiz birşey, g iderek gereksiz birşey g ö rü n ü şü n ü vermiştir. D aha da kötüsü vardır. M odern “felsefeler” tü rlü lü ğ ü ııü n ken d i ekin a lan la rın ın öz-bilinçlerini olm asa da hiç olm azsa öz-sanılarım çözüm lem eleri ve yansıtmaları ölçüsünde, bir ekinin felsefesinin yokluğu o ekinin özbilincine tam bir ilgisizliğini, kendisi üzerine düşünm e girişim inde bile b ulu nm adığım gösterir. Böyle bir toplum içinde yaşadığı zam anın o lduğu gibi gelecekteki olan ak ların ın da bilinçsizidir, lıerşeydeıı ö n ce k en d i varoluşunu koşullandıran etm enler açısından d ö rt dörtlük bir yanılsam a içindedir. G ene de, bir başka bakış açısından, b u bir şans, geriden gelenin şansı olabilir, ve eğer D escartes’ııı sözlerini anım sarsak, doğal bilinç için bilgisizlik bile yanlışı doğnı bilm ekten daha iyidir. Eğer bu bilinci felsefenin saltık değeri konu su n d a bir parça uyarabilm ek olanaklıysa, açıktır ki o n u felsefede eğitm enin şansı A vrupa’nın bozulm uş analitik bilincini eğit m e n in güçlüğü karşısında çok d ah a uınııt vericidir. 3 Hegel’in A n sik lo p e d i’sinin durum u
G erçek b ir kuram sal çalışma idealhiçim e ulaşmaya çabalar ve bitimsiz b ir eksiksizleşıneye açıktır. Ç ünkü bir y andan k o n u n u n eytişimi sürekli o larak yeni uslam lam alarla d ah a öte açınım a ve d ah a tam b ir mantıksal yapıya ulaşm a olanağını verir. Ö te yandan, görgül içeriğin kendisi kendi eytişimi yoluyla gelişir ve kuram sal düşünce kendi ideal düzlem inde bu gelişim in iç m antığını ve d ah a yüksek anlam ını yeniden yakalar. Bu bakış açısından, b ü tü n b ir felsefe tarihi insan usuııım eksiksize doğru ilerlem e çabasının kuram sal tarihidir. Ve m o d e rn d ö n em d e H eg e l’in ken d i Ansiklopedisi d u ru m a en iyi örnektir: Mantık, Bilimi’n in dizgesel yapısı d ah a anlaşılır b ir çözüm lem eye ve kullandığı anadilin ve h edefled iğ i ek in in ö zg ü n lü k lerine d a h a yakın b ir uyarlanm aya açıkken, öte yandan alan ın a aldığı tikel b ilim le rd e k i g ö rg ü l içeriğin gelişim i b ü tü n b ir a n sik lo p e d in in ken disini din am ik b ir gelişim e açık tutar. Elegel derslerin d e k u llan m ak ü ze re tasarladığı ve ilk kez 1817’de yayım ladığı Ansiklopedi ü ze rin d e çalışmasını aralıksız sürd ü rd ü ve 1830’d aso ıı ve üçüncü yayımını çıkardı. Ansiklopedi sözcüğe verilen lıalksal an lam d a dışsal bilgilerin alfa b e tik / an alitik b ir düzenlem esi değil, am a insan bilgi ve deneyim birikim ini mantıksal olarak örgütlem eyi, gelişmekte olan bir bütüne oluş süreci içinde anlaşılırlık ve anlam vermeyi am açlayan kuram dır. Bu yüzden, içeriğinin görgül yanında, gelişen insan deneyim ine koşut olarak gelişmesi gereken b ir eytişim dizgesidir. A nsiklopedinin Doğave T in felsefelerine ayrılan bölü m leri h e n ü z çok az tanınırlar, ve o nlara gösterilen ilgisizlik bilim lerin felsefeden ayrılması denilen şeyi anlatm asının yanısıra, usa karşı h er yönde ilgisizleşeıı, giderek
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
19
düşm anlaşan pozitivist tem belliğin d e bir kanıtıdır. G ene de, H eg el’den so n ra A vrupa felsefeciliğinin k en d i k en d in i çürü tm ey e başlam ası ve g erilem esi b ü tü n b ir felsefe ta rih in in evrim i göz ö n ü n e alın d ığ ın d a önem siz bir olaydır. Doğa ve Tin felsefeleri hiç kuşkusuz felsefe tarih in in başlangıcından bu yana h e r zam an m antıksal yanın kendisi ile birlikte b ü tü n ü n içersinde işlenmişlerdir. H egel’in özsel katkısı, yine Aristoteles’in yaptığı gibi, bu iki alanı kendi içlerinde b irer dizgesel b ü tü n o larak ele alm aktır; ve Mantık Bilimi’nin antik Organon ile ilişkisine gelince, H egel’in k en d isi yaptığı şeyin yine özsel o la ra k yalnızca b ir d izg eselleştirm e olduğunu belirtir. Sözleri şöyledir: “[Kant’ırı] Eleştirelfelsefe[si] hiç kuşkusuz daha şimdiden m etafiziği M antığa çevirmişti, ama, daha önce anımsatıldığı gibi, o da sonraki idealizm gibi nesnenin önünde ürküp mantıksal belirlenimlere özsel olarak özrıel bir imlem verdi; böylelikle bu felsefeler aynı zamanda kendisinden kaçtıkları nesne Heyüklü kaldılar, ve geride birkendinde-şey, bir sonsuz durdurma onlar için bir öte yan olarak kaldı. A nıa bilincin karşıtlığından kurtuluş — ki bilim b u n u varsayabilmelidir — düşünce-beiirlenivılerini bu ürkütücü, tamamlanmamış duruş noktasının üstüne y ükseltir ve onların kendilerinde ve kendileri için oldukları gibi, böyle bir kısıtlam a ve gönderme olmaksızın mantıksalın ya da arı-ussallığm kendisi olarak Melenmelerini ister. K ant bunun dışında mantığa, eş deyişle sıradan anlamda mantık denilen bir belirlenimler ve önermeler toplağına başka bilimlerden çok erken bir dönemde tamamlanmış olvıa talihini y ükler; A ristoteles ’ten buyana geriye doğru hiçbir adım atmamış, ama ileriye doğru da hiçbir adım atmamıştır— , İkincisi, çünkü tüııı görünüşe karşın bitmiş ve tam am lanm ış görünür. — Eğer m antık Aristoteles ’ten bu yaııa hiçbir değişime uğramamışsa — ve gerçekte modem mantık ders kitapları irdelendiğinde değişimler çoğu kez allamalardan oluşur— , o zaman çıkarılacak vargı Iıiç kuşkusuz mantığın özellikle bütünsel biryeniden-toparlama [ Umarbeitung] gereksiniminde olduğudur; çünkü tinin iki bin yıl süren çabaları on un için düş üncesi üzerine ve kendi içindeki arı özselliği üzerine daha y üksek bir bilinç üretmiş olmalıdır.” {BüyükMantık, Giriş, M antığın G enel Kavramı.) B ilindiği gibi, P lato n ve A ristoteles ile felsefe d a h a so n rak i felsefi çabaların ancak öykünebildikleri aşılması güç bir doruğa ulaşmış ve onları izleyen an tik çabalar hiçb ir zam an b ir d ah a ayıtı yüksekliğe erişem e mişlerdir. M antık Bilimi A ristoteles’ten kabaca 011 yüzyıl so n ra kapsam lı o larak b ir kez d ah a Farabi tarafın d an ele alınm ıştır (g erçek te kendi d ö n em in d e yalnızca m odern d önem deki Descartes gibi bir ö ncü k o n u m da olm akla kalmayan, am a çok d ah a dünyasal, çok dalıa özgür, çok d ah a ussal b ir ortam da yazm anın üstünlüğünden de yararlanan Farabi m antık çalışm aları ile ikinci A ristoteles olarak bilinirdi; lıeııüz çalışm alarının düzenli bir yayımından yoksunuz). M antık Bilimi’n in A ristoteles’ten bu yana gelişimi H e g e l’in deyimiyle b ir Umarbeitung, b iry en id en -to p arla m a, A ristoteles’in çalışm asının bir m odernleştirilm esidir. B urada doğasını kesinlikle anlam adığı “gelişim ”
20
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
sözcüğünü saltıklaştıran, çocuksu bir a n a litik /te k yanlı dilek ile herşeyin gelişmesi, değişmesi gereküğini vurgulayan görgiicü eğilime karşı yalnızca b u tu tu m u n çok gecikm iş ve bu yüzden antik çağda felsefenin doğuş ev re sin d ek i saltık d e ğ e rin i b ü tü n ü y le yitirm iş b ir H erak leito sçıılu k o ld u ğ u n u an ım satm ak gerekir. Iıısan d ü şü n c esin in kurgul d o ğ asın a yabancı, d ü şü n cen in mantıksal devimi k o n u su n d a en küçilk b ir kavrayışı bile olm ayan görgücülük yok saydığı usun gelişim inden nasıl söz edebilir? G e n e de, a n a litik b o zu k -m a n tık ta “g elişim ” k av ram ın ın k e n d isin in g erç ek te b ir görelilik an lam ın a geldiğini, hiçbirşeyin saltık olm am ası g erek tiğ in i aııım sam alıyız; ve b u n a g ö re Us da gelişm eli, tıpkı doğal g ö rü n g ü lerin k endileri gibi b u g ö rü n g ü lerin yasaları d a değişmeli, doğa hiçbir saltık tanım am alı, tersine kendinde yıldan yıla, çağdan çağa yasalarını yenileyen kaotik bir belirsizlik olmalıdır. Ya da, yine aynı görecilik m antığına göre, k en d ilerin d e saltık b irer us işlevi olan yargı ve tasım yetileri de ayııı yolda hiç olm azsa d ö n em d ö n em değişikliğe uğram alı, tıpkı g eo m etrid e ya d a sayı kuram ında ussal belitlerle oynayan analitik çokbilmişliğin yaptığı gibi b am b aşk a tasım b etileri ü retilm eli, ııylaşımsal m a n tık m o d elleri yaratılm alı, insan m antığı plastik başkalaşım lara yetenekli olm alıdır. Bu şizofreııik b ilin ce gelişimin kendisinin gelişmediğini, oluş kateg o risin in kendisinin zamaıısal olmayan ve böylece olunmayan m antıksal bir kategori o ld u ğ u n u anım satm ak gerekir. Herşey değişkendir, görelidir, akışkandır. E lbette. A m a yalnızca sudan kafalarda T r a V T a peı — ya da, herşey akış durumundadır. G örgiicü m antık o n a karşı hiç yüksüııülm edeıı getirilen h e r k urgul uslam lam anın h akkından gelm esini bilir: O n u anlam ayarak! Bu sıradaıılıkları tartışmayı gelişimin doğasını diyalektik olarak değil am a ancak analitik olarak algılayabilen paradigm acı ru h lara bırakabiliriz. Felsefi bilginin bir görgül bilgiler derlem i olm adığının, tersine görgül b ilg ideki mantıksal yapıyı, gerçek anlam ı saptayan eytişimsel düşünm e o ld u ğ unun kavranması ölçüsünde, Ansiklopedi nin bu son iki b ö lü m ü n ü n ü stlendiği girişim in felsefi bilgi için önem i ve d eğeri sonsuzdur. Bu ayııı b ağ lam d ad ır ki sınırlı da olsa kavranmış bilgiyi belirsiz b ir görgül bilgiler kaosundan çok daha değerli, çok daha anlamlı gören Descartes “bugünlerde Aristoteles’i en büyük tutkuyla izleyenler eğer doğa üzerine onunki denli bilgileri olmuş olsaydı kendilerini çok mutlu görürlerdi ”d er (Söylem, V I). Ussal bilgi, m antıksal doğası içinde kavranm ış bilgi sözcüğün tam anlam ıyla bilgi iken, görgül ‘bilgi,’ yararlığı ne denli yüksek olursa olsun, kütlesi n e denli büyük o lursa olsun, h en ü z işlenmiş, gerçek ilişkilerini ve böylece gerçek anlamını bıılm nş bilgi değildir. Felsefe kendi içeriğinde ele aldığı görgül bilginin düzeyi ile sınırlı olduğu ölçüde, Ansiklopediıûn b u son iki b ö lüm ü hiç kuşkusuz m o d e rn bilim lerin H e g e l’in za m a n ın d a n so n ra sü ren gelişim in ve ekinsel dünyada yer alan değişim lerin felsefi irdelem esinden y o k sundur. A m a b u Ansiklopedi n in eskimişliği gibi g ö rg ü l g ö rü şleri ak lam a k ta n çok yalnızca ve yalnızca o n u n yukarıda k u ram sal içerik
G Ö RG Ü L B İLİN ÇTEN FELSEFEYE
21
açısından sözü edilen o ayııı eksiksizleştirilme gerek sin im i iç in d e d u r d u ğ u n u gösterir. Böyle b ir görev ve sorum luluk karşısında H e g e l’den so n ra m o d e rn felsefecilik tam b ir uçarılık olm uş, ve tam b ir misolojiye yozlaşmadığı yerlerde bile cılız ııssalcılıklar üretm ekten öteye geçememiştir. O lguların b u kısa d eğ erlendirm esi b u g ü n felsefenin nasıl b ir sorunla, nasıl tem el bir görevle karşı karşıya olduğunu görm ek için yeterli olmalıdır. M odern felsefesizlik iklim inde herşeydeıı önce yalancı felsefe im gelerini kendi önem sizlikleri içinde g ö rerek felsefenin gerçek kavramını yeniden k azan m an ın özsel o lduğu, tü m felsefi girişim in an lam ın ı ve d eğ erin i belirleyecek denli dirim sel olduğu açıktır. 4 Felsefenin gerçek kavramını üretmek
Felsefede k endilerini deneyim li sayanlar, g iderek felsefeyi düzeltmeye, ya d a o n u k en d ilerin e dek sürm üş olan tüm yanılgılarından k urtarm aya çalışan kibirli m odern felsefecilerin kendileri bile pekçok d u ru m d a felsefe tarih in d ek i ön çalışm aları, o n ları koşullandıran alan ın ken d isin i kavra manın önem ini görem ezler. B unların bir bölüm ü Kavramın bağıntısının bilin çsizi o la n anlak yöntemleriyle en iy isin d en A m e rik a ’yı y e n id e n keşfetm eye çalışırken, bir başka bölüm ü ise bu tarihi b ü tü n ü y le b ir yana atıp d osd o ğ ru görgiicü b ir yön tu tarak geriye doğ ru ilerlerler. G erçekte felsefe kavram ının kendisi felsefe tarihi kavram ı ile öylesine geri alın a mayacak bir yolda bağlıdır ki — felsefenin ve bilimin antik çağda m itolojik bilinçten birlikte doğuşları bir y a n a — , hiçbir felsefe dizgesinin b u tarihten başka b ir doğum yeri yoktur, ve ikisini ayırm ak ancak an alitik im gelem e düşer. D oğal bilinç felsefeyi bastan başlayarak ü retm ek zo ru n d a olm adığı ^ için, ve kendi görgül dokusunda on u felsefenin kavramına ulaştıracak verili hiçbirşey bulam adığı için, kaçınılm az olarak o n u bu kavram a g ö tü recek ön çalışmalara gerek sin ir. En a z ın d a n , h a n g i g ü d ü ile o lu rsa o lsu n g erçek lik arayışına giriştiği zam an, o n u b ir kez d a h a T h a le s ’te g ö r düğüm üz o antik başlangıçlara, aslında onların da gerisine düşürm eyecek bir felsefe tarihi birikim inden yararlanm ak, b u tarihi dikkatle inceleyerek o n d a özlüleştirilen düşünce çabasını özüm sem ek zo ru n d ad ır. A slında doğal olarak bıııııı yapar, giderek hangi yeğinlikte olursa olsun güdülerini bile bu ö n çalışmaların etkileri alüııda geliştirir. Ö nem li olan şey bu bağlantı ü z e rin e d ü şü n m e n in gereğini g ö rm ek , ve b u b e lirle n im in d o ğ asın ı anlam aktır. G enel olarak k u ram cılık— bilincinde olsun ya da olm asın — kendinde böyle ö n ç a b aların b ir sü rd ü rü lü şü , m an tık sal b ir sü rek liliğ e ya d a deviııirliğe bir kaülıştır, ve felsefeyi ilgilendiren yalnızca b u evrensel yandır. A vrupa felsefeciliğinin H eg e l’e d ek antik Y unan eytişim inin, P laton ve A ristoteles’in çalışm alarının değ erin i kavram am ış ve o n la rı tam o larak k u lla n m a m ış olm asın ın so n u ç ları m o d e rn felse fen in D e sc a rte s’tan F ic h te /S c h e llin g ’e b ü tü n b ir doğuş sürecindeki an o m alilerd e k en d in i
22
G Ö RG Ü L B İLİN ÇTEN FELSEFEYE
gösterir (ve İter felsefeci d uru m u n d a yinelenir). Bu anom aliler felsefe tarilıi kavram ının yokluğu ile birlikte giderler, ve ilkin H egel bu tarih in tam değerini, günüm üz felsefe tarihçiliğinin ancak görgül bir ardışıklık olarak yorumlayabildiği bu olgunun gerçek m antıksal önem ini görür. (T arihsel/ g ö rg ü l içerik b ir yana, D escaıtes’taıı H e g e l’e ulaşm a süreci m o d e rn A vrupa felsefesi için Platon ve Aristoteles’e ulaşm a sürecini an la tır). M od e rn m ek an iğ in G alileo ve K opernik d u ru m u n d a A risto te les/P to lem i d iz g esin in b ir geliştirilmesi o la ra k nasıl verim li b ir b aşlan g ıç yaptığı anım sanırsa, felsefede ayııı değerbilir yaklaşımın gösterilmemiş olm asının ortaya çıkaıı m o d e rn tabloda yol açtığı tuhaflıklar şaşırtıcı gelm em elidir. (D escartes eytişim k o n u su n d a n b ü tünüyle habersizdir ve 01111 skolastik tasım öğretisi o larak bilir. M odern felsefede ilk kez K ant eytişimi açık b ir vurgu ile günışığıııa çıkarır ve büyük çalışmasının yarısını on a ayırır. Ama g en e de kaynak P laton’d u r ve K ant P latoıı’a borcunu “arı usun tarilıi”niıı k en d isin e d ek tanı bir yıkım o ld u ğ u n u söyleyerek öder.) Böylece H eg e l’e d oğru çalışan m o d e rn felsefe süreci A vrupa ek in in in g en el tarihsel akışına aykırı bir yönde gider. K ıtanın çarpık tarih in asıl bilinç d ö k ü m ü n ü üstlenen Nietzclıe bütünüyle doğru olarak A vrupa’nın büyük halksal değer ve idealarııım m antıksal vargısının nihilizm olduğunu söylerken, felsefe H eg e l’de tam tersine saltık Ideam ıı biricik gerçek değer olarak kavranışına ulaşır. (H egel’in m antığından b ü tü n b ir m o d ern katkı ayıklanabilir; tarihsel çözüm lem elerinden bütün bir Hıristiyan term inoloji ayıklanabilir; so n u çta hiç kuşkusuz çok d ah a yalın ve çok d a h a kolay anlaşılır b ir d u ru lu k elde etm ek ten başka hiçbirşey yitirilmez. G ö rg ü cü lü ğün H egelciliği H ıristiyaıılaştırm ası tek b ir sözcükle tem elsizdir ve y aln ızca tasarım sal an lağ ın v a rg ıla rın d a n b iridir.) O n u n m a n tık sa l ta rih in d e A vrupa ussallığı h e d e fi ö zg ü rlü k o lan T in in salt y en i b ir görüngüsünden, geçicib'ır biçim inden başka birşey değildir, ve kendi felsefe tarih in d ek i sözleriyle, “ [Katolik O rta Çağlar ile göreli olarak] Protestanlık kendini eytişimsel karşıtlıkların — düşünme ve eylemin, bengi ve bireysel tinin, bireyin ve dünyanın — daha etkili bir uzlaşması olarak gösterir.’’ Bu yalnızca “d ah a etkili uzlaşm a” hiç kuşkusuz tüm çelişkinin ortadan kalkışı ile, saltık Ideam ıı gerçek uzlaşması ile uzaktan yakından karşılaştırılabilecek birşey değildir. Batı felsefi ekini, tüm boyutlarında, hiçbir biçim de an lam ad ığ ı H e g e lc i eytişim i b ü tü n ü n d e dışlar, ve b u tu tu c u , k u şk u c u , g ö re c i, p rag m a tik tin H eg e l’in kurgul kavrayışından çağlar boyu uzaktır. M o d e m A vrupa felsefeciliğinin H eg e l’d e n sonra gelişmesi b ir yana, yalın P latonik eytişimin bir kavrayışını gösterm esi bile söz kom ısu değildir, ve eytişim olmaksızın felsefecilik Kavramın tüm ciddiyetini yitirmiş, m o d e rn k o ca b eb e k le riıı b ir o y u n u n a d ö n m ü ştü r. H e g e l’de felsefe K avram ın g erçek sürekliliğini temsil e d e r ve bu bilim i yaratan insanların eytişimini eksiksizliği içinde yeniden diriltir (M antık Bilimi’n in son b ö lü m ü n d e “Saltık İd ea” başlığı a la n d a yalnızca eytişimsel düşüncenin bir açımlanışı,
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
23
“K urgul Y öutem ” verilir). Kuşkucu K ant kuşkucu irrasyonalizm i gereği b u ta rih ten yararlanm ak b ir yana, tersine o n u b ü tü n ü n d e b ir yanılgılar yığını olarak görür. B una karşı H egel, yukarıda aktardığım ız gibi, M antık B ilim i nin A ristoteles’in Organoıi u n u n bir “yeniden to p arlan ışı” o ld u ğ u n u söyler. Felsefenin yalnızca adını bilm ek felsefenin Kavramını bilm ek değildir. Doğal bilinç ilkin kendisiyle feıtrg-ıüdüşünme yolu arasındaki ayrımı dikkate almadan felsefeye girer, kurgul m etinde yalnızca kendi önyargıları, inanç ları, kanıları ve d eğerleri ile anlaştığını ya da çatıştığını sandığı ve o n a ancak b u ilişki dolayısıyla anlaşılır gelen satırların altını çizer. Felsefenin özel bir kavrama çabası o ld uğunu, ilkin ön-yargılardaıı b ü tü n ü y le arınm ış bir özgüryargınııı yetkinliğini gerektirdiğini algılamaz, tersine o n u doğal uslam lam aları ile ö lçüp biçer, o n a kendi kavrayışsız tasarım larını yansıtır. Felsefe analitik o kulda g ö rü len o kuru, soyut d ü şü n c e çab asın d an bütünüyle başka bir tini gerektirir ve doğal usu olduğu gibi ruhun kendisini de, istenci ve duyııncu da gerçeklikle yoğurm ak rulısıız k u şk u cu lu ğ u n başarabileceğinden bütünüyle başka bir iştir ve bütünüyle başka bir yöne bakar. D oğal bilinçte gerçekliği bulmak sözcüğün tam anlam ıyla o rad a gerçekliği yaratmaktır. Bu anlam da felsefe, gerçekliği içinde anlaşıldığında, eğitimin, bilincin ideale d ö n ü şü m ü n ü n sürecidir, ve k u ram ın kılgıdan ayrılmasının olanaksızlığı ölçüsünde, erdem felsefenin kaçınılm az bir yanü rüııii iken, kuram ve kılgının analitik ayrılığı ise — tüm tutarlı görgücıikuşkucu antik, skolastik ve m o d ern d ü şünürlerin b u rad a sıralamayacağız kılgılarında görüldüğü gibi — açıkça erdemsizliği besler. U sun bu kuramsal ve kılgısal gelişim ve açınım ının bütünlüğü olgusu karşısıııdadır ki Sokrates erd e m in b ir eğitim so ru n u o ld u ğ u n u , bilgi ile b ir o ld u ğ u n u , bilgisiz insanın ve insanlığın erdem siz olduğunu söyler. Yine bu yüzden gerçekliği anlam ak gerçekliği yaşama geçirm ektir, kendi bilincini gerçekleştirmektir. B una karşı ‘yarı-felsefecilik,’ bozulm uş, doğal birliğini yitirerek felsefi birliğini bulam am ış kuşkucu analitik bilinç felsefe için, gerçeklik için bir um utsuzluk durum udur, insana bütününde kuşku ile— ve açıkür ki gülünç b ir saygısızlık ve küstahlık ile — bakan, karşısındakinin varlığını algılan m asına borçlu kılan ve kendisi algılanm adıkça varolm ayan, k en d in d e bir değer de olan gerçekliği b ir olasılık ve istatistik s o ru n u n a in d irg ey en , inanm ayan, güvenm eyen bu kafa yapısı felsefede o lduğu gibi toplum sal olarak da dayanılm az bir ruh d u ru m u n u anlatır.1Ve karşım ıza görgücülük o larak çıkan bu bilinç biçim i b u ü rkek ru h u n k en d in e kuram sal alan d a an la tım verm e g irişim in d en başka birşey değildir. Bu b ilin cin işlevi analitiktir: inakları çözm e u ğ ru n a yola çıkarak gerçekte herşeyi b ir d ah a geri alam ayacağı bir yolda çözer, hiçbir gerçeklik, h içb ir değer, hiçbir inanç kabul etm ez, çünkü b u n ların tü m ü n ü n saltık o ld u ğ u n u bilir, oysa k endi saltığını görelilikte bulur. M odern bilincin Felsefe eğitim inde saltık olarak özsel o lan ve birincil
24
G Ö R G Ü L B İLİN ÇTEN FELSEFEYE
olan şey “g ö rg ü cü lü ğ ü n ” felsefe ile ilgisinin yalnızca olumsuz, o ld u ğ u n u , görgül ilkesinin tutarlı izlenişi yoluyla felsefeye değil, am a tersine evrensel b ir nıisolojiye, bilim ve felsefe düşm anlığına g ö tü rd ü ğ ü n ü görm ektir. G ö rgücülük felsefe tarihine usun karşısavı ro lü n d e girer. U sun doğal bir yetisi olan analitik/ çözümlemeci düşü n ce yalnızca ve yalnızca soyutlayın d ü şüncedir, ve kurgul-somut olan gerçekliği kavram aya yeteneksizdir. Ve b ir ‘y ö n te m ’ olarak ü zerin d e koşulsuzca diretildiği ölçüde, b ü tü n ü y le m antıksal olarak tüm bireşimli düşünceyi, tüm deııgelim ci bilim i yadsı m akla kalm az, tersine özsel olarak eytişimsel düşünm eye karşı kesin bir duyarsızlık ve yeteneksizlik olduğu için, yalnızca felsefeye karşı değil am a tü m bilimsel düşünceye karşı da düşm anca bir tutum a girer. Bilimsel gerçek liğin olanaksız olduğu, tüm kuramın anlamsız olduğu, g eo m etrin in , fizi ğin, en özsel doğalarında ussal olan ve kendileri ussallığın görgül kanıtları o lan b u b ilim le rin de felsefe ile b irlikte olasılık ve inanç u ç u ru m u n a atılm aları gerektiği vargısına ulaşır. (D oğal bilinç, böylesine büyük bir saçm alığın ileri sürülebileceğini tasarlayamayacak denli saf bilinç, tersine, g ö rg ücülükte bilimselliğin kurtarıldığını, söz geliıni H u m e ’uıı, bilim e b ir olasılık ve in a n çta n öte, bir alışkanlık yapısı olm aktan ö te h e rh a n g i b ir d e ğ e r yüklem eyi kabul edem eyen b u kuşk u cu n u n N ew ton b ilim in in y ö n tem lerini felsefeye uyguladığını vb. yazar.) K uşkucu olduğu denli de inakçı b ir p o p ü le r bilinç alan ın d an felsefeye g e ç m e n in k e n d in e özgü so ru n la rı vardır. F elsefenin gerçeklik arayışı o ld u ğ u n u n anım sanm ası ölçüsünde, b u rad a 1) doğal bilincin kuşkusunu ve eleştirisini niçin k en d isin e değil de felsefeye karşı yönelttiğini sorgulam ası, 2) felsefe ve d o ğ a l/g ö rg iil bilinç arasındaki geçim sizliğin o lg u n u n doğası gereği o ld u ğ u n u anlam ası, 3) felsefe tarihine pozitif bilimlere olduğu gibi salt “belleyici” bir inakçılık tiniyle yaklaşm am ası, ve son o larak ve eşit ölçüde ö nem li olarak, 4) felsefeye tüm tarihi boyunca o n u o rtad a n kaldırm aya çalışan b ir k uşkuculuğun eşlik etmiş o ld u ğ u n u gözardı etm em esi belirleyicidir. Tıpkı bireysel bilincin biçiminin evrensel tarihsel gelişimin ü rü n ü olması gibi, bilincin gerçek biçimine, ideal biçimine ulaşm a sürecini an latan felsefe tarihi de gerçeklik öğelerinin k en d ilerin d e n oluşan kesintisiz b ir gelişim sü recinden başka birşey değildir. “Kesintisiz” ise boş bir tarihsel sürekliliği değil, am a kavramın yalın eytişimsel devim inin sağladığı gerçek sürekliliği, hiçbir do ğ al bilim in, hiçbir m a tem atiğ in , hiçbir p o zitif bilim in h e n ü z erişem ediği ve görgül doğası gereği erişem eyeceği dizgesel ve özbilinçli sağınlığı, ve bu an lam d a gerçek bilimselliği anlatır. B urada ö nem li olan n o k ta d ü şü n ü r ü stüne düşünür, kuram ü stüne kuram yığm ak değil, am a h an g i kavram ların ve kavrayışların gerçek bir ilerleme an lam ın a geldiğini, h a n g i k a v ra m la r ve kavrayışlar o lm ak sızın sü re c in tü k e n ip g e lişe m e y ec eğ in i g ö rm ey e çalışm aktır. F else fe n in g e rç e k kavram ı o n u n
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
25
tarih in in d e gerçek kavram ını verecektir. Ve tam b u b ağ lam d a H eg e l’in M antık Bilimi felsefe ta rih in in bu tözsel çabasının b ir toparlanm ası, ve ‘ta rih sel’ felsefecinin süreçte kavram adığı eytişimsel sağıııhğın kavran masıdır. Eğer bilinç bilimselliğin gerçek değerini kavrıyorsa, eğer bilimsel b ü tü n ü n tü m öznel olum sallıklardan, karışıklıklard an , tutarsızlık ve gereksizliklerden özgür olması gerektiğini görüyorsa, o zam an bir felsefeci olarak H eg el’in katkısını d eğerlen d irm en in gerçek ö lçü tü n ü de bulm uş olacaktır. Salt bu zem inde bile yeterince açıktır ki felsefeyi ö ğ ren m e sü recin d e ilk sorun felsefenin doğru bir kavram ını ü retm ek o larak görülm elidir. Aşağı yukarı b ir yüzyıl boyunca bir yandan analitik geleneğin, b ir başka y andan olguculuğun, d a h a b ir başka ve hiç kuşkusuz çok d a h a d ram atik b ir y andan özdekçiliğin elin d e ileri geri atılan m o d e rn do ğ al b ilincin kendini b u d u ru m u n d an bağışlamak için yapınası gereken tek şey bııdur. 5 Doğal bilinçten felsefeye
Doğal bilinç için Mantık Bilimine (kurgul felsefeye) bir /ıazwM zorunludur. Ama buna ister bir giriş, isterse bir geçiş diyelim, özsel olan şey bu noktanın da tüm başlangıçlar gibi eytişim sel b ir d o ğ ad a o ld u ğ u d u r. P laton h e r kavram d u ru m u n d a karşılaşılan bu genel so ru n a M enon’da değ in ir [80]: M enon: Ve bilmediğini nasıl araştıracaksın Sokrates ?Araştırma konusu olarak neyi ortaya koyacaksın ? Ve eğer istediğini bulursan, bilmediğinin bu olduğunu nasıl bileceksin ? Sokrates: Ne demek istediğini anlıyorum Menon. A m a getirdiğin uslam lamanın ne denli güç olduğun u görmen gerekir. Bir insanın ne bildiğini ne de bilmediğini araştıramayacağını ileri sürüyorsun. Ç ünkü eğer biliyorsa, araştırması gerekmez; ve eğer bilmiyorsa, araştıramaz, çünkü araştıracak olduğu konunun kendisini bilmez. G erçekte bu dışsal g ö rü n en hazırlığın kendisi felsefenin içersine düşer, ve böylece felsefenin ilk adım ı b u ra d a yatan çelişkinin ü ze rin e g itm ekten oluşur. Doğal bilinç gerçekliğin ne olduğunu bilmez, ve kendisi gerçeklik biçimi değildir; ve bu bilgisizliğin ya da eksikliğin bir önsezisi nedeniyledir ki gerçeklik arayışına yönelir. Ama neyi istediğini bilm edikçe, o n u istemesi söz konusu değildir. Ayııı sorunu başka terim lerle anlatırsak, doğal bilinçte felsefenin ya d a gerçekliğin yalnızca tasarımı bulun u r, kavram ı değil; ve çözüm bu so ru n u n ü zerine giderek b u tasarım ı kavrama yükseltm ektir. Doğal Bilinç kavram ları yalıtılmış tasarımlar o larak b a rın d ıra n ve tüm b ağ ın tıların ı kavram ın mantıksal zorunluğuna gö re değil am a an alitik anlağın dışsal çağnşımsalyoMmnn göre o luşturan bir us görüngüsüdür. A = A ilkesine göre, karşıtları ayıran ve birliklerini dışlayan özdeşçi anlak m antığına göre b elirlenen bu bilinçte hiçbir eytişimsel bağıntı, hiçbir kurgul birlik, ve dolayısıyla hiçbir gerçeklik yoktur. Bu bilinç biçim lerin in ardışık
26
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
ta rih sel d ö n ü şü m sü re ç le rin d e ( T in in Görüngübilimi) h iç b ir ö ğ en in kalıcılık b u lm a d ığ ın ı, k ap sam ların d a gerçek hiçb ir b a ğ ın tın ın k u ru l m ad ığını görürüz. Kavram b u n la rd a tasarım sal örtüsü altın d a yatar, ve bağıntısını — dizgesel kurgul ilişkisini — kendi eytişimsel belirlenim iyle değil am a olumsal, alışkısal, dışsal süreçler yoluyla kurar. D oğal bilinçte kavramsal düşünm e süreçleri bu bilince örtük olarak işler, ve b u bilinç doğal düşünm e süreçlerinde kaırramlaryerine duyusal imgeler ve tasarımlarla iş görür, önerme ya da d ah a tam olarak yargı işlevlerini b u n la rın m antıksal doğalarım bilm eksizin kullanır, ve uslam lam a süreç lerini düzenleyen tasım yapılarının varlığının bile bilin cin d e değildir. M antık Bilimi’ııi ve genel olarak kurgul m etni kavram ada yatan başlıca g ü çlü k b u düzeye d ek gerçek m antıksal ilişkileri do ğ al b ilin cin dışsal y ollarına in d irg e m e alışkanlığına bağlıdır. M antık B ilim i’n in yalnızca kavram sal ilişkileri saptam akla ilgilendiği d ü şü n ü lü rse, b u bilim ilkin kavram ları arı d o ğalarında, k en d ilerin d e ve kendileri için ele almayı gerektirir. Başka bir deyişle, k atram lar arılıkları içinde kendi eytişimlerini g ö ste rm ek ü zere özgür bırakılm alı, ve d ü şü n ce o n la rın b u devim ini izleyebilm e alışkanlığını kazanm alıdır. Bu düzeye dek b ü tü n doğal bilinç, b ü tü n kişisel koşullu bilinç dışlanm alı, doğal us bir bakım a yeni b ir dil o rta m ın a , arı kavram sal devim in o rta m ın a çekilebilm elidir. Bu bakış açısından M antık Bilimi başlangıçta yalnızca d ü şüncen in başarabileceği en yalın işi, g erç ek yalınlığın k en d isin e dönm eyi ister, ve kav ram ları h e rh a n g i b ir duyusal-tasanmsal g ö n d e rm e d e n bağım sız o la ra k d ü şü n eb ilm ek , o n la rd a kendilerinden başka lıiçbirşeyi g ö rm em ek g erçek te düşünceden istenebilecek en yalın çözüm lem e edimidir. Ama yalınlık doğal b ilinç için kolaylığı değil, tersine en büyük güçlüğü anlatır, ve kavram a anlığı içinde sarılm ak için o n a ilgisiz h e r tü r duyusal, sezgisel, tasarım sal içerik ten vazgeçm ek b u bilince saltık özveri olarak gö rü n ü r. G erçek ten de, b u bilinç düzlem inde kendi tasarım sal bilincinden vazgeçm ek kendi gerçekliğinden, duyusal olgusallığm pekinliğinden vazgeçm ek ile birdir, ve bu bilinç varoluşunu bu tasarımsal alanda bulduğu ölçüde, b u vazgeçiş k en d i varlığım yitirmesi olarak görünür. (Bu nokta duyusal g ö rü n g ü lerin ‘varsıllığı,’ renkli — ya d a P latonik m ağaradaki siyah-beyaz — oyunları, b u n u n re d d e d ilm e si d u ru m u n d a kişinin ayağının a ltın d a k i sağlam zem inin kaydığını duyum sam ası vb. anlatım ları ile felsefeye giriş pasaj la rın d a sürekli olarak vurgulanır; nihilist bilinç bu red d ed işi yapar, am a tüm belirlenim i yadsıdığı ölçüde kendini ussal belirlenim e de bırakam az). Tek b ir sözcükle, bu vazgeçiş doğal bilinç için korku vericidir, ve H eg el’iıı özellikle K ant ile ilgili olarak kullandığı ‘ü rk m e ’ sözcüğü kesinlikle bir eğretilem eyi anlatm az. Bu bilincin anlağın güvenli dünyasına sarılm ası, okyanuslara açılm am ası, o tu rd u ğ u yerde kalması gerekm ez mi? K aııt’ı okuyabiliriz (AUE: B 294/295; A 235/236): “Şim di anlağın tüm ülkesinin yalnızca içinden geçerek her bölüm ünü
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
27
dikkatle gözden geçirmiş olmakla kalmay ıp, ayrıca onu enine boyuna ölçmüş ve ondaki her şeyin yerini de belirlemiş olduk. Am a bu ülke bir adadır ve doğanın kendisi tarafından değişmez sınırlarla kıışatılıdır. Gerçeklik ülkesidir (tılsımlı bir ad), ve yanılsamanın asıl yuvası olan geniş vefırtınalı bir okyanus tarafından kuşatılmıştır ki, orada sis bulutlan ve çabucak eriy ip yiten buzdağlan yeni topraklar üzerine yalancı öykülerle keşifyolculuğuna çıkmış hayalperest denizciyi boş umutlara düşürür ve onu hiçbir zaman bırakamayacağı ama hiçbir zaman da sonuna dek götüremeyeceği serüvenlere sürükler. Am a onu bütün gen işliğinde anıştırabilmek ve orada umudedilecek birşeyler olup olmadığından emin olabilmek için bu denize açılmayı göze almadan önce, ilkin ayrılmak üzere olduğumuz ülkenin haritasına bir göz atmak ve onun kendi içinde kapsadıkları ile yetinip yetinemeyeceğimizi, ya da zorunlu olarak yetinmemiz gerekip gerekmediğini bir soruşturmak yararlı olacaktır — çünkii sonuçta üzerinde yerleşebileceğiniz hiçbir toprak olma yabilir; ikinci olarak, giderek hangi hakla bu ülkenin iyeliğni ele geçirerek kendimizi tünı düşmanca istemlere karşı güvenlik içinde tutabiliriz?'’ K ant haritaya (“k e n d i” öznel usuna) bir göz atar, ve o n u n la yetine b ile ce ğ in e k a ra r verir. U sun yargıcının yine an cak u su n k endisi ola bileceği, b ilm en in yine b ilm en in kendisi tarafın d an olm aksızın sıııanamayacağı gibi kavrayışlar bu dalgın bakış açısından kaçarlar. Bıı düzeye dek felsefenin karşılaştığı b ü tü n güçlük doğal bilincin özsakm ını d ü rtü sü n ü , kendi iç d irencini ilgilendirir, ve b u d iren cin doğal bilinci d u y ıısal/tasarım sal içeriğine sarılm aya yöneltm esi ö lçü sü n d e, gerçekliğin aşkınsal b ir saçm alık alanına, b ir tü r öte-clünyaya sürülm esi b ütü n ü y le inandırıcı, sa ğ g ö rü lü , ve güven verici tu tu m o larak gö rü n ü r. T üııı kuşkuculuk, tüm p o p ü le r felsefeler bilincin b u zayıflığı ü zerin e oynarlar. Düşüncenin, usun gü cü n ü yadsıyarak duyulur o lan a geri düşen, kavram ın evrenselliğini bir yana bırakıp kaba bireysele geri d ö n e n bu öznelcilik doğal bilinci eşit ölçüde kaba yanın da yakalar. H eg e l’in k endisinin doğal bilincin felsefeye geçişi k o n u su n d a b irçok yazısı vardır, ve Göriingübilim e Önsöz ve Giriş yazıları özellikle bu am aca yöneliktir. Yine Büyük M antık’taki giriş b ölüm leri (özellikle “Bilim N e İle Başlamalıdır?” başlıklı kesim) doğal bilinci M antık Bilimi’nin gerektirdiği kavramsal düşünme boyutuna yükseltme girişim lerinin en etkili örnekleridir. Ansiklopedi’n in de ken d i payına ön kavram b ölüm leri v ardır ve “D üşün cenin N esnelliğe Karşı T utum ları” m o d ern Avrupa düşü n cesin d e felsefe kavram ının gerisinde kalan girişim lerin bir irdeleııişi yoluyla kavramsal olmayan d ü şü n cen in çözüm lem elerini sunar. Bu tu tu m lar aşırı ölçüde dirençlidir, bug ü n de aram ızdadır, ve o n la ra ilk an latım larım kim in ve 11 e zam an verdiğine bakılm aksızın, k en d ilerin i h e rh a n g i b ir b ilin çte h erhangi bir d ö n em d e açındırm a güçleri vardır. Usun gerçek kavram ına u la şa m a y a n inakçı anh\k-M etafiziği, in a k ç ılığ a b a ş k a ld ırıs ın ı u su n k endisine karşı b ir saldırıya d ö n ü ştü ren kuşkucu Görgücülük, yine U sun
28
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
kendisini bütünüyle öznelbir eleştiri altına g etiren K ant’nı Aşkınsalcılığı, ve son olarak kuram sal d ü şü n m e n in doğasını kavram ayan yöııtem siz Sezgicilik — tüm ü de felsefe tarihi k o n u su n d a h en ü z h erh an g i b ir kavrayış geliştirem em iş Avrupa felsefeciliğinin ilksel tutum larını anlatırlar. Yinelersek, tüm bu girişimlere ortak olan yan felsefe tarihinin değeri k o n u sunda ve kendilerinin bu tarih ile ilişkileri konusunda bilinçsizlik, ve sözcü ğün en tam anlam ında felsefenin bütünüyle kişisel/öznelhvcyTirMı olduğu sanısıdır — nesnellikten uzak, ve b ir şiir kadar, b ir öykü k ad a r öznel. Yüzyıllar ö n ce A rap dilin d e gelişen özgür ussal felsefeciliğiıı felsefe ta rih in in değ eri ve önem i k o n u su n d a gösterdiği sağd u y u n u n tersine, A v ru p a'd a felsefenin doğuşu felsefenin ken d i tarih in e özgürce, k o rk u suzca bakm asını engelleyecek yeğin b ir dinsel baskının altın d a yer alır. Bu ön-korktıyu bir ön-yargıya d önüştürerek, m o d ern felsefecilik m antık sal k ö k en lerin e ve kaynaklarına karşı sık sık bütünüyle ilgisiz, g id erek olum suz bir tutum a girer. Ve bu tarihe şöyle b ir d ö n ü p bakm a zahm etine g irseler de, o ra d a yatan sonsuz değeri görm eyi başaram azlar. K ant A n Usun Eleştirisi’nin so n u n d a birkaç sayfalık b ir “Arı U sun T arih i” altın d a felsefe tarih in in b ir yıkım lar tarihi o ld u ğ u n u yazar.* A ncak A lm an İdealistleri iledir ki m o d e rn felsefi çaba P laton ve Aristo teles’in değerini anlam aya ve o p a h a biçilm ez birikim den yararlanm aya başlar, ve ancak H egel iledir ki eytişimin tam gücü kavranarak felsefe ger çek k ökenlerine bağlanır. Ve H egel felsefesini n e K aııt’a n e d e F iclıte’ye, n e Schelling’e ne de bir başkasına değil, am a baştan sona Platon ve Aristo teles’e, ve onların ön-Sokratik öncellerin e borçlu olarak üretir. M o d ern felsefeciler karşımıza dizgelerinin bütünlüklerine karşın felsefenin b ü tü n lü ğ ü açısından h e r biri özsel eksiklik g österen ö rn ek le r o larak çıkarlar. 6 Tinin görüngülerinin biliminden arı usun bilimine
Felsefeye b ire r hazırlık niteliğindeki Önsöz ve Giriş yazılarının ötesin d e, T inin Görüngiibilimi’n in b ü tü n ü doğal bilincin felsefi d u ru ş n o k tasın a d e k iç ersin d e n geçtiği b içim lerin b ir evrim ini su n a r (D oğal bilin cin sürecin başlangıçta ona kapalı olan ereğe ilerlemesi, dolayısıyla ilerlem enin belirli, zo ru n lu ya da mantıksal olması; usun h ilesi). T in in görüngüleri, ya d a in san anlığının açınım ında ilerlemenin bütünü için zo ru n lu olan bilinç biçimleri h e r biri kendi varlığını/gerçekliğini ileri süren, am a b u an alitik *Kant’ın ilgili pasajı şöyledir ([A852] [B 880])'. Aşkınsa! Yönlcın Öğretisi D ördüncü Anakc.sim An Usun Tarihi Bu baslık burada yalnızca gelecekle tamamlanmak üzere dizgede arla kalan bir yeri belirtm ek için bulunuyor. Salt askınsa! bir bakış açısından, e.d. arı usun doğasına göre, [filozofların] bu noktaya dek süren çabalarının bütünü üzerine kısa bir bakışla yetineceğim — bir bakış ki, benim gözümde hiç kuskusuz yapıları, ama yalnızca birer yıkıntıya dönmüş yapıları sunmakladır. ...
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
29
sanıda düşkırıklığına uğrayan kıpılardır. Görüngübilim’in mantıksal yapısı tüm bilinç biçim lerinin geçici b irer gerçeklik oldukları, am a yi fişlerinin n e soyut b ir olum sıızlam a n e de h e rh a n g i b ir raslantısal biçim e sıçrayış olm adığı, tersine d o ğ ru d a n doğruya o biçim in kendi iç g erilim in d eıı kaynaklanm ak zo ru n d a olduğu kavrayışı üzerin e k u ru lu d u r. Böyle bir ilerlem e b ü tü n ü n d e kendi mantıksal zorıınluğu ta ra fın d an güdülür, ve felsefe söz konusu oldıığıı sürece m antıksal h e d e f H e g e l’in bilince özgü karşıtlığın kavranm ası ya da “saltık b ilm e” dediği şeydir. H em e n h em en evrensel olarak gözden kaçırılan b u no k ta d o ğ ru d a n doğruya M antık Bilimi’n in kendisinin kavranm asını ilgilendirir. G erçe k ten d e b u kıpı — “saltık b ilm e ” — Görüngübilim’in k en d i iç so ru n u o lm anın ötesine geçer, ve M antık Bilimi’nin bilgi öğesi olarak h e r ciddi o k u ru n u n karşılaştığı en büyük g üçlüklerden birini temsil eder. Felsefeye en büyük sevgi ile yaklaşm am ıza karşın b aşlan g ıçta M antık Bilimi’nin bu güçlüğü karşısında yenik düşeriz, bu bilim in kavram ları olgusallıktan, varlıktan, nesnelliktenyb. soyutlam a içinde mi, yoksa onlarla birlik içinde m i irdelediği sorusu karşısında üzerin d e duracak sağlam bir zem in bulam adığım ızı duyarız. M antık Bilimi hiç kuşkusuz kavramı arılığı içinde alır. Am a olgusallığın ya da d ah a g enel olarak varlığın (bilincin karşısavmm) kendisinin kavram, üstelik bütünüyle soyut ve genel kavram o ld u ğ u n u n anlaşılm ası ölçüsünde, tasarım sal bilinçteki iki an alitik uç arasındaki aşılmaz u ç u ru m tersine özsel b ir birlik o ld u ğ u n u gösterir. Ve M antık B ilim i’ıü n kavram sal b ü tü n ü , saltık idea, ayııı yolda usu n tüm olgusallığ ın g erçekliği o ld u ğ u n u gösterir. Kavram k e n d i ö lç eğ in d e olgusallığın belirlenim idir. Ve Us, yine kendi ö lçeğ in d e, tü u ı varlığın belirlenim idir. Bu düğüm noktası, felsefi kavramın kendisinin kavranması, b ü tü n bir felsefe eğ itim in d e ü z e rin d e eıı büyük en e rji ve en büyük ö zgürlük ile durulm ası g erek en noktadır. S o ru n u başka tü rlü koyarsak, insan usu felsefe yapabilm ek için karşı sındaki olgusallığın kendisinin o n u n la tam erim i için d e birliğini kabul etm ek zo ru n d ad ır. Bu b ir varsayım olabilir, ve b aşlan g ıçta — felsefe ta rih in in b aşlangıcında ya d a bireysel bilincin felsefe eğ itim in in başlan g ıcında — gerçekten de böyledir (A ııaxagoras’m “Noııs tüm evrenin ö zü d ü r” sözleri kavram sal bir çıkarsama değil am a usu n b ir sezgisidir). S orun öznel ur ve nesnel noııs arasındaki, b u iki ayrı k ategori arasındaki birliğin pekinliği so ru n u olarak g ö rü n ü r ve b u n u n öznel b ir sayıltm ın ötesine geçip geçemeyeceği, tam bir pekinlikle bildirilip bildirilemeyeceği sözcüğün tam anlamıyla üzerinde herşeyiıı döndüğü noktadır. Ö znel usun k endi iç pekinliğiniyn da sağlamlığını H egel “Saltık id e a ” başlığı altın d a kurgul yöntem çözüm lem esi ile gösterir; ve us nesnelliğe ancak pekinliği y ön tem aracılığıyla saptanm ış kavram sal yapısı ile yaklaşabilir. S orun böylece (a) nesnelliğin özsel kavramsalyApısnnn kendisi, (b) bu yapının kendi mantıksal sağm lığı ve sağlam lığı, (c) b ü tü n lü ğ ü n ü n öznel usu n
30
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
b ü tü n lü ğ ü n ü aşmaması, (d) o n u n ötesinde “bilinem ez sonsuz yüklem ler,” “keudilerinde-şeyler” vb. içerm em esi n o ktalarına indirgenir. B unlar İliç kuşkusuz M antık B ilim in in kendi iç so ru n larıd ır ve b u ra d a dışsal bir gözlem yoluyla bu söylemin gidişine nasıl bağlı olduklarını b elirtm ek ten ö tesin i yapamayız. Bilinç düzlem inde iki karşıt k endilik olarak b ö lü n e n alanların ilk olarak kavram yoluyla birleştirilmesi Göriingübilivi in vargısıdır ve M antık Bilimi ilkin doğal bilincin en yüksek noktasına, us kavram ına, H e g e l’in deyimiyle “saltık bilme” düzlem ine, varlık ve kavramın birliğinin b ilin cine ulaşmış olmayı ister. Bu an latım yalın olarak varlığın, e.d. bilincin karşısavı olarak varlığın u su n kavram ları yoluyla kavranması, böylece karşıtlık yüklü bilinç (Tinin G örüngüsü) biçim inden b u karşıtlığın birliği olarak ussal kavrama, Ideaya geçişi form üle eder. Ve tüm felsefe gibi, gerçekte tüm doğal bilinç de doğal d ü şü n m e işlem lerinde kendinde b u özdeşliği, bu birliği varsayar. A m a m antığın kendisini irdelem ek düşünceyi arı doğasında kavramayı, duyusal b ilin cin bütünüyle arkatasara çekilm esini, varlığın doğal b ilincin o n a yüklem e alışkanlığında olduğu tüm duyıısal/dışsal örtü sü n d en arı olarak g örülm esini ister. Bu düzeye dek, saltık bilme bilincin tüm nesnesini, tüm varlığı kavram olarak kavradığını görm esini anlatır. Bir kez sap tan d ık tan sonra, yalın kavramsal ilişkileri an lam ak o n ları ü re te n sürecin harcadığı em ekle karşılaştırılam ayacak d en li kolaydır. Ö rn e ğ in en so n u n d a Nevvtoıı’ım form ülasyonlarıııa b ağ lam a alışkan lığ ın d a oldu ğ u m u z yerçekimi yasasını, ya da nice düzeneği b ağ lam ın d a su n u lan atom modellerini küçük bir öğrenci bile kavrayabilir. Ama bilimsel ya d a felsefi ilkenin üretilmesi hiç kuşkusuz başka bir iştir, ve sık sık ilk bakışta bütünüyle kolay olarak kavraııabileıı bu yalın gerçeklikleri ü retm ek insan u s u n u n yüzlerce, b in le rc e yıllık ça b asın a g ere k gösterir. F e n o m e n b ü tü n ü y le görünürdedir. S orun fe n o m e n e uygulanan k ateg o rile rin ve u slam lam a süreçlerinin h en ü z ötesinde yatan vargı k o n u su n d a bilinçte hiçbir ön tasarım ın bulunm ayışıdır. G iderek, soru n u n varlığı bile bilinçte değildir. Bu konuda usun yalnızca kavramlan\~axâvc, ve başarılması gereken şey k a v ra m la r a ra s ın d a o z a m a n a d e k sa p ta n a m a m ış ilişkileri sa p tayabilm ek, fen o m en üzerin e usun ışığım düşürebilm ek, o n u yeni bir m an tıksal p erspektiften görebilm ektir. D üşüncenin kavram sal özgür lü ğ ü n ü n tüm önem i b u n d a, uslam lam asını kendi arı m antığı için d e ve en g e lsizce iz ley eb ilm esin d e yatar. H iç b ir zam an kavramsız olmayan G ö rü n g ü b ir kez yeni b ir bakış açısından, yeni kavram lar aracılığıyla b elirlen d iğ i zam an, m antıksal tutarlık bilincin yeni ilke ile geçim siz tüm eski yapısını yıkmaya başlar, ve b ü tü n b ir bilincin b u n d a n böyle h e r b o y u tu n d a yeni ilkeye göre kurulm asını, kavramsal ilişkilerin b ü tü n ü n d e y e n id e n b elirlen m e sin i, b ilin cin b ü tü n ü n d e dönüşüm ünü g e re k tirir (ö rn e ğ in K epler’de evren dizgesinde “kuvvet” kavram ı, ve Nevvton’d a “alan ” kavramı yoktur; ya da Spinoza’ıım tözsel determ inizm i Descartes’ııı
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
31
istenç özgürlüğü ile ya da yargının askıya alınması ile bağdaşm az ve onları dışlar vb.) Bilinçte d ö n ü şü m doğal olarak eski biçim in d iren c in e karşın gerçekleşir. B urada fen o m en h e r zam an, h em eski h em d e yeni biçim i içinde, baştan sona kavramsaldır. Ve kavram fenom ene, görüngüye anlam veren, onu bilinebilir ve anlaşılabilir kılan belirlenim dir. G örüngüden tüm kavramı soyutlarsak, geriye hiçbirşey, giderek keııdiııde-şey bile kalmaz. O d a bir kavram dan başka birşey değildir. Kavram xe varlık ilişkisinin irdelenm esi için karşıt tu tu m ların , bilincin “d o ğ al” tu tu m ların ın da ele alınm ası yararlı olabilir. K ant k ategorilerin sezgiler olmaksızın (ki dem ek istediği duyumlardan, ya d a — biraz d ah a gerçeğe yaklaşırsak — algılardan başka birşey değildir) içeriksiz olduklarım söyler. (Tam alıntı şöyledir (AUE, B 75 /7 6 ): “İçeriksiz düşünceler boş, ve kavramlar olmaksızın sezgiler kördür. Öyleyse kavramları duyusal kılmak (e. d. onlara sezgide nesneyi eklemek) sezgileri anlaşılır kılmakla (e.d. onları kavramlar altına getirmekle) eşit ölçüde zorunludur.”) B una gö re kavram tasarım a d ö n ü ştü rü lm eli, dııyıısal/sezgisel içerikle d olduru lm alıd ır. Bu felsefe değildir. Kavramı devindiren eytişimse/doğasıdır, karşıtı ile ilişkisi tarafından b elirlenm esi ve bu b ağıntının oııa özsel, zorunlu, am a anlak içiıı, doğal bilinç için örtük olm asıdır. Kavram k en d in e özsel b ağ ın tısın ı duyusal ö ğelerle değil am a tam tersine ancak ve ancak o n la rd a n arılığı içinde kurabilir. Eytişim yalnızca anlağın özdeşlik ilkesi (A = A) ya d a analitik y alıtm a yoluyla örttüğü b u b a ğ ın tın ın ortaya koyulm ası ya d a çıkarsaıım asıdır. — K a n t’ııı ta n ıtla m a k o n u s u n d a yaşadığı s o ru n la r hiç kuşkusuz b u n u n la kalmaz. Kavram ve “duyusal n e s n e ” ilişkisini kavram ların “çıkarsam asın a” uygular (A U E d e “A şkm sal Ç ık arsam a” d ed iğ i b ö lü m le rd e ): “ [ V] e eğer bir nesnenin ancak onlar [= kavramlar] aracılığıyla düşünülebildiğini tanıtlayabilirsek, bu onların yeterli bir çıkarsaması ve nesnel geçerliklerinin aklanması olacaktıf (AUE, A97); ya da B 169’d a yine aynı şeyi görürüz: “Çıkarsama arı anlak-kavramlannın (ve onlarla birlikte tüııı kuramsal apriori bilginin) deneyimin olanağının ilkeleri olarak betimlemesidir. ” B u ra d a hiç kuşk u su z çık a rsa m a k a v ra m ın ın k e n d isi, en d o ğ a l b ir tü m d e n g e lim ideası bile yoktur; te rsin e, yapılm ası ö n e rile n şey arı k avram ın karışık tasarım a d ö n ü ştü rü lm e si, dışsal duyusal n e sn e ile ilişkileııdirilmesidir (ki bu olmaksızın ‘nesne’niıı kendisi de boş bir kavram o lacaktır). G erçekte kavram fendiiçeriğidir, çünkü kavram belirlidir, zorunlu olarak ilişkili, aslında tam olarak kendi karşıtı ile ilişkilidir. K en d in d e ve kendi için karşıtların birliği, kendi karşıtı ile birliğidir. Bu birlik, bu eytişim kavrama içerik verdiği gibi doğal bilincin çıkarsam a olarak tasarım ladığı ilişkinin d e zem inidir. (K ant “12”lik şem alarında h e r ü çü n c ü kavram ın ilk iki kavram ın bir bireşimi o ld u ğ u n u g ö rü r ve bildirir. A m a n e b u n u n tam ü n lem lerin i anlar, 11 e de “a n tin o m ile r” dediği karşıtlıkların ayııı bireşim yoluyla yenilebileceğini görür.)
32
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
H e g e l’in k en d isin in b u k o n u m u eleştirisi, yalın olarak , kavram ın k e n d is in e iç erik verm esi g e re k e n “kavram sız” nesnenin k e n d isin in herşeydeıı önce kavrama gereksinim i olduğu, yoksa h e rh a n g i b ir an la m ın ın olm adığı, b ir n esne değil am a kavram dan ‘yoksun’ m etafıziksel b ir u y durm a o ld u ğ u d u r (“n esn e”nin kendisi dolaysızca kavranıl 11 K aııt’a g ö re geçersiz olması gereken bir ön uygulam asını anlatır, ç ü n k ü h em en göreceğim iz gibi “n e sn e ” saltık olarak kavramdır, bir kavram dan başka birşey d eğ ild ir). K an t’m doğal bilinci okşayan b u an a litik /ta sarım sal yaklaşım ının felsefe ile, gerçeklik ile, ve herşeydeıı önce m antık ile hiçbir ilgisi yoktur, ve o n u n bu tü r özdeyişleri en kaba doğal bilinci aklam aktan, felsefenin kapısını eğitimsiz kaba saba kafalara ard ın a d ek açm ak tan , ta sa rım la rla felsefe yapm ayı y ü re k le n d irm e k te n ve so n u ç ta b ilin c i felsefenin kendisine karşı köreltm ekten başka hiçbirşeye hizm et etmezler. Doğal bilincin felsefenin alanına yükseltilmesi için gereken şey tam tersine tüm görgül r a r zıvırı bir yana bırakarak kavramı özgürce izleme yeteneğini kazanm ak, bilinci tasarım ve nesnesi arasındaki ilkel b ö lü n m ü şlü ğ ü n ü n ü stü n e çıkarm aktır. Descartes tüm yazılarında başka hiçbirşey yapm ayıp yalnızca bu konuyu aydınlatmış olsaydı, yalnızca düşüncenin varlık ile birlik ilişkisini gösterm iş olsaydı bile, onu yine m odern felsefenin öncüsü olarak g ö rü rd ü k , çü n k ü arkada bıraktığı tüm ortaçağ m etafiziği K an t’m ileri sü rd ü ğ ü şeyi yapm aktan, kavram ları duyusal sezgi ile tıka basa d o ld u r m ak tan başka birşey yapmamıştır. Oysa ayııı Kaııt’m kendisi duyusal değil am a o kesinlikle yadsıdığı “anlıksalsezgisi” ile eytişimin ö n em in i görm üş, kavram ın kendi karşıtı ile özsel olarak bağlı olduğunu arı Usu eleştirm eye adadığı kitabında kendisi yineleyerek göstermiştir. Ama bu b ü tü n grotesk d iz g e s in e ö z ü m se n e m e y e c e k d e n li g ü ç lü kavrayışı d e ğ e r in i aıılam ak sızııı, d ışardan alınm ış yabancı bir öğe olarak, kend i başına bırak mıştır. . Kavramın içeriği yine kendisidir, ya da kavram olumluluğunu (belirliliğini) yalnızca ve yalnızca olumsuzluğuna (olıımsuzlamaya) borçludur, ve böylece k endisi en özsel d o ğasında karşıtların birliğidir. B ilincin b u m antıksal devim in doğasını kavraması için özellikle duyusal g ereçten uzaklaşm ası, eytişim d enilen yetisinin işleyişini kavramın arılığı içinde görm esi gerekir. “Bilinç felsefeciliği” bilincin kendisi ile o na yabancı dışsal/duyusal nesnesi arasındaki karşıtlıktan ötürü hiçbir zam an gerçek bir felsefecilik olam az, tersine bilinci görgücülük olarak çok iyi bildiğimiz o felsefe düşm anlığına, misolojiye yozlaştırır. H e g e l’iıı Görüngübilim in hed efi o la ra k gösterdiği saltık bilgi an la tım ın d ak i “saltık” sözcüğü doğal bilinçte gerçek mantıksal d e ğ e rin d e olm ak tan çok kutsal, yüce, giderek tanrısal gibi tasarım sal çağrışım larda anlaşıldığı için, b u rad a , kavram ın gerçek d e ğ e rin d e n h iç b ir in d irm e yapm aksızın, gene de o n u n kuşkucuların düşlerine giren öcü olm adığını b elirtm ek gerekir. Saltık bilgi o denli de göreli olmayan bilgiyi anlatır, ve
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
33
buııa göre felsefenin işi görgiil, göreli, duyusal tüm sözde ‘bilgi’ııin ötesinde, gerçeklik ile b ir olm uş bilgi iledir. ‘G erçeklik’ kuşkucu bilince olanaksız birşey olarak, açıkça insanüst ü birşey olarak görünür: Oysa ister bilim lerde ya da m atem atikte, isterse felsefede olsun, ussalcı için, bir O klides için ya d a b ir D escartes için, gerçeklik açık ve seçik o la ra k k av raııab ileııd ir, bütünüyle yalın olarak doğal usun kendi ışığı ile üretilendir. Bundan kuşku duym ak insanüstü bir yenden yoksunluğun değil, iıısaııaltı b ir öznelciliğin kanıtıdır. D oğal us tüm kavram ların kaynağıdır. D oğal bilincin bilm ediği şey k av ra m ların gerçek d o ğ a la rıd ır. Ve tü m d u y u m c u lu ğ u n a k arşın kuşkucu bilince bile birşeyler anlatmayı başarabilen kavTamlar — örneğin nesne, görüngü, uzay ve zam an, varlık ve şey, özclek, biçim — g e rç e k doğalarında duyusal olanı, tekil olanı değil, am a b irer evrenseli anlatırlar. Doğal bilinçte gerçeklik h e r zam an duyulur olanla bir görülür, kimi zam an nesne, başka zam anlar ise varlık, özdek, şey vb. gibi kavram lar o n u n için gerçeklik ölçütüdürler. A m a bu kavram ların o çok gerek sin ilen duyusal güvencey i verip verm ediklerini incelem ek kuşkusu ile küçülm üş b u usun y eteneğinin ötesindedir. 7 Düzen bilincinden felsefi düşünmeye geçiş
Ozsel sorun felsefe eğitim inin felsefe tarihinin gerçek değeri o lduğunu, ve doğal bilincin ö n ü n e kaotik bir yığın olarak sun u lan bir b irikim de tözsel olanı, gerçekten değerli olanı b ulup çıkarm anın felsefe eğitim i d en ilen şeyin kendisi o ld u ğ u n u kavram aktır. M odern bilinç — d o ğ al u su n u n d o ğ al/sa f felsefeciliğiııiıı, bir tür köy ressamı gibi ııaiv felsefeler üretm enin dışında — felsefeyi başlangıçta bu tarihten tanır. A m a dolaysız, düşüncesiz tu tu m u n d a inakçıdır, ve rasladığı şu ya da bu çalışmayı b ü tü n d e n soyutlar, belirsiz “seçm e” özgürlüğünü kullanarak beğenisine, kişisel eğilim lerine, önyargılarına g öre şu ya d a b u “ok u l” ya d a “bireysel” felsefeci ü zerin d e karar verir. Ve yüksek dağın etek lerin d e em eklem eye d a h a yeni başla m ışken sık sık olağanüstü zayıf b ir beceri ile, d e rin b ir bilgisizlik ile, in a n ılm a z b ir h a n ta llık ile felsefe yapmaya başlar. H e n ü z ta n ım a d ığ ı b ö lg elerd e kafasında yarattığı im gelere karşı savaşlar verir, gerçeklik ve tanıtlam a konusunda hiçbir kavrayışı olmaksızın felsefede salt öııesüriim lü ö n erm elerin diliyle yargılarda bulunm aya başlar. Bu p o p ü le r/a k a d e m ik tu tu m u n , doğal olarak k u şk u c u /g ö rg ü c ü bu ö znelciliğin y e ten e ğ in in ü stü n d e , felsefe ta rih in in k endisi g erç ek te yalnızca ve yalnızca eytişimsel bir okumaya açıktır. Ve tanıtlama yetkinliğini kazaıım caya dek bilincin yadsım asının olduğu gibi d o ğ ru lam asın ın da tözsel h iç b ir d eğ e ri yoktur. Aşırı k uşkucu u ç ta , felsefi ilgi k e n d in i herşeydeıı önce felsefeyi yeniden yaratm a (daha doğrusu, yok etm e) gibi bir görevden bağışlamalı, salt kendisi tarafından kendisine dayatılan böyle b ir yüküm lülüğün olm adığını, b u n u n boş bir kibir o ld u ğ u n u görmelidir. Bu tarihi gerçek d eğ e rin d e kavram adan yazan m o d e rn felsefecilerin
G O RG U L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
H e g e l’iıı felsefe tarihi ve felsefe arasındaki ilgiyi gösterm esin d en so n ra nasıl b ir ışık altında g ö rü n d ü k lerin i anlam ak güç değildir. Felsefenin karşısına kendi ü rkek olduğu denli de katı bilinciyle dikilip k en d in i o n u n la yalnızca olumsuz b ir uğraşa bırakan p o p ü le r bilinç ilkin öz-eleştirel olm an ın ö n em in i, eğitimin, bir değişim ve gelişim an lam ın a geldiğini aııım sam alıdır. B ilm elidir ki bilinç düzlem in d e yer alacak bir değişim ve gelişim ancak bilgiyi b ü tü n ü n d e yok-sayaıı kuşkuculuk ve kendi d o ğ al biçim ine sarılan katı inakçılık b ir yana bırakılarak üretilecektir. Kısaca, doğal bilinç kuşkusunu felsefeye karşı değil, am a herşeydeıı önce kendi olumsal biçimine karşı yöneltm eli, bilgelik sevgisinin b u ayııı bilgeliğe yönelik kuşkuculuk ile saltık olarak geçimsiz tutum olm asının yalnızca ve yalnızca doğal olduğunu kabul etmelidir. Doğal bilinç ve felsefe arasındaki ilk iletişim ancak o n u n la bilgelik sevgisinde, erd em sevgisinde, ussallık sevgisinde b ir ortaklık aracılığıyla olanaklıdır. D oğal bilinç b u eğitim de dolaysızca değerleııdirem eyeceği, kolayca çözümleyemeyeceği bir düşünceler birikim inin, çoğunlukla o n u öznelliğe sığ ın m aya zorlayan b ir k ao su n k arşısıııdadır. A m a sü re ç te sofizm i, g ü reciliğ i, k u şkuculuğu d a h a b aştan ve şaşırtıcı b ir kolaylıkla ayıra bilecektir, çünkü bunlar popüler ekinin ve popüler eğitiminin dem irbaşları olan, 0111111 kendi doğal tözünü oluşturan tutum lardır. Am a eytişimi de eşit kolaylıkla görecektir, çünkü doğal tasarım lar dünyasında bu dil ilkin o n u n tanımadığı ve anlamadığı gerçekliğin dili, o n a b ü tü n ü y le yabana bir ö zg ü rlü ğ ü n söylemidir. Görgücülüğün kendisi doğal bilinç olduğu için, o n u n la aynı düzlem de çalıştığı için, bütünüyle mantıksal olarak b u bilince felsefeden çok daha kolay ve dirençsizce ulaşır. Diyalektiğin tersine, onu n la o n u n kendi analitiğinin dilin d e konuşur, o n u n la d ah a baştan paylaşılan ru h sal ve entellekttiel bir sığlığın ü stü n lü ğ ü n d en yararlanır. Am a soyut d ü şü n celerle oynayan bu tııtıım , bilincin eğitim i olm ak b ir yana, tersine doğal bilincin de çözülüp bozulm asında sonuçlanır. Felsefede başlangıç 11 e d enli güç olursa olsıııı, ve ilerlem e 11e denli ağır olursa olsun, duyusal b ilinç kavramı tüııı tasarımsal d okusundan arılaştırarak eytişimsel devimi için d e yakalam a becerisini kazanm ak zorundadır. Usun karşısında oııuıı yetisinin ü stü n d e ve ö tesin d e d u ra n lıiçbirşeyiıı olm ad ığ ın ı kavram a n o k ta sın a ulaşm adıkça, hiç kuşku olm asın, doğal m an tık ileriye g e r çekliğe do ğ ru değil am a tersine geriye, doğal gerçekliğinin de altına, hiçbir gerçekliği olm ayan bir soyutlamacılığa yönelir. Kuşkuculuğa, anlayamama ve bilememe ülkesine, ııstııı gizilliğini tam olarak edim selleştirm en in , eş deyişle, “b ü tü n ” insan olm an ın yadsındığı ve yasaklandığı umutsuzluk alan ın a düşer. (H u m e’ıın sözlerine' bir kez d ah a bakabiliriz.) D escartes felsefeye geçici kuşku yöntem iyle başlar, ve bu eytişim doğal b ilin cin in k endisine (ve başka h e r doğal bilince) karşı olum suz tu tu m u olarak felsefenin m odern bilinçteki başlangıcı için saltık 011 koşuldur. Ama o n u n b u y öntem i kuşkuculukta d iretm en in değil, tam te rsin e pekinliğe
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
35
ulaşm anın yöntemidir, ve yalnızca ft?tra»«a/bilgide değil, am a lörelvaroluş biçim inde de b ir ideale ulaşmayı am açlar. Bu ikisi ayrılmazdır, ve salt kuramsal b ir eksiksizlik ve kılgısal b ir eksiklik ıısdışıdır. Salt k u ram ı yüceltm ek ve dııyıınç ve duyarlık değerlerini anlamsız g ö rm ek n ih ilist/ pozitivist b ir m antığa kapılarak insanı b ü tü n lü ğ ü içinde o rtad an kaldır maktır. Kuramsal us kılgısal us tarafından desteklenm eli, onıııı tarafından diriltilm eli, oıııııı tarafından bütüııleıım elidir. Bu yüzden felsefe eğiti m inde kuram sal us erdem den ayrılmaz, bilgi erdem olarak ve erd em bilgi olarak görülür. D oğal bilinç gerçeklikten yoksun olduğu denli erdemden de yoksundur. Başka b ir deyişle, b u n la r doğal bilin çte tasarımlar o larak b u lu n u rla r, ve kavrama yükseltilm eleri felsefe e ğ itim in in kendisidir. Felsefenin bu özgünlüğü o n u n bilinçte başka tasarım sal/g ö rg ü l biçim ler arasında h e rh a n g i biri gibi duram ayacağı, tersine b ilincin baştan sona y eniden biçim lendirilm esiııi istediği anlam ına d a gelir. Ama değişm e ve gelişm e istem inin kendi dolaysız biçiminden vazgeçme an lam ın a geldiğini g örm ek hiç kuşkusuz bu b ü tü n lü ğ ü elde etm e ereği için ilk koşuldur. Ve b u sö zcüğün en do ğ al a n la m ın d a idealist b ir tu tu m u , varo lu şa tam anlam ıyla ö z g ü r ve g ö ziip ek b ir bakış açısını, d ü şü n cey i eytişim sel çabasında duraksam adan destekleyen bir ruhsal yatkınlığı gerektirir. Bu yüzdendir ki eskiler felsefeyi bir erdem sorunu, ve erdem i ayııı zam anda bir yüreklilik so ru n u olarak, çatışmayı üstlenebilm e ve o n a dayaııabilm e g ücü olarak görm üşlerdir. K uşkuculuk, tersine, hangi biçim inde olursa olsun, insanın düşünsel ve duygusal yoksulluğunu kabullenir. D aha doğrusu, m o d ern insanın bu d ü z e n e u y arlanm ış k ü çü k b ilin cin in d a h a da k ü çü ltü lm esi, o rad a n bilginin ve gerçekliğin bütünüyle silinip atılması gerektiğini savunur. İnsanın b ir zam anlar korkusuzca Saltık ve Kutsal olanla b ir g ö rd ü ğ ü G erçekliği ara m ak ta n vazgeçm esini, dü şü n cesin in en soylu u ğ raşın ı sırad an dil yanlışlarını düzeltm e vb. görevine indirgem esini önerir. Ve düşünceyi bu sığlaşm ış işlevinde k e n d i ö zgür k u ram cılığ ın a karşı sıkı b ir d e n e tim uygulam aya zorlar, bilgiyi inanca, gerçekliği olasılığa indirger. G erçekten de, salt deneyim/gözle m kökenli araştırm a g e n e lle m e le r/ tüm evarım lar yoluyla pekin ve evrensel bilgiye ulaşam az; ya da, salt görgü/ k ö k e n li eğ itim gerçeklik ile ilg ileııem ez. Ve g ö rg ü c ü lü k işlerin bu d u ru m u n u d o ğ ru la m a k ta n başka birşey yapm az, b u n d a n d a h a iyisi um utsuzdur der. G ene de bilim, doğal usun özsel olarak kuramsal bu çabası evrensellerile ilgilenir ve gerçekliği hedefler. Ve felsefe ve bilim bu am açta b irlik te d u ru rla r, ikisinin de tözü gerçekliktir, üstelik bilim m antıksal te m e lle rin d e felsefe ta ra fın d an , D oğa Felsefesi ta ra fın d a n ak lan m a gereksinim inde olsa da. Gerçeklikten vazgeçiş ikisini d e d enize atm aktır. T ek-boyııtlu m o d e rn b ilinç yararcılık ve p ra g m a tiz m in d e , g ü n d e lik özdekçiliğinde bu iş üzerin e fazla kafa yormaz; gid erek pozitivizm in 11e o lduğu ve neyi am açladığı ile de ilgilenm ez. Bir g ö rü n g ü dünyasında
36
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
a n c a k g ö rü n g ü le re , a n c a k yalancı b iç im le re yer vardır, ve bilim ve g erç ek lik b u görüııgiisel b ilin cin en uzak k ay g ıların d a n b irid ir. Bu eşölçüm lülıik zem ininde, görgül eğitim tek-boyutlu to p lu m u n eğitim m o d e lin i sağlar. Başka b ir deyişle, görgiil b ilinç an c ak görgül b ilim e yeteneklidir. Bilim gerçeklik savından yoksun bırakıldığı, yalnızca uygulayımbilime, b ir tü r tek n ik işleve in d irg e n d iğ i ölçüde, usdışı to p lu m sal y a p ın ın p ra g m a tiz m in e u y a rla n ır (k e n d in d e suçsuz g ö rg ü l b ilim e, d o ğ an ın u su n u ancak yarı-kavramsal biçim de to p arlay ab ild i bu çabaya ‘id eo lojik’ yetenek yükleyen F rankfurt kuram cılığı pozitivizmin m o d ern batı bilincindeki işlevinin doğru çözüm lem esini yapmayı b aşaram az). Bu uygıılayım sal/görgül biçim i içinde doğal bilinç oıııı yabaııcılam aksızııı alır ve düzeneksel bir yolda beller. Bu tasarım sal biçim bilincin başka alan la rın a değıııeksizin törel olarak yüksüz bir yararlık k o n u su o larak m o d e rn bilince yerleşir, aydınlanm ış ya da karanlık, to p lu m cu ya d a an a m a lcı bilin çle uyum iç in d e varolur. B ilincin bu g ö rg ü l b ilim leri bellem esi için kuvvet ve özdeğiıı, zammı ve uzayın, edimsellik ve gizliliğin, olanakve olasılığın, yasaxe zoruuluğtm, sayı ve niceliğin, nice ve afonin» vb. g e rç e k te n e o ld u k la rın ı so rg u lam ası b ile g erek m ez: Bu k av ra m lar ta sa rım d a b u lu n d u k la rı biçim iyle am aç için b ü tü n ü y le yeterlid irler. Böylece görgül bilim ler bu bilincin tasarımsal yapısında hiçbir dönüşüıııe, hiçbir rahatsızlığa n eden olmazlar. Matematiği, fiziği, kimyayı 11e düzeyde bilirse bilsin, doğal bilinç o pozitif bilgide yatan ussal bütünlüğü dolaysızca g ö rem ez, doğal usun k endiliğinden işlem lerinde kavram sal b ağ ın tılar zorunlukları gösterilm iş olm aksızın dışsal, eksik, dağınık kalmayı sü rd ü rü rle r. Ve son sözünde, irrasyonalizm bu alan d a kaosu d o ğ ru lam ay a yönelir. Bu yanlarıyla pozitif bilim ler evrensel öğretilebilirliğe, bellenebilirliğeve böylece yansız yararlığa (ya d a zararlılığa) açıktırlar, ve görgül öğren im in b aştan sona sofizme açık, baştan sona yalancı bu üstünlü ğ ü n edeniyledir ki felsefe de b u dışsal öğretilebilirliğe açık kılınm ak için görelileştirilir, tıpkı bilim ler d u ru m u n d a olduğu gibi gerçeklik değerinden yoksunlaştırılır. Hiç kuşkusuz olguların m aııuğı ezicidir, ve akadem ik ‘felsefe’ yetkin olmayan kafalar tarafın d an böyle bir görgül indirgem e altına getirilm eksiziıı bir bellem e konusu yapıkuııaz. A m a gerçeklikve erdem, bilgeliksevgisive eytişim ve idea, tüm çabalara karşın, akadem izm in karikatür belirlenim leri içersine sığdırılamaz. E 11 tutarlısı tüm ünden vazgeçmek, ve en uygunu felsefe adını k ö k ensel d e ğ e rin d e n sıyırarak salt dışsal olarak kötüye k ullanm aktır: U su n kurum sallaşm ası o n u n sim geselleşıııesidir. M o d e rn ak ad em ik bilin ce M antık Bilimi değil am a Simgesel “M antık” yaraşır. Felsefe k onu su n d a bir 0 11 yargının sözcüğün tam anlam ıyla b ir ön-yargı olduğu açıktır. Ama bu önyargı duygudaş olabilir, ya da, tersine, sarsılmaz b ir kuşkuculuk olabilir. Başlangıçta herşey doğal bilincin felsefe ü zerin e kavramsal/ mantıksal vargısına değil, am a öznel eğilimlerine, b ir önyargısına
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
37
dayanır. Ve bir kişilik so n ım ı, bir k arakter so ru n u bireysel bilince o n u n daha öte eğitimi konusunda bir haksızlık olarak görü n en bir sorum luluğu yükler (Platon Devlet’te V l. Kitabın başında uzun uzadıya felsefeci olmaya yatkın olaıı ve — imleııı yoluyla — yatkın olmayan “do ğ a”lardan söz eder; D escaıtes bu süreçte ‘ta lih ’in işlevini vurgular). Bilinç başlangıçta ancak kendine bu alanda yapılan ön çalışmaları tanım a, ve böylece d ah a bilinçli b ir vargıya ulaşm a şansını verebilir. Ya da verm eyebilir, ve felsefeyi ilkin yalnızca olum sal bilincin kendisini biçim lendiren ekinin bakış açısından eleştirilecek kafa karıştırıcı birşey olarak görebilir. O na boş b ir doyum , boş bir üstünlük duygusu veren o kısır etkinliğine sarılarak yanlışlık arama işine girişebilir. Ya da, tersine, kendi eksik biçim inin kendi gizilliğinin o n d an saklanm ası o ld u ğ u n u görür, ve felsefenin o n a bütün bilinç ve bütün insan olm a olanağını veren biricik eğitim o ld u ğ u n u kavrar. Ö zgü rlü ğ ü n b ir önsezisi ile sözcüğün tam anlamıyla varoluşun anlam ın a ulaşm a kararm a g e ri d ö n e r, bilgelik sevgisinin yaşam ın tü m k u ş k u la rın ın ö te s in d e o ld u ğ u n u , gerçeklikve erd em in bir ve ayııı olm aları gerektiğini anlar. Modem Jx>piiler eğitini,h\\{\\m\y\e düzenin ussallığı içinde kalarak, bireysel bilinci ancak düzene gerekli ve yeterli olduğu düzeye dek şekillendirir. Ve d ü ze n in m an tığ ı için yabancı, o n u n la geçim siz ve g id e re k o n a karşı gözdağı o ld u ğ u için, felsefe de k u ru m sallaştırılarak aynı tek-boyutlıı ussallığa uyarlanır. Yerleşik ekinsel yapı, tüm k uram ların d a, duyıuıcun ve duyarlığın iııceltilm esi değil am a kö reltilm esin i, in san d eğ e rle rin in y aratılm asını değil am a d eğ e r yetisinin k en d isin in yozlaştırılm asını, bozulm asını, küçültülm esiııi gerektirir. M oderııist usdışı büyük ölçek tiiresizlik olmaksızın, büyük ölçek dııyımç yıkımı olmaksızın, büyük ölçek ap tallaşm a olm aksızın k e n d in i sü rd ü re m e z . Böyle b ir o rta m ö zg ü r ussallıkta gerçek gözdağnıı bulurken, kuşkuculuğu, nihilizm i, pozitivizmi usdışı düzenin kendisine uyarlanm anın biricik aygıtları olarak ussallaştırır. Ama felsefenin önem i ve değeri bu um utsuzlukta bir kez d ah a artar, usun saltık eleştirisinin gücü, o n u n eytişimi b u usdışmı devirebilm eniıı biricik güvencesi olarak görünür. Eğer bilinç o n u baskılayarak eğiten ekinsel sü reçten ru h u n d a bir parça idealizm, b ir parça gerçeklik sevgisi saklayarak çıkabilmişse, bu saltık değerin felsefe ta rih in in o n a çağlar ö n cesin d en iletm eyi başarabildiği en yüksek d eğerle ayııı tözden o lu ştu ğ u n u görür. E ğer m o d e rn to p lu m u n özdek sel/içg ü d ü sel ‘d e ğ e rle rin in ,’ bu saçma değ erlerin ötesine, insanın sonsuz değerlerine bakabiliyorsa, bu usun ve duyııncım zam anı zam anda yenen evrenselliğinin kanıtıdır. O zam an biricik vargı erdem sizliğin hiçbir zam an insanın eıısoıı yazgısı olm adığı, tersin e o n u n k en d isin in kendi doğası ü ze rin e eğitimsizliğinden başka birşeyi anlatm adığıdır. Ve o zam an tarihsel usdışıııa karşı verilen evrensel kavga o d e n li de d a h a şim d id en k az an ılan b ir kavga, ve usunda ve duyuncunda ve duyarlığında eksiksizleşme çabası bu ereğ e d ah a şim diden katılma eylemidir. Eğer tarihin özsel olarak ussal b ir süreç olduğu doğruysa
38
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
(eğ er varoluşun özünün us o lduğu doğruysa), o zam an varoluşun salt bir saçm alık o lduğu yargısının kendisi saçm alık olur. Ve usdışııım kavraııışı usdışının sonu olurken, o yoksul insan m odellerini, tüm ü de baskılanmış insan bilinçlerini bir yana atarak insanlığı bütünse özgür insanlık yapm ak tü m ta rih in ereği olarak g ö rü n ü r. Ereksellik bu yüksek a n la m d a usun k en d isid ir, çü n k ü erek ulaşılm ası koşulsuzca güvence a ltın a alınm ış düzeııeksel b ir sonuç değil, am a kendini özgür ussal ça b an ın sonucu o la ra k gerçekleştiren sonuçtur. Ve felsefe yalnızca ve yalnızca b u eı ekselliğin gerçekliğini kavrayışı ile h e r zaman olgusallığın gerçek eleştirisidir. Bu yanıyla saltık İdea, tinin on a yakışmayan g örüngüleri karşısında, yarıg eıçe k bilinç b içim lenm eleri karşısında, H eg e l’iıı felsefesinde büyük h arflerle yazılı bir GEREK olarak, Saltık G erek olarak durur. “G erek” saltık İdea ya da Us b ağlam ında k ullanıldığ ın d a b ir yandan b ü tü n ü y le uygunsuz g ö rünür, çüııkı'i Us d ah a şim diden edim selleşm iş olam ayacak güçsüz b ir kurgu, kim ilerinin dedikleri gibi m etafıziksel b ir soyutlam a, salt bir ‘a d ’ değildir. Tersine, edimsel olan yalnızca ve yalnızca ussal olandır: Varolan herşey belirlenim i ile birleşmiş olarak Ideadır, tüm varoluş, tüm evren belirli b ir b ü tü n d ü r, ve bu belirlen im Ustur. Ya da, gerçekliği Ideam ıı d ah a şim diden edim selleşm iş o ld u ğ u n u an latır ve en yüksek gerçeklik olarak İdea olgusallığı ile birdir. Ö te yandan, “id e a” salt özne/anlamı içinde alınabilir. Ve o zam an olgusallıktan soyutlanmış, hiçbir gerçeklik taşımayan ve sonlu b ir tasarım olarak görülen “id e ad a” K an t’ııı “İd e a ” ve “G erek” ile oynadığı kuşkucu oyuııu buluruz ki, Ideayı h içb ir z a m a n etişile m e y e c e k b ir öte-yana sü re n b u a n a litik ö n y arg ı işleri b ü tü n ü y le hafife alır. Us h e r zam an edim seldir, h e r zam an dünyadadır; d a h a şim diden ediıııselleşm iştir, çünkü belirlenim dir. Ama kavram sız/ belirlenm işiz olgusallık nasıl analitik b ir uydurm a ise, olgusal olm ayan, gerçek olm ayan kavram da o denli boş bir soyutlam adır. Ve böyle olarak hiç kuşkusuz sürekli olarak bir öte-diinyaya, aşkııısalm saçm alıklar ülkesine sürülm eyi lıakeder. Saltık id e a insan usunun eksiksiz özbiliııci olarak kendini ilkin felsefede gösterir. Ama açıktır ki usun bu özgür eğitim inin kendisi de tarihsel olarak koşulludur, ve b u tarihsellik yalnızca doğal usun gelişim ini değil, am a bu g ö rü n g ü ler sürecine anlatını veren felsefi usun gelişimini d e anlatır. Başka b ir deyişle, saltık Ideam ıı evrensel edim selleşm esi yalnızca insanın ideal özg ü rlüğe do ğ ru eğitim gereksinim ini belirtir ve kavram ına uygun bir varoluş kazanm a sürecinde o ld u ğ u n u anlatır. Bu düzeye dek, edimsel olanın ussal olmasıyine analitik bilinçte, eş deyişle, k u rg u l ö n e rm e n in aııcak yarısını kavrayan bu zavallı b ilin çte H e g e l’iıı felsefesi üzerine boş yorum larda anlamsızlaşır, varolanın kutsanması olarak anlaşılır. Yabancısı olduğu eytişimsel söylem üzerine yargıda bu lu n m ak ta b ir sorun görm eyen bu doğal bilincin H eg el’in felsefesinde sözde “uzlaş m a” ya da “tutuculuk” olarak gördüğü yan saltık Ideam ıı soyut b ir “id e a”
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
39
olarak görülm e mesi gerektiği yolundaki sözlerdir (Biraz d ah a yalın olarak, edimsellik, tarih, varolduğu biçimiyle ussallıktır, ve felsefe bu usun anlaüm ı olarak bu kötü edimselliği aklar.) Buna karşı belirtm ek gerek ki, H eg el’iıı Tüze Felsefesi ııdeki fo rm ü lasy o n u n u n ikinci parçası olan “ussal olaıı edimseldir” an latım ı H e g e l’iıı A-Mb, § 6 ’da b elirttiğ i gibi, İdealann ve İdeallerin edim selleşm esini ilgilendirir. Eğer b u m antıksal form ülasyoııu dünyasallaştırırsak, Zaman kategorisi zem ininde Oluş, Gelişim, İlerlem e olgusunun kendisi Tarihi anlatır ki, bütününde h erh an g i bir öznel özencin değil, T in in h e rh a n g i b ir g ö rü n g ü sü n ü n değil, am a saltık Id ea m ıı, kuram sal ve kılgısal Ideam ıı, salük idealin edimselleşmesi sürecidir. Süreç Logosun saltık deııetim iııdedir, ve tarihin özsel o larak ussal b ir süreç olm asının anlam ı bııdıır. Varoluş öz tarafın d an belirlenir. Ve öz iıısaıı bilincinde geliştiği ya da insan bilincinin gelişimi olduğu ölçüde, Eğitimin gerçek k atra n lın ı, Usuıı eksiksiz açınım ını sergiler. F elsefenin tarih e verdiği anlam bııdıır. Almaşık kötüdür, sözcüğün gerçek an lam ında kötü olandır, yaşanan k ö tü lü ğ ü n ve kötülüklerin kendisidir: Ya da, sözcüğün tam anlam ıyla saçm adır, ve saçm anın ötesin e geçm eyi başaran ıam ak saçmayı aklamaz. H eg el’in eleştirm enlerinin o n u n yazılarını okumadıkları, d ah a doğrusu okuyamadıkları bilinen bir gerçektir. Ve kendisi iyi bir okur olm asına karşın bir H egelci olm ayan K aufm ann, bu yazının s o n u n a eklediğim iz kısa b ir n o tta - g ö rü leb ilec eğ i gibi, b u ele ştirm e n le rd e n biri o lan ve H e g e l’i “düşm an” olarak gören ve göstermeye çabalayan zavallı P o p p er’m H eg el’e nasıl yaklaştığı k o n u su n d a yansız b ir çözüm lem e sunar. H egel gerçekten de tarihin özsel olarak ussal olduğunu, ve m odern devletin dünya tarihinde iıısaıı u su n u n en yüksek yaratısı o ld u ğ u n u söyler. H iç kuşkusuz m o d ern devletin taş devrinin ilksel doğal durum u karşısında bir ilerleme olduğunu, ve b u n u n insanın düşünen bir varlık, ussal b ir varlık olm asının sonucu o ld u ğ u n u a n c a k H u m e yadsıyacaktır. A m a k u şk u c u lu k , ö zd ek çilik biçim ini üstlendiği zam an, H ıım e ’uıı “izleııim ”lerin i yalnızca “yaıısım a”iara çevirir ve bir çözüm lem eyi çözüm lenen n esn en in k endisinin aklanması olarak görür, çünkü o n a göre felsefe tarihi tarihsel usuıı bir çözüm lem esi o ld u ğ u ölçüde eg em enlik u su n a an latım verir. A m a bu çocuksu önyargıların ötesine geçm enin güç olm adığını g ö rm ek gerekir. Bir kez daha, ITegel felsefenin işinin “gerek ” ile olm adığını vurguladığı zam an (§ 6, A n m erk u ııg /N o t), eleştirdiği şey “edimseliminIdeadaıı ayrılışı’ üzerin e soyut an lak g örüşü (Kant) ve b u n a gö re Ideam ıı h içb ir zam an edim selleşem eyecek ve sonsuza dek erişilem eyecek bir öte-yaııa sürül mesidir. İdeallerin gerçekleşmesi, “ussal olaıım edim selleşm esi” konusunda Ansiklopedi H eg e l’in en açık bildirim lerinden b irin i kapsar: “ Ussal olanın edimselliği Idealarnı ve ideallerin boş imgelerden başka birşey olmadıkları ... görüşüne karşıt olduğu gibi, evrik olarak, idealann ve ideallerin edimsellik taşıyamayacak denli eşsiz ya da kendilerine bunu sağlayamayacak denli güçsüz
40
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
şeyler oldukları görüşüyle de çatışır." Bu sözler ITegel’in öğrencileri tarafından tn tn la ıı n o tla rd a n değildir; Ansiklopedi’n in o ııu n k en d isi ta ra fın d a n yayımlanan son biçim inde kullandığı anlatımdır. H egel’in “gerek” üzerine eleştirisi yalnızca ussal olanın edimselleşınesiri iıızorıınluo ldıığuım belirtmekle kalm az, am a “id e a f’i b ir öte-dünya sorunu yapan tu tu c u kuşkuculuğu y akalar ve arı usun sözde “eleştirisin in ” g erçekte insan v aro lu şu n u n k a ra n lık boyutuyla b ir u zlaşm ad a so n u ç lan d ığ ın ı gö sterir. (K a n t’ııı kuşkucu mantığı insanın ussallığına ve salt ussal olm aktan doğan haklarına izin veremez, çiiııkü onun ‘felsefesine’ özgü öznellik zem ininde hiçbir törel k u ram , h iç b ir h ak ku ram ı geçerli olam az, çünkü b u n la r nesnelliği ve evrenselliği varsayarlar; te rsin e, lıerşeyi aklayan, aklam a k a v ra m ın ın kendisini saçm alaştıraıı öznel b ir “iyi istenç” soyutlam asında m antıksal olarak tüm duyıınç ve tüm törellik gereksizleşir, ve sonuçta ikiyüzlülüğü gizleyen yetkeci b ir öznel “kesin buyrum ” baskıcı ekine katılır; H e g e l’in Tüze Felsefesi ııde bıı öznelciliği eleştirisi için bkz. bu kitapta W allace’ııı § 22 için gönderm esi.) Saltık id e a, üs salt b ir “g ere k ” so ru n u olacak denli zayıf değildir. Tersine, tüm tarihtedir, onun kendisi, tözsel gücü, ve ereğidir. B una karşı usu kavramayan kuşkucu “gerek” hiçbir zam an erişilem eyecek yalancı bir gerektir ki yalnızca gerçeklikten sonu gelmez bir kaçışı simgeler, sonsuz nicelik denli kötü b ir sonluyu, sınırlı olanın ken d isin i anlatır. G erçekte, H egel K aııt’ı doğal bilinç için bile utandırıcı bir ııyuşuınculuğıı felsefeye yüklemekle eleştirir. Kıışk ııeıduk hiçbir k urtuluşa, hiçbir ideale, hiçbir özgürlüğe, hiçbir değere olanak tanımaz, insanı varolm a hak k ın ı ve g ü cü n ü yitirm iş usdışı görüngüye sınırlar. (K aııt’taıı kısa b ir sü re so n ra o n u n m a n tığ ın ın izinde yürüyen S clıo p en lıau er ve ip u c u n u b u so n u n c u d an alan N ietzclıe bu kuşkuculuğun, varoluşu ve bilinci G ö rüngüye sınır lam an ın vargılarını üretm eye başladılar.) ■e. * * B ugün doğal bilinç, en idealist sezgisinde, çoktandır ree/maııcak bir ideal k arşısında eleştirilebileceğini, tarih in ancak eksiksiz iıısaıısal ö lçü ııler karşısında yargılanabileceğim doğrular. Anlayış doğal usa yabancı olmayan b ir form ülasyondur, v aroluşçuluğun yadsıdığı o insan özii kavram ının k e n d isin d e n doğar, ve aynı doğal ıısıııı öz-giiveııine ve iyim serliğine an latım verir. T em elinde H eg e l’iıı Tarih Felsefesi' nin ve GöriingübiliııTnun kavram ları yatar. Ama doğal us için kavranm ası güç olan şey k u rtu lu şu n — yalnızca ansal kurtuluşun değil am a ayrıca fiziksel kurtuluşun — hiçbir biçim de insanlığın içgüdüsel bir tepkisine, düşünm eyen b ir sü rü n ü n salt özdeksel koşullarda iyileşme uğruna eylem ine bağım lı olm adığıdır. Böyle y o ru m lan d ığ ın d a, kurtuluş tasarının özü us değil am a içgiidii olur, ve m o d e rn tarih in görgül olarak ve çok acı olarak gösterdiği gibi gerçekte yıkmaya çalıştığı usdışıııdan hiç de geri kalmayan bir barbarlık d üzeninde sonlanır. Bu içgüdiisel/tepkesel tutum gerçekte insan olm a o n u ru n u hiçe
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
41
in diren, insan özgürlüğü ile ve insan olm anın değeri ile alay eden, insanı k o şu llu te p k e le rin te rim le rin d e y o rum layan dav ran ışçı “r u h b ilim ” uzm anlarına ve o n ların denetim e yatkın ö zn elerin e yaraşan tutum dur. Ö zdeksel koşullar u ğ ru n a kurtuluş gereksinim i özdeksel koşullar göreli de olsa iyileşir iyileşmez kurtuluşun kendisinden vazgeçer. Ve özü gerçekliğine dek gelişmemiş eğitimsiz insanlık sağ ya da sol egem en lerin in altında tekboyııtlıı bir sürü olmayı daha ekonom ik bulur. K urtuluş gereksinim inde o lanların kendileri gereksinim lerine ihanet ederler. Ö zdeksel değerleri tarafından aptallaştırılm asına izin veren erdem siz insanlık tüm eşitsizliği, tüm tiiresizliği, tüm söm ürü ve yokediciliği besleyen zem in olur. Böyle bir varoluşun da özü vardır, am a bu hiç kuşkusuz ussallık değildir. Öyle bir özdür ki, nihilizm in — ve en son adıyla postm odernizm iıı — insan adına ileri sürdüğü irrasyonalizmin kendisinden başkası değildir. G erçekte, eğitim ve erdemin özsel birliği kavramı karşısında, eğitim sizlik tarihsel kötülük o lg u su n u n k en d isin i anlatır. Böylece eğitim sizlik ev ren sele y abancı bireyselliğin, bireyciliğin biricik zeminidir. Bu saçma varoluş, bu usdışı görüngü tüm çaba ve kaynaklarının en büyük b ö lü m ü n ü , insan bilim ve dehasının d o ru ğ u n u yokediciliğe uyarlamış, herşeydeıı çok yoketvıeye\e yokolmayayı\\kın o lduğunu gösterm iştir (Silah sektörü tüm dünya üretim in d e tarım dan sonra ikinci sırada g elir). Böyle biryokedicilik d eğ e r yitimi ile koşut gider. Ve nihilizm in kendisi de, tüm açık sözlülüğü ile, usdışm a sarılır. V aroluşçuluk en iyim ser g ö rü n ü şü n ü takındığı zam an bile bir kurtuluş, bir ideal'ûen sürem ez, çüııkü insana bir öz kavram ını, b ir us yetisini yadsır. Ve 11e yazık ki, C am ııs’ııün sanısının tersine, insanlık b ir “özeııç” ile erdem li olmayı seçmez. Çüııkü erdem bir eğitim sorunudur, öyle bir düzeye dek ki, erd e m d en yoksun olduğu sürece tü m d em o k ra sin in p olitik b ir ikiyüzlülük ve d o la n d ırıcılık d ü zen eğ i o ld u ğ u y eterin d en öte gösterilm iştir — , ve özeııç, usdışı olarak, neyi seçtiğ in e h iç b ir zam an aldırm az. H iç b ir özü n olm am ası in san için lıerşeyiıı göreli olm ası, böylece hiçbir değerin olm am asıdır, çünkü d eğer saltık olduğu ölçüde değerdir. H içbir özün olm am ası varoluşun salt bir olumsallıklar, özeııçler oyunu olmasıdır. Ve böyle iken h içb ir Gelişimin, h içbir G ereğin, hiçb ir Eğitim in, hiçbir ile rlem e n in olm am ası dem ektir. Kötülük eğitimsizliğin belirişi olduğu sürece, kötülüğün sürmesi demektir. Varoluşçu bilinç kendi öznelliği içinde yalpalayabilir: A nlam arayabilir, erdem li olmayı seçebilir, kurtuluş tasarlarına katılabilir vb. Ama, kendini bir öğreti olarak ileri sürdüğü ölçüde, kendi m antığı gereği, usa ve ussallığa sn khrm alıdır. Çüııkii us varo lu şçu lu ğ u n yo k o lu şu n d aıı başka birşey değildir. Varoluş Öz olmaksızın salt analitik bir saçmalıktır, gerçekte olmayan birşey, b ir soyutlam a, b ir mızmızlıktır. Tersine, Varoluş Ö zün g ö rü n ü şü , tinin G ö rü n g ü sü d ü r. Öz, insan varoluşu söz k o n u su o ld u ğ u n d a , üst ur, ve belirleyici olan şey bu Doğal Usun eğitimidir. Ve, yine varoluşçuluğun kendi
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
kavram larıyla konuşursak, V aroluşun ussal Özü bu saçm alığın o rtad an kalkışının biricik güvencesidir. V aroluşçuluk b u ussal Oziiıı o lm ad ığ ın ı, p o z itiv iz m /n ih iliz m tüm Erdemin anlam sız o lduğunu bildirir. Ö zdekçilik tüm öznel erekselliğine, biçim sel ussallığına karşın, yine U sun özerk olm adığını ileri sü rer ve bir ideoloji olarak kendisinin ayııı özsi'ızlüğe, ayııı özgürlüksiizlüğe, ayııı karanlık m an tığa ait o ld u ğ u n u gösterir, çünkü özgürlük öz-belirlenimdir, dışsal bir belirlenim değil. Ozsel sorun açısından, böylesiııe eksiksiz bir anlaşma bu akım ların m o d e rn vıılgıısuıı kendisinin anlatım ı olm ada anlaştıklarını gö sterir. T ü m ü de Eytişim ü z e rin e in a n ılm a z b ir bilgisizliği, felsefe kavram ının tam b ir yoksunluğunu gösterirler. *** İnsanlık ta rih in d en tüm kesitlerin eşzamanlı olarak yaşandığı b ir çağda, y erel e k in le rin p o stm o d e rıı tü rlü lü ğ ıi h e n ü z d ü şm a n lık d ü zey in d e yaşam ayı sü rd ü rd ü k le ri bu g ez eg e n d e ta rih in e m e ğ in in so n a erm iş o lm a sın d a n söz e tm e k T in in işini yarını b ırak tığ ın ı ileri sü rm ek tir. Varoluşlarıussni Özleri ile bir olmayan bu tarihsel ekinlerin başında bugün A m erikan insan karikatürü d u ru r: O zdekçi, yokedici, duyarsız, değersiz, ruhsuz, pragm atist, ikiyüzlü. Bu traji-koıııik bilinç varoluşçu saçm anın en bü y ü k doğrulayıcısıdır. P rotestan tinin bu başyapıtında, tü m m o d e rn devlet aygıtı yokediciliğe, tüm politika lıalksal erdem sizliğin anlatım ına, tüm sanat ruhsuz kitlenin eğlence gereksinim ine, tüm basııı-yaym araçları ayııı k itlenin uyuşturulm asına ve aldatılm asına, tüm bilim ve sp o r p ara m an tığına ayarlanmıştır, ve kurum sallaştırılm ış bir “felsefecilik” b u yapay u su n içinde olduğu uyuşuk kuşkuculuk d u ru m u n u n yalnızca yalancı bir çözüm lem esini yapar. B urada entellektüel postm oderıı şım arıklık işlevine in d irg en m iştir. Bu d em o k ra tik devlet dostlarını ta rih in b u g ü n e dek ta n ıd ığ ı en k o rk u n ç ve en aşağılık rejim lerd e b u lm u şk en , ve herşey P o p p e r ’ııı “a ç ık ” to p lu m lu m u g ü n ışığ ıııd a y a şa n ırk e n , s o ru n u b ir eg em en sınıf, b ir egem en azınlık so ru n u olarak görm ek tarihsel saflığın doruğudur. Eleştiriyi, karşıtlığı, çelişkiyi denetlemeyi ve susturmayı başarmış g ö r ü n e n bu tek -b o y u tlu to p lu m ç o k ta n d ır g e rid e n g e le n le r iç in , d ü n y anın düşünsel ve özdeksel m o d e rn yoksulları için, tarih in ıvır zıvırı için öykünülecek m odel olmuştur. H içbir ekin bundan böyle onu çürüten b u tarihsel d inam ikten soyutlam a içinde çözüm lenem ez, anlaşılam az ve eleştirilemez. H erşey bir yandan U sun kendiliğinden evrim ine, T inin G örü n g ü lerin in eytişim inin nasıl işleyeceğine bağlı görünür. Ö te yandan bu süreci ideale do ğ ru işletm enin, on u usun özbilinçli çabasına güdüm lü kılm anın olanağı vardır. Ve H egel’iıı felsefesi, tüm felsefe tarihinin tözsel birikim ine anlatını veren saltık İdealizm , tarihin kendisinin ussalbir süreç o ld u ğ u kavrayışı zem ininde, tarihte ilk kez insan usunun bilinçli olarak karışması kavramını
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
43
getirm iştir. Bit kavram ilkiu düşüncesiz olarak — ya d a H eg e l’in diyeceği gibi — dolaysızlığı içiude yakalanır. M arxizm bıı süreci usun değil ama usdışının, bir altyapı fetişizminin eline bıraktığı ölçüde, başka bir deyişle, insanın beyni ve midesi arasında değiş tokuş yaptığı ölçüde bu tasan temsil etm ez, ve kendisi tinin g ö rü n g ü lerin in özgürlüksüz ve edilgin m antığı içine düşer. D ahası, yurttaş ö zgürlüğünün — istenç ve dnyunç kavram larının — ortad an kaldırılması üzerine dayandığı ölçüde, edim sel olarak gericive edim sel olarak zorbadır, ve bu düzeye d ek despotizm e yetenekli geri ekinlerde yalancı bir varoluş biçim inin ideolojisi o lur ki, b u n d an böyle b ir zam anlar u ğ ru n a d oğduğu ideallerini bile aııımsayamaz. Felsefe h e r zam an bir kaç bireyin ayrıcalığı olarak kalmayı sürdürür, insanlığı usun biricik özgür çözüm lem esinin ortaya koyduğu sonuçların ö tesin d e eğitm esi olanaksızdır (en azın d an şim dilik böyle g ö rü n ü r). Ç ünkü us, b ir istenç ve duyunç b ü tü n ü de olan bu öz, D escartes’ııı dediği gibi tüm insanlara eşit olarak dağıtılm ış olsa da, eğitim in d e eşitsizdir ve g ö rüngülerinin evrimi kendi eytişim inde direııilm ezdir. Ve felsefe— ya da gerçeklik sorunu — bilinçsiz pragnıatik insanın herşeydeıı önce vazgeçtiği ve herşeydeıı sonra ele aldığı sorundur. Ama tarihsel gelişim in anlam ının kavranm ası ö lçüsünde, felsefenin tüm tarih boyunca ayııı ussal ereğe do ğru çabalayan tek bir evrensel etkinlik o ld u ğ u n u n bilincine varılması ölçüsünde, usun sürece özbilinçli katılışı eytişimin kendi gereği olur. B undan böyle, tarihsel sürecin hendiliğindenliği karşısında, felsefenin tüm an lam ve d eğ e ri bıı sü reç tek i e tk in liğ in i bilinçli o la ra k s ü rd ü rm e ö d ev in e bağlanır. Ve felsefe, so n u n a dek eleştirel kalm ak için, U sun herşeydeıı değerli özerkliğini koruyabilm ek için, tüm kurum sallaşm aya, tüm kem ik leşmeye karşı bireysel özgürlükten vazgeçmez. T arihin en iyi insanlarının ve bilgelerinin tüm çağlara yayılan ortaklaşa çabası idealizm in sürekli değ eri ve g ü c ü d ü r ve Z am anın Z am an d a yenilm esi o lan bu birikim m odern idealizm de şim dinin çabasına aktarılır. Bu bakış açısından, sorun doğal bilinci gerçekliğe\wcşı, felsefeyekarşı savunan bir karanlık perdeye — n ihilizm den pozitivizme, varoluşçuluktan özdekçiliğe d ek irrasyoııalist h alk felsefeleri tü rlü lü ğ ü ııe ve m o d e rn sko lastizm e — b ir alm aşık o luşturm a sorunu değildir, çünkü bunlar, yine H egeFiıı terim ini kulla nırsak, tinin m odern görüngülerinin tutucu ve özsiiz anlatım larından başka birşey değildirler. Bu düzeye d ek anlatım ı oldukları p o p ü le r bilinçlerin kendileri tarafın d an bile ciddiye alınm azlar. G erçeklik so ru n u m ızmız litteratiııiıı can sıkıntılarının ötesinde, işlevsiz akadem izm in ötesinde, kuşkucunun salt kendisini ilgilendiren kişisel içebakışlarm m ötesinde, dünyanın kendi k itabında yaşanır ve çözüm e bağlanır. T ü m çelişkinin o rtad an kaldırılm ası bir edimsellik sorunudur. Ama bu sorun o denli de Ideanm ortaya koyduğu bir so ru n d u r ve insanı ve insanlığı ideal belirlenim inde edimselleştirme)! ilgilendirir. Ve Ideam ıı k en d in i edim selleştirem eyeceğiııi, U sun k endisinin bu cılız ve güçsüz
44
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
usdışı karşısında işinin um utsuz olduğunu d üşünm ek gerçekte felsefenin b ü tü n ü y le dışına düşm ek, dalıa doğrusu felsefeyi, eytişimsel düşünceyi h e n ü z kavram am ış olm aktır. Bu düzeye dek, felsefe o n a yabancı ve düşm an bilince karşı yabancı ve düşm an olarak davranmamalıdır. Bu ideal tasara direnen şey yalnızca ve yalnızca aptallık, eğitimsizlik, erdem sizliktir — insanlığın lıergüııkü d u ru m u . Ö te yandan, bu tasarın başarısızlığa u ğ ray ab ileceğ in i d ü şü n m e k , Saltık Id eam ıı, U sun k e n d in i edim selleştireb ileceğ iııd eıı kuşku duym ak sözcüğün tam anlam ıyla saçmalık denilen şeydir, giderek en büyük saçmalıktır, ve saçm anın felsefesini yapan bilin cin söylem ine ait bir sorundur. S p in oza’n m Törebilim’i “ [£]ğer esenlik elimizin altında olsaydı, ve büyiik bir emek olmaksızın bulunabilseydi, nasıl olur da hemen hemen herkes tarafından gözardı edilebilirdi? Am a tüm eşsiz şeyler ender oldukları denli de güçtürler” sözleriyle kapanır. S p in o z a ’ııın “g ü çlü k ” sö zcü ğ ü n ü k u llan m ası hiç kuşkusuz olanaksızlığı değil aıııa değeri vurgulam ayı am açlar. G erçeklik yalnızca ve yalnızca erdemi istediği için güç görünür, ve yalnızca iyi olanın, yalnızca doğru, yalnızca güzel olanın güçlüğüdür. Kötü olanın yerine saltık o larak iyi olanı geçirm enin güçlüğüdür. Ruhsal köleliğin ve aptallığın yerine ruhsal güzelliği ve özgürlüğü ve gerçekliği ve ussallığı geçirm enin güçlüğüdür. G erçeklik bilincine erişm ek tüm istenç ve duyunç ile katıl m an ın daha azı ile olanaksızdır: Kılgı olmaksızın kuram d a olanaksızdır. Bu n o k ta d a b ir kez dc in sa n ın D escartes’ııı çok açık ve çok seçik o ld u ğ unu söylediği o gerçeklikten niçin kaçtığı üzerine düşü n m ek gerekir, çü n k ü yanıt insanın kendi anlığm dadır ve eşit ölçüde açık ve seçiktir. Ve b ir kez de, P la to n ’u an ım sa y arak , do ğ al b ilin c in ııiçiıı h e r zam an kafasındaki ve ru h u n d a k i zincirleri ve m ağ ara d u v arın d ak i im g eleri yeğlediği ü zerine d üşü n m ek gerekir. id e a l olarak ve edim sel olarak, anlam ve değer arayan doğal bilinç için ilkin kendi varlığının özbiliııcine yükselm ekten d ah a anlamlı ve daha değerli birşey olabilir mi? Şim di H eg e l’in M antık Bilimi’ne, varoluşu anlam adaki tü m güçlüğün ve o d en li de tüm kolaylığın kaynağı olan U sun k en d isin in b ilim in e geçebiliriz.
"
F en erb a h çe 1996 - 2002
NOT 1: Kuşkucu içebakış. H ıu n e şöyle yazar: “... Dolayısıyla bize yanlış bir us He, hiç us olmayan arasında ohmdaıı başka hiçbir seçenek kalmaz, hisarı u sundaki hu çelişkiler ve. eksiklikler karm aşasının yeğiıı görüşü üzerimde öylesine etkili oldu ve beynimi öylesine kızıştırdı ki, tüm inanç ve. uslamlamayı yadsımaya hazm ın ve. hiçbir görüşe giderek bir başkasından daha olası ya da olabilir diye bile bakamıyorum. Neredeyim, ya da. neyim i Varoluşumu, hangi nedenlerden türetirim, ve hangi durum a geri döneceğimi... Tüm bu sorularla kafam
G Ö RG Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
45
karıştı, ve kendimi imgelenebilecek en acıklı durumda, en koyu karanlık tarafından kuşatılmış ve her lirden ve yelinin kullanım ından bütünüyle yoksun bırakılmış duy maya başlıyorum. “Ne m utlu ki, us bu bulutlan dağ/tmaya yeteneksizken, doğanın kendisi bu amaç için yelerlidir, ve ya bu kafa, eğilimini, gevşeterek ya. da. hiiçük bir oyalanmayla ve duyulanının tüm, bu ku ru n tu lu n gideren diri izlenimiyle beni, bu felsefi melankoli ve sabuklan//ulan lıurlanr. Yemeli yerim, bir lavla oynanm, söyleşilere katılırım, ve dosl.la.nmla m utluyum dur; ve üç diirl saatlik eğlenceden sonra, bu kurgulara geri, döndüğümde bunlar öylesine soğult, gergin ve saçma görünürler ki, içimden onlara daha öle girmek gelmez. ” (Treniise, 1.4.7.) NOT 2: Felsefeye Yönelik Suçlamalar. Doğal bilincin felsefeye karşı içerlem elerinin tarihi felsefenin tarihi d enli eski dir. Bu mitolojik tu tu m , b u us-düşmanı tu tu m S o k ra te s’e v e rilen a n tik ölü m cezasından so n ra p o stm o d ern ist N ietzche’nin yine aynı S o k ıa te s’i bir kez d aha tam olarak aynı tö rel z em inde suçlu b u lm asında yinelenir: N ietzche için Sokra tes m o d e rn n ihilizm in kök en lerin i kendisine d ayandırm am ız g erek en “m oral m anyak”tır. S o k ra te s /P la to n ’tın, ve ayrıca tü m felsefesin d e, tüııı eytişim inde o n ların öğrencisi o lan m o d e rn H e g el’in “açık to p ln m ”u n düşm anı o ld u ğ u n u bild iren P o p p e r’da d a yine aynı nefret duygusu etkindir, ve biraz aşağıda g öre ceğim iz gibi bütünüyle d üzm ece kanıtlarla desteklenir. “D ü şm a n ” yokedilnıesi g e re k e n d ir. Ve so ru b ilin c i b u vargıya ve yargıya g ö tü re n n e d e n le rin n e le r o ld u ğ u d u r. O lgu yalın o larak şudur: (lerçeklik, özgürlük, erdem, uyum, düzen, idealizm, usun ve dolayısıyla o n u n özgür etkinliği olarak felsefenin değerleridir. Bireysel felse feci b u n ları ileri sürer, ve u su n doğası gereği g erçek o lanı do ğ ru lam a eğilim in d e n ö tü rü , k u ran ı ve kılgının birliğinden ö tü rü o n la ra saltık bağlılıkta diretir. Doğal bilincin özel, b ir nihilist biçim lenm esi b u n u dayanılm az bulur, böyle d e ğ e r lere anlatını veren felsefenin ve felsefecinin tehlikeli, o ldukları, “açık” toplum a gözdağı, o lu ş tu rd u k la rı y o lu n d a k i v a rg ıların a ulaşır. N ihilizm a n c a k n e fre te yeteneklidir, ve n ih ilist değersizliğin karşıtı d e ğ e rin kendisidir. Felsefe d e — tıpkı in an ç ve sa n a t gibi — T in in özsel bir değeridir. T üııı ta rih boyunca, birbir le rin d e n çok ayrı ek in le r ve çok ayrı çağlar bu bilge in san ların yazılarına sarılır, o n ları o k u lla rın d a özenle inceler, ve çoğu n lu k la o n la rd a n çok ö n e m li ve çok d e ğ e rli şeyler ö ğ re n irle r, ve ç o ğ u n lu k la o n la ra m in n e tta r kalırlar. M o d e rn nih ilizm in ve pozitivizm in bir n e fre t b ild irim in d e so n u ç la n a n bu p ato lo jik tu tu m la rın ın kişilik b o yutunu, b ilin çaltın a sü rü le n acı verici yaşan tılarını ilg ile n d ire n ru h ç ö zü m le m esin i F re u d c ıılara bırakm alıyız. F elsefenin işi sağlıklı u su çö zü m lem ek tir. Ve bu k a faların n e y a p tık la rın ın b ilin c in d e o ld u k la rı ve y ö n te m le r in in g ü ıu ş ığ m d a o ld u ğ u d ü z ey e d e k , b e lirtilm e s i g e r e k e n şey o n la r d a sö z d e s a v u n d u k la rın ın ta m te rs in i d o ğ ru la y a n bir d ü ş ü n m e tarz ın ın işlediği, n e sn e l o lm ak la ilg ile n m e d ik le ri, tersin e işlerin i en k ö tü sü n d e n d ü z m e ce k a n ıtla r ve ta n ıtla r yoluyla g ö rd ü k le rid ir. H iç kuş k u su z h e r p o z itiv is t/n ih ilis t b ilin ç te aynı n e f r e t y e ğ in liğ in in , aynı p a r a n o y a n ın , ayııı d ü z e n b a z lığ ın o ld u ğ u sö y len em ez. A m a e ğ itim ve e rd e m in birliği karşısında, biricik vargı bu eğitimsiz bilince özgü us-düşm anlığınııı, ıııisolo jin in v a ro lu ş ta k i tü m k ö tü lü k o lg u su ile ayııı k a y n a k ta n d o ğ d u ğ u , ayııı ö n y a rg ıla rla d e s te k le n d iğ i, ve aynı k ö tü m s e r /k a r a n lık b ilin ç d ü z le m in d e
46
G Ö RG Ü L B İLİN ÇTEN FELSEFEYE
sü rd ü rü ld ü ğ ü d ü r. P la to n ’u n m ağ a ra m iti m o d ern d ö n e m için d a h a az geçerli değildir. P o p p e r’lar, Russell’lar, W ittg en stein ’lar bıı karanlık bilinç alan ların ın tısa te p k ile r in e a n la tın ı v e rirle r, ve bıı m a n tık v a ro lu ş u iç in g e re k s in d iğ i eğ itim siz b ilin ç d ü z le m in i h iç kuşkusuz h e r z am an kolayca b u lu r. P o p p e r d u r u m u n d a b u k a ra la m a y ö n te m in in n e le re b a şv u rd u ğ u n u b ira z d a olsa b ilm e k ilg in ç olabilir. K a u fıııan n b u fe n o m e n ü z e rin e a ra ştırm a yapm ıştır. B u ra d a y e rim izin izin v e rd iğ i ö lç ü d e o n u n a ra ş tırm a s ın d a n y a ra r la n a ra k ilerleyeceğiz. P o p p e r A g k Toplum ve D üşm anlan'nûn, söz konusu kitabın o k u rla rın ın pek ç o ğ u g ib i, k o n u a ld ığ ı d ü ş ü n ü r le r i okum adan yazar, ya d a e n a z ın d a n o k u d u k la rın ı a n la m a d a b a şa rılı o ld u ğ u sö y len em ez. K a u fıııa n n ilk o la ra k P o p p e ı ’ın ird e le m e sin in H e g el ü z e rin e yazılan başka h e rh a n g i b ir eleştirel d e n e m e d e n çok d a h a fazla yanlış a n la m a k a p sa d ığ ın ı söyler. “E ğ e r ‘en te lle k tü e l d ü rü stlü ğ ü n d e ğ e r verdiğim iz herşey için tem el o ld u ğ u ’ k o n u su n d a P o p p e r ile a n la şıy o rsa k ,” diye e k le r, “o n u n y ö n te m le r in e k a rşı ç ık m am ız g e rek ir; ç ü n k ü to ta lite rlik ten n e fre tin in k itabının esin kaynağı ve a n a m otifi o lm a sın a karşın, y ö n te m le ri n e yazık ki to ta lite r ‘a ra ş tırm a c ıla rın ’ y ö n te m le rin e b e n z e r.” T o taliterliğe karşı kavgasının yalnızca dışa yansıttığı k e n d i iç to ta lite rliğ in e karşı verilm iş o ld u ğ u n u a n la m a n ın güç o lm a d ığ ın ı göreceğiz. Ve d a h a açık sözlü olursak, ta rih in e re ğ in in özgürlük o k lu ğ u n u tan ıtla d ığ ın a in a n a n ve ussal eğitimi insanlığın biricik k urtuluş yolu olarak g ö re n b ir idealisti, H e g e l’i “D ü şm a n ” o larak suçlam ak hiç kuşkusuz küçük b ir d ü şü n m e d e n g e sizliğinin belirtisi değildir. K a ııfm a n n ’ın b e lirttiğ i gibi, P o p p e r ’ııı H e g el ü z e rin e 19 sayfalık n o tla rı c id d i b ir a ra ş tırm a g ö r ü n ü ş ü n ü v e rse le r d e , P o p p e r ü z e r in d e b ir tü r rııhbiliııısel g özlem de b u lu n d u ğ u özn esin in e n ö n e m li çalışm alarını gözardı e d e r. D ayandığı b aşlıca y a p ıt S c rib n e r’in Hegel Selections başlıklı k ü ç ü k bir d erlem esid ir. Bu yeterlidir ç ü n k ü o ra d a neyi bulacağını ö n c e d e n bilir. B urada “D evlet T an rın ın dünyadaki y ü rü y ü şü d ü r” gibi kaba çevirileri ö rn e k le r olarak gösterir, ki g erçek çeviri, K a u fıııan n ’ın İngilizcesi ile, “il is tlıe rııay o f (',od wil.li Üıe rııorl.d l.b.a.1, Umre should be. Um State’’ b içim in d e d ir (“devletin olm ası T an rın ın d ü n y a iç in ‘is te d iğ i’ şey d ir”). Ve bu tü m c e bile H e g e l’in yayım ladığı Tüze. Felsefesi'n in m e tn in d e b u lu n m a z , a m a yalnızca “sözcüklerin se ç im in in ” kimi z a m a n H e g e l’in o lm a k ta n ç o k k e n d is in in o ld u ğ u n u b e lir te n y a y ım c ın ın “e k l e r i / Zusâlze” a ra s ın d a y e r alır. P o p p e r o k u y u c u la rın d a n h iç k u şk u su z büyük b ir kavrayış ve yargı gücii beklem ez. Bu tü r d ah a ö te ve çok d a h a ilginç ö rn e k le ri, “foto-ıııontaj” uygulayım ı ile aynı yolda “a h ııtı-m o n tajlarım n ” nasıl y a p ıld ığ ın ı a k ta rm a n ın b ir a n la m ı yoktur. P o p p e r ayrıca H e g e l’in “savaş” ü z erin e g ö rü şle rin in Prusya k ra lın ı h o şn u t e tm e k için yazıldığını ileri sürer. Oysa Tinin Cuhüngiibilimi'n d e “T ö re l D ünya” ü z e rin e kesim de savaşa ilişkin gö rü şler 1807’de N a p o le o n ’a h a y ran lık duyan H e g e l b ir Prusya d e ğ il a m a b ir Stvabia (Schvvaben) u y ru ğ u o ld u ğ u ve tam o la ra k P rusya’n ın J e n a savaşında yenilgiye uğratıldığı zam an yazılm ıştır. Yine H e g e l’in A lm an u lu sa lc ısı o lm a k la su ç la n m a sı k a rşı-H e g e lc iliğ in ö lçü sü z d u y g u sa llığ ın ın ö rn e k le rin d e n birid ir. H e g el g e rç e k te n d e Cermanik e k in e ta r ih te b ü y ü k b ir ü s tü n lü k , g id e re k ö z g ü rlü k s ü re c in d e m o d e r n ö n c ü lü k ro lü n ü yükler. A m a “G e rm a n ik ” sö z c ü ğ ü n ü n o n u n için h e rh a n g i b ir ırksal ya d a m illiyetçi im lem i yoktur. Ingilizler, H ollandalIlar, D anim arkalIlar, İsveç
C.ÖRGÜL BİLİNÇTEN FELSEFEYE lile r vb., ç o ğ u n lu k la P ro te s ta n lığ ı seçm iş o la n ulııs ve h a lk la r o n u n için "G erm aııik tin ”dir. H e r k ararlı H egel ele ştirm e n i gibi, P o p p e r’ın da H e g e l’i y irm inci yüzyıl N azi o lg u su n a bağlam aksızın g e çe m e y e ce ğ i ö n c e d e n g ö rü lebilir. Ama biraz ayrıntı P o p p e r’ın yine iyileri yerdiğini ve kötüleri övdüğünü gösterir. K a u fıııa n n ’ı izliy o ru z. P o p p e r ’ın ö n ü n e a ld ığ ı s o r u n d a k e n d is in d e n y ararlandığı K olnai Halıya Karşı Savaş başlıklı bir kitab ın yazarıdır, ve b u n d a W em er fıteger, M ax Scheler, Nielzsche, S tefim George, K nrl Jaspers gibi a d la rı d o ğ ru d a n ya d a dolaylı o la ra k N azizm ile ilişk ile n d irir ve H e g el ile b e n z e r liklerini g ö ste rir (“ü n ,” “şa n ,” “şe ref,” k o n u la rın d a !). P o p p e r şöyle yazar: “I anı greatly in d e b te d to K o ln a i’s book, w hich has ıııad e it possible fo r ıııe to q ııo te in th e r e m a in in g p a r t o f tlıis c h a p te r a c o n sid e ra b le n u ıııb e r o f autlıors \vho w oııld otlıerw ise lıave b e e n inaccessible to ıııe. (I have n o t, however, ahvays follow ed th e rvording o f K olnai’s tra n sla d o n s.)” K olnai’n in kendi m etn in d ek i alın tılar genellikle kaynakları b e lirtilm ed e n verilir, ve bulanıklığa P o p p e r k e n d i k a tk ıla rın ı ekler. P o p p e r d a h a so n ra b u a lın tıla rı H e g e l’d e n seçtiği bağlanışız tü m c e p a rç a la rı ile karşılaştırır. Ve K aufm ann sü rd ü rü r: “D ah a önemlisi, kötü H eg el’i ‘S c h o p e n h au e r ya da J. F. Fıies gibi’ ü stü n in san larla karşılaştırır, ve pıo-tofaşist o ld u ğ u ileri sürülen ve g iderek N azilerin ırkçılığı için bile kendisini suçladığı H e g e l’e karşı sürekli o la ra k S c h o p e n h a u e r ile b irlik te dava b irliğ i y a p a r — a ç ık tır ki F rie s ve S c lıo p e n h a ııe r’in, o lg u n H e g e l’in tersine, Y ahudi d ü şm a n la rı olduklarından h ab ersiz d ir.” (:: “M o re im p o rta n t, h e c o n tra sts th e vicious H e g el w ith sııperio r m en ‘sııclı as S c h o p e n h a u e r o r J. F. Fries,’ a n d h e constanüy ıııakes coııım o n caııse w ith S c h o p e n h a u e r against the allegedly protofascist H egel, w hom h e b lam e s ev en fo r th e N a zis’ racism ■ —• ev ideııtly ıınavvare tlıat Fries a n d S ch o p en h au er, ıın lik e th e m atııre H egel, rnere a n ti-S e m ites” H e g el’in kendisinin yayım lam adığı en erken gençlik d e n e m e le ri Y ahııdilere karşı gen el önyargıyı paylaştığını gösterir (P o p p e r b u n d a n h ab ersizd ir). Am a d a h a so n ra , ııssalcı-felsefeci H egel o gençlik ö n yargısını b ü tü n ü y le b ir yana b ırakm ış, ve Y a h ııd ilere ve başka h e r ekinsel küm eye eşit h a k la rın ın ta n ın m asını, ç ü n k ü in s a n la ra yu rttaşlık h a k la rın ın e tn ik k ö k e n le ri ya da d in le ri z e m in in d e d e ğ il a m a yaln ızca in sa n o ld u k la rı iç in v e rilm e si g e re k tiğ i çık arsam asın ı yapm ıştır. H e g e l’in H e id e lb e ıg Ü n iv e rsite sin d ek i ard ılı Fries sık sık büyük bir ‘lib e ra l’ olarak görülm üş, ve H egel sık sık o n a karşı se rt olm uş o lm a k la su ç la n m ıştır. B u b a ğ la m d a , F rie s ’ın 1816 y a z ın d a Heidelbergische Jahrlnklıer der LiUeralur'de bir m akale olarak d a çıkan bir kitapçık yayımladığı ve b u n d a “Y ah u d ile rin yokedilm esi” g e rek tiğ in i b ild ird iğ in d e n söz edilm ez. “Y alıudiler A lm an ların g ö n e n ç ve k a rak terle rin i nasıl tehlikeye d ü şü rü rle r? ” başlıklı b u yazıda Fries Y ah u d ile rin “g eçm işte ve g ü n ü m ü z d e h a lk ın k an ın ı e m e n le r ” o ld u k la rın ı söyler. “Böylece Y ahudi kastı ... tam o la ra k k ö k ü n d e n k a z ın m a lıd ır (m it S tu m p f u n d Stiel a u s g e ro tte t) ç ü n k ü b u k ast d e v le t iç e rs in d e k i tü m gizli ve p o litik to p lu m la rın a ç ık ç a e n te h lik e lis id ir.” “Y ahudilerin içeri tüm göçleri d u rd u ru lm a lı, dışarı göçleri hızlandırılm alıdır. ... E v len m e ö z g ü rlü k le ri ... k ısıtla n m a lıd ır. ... B ir H ıristiy a n ın b ir Y ahudi tara fın d a n çalıştırılm ası yasaklanm alıdır”; ve “giysileri ü z e rin e özel b ir işaret” tak m a z o ru n lıığ u g e tirilm e lid ir. “K a rd e ş le rim iz Y a h ııd ile re d e ğ il, a m a Y ahudiliğe (d e r J u d e n s c h a ft) savaş a çıyoruz.”
48
G Ö R G Ü L BİLİNÇTEN FELSEFEYE
“B ıı,” d e r K aııfnıann, “ Tüze Felsefesine ö n sö z ü n d e H e g e l’in F rie s’ın ah lak y asaların ın y erine ‘yürek, d o stlu k ve coşku p ü re s i’ g e çirm e sin i n için e leştir diğini anlam am ıza yardım edebilir. H iç kuşkusuz Fries’m k ardeşçe coşkusuna g ü v e n m e k Y aln ıd iler için akıllıca olm ay acak tı.” E ğ e r anti-S em itizm suçlam ası K a n t’a yöneltilm iş olsaydı, bu b e lg e len m iş suçlam aya karşı çıkm ak için yapabileceğim iz çok az şey o lu r ve K a n t'ın ileri yaşın etkisiyle dikkatsizleştiği, duygıısallaştığı, g id e re k b u n a d ığ ı vb. söylene b ilird i. Ç ü n k ü y a ln ız ca Y a şa ıııö y k ü le rin d e a n la tıla n s ö z le rin in d ışın d a , yayım ladığı son k ita p ların d an b irin d e yanlış anlaşılm ası olanaksız bildirim leri vardır. H eg el K a n t’ın tö rel k u ra m ın ın çok sağın b ir o k u n u ş u n u n g ö tü rd ü ğ ü irrasyonalizıııi, öznelciliği, ulusalcı rom antizm i özellikle Tüze Felsefesi'ııd e ele a lır (§ 140). (K a n t’ın a n ti-S e m itiz m i ü z e rin e d a h a g e n iş bilgi için bkz. K aııfnıann, İnsanı A nlam ak, I, s. 112-3 (Id ea, 1995).) Böyle b ir su ç la m a n ın o n u h a k e d e b ile c e k b irin e (ö rn e ğ in F rie s’a ya da K a n t’a) d e ğ il, am a ö z ellik le Y a h u d ile re d e salt in sa n o lm a la rı z e m in in d e y u rtta şlık h a k la rın ın v erilm esin i savunm uş b ir in sa n a y ö n e ltilm e si e n kalın kafalı ku şk u cu n u n bile ü z e rin d e biraz düşünm esi g e rek e n b ir noktadır. Yine, T a rih in e re ğ in in özgürlük o ld u ğ u n u söylem iş ve b ü tü n fe ls e fe sin in b u n u n ta n ıtla m a sı o ld u ğ u n u , saltık Id e a n ın , U su n e d im se lle şe m e y e c e k so y u t b ir k u rg u o lm a d ığ ın ı v u rg u la m ış b ir in s a n ın m o d e r n D evleti çözüm lem esinin b u rju v a d e v le tin aklanm ası o la ra k g ö rü lm e si, b u ö lç ü sü z s a ç m a lık in sa n u s u n u n k e n d is in d e k e n d is in e karşı, ııssalcılığa karşı, id e a liz m e karşı n için böyle anlam sız b ir n e fre tin o ld u ğ u ü z e rin e d ü şü n m ey i g e rek tirir. H e rşe y b ir yana, Devlet H e g e l’in T üze d izg e sin d e Nesnel T in a la n ın ın bir kategorisi olarak Sallılı Tin ala n ın ın altındadır, ve T in in a çın ım ın ın d o ru ğ u ya d a e reğ i değildir. Yine, D evlet Kavram ı o n u n özsel o larak yasa o ld u ğ u n u , ve tıssal yasanın b ir isten ç b e lirlen im i olarak yurttaşa yabancı b ir güç değil am a tam o larak onun kendi işlem i ve kendi özgürlüğü o ld u ğ u n u gösterir. P o p p e r — aslında Devlet k o n u su n d a H e g e l’i suçlayan tüm ideoloji — İstenç ve Ö zgürlük kavram ları k o n u su n d a in an ılm a z b ir bilgisizliği ele verir. P o p p e r ’m k e n d isin in pozitiviste verdiği d e rs b irin i e le ş tirm e d e n , d e rm e çatm a alıntılar y ap m ad an ö n c e ele a lm an m etinin iyice bir okum ası, bütününde kavranm ası gerektiğidir. Am a felsefe eytişimsel düşünceyi göze alam ayan kaba saba k a fan ın b a şaram ay acağ ı b irşey d ir ve böyle ru h la r d a n b u n u b e k le m e k b ü y ü k b ir saflık olacaktır. P o p p e r us d ü şm a n lığ ın ın , felsefe d ü şm a n lığ ın ın zorunlu alarak karaktersizlikle, görecilikle birlikte gittiğini g ö ste re n e n p o p ü le r birkaç p a rad ig m a d a n biridir. Ve ikinci sınıf pozitivizm ine bile “eleştirel ııssalc ılık ” d iy ecek d e n li d ü ş ü n c e yoksulu ve fe lsefe d en h a b e rsiz P o p p e r kişisel b e ce rik siz liğ in i P la to n ve H e g e l’e y ö n e lik b ir tü r öç alm aya d ö n ü ş tü re re k ‘ussallaştırır.’ Bir son söz o larak, B e rn ard Slıaıv’ın eleştirm ene — genelde eleştir m en liğ e — yönelttiği eleştiriyi b u ra d a , en uygun olduğu yerde, felsefenin ve fe lsefe cin in e le ştirm e n in e su n m a k ü z ere ö d ü n ç alıyoruz: Bu zat h a re m d e k i h a d ım gibidir. H e r gece yapıldığını gözlediği ve g e n e d e h iç yaşam adığı şeyi k e n d isin in h iç b ir z am an yapam ayacağını bilir. Zavallı P o p p e r!
ANAHATLARDA FELSEFİ BİLİMLER ANSİKLOPEDİSİ I MANTIK BİLİMİ
J
I
Giriş § ı F e lse fe b a ş k a b ilim le rin y a r a rla n d ık la rı b i r ü s tü n lü k te n , nesne lerinin ta s a r ım yetisi ta r a f ın d a n d o la y sız c a v e rilm iş ve b a ş la m a ve ile rle m e iç in b ilg ile n m e yön,teminin d a h a ş im d id e n b e n im s e n m iş o ld u ğ u n u varsaym a o la n a ğ ın d a n y o k s u n d u r. F e lse fe h iç k u şk u su z n e s n e le r in e ilk o la ra k d in ile o rta k la ş a iyedir. İkisi d e Gerçekliği n e s n e le ri o la ra k alırlar, ve d a h a s ı e n y ü k sek a n la m d a , — T a nrının G e rç e k lik ve salt o n u n G e rç e k lik olm ası a n la m ın d a . B u n d a n b a ş k a , ikisi d e s o n lu n u n a la n la r ın ı, Doğayı ve in sa n T in in i, b u n la r ı n b ir b ir le r i ile ve g e r ç e k lik le r i o la ra k T a n r ı ile iliş k ile rin i e le a lırla r. F e lse fe b u n a g ö r e n e s n e le r i ile b e lli b ir ta n ışıklığı v a rsa y a b ilir, ya d a d a h a d o ğ r u s u b ö y le b ir ta n ışık lığ ı ve ayrıca o n la ra d u y u la n b ir ilgiyi varsay m a lıd ır— salt şu n e d e n le ki, b ilin ç z a m a n a g ö re n e s n e le rin tasarım larım o n la r ın ka vra m larından d a h a ö n c e o lu ştu ru r, ve düşünen T in bile a n c a k ta sa rım la m a yoluyla ve o n a başvurarak d ü ş ü n e r e k b ilm e ve k a v ra m a d ü z le m in e y ü k se lir. A m a d ü ş ü n s e l ir d e le m e d e ç o k g e ç m e d e n a ç ığ a ç ık a r ki b u ird e le m e iç e riğ in in zo ru n lu ğ u n u g ö s te rm e ve n e s n e le rin in b e lir le n im le r in i o ld u ğ u g ibi v a rlık la rın ı d a ta n ıtla m a g e r e k s in im in i k e n d i iç in d e taşır. B u y ü z d e n o n la rla o ilk ta n ışık lık y etersiz, ve varsayım lar ve in a n ca la r ile ri s ü rm e ya d a b u n la r ı g e ç e rli saym a tu tu m u k a b u l e d ile m e z g ö r ü n ü r . A m a b ö y le lik le b ir başlangıç y a p m a n ın g ü ç lü ğ ü d e o rta y a çıkar, ç ü n k ü b ir b a ş la n g ıç dolaysız birşey o la ra k k e n d i varsayım ını y a p a r ya d a d a h a d o ğ ru s u k en d isi b ö y le b ir v arsa y ım d ır.
§2 F e lse fe ilk in g e n e l b ir a n la m d a n e s n e le r i n düşünerek irdelemişi o la ra k ta n ım la n a b ilir . A m a e ğ e r in s a n ın k e n d in i h a y v a n d a n d ü ş ü n c e yoluyla ay ııd ettiğ i d o ğ ru y sa (ki hiç kuşk u su z d o ğ r u d u r ) , o z a m a n iıısan sa l h erşe y yalnızca ve y alnızca d ü ş ü n c e ta ra fın d a n o rta y a ç ık a r ıld ığ ı iç in in sa ıısa l o la c a k tır. A ıııa g e n e d e fe lse fe 51
52
MANTIK BİLİMİ
k e n d in e ö z g ü b ir d ü ş ü n m e kipi, d ü şü n m e y i bilg iy e ve k av ray an b ilg iy e d ö n ü ş tü r e n b ir k ip o ld u ğ u iç in , felse fi d ü ş ü n c e n in d e in sa n sa l h erşe y d e e tk in o la n , g id e re k insaıısal o la n ın b u iıısansallığ m ı o rta y a ç ık a r a n d ü ş ü n m e y o lu n d a n b ir aynın ı o la c a k tır — ü ste lik o n u n la özdeş o lm a sın a , kendinde salt bir d ü ş ü n c e o lm a sın a k a rş ın . B u a y rın ı b ilin c in d ü ş ü n c e y o lu y la te m e lle n d ir ilm iş in s a n s a l iç e r iğ in in ilk in d üşünce biçim inde d e ğ il a m a b ir d u y g u , b ir sezg i, b ir ta s a rın ı o la ra k g ö r ü n m e s i o lg u s u n a b a ğ lıd ır — biçimler ki, biçim olarak d ü ş ü n c e d e n a y ırd e d iln ıe lid irle r. G ü n ü m ü z d e a r tık b a s m a k a lıp b ir ö n e r m e d ü z e y in e d ü şm ü ş esk i b ir ö n y a rg ıy ı a n ım sa y a b iliriz : in s a n k e n d in i h a y v a n d a n d ü ş ü n c e y o lu y la a y ııd e d e r ; b a s m a k a lıp o la b ilir, a ıııa g e re k li o ld u ğ u n d a böyle eski in a n ç la rı a n ım sa m ak , tu h a f g ö rü n se d e, y e rin d e o lacak tır. Ve g ü n ü n b ir ö nyargısı k a rşıs ın d a b u n u b ir g e re k s in im o la ra k g ö re b iliriz ; b u ö n y a rg ı duygu ve düşünceyi b ir b ir in d e n ö y le sin e a y ırır ki, b u n la r ın b ir b ir le r in e k a rşıt, ü s te lik d ü ş m a n o lm a la rı g e re k ir, öyle ki, d u y g u — ö ze llik le d in se l d u y g u — d ü ş ü n c e ta ra fın d a n kirletilir, sa p tırılır, g id e re k b ü tü n ü y le yok edilir, ve d in ve d in d a rlığ ın k ö k le rin i ve y erle rin i ö zsel o la ra k d ü ş ü n c e d e d eğ il a m a b aşk a b ir y e rd e b u lm a la rı g ere k ir. O ysa böy le b ir ayrılık d u r u m u n d a u n u tu lm a k ta d ır ki sa lt in sa n d in e y e te n e k lid ir, ve h ay v a n la rın ise tü z e ve a h la k la r ın d a n d a h a ö te b ir d in le r i yoktur. D in in d ü ş ü n c e d e n b u k o p m ası ileri s ü r ü ld ü ğ ü n d e g en e llik le g ö z ö n ü n e g e tir ile n d ü ş ü n c e “üzerine düşünce" o la ra k b e lirtile b ilir — ya d a derin d ü ş ü n c e o la ra k , ki d ü ş ü n c e o la ra k düşünceyi içeriği o la ra k a lır ve b ilin c e g e tirir. F e ls e fe n in d ü ş ü n c e a ç ısın d a n b e lirg in o la ra k sa p ta d ığ ı b u ay rım ı ta n ım a ve g ö z e tm e d e savsaklık felsefeyle ilgili e n k a b a g ö r ü ş le r in ve s u ç la m a la rın k ay n a ğ ıd ır. Y alnızca in sa n ın d in i, tü z esi ve tö re l b ir yaşam ı v a rd ır — h iç k u şk u su z sa lt d ü ş ü n e n v arlık o ld u ğ u için; ve b u y ü z d e n d in se l, tüzel ve tö re l a la n la rd a — ister d u y g u ve in a n ç , isterse ta sa rın ı o lsu n — g e n e l o la ra k D üşünce h iç b ir z a m a n e tk in liğ in e s o n v e rm e z ; e tk in lik ve ü r ü n l e r i o r a d a b u lu n u r ve kapsanırlar. A m a d ü ş ü n c e n in belirlediği ve içlerine işlediği b ö y le d u y g u ve ta s a rım la rı ta şım a k b ir şey d ir, b u n la r üzerine düşünceler ta şım a k b aşk a b ir şey. B u b ilin ç k ip le r in in üzerine düşünm e yoluyla ü re tile n d ü ş ü n c e le r “d e r in d ü ş ü n m e ,” “s ıra d a n u sla m la m a ” ve b e n z e rle ri a ltın d a , ve ay rıca felse fen in k e n d is i a ltın d a k a p s a n a n d ü ş ü n c e le rd ir.
GİRİŞ
53
Bıı b a ğ la m d a b u tü r üzerine-düşünceyi bizi B e n g i ve G erçe k o la n ın b ir ta s a r ım ın a ve k e s in liğ in e u la ş tır a n k o şu l o la ra k , g id e re k b iric ik yol o la ra k ile ri s ü r e n ve d a h a sık k a rşıla şıla n b ir b aşk a yanlış a n la m a g e ç e rlik k azanm ıştır. Böylece, ö rn e ğ in T a n rın ın va ro lu şu n u n m etajîziksel ta n ıtla rı (ki a r tık o ld u k ç a eskimişlerdir) sa n k i T a n r ın ın v a ro lu ş u k o n u s u n d a k i in a n ç ve k a n ı ö zsel o la ra k ve y aln ızc a o n la r ın bilg isi ve o n la r a ilişk in k an ı yoluyla ortaya çıkarılabilirm iş gibi ele alın m ışlard ır. Böyle b ir ö n e sü rıım besinlerin kimyasal, b o ta n ik ya d a zoolojik b elirle n im le r in in b ir b ilg isin i e d i n m e d e n ö n c e y e m e k y e m e n in o lan ak sızlığ ın ı, ya d a sin d irim için a n a to m i ve fizyoloji ö ğ re n i m in i b itirin c e y e d e k b e k le m e k g e re k tiğ in i ile ri sü rm ey e d e n k d ü şe c e k tir. E ğ e r böyle olsaydı, k e n d i a la n la rın d a b u b ilim le r, tıp k ı k e n d i a la n ın d a k i felse fe g ib i, y a ra rlık a ç ıs ın d a n h iç k u şk u su z ço k şey kazanır, g id e re k y a ra rlık la rı saltık ve ev ren sel v a z g e ç ile m e z lik d ü z e y in e y ü k s e lird i; ya d a , d a h a d o ğ r u s u , tü m ü d e , v a z g e ç ile m e z o lm a k y e r in e , h iç v a ro lm a z la rd ı. § 3 B ilin cim izi d o ld u r a n içerik, h a n g i tü r d e n o lu rs a o lsu n , d u y g u la rın , sezgilerin, im g e le rin , tasarım ların , a m a ç la rın , ö d ev lerin vb. ve d ü ş ü n c e ve k a v ra m la rın belirliliklerini o lu ş tu ru r . D u y g u , se zg i, im g e vb. b u b a k ım d a n b u iç e r iğ in B içim leridirler: iç e r ik bir ve aynı k a lır — iste r d u y u lsu n , sezilsin, ta sa rım la n sın ya d a isten sin , isterse yalnızca d u y u lsu n ya d a d ü ş ü n c e le r d e n b ir k a rışım la b ir likte d u y u lsu n , sezilsin vb., ya d a b ü tü n ü y le katışıksız o la ra k d ü ş ü n ü lsü n . B u b iç im le rd e n h e rh a n g i b irin d e , ya d a b irç o ğ u n u n k a rı şım ın d a , iç e rik b ilin c in nesnesidir. A m a b u n e s n e llik te bu biçim lerin, belirlilikleri de k e n d ile rin i içeriğe katarlar, öyle ki, b u b iç im le r d e n h e r b irin e g ö re tikel b ir n e sn e o rtay a çıkıyor gibi g ö rü n ü r, ve b ö y le c e k e n d in d e aynı o la n , ayrı b ir iç e rik g ib i g ö rü n e b ilir. D u y g u , sezg i, istek , iste n ç vb. b e lirlilik le ri, o n la rın bilincinde o lu n d u ğ u s ü re c e , k a b a c a tasarım lar o la ra k a d la ııd ırıld ık la rı iç in , g e n e l o la ra k diyebiliriz ki felse fe düşünceleri, kategorileri, ya d a d a h a sa ğ ın b ir deyişle, K a v ra n ıla n ta s a r ım la r ın y e rin e g e ç irir. G e n e l o la ra k ta s a r ım la r d ü ş ü n c e ve K a v ra m la rın eğretilemeleri o la ra k g ö rü le b ilirle r. A m a ta s a rım la ra iye o lm a k h e n ü z b u n la r ı n d ü ş ü n m e iç in im le m le r iııi, o n la r a k a rş ılık d ü ş e n d ü ş ü n c e ve K a v ra m la rı b ilm e k d e m e k d e ğ ild ir. E v rik o la ra k , d ü ş ü n c e ve K av ram lara iye o lm a k , ve b u n la ra k arşılık
54
MANTIK BİLİMİ
d ü ş e n ta sa rım la rın , se zg ilerin ve d u y g u la rın n e le r o ld u k la rın ı b ilm e k d e iki ayrı şeydir. — F else fe n in anlaşılm azlığı d e n ile n şey b ir yanıyla b u n o k ta y a bağlıdır. G ü çlü k b ir y a n d a n k e n d in d e s a lt a lışka n lık yo k su n lu ğ u o la n b ir y e te n e k s iz lik te , s o y u t d ü ş ü n m e , e .d . a rı d ü ş ü n c e le r e s a r ıla r a k b u n l a r d a d e v in m e y e te n e k s iz liğ in d e y atar. S ıra d a n b ilin c im iz d e d ü ş ü n c e le r ta n ıd ık d u y u sa l ve tin s e l g e re ç le ö rtü lm ü ş ve b irle ş m iş le rd ir; ve birşey ü z e rin e d ü ş ü n ü r k e n , d e rin le m e s in e d ü ş ü n ü r k e n , ve g ü n d e lik u sla m la m a d a d u y g u ları, sezgileri, ta sa rım la rı d ü ş ü n ce ile karıştırırız (b ü tü n ü y le duyu sal iç erik li h e r ö n e rm e y e — ö r n e ğ in “B u y a p ra k yeşile///'” gibi — ş im d id e n varlık ve tekillik k a te g o rile ri k atılm ıştır). A m a d ü ş ü n c e le rin k e n d ile rin i katışık sız o la ra k n e s n e y a p m a k b aşk a b ir şeydir. — A n laşılm a zlığ ın b ir b aşk a yanı d a b ilin ç te d ü şü n c e ve K avram o la ra k b u lu n a n ı ö n ü n e ta sa rın ı k ip in d e alm ayı isteyen dayançsızlık tır. İn sa n ın ö n ü n d e d u r a n b ir K a v ra m d a n ey i d ü şü n m esi g e r e k tiğ in i b ile m e d iğ i söylenir; oysa b ir K avram da K av ram ın k e n d is in d e n d a h a ö te d ü şü n ü le c e k hiçb irşey yoktur. B u y ü z d e n o a n la tım d a d a h a ö n c e d e n bilinen, ta n ın a n b ir tasarım a d u y u la n ö z le m y a ta r; ta s a r ım la m a y o lu y itin c e , b ilin c e s a n k i b ir z a m a n la r ü z e rin d e sağ lam ve d o ğ a l d ay a n ağ ın ı b u ld u ğ u to p r a k ay ağ ın ın a ltın d a n ç e k ilm iş g ib i g elir. K e n d in i a r ı K a v ra m la r ü lk e s in e çe k ilm iş b u ld u ğ u n d a , d ü n y a d a nerede o ld u ğ u n u b ile m e z. — B u y ü zd en yazarlar, vaizler, k o n u şm a c ıla r vb. o k u y u c u la rın a ya d a d in le y ic ile rin e o n la r ı n d a h a ş im d id e n e z b e r e b ild ik le r i, o n la r a ta n ıd ık g e le n ve k e n d ile r in i kendiliklerinden, a n la ta n ş e y le rd e n söz e ttik le ri z a m a n en a nlaşılır b u lu n u r la r.
§4 S ır a d a n b ilin c im iz le b a ğ ın tıs ın d a f e ls e f e n in ilk o la r a k ken d in e özgü bilgilenm e kip i için gereksinim i g ö s te rm e s i ya d a g id e r e k b u g e re k s in im i u y a n d ırm a s ı g e re k e c e k tir. A m a d in in n e s n e le r i ile, g e n e l o la ra k gerçeklik ile b a ğ ın tıs ın d a , b u n la r ı k e n d i iç in d e n b ilm e yeteneğinde o ld u ğ u n u ta n ıtla m a s ı g e r e k e c e k tir ; ve dinsel ta s a r ım la r la a r a s ın d a o rta y a ç ık a n b ir ayrılık sö z k o n u s u o ld u ğ u n d a , ay rılık g ö s te re n b e lir le n im le r in i aklam ası g e re k e c e k tir. §5 B e lirtile n ayrım ü z e rin e b ir ö n açık lam a v e rm e k ve b u n u n la b ağ lı o la ra k b ilin c im iz in g e r ç e k içeriğinin a n c a k b u iç e r iğ in d ü ş ü n c e
GİRİŞ
55
ve K avram b iç im in e çevrilm esiyle k a za n ıld ığ ım ve ü s te lik ilk kez o za m a n k e n d in e özg ü ışığında sa p ta n d ığ ın ı g ö ste rm e k am acıyla, b ir b a ş k a eski önyargı a n ım s a tıla b ilir: D e r le r ki, n e s n e le r d e ve o la y lard a, g id e re k d u y g u la rd a , se z g ile rd e , sa n ıla rd a , ta sa rım la rd a vb. gerçek o la n ı g ö rg ü le m e k için üzerine-düşünvıe g erek ir. “Ü z e rin e d ü ş ü n m e k ” ise e n a z ın d a n h e r d u r u m d a d u y g u la rı, ta s a rım la rı vb. düşüncelere d ö n ü ş tü r m e k tir . F e ls e fe n in k e n d i iş in in k e n d in e ö z g ü biçimi o la ra k ile ri s ü r d ü ğ ü şey y a ln ız c a düşünce o ld u ğ u iç in , a m a h e r in s a n d o ğ a l o la ra k d ü ş ü n e b ild iğ i için , b ö y le ce § 3 ’te v e rile n ay rım ı g ö z a r d ı e d e n b u so y u tla m a n e d e n iy le , d a h a ö n c e fe lse fe n in anlaşılm azlığı ü z e r in e y a k ın m a o la ra k d e ğ in ile n şeyin k a rşıtı o rta y a çıkar. B u b ilim sık sık ö y lesin e k ü ç ü m s e n ir ki, g id e re k k e n d i le r in i o n u n la h iç b ir s ık ın tıy a so k m a m ış o la n la r b ile o n u n la ilgili herşeyi te m e ld e n anladıkları k u r u n tu s u n a k a p ılır lar; s ır a d a n b ir e ğ itim in s ın ırla rı iç e r s in d e k alm ış o ls a la r d a, ö z e llik le d in s e l d u y g u la rd a n yola ç ık a ra k felse fe y ap m ay a ve o n u n ü z e r in e y a rg ıla rd a b u lu n m a y a y e te n e k li o ld u k la r ın ı d ü ş ü n ü r le r . K ab u l e d ile c e k tir ki, b a ş k a b ilim le rle ta n ış ık lık o n la r ü z e r in d e b e lli b ir ç a lışm a y a p m ış o lm ay ı g e re k tirir, ve ü z e r le r in d e b ir y a rg ıd a b u lu n a b ilm e k ilk in b ö y le b ir b ilg i k o n u s u n d a yetk in olm ayı g e re k tire c e k tir. Ve y in e k a b u l e d ile c e k tir ki, b ir çift ayakkabı ü re te b ilm e k için b u işi ö ğ re n m iş ve u y g u la m ış o lm a k g e re k ir, ü s te lik h e r k e s k e n d i a y a ğ ın d a b u n u n iç in g e r e k e n ö lç ü n ü ve e lle r in d e g e re k li işle m le r için d o ğ a l b ec eriy i b u la b iliy o r olsa bile. Y alnızca felse fen in k en d isi iç in b ö y le b ir ça lışm a, ö ğ r e n m e ve ç a b a g e re k li d e ğ ild ir. — B u r a h a tla tıc ı sa n ı e n y ak ın z a m a n la r d a k i o n a y ın ı d o la y sız b ilg i ya d a sezgi yoluyla b ilg i ö ğ r e tis in d e n alm ıştır. §6 Ö te y a n d a n , eşit ö lç ü d e ö n e m li b ir n o k ta o la ra k , felsefe a n la m a lıd ır ki iç e riğ i d irim li T in in ü lk e s in d e k ö k e ııse l o la ra k ü r e tile n ve k e n d in i ü r e t e n iç -g e re ç te ıı, b ilin c in E vreni, dış ve iç E v re n i y a p ıla n b u iç -d e ğ e ı d e n b a şk a b irşe y d e ğ ild ir — a n la m a lıd ır ki içeriği Edimsellikivc. B u iç eriğ in e n yakın b ilin c in e deneyim diyoruz. D ü n y a n ın d u y a rlı b ir iıd e le n iş i b ile iç ve dış v a rlığ ın g e n iş ü lk e s in d e n e y in s a lt g eç ic i ve a n la m s ız b ir g ö rü n g ü o ld u ğ u n u , ve ney in k e n d i iç in d e g e rç e k te n edimsellik a d ın a y araşır o ld u ğ u n u a y ırd e d e r. F e lse fe b u b ir ve ay n ı iç -g e re c i b ilm e n in b a ş k a tü r-
56
M A NTIK BİLİMİ
le ıin d e n salt biçim a ç ısın d a n ayrıldığı için, e d im se llik ve d en ey im ile b a ğ d a şm a sı z o r u n lu d u r . G id e re k b u b a ğ d a ş m a b ir fe lse fe n in g erç ek liğ i iç in e n a z ın d a n dışsal b ir d en e k -taşı o la ra k g ö rü leb ilir, tıp k ı b u b a ğ d a şm a n ın sa p ta n m a sı yoluyla ö zb ilin ç li U su n varolan U s ile, E d im se llik ile u z la şm a sın ı ü r e tm e n in b ilim in e n y ü k se k e r e ğ i o la ra k g ö rü lm e s i gibi. T üze Felsefesi b a şlık lı ç a lış m a m a Ö nsözde şu ö n e r m e le r b u lu n u y o rd u : Ussal olan edimseldir, ve edimsel olan ussaldır. B u y alın ö n e r m e le r b irç o k la rın a tu h a f g ö r ü n d ü ve d ü şm a n c a k a rş ıla n d ıla r , ü s te lik felse fey e ve h e ış e y d e ıı ö n c e d in le r in e b ağ lılık ların ı ta rtışm a k o n u su etm eyi bile iste m e y e n le r ta ra fın d a n . B u b a ğ ın tıd a d in in s ö z ü n ü e tm e k g e r e k s iz o la c a k tır, ç ü n k ü o n u n ta n rıs a l d ü n y a h ü k ü m d a rlığ ı ö ğ re tile ri b u ö n e r m e le r in ç o k b e lir g in a n la tım la rıd ır. A m a b u n la r ı n felse fi a n la m la r ı söz k o n u s u o ld u ğ u n d a ö y le sin e d e r i n b ir e ğ itim d ü ze y i ö ııg e r e k ir ki, y aln ızca T a n rın ın e d im s e l o ld u ğ u — e n e d im se l o ld u ğ u , y aln ızc a o n u n g e rç e k te n e d im s e l o ld u ğ u — d eğ il, am a, b iç im se l a ç ıd a n b a k ıld ığ ın d a , g e n e l o la ra k b elirliv a rlığ m b ö lü m s e l o la ra k görüngü ve a n c a k b ö lü m s e l o la ra k e d im se llik o ld u ğ u d a b ilin m elid ir. G ü n d e lik y a ş a m d a h e r h a n gi b ir d ü şü n c e y e , yanlışa, kötüye ve k ö tü n ü n alan ın d ak i herşeye, k ısaca b o z u lm u ş ve geçici h e r v a ro lu ş a o lu m s a l b ir y o ld a edimsellik a d ı v erileb ilir. O ysa s ıra d a n b ir d u y g u b ile o lu m s a l b ir v aro lu şa “e d im s e l” g ibi v u rg u lu b ir ad ı y ü k le m e d e d u rak say acaktır■; ç ü n k ü o lu m s a llık öyle b ir v a ro lu ş u im le r ki, b u n u n o la b ile c e ğ i g ib i o lm a y a d a b ile n olanaklı b irş e y d e n d a h a ö te b ir d e ğ e ri yoktur. G e n e d e , e ğ e r E d in ıse llik te n söz etm işse m , a ç ık tır ki b u a n la tım ı h a n g i a n la m d a k u lla n m ış o ld u ğ u m u n k e n d iliğ in d e n d ü ş ü n ü lm e s i g e r e k ir d i, ç ü n k ü a y rın tılı b ir M a n tık ç a lış m a s ın d a d a E d im se lliğ i e le a la r a k o n u y a ln ız c a o lu m s a l o la n d a n d e ğ il (ki g e n e d e b ir v a ro lu ş u v a rd ır), a m a g id e re k b elirli-v arlık ta n , v a ro lu şta n ve d a h a b a şk a b e lirle n im le rd e n d e sa ğ ın o la ra k a y ırm ıştım .1 — Ussal o la n ın edimselliği I d e a la r ın ve İ d e a lle r in b o ş im g e le rd e n b aşk a b iış e y o lm a d ık la rı ve f e ls e f e n in b ö y le u y d u r m a la r ın b ir d iz g e s i o ld u ğ u 1[ Wissenschaft derLogik, 2. Buch, 3. Abschnitt: “Die Wirkliclıkeit.”]
GİRİŞ
57
g ö r ü ş ü n e k a rşıt o ld u ğ u gibi, ev rik o la ra k , İ d e a la n n ve İ d e a l le r in e d im s e llik ta şıy a m ay a ca k d e n li eşsiz ya d a k e n d ile r in e b u n u sağ lay am ay acak d e n li gü çsü z şe y ler o ld u k la rı g ö rü şü y le d e çatışır. A m a e d im se lliğ in İ d e a d a n ayrılışı ö ze llik le a n la k d ü z e y in d e k alır — a n la k ki s o y u tla m a la rın ın d ü şle rin i g e rç e k diye g ö r ü r ve g id e re k p o litik a la n d a b ile b ü y ü k b ir h az d u y a ra k b u y u r d u ğ u “gerek” ile b ü y ü k le n ir, sa n k i d ü n y a n a s ıl o lm a sı gerektiğini ve n asıl o lm a d ığ ın ı ö ğ r e n m e k iç in o n u b e k le m e k zo ru n d a y m ış gibi; e ğ e r olm ası g e re k tiğ i gib i olsaydı, o z a m a n o n u n o “g e r e k ”in in ço k b ilm işliğ i n e r e d e k a lırd ı? A n la k b u “g e r e k ” ile b asm a k a lıp , dışsal ve geçici n e s n e le re , k ııru m la ra , d u r u m la r a vb. karşı çıktığı z a m a n — ki b u n la r b e lk i d e b e lli b ir s ü r e ve ö z e l ç e v re le r iç in g ö r e li o la ra k b ü y ü k b ir ö n e m ta ş ıy a b ilir le r — h iç k u şk u su z h a k lı o la b ilir ve b ö y le b ir d u r u m d a g e n e l o la ra k d o ğ r u b e l ir le n im le r le b a ğ d a ş m a y a n p e k ço k şey b u la b ilir; kim ç e v re sin d e g e rç e k te h iç d e o lm a sı g e re k tiğ i g ib i o lm a y an p e k ço k şeyi g ö re m e y e c e k d e n li b ilg e d eğ ild ir? A ıııa b u b ilg elik b u n e s n e le rd e ve b u n la rın “g e r e k ”le r in d e k e n d in i felsefi b ilim in ilg ile r in in o r ta s ın d a b u ld u ğ u k u r u n tu s u n a k a p ıld ığ ı z a m a n b u n d a y an ılır. B ilim in ilg isi yalnızca id e a iledir, ve id e a ise sa lt o lm a sı g e re k e c e k ve ed im se l o la m a y a c a k d e n li g ü ç sü z d e ğ ild ir ; ve b ilim in ilg isi öyle b ir ed im se lliğ e y ö n e lik tir ki, b u r a d a o n e s n e le r, k u ru m la r, d u r u m la r vb. sa lt yüzeysel d ışy a ııları o lu ş tu ru r la r. .
§7
ilk o la ra k , “ üzerine-düşiinm e” b ü tü n ü n d e a lın d ığ ın d a fe ls e fe n in ilkesini (ki b a şla n g ıç d a d e m e k tir) k ap sar; ve b u n d a n so n ra , yakın z a m a n la rd a (L u tlıe r R e fo rm asy o n ıı z a m a n ın d a n so n ra ) bağımsız lığı iç in d e y e n id e n ç iç e k le n d iğ i z a m a n , b a ş la n g ıc ın d a Y u n a n f e ls e fe s in in b a ş la n g ıç la r ın d a o ld u ğ u g ib i sa lt s o y u t b ir tu tu m a g itm e y ip te r s in e k e n d in i aynı z a m a n d a g ö r ü n g ü d ü n y a s ın ın ö lç ü sü z g ö r ü n ü ş ü iç in d e k i g e re c in e v e rd i; b ü tü n b u n la rın s o n u c u n d a felsefe a d ı öyle b ilg i d a lla r ın a u y g u la n ır o ld u k i, b u n la r g ö r g ü l te k illik le r d e n iz in d e k i d e ğ iş m e z ö lç ü n ve evrensellerin b ilg isi iç in o ld u ğ u gibi, o lu m s a lın so n su z ç o k lu ğ u n u n g ö r ü n ü r d e k i d ü z e n s iz liğ in d e y a ta n Z o ru n lu k ilk e s in in ya d a Yasaların, sa p ta n m a sıy la d a u ğ ra şıy o rla rd ı; b ö y le ce felsefe içeıiğini d ışın ve iç in d o ğ r u d a n sezgi ve a lg ısın d a n , şim dideki d o ğ a d a n ve o d e n li d e in s a n ın şim dideki tin ve y ü r e ğ in d e n alm ıştır.
58
M ANTIK BİLİMİ
D eneyim in ilkesi so n s u z ö n e m d e k i şu b e lir le n im i k a p s a r: B ir iç e riğ in o n a y la n m a s ı ve g e r ç e k le n m e s i iç in in s a n ın k e n d is i orada olmalı, ya d a d a h a b e lirli o la ra k , in s a n b u iç e riğ i kendi öz-pekinliği ile b ir lik iç in d e ve b irle şm iş b u lm a lıd ır. K e n d isi o r a d a olm alıd ır, iste r sa lt dışsal d u y u la rı ile o lsu n , isterse d a h a d e r in tin i, özsel öz-biliııci ile. — B u ilke b u g ü n le r d e in a n ç ya d a dolaysız bilgi d e n ile n ya d a dış d ü n y a d a ve h e ış e y d e n ö n ce k iş in in kendi iç in d e ta n rıs a l b ild iriş o la r a k g ö r ü le n şeyle aynıdır. Felsefe a d ı v e rile n o b ilim le re k a b u l e ttik le ri b aşlan g ıç n o k ta sı n e d e n iy le görgül b ilim le r deriz. G e n e d e a m a ç la d ık la rı ve o rta y a ç ık a r d ık la rı özsel s o n u ç la r ise ya sa la r ve genel önermelerdir, b ir ku ra m d ır; v a ro la n şe y le re iliş k in düşünceler d irler. B öylece Newtoıı fiziğ in e D o ğ a F elsefesi a d ı v e rilirk e n , ö te y a n d a n söz g eliıııi H u g o G ro tiu s u lu sla rın karşılıklı ta rih sel e y le m le rin i b iı a ra y a to p a rla y a r a k s ır a d a n b ir u s la m la m a n ın y a rd ım ıy la b ir g e n e l ilk e le r b ü tü n ü , b ir k u r a m o lu ş tu r d u ki, b u n a D e v le tle ra r a s ı T ü z e F else fe si a d ı v e r ile b iliy o rd ıı. — Felsefe a d ı In g iliz ler a ra s ın d a h e n ü z g e n e l o la ra k b u b e lirle n im i ta ş ım a k ta ve N e w to n e n b ü y ü k fe lse fe c i ü n ü n ü s ü r d ü r m e k te d ir; a m a g id e re k a d a ra ç y ap ım cıların ın e d e r liste le rin e d e k in d ir ile r e k ö z e l b ir m a n y e tik ya d a e le k tr ik li a r a ç la r b aşlığ ı a ltın a d ü ş m e y e n b a s ın ç ö lç e r , ıs ıö lç e r g ib i a y g ıtla ra felsefi aletler d e n i r — h iç k u şk u su z b ir ta h ta , d e m ir vb. b ile ş im in e d e ğ il a m a y a ln ız c a düşünceye fe ls e f e n in a r a c ı d e n m e s i g e re k irk e n .- — B u ra d a felsefi o la ra k a d la n d ırıla n g e re c in n e d e n o lu ştu ğ u açık ça g ö rü lm e k te d ir. — B ir In g iliz g a z e te sin d e yeni y a y ım la n a n k ita p la r ın d u y u r u la r ı a r a s ın d a k ısa c a ş u n la r ı b u ld u m : The A rt o f Preserviııg the H a ir on P hilosophical Principles, n ea tly p r in te d in p o st 8., p ric e 7 sh. — S açın k o ru n m a sı iç in felsefi ilk e le r ile d e n m e k is te n e n b e lli ki k im y a sa l, fizyo lo jik vb. ilk e le rd ir . — B ö y lece ö z e llik le y a k ın z a m a n la r ın b ilim i o la n ve [ A lm a n y a ’d a ] Ussal D e v le t E k o n o m is i ya d a ■ Thom son tara fın d a n yayıma h azırlan an b ir d e rg in in başlığı şudıır: Felsefe. Yıllığı; ya da Kimya, Mineraloji, Mekanik, Doğa-Tarihi, Tanın ve Sanallar Dergisi. [A nnals o f Plıilo.soplıy; ar, Magazine. oj Chem.isl.ry, Mineralogy, Mechanirs, Natura t Hislory, Agricullure, and the Arls; L ondra, 1813-20]. [W illiaııı W allace’ın no tıı: “T lıo m as T h o m so n (1773-1852), Glasgovv’de Kimya P rofesörü, kimya ve ilgili b ilim lerin e rk e n ta rih in d e k e n d in i gösterdi. T h e A nnals oj Philosophy 1813’d e n 1826'ya dek yayım landı. The art, oj presennng ihe hair (a n o n im o la ra k ) 1825’d e L o n d ra ’d a yayım landı.”]
GİRİŞ
59
K u ra m sa l D e v le t E k o n o m is i d e n i le n P o litik E k o n o m i d e F e lse fe a d ın ı a lm ış tır.1
§8 B u bilgi ilkin k e n d i a la n ın d a 11 e d e n li d o y u ru c u olsa d a, ilk olarak o r a d a k a p s a n m a y a n b ir b a ş k a nesneler ç e v re si d a h a k e n d in i g ö ste rir — Ö zgürlük, Tin, Tanrı. B u n la rın o a la n d a b u lu n m a m a la rın ın n e d e n i d e n e y im e a it o lm a m a la r ı d e ğ ild ir ; h iç k u şk u su z d u y u sal o la ra k d e ııe y im le n e m e z le r, a m a b ilin ç te b u lu n a n lıe rşey d e n e y im le ıım iş tir — b ir a n la tın ı ki, g e r ç e k te b ir g e n e le m e d e n b aşk a birşey d e ğ ild ir; te rsin e, b u n u n n e d e n i b u n e s n e le rin k e n d i le rin i içerikleri a ç ıs ın d a n h e m e n so n s u z o la ra k g ö s te rm e le rid ir . A r is to te le s ’e y an lış o la ra k y ü k le n e n ve f e ls e fe s in in d u r u ş n o k ta sın ı an latıy o r olm ası gerek tiğ i d ü ş ü n ü le n eski b ir ö n e rm e v ard ır: ‘ n ih il est in intellectu, quod non fu e rit iıı sensu ’ — d ü ş ü n c e d e h iç b ir şey y o k tu r ki d u y u d a , d e n e y im d e o lm u ş o lm a s ın .1 '1G enel politik e k o n o m i ilkeleri ile ilgili o larak ‘‘felsefi’’sözcüğü İngiliz devlet a d a m la r ın ın a ğ ız la rın d a n eksik o lm a z — ü ste lik açık o tu r u m la r d a b ile . 1825’deki (2 Ş ııb at) p a rla m e n to o tu r u m u n d a B ro ııg h a m sarayın sö z lerin e yanıt o larak sunm ası g erek en söylevi dolayısıyla söyle konuştu: “O zgiir tecim in d e v le t-a d a m ın a y a ra şır ve felsefi ilk e le rin in — ç ü n k ü b u n la r h iç kuşkusuz fe ls e fid irle r — o n a y la n m a sı ü z e rin e , m a je s te le ri b u g ü n p a rle m e n to y u k u tla m ış la rd ır.” A ıııa b u dil y alnızca m u h a le fe t ü y e le rin e özgü d e ğ ild ir. Y anında D evlet B akanı C a n n in g ve O rd u M uhasebecisi G e n era l Sir C h arles L o n g ’ıın d a b u lu n d u ğ u B aşbakan L o ıd L iverpool’u n başkanlığı altın d a v erilen G e m ic ilik B irliğ in in yıllık y e m e ğ in d e (aynı a y d a ), sa ğ lığ ın a k a ld ırıla n k a d e h le r e y a n ıt o la ra k D evlet B a k an ı C a n n in g d e d i ki: “Bir d ö n e m y e n i başladı; b u n d a n böyle b u ü lk e n in y ö n e tim in d e b a k a n la r derin bir felsefenin d o ğ ru ilk e le rin i u y g u lay a b ile ce k lerd ir.” İngiliz felsefesi ile A lm an felsefesi a ra sın d a k i a y rım lar n e d e n li büyük o lu rsa o lsu n , başka y e rle rd e felsefe adı y alnızca k ü ç ü m sey ici b ir ad ve alay k o n u su o la ra k ya d a n e fre t u y a n d ırıc ı birşey o la ra k k u lla n ılırk e n , o n u n İngiliz d e v le t a d a m la rın ın ağ zın d a h e n ü z o n ıırla n d ırılm a k ta o ld u ğ u n u g ö rm e k sevindiricidir. [W illianı W allac e ’ın n o tu : “T ah tın k o n u şm a sı 3 Ş u b a t 1825’te o k u n d u . G em i sa h ip le rin in yem eği 12 Şubattaydı. 14 Ş u b a t tarih li Times C a n n in g ’in sözlerini “d ü z m e c e d eğil aıııa sağlam fe lse fe n in tü re li ve bilgece d ü z g ü le ri” o lara k verdi :: T h e speeclı froııı tlıe tlıro n e was re a d o n Feb. 3 Kİ, 1825. T h e shipovvners’ d in n e r was o n Feb. 12. T h e Times o f Feb. 14 gives as C a n n in g ’s tlıe vvords “tlıe jııst a n d vvise ıııaxim s o f so u n d n o t spurioııs plıilosoplıy.”] ''[ “ D o ğ u ş ta n d ü ş ü n c e le r k a v ra m ın a k a rşı ç ık a ra k ‘a n la k ta d a h a ö n c e d u y u la rd a o lm a m ış h iç b irşe y y o k tu r’ g ö r ü ş ü n ü s a v u n a n la r h a k lıd ır la r,” diyordu L eibniz, “ y eter ki ‘anlığın kendisi d ışın d a ’ sınırlam asını g e tireb ilelim .”
— A.Y.]
60
M ANTIK BİLİMİ
E ğ e r k u rg ııl felsefe b u ö n e rm e y i yadsım ışsa, b u sa lt b ir yanlış a n la m a o la ra k g ö rü lm e lid ir. A m a, evrik o la ra k , k u rg u l felsefe eşit ö lç ü d e ile ri sü re c e k tir ki ‘nilıil est in seıısu, quod noıı fuerit in intellectu, ’ — ilk o la ra k b ü tü n ü y le g e n e l a n la m d a , e .d . voöçıın (noııs) ve d a h a d e r in b e lirle n im i iç in d e T in in ev re n in n e d e n i o ld u ğ u a n la m ın d a , — ve ik in c i o la r a k d a h a ö ze l a n la m d a (b k z. § 2 ), e .d . tü z e l, tö r e l ve d in s e l d u y g u n u n k a y n a k ve y e r in i y a ln ız c a d ü ş ü n c e d e ta şıy a n iç e r iğ in b ir d u y g u s u ve b ö y le lik le b ir d e n e y im i o ld u ğ u a n la m ın d a .
.
§9
ik in c i olarak, ö z n e l U s biçim a çısın d a n d a h a ö te b ir d o y u m is te m in d e d ir ; b u b iç im g e n e l o la ra k Z o ru n lu k tu r (b k z. § 1 ). O b ilim s e l y o ld a bir y a n d a n o n d a k a p s a n a n evrensel, cin s vb. g ib i ö ğ e le r k e n d ile r i iç in b e lirs iz d irle r, tikeller ile k e n d ile r i iç in b a ğ ın tılı d e ğ ild ir le r ; te rs in e , iki yan b ir b ir le r in e d ışsal ve o lu m sa ld ır, tıp k ı b ir a r a d a to p la n m ış tik e llik le riıı d e k e n d i b a ş la rın a e ş it ö lç ü d e k a rşılık lı o la ra k dışsal ve o lu m s a l o lm a la rı g ib i. Öte y a n d a n , b a ş la n g ı ç la r tü m d u r u m l a r d a d o la y sızlıkla r, ve rilm işTikler, varsayım lardırlar. H e r ik i d u r u m d a d a z o r u n lıık b iç im i d o y u r u c u o lm a k ta n u z a k tır. Üzerine-düşünce, b u g e r e k s in im le r i d o y u rm a y a y ö n e ld iğ i s ü re c e , g e rç e k felsefi d ü ş ü n c e , e.d . ku rg u l düşüncedir. Ö y ley se ü z e r in e - d ü ş ü n c e o la ra k — ki d a h a ö n c e sö z ü n ü ettiğ im iz ü z e rin e -d ü ş ü n c e ile ortaklığı iç in d e ayııı z a m a n d a o n d a n ayrıdır d a — felsefi d ü ş ü n c e n in o r ta k b iç im le r d ışın d a b ir d e ken d in e özgü biçimleri v a r d ır ki, b u n la r ı n e v re n s e lle r i K a vram dır. K u rg u l b ilim in b aşk a b ilim le rle ilişkisi b u d ü ze y e d e k yalnızca şu d u r. Söz k o n u s u b ilim le rin g ö rg ü l iç e rik le rin i k esin lik le b ir y ana atm az, te rsin e o n la rı ta n ır ve k u lla n ır; yine, b u b ilim le rin ev re n sellerin i, y asaların ı, c in sle rin i vb. d e k a b u l e d e r ve o n la rı k e n d i iç e riğ in e u y g u la r; a m a d a h a d a ileri g id e re k b u k a te g o rile re b a ş k a la rın ı k a ta r ve o n la rı g e ç e rli kılar. B u d ü zey e d ek , a r a la r ın d a k i ay rın ı y aln ızc a k a te g o r ile rd e k i b u d e ğ işim i ilg i le n d irir. K u rg u l m a n tık ö n c e k i m a n tık ve m e ta fiz iğ i k ap sar, ayııı d ü ş ü n c e - b iç im le rin i, y a sa la rı ve n e s n e le r i sa k lar, a m a ayııı z a m a n d a o n la rı d a h a geniş k a te g o rile rle d a h a ö te işleyip d ö n ü ş tü r ü r . K u rg u l a n la m ı iç in d e k i K avram dım sıra d a n a n la m ı iç in d ek i k a v ra m ı a y ırd e tm e k g e re k ir. B u tek -y a n lı ik in c i a n la m d a d ır
GİRİŞ
61
ki “so n su z h iç b ir K avram ile k a v ıa n a m a z ” ö n e s ü rü m ü o rta y a sü rü lm ü ş ve b in le rc e kez y in e le n e re k b ir önyargıya d ö n ü ş tü r ü l m ü ştü r. § 1° F elsefi b ilg in in a r a c ı o la ra k a lın a n b n d ü ş ü n c e n in k e n d is i b ir y a n d a n z o r u n l u ğ u a ç ıs ı n d a n a n l a ş ı lm a v e ö te y a n d a n s a ltık n e s n e l e r i b ilm e y e te n e ğ i a ç ıs ı n d a n a k l a n m a g e r e k s iııim in d e d ir. A ıııa b ö y le b ir iç g ö r ıın ü n k e n d is i fe lse fi b ilg id ir ve b u y ü z d e n y a ln ız c a f e ls e f e n in içersine d ü ş e r. B u y ü z d e n b ir ön a ç ım l a m a k a ç ın ılm a z o la r a k f e ls e f i o lm a y a n b ir n i t e l i k t e o la c a k ve b ir v a rs a y ım la r, in a n c a l a r ve s ır a d a n u s la m la m a la r d o k u s u n d a n , e .d . k a r ş ıt la r ı d a e ş it h a k l a o n l a r a k a r ş ı ile r i s ü r ü l e b i l e c e k b i r o lu m s a l s a y ıltıla r to p l a m ı n d a n d a h a ö te y e g e ç e m e y e c e k tir . Eleştirel F e lse fe n in a n a bakış a ç ıla rın d a n b ir in e g ö re , T an rıy ı, şe y le rin ö z ü n ü vb. b ilm ey e y ö n e lm e d e n ö n c e bilm e-yetisiniu k e n d isi y o k la ıım a lı ve böyle birşeyi b a ş a rm a y a y e te n e k li o lu p o lm a d ığ ı s a p ta n m a lıd ır; araç o n u n ara cılığ ıy la o rta y a çık m ası g e r e k e n iş ü s tle n ilm e d e n ö n c e ta n ın m a lıd ır, ç ü n k ü elverişsiz ise, tü m ç a b a la r b o ş a g id e c e k tir. — B n d ü ş ü n c e ö y le sin e usayatkvn g ö r ü n m ü ş tü ki, b ü y ü k b ir h a y ra n lık ve o n ay k a z a n m ış ve bilgi nesneler için ilg isin d e n ve o n la rla ilgili u ğ ra ş ın d a n k e n d i ü z e r in e , b iç im se l o la n a g e r i d ö n m ü ş tü . G e n e d e sö z c ü k le rle aldatılm ayı istem iyorsak kolayca g ö rü le b ilir ki, b iç k u şk u su z b aşk a a ra ç la r b elirlen m iş o ld u k la rı k e n d ile rin e ö zg ü işin y e rin e g e tiriliş in d e n d a lıa b a ş k a y o lla rd a y o k la n a b ilir ve y arg ılan ab ilirler. A m a b ilm e n in y o k la n m ası bilmeden b aşk a b ir y o ld a o la m a z ; ve b u sö z d e a r a ç d u r u m u n d a o n u y o k la m a k o n u b ilm e k te n b a şk a b irşey d e m e k d e ğ ild ir. A ıııa b ilm e d e n önce b ilm e y i is te m e k S k o la stik d ü ş ü n ü r ü n b ilg e c e b ir k a r a r o la ra k yüzmeyi suya girmeye kalkışm adan ö n c e ö ğ re n m e d ü ş ü n cesi d e n li sa çm a d ır. R e in lıo ld ’’ b ö y le b ir b a ş la n g ıc a e g e m e n o la n k a rışık lığ ı g ö rm ü ş, ve b u g ü ç lü ğ ü g id e rm e k için geçici o la ra k varsayımlı ve belkili b ir fe lse fe yolu y la b a ş la m a y ı ve b n y o ld a , n a s ıld ır b ilin m ez , kökensel gerçeğe tılaşılm caya d e k d u r m a d a n ilerlem ey i ■'[Kari Leonhard Reinlıold, liri imge zur leichlenı ObmirJıl des ZusUmdes der Philosnphie beim An[ınıge des 19. [alırhunderts, H a m b u rg 1801.]
62
M ANTIK BİLİMİ
ö n e r m iş ti. D a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a b ö y le b ir y o lu n o ld u k ç a s ır a d a n b ir yola, eş deyişle g ö r g ü l b ir d a y a n a ğ ın ya d a b ir ta n ım iç e rs in e g etirilm iş geçici b ir sa y ıltın ııı ç ö z ü m le m e s in e v a rd ığ ı g ö rü lü r. R e in h o ld ’u n y a k la ş ım ın d a d o ğ r u b ir b ilin c in yattığını, v arsayım lara ve geçici ilk e le re dayalı s ıra d a n b ir g id işin ö n sa v lı ve b e lk ili b ir y ö n te m o la ra k a ç ık la n d ığ ın ı g ö rm e k zo r d eğ ild ir. A m a bıı d o ğ ru iç g ö rü böy le b ir y ö n te m in yapısını d e ğ iştirm e z , te rsin e d o ğ r u d a n d o ğ ru y a elverişsizliğini o rta y a se re r. • • ’ : -' r .
11 F e lse fe y e d u y u la n g e r e k s in im d a h a d a ö te şöy le b e lir le n e b ilir . T in d u y u m s a y a n ve s e z e n tin o la ra k d u y u s a l şe y le ri, d ü ş le m o la ra k im g e le ri, is te n ç o la ra k e re k le ri vb. n e s n e a lırk e n , b elirliv a rlığ ın m ve n e s n e le r i n in hu biçimleri ile ka rşıtlık iç in d e ya d a y a ln ız c a ayrım iç in d e b ir d e e n y ü k se k iç s e lliğ in e , düşü n cesin e d o y u m sa ğ lam alı ve D ü şü n ce y i n e sn e si o la ra k k a z a n m a lıd ır. T in b ö y lece sö z c ü ğ ü n e n d e r in a n la m ın d a kendine gelir, ç ü n k ü ilkesi, e n k a tık sız “k e n d i l i ğ i ,” D ü ş ü n c e d ir . A m a b u u ğ r a ş ı iç in d e D ü ş ü n c e k e n d in i ç e liş k ile re d ü ş ü r ü r, e .d . d ü ş ü n c e le r i n k a tı ö z d e şsiz liğ in d e k e n d in i yitirir, ve b ö y le ce k e n d i k e n d is in e u la ş m a k y e rin e k a r ş ıtın d a tu ts a k kalır. S ö zü e d ile n o y ü k se k g e re k s in im s a lt a n la k d ü z e y in d e k i d ü ş ü n c e n in b u s o n u c u n a k a rşı d u r u r , ve te m e lin i d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n vaz g e ç m e m e s i, k e n d i-k e n d is in d e -o lm a s n ım b u b ilin ç li y itiş iııd e b ile k e n d in e b ağ lı kalm ası, “üstesinden gelebileceği’ ve d ü ş ü n m e n in k e n d is in d e k e n d i ç e liş k ile rin in ç ö z ü m le rin i ta m a m la y a b ile c e ğ i o lg u s u n d a b illu r. D ü ş ü n c e n in d o ğ a s ın ın k e n d is in in E y tişim o ld u ğ u , a n la k o la r a k k e n d i k e n d is in in o lu m s u z u n a , ç e lişk i iç in e d ü ş m e s i g e r e k tiğ i iç g ö riis ü M a n tığ ın b aşlıc a y a n la r ın d a n b ir in i o lu ştıırıır. D ü ş ü n c e k e n d in i iç in e d ü ş ü r m ü ş o ld u ğ u ç e liş k in in ç ö z ü m ü n ü kendi içinden b a ş a ra b ile c e ğ in d e n u m u d u n u kestiği za m a n , başka k ip ve b iç im le rin d e k i T in e özgü ç ö z ü m le re g eri d ö n e r e k k e n d i n i d in g in le ş tirir. G e n e d e , b u g e r i d ö n ü ş te d ü ş ü n c e P l a t o n ’u ıı d a lıa o z a m a n la r g ö r m ü ş o ld u ğ u usnefretine d ü ş m e m e li ve k e n d in e k arşı d ü ş m a n c a b ir p o le m ik tu tu m u n a g ir m e m e lid ir — o dolaysız bilme d e n ile n y ak laşım k e n d isin i g e rç e k lik b ilin c in in biricik b içim i o la ra k ileri s ü rd ü ğ ü z a m a n o ld u ğ u g ib i.
g ir iş
63
§ 12 . ; F else fe n in o sö zü e d ile n g ere k sin im i izleyen d o ğ u ş u deneyimi, e.d. d o la y sız ve s ır a d a n u s la m la m a la r d a ile r le y e n b ilin c i başlangıç noktası o la r a k alır. B u yolla b ir u y a rı ile u y a n d ır ıla n d ü ş ü n c e k e n d in i özsel o la ra k öyle b ir y o ld a b e lir le r ki, d o ğ a l, d u y u sa l ve s ıra d a n - u s la n ıla m a c ı b ilin c in ü z e r in e k e n d i k atık sız ö ğ e s in e yükselir ve böy lece ilkin k e n d in i o b a şla n g ıç ta n u z a k la ştıra ra k o n a karşı olum suz bir tutum a girer. B öylece k e n d i iç in d e , b u g ö r ü n g ü le rin evrensel ö z le r in in I d e a s ıııd a ilk d o y u m u n u b u lu r ; b u I d e a (Saltık, T a n rı) az ço k soyut olabilir. E vrik o la ra k , g ö rg ü l b ilim le r d e k e n d ile r iy le b irlik te b ir u y arı g e t ir ir l e r ve b u n a g ö re iç e rik le rin in v a rsıllığ ın ı y aln ızc a d olaysız ve v e rili şe y le rin b ir to p la ğ ı o la ra k , ya ııya n a k o y u lm u ş ç o k y a n lı n e s n e le r in b ir y ığ ın ı o la ra k ve böy lece b ü tü n ü n d e b ir olum sallıklar a la n ı o la ra k s u n a n biçimin y enilm esi ve b u iç eriğ in z o ru n lu ğ a yükseltilm esi g e re k ir; b u uy arı d ü şü n c e y i o e v re n se llik te n , kendinde sa ğ la n m ış d o y u m d a n d ışa rı ç e k e r ve kendi içinden gelişmeye iter. B ir y a n d a n b u gelişim yaln ızca iç eriğ in ve b u n u n o rtaya su n u la n b e lirle n im le rin in k ab u l e d ilm e sid ir; ö te y a n d a n , aynı z a m a n d a b u iç e riğ e k ö k e n s e l d ü ş ü n c e y e ö zgü b ir a n la m d a ö zg ü r olan ve salt o lg u n u n k en d isin in z o rıın lu ğ u ile ııy ın n iç in d e o rta y a çık an b ir şek li verir. B ilinçteki dolaysızlık ve dolaylılık ilişkisi ü z e r in d e ile r d e d a h a a ç ık ve d a h a a y rın tılı o la ra k k o n u ş a c a ğ ız . B u r a d a g e ç e r k e n yalnızca ş u n u b elirteb iliriz ki, b u iki k ıp ı n e d e n li ayrı görünseler d e , ikisinden hiç biri eksik o la m a z ve ayrılm az b ir b irlik iç in d e d u r u r la r . — B öylece, T a n r ın ın b ilg isi, g e n e ld e d u y u lu r h e rşe y in bilgisi d u r u m u n d a o ld u ğ u g ib i, özsel o la ra k d u y u sa l algı ya d a sezgi ü z e rin e yükselişi k ap sar; b u y ü zd e n ilk d u y u sal v eriy e k a rş ı olum suz b ir tu tu m u , a m a b ö y le lik le dolaylılığı k ap sar. Ç ü n k ü d o la y lılık b ir b a ş la n g ıç y ap m ış ve b ir İk in ciy e . d o ğ r u ile rle m iş o lm a k tır, öyle ki b u İkin cisi a n c a k o n a k a rşı s ın d a k i b ir b a ş k a d a n g e lin d iğ i s ü re c e v ard ır. G e n e d e , T a n rı n ın b ilg isi o d e n li d e b u g ö rg ü l y a n d a n b a ğ ım sız d ır, ü s te lik k e n d in e b ağım sızlığı özsel o la ra k b u o lıım su z la m a ve yükseliş yoluyla verse bile. — E ğ e r dolaylılık k o şu llu lu k o la ra k g ö r ü le cek ve tek-yanlı o la ra k v u rg u la n a c a k o lu rsa, o za m a n d e n e b ilir ki — g e n e d e b u n u n la ço k şey sö y le n m iş o lm a z — felsefe ilk d o ğ u ş u n u d e n e y im e {a posteriori o la n a ) b o r ç lu d u r (g e rç e k te d ü ş ü n m e özsel o la ra k dolaysızca b u lu n a n ın o lu m su z la n m a sıd ır ) ; a m a y in e e ş it h a k lılık la d e n e b ili r ki, in s a n y e m e s in i
4
M ANTIK BİLİMİ
b e s in le re b o r ç lu d u r , ç ü n k ü b u n la r o lm a sa y d ı y e m e e d im i d e o la n a k sız o lu r d u ; y em e İliç k u şk u su z b u ilişk id e iy ilik b ilm ez y an o la ra k d ü ş ü n ü le c e k tir , ç ü n k ü k e n d i k e n d is in i b o r ç lu o ld u ğ u şe y in tü k e tilm e s id ir. D ü ş ü n c e d e b u a n la m d a e şit ö lç ü d e iy ilik b ilm e z d ir. A m a d ü ş ü n c e n in k e n d is in in k e n d i iç in e yan sıy an , öyleyse k e n d i iç in d e d o la y lı dolaysızlığı (a priori y aııı) evrenselliktir, g e n e l o la ra k k e ııd i-k e n d is iııd e -o lm a sıd ır; o n d a k e n d i iç in d e d o y u m lu d u r ve b u d ü z e y e d e k o n u n iç in tikelleşmeye k a rşı, a ıııa b ö y le c e k e n d i a ç ın ım ın a k a rş ı ilg is iz lik d o ğ a s ın d a n g e lir. D in iç in d e ay ııı şey g e ç e r lid ir ; ve is t e r a ç ın m ış ve g e lişm iş is te r s e g e liş m e m iş o ls u n , is te r b ilim s e l b ilin c e g elişm iş iste rse s a f in a n ç ta ve y ü re k te tu tu lu y o r o ls u n , o d a d o y u m ve m u tlu lu ğ u n ayııı y eğ in d o ğ a s ın a iy ed ir. A ıııa e ğ e r d ü ş ü n c e I d e a n ı n evrenselliğinde d u r u p k a lır s a , — ki ilk fe lse fe le rd e , (ö rn e ğ in E le atik O k u lu n Varlıkta, H e r a k le ito s ’ıın O luş ta ta k ılm a s ı vb. g ib i) d ıırıım z o r u n lu o la r a k b u d u r — , h a k lı o la ra k biçim cilik ile s u ç la n a b ilir; g e lişm iş b ir fe ls e fe d e b ile y a ln ız c a so y u t ö n e r m e le r in ya d a b e l ir le n im le r in s a p ta n d ığ ı — ö r n e ğ in “S altık ta h erşe y B ird ir,” “ö z n e l ve n e s n e lin ö z d e ş liğ i” — ve tik e lle r d e y a ln ız c a b u n la r ı n y in e le n d iğ i g ö r ü lü r. D ü ş ü n c e n in ilk s o y u t e v re n s e lliğ i g ö z ö n ü n e a lın d ığ ın d a , f e ls e f e n in gelişim ini d e n e y im e b o r ç lu o ld u ğ u s ö z le r in d e d o ğ r u ve te m e l b ir a n la m yatar. G ö rg ü l b ilim le r b u y a n d a n g ö r ü n g ü n ü n tekilliğinin a lg ıla n ış ın d a d u r u p k alm az , te r s in e , d ü ş ü n c e n i n y a rd ım ıy la e v r e n s e l b e l ir le n im le r i, tü r le ri, y asala rı b u la ra k felsefeye g e re ç sa ğ la rla r; b ö y le ce tü m b u tik e lle rin iç e rik le rin i felsefeye a lın m a y a h a z ır b ir d u r u m a g e tir ir le r . Ö te y a n d a n , b ö y le lik le b u s o m u t b e l ir le n im le r e d o ğ ııı ile rle m e si iç in d ü ş ü n c e n in k e n d i p a y ın a b ir zo rlam ay ı im le rle r. Ü z e rin e y a p ışa n dolay sızlık ve v e rilm iş liğ in d ü ş ü n ce ta r a f ın d a n o r ta d a n k a ld ırıld ığ ı b u iç e r iğ in felsefey e a lın m a sı ayııı z a m a n d a d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e n b ir gelişimidir. F elsefe b ö y le ce g e lişim in i g ö rg ü l b ilim le re b o rç lu y k e n , k e n d i p a y ın a o n la rın iç e rik le rin e d ü ş ü n c e n in ( a priori o la n ın ) özsel ö zgürlük ş e k lin i ve zo r u n lu ğ u n gerçeklem esini v e r ir ; b u n u n la o n la r ı s a lt v e rili o la n ve g ö r g ü le n e n o l g u n u n o n a y ın a b a ğ ım lılık ta n k u r ta r ır , b ö y le c e o lg u d ü ş ü n c e n i n k ö k e ııs e l ve b ü tü n ü y le b a ğ ım sız e tk in liğ in in b ir b e tim le n m e s i, b ir eşlem i o lu r.
giriş
D D
§ 13 D ışsal ta rih in k e n d in e ö z g ü şe k li iç in d e fe ls e f e n in d o ğ u ş u ve gelişim i bu bilim in tarihi o la ra k g ö rü lü r. B u şekil I d e a n ın g elişim b a s a m a k la r ın a olum sal b ir a r d ış ık lık b iç im in i v e rir ve d e ğ iş ik felsefi d iz g e le rd e so m u tla şa n ilk e le ri y a ln ız c a türlülükleri iç in d e su n a r. A m a b in le r c e yıllık b u e m e ğ in u sta sı tek bir d irim li A n lık ya d a T in d ir ki, d ü ş ü n e n d o ğ ası ne o ld u ğ u n u n b ilin c in e v a rm a k ve b u b ö y le c e n e s n e o lu r k e n ay n ı z a m a n d a o n u n ü z e r in e y ü k s e le re k k e n d i iç in d e d a h a y ü k se k b ir b a s a m a ğ a u la şm a k tır. Felsefe Tarihi tü r lü lü k iç in d e g ö r ü n e n fe lse fe le rd e b ir y a n d a n sa lt d eğ işik g e lişim b a s a m a k la rın d a k i tek bir felsefeyi serg iler, ve ö te y a n d a n h e r b iri b ir dizgeye te m e l o la n tik e l ilkelerin y aln ızca b ir ve aynı b ü tü n ü n dallan o ld u k la rın ı gösterir. Z a m a n a g ö re e n so n fe lse fe tü m ö n c e k i fe ls e fe le rin s o n u c u d u r ve öyleyse tü m ü n ü n ilk e le rin i k ap sıy o r olm alıdır, ve b u n e d e n le , e ğ e r b aşk a b a k ım la r d a n felse fe a d ın a yaraşıyorsa, e n a ç ın m ış, e n varsıl ve e n s o m u t fe lse fe o la c a k tır. Felsefi d iz g e le rin ço k lu k ve türlülük g ö rü n ü ş le ri göz ö n ü n e a lın d ığ ın d a , Evrensel ve Tikel k e n d i ö z g ü n b e lirle n im le rin e g ö re b ir b ir in d e n ayırd ed ilm elid ir. E v ren sel biçim sel o la ra k a lın ıp tik e lin ya n ın a k o y u ld u ğ u z a m a n , k e n d is i d e tik e l birşey olur. Böyle b ir in d irg e m e k e n d in i g ü n d e lik yaşam ın n e s n e le r i d u r u m u n d a b ile y e te rs iz ve u y g u n s u z o la ra k g ö ste rir; ö rn e ğ in , m eyva isteyen b iri kirazı, a rm u d u , ü z ü m ü vb. b u n la r k ira z , a r m u t, ü z ü m vb. o ld u k la r ı a m a m ey v a olmadıkları iç in g eri m i çevirir? G e n e d e felsefe söz k o n u s u o ld u ğ u z a m a n o n a d u d a k b ü k ü lm e s i şöy le a k la n ır: p e k ço k d e ğ iş ik fe lse fe v a r d ır ve h e r b iri sa lt bir fe lse fe d ir, genelinde felsefe değildir, — sanki kiraz m eyva d eğ ilm iş gibi. Sık sık g ö r ü le n birşey d e ilkesi e v re n se l o la n b ir felse fen in ilk e si tik e l o la n ın y a n m a , g id e r e k fe lse fe diye b irş e y in o lm a d ığ ı in a n c a s ın ı v e re n ö ğ r e ti le r in y a n ın a k o y u lm a sı, ve b u ik isin in yalnızca değişik felsefe g ö rü şle ri o ld u k la rın ın s ö y le n m e sid ir — tıpkı ay d ın lığ ın ve k a ra n lığ ın d a yaln ızca iki ayrı a y d ın lık tü r ü o ld u k la r ın ın s ö y le n e b ile c e k o lm a sı g ib i. § 14 D ü ş ü n c e n in felsefe ta rih in d e s e rg ile n e n aynı a ç ın ım ı fe ls e fe n in k e n d is in d e d e s e rg ile n ir, a m a o ta rih s e l d ış s a llık ta n k u r tu lm u ş
66
MANTIK BİLİMİ
ve d ü şü n ce öğesinde arı olarak. Ö z g ü r ve g e r ç e k d ü ş ü n c e k e n d i iç in d e som uttur, ve b ö y le c e Ideadır; ve b ü t ü n b ir e v re n s e lliğ i iç in d e ise genelde İ d e a ya d a Saltıktır. B u n u n b ilim i ö zsel o la ra k dizgedir, ç ü n k ü som ut o la ra k G erçek yalnızca k e n d in i k e n d i iç in d e a ç ın d ıra ra k ve b irlik iç in e g e tirip b iıa r a d a tu ta ra k , e.d . b ü tü n lü k o la ra k v a rd ır; ve a n c a k a y rım la rın ın a y ırd e d ilm e le ri ve b e lir le n m e le ri y o lu y la d ır ki b ü tü n lü ğ ü n z o r u n lu ğ u ve b ü tü n ü n ö z g ü rlü ğ ü o la n a k lıd ır. Dizgesiz b ir fe ls e fe c ilik b ilim s e llik te n y o k s u n d u r ; b u n d a n b a şk a , d iz g e se l o lm a y a n b ir felsefecilik k e n d i b a ş ın a o lsa olsa ö z n e l b ir k a fa y a p ısın ı a n la ta b ilir, ve iç e r iğ in e g ö re o lu m s a l dır. B ir iç e r ik a k la n ış ın ı a n c a k b ü t ü n ü n b ir k ıp ısı o la ra k k az an ır, ve b u n u n dışm cla te m elsiz b ir sa y ıltıd a n ya d a ö z n e l b ir p e k in lik te n b aşk a birşey d eğ ild ir; ve g e n e d e p e k ço k felsefi ç a lış m a b ö y le b ir y o ld a k e n d in i y a ln ız c a y a z a rın görüş ve , sanılarını d ile g e tirm e y e sın ırlar. — B ir dizge ile yanlış o la ra k ilkesi b ir b aşkası ta ra fın d a n sın ırla n a n ya d a b a ş k a la rın d a n ayrı o la n b ir felsefe an laşılır; te rsin e, tü m tikel ilk e le ri k e n d i iç in d e k a p s a m a k g e r ç e k fe lse fe n in ilkesidir. § 15 F e ls e fe n in h e r b ir b ö lü m ü felse fi b ir b ü tü n d ü r , k e n d in i k e n d i iç in d e k a p a y a n b ir ç e m b e rd ir; a m a felsefi Id e a tik e l b ir b elirlilik ya d a ö ğ e iç in d e o r a d a d ır. T ekil ç e m b e r, k e n d i iç in d e b ü tü n lü k o ld u ğ u iç in , k e n d i ö ğ e s in in s ın ırla rın ı p a r ç a la y a r a k d a h a g e n iş b ir a la n k u ra r; b ü tü n k e n d in i b u n a g ö re lıe r b iri z o ru n lu b ir kıpı o la n ç e m b e rle r d e n b ir ç e m b e r o la ra k su n a r, öyle ki k e n d in e ö zgü ö ğ e le rin in dizgesi b ü tü n İdeayı o lu ş tu ru r ve Id e a d a k e n d i p ay ın a e şit ö lç ü d e h e r b ir te k il ç e m b e rd e g ö r ü n ü r. § 16 Ansiklopedi o la ra k B ilim tik e lleşm esin in ay rın tılı a ç ım lam şı iç in d e s u n u la m a z ; te r s in e , tik e l b ilim le rin b a ş la n g ıç la r ın a ve te m e l k a v r a m la r ın a s ın ırla n m a s ı g e re k ir. T ik e l b ir b ilim in o lu ş u m u n a n e d e n li tik e l b ö lü m ü n g ird iğ i belli b ir düzey e d e k b elirsiz kalır, ç ü n k ü g e rç e k o la b ilm e k için b ö lü m sa lt y alıtılm ış b ir k ıp ı d eğ il a m a k e n d is i b ir b ü tü n lü k o lm a lıd ır. F e ls e fe n in b ü tü n ü öyleyse g e r ç e k te tek bir b ilim o lu ş tu r u r ; a m a o d e n li d e b irç o k tik e l b ilim d e n o lu ş a n b ir b ü t ü n o la r a k g ö r ü le b ilir . — F e lse fe A n s ik lo p e d is i b a ş k a
GİRİŞ
67
s ır a d a n a n s ik lo p e d ile r d e n a y rıd ır, ç ü n k ü s ır a d a n b ir a n s ik lo p e d i a şa ğ ı y u k a rı b ir b ilim le r toplağı o la ra k o lu m s a l ve g ö rg ü l b ir y o ld a d e rle n ir, ve b ilim in a n c a k a d ın ı taşıy an a m a b u n u n d ışın d a b ir b ilg iler k a tış m a c ın d a n d a h a ö te si o lm a y a n şeyleri d e k a p sa m ın a alır. B ilim leri böyle b ir to p la k ta b iıa ıa y a g e tir e n b ir lik b u b ilim le r d ışsa l b ir y o ld a d e r le n d ik le r i iç in b e n z e r o la ra k dışsaldır, — bir düzenlem e. A ynı n e d e n le , ve ö z e llik le g e r e ç le r d e o lu m s a l b ir d o ğ a d a o ld u k la r ı iç in , d ü z e n le m e kaçın ılm az o la ra k b ir deneme, b ir girişim b iç im in d e k a lır ve h e r za m a n u y u m su z y a n la r gösterir. — B u n d a n b aşk a, F e ls e fe A n s ik lo p e d is i (1) s a lt b ilg i to p la k la n n ı d ış la r — ö r n e ğ in ilk b a k ış ta g ö r ü ld ü ğ ü g ib i filo lo jiy i; y in e , b u n u n y a n ıs ıra (2) te m e lle r in i y a ln ız c a o lu m s a l ilk e le r d e b u la n d e r le m e l e r d e d ışla n ır, — sö z g e lim i h e r a ld r i — , ç ü n k ü b u tü r “b ilim le r ” baştan sona p o zitif tirle r. (3) Y ine p o z itif o la ra k a d la n d ırılm a la rın a k arşın ussal b ir te m e l ve b aşlan g ıçla rı o la n b a ş k a b ilim le r d e v ard ır. Ve fe lse fe b u b ile ş e n le r i k e n d i a la n ın a a lır; aıııa b u n la rın p o z itif ya n la rı k e n d i ö z g ü n lü k le r i o la r a k k alır. B u b ilim le rd e k i p o z itif ö ğ e d e ğ işik tü r le r d e o la b ilir. (1) K e n d in d e u ssal o la n b a ş la n g ıç la rı b u b ilim le rin e v re n s e li görgül bireysellik ve edimsellik a ltın a g e tir m e le r i ö lç ü sü n d e olum sal birşeye d ö n er. B u d eğişk en lik ve o lu m sallık a la n ın d a K avram d e ğ il a m a y a ln ız c a Zem inler g e ç e r li k ılıııa b ilirle r. Ö r n e ğ in tü z e b ilim in d e ya d a d o la y sız ve d o la y lı v e rg ile r d iz g e sin d e tam ve kesin k a ra rla ra g e re k sin im d u y u lu r; a m a b u n la r K avram ın kendvnde-ve-kendi-içiu belirliliğinin d ış ın d a y a ttık la rı iç in b e lir le n im d e b e lli b ir g e n işliğ e izin v e r ir le r ve b u y ü z d e n b e lirle n im b ir z e m in e g ö re böyle ve b ir b a şk a sın a g ö r e şöy le s a p ta n a b ilir ve h e r h a n g i b ir k esin s o n a y e te n e k li g ö r ü n m e z . B e n z e r o la ra k , te k ille ş m e s i iç in d e k i Doğa İd e a sı o lu m s a llık la r a d a ğ ılır, D o ğ a ta r ih i, c o ğ ra fy a , tıp vb. ise us ta r a f ın d a n d e ğ il aıııa dışsal o lu m s a llığ ın o y u n la rı ta ra fın d a n b e lir le n e n v aroluş b e lirle n im le ri, tü r le r ve a y rım lard a k e n d in i yitirir. G id e r e k tarih b ile b u r a y a d ü ş e r, ç ü n k ü ö z ü n ü n I d e a o lm a sın a k arşın , b u r a d a ö z ü n g ö r ü n g ü s ü o lu m sallık ve ö ze ııç a la n ın d a d ır . (2 ) B u tü r b ilim le r d e b e lli b ir d ü z e y d e p o zitif tirler, ç ü n k ü b e lir le n im le r in i sonlu o la ra k ta n ım a z , b u b e lir le n im le r in ve b u n la r ın b ü tü n a la n la r ı n ın d a h a y ü k se k b ir a la n a g e ç işle rin i g ö ste rm ey ip te rs in e o n la rı saltık olarak geçerli sa y arlar. B u ra d a k i biçim s o n lu l u ğ u n u n , ve ö n c e k i d u r u m d a
68
M ANTIK BİLİMİ
yatan gereç s o n lu lu ğ u n u n y a n ın d a (3) bilgi-zemininin so n lu lu ğ u b u lu n u r . B u b ilg i-z e m in i b ir y a n d a n s ır a d a n u s la m la m a d ır, ö te y a n d a n d u y g u , in a n ç , ve b a şk a la rın ın yetkesi, g e n e l o la ra k iç ya d a d ış s e z g in in y e tk e sid ir. K e n d in i in s a ııb ilim e , b ilin ç o lg u la rın a , iç sezgiye ya d a dış d e n e y im e d a y a n d ırm a k isteyen fe lse fe d e b u r a y a d ü şe r. — O la b ilir ki bilimsel a çım la m a n ın yalnızca biçimi g ö rg ü ld ü r, a m a bilgece sezgi b ir e r g ö r ü n g ü d e n d a h a ö te si o lm a y a n şeyleri K avram ın iç s o n u ç la rı g ib i d ü zeıı. le m iştir. B öyle b ir g ö r g ü c ü lü k söz k o n u s u o ld u ğ u z a m a n , b ir a r a d a to p a r l a n a n g ö r ü n g ü le r in k a rş ıtlık ve ç o k lu k la rı y o lu y la k o ş u lla r ın dışsal, olum sal y a n la r ı o r ta d a n k a lk a r ve b ö y le c e evrensel k e n d in i d ü ş ü n c e y e g ö s te rir. — iyi işle n m iş b ir d e n e y se l fizik, b ir ta rih vb. b u y o ld a sırasıy la u ssa l D o ğ a b ilim in i ve in s a n la rın yaşad ık ları olayları ve e y le m le rin i k o n u a la n b ilim i K a v ra m ı y a n sıla y a n d ışsa l b ir im g e d e s u n a c a k la rd ır. § ıv
F e lse fe n in y ap m ası g e r e k e n başlangıca g e lin c e , öyle g ö r ü n e b ilir ki b a ş k a b ilim le r d u r u m u n d a o ld u ğ u g ib i o d a b ü tü n ü n d e d ü ş ü n ü ld ü ğ ü n d e ö z n e l b ir v a rsa y ım la b a ş la m a lı, b a ş k a b ir d ey işle tik e l b ir n e s n e y i, b a şk a b ilim le rd e k i uzay, sayı vb. g ib i o d a b u ra d a düşünceyi d ü şü n c e n in n esnesi yapm alıdır. A m a D ü şü n ce ö z g ü r e d im iy le k e n d in i öyle b ir d u r u ş n o k ta s ın a k o y ar ki o r a d a k e n d i k e n d is i iç in d ir ve b ö y le lik le kendine n esn esin in ken d isin i üretir ve verir. D ah ası, böyle dolaysız o la ra k g ö r ü n e n d u ru ş n o k tası b ilim in iç e r s in d e k e n d in i so n u ç , ve h iç k u ş k u s u z e n s o ıı s o n u ç y a p m a lıd ır — b ir s o n u ç ki o n d a b ilim y in e b a ş la n g ıc ın a e riş ir ve k e n d i iç in e g e r i d ö n e r. B u y o ld a felse fe k e n d in i k e n d i iç in e g e ri d ö n e n b ir ç e m b e r o la ra k g ö ste rir ki, b aşk a b ilim le rd e g ö rü le n a n la m d a h iç b ir b a ş la n g ıc ı y o k tu r, öyle ki b a ş la n g ıç y aln ızca fe lse fe y a p m a y a k a r a r v e r e n kişi o la ra k ö z n e ile ilg ilid ir, b ilim o la ra k b ilim ile d eğ il. — Ya d a, y in e aynı şey, B ilim K avram ı, ve öyleyse ilk K a v ra m , — ki ilk o ld u ğ u iç in d ü ş ü n c e n in ( b e n z e r o la ra k d ışsal b ir y o ld a ) felsefe y a p a n b ir ö z n e iç in n e s n e o lm a sı a n lm ın d a b ir a y rılm a y ı k a p s a r — B ilim in k e n d is i ta r a f ın d a n k a v ra n m a lıd ır. B u g id e r e k f e ls e fe n in b ir ic ik e r e ğ i, e y le m i ve h e d e f id ir — K a v ra m ın ın K a v ra m ın a ve b ö y le c e g e r i- d ö n ü ş ü n e ve d o y u m u n a u la ş m a k .
GİRİŞ
69
§ 18 N asıl ki b ir felse fen in g e n e l b ir ö n ta sa rım ı verilem ezse — ç ü n k ü yalnızca b ilim in bütünü Id e a n ın a ç ım la n ışıd ır — , yine öyle bölüm lenişi d e ilk in a n c a k b u b ü tü n d e n k a v ra n a b ilir; b ö lü m le n iş , tıp k ı o n a kay n ak lık e d e n g e n e l ö n ta sarım gibi, a n c a k ö n g ö rü le n b irşey o lab ilir. A m a I d e a k e n d in i b a ş ta n s o n a k e n d i ile ö zd eş d ü ş ü n c e o la ra k ve b u s o n u n c u y u ise k e n d i k e n d isin i k e n d i için o la b ilm e k için k e n d i k arşısın a koyan ve b u b a şk a sın d a salt k e n d i k e n d isin d e o la n e tk in lik o la ra k ta n ıtla r. B ö y lece B ilim ü ç b ö lü m e ay rılır: I. M a n tık , kendinde ve kendi için Id ea n ın bilimi, II. D o ğ a F elsefesi, başkalığı içindeki Id ea n ın bilimi, III. T in F elsefesi, başkalığından kendi içine geri dönen Id ea n ın bilim i. Y ukarıda (§ 15) b elirtild iğ i gibi, tikel felsefi b ilim le rin ay rım ları y a ln ız c a I d e a n ın k e n d i b e l ir le n im le r id ir le r ve b u d e ğ iş ik ö ğ e le r d e s e rg ile n m e k te o la n y a ln ız c a ve y a ln ız c a I d e a d ır. D o ğ a d a ta n ın a c a k o la n şey I d e a d a n b a şk a sı d e ğ ild ir, a m a b u r a d a I d e a dışlaşm a b iç im in d e d ir , tıp k ı T in d e y in e ayıtı I d e a n ın kendi için varlık ve ken d in d e ve ken d i için oluş k ip le r in d e b u lu n u y o r olm ası gibi, iç in d e Id e a n ın g ö r ü n d ü ğ ü böyle b ir b e lir le n im ay n ı z a m a n d a a kışka n b ir k ıp ıd ır; b u n a g ö re tek il b ilim in b ir y a n d a n iç e riğ in i varolan n e s n e o la ra k b ilm esi ve ö te y a n d a n o d e n li d e b u iç e riğ in o r a d a n a sıl d o la y sız c a k e n d i d a h a y ü k se k ç e m b e r in e g e ç tiğ in i g ö rm e s i g e re k ir. Bölüm leme d ü şü n c e si b u n a g ö re b e lli b ir d ü zey e d e k y an lıştır, ç ü n k ü tik e l b ö lü m le r i ya d a b ilim le r i sa n k i b u n la r y a ln ız c a d in g in ve ayrım ları iç in d e tözsel b irim le rm iş gibi, — tıp k ı türler g ib i — , y a n y a n a koyar.
A n ah a tla rd a Felsefi B ilim ler A n siklop ed isi BİRİNCİ BÖLÜM
MANTIK BİLİMİ
On-Kavram §19 M a n tık arı Ideam ıı, eş dey işle so y u t düşünce ö ğ e s in d e k i İ d e a n ın b ilim id ir. B u b e lir le n im a ç ıs ın d a n o ld u ğ u g ib i b u ö n -k a v ra m d a k a p s a n a n b a şk a la rı aç ısın d a n d a g e ç e rli o la n şey g e n e l o la ra k felsefe ü z e r in e ö n c e d e n d e ğ in ile n k a v r a m la r d u r u m u n d a g e ç e r li o la n la ayn ıd ır: T ü m ü d e b ü tü n ü n g ö z le m in d e n çıharak ve b u g ö z le m le uyu m lu olarak tü r e tilm iş b e lir le n im le r d ir . H iç k u şk u su z d e n e b ilird i ki M a n tık düşünm enin, o n u n belir lenim ve y a s a la n n ın b ilim id ir; a m a g e n e d e g e n e l o la r a k d ü ş ü n m e yalnızca iç in d e İ d e a n ın m a n tık sa l o la ra k v a ro ld u ğ u evrensel belirliliği ya d a öğeyi o lu ş tu r u r , id e a b iç im s e l o la r a k d ü ş ü n c e d eğ ild ir, te rsin e, d a h a ö n c e d e n iye o lm a d ığ ı ve k e n d i iç in d e h a z ır b u lm a d ığ ı a m a k e n d i k e n d is in e v e rd iğ i ö z g ü n b e l ir le n im ve y a s a la rın ın k e n d in i a ç ın d ır a n ve g e liş tir e n b ü t ü n lü ğ ü o la ra k d ü ş ü n c e d ir. M a n tık en zor b ilim d ir, ç ü n k ü se zg ilerle ilg ile n m e z , n e d e g e o m e tr i g ib i s o y u t d u y u sa l ta s a r ım la r ı e le a lır; te r s in e a r ı so y u tla m a la rla ilgilenir, ve a rı d ü ş ü n c e le r iç in e çe k ile b ilm e k , o n la r a s a rılıp o n la r d a d e v in e b ilm e k iç in b ir g ü ç ve b e c e r i g e re k ir. M a n tık , ö te y a n d a n , en kolay b ilim o la ra k g ö rü le b ilir, ç ü n k ü iç erik k e n d i öz d ü ş ü n c e m iz d e n ve b u n u n ta n ıd ık b e lir le n im le r in d e n b aşk a birşey d e ğ ild ir, ve b u b e lir le n im le r ay n ı z a m a n d a en yalın ve en öğesel şeylerdir. B u n la r ayrıca en tanıdık şeylerdir, V arlık, Y okluk vb., B elirlilik, B üy ü k lü k vb., K e n d in d e v a rlık , K e n d i-iç in -v a rlık , Bir, Ç o k vb. G e n e d e , b ö y le b ir ta n ışık lık d a lıa ç o k M an tık ça lışm asın ın g ü ç lü ğ ü n ü a rttırır; b u y a n d a n d o ğ a llık la b ö y le sin e ta n ıd ık şe y lerle u ğ ra ş m a k s ık ın tıya d e ğ m e z g ib i g ö r ü n ü r k e n , ö te y a n d a n y ap ılm a sı g e r e k e n şey o n la r l a ö n c e k in d e n b ü tü n ü y le b a ş k a , ü s te lik o n a k a r ş ıt b ir y o ld a ta n ışm a k tır. M a n tığ ın yararı o n u n ö zn e ile ilişkisini, 73
74
MANTIK BİLİMİ
b u ö z n e n in k e n d in e b aşk a a m a ç la ra y ö n e lik o la ra k v e re b ile ceği e ğ itim in d ü ze y in i ilg ile n d ire n b ir n o k ta d ır. O n u n M a n tık y o lu y la e ğ itim i d ü ş ü n m e d e u s ta la ş m a s ın d a n — ç ü n k ü b u b ilim d ü ş ü n m e n in d ü ş ü n ü lm e s id ir — ve d ü ş ü n c e le ri, ü ste lik k a fa d a k i d ü ş ü n c e le r o la ra k e ld e e tm e s in d e n o lu şu r. — Ö te y a n d a n , M a n tık G e rç e ğ in sa ltık b iç im i ve, b u n d a n d a ç o ğ u , g id e re k a rı G e rç e ğ in k en d isi o ld u ğ u ö lç ü d e , sa lt yararlı o la n d a n b ü tü n ü y le b aşk a biışeydir. A m a nasıl ki e n eşsiz, e n ö zg ü r ve e n b a ğ ım sız o la n o d e n li d e e n y a ra rlı o la n s a , M a n tık d a öyle g ö rü leb ilir. B öylece, y a ra rın ın yalnızca d ü ş ü n c e n in b iç im sel u y g u lam ası o lm a k ta n b aşka tü rlü d e ğ e rle n d irilm e s i gerekir. E k 1. İlk s o ru ş u d u r: b ilim im iz in n e sn e si n e d ir? Bu so ru y a e n a n la şılır ve e n y alın y a n ıt b ıı n e s n e n in Gerçeklik o ld u ğ u d u r. G e rç e k lik yük sek b ir sözcük, ve d a lıa d a yüksek o lg u d u r. E ğ e r k işinin tini ve y ü re ğ i h e n ü z sağlam sa, o z a m a n G e rçe ğ in a raştırılm ası d o ğ a sın d a k i tü m coşkuyu u y a n d ırm alıd ır. A m a b u n u n ü z e rin e h e m e n b ir “ am a ortaya çıkar: A caba G e rçe ğ i b ilm e y e te n e ğ in d e miyiz. Ö yle g ö rü n ü r ki b iz sın ırlı in sa n la r ile k e n d in d e ve k e n d i için v a ro la n G e rç e k a ra sın d a b ir eşitsizlik vardır, ve sonlu ile sonsuz a rasın d a k i k ö p rü so ru su doğar. T a n rı G e rçe k tir; o n u n asıl b ilebiliriz? A lç a k g ö n ü llü lü k ve ılım lılık e rd e m le ri b öyle b ir a m a ç la ç elişiy o r gibi g ö rü n ü rle r. — A m a, ö te y a n d a n , G e rç e ğ in b ilin ip b ilin e m e y e c e ğ in i s o ra n b a şk a la rı ise y a şa m la rın ı so n lu e re k le rin in s ıra d a n lığ ı iç in d e s ü r d ü r m e le r in e b ir a k la m a b u lm a a m a c ın ı taşırlar. Böyle b ir a lç a k g ö n ü llü lü ğ ü n b u r a d a p e k b ir d e ğ e ri o lm a y a ca k tır. •— B en, zavallı y e r so lu c an ı, G e rçe ğ i n a sıl b ile b ilirim ? so ru su a rtık g e çm işte k alm ıştır; y e rin i b ü y ü k le n m e ve k u ru n tu alm ış ve kim ileri dolaysızca G e rçe ğ in e lle rin in a ltın d a o ld u ğ u n u d ü şlem ey e başlam ışlardır. — G e n ç le re d oğal o lara k d a h a şim d id e n ( d in d e ve tö r e d e ) G e rç e ğ e iye o ld u k la rı in a n d ırılm a y a çalışılm ıştır. Yıııe özellikle bu b a k ım d a n b ü tü n b ir o lg u n lu k çağının gerçekliği yitirm iş, taşlaşm ış ve k em ik leşm iş o ld u ğ u söylenir. G ençlik, d e rle r, şa fağ ın p a rla k ışığını g ö rü r, oysa yaşlı d ü n y a k e n d in i g ü n le rin ç a m u r ve b a ta ğ ın d a b u lu r. T ik e l b ilim le r i1, h e r 11e o lu rsa o lsu n kazanılm ası g e rek e n şeyler o lara k gösterirler, a m a yalnızca dışsal yaşam e re k le rin in b ir a ra c ı o lara k . T ü m b u n la r d a öyleyse G e rç e ğ in b ilg isin e ve a ra ş tırılm a s ın a karşı engelleyici o la n şey a lç a k g ö n ü llü lü k d eğ il, te rs in e in s a n ın G e rç e ğ e d a h a şim d id e n k e n d in d e ve k e n d i için iye o ld u ğ u kanısıdır. Yaşlılar hiç kuşkusuz g e n ç le re u m u tla bak arlar, ç ü n k ü o n la r dünyayı ve b ilim i ile r le te c e k le r d ir . A ıııa b u u m u t o n l a r d a a n c a k o ld u k la r ı g ib i k a lm a d ık la rı, te rs in e T in in yeğin e m e ğ in i ü s tle n d ik le ri ö lç ü d e yaşar. G erçeğ e karşı alçakgönüllü o lm a n ın b ir başka şekli d a h a vardır. Bu G erçeğe karşı ince b ir ilgisizliktir — ö rn e ğ in Isa’ya karşı P ila tu s’u n d u r u m u n d a g ö r ü n d ü ğ ü gibi. P ilatııs “G e rç e k n e d ir? ” diye s o ru y o rd u , h e rş e y in işini g ö rm ü ş ve a rtık o n u n için h iç b ir şeyin ö n e m taşım adığı b irin in havasıyla; —•S o lo m o n ’u n “H erşey b o ştu r” d e d iğ i an lam d a. — B u rad a geriye kalan salt öznel b ir kofluktur.
ÖN-KAVRAM
75
B u n d a n başka, G erçeğin bilgisi korkaklıkta d a b ir e n g elle karşılaşır. T em bel b ir k a fa iç in şıın ıı sö y lem ek kolaydır: S a n ılm a sın ki felsefeyi c id d iy e a lm a k g e rek ir. M a n tık ü z e rin e d e ç o k şey sö y le n ir d u ru r, a m a bizi o ld u ğ u m u z g ibi b ırak m ası gerekir. Sanılır ki, d ü şü n c e tasarım la rın s ıra d an ç e m b e rin in ö tesin e g e ç e rs e k ö tü b ir yola g ire c e k tir; kişi b ö y lec e k e n d in i b ir d e n iz e b ıra k a c a k tır ki o r a d a d ü ş ü n c e n in d alg alarıy la ile ri g e ri a tıla c a k ve s o n u n d a yine o b o ş u n a b ıra k m ış o ld u ğ u z a m a n s a llık k u m s a lın a g e ri d ö n e c e k tir. B öyle b ir b a k ış a ç ısın d a n n e y in d o ğ d u ğ u n u d ü n y a d a g ö rü rü z . Kişi çok yanlı b e c e ri ve b ilg iler k azan ab ilir, d e n e y im li b ir d e v le t m e m u r u o la b ilir ya d a k e n d in i özel e re k le ri iç in e ğ ite b ilir. A m a in s a n ın tin in i d a h a y ü k se k b ir e re k iç in e ğ itm e s i ve ç a b a la rın ı b u n a y ö n e ltm e si b a m b a şk a b ir şeydir. U m a b iliriz ki ç a ğ ım ız d a g e n ç le r d e d a h a iyi birşey in ö z le m i d o ğ m u ş tu r ve sa lt d ışsal bilg i s a m a n ı ile y e tin m e y e c e k le rd ir. E k 2. M a n tığ ın n e sn e sin in düşünce o ld u ğ u k o n u s u n d a g e n e l b ir anlayış b irliği vardır. A m a d ü ş ü n c e o ld u k ça ö n e m siz birşey o la ra k görülebilir, ya d a o ld u k ç a yü k sek b ir d e ğ e rd e tu tu la b ilir. B öylece b ir y a n d a n “b u saZ tbir d ü ş ü n c e d ir ” d e n ir ve b u n u n l a a n la tıla n şey d ü ş ü n c e n in y aln ız ca ö zn el, keyfi ve o lu m s a l o ld u ğ u , o lg u n u n k e n d isi, g e rç e k ve e d im s e l b irşe y o lm a d ığ ıd ır. A m a ö te y a n d a n , y in e d ü şü n c e y e yük sek b ir k a n ıy la y a k la şıla b ilir ve öyle b ir y o ld a a n la ş ıla b ilir ki, sa lt o e n yüksek o la n a , T a n rın ın d o ğ a sın a e riş e b ile c e k tir, ve d u y u la rla T a n rı ü z e rin e h içb irşe y b ilm e k o la n a k lı d eğ ild ir. D e r le r ki. T a n rı T in d i r ve o n a T in d e ve G e rç e k te ta p ın m a lıd ır. A m a sa lt d u y u m s a n a n ve d u y u lu r o la n , k a b u l e d e riz ki, tin sel d e ğ ild ir; o n u n e n içi d ü ş ü n c e d ir, ve tini a n c a k tin b ileb ilir. T in h iç ku şk u su z ( ö rn e ğ in d in d e ) d u y u m sa y an o la ra k d a d a v ra n a b ilir, a m a duygu o la ra k d uygu, d u y g u n u n kipi b ir şeydir, içeriği başka b ir şey. D uygu o la ra k d u ygu d u y u lu r o la n ın b iç im id ir ki, b u n u g e n e l o la ra k h ay v an larla o rtak laşa taşırız. Bu biçim h iç k u şk u su z so m u t içeriği k e n d i a ltın a alabilir, a m a b u içe rik bu b içim e u ym az; d u y g u b içim i tin sel iç e rik için e n a lt b iç im d ir. Bu içerik , T a n rın ın k e n d isi, g e rç e k liğ i iç in d e y aln ızca d ü ş ü n c e d e ve d ü ş ü n c e o la ra k v a rd ır. Bu a n la m d a öyleyse d ü ş ü n c e y a ln ız c a “salt b ir d ü ş ü n c e ” o lm a m a k la kalm az, te rs in e b e n g i o la n ı ve k e n d in d e ve k e n d i için v a ro la n ı k a v ra m a n ın e n yüksek ya d a d a h a d o ğ ru s u b iric ik k ip in i o lu ş tu ru r. D ü şü n c e k o n u su n d a olduğu gibi, d ü ş ü n c e n in bilim i k o n u su n d a d a yüksek b ir k a n ı taşıy ab ilir ya d a o n u p e k ö n e m se m e y e b iliriz , in s a n ın M a n tık o lm a k sızın d a d ü ş ü n e b ild iğ in e in an ılır, tıp k ı fizyoloji çalışm ak sızın s in d irim y a p a b ild iğ i gibi. Ve h e rh a n g i b iri M a n tık ü z e rin e b elli b ir çalışm a yapm ış olsa bile, d a h a ö n c e o ld u ğ u gibi d ü şü n m e y i s ü r d ü rü r, b elki y ö n tem li o lara k , a m a g e n e d e ç o k az b ir d eğ işik lik le. E ğ e r M a n tığ ın işi in s a n la rı sa lt b içim se l d ü ş ü n m e e tk in liğ i ile ta n ış tırm a k ta n e te b irşey olm asay d ı, o z a m a n h iç k u şk u su z d a h a ö n c e d e n d e y a p ılm ış o lm ay an h iç b ir şeyi ü re tm iy o r o lu rd u . Ve g e rç e k te n d e M a n tığ ın b u g ü n e d e k tu tu m u b u n d a n b aşkası d eğildi. G e n e d e , d ü ş ü n c e n in sa lt ö z n e l b ir e tk in lik o la ra k bilin m esi b ile h iç k u şk u su z in sa n için o n u r verici ve ilg in ç b ir ş e y d ir ; in s a n n e o ld u ğ u n u ve n e y a p tığ ın ı b ile r e k k e n d in i
76
MANTIK BİLİMİ
h ayvandan ayırır. — A m a ö te y a n d a n M an tık d ü ş ü n c e n in b ilim i o la ra k yüksek b ir k o n u m d a d ıırıır, ç ü n k ü y a ln ız ca d ü ş ü n c e e n y ü k se k ve g e rç e k o la n ın d e n e y im in e y e te n ek lid ir. Bu y ü z d en , e ğ e r M a n tık B ilim i e tk in lik ve ü rü n le r i için d e k i d ü ş ü n m e e d im in i irdeliyorsa, (ve d ü ş ü n m e içeriksiz e tk in lik d e ğ ild ir ve g e n e l o la ra k d ü ş ü n c e le r i ve tikel d ü ş ü n c e le ri ü r e ti r ) , o z a m a n g e n e ld e iç e rik d u y u lu rü s tü d ü n y a d ır ve o n u n la ilg ile n m e k o d ü n y a d a y aşam aktır. M a te m a tiğ in işi sayı ve uzay so y u tla m a la rı ile d ir; a m a b u n la r d a d u y u lu r şe y lerd ir, ü s te lik so y u t o la r a k d u y u lu r o lm a la rın a ve d ışv a rlık ta n y o k su n o lm a la r ın a k a rşın . D ü ş ü n c e b u e n s o n d u y u lu r la r d a n d a a y rılır ve k e n d i k e n d is in d e ö z g ü rd ü r, dışsal ve içsel duyıısallığı y a d sıy ara k tü m tikel ilgi ve e ğ ilim le ri u z a k la ştırır. M a n tık b u z e m in d e k a ld ığ ı sü re c e , o n u g e n e llik le s a n ıld ığ ın d a n d a h a d e ğ e rli b ir b ilim o la ra k d ü ş ü n m e k g e rek ir. E k 3. M anüğı salt biçim sel d ü şü n c e n in bilim i o lm a k tan d a h a d e rin b ir a n la m d a g ö rm e g e re k sin im i d in , dev let, tü ze ve tö re l y aşam a d u y u la n ilg id e n kay n ak lan ır. E sk id en in s a n la r d ü ş ü n m e d e h iç b ir k ö tü lü k g ö rm e z le r, d in ç k a falarla sın ırsızca d ü ş ü n ü r le rd i. T a n rı, D o ğ a ve D evlet ü z e rin e d ü ş ü n ü r ve G e rç e ğ in n e o ld u ğ u n u b ilm e y e y a ln ız c a d ü ş ü n c e y o lu y la u la ş a b ile c e k le ri k a n ıs ın ı ta ş ırla rd ı — d u y u la r yoluyla ya d a o lu m sal b ir ta s a rım ve sa n ı yoluyla değil. A m a b u y o ld a d ü ş ü n m e n in y a şa m d a k i e n y ü k se k ilişk ileri teh lik ey e d ü ş ü r d ü ğ ü g ö rü ld ü . D ü ş ü n m e yoluyla p o z itif ö ğ e le r g ü ç le rin d e n y o k su n laştırıld ı. A n a y asala r d ü ş ü n c e k a rşısın d a yen ik d ü ştü le r, d in d ü ş ü n c e n in sa ld ırısın a u ğ r a d ı; ve sa ltık o la ra k ta n rıs a l b ild iriş d e ğ e r in i ta şım ış o la n k atı d in se l ta s a rım la r zayıfladı, y ü re k le rd e eski in a n ç la r yıkıldı. B öylece, ö rn e ğ in Y unan fe lsefe cileri eski d in e karşı ç ık a rak o n u n ta s a rım la rın ı yok e ttile r. Bu y ü z d en fe ls e f e c ile r b i r b ir l e ıi y l e ö zsel o la r a k b a ğ lı o la n d in ve d e v le te d ü ş m a n d e v rim c ile r o la ra k s ü r g ü n e g ö n d e rild ile r ve ö ld ü rü ld ü le r . B öylece d ü ş ü n c e k e n d in i e d im s e llik te g e ç e rli kıld ı ve o la ğ a n ü stü b ir e tk i y a rattı. B u n la rın s o n u n d a in s a n la r d ü ş ü n c e n in b u g ü c ü n ü d ik k ate alm aya ve iste m le rin i d a h a y a k ın d a n izlem eye b a şla d ıla r, aşırıya g ittiğ in in ve ü s tle n d iğ in i b a şa ra m a y a c a ğ ın ın a n la şıld ığ ın ı ileri s ü rd ü le r. T a n rın ın , D o ğ a n ın ve T in in ö z ü n ü , g e n e l o la ra k G erçeği b ilm e k yerine, devleti ve d in i devirm işti. Bu n e d e n le düşünceyi/' s o n u ç la r ı ü z e r in e a k la m a k g e re k iy o rd u ; ve d ü ş ü n c e n in d o ğ a s ı ü z e r i n / a ra ş tırm a ve o n u a k la m a s o r u n u d u r ki yakın z a m a n la rd a fe ls e fe n in ilgisinin b ü y ü k b ir b ö lü m ü n ü o lu ştu rm u ş tu r.
§ 20 D ü ş ü n c e y i e n yü zey sel ta s a rım ı iç in d e a lırs a k , ( a ) ilk o la ra k o la ğ a n ö z n e l a n la m ı iç in d e tin sel e tk in lik ya d a y e tile rd e n b iri o la ra k g ö r ü n ü r ve sö z g e lim i d u y a rlık , se zg i, d ü ş le m vb. ya d a iste k , is te n ç vb. g ib i b a ş k a la rın ın y a n ın d a d ıırıır. B u e tk in liğ in ü r ü n ü , d ü ş ü n c e y e ö z g ü b e lirlilik ya d a b iç im evrenseldir, b ü tü n ü n d e s o y u t o la n d ır . D ü ş ü n c e , etkinlik o la ra k , b ö y le lik le etkin
ÖN-KAVRAM
77
e v re n s e ld ir, ve d a h a s ı e d im ya d a ü r ü n d e b ir e v re n se l o ld u ğ u iç in , k e n d in i e tk in le ş tir e n e v re n s e ld ir. D ü ş ü n c e , özne o la ra k ta s a r ım la n d ığ ı z a m a n , d ü şü n e n d ir, ve d ü ş ü n e n o la ra k v a r o la n ö z n e n in y alın a n la tım ı “B en”dir. B u r a d a ve b u n u izley en p a r a g r a f la r d a s u n u la n b e lir le m e le r d ü ş ü n m e ü z e rin e ö n e s ıırü m le r ve benim görüşlerim o la ra k a lın m a m a lıd ır ; g e n e d e , b u ö n k e s im le rd e h iç b ir ç ık a rs a m a ya d a h iç b ir ta n ıtla m a y e r a la m a y a c a ğ ı iç in , a n c a k b i r e r veri d e ğ e r in i ta şırlar, öyle ki, h e r in s a n d ü ş ü n m e k te ve d ü ş ü n c e le rin i ird e le m e k te o ld u ğ u za m a n ev ren sellik ıra sın ın ve b e n z e r o la r a k o n u iz ley e n d a h a ö te b e lir le n im le r in d e b ilin c in d e b u lu n d u k la r ım g ö r g ü l o la r a k sa p ta y a c a k tır. H iç k u ş k u s u z b ilin c in d e k i v e rile rin ve ta s a rım la rın ın g ö zlem i için d ik k a t ve s o y u tla m a y e te n e k le r in in b ir ö n e ğ itim d e n g e ç m iş o lm a la rı g e re k ir. B u ö n a ç ım la m a d a d a h a ş im d id e n d u y u m , ta s a r ım ve d ü ş ü n c e ara sın d a k i ay rım d a n söz ettik; ayrım b ilg in in d o ğ asın ı ve tü r le r in i a n la m a k iç in özsel ö n e m d e o ld u ğ u iç in , b u r a d a o n a d ik k a ti ç e k m e k d u r u m u a y d ın la tm a d a y a rd ım c ı o la b ilir. — D u yu lu r o la n ı aç ık lam ak için ilkin dışsal k ö k e n in e , d u y u la ra ya d a d ııy ıı-ö rg e n le rin e g id ile b ilir. A m a ö r g e n i a d la n d ır m a k o n u n la a y rım s a n a c a k o la n ın h iç b ir b e lir le n im in i v e rm e z . D u y u lu r u n d ü ş ü n c e d e n ay rım ı şöyle a ııla tıla b ilir. D u y u lu r u n b e lir le n im i tekillik ya d a bireyselliktir, ve tek il o la n ( b ü tü n ü y le so y u t o la ra k a to m ) ayrıca b ir b a ğ la m iç e rsin d e d u r d u ğ u için , d u y u lu r k e n d ilik birbirine-dışsallığı, ve b u n u n d a h a ay rın tılı ve so y u t b iç im in d e , birbiri ile y a n y a n a lığ ı ve ardardalığı a n la tır. — Tasarım böyle duy u sal b ir g e re c i iç e rik o la ra k alır, a m a b u iç e riğ in “B en”d e o lm a s ın d a n ö tü r ü “benim ki' b e lir le n im in d e , ve öyleyse evrensellik, k en d i-ile-b ağ ıııtı, yalınlık b e lir le n im in d e ko y u lm u ş o larak . — Ö te y a n d a n ta sa rım içerik o la ra k d u y u lu r o la n d a n b a ş k a ay rıc a ö z -b ilin ç li d ü ş ü n c e d e n k a y n a k la n a n g e r e c i d e a la b ilir, ö r n e ğ in tü z e l, tö r e l, d in s e l ve g id e r e k d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n tü r e y e n ta s a r ım la r d a o ld u ğ u g ib i; a m a böyle tasarımların aynı iç erik li düşüncelerden a y rım la rın ın n e r e d e y attığ ın ı sa p ta m a k p e k kolay d eğ ild ir. B u ra d a iç e riğ in d ü ş ü n c e o lm a s ın ın y a n ıs ıra a y rıc a e v re n s e llik b iç im i d e b u l u n u r ki o n u n la b ir iç e r ik “Be?t”d e d ir, g e n e l o la r a k b ir ta sa rım d ır. A m a ta sa rım ın ö z g ü n lü ğ ü g e n e l o la ra k b u b a k ım d a n d a o n d a b u iç eriğ in aynı y o ld a tekilleşm iş o la ra k d u rm a sın -
MANTIK BİLİMİ
d a yatar. T ü z e , tü z e l ve b e n z e r i b e l ir le n im le r h iç k u şk u su z uzayın b ir b ir le r in i d ışla y a n d u y u lu r te k ille ş m e le r i iç e r s in d e d u rm a z la r. Z a m a n sa l o la ra k b e lli b ir d ü z e y d e a r d a r d a g ö r ü n ü y o r o lsa la r d a , iç e rik le rin in k e n d ile ri z a m a n d a n etk ile n m iş o la ra k ya d a o n d a geçici ve başkalaşıcı o la ra k tasarla n am a zla r. A m a b ö y le k e n d i le r in d e tin s e l b e l ir le n im le r d e g e n e ld e ta sa rım ın iç, so y u t e v re n se lliğ in in g en iş a la n ın d a y in e tekilleş miş o la ra k d u r u rla r . B u te k ille şm e iç in d e ya lın d ırla r — H ak , Ö d ev, T a n rı. T a s a rım b u d u r u m d a ya “H a k H a k tır,” “T a n rı T a n r ıd ır ” b ild ir im le r in d e d u r u p kalır, ya d a , ö r n e ğ in “T a n rı e v re n in Y a ra tıc ısıd ır, h e rşe y i bilir, h e ış e y d e n g ü ç lü d ü r, v b .” b e lir le n im le r in i ö n e sü re b ile c e k b ir e ğ itim d ü z e y in e y ü k se l m iş tir; b u r a d a d a b e n z e r o la ra k te k ille şm iş p e k ç o k y alın b e lir le n im b ir b ir i ü s tü n e d iz ilm iş tir k i, o n la r ı ö z n e le r in e b a ğ la y a n b irliğ e k a ış m b ir b ir le r in in d ış ın d a k alırlar. T asarım b u r a d a a n la k ile ça k ışır: a r a la r ın d a k i b ir ic ik a y rım a n la ğ ın e v re n se l ve tik e l ya d a n e d e n ve etk i vb. ilişk ile rin i g e tirm e si ve b u yolla ta sa rın ım yalıtılm ış b e lirle n im le ri a ra sın a z o ru ıılu k b a ğ ın tısın ı koym asıdır, ç ü n k ü ta sa rın ı b u n la rı sa lt b ir “Ayrıca’' ile b a ğ lay a ra k belirsiz u za y la rın d a yanyana bırak ır. — T asarını ve d ü ş ü n c e a r a s ın d a k i a y rım ın ö ze l b ir ö n e m i v ard ır, ç ü n k ü g e n e l o la r a k d e n e b ili r ki felse fe ta s a r ım la r ı d ü ş ü n c e le r e ç e v ir m e k te n b a ş k a b irşey y a p m a z , — a m a b ira z d a h a ile ri g id e r ve y a lın d ü ş ü n c e le ri K av ram lara çevirir. B u n d a n b a ş k a , d u y u lu r a la n tekillik ve birbirine-dışsallık b e lirle n im le ri ile y üklü olsa da, b u r a d a b u n la rın k e n d ile rin in d e yine d ü ş ü n c e le r ve e v re n se lle r o ld u k la rı e k le n e b ilir. M a n tık ta g ö rü le c e k tir ki d ü ş ü n c e ve ev re n sel sa lt k e n d isi ve k e n d i b a ş k a sı o lm a k ta n b a ş k a b irşe y d e ğ ild ir ; k e n d i k a r ş ıtın ın ü z e rin e yayılır ve hiçbirşeyi k e n d in d e n kaçırm az. D il d ü ş ü n c e n in ü r ü n ü o ld u ğ u iç in , o n d a e v re n s e l o lm a y a n h iç b ir şey a n la tıla m a z . Y alnızca demek istediğim b irşey benim dir, b u tik e l b irey o la ra k b a n a aittir; a m a dil yalnızca ev re n seli an latıy o rsa, o z a m a n y aln ızc a demek istediğimi sö y le m e m o la n a k sız d ır. Ve “söylenemeyen,” d u y g u , d u y u m e n eşsiz, e n g e rç e k d eğ il, te rsin e e n a n la m s ız ve g e r ç e k lik te n e n y o k su n o la n d ır . “Birey,” “bu b ire y ,” “b u r a s ı,” “ş im d i” d e d iğ im z a m a n , b u n la r ı n tü m ü d e e v r e n s e llik le rd ir ; “her şey” ve “her bir şey” b ir “te k il”d ir, b ir “b u ”d u r, ve e ğ e r d u y u lu r ise, “b u r a s ı”d ır, “ş im d i”dir. B e n z e r o la ra k , “B e n ” d e d iğ im za m a n , tü m b a şk a la rın ı dışlayan bu tikel
ÖN-KAVRAM
79
“B e n ”i demek isterim ; a m a sö y le m iş o ld u ğ u m şey, “B e n ,” k esin lik le h e r b ir “B e n ”d ir; “B e n ,” ki tü m b a ş k a la rın ı k e n d in d e n dışlar. — K ant u y g u n su z b ir a n la tım la “B e n ” tü m ta sa rım la rım a , ve a y rıc a d u y u m , iste k , e y le m le r im e vb. eşlik eder d e m işti.1’ “B e n ” k e n d in d e ve k e n d i iç in evren seld ir, ve o rta k lık d a e v r e n s e lliğ in b ir b iç im i, a m a d ışsa l b ir b iç im id ir. T ü m b a ş k a in s a n la r “B e n ” o lm a d a b e n im le o rta k tırla r, tıp k ı benim kiler o lm a n ın tü m d u y u m la r ım a , ta s a r ım la r ım a vb. o r ta k o lm a sı g ib i. A ıııa “B en,” b ö y le so y u t “B e n ” o la ra k , k e n d i ile a r ı iliş k id ir ki o n d a ta s a rın ı ve d ııy u ııı, tü ııı a n s a l d u r u m la r g ib i tü ııı d o ğ a , y e te n e k ve d e n e y im tik e llik le ri d e s o y u tla n m ıştır. “B e n ” b u d ü z e y e d e k b ü tü n ü y le soyut e v re n s e lliğ in v a ro lu şu d u r, soyut o la ra k özgür o la n d ır. B u n e d e n le “B e n ” özne o la ra k düşüncedir, ve b e n ay n ı z a m a n d a tü ııı dııy u ııı, ta s a rım ve d u r u m la r ım d a o ld u ğ u m iç in , d ü ş ü n c e h e r y e rd e b u l u n u r ve K a te g o ri o la ra k tü ııı b u b e lir le n im le r e yayılır. Ek. D ü ş ü n c e d e n söz ettiğim iz z am an b u ilkin özn el b ir e tk in lik o lara k , b ir yeti o lara k g ö rü n ü r ki böyle p e k çok yetiye iyeyizdir, ö rn e ğ in bellek, tasarım , istençg ü c ü vb. E ğ e r d ü ş ü n c e salt b ir ö zn el e tk in lik olsaydı ve böyle o la ra k M a n tığ a k o n u alınsaydı, o z am an M antığın d a tıpkı başk a b ilim le r gibi belirli b ir ne sn e si o lm a sı g e re k ird i. Ve b u n e d e n le d ü şü n c e y i tikel b ir b ilim e n e s n e y a p a ra k isten c i, d ü ş le m i vb. böyle b ir a y rıc alık ta n y o k su n b ıra k m a k keyfi b ir tu tu m o lu rd u . D ü ş ü n c e y e bu o n u r u n v e rilm e s in in n e d e n i h iç k u şk u su z o n a b e lli b i r y e tk e n in ta n ın m a s ın d a ve in s a n ın G e rç e k liğ i o lara k , o n u n h a y v a n d a n a y rım ın ı o lu ş tu r a n şey o la ra k g ö r ü lm e s in d e a ra n m a lıd ır. — D ü şü n ce y i sa lt ö z n e l b ir e tk in lik o la ra k in c e le m e k d e ö n e m s iz birşey değildir. A m a o z a m a n o n u n d a h a a y rın tılı b e lirle n im le r i d e n e y im yolu y la k a z a n ıla n k u r a lla r ve y a sa la r o la c a k la rd ır. D ü şü n cey i b u b a ğ ın tı iç in d e y a sa la rın a g ö re ir d e le m e k b ilin d iğ i gib i b ir z a m a n la r M a n tığ ın iç e riğ in i o lu ş tu ru y o rd u . Aristoteles bıı b ilim in k u ru c u s u d u r. O d ü şü n c e y e o n a d ü ş ü n c e o la ra k a it o la n la rı v e rm e g ü c ü n ü g ö ste rm işti. D ü ş ü n c e m iz o ld u k ç a s o m u ttu r, a m a k a rm a şık iç e rik te n e y in d ü ş ü n c e y e n e y in so y u t e tk in lik b iç im in e a it o ld u ğ u a y ırd e d ilm e lid ir. in c e b ir tin sel bağ, d ü ş ü n m e etkinliği, tü m b u içeriği bağlar, ve A risto tele s b u b ağ ı, b u b içim o la ra k b iç im i v u rg u lu y o r ve b e lirliy o rd u . A ris to te le s ’in b u M a n tığ ı g ü n ü m ü z e d e k o n ay g ö rm ü ş o la n m a n tık sa l d iz g e d ir ki, ö z ellik le o rta ç a ğ S k o la stik le rin in e lin d e evrile çevrile d a h a ö te g enişletilm iştir. B u n la r g e n e d e g e re c i a rttırm a m ış a m a yaln ızca d a h a ö te a ç ın d ırm ışla rd ır. Ç a ğ d aş la r a g e lin c e , b u n l a r ı n M a n tık a la n ın d a k i b a ş lıc a e tk in lik le ri b ir y a n d a n A ristoteles ve S kolastikler ta ra fın d a n geliştirilen p e k çok m antıksal b e lirle n im i u z a k la ş tırm a k ve ö te y a n d a n b u n la r ın y e rin e b ir d izi rııh b ilim s e l g e r e c i 11[A n Usuıı Eleştirisi, B 131.]
M ANTIK BİLİMİ
80
s o k u ş tu rm a k ta n o lu şu r. Bu b ilim in ilgisi so n lu d ü şü n c e y i işlem leri iç in d e tam y a b ilm ek tir; ve e ğ e r varsayım sal n e sn e sin e karşılık d ü şü y o rsa bilim d o ğ ru o la ra k n ite le n d irilir. Bu biçim sel m a n tık ile ilg ile n m e n in h iç k uşkusuz k e n d i y a r a r la r ı v a r d ır ; o n u n l a , s ö y le n e g e ld iğ i g ib i, k a fa b i r d ü z e n e k o y u lu r, d ü ş ü n c e le ri to p a r la m a y e te n e ğ i g e liştirile re k so y u tla m a b e c e risi k a za n ılır; b u n a karşı sıra d an bilinçte d ü şü n c e n in etkinliği b irb irle rin e d olaşan ve karışan d u y u sa l ta s a rım la r d ü z e y in e sın ırlı kalır. S o y u tla m a d a an sal e tk in lik tek bir n o k ta y a y ö n e lir ve b ö y lec e içsellikle ilg ile n m e a lışk a n lığ ı kazanılır. S o n lu d ü ş ü n c e b iç im le riy le tan ışık lık b u b iç im le re g ö re işleyen g ö rg ü l b ilim le rd e e ğ itim için a ra ç o la ra k k u lla n ıla b ilir; ve b u a n la m d a m a n tık a raç sa l m a n tık o la ra k ta n ım la n m ış tır. .G e rç e k te d a h a ö z g ü rc e d a v ra n a b ilir ve diyebiliriz ki, m a n tık y a ra rı için d e ğ il a m a k e n d i u ğ r u n a in c e le n m e lid ir, ç ü n k ü ‘e ıı eşsiz’ y a ln ız c a y a r a r ı u ğ r u n a a r a ş tır ılm a n ıa lıd ır . B u h iç k u ş k u s u z b i r y a n d a n b ü tü n ü y le d o ğ ru d u r, a m a ö te y a n d a n “e n eşsiz” o d e n li d e e n y a ra rlıd ır, ç ü n k ü tözsel o la n d ır ki k e n d i iç in d e d a y an ık lıd ır ve b ö y lece g eliştirip h e d e fe eriştirdiği tikel e re k le rin taşıyıcısıdır. H iç kuşkusuz tikel e rek leri birincil o lara k g ö rm e m e k g e rek ir, a m a “e n eşsiz” g e n e d e o n la r a erişm e y e k a tk ıd a b u lu n u r. B öylece, ö r n e ğ in d in saltık d e ğ e rin i k e n d i iç in d e taşır; a m a aynı z a m a n d a başka e re k le r o n u n ta ra fın d a n d e ste k le n ir ve sü rd ü rü lü rle r. Isa şöyle d em işti; “G ö z ü n ü z ö n c e T a n rın ın ü lk e s in d e o lsu n , o z a m a n size tü m başk a şe y ler d e su n u la ca k tır.”7 — T ikel e re k le re an ca k k e n d in de-ve-keııdi-için-olanaerişildiği z a m a n erişilir.
§ 21 ((3) D ü ş ü n c e n e s n e le rle b a ğ ın tıs ın d a e tk in o la ra k , b irşey üzerine dü şünce o la ra k a lın d ığ ı iç in , e tk in liğ in in ü r ü n ü o la ra k e v re n se l d e o lg u n u n d e ğ e r in i k ap sar, özsel, iç, gerçek o la n d ır. § 5 ’te sö z ü e d ile n eski in a n c a g ö re n e s n e le rd e , d u r u m la rd a , o la y la r d a g e r ç e k o la n , iç ve ö zsel o la n , ü z e r in e lıe rşe y in d a y a n d ığ ı o lg u k e n d in i dolaysızca b ilin ç te g ö s te rm e z , n e d e g id e r e k ilk g ö r ü n ü ş ya d a iz le n im ta r a f ı n d a n s u n u ld u ğ u g ib id ir; te r s in e , n e s n e n in g e r ç e k y a p ıs ın a u la ş a b ilm e k iç in ilk in o n u n üzerine düşü n m ek g e r e k ir, ve ü z e r in e - d ü ş ü n m e y o lu y la b u y ap ıy a e rişile c e k tir. Ek. Ü zerine-düşünm e bir çocukiçin bile gereklidir. O nd an örneğin sıfatları adlarla birleştirm esi istenir. Bu o n u dikkatini toplam aya ve ayırdetm eye yöneltir; bir kuralı anımsaması ve daha sonra o nu tikel d u ru m a uyarlaması gerekir. Kural b ir evrenselden başka birşey değildir ve çocuğun tikeli b u evrensele uydurm ası gerekir. — Yine, yaşam da ereklerimizvardır. B unlarla ilgili olarak o n la ra erişebilm em izi sağlayacak şeyler üzerine düşü n ü rü z. 7[M atta, 6.33.]
ÖN-KAVRAM
81
B urada erek evrenseldir, yönetendir, ve etkinliklerini ereğe göre belirledi ğim iz araçlarım ız vardır. — B enzer olarak üzeriııe-düşünm e ahlaksal ilişkilerde de etkindir. B urada üzeriııe-düşünm e hak ve ödevi, e.d. evrensel olanı anım sam ak dem ektir ki bn, dayanıklı bir kural olarak, ö n ü m ü zd e b u lu n a n duru m d a tikel davranışlarımızı düzenlem ek için ölçüt olmalıdır. T ikel davranışlarım ızda evrensel b elirlen im tan ın ab ilir ve kapsanm ış olm alıdır. — Yıııe, doğal görüngülere yaklaşım ım ızda da ayıtı şeyi buluruz. Ö rn e ğ in yıldırım ve şimşeği gözleriz. Sık sık algıladığım ız b u g ö rü n g ü tam dık birşeydir. Ama insan salt tanışıklıkta, yalnızca duyusal g ö rü n g ü d e doyum bulam az, tersine o n u n arkasına geçmeyi, n e o ld u ğ u n u bilm eyi, o n u kavramayı ister. B una g öre o n u n ü ze rin e düşünür, n e d e n i g en e ld e görüngüden ayrı birşey olarak ve içsel olanı salt dışsal olandan ayrımı içinde bilmeyi ister. Böylece görüngü çiftlenir, iç ve dışa, kuvvet ve belirişe, n ed en ve etkiye ayrılır. İç, kuvvet b u rad a yine evrenseldir, kalıcı olandır, şu ya d a b u yıldırım , şu ya da b u bitki değil, am a tü m ü n d e ayııı kalandır. D uyulur olan tekil ve yiten birşeydir; ondaki kalıcı yan üzeriııe-düşüıım e yoluyla bilinebilir. D oğa bize sonsuz b ir bireysel şekiller ve g ö rü n g ü ler çokluğu gösterir. Bu karm aşa içersine bir birlik getirm e gereksinim ini duyarız; bu n e d e n le karşılaştırm a yapar ve h e r birin in evrenselini tanım aya çalışırız. Bireyler doğarlar ve yitip giderler; o n lard a kalıcı olan ve tü m ü n d e yinele yen ise türdür, ve tür yalnızca üzeriııe-düşüıım e için bulunur. Yasalar, ö rn e ğin gök cisimleri nin devim yasalan için de ayııı şey geçerlidir. Yıldızlan bugün burada, ertesi giiıı şurada görürüz; btı düzensizlik insanın ansal yapısı için uygunsuz, güvenilmez bir dıınımdur, çünkü oııtın bir düzene, yalın, değişmez ve evrensel bir belirlenime inancı vardır. Bu inançla, iıısaıı üzeriııe-düşüııme yetisini g ö rü n g ü lere çevirerek o n ların yasalarını öğrenm iş, gök cisim le rin in devim lerini evrensel b ir kipte saptam ıştır, öyle ki b u yasalara d ayanarak tüm yer değişim lerini b elirler ve ö n ced en bilebilir. — Sonsuz karm aşası içindeki iıısaıı eylem ini y ö neten güçler açısından d a d u ru m böyledir. B u rad a d a insan egem en b ir evrensele iııaııç taşır. — T ü m b u ö rn e k le rd e n ü zerin e-d ü şü n m eııin nasıl h e r zam an değişm ez, kalıcı, keııdi-içiııde-belirli olanı ve tikeli yöneteni aradığı görülebilir. D uyuların ulaşam adıkları bu evrensel öğe özsel ve gerçek olarak geçerli olandır. Böylece örneğin ödevler ve haklar eylem lerdeki özsel yandır ve eylem lerin gerçeklikleri bu «ırensc/belirlenim lerle uyum lu olm alarına bağlıdır. Evrenseli böyle belirlerken, o n u n başka birşeyin karşısavını oluşturdu ğ unu, ve btı başkasının dolaylı, iç ve evrensel olana karşı salt dolaysız, dış ve tekil birşey oldıığıınıı görürüz. Bu evrensel dışsal dünyada b ir evrensel o la ra k varolm az: tü r tü r olarak algılanam az; gök cisim lerin in devim yasalan gökte yazılı değildirler. Öyleyse evrensel ne işitilir n e de görülebilir; tersine, yalnızca anlık için vardır. Din bizi b ir evrensele g ö tü rü r ki başka lıerşeyi ken d i içinde kapsar; b ir Saltığa g ö tü rü r ki başka lrerşey o n u n yoluyla iireülir, ve btı Saltık duyular için değil am a yalnızca anlık ve düşünce için vardır.
82
MANTIK BİLİMİ
§ 22 (y) U z e rin e -d ü ş ü ıım e yoluyla iç e riğ in ilk o la ra k d u y u m d a , sezg i d e , ta s a r ım d a b u lu n u ş y o lu n d a b irşe y değiştirilir.; öyleyse a n c a k b ir d e ğ işim dolayısıyladır ki nesnenin gerçek d o ğ a sı b ilin c e gelir. Ek. Ü z e r i n e - d ü ş ü n m e d e o rta y a ç ık a n şey d ü ş ü n c e m iz in b i r ü r ü n ü d ü r . B öylece, ö r n e ğ in Solon A tm a lıla ra v e rd iğ i y asaları k e n d i k a fa sın d a n ü ıe tti. A m a ö te y a n d a n e v ren se li, y asaları, sa lt ö zn el b irşe y in k a rşıtı o la ra k g ö rm e li ve o n d a şeylerin özsel, g e rç e k ve n esn el d o ğ a la rın ı tanım alıyız. Ş eylerde neyin g e r ç e k o l d u ğ u n u g ö r e b ilm e k iç in y a ln ız c a d ik k a t y e te rli d e ğ ild ir; b u iş dolaysızca b u lu n a n ı d ö n ü ş tü r e n öznel e tk in liğ im iz e d ü şe r. H iç ku şk u su z bu ilk b a k ış ta o lm a sı g e r e k e n in ta m te rsi ve b ilg ile n m e d u r u m u n d a o rta y a k o y u lan a m a c a aykırı o la ra k g ö rü n ü r. G e n e de, d e n e b ilir ki tözsel o la n a ilkin ü z e rin e -d ü ş ü n m e n in dolaysız o la n d a y a rattığ ı d e ğ işim dolayısıyla e rişile b i leceğ i d ü şü n c e si tü m çağ ların kanısı olm uştur. B u n a karşı ilk kez z am an ım ız d a b ir kuşku u y a n m ış ve d ü şü n c e m iz in ü rü n le r i ile k e n d ile rin d e şeyler a ra sın d a aşılm az b ir ayrım b u lu n d u ğ u ileri sü rü lm ü ştü r. D e n m iştir ki, şeylerin “kendiııd e le r i” bizim o n la r d a n y a p tık la rım ız d a n b ü tü n ü y le b a şk a d ır. Bu k o p u k lu k k o n u m u n u n b akış açısı özellikle E leştirel F elsefe ta ra fın d a n ortaya sü rü lm ü ş, ve olgu ile d ü ş ü n c e n in b ağ d aşm a sın ı işi b itip k a p a n m ış b ir k o n u o lara k g ö re n tü m ö n c e k i ç a ğ la rın k a n ıla rın ın k a rşısın a ç ık a rılm ış tır. Bu k arşısav y e n i fe lsefe n in ilgi o d a ğ ıd ır. A m a in sa n ın d oğal in a n c ı b u karşısavm h iç d e g e rç e k b ir karşısav o lm a d ığ ıd ır. G ü n d e lik y a şa m d a şey ler ü z e rin e d ü ş ü n ü rü z , a m a b u n u n la g e rç e ğ in o rta y a ç ık acağ ın ı k e n d im iz e ö z ellik le a m m sa tm a k sız m ; d u rak sam ak sızın , d ü ş ü n c e n in olgu ile b ağdaşm ası ü z e rin e sağ lam b ir in an ç la d ü ş ü n ü rü z , ve bu in a n c ın o la ğ a n ü stü ö n e m i vardır. Ç ağ ım ızın n e re d e y se b ir u m u ts u z lu ğ a v a r a n h a s ta lığ ı b ilg im iz in sa lt ö z n e l b i r b ilg i o ld u ğ u ve b u ö z n e lliğ in e n s o n o ld u ğ u sa p lan tısıd ır. O ysa G e rç e k lik n e s n e ld ir ve b u n u n h e rk e s in k a n ısı için k u ra l o lm ası g erek ir, öyle b ir y o ld a ki, b irey in kanısı bu k u ra la b a ğ d a ş m a d ığ ı ö lç ü d e k ö tü d ü r. B u n a karşı, y e n i g ö rü ş a ç ısın d a n k a m o la ra k k an ı, y a ln ız ca k a n ı taşıyor o lm a gibi b ir b iç im , h iç k u şk u su z iyidir — iç e rik n e o lu rs a o ls u n , ç ü n k ü g e rç e k liğ i için h iç b ir d e n e k taşı y oktur. — in s a n la rın y u k a rıd a sözü e d ile n o eski in a n ç la rın d a n , g e rç e ğ i b ilm e n in T in in yazgısı o ld u ğ u n d a n söz e ttiğ im iz zam an , b u n u n d a h a ö te im le rn i k a rşım ız d a d u ra n dış ve iç D o ğ a n ın , g e n e l o la ra k n e s n e n in k e n d in d e n e ise d ü şü n ü lm ü ş b irşe y o la ra k d a o o ld u ğ u , ve öyleyse d ü ş ü n c e n in n e s n e l o la n ın g e rçe k liğ i o ld u ğ u d u r. F e lse fe n in işi y alnızca in sa n la rın d ü ş ü n c e a ç ıs ın d a n tü m ç ağ lar b o y u n ca g e çe rli saydıklarını belirtik o lara k bilin ce g e tirm e k te n oluşur. Felsefe b u n e d e n le o rta y a y e n i h iç b ir şey sü rm e z; ve b u r a d a d ü ş ü n c e m iz yoluyla ü re ttiğ im iz şe y ler d a h a ş im d id e n h e rk e sin dolaysız ö n y arg ısıd ır.
ÖN-KAVRAM
83
§ 23 (8) Ü z e rin e -d ü ş ü n n ıe d e g e rç e k d o ğ a o rtay a çık ark en , b u d ü ş ü n c e n in benim e tk in liğ im o k lu ğ u d a e ş it ö lç ü d e a ç ık tır; b ö y le c e g e rç e k d o ğ a o d e n li d e benim — ve h iç k u şk u su z d ü ş ü n e n ö z n e o la ra k — a n s a l ü rü n ü m d ü r: Y alın e v re n s e lliğ im d e , sa ltık o la ra k kendisinde varolan ‘B e n ’iıt e v re n s e lliğ in d e , Ö zgürlüğüm de ü r e til m iştir. “K en d in d ü ş ü n ” deyim ini sık sık duyarız, sanki b u n u n la an lam lı b irşey sö y len irm iş gibi. G e rç e k te h iç kim se b aşkası için o n u n iç in yiyip iç e b ile c e ğ in d e n d a h a ö te d ü ş ü n e m e z ; b u d e y im öyleyse b ir p le o n a z ıııd ır. — D ü ş ü n m e d e özgürlük d o la y sız ca b u lu n u r , ç ü n k ü d ü ş ü n c e e v r e n s e lin e tk in liğ id ir, b u y ü z d e n so y u t b ir kendi-ile-ilişkidir, ö zn e llik aç ısın d a n b e lirle n im siz b ir k e n d in d e - o lm a d ır ki içerik a ç ıs ın d a n ayıtı z a m a n d a y a ln ız c a olguda ve b u n u n b e lirle n im le riııd e d ir. B u y ü zd en , e ğ e r felsefe ile ilg ili o la ra k a lç a k g ö n ü llü lü k ve k e n d in i b e ğ e n m iş lik sö z k o n u s u e d ilirs e , ve e ğ e r a lç a k g ö n ü llü lü k k e n d i ö z n e lliğ in e h iç b ir tikel ö z e llik ya d a e d im y ü k le n ıe m e k te n o lu şu y o rsa , o z a m a n felsefecilik e n a z ın d a n k e n d in i b eğ e n m işlik k o n u s u n d a b ağ ışla n ır, ç ü n k ü d ü ş ü n c e iç e rik a ç ıs ın d a n sa lt o lg u d a d e r in le ş tiğ i ö lç ü d e g e r ç e k tir ; ve b iç im a ç ıs ın d a n ise d ü ş ü n c e ö z n e n in tikel b ir d u r u m u ya d a e d im i d eğ ild ir, te rs in e sö z c ü ğ ü n ta m an lam ıy la b ilin cin so y u t “B e n ” o la ra k , e.d. tü m b aşk a n ite lik , d u r u m ve b e n z e ri tikeliiklerden özgür b ir y o ld a d a v ra n m a s ın d a n ve y aln ızc a iç in d e tü m b ire y le r le ö z d e ş o ld u ğ u ev re n sel etk in lik te b u lu n m a s ın d a n oluşur. — A risto teles b ilin ci bö y le b ir tu tu m u n değerine yükselm ey e ça ğ ırd ığ ı z a m a n , b ilin ce v erd iğ i b u d e ğ e r tikel san ı ve k a n ıla rd a d ire tm e k te n v azg eçe re k olguyu k e n d i iç in d e e g e m e n k ılm a k ta n o lu ş u y o rd u . § 24 D ü ş ü n c e le r b u b e lir le n im le r e g ö r e nesnel d ü ş ü n c e le r o la r a k a d la n d ır ıla b ilirle r , ve ö n c e lik le s ır a d a n m a n tık ta ir d e le n m iş ve o r a d a g e n e llik le sa lt bilinçli d ü ş ü n c e b iç im le ri o la ra k g ö r ü lm ü ş o la n b iç im le r d e b u n la r a r a s ın d a sa y ıla cak tır. M a n tık , öy ley se, M e ta fiz ik ile, düşüncelerde s a p ta n a n şeylerin, b ilim i ile ç a k ış ır — d ü ş ü n c e le r ki şeylerin özselliklerini a n la tm a g ü c ü n ü ta şırlar. Böyle K avram , Y argı ve T asını g ib i b iç im le rin N e d e n se llik vb. g ib i b a ş k a la rı ile ilişk ile ri a n c a k M a n tığ ın k e n d i iç e r s in d e v e rile b ilir. A ıııa şu k a d a r ı ş im d id e n a ç ık tır ki, e ğ e r d ü ş ü n c e
84
M ANTIK BİLİM İ
şeylerin b ir K av ram ın ı o lu ştu rm a y a çalışıyorsa, b u K avram (ve o n u n la b irlik te e n dolaysız b iç im le ri, Y argı ve T asım ) şey lere y a b a n c ı ve d ışs a l o la n b e lir le n im ve iliş k ile rd e n o lu şa m a z . U z e rin e -d ü ş ü n m e , y u k a rıd a b e lirtild iğ i g ib i, şe y lerin evrensel lerine g ö tü r ü r; a m a b u evren selin k en d isi K avram k ıp ıla rın d a n b irid ir. “A n lak ya d a Us d ü n y a d a d ır” a n la tım ı “n e s n e l d ü ş ü n c e ” a n la tım ı ile ay n ı şeyi b e lirtir. A m a b u ik in c i a n la tım b ir u y g u n su z lu k la y ü k lü d ü r, ç ü n k ü düşünce o la ğ a n a n la m ı iç in d e yalnızca tin e , b ilin c e özgü ik en , “n e s n e l” te rim i ise yine b irin c il o la ra k tin s e l-o lm a y a n a u y g u la n ır. E k 1. E ğ e r d ü ş ü n c e n i n n e s n e l d ü ş ü n c e o l a r a k d ü n y a n ın “iç i” o ld u ğ u sö y le n e c e k o lu rsa , b u n u n la san k i d o ğ a l şe y lere b ilin ç y ü k le n iy o rm u ş g ib i gelebilir. Şeylerin iç etkin lik lerin i d ü şü n c e o lara k g örm eye karşı belli b ir d ire n ç d u y a rız , ç ü n k ü d e r iz ki in s a n k e n d in i d o ğ a l o l a n d a n d ü ş ü n c e y o lu y la ay ırd ed er. B u n a g ö re , D o ğ a d a n bilinçsiz d ü ş ü n c e d izgesi o larak , S c h e llin g ’in deyim iyle, taşlaşm ış b ir anlık olarak söz etmeliyiz. Z>iijüncganlatımını k u llan m ak ye rin e , yanlış a n la m a y ı ö n le m e k için, d a h a iyisi, düşünce-belirlenimidiyebiliriz. — Ş im diye d e k sö y len m iş o la n la ra g ö re , m a n tık sa l ilk e le r g e n e ld e d ü ştin c e b e lirle n im le rin in b ir dizgesi o larak a raştırılm alıd ır — b ir dizge ki, o ra d a öznel ve n e s n e l a r a s ın d a k i k a rşıtlık (o la ğ a n a n la m ın d a ) yiter. D ü ş ü n c e n in ve b e lirle n im le rin in bu im lem i eskilerin “v o ü ç /n o u s dünyayı y ö n e tir” deyişlerinde d a h a d o ğ ru o la ra k anlatılır, — ya d a ,“LJs d ü n y a d a d ır” d e n d iğ i zam an, b u n u n la a n la şılan şey U s u n için e yerleştiği d ü n y a n ın ru h u , o n u n içkin ilkesi, e n öz, e n iç d o ğ ası, o n u n e v re n se li o ld u ğ u d u r. D a h a y a k ın b ir ö r n e k v erirsek , b e lirli b ir h a y v an d a n söz e d e rk e n o n u n b ir hayvan o ld u ğ u n u söyleriz. H ayvan olarak hayvan d e ğ il a m a a n c a k b e lirli b ir h a y v an g ö s te rile b ilir. Genelde h a y v an v a ro lm az ; o tekil h a y v a n la rın e v ren se l d o ğ a la rıd ır, ve v a ro la n h e r hayvan b ü tü n ü y le s o m u t o la ra k b e lirli ve tikel birşeydir. A m a hayvan o lm a k , — b ir ev re n se l o la ra k tü r — , b e lirli h ayvana ö z g ü d ü r ve o n u n b e lirli ö zselliğ in i o lu ş tu r u r. K ö p e k te n h a y v an lık u z a k la ş tırıla c a k o lu rs a o z a m a n o n u n n e o ld u ğ u sö y le n e m e z . G e n e ld e şe y lerin kalıcı b ir iç d o ğ a la rı ve b ir d e dışv arlık ları vard ır. Y aşarlar ve ö lü rle r, o rtay a ç ık a r ve yitip g id e rle r; özsellikleri, e v re n s e lle ri tü r d ü r , ve b u n u sa lt o rta k la ş a b irşe y o la r a k a n la m a k d o ğ r u değildir. D ü ş ü n c e dışsal şe y lerin tö z ü n ü o lu ş tu r d u ğ u gibi, ayrıca tin sel o la n ın d a e v re n s e l tö z ü d ü r. T ü m in s a n se z g is in d e d ü ş ü n c e v a r d ır; y in e , d ü ş ü n c e e v re n s e l o l a r a k tü m ta s a r ım la r d a , a n ıl a r d a v e g e n e l o la r a k h e r a n s a l e tk in lik te , tıım istek le rd e, d ile k le rd e vb. b u lu n u r. B u n la rın tü m ü d e yalnızca d ü ş ü n c e n in d a h a ö te tik e lle şm e le rid ir. D ü şü n c e y i b u y o ld a g ö r d ü ğ ü m ü z z a m a n a ld ığ ı k o n u m d ü şü n m e -y etisi y alnızca a lg ıla m a , ta s a rım la m a , iste m e vb. g ib i b a şk a y e tile r a ra s ın d a ve y a n ın d a h e r h a n g i b ir y e tid ir d e d iğ im iz z a m a n o ld u ğ u n d a n d a h a başka g ö rü n ü r. D ü şü n ce y i tü m d o ğ a l ve ayrıca tü m
ÖN-KAVRAM
85
tin se l şe y le rin g e rç e k e v ren se li o la ra k g ö rd ü ğ ü m ü z z am an , o tü m b u n la r ın ü z e rin e yayılır ve tü m ü için tem e l olıır. D üşünceyi n e sn e l im lem i için d e (v o ü ç / n o ııs o la ra k ) a ld ık ta n s o n r a ilk o la ra k ö z n e l a n la m ı iç in d e k i d ü ş ü n c e y e g e ç e b iliriz . Ö n c e şıın ıı deriz: “İn s a n d ü ş ü n e n b ir v a rlık tır,” — a m a aynı z a m a n d a d e riz ki sezen, isteyen vb, b ir varlıktır. İn sa n d ü ş ü n e n b ir v arlık tır, ve b ir e v re n se ld ir; d ü ş ü n e b ilir a m a yaln ızca ev ren sel o n a belirtik o ld u ğ u için. H ayvan d a hendindee\Tenseldir, a m a evrensel evrensel olarak o n u n için değildir, o n a b e lirtik d eğ ild ir, te rs in e o n u n için h e r z a m a n tekil birşey vard ır. H ayvan tekil o la n ı g ö rü r, ö rn e ğ in yiyeceğini, b ir in sa n ı vb. A m a tü m b u n la r o n u n için yalnızca tekil şeylerdir. B e n ze r o lara k , d u y u m h e r z am an yalnızca tekil o la n la ilgilidir (bu acı, bu tat vb.). D oğa voüçıı b ilince getirm ez; ilkin in sa n d ır ki k e n d in i çiftler, b ir e v ren se l için ev ren sel o lu r. B u ilk kez in sa n k e n d in i “Ben" o la ra k b ild iğ i z a m a n y e r alır. “Ben" d e d iğ im z a m a n d e m e k iste d iğ im şey b u tekil, b a şta n so n a b e lirli kişi o la ra k k e n d im d ir. G e rç e k te g e n e d e b u y olla k e n d im e ilişk in o la ra k tikel birşeyi b ild irm iş o lm a m . B aşka h e rk e s d e “B en”dir, ve k e n d im i “Ben" o la r a k b e lirttiğ im z a m a n h iç k u şk u su z k e n d im i, b u tek il k e n d iliğ i d e m e k istiyor o lm a m a k a rşın g e n e d e b ild irm iş o ld u ğ u m şey b a ştan s o n a b i r e v re n s e ld ir. “B e n ” a rı k e n d i-iç iıı-v a rlık tır ki o n d a tik e l h e rş e y o lu m su zla n m ış ve o rta d a n kaldırılm ıştır: o b ilin cin en so n , yalın ve a rı ilkesidir. D iyebiliriz ki: “B e n ” ve d ü şü n c e ay n ıd ırlar, — ya d a d a h a b e lirli olarak : “B e n ” d ü ş ü n e n o la ra k d ü şü n c e d ir. B ilin c im d e o la n h e rşey b e n im içindir. “B e n ” h e r şeyi k e n d i içine alab ilen b ir b o şlu k tu r; h erşey o n u n için v a rd ır ve h erşeyi k e n d i iç in d e saklar. H e r in sa n “B e n ”in g e c e sin d e g ö m ü lü ta s a rım la rd a n b ü tü n b ir e v re n d ir. B öylece “B e n ” b ir e v re n s e ld ir ki o n d a n tikel h e rşe y so y u tlan m ıştır, a m a aynı z a m a n d a tikel h e rşey ö rtü lü o la ra k o n d a yatar. Bu n e d e n le yalnızca so y u t e v ren se llik d eğil a m a herşeyi iç in d e kapsayan evrenselliktir. “B e n ”i ilkin b ü tü n ü y le sıra d a n b ir yolda kullanırız, ve ilkin felsefi d e rin d ü şü n c e yoluyladır ki b ir ird e le m e n e sn e si yapılır. “B e n ”d e eksiksiz arılığı iç in d e o la n d ü şü n c e y i b u lu ru z . H ayvan değil a m a yalnızca in sa n “B e n ” diyebilir, ç ü n k ü doğası d ü ş ü n m ektir. “B e n ”d e b ir iç ve dış k aynaklı iç e rik le r k arm aşası vardır, ve b u içe riğ in yapısı ile u y u m içinde duyusal o lara k sezen, tasarım layan, a nım sayan vb. o lara k d a v ra n ırız . A m a t ü m ü n d e “B e n ” v a rd ır, ya d a tü m ü n d e d ü ş ü n c e v a rd ır. İn s a n , öyleyse, h e r z a m a n d ü ş ü n e n d ir , ü ste lik sa lt se z m e k te o ld u ğ u z a m a n b ile; e ğ e r birşeyi irdeliyorsa, o n u h e r z a m a n b ir ev ren sel o la ra k ird e le r, tekil b i r n o k t a s a p ta y a r a k o n u a y ır ır ve b u y o lla d ik k a tin i b a ş k a ş e y le r d e n u z a k la ş tıra ra k o n u soyut ve ev ren se l b irşey o la ra k alır, ü ste lik e v re n se llik salt b iç im d e olsa bile. T a s a rım la rım ız a ç ısın d a n iki d u r u m söz k o n u su o labilir, öyle ki ya içerik d ü ş ü n s e l b irşe y d ir a m a biçim değ il, ya d a te rs in e b içim d ü şü n c e y e a ittir a m a iç e rik d e ğ il. Ö rn e ğ in öfke, gü l, u m u t d e d iğ im z a m a n , b u n la r ın tü m ü d e b e n im iç in d u y u m yoluyla ta n ıd ık o la n şey lerd ir, a m a b u iç e rik le ri e v re n se l b i r k i p te , d ü ş ü n c e b iç im in d e d ile g e ti r i r im ; o r a d a n tik e l p e k ç o k şeyi u z a k la ş tıra ra k y alnızca içe riğ i e v re n se l o la ra k v e ririm , a m a iç e rik y in e d e d u y u sal kalır. A m a evrik olarak , e ğ e r T anrıyı tasarım la rsa m , o z a m a n içe riğ in
86
MANTIK BİLİMİ
a rı b ir d ü şü n c e ü r ü n ü o lm asın a karşın biçim o n u dolaysızca içim d e bııldıığıım y o ld a h e n ü z d u y u sa l ö ğ e le rle y ü k lü d ü r. Ö yleyse ta s a rım la rd a iç e rik g ö rse l a lg ıd a o ld u ğ u gib i sa lt d u y u sa l d e ğ ild ir; te rs in e , ya iç e rik d u y u sald ır, b içim d ü ş ü n c e y e a it, ya d a e v rik o la ra k . İlk d u r u m d a g e r e ç v e rilid ir, ve b iç im d ü şü n c e y e a ittir; ik in c i d u r u m d a d ü ş ü n c e iç e riğ in k aynağıdır, a m a b içim yoluyla içerik v erili birşeye in d irg e n m iş tir ki b u n a g ö re a n lığ a d ışa rd a n gelir. E k 2. M a n tık ta ilgi a la n ım ız a rı d ü ş ü n c e le r d e n ya d a a rı d ü şü n c e -b e lirle n im le r in d e n o lu şu r. S ıra d a n a n la m ı iç in d e d ü ş ü n c e söz k o n u su o ld u ğ u z am an , göz ö n ü n e g e tirile n şey h e r z a m a n y alnızca a rı d ü ş ü n c e o lm a y a n b irşeydir, ç ü n k ü s ıra d a n sa n ı için d ü şü n ü lm ü ş lıerşey içeriği g ö rg ü l o lan birşeydir. A m a M a n tık ta d ü ş ü n c e öyle b ir y o ld a a n la ş ılır ki, d ü ş ü n m e n in k e n d is in e a it o la n d a n ve o n u n y o lu y la ü r e ti l e n d e n b a şk a h iç b ir iç e riğ i y o k tu r. B öyle d ü ş ü n c e le r a n d ü ş ü n c e le r d ir. B ö y lec ed ir ki T in sa lt k e n d i k e n d is in d e ve öyleyse ö z g ü rd ü r, ç ü n k ü ö z g ü rlü k sö z c ü ğ ü n ta m a n la m ıy la k e n d i b a şk a sın d a k e n d i k e n d is in d e o lm a k , k e n d in e b a ğ ım lı o lm a k , k e n d i k e n d in i b e lirle y e n o lm a k tır. T ü m d ü r t ü l e r d e b a şk a b irş e y d e n , b e n im iç in d ışsa l o la n b ir “b a şk a sı”n d a n b a şla rım . Bu d u r u m d a b a ğ ım lılık ta n söz e d e riz . Ö z g ü rlü k yaln ızca öyle b ir y e rd e b u l u n u r ki, o ra d a b e n im k e n d im o lm a y a n h iç b ir “başka” b e n im için değildir. Salt d ü rtü le ri yoluyla b e lirle n e n d oğal insan k e n d i k e n d is in d e d e ğ ild ir : n e d e n li d ik -k a fa lı ya d a ö z -is te n ç li o lu r s a o lsıın , isten cin in ve san ısın ın içeriği g e n e d e k en d isin in d eğildir, özg ü rlü ğ ü salt biçimsel b ir ö z g ü rlü k tü r. A m a d ü ş ü n ü rk e n ö zn el tikelliğim i yadsırım , k e n d im i o l g ıd a d e rin le ştirir, d ü şü n c e y i k e n d i b a şın a b ıra k ırım ; ve e ğ e r k e n d im d e n b irşe y le r ek le y ec e k o lu rs a m , o z a m a n k ö tü b ir y o ld a d ü ş ü n m ü ş o lu ru m . Ş im d iy e d e k sö y le m iş o ld u k la r ım ız ın ış ığ ın d a M a n tığ ı a n d ü ş ü n c e b e lirle n im le rin in dizgesi o larak görürsek, bu d u r u m d a ö teki felsefe bilim lerini — D oğa Felsefesi ve T in Felsefesi — b ir b a k ım a uygulam alı b ire r M antık o lara k alabiliriz, ç ü n k ü M a n tık o n la rın d irim kaynağı o la n ru h la rıd ır. Bu b ilim le rin ilgileri o z a m a n yalnızca m an tık sal biçim leri D oğa ve T in a la n la rın d a ald ık ları şe k ille n m e le r a ltın d a tan ım ay a y ö n e lik tir — şe k ille r ki, y aln ızca aı ı d ü ş ü n c e b iç im le ri için tikel a n la tım k ip le rid irle r. E ğ e r ö r n e ğ in Tasına (eski b içim sel m a n tık ta k i a n la m ın d a d e ğ il a m a g e rçe k liğ i iç in d e ) alırsa k , o z a m a n o n u n “T ik e l E v re n s e l ve T ek il u ç la rın ı b ir le ş tir e n orta t e r i m d ir ” b e lirle n im in i a n la ttığ ın ı g ö rü r ü z . Bu tasım b içim i tü m şe y le rin e v re n se l b ir b içim id ir. V arolan h e r şey tikel b ir şeydir ki b ir evrensel o la ra k k e n d in i tekil ile birleştirir. A m a D o ğ a n ın g ü ç sü z lü ğ ü m an tık sa l b iç im le rin a rılık la rı iç in d e su n ııla m a m a la rın a yol açar. T asın ım böyle zayıf b ir s u n u lu ş u n u n ö r n e ğ i m ık n a tıstır; b ir m ık n a tıs ın orta ya d a ay rım sızlık n o k ta s ın d a k u tu p la r ı b irle şir, öyle ki a y rılık la rı iç in d e dolaysızca b ird irle r. Fizikte d e e v ren se l, öz o la n ö ğ re n ilir; o n u n l a D o ğ a F e lse fe s i a r a s ın d a k i a y rım b u İk in c is in in K a v ra m ın d o ğ a l şe y le rd e k i g e r ç e k b iç im le rin i b ilin c im iz e g e tir m e s in d e yatar. — M a n tık , böylece, tü m b ilim le rin herşeyi-dirim li-kılan tin le rid ir, ve M a n tığ ın d ü şıın ceb e lirle n im le ri a rı tin le rd ir; b u n la r “en-iç”tirler, a m a aynı z a m a n d a h e r z am an
ÖN-KAVRAM
87
d u d a k l a r ı m ı z d a n d ö k ü l ü r ve b u n e d e n l e b a ş ta n s o n a t a n ı d ı k o l a r a k g ö r ü n ü rle r. O ysa böyle ta n ıd ık o la n la r g e n e llik le e n az ta n ıd ık o la n la rd ır. B öylece, ö r n e ğ in Varlık b ir a rı d ü ş ıın c e -b e lirle n im id ir; g e n e d e “Dır1'i b ir i r d e l e m e n e s n e s i y a p m a k h iç b ir z a m a n d ü ş ü n ü lm e z . S ır a d a n s a n ı iç in S a ltığ ın u z a k la rd a , b ir ö te d ü n y a d a y a tıy o r o lm a sı g e re k ir; a m a te r s in e o b ü tü n ü y le ö n ü m ü z d e , şim d id e b u lu n u r, öyle ki d ü ş ü n d ü ğ ü m ü z sü re c e açıkça b ilin c in d e o lm a sa k d a h e r z a m a n o n u k e n d im iz le b irlik te taşır ve k u lla n ırız . B u d ü ş ü n c e -b e lirle n im le ri h e rş e y d e n ö n c e d ild e s e rg ile n irle r; ve b ö y lece ç o cu k lara v erilen dilbilgisi dersleri o n la rın dikkatlerini bilinçsiz o lara k d ü şü n c e a y rım la rı ü z e r in e çev irm e y a ra rın ı taşır. G e n e llik le d e n ir ki M a n tığ ın işi yaln ızca biçimlerle ilg ilid ir ve b u n la r ın içerihlerinüse b a şk a b ir y e rd e n alır. O ysa m a n tık sa l d ü ş ü n c e le r tü m b a şk a iç e riğ e k arşı h iç d e b ir Yalnızca d e ğ ild irle r, te rs in e tü m b a şk a iç e rik o n la ra k arşı y a ln ız ca b ir Y alnızcadır. O n la r h e ı şeyin k e n d in d e ve k e n d i için v a ro la n z e m in id irle r. — ilgiyi böyle a rı b e lirle n im le re y ö n e ltm e k o ld u k ç a yü k sek b ir e ğ itse l ve e k in se l d üzeyi g e re k tirir. B u n la rı k e n d ile rin d e -v e -k e n d ile ri-iç in ir d e le m e k bu b e lirle n im le ri d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n tü re ttiğ im iz ve gerçek o lu p o lm a d ık la rın ı k e n d ile rin d e n g ö r d ü ğ ü m ü z a n la m ın a d a gelir. O n la rı d ışa rd a n alıp d a h a so n ra tan ım lam am ız, ya d a d e ğ e r ve g eçerlilik lerin i b ilin çte a ld ık la rı şe k ille rle k a rşıla ştıra ra k g ö s te rm e m iz söz k o n u su d e ğ ild ir. B öyle olsaydı, g özlem ve d e n e y im d e n yola çıkar, ve ö rn e ğ in “kuvvet” te rim in i ş u ra d a ve ş u n u n iç in k u lla n m a a lış k a n lığ ın d a y ız d e r d ik . Bu t ü r ta n ım la r, e ğ e r n e s n e l e r i n e ilişk in o la r a k s ı r a d a n b ilin c im iz d e b u l u n a n t a s a r ı m la r la b a ğ d a ş ıy o rla rs a , “d o ğ r u ” o la ra k n ite le n d irilir le r. A m a böyle b ir y o ld a b ir K avram k e n d in d e ve k e n d i için d e ğ il d e b ir v arsayım a g ö re b e lirle n ir, ve b u varsayım d a h a s o n ra “d o ğ ru lu k ” için b ir ö lçü t, b ir d e n e k taşı o la ra k kullanılır. A m a b öyle b ir d e n e k taşın ı k u lla n m a m a lı, te rs in e k e n d i iç le rin d e d irim li b e lirle n im le ri k e n d i d e v im lerin i izlem eye bırakm alıyız. D ü şü n ce -b elirle n im le rin in g e rçe k lik lerin e ilişkin s o m s ıra d a n bilin ce yadırgatıcı geliyor olm alıdır, ç ü n k ü b u n la r a n c a k verili n e s n e le re u y g u la n ışla rın d a g e rçe k lik k ap sıy o r gibi g ö r ü n ü r l e r ve b u y ü z d e n b u u y g u la m a o lm a k sız ın g e rç e k lik le rin i s o rg u la m a n ın h iç b ir a n la m ı olm az. Oysa b u so ru g e n e d e ü z e rin e h e rşey in d a y an d ığ ı s o ru d u r. B u ra d a h iç k u şk u su z g e rç e k lik te n n e a n la şılac ağ ın ı b ilm e k g erekir. G e n e llik le g e r ç e k liğ i b ir n e s n e n i n ta s a r ım ım ız ile b a ğ d a ş m a s ı o la r a k ta n ım la rız . B u ra d a b ir n e s n e v arsayarız ki o n a ilişkin ta sa rım ım ız ın o n u n la u y u m iç in d e o lm ası g erekir. — Ö te y a n d a n , felsefi a n la m d a g e rçe k lik , g e n e l o la ra k soyu t b ir a n la tım la, b ir içe riğ in k e n d i k e n d isi ile b ağ d aşm a sı d e m e k tir. Bu öyleyse g e rçek liğ in y u k arıd a d e ğ in ile n d e n b ü tü n ü y le b aşka b ir a n la m ıd ır. A ynı z a m a n d a , g e rç e k liğ in d e r in (felsefi) a n la m ı b e lli b ir d ü z e y d e d ilin g ü n d e lik k u lla n ım ın d a d a b u lu n u r. B öylece, ö r n e ğ in gerçek b ir a rk a d a ş ta n söz edilir, ve b u n d a n davranış b içim i a rk ad a şlık K avram ı ile u y u m iç in d e o lan b ir a rk a d a ş a n la şılır; b e n z e r o la ra k , gerçek b ir s a n a t ç a lışm a s ın d a n söz edilir. G e rçe k -o lm a y an o z a m a n k ötü ile aynı şey, ya d a k e n d i iç in d e u y g u n su z o lan d e m e k tir. Bu a n la m d a k ö tü b ir d e v le t g e rç e k o lm a y a n b ir d e v le ttir; ve k ötü
88
M ANTIK BİLİMİ
o lm a k ve g e rç e k o lm a m a k g e n e l o la ra k b i r n e s n e n in b e lir le n im i ya d a K avram ı ile v a ro lu ş u a r a s ın d a yer a la n ç e liş k id e n o lu şu r. B öyle k ö tü b ir n e s n e n in d o ğ ru b ir tasarım ın ı o lu ştu rab iliriz, a m a b u ta s a rım ın içeriği k e n d i için d e g erçek -o lm ay an birşeydir. Bu tü r “d o ğ ru lu k la r”d a n — ki aynı z a m a n d a “g e rç e k -o lm a y a n la r”d ırla r — kafam ızda p e k ç o ğ u n u taşıyabiliriz. — Y alnızca T a n rı K av ram ın ve o lg u sa llığ ın g e rç e k b a ğ d a ş m a sıd ır; tü m so n lu şey ler ise k e n d il e r i n d e g e rç e k -o lm a y a n b ir y a n ta ş ırla r: B ir K a v ra m la rı ve b ir d e v a r o lu ş la r ı v a rd ır, a m a b u v a r o lu ş la r ı K a v r a m la rın a u y g u n d ü ş m e z . Bu n e d e n le yok o lm a lıd ırla r, ve o z a m a n K a v ram ları ve v a ro lu şla rı a ra sın d a k i u y g u n su z lu k s e rg ile n ir. H ayvan tekil birşey o la ra k K a v ram ın ı c in s in d e taşır, ve cin s k e n d in i te k illik te n ö lü m yoluyla k u rta rır. G e r ç e k liğ in b u r a d a a ç ık la n d ığ ı a n la m d a k e n d i ile b a ğ d a ş m a o la ra k ird e le n iş i M a n tığ ın k e n d in e özgü ilgi a la n ın ı o lu ş tu ru r. S ıra d a n b ilin ç te d ü ş ü n c e -b e lirle n im le rin in g e rç e k lik le rin e ilişkin s o ru h iç b ir b iç im d e b u lu n m az. M a n tığ ın işi şöyle d e a n la tılab ilir: o n d a d ü şü n c e -b e lirle n in ıle ri G e rçe ğ i k a v ram ay a n e ö lç ü d e y e te n e k li o ld u k la r ı a ç ıs ın d a n ir d e le n irle r . Ve so ru b ö y le c e ş u n a g e ç e r: S o n s u z u n b iç im le ri n e le r d ir , ve s o n lu n u n b iç im le ri n e le rd ir? S ıra d a n b ilin ç so n lu d iişü n c e -b e lirle n im le rin d e n h iç kuşku duym az ve o n la rı s o rg u s u z c a g e ç e rli sayar. O ysa tü m a ld a n m a so n lu b e lir le n im le re g ö re d ü ş ü n m e k ve d a v ra n m a k ta n doğar. E k 3. G e rç e ğ i s a p ta m a n ın d e ğ işik y olları v a rd ır ve b u bilgiyi e le g e ç irm e n in y o lla rı y a ln ız ca b iç im le r o la ra k g ö rü lü rle r. B ö ylece h iç k u şk u su z G e rçe k lik d e n e y im y o lu y la b ilin e b ilir, a m a b u d e n e y im sa lt b ir b iç im d ir. Ç ü n k ü d e n e y im d e h e r şey ed im selliğe nasıl b ir anlayışla yaklaşıldığına bağlıdır. B üyük b i r a n la y ış g ü c ü d e n e y i m le r in d e d e b ü y ü k t ü r ve g ö r ü n g ü l e r i n r e n k li o y u n la r ın d a k i ö z se l n o k ta y ı y ak alar, i d e a ö n ü m ü z d e ve e d im s e l o la ra k b u lu n u r , u z a k la rd a ve gizlilik iç in d e y a ta n b irşe y o la ra k d e ğ il. B üyük b ir yeten ek , ö rn e ğ in d e rin d o ğ a ve ta rih gözlem leri ile b ir G o e th e, geniş b ir gö rg ü l a la n a u laşır, ussalı g ö r e re k o n a a n la tım verir. B u n d a n başka, G e rç e k d e rin d ü ş ü n c e ile d e s a p ta n a b ilir ve d ü ş ü n c e ilişkileri yolu y la b e lirle n e b ilir. G e n e d e k e n d in d e ve k e n d i için G e rç e k bu iki k ip te d e h e n ü z k e n d i asıl b iç im in d e b u lu n m a z . E n eksiksiz bilm e y ö n tem i a rı d ü ş ü n c e b iç im le rin d e devinir. İn sa n b u r a d a b a şta n s o n a ö z g ü r b ir y olda d avranır. D ü ş ü n c e b iç im in in saltık b içim o ld u ğ u ve G e rç e ğ in o n d a k e n d in d e ve k e n d i için o ld u ğ u gibi g ö rü n d ü ğ ü — , g e n e l o la ra k fe ls e fe n in ö n e s ü rü m ü bııdıır. B u n u n ta n ıtla n m a s ı h e r şey d en ö n c e o b a şk a b ilg i b iç im le r in in so n lu b iç im le r o ld u k la r ın ın g ö ste rilm e s i a n la m ın a gelir. A n tik çağ ın yüksek K uşkuculuğu b u n u tıım o b iç im le rin k e n d i iç le rin d e b ir çelişk i k a p s a d ık la rın ı g ö s te re re k y e rin e g e tirm iş tir. A m a b u K u şk u cu lu k d a h a d a ileri g id e re k Us b iç im le rin i d e g ö z d e n ç ık ard ı, ve o n la rı s o n lu b irşe y in a ltın a s ü r e r e k o n a b a ğ la m a y a çalıştı. T ü m so n lu d ü ş ü n c e b iç im le ri m a n tık sa l g elişim s ü re c in d e ve h iç k u şk u su z z o ru n lu k la rı iç in d e g ö rü n d ü k le ri y o ld a o rtay a ç ık acak lard ır; b u r a d a (b u G iriş b ö lü m ü n d e ) ilkin b ilim se l o lm a y a n b ir y o ld a yalnızca verili şe y ler o la ra k a lın m a la rı g e rek ir.
ÖN-KAVRAM
89
M a n tık sal ird e le m e n in k e n d is in d e b n b iç im le rin y alnızca o lu m s u z y a n la rı d e ğ il, a y rıca olıım lıı y a n la rı d a s e rg ile n e c e k tir. B ilg ilen m e n in değişik b içim le rin i b irb irleriy le karşılaştırırken, b u n la rd a n ilki, dolaysız b ilm e biçim i, kolayca e n uygun, e n güzel ve e n yüksek biçim o lara k g ö rü n e b ilir. A hlaksal a çıd an suçsuzluk d e n e b ile c e k o lan herşey, d a h a sı d in se l d u y g u , s a f g ü v e n duygusu, sevgi, b ağ lılık ve d o ğ a l in a n ç d a b u b iç im in a ltın a d ü şe r. Ö te k i iki biçim , ilkin d e r in -d ü ş ü n c e te m e lin d e b ilg ile n m e ve ikinci o la ra k felsefi b ilg ile n m e , o dolaysız d o ğ a l b irlik te n ç ık m a k z o ru n d a d ır. Bu n o k ta d a b irb irle ri ile o rtak o ldukları ö lçü d e , G erçeği d ü şü n c e yoluyla anlam ayı istey en y ö n te m le r d o ğ a llık la G e rç e ğ i k e n d i öz g ü c ü n d e n ç ık a ra k sa p ta m a y ı istey en in s a n ın g u r u r u o la ra k g ö rü n e b ilirle r. G e n e l b ir b ö lü n m e y i im le y en b u k o n u m h iç k u şk u su z tü m k ö tü lü ğ ü n ve k ö tü h e rşe y in k ö k e n i o la ra k , ilk su ç o la ra k g ö rü leb ilir, ve b ıın a g ö re öyle g ö r ü n ü r ki g eriye d ö n e r e k u z la şm a ve b a rışa k avuşabilm ek için d ü ş ü n c e n in ve b ilm e n in y adsınm ası g e rek e ce k tir. D o ğ al b irlik d u r u m u n d a n b u ayrılış, T in in k e n d i iç in d e b u h a y ra n lık verici b ö lü n ü ş ü , eski z a m a n la rd a n b u y a n a u lu s la rın b ilin ç le ri için b ir ilgi n o k ta s ı o lm u ştu r. D o ğ a d a böyle b ir iç b ö lü n m e ile karşılaşılm az ve d o ğ a l şeyler h iç b ir k ö tü lü k te b u lu n m a z la r. Bu b ö lü n m e n in k ö k e n i ve s o n u ç la rı ü z e rin e eski b ir ta s a rım ın kaynağı in sa n ın c e n n e tte n d ü şü ş ü k o n u s u n d a M u s a ’d a n k a lm a b ir m ite g id er. Bu m itin iç e riğ i ö zsel b ir d in s e l ö ğ re tin in , in s a n ın d o ğ a l g ü n a h k a r l ı ğ ı v e b u n a k a rş ı b i r ç a r e n i n z o r u n lu ğ ıı ü z e r i n e ö ğ r e t i n i n d a y a n a ğ ın ı o lu ştu ru r. M a n tığ ın e le a lın a sı g e re k e n b ilg in in k e n d is i ile ve g id e re k b u b ilginin k öken ve im leıııi ile ilgili old u ğ u ölçüde, bu d ü şü ş efsanesini M a n tığ ın b a ş ın d a ird e le m e k yersiz o lm ay acak tır. F elsefe d in d e n iirk m e m e li ve sa n k i d in in y aln ızca h o şg ö rü sü y le y e tin m e k z o ru n d a y m ış gibi b ir tu tu m a g irm e m e lid ir. G e n e d e ö te y a n d a n b u tü r m itle ri ve d in se l ta s a rım la rı san k i işleri b itm iş ve b ir y a n a a tılm a la rı g e r e k e n şeylerm iş gibi a la n g ö rü ş k a b u l e d ilm e m e lid ir, ç ü n k ü b u n la r b in le r c e yıl b o y u n c a u lu s la rd a n saygı g ö rm ü ş le rd ir. D ü şü ş m itin e d a h a y a k ın d a n b a k a rs a k o ra d a , d a h a ö n c e d e b e lirtild iğ i g ib i, b ilg in in tin s e l y a şa m ile e v r e n s e l ilişk isin in a n la tıld ığ ın ı b u lu r u z . D olaysızlığı için d e k i tinsel yaşam ilkin su çsu zlu k ve sa f güven o la ra k g ö rü n ü r ; a m a b u dolaysız d u r u m u n o r ta d a n k a ld ırılm a sı tin in ö z ü n d e yatar, ç ü n k ü tin s e l y a şa m k e n d in d e -v a r lığ ın d a k a lm a y a ra k te r s in e kendi, için o lm a k la k e n d in i d o ğ a l y a şa m d a n ve özellik le hay v an sal y a şa m d a n ayırır. B u n a g ö re b u b ö lü n m e k o n u m u d a kısa b ir s ü re d e o r ta d a n k a ld ırılm a lı ve tin k e n d i e tk in liğ i yoluyla birliğ e g eri d ö n m elid ir. Bu b irlik öyleyse tinsel b ir b irliktir, ve o g e riy e d ö n ü ş ü n ilkesi d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e yatar. Yarayı a ç a n ve d a h a s o n ra iy ile ştire n yine odıır. — M itte d e n ir ki, A d e m ile H avva, ilk in sa n la r, in sa n o la ra k in sa n la r, k e n d ile rin i iç in d e b ir yaşam -ağacı ve b ir d e iyi ve k ö tü b ilg i-a ğ ac ı b u lu n a n b ir b a h ç e d e b u ld u la r. T a n rı in s a n la ra b u ik in c i a ğ a c ın m e y v a la rın d a n yem eyi yasaklam ıştı; y aşam ağ acı ü z e r in e şim d ilik d a h a ö te söz e d ilm e z ; b u sö z le rin ile tm e y e ç alıştık la rı n o k ta öyleyse in s a n ın bilgiyi a ra m a m a s ı, te rs in e su ç su z lu k d u r u m u n d a k a lm a sı g e re k tiğ id ir. D a h a d e r in
90
MANTIK BİLİM İ
b ir b ilin ç taşıyan b a şk a u lu s la rd a d a in sa n ın ilk d u r u m u n u n b ir su ç su z lu k ve b irlik d u r u m u o lm u ş o ld u ğ u d ü şü n c e sin i b u lu ru z . T ü m b u n la rd a d o ğ n ı o la n ş u d u r ki, in sa ıısa l o la n h e rşe y e yayılan b u b ö lü n m e h iç k u şk u su z iç in d e k a h n ab ilec ek b ir d u n ıııı d eğildir; a m a b u n a karşı, dolaysız, doğal birliğin h aklı b ir d u ru m o ld u ğ u n u d ü şü n m e k d e d o ğ n ı değildir. T in yalnızca dolaysız birşey d eğ ild ir, te rsin e , özsel o la ra k d olaylılık k ıpısını k e n d i iç in d e kapsar. Ç o c u k su su ç su z lu k ta h iç k u şk u su z çek ici ve ç a rp ıc ı b ir y a n v a rd ır, a m a yaln ızca b ize T in in k e n d i iç in d e n ü re te c e k o ld u k la rın ı a n ım sa ttığ ı için. Ç o c u k ta d o ğ a l b ir b irlik o la ra k se z in led iğ im iz o b irliğ in T in in e m e k ve e k in in in so n u c u o lm a sı g e rek ir. — Isa d e d i ki, “E ğ e r ç o c u k la r g ib i olmazsanız" vb.; a m a b u n u n l a a n la tm a k istediği çocıık k alm am ız g erektiği d eğ ild i. — M u sa ’d a n kalm a m itte d a h a s o n ra in sa n ı birliğin d ışın a çıkm aya ite n d u r u m u n dışsal b ir k ışkırtm aya (yılana) y ü k le n d iğ in i b u lu ru z . G e rç e k te ise k a rşıtlığ a giriş, b ilin c in uy an ışı, in sa n ın k e n d is in d e yatar, ve k e n d in i h e r in s a n d a y in ele y en öykü bııdıır. Y ılan iyi ve k ö tü n ü n n e o ld u ğ u n u b ilm e k o la ra k ta n rısa llığ ı sim g ele r, ve in s a n ın dolaysız v a rlığ ın ın b irliğ in i b ozarak, yasak m ey v ad an yiyerek katıldığı g e rç e k te b u bilgidir. U y a n a n b ilin c in ilk d ü şü n se l g ö z le m i in s a n la ra ç ıp la k o ld u k la rın ı b ild irm e k ti. Bu o ld u k ç a sa f ve d e rin b ir n o k ta d ır. Ç ü n k ü in sa n ın d o ğ a l ve d u y u sa l v a rlığ ın d a n ayrılışı u ta n m a d u y g u s u n d a im le n ir. Bu a y rılışa d e k ile rle y e m e y e ıı h ay v an b u n e d e n le u ta n m a sız d ır. B u n a g ö re in s a n ın u ta n m a d u y g u s u n d a d ır ki ö r tü n m e n in tinsel ve tö re l k ö k e n i a ra n m a lıd ır; b u n a karşı salt fiziksel g e re k sin im yalnızca ikincil b ir n o k tad ır. — D a h a so n ra sözıi e d ile n şey T a n r ın ın in sa n ü z e rin d e k i ilen cid ir. B u ra d a ö n e m li o la n n o k ta ö zellik le in sa n ve D o ğ a a ra sın d a k i k arşıtlıkla ilgilidir. E rk e k k a n te r iç in d e ç alışacak ve k a d ın acı ile d o ğ u ra c a k tır. B u ra d a e m e ğ e d a h a y a k ın d a n b a k arsa k , o n u n b ö lü n m e n in s o n u c u ve o d e n li d e o n u n ü z e rin d e k i u tk u o ld u ğ u n u g ö rü rü z . H a y v an g e re k s in im le r in in d o y u m u iç in k u lla n d ığ ı şeyleri dolaysızca b u lu r; b u n a k a rş ı in s a n g e r e k s in im le r in i d o y u r a n a r a ç la r l a k e n d i ü r e t t i ğ i ve b iç im le n d ird iğ i şeyler o larak ilişkidedir. B öylece bu dışsallıkla bile in san k e n d i k e n d is i ile ilişk id e d ir. — M it c e n n e tte n k o v u ln ıa ile k a p a n m a z . Şöyle sü re r: “T a n rı d e d i ki: B ak ın A d e m b iz le rd e ıı b iri g ibi old ıı, ç ü n k ü iyinin ve k ö tü n ü n n e o ld u ğ u n u bilir.”11— B ilgiden b u ra d a tanrısal b irşey o larak söz edilm ek ted ir, d a h a ö n c e o ld u ğ u g ib i, o lm a m a s ı g e r e k e n b irşe y o la ra k d e ğ il. B u r a d a , fe ls e fe n in y a ln ız ca T in in so n lu lu k a la n ın a d ü ş tü ğ ü b iç im in d e k i gevezelik d e ç ü rü tü lü r. F elsefe bilgidir, ve ilkin bilgi y o luyladır ki in sa n ın k ö k en sel işlevi — T a n rın ın eksiksiz im gesi o lm a k — olgusallaşır. — D ahası, m itte T an rı in sa n la rı c e n n e t b a h ç e s in d e n yaşam a ğ a c ın d a n y e m e sin le r diye k ovdu d e n d iğ i z am an , b u n u n la a n la tılm a k iste n e n şey in sa n ın d o ğ a l y a n m a g ö re h iç kuşkusuz so n lu ve ö lü m lü , a m a b ilg id e so n su z o ld u ğ u d u r. K ilisen in b ilin e n ö ğ re tisin e g ö re in sa n d o ğ a l o la ra k k ö tü d ü r, ve b u d o ğ a l k ö tü lü k ilk g ü n a h o lara k belirtilir. G e n e d e bu b a ğ la m d a ilk g ü n a h ın z em in in i y alnızca ilk in s a n ın o lu m sa l b ir e d im in e b a ğ la y a n dışsal bakış a ç ıs ın d a n vaz 's [ l. M usa 3. 22.]
ÖN-KAVRAM
91
g e ç m e k gerekir. G e rçe k te insan ın doğal olarak k ötü old u ğ u T in in K avram ında yatar, ve bıı başk a tü rlü o lab ilirm iş gibi d ü ş ü n m e m e k gerekir. İn s a n d o ğ a l b ir varlık o ld u ğ u ve böyle d av ran d ığ ı sü re ce , bu o lm am ası g e re k e n b ir davranıştır. T in ö z g ü r o lm a lıd ır, ve n e ise k e n d i e d im i yoluyla öyle o lm a lıd ır. D o ğ a in sa n için y a ln ız ca o n u n d ö n ü ş tü rm e s i g e re k e n b ir b a şlan g ıç n o k tasıd ır. K ilisenin ilk g ü n a h ü z e r in e d e r in ö ğ r e tis in in k a rş ıs ın d a m o d e r n A y d ın la n m a n ın ö ğ re tisi, in sa n d o ğ a l o la ra k iy id ir ve b u y ü z d e n d o ğ a sın a b a ğ lılığ ın ı s ü r d ü r m e lid ir g ö rü ş ü d u ru r. İn s a n ın d o ğ a l v a rlığ ın ın d ışın a çıkışı o n u n ö z b ilin çli b ir v arlık o la ra k dışsal b ir d ü n y a d a n ayrılışıdır. A m a T in in K a v ram ın a a it o lan b u b ö lü n m e k o n u m u g e n e d e in s a n ın ta k ılıp k a lm a sı g e r e k e n b i r n o k ta d e ğ ild ir. D ü ş ü n m e ve is te m e n in b ü tü n so n lu lu ğ u b u b ö lü n m e k o n u m u n a düşer. Bu sonlu k o n u m d a insan e re k le rin i k e n d i iç in d e n o lu ş tu ru r ve eylem le r in in g e r e c in i k e n d i iç in d e n alır. Bu e r e k le r i e n s o n u n a d e k iz le rk e n ve e v re n se lin d ışla n m a sı ile k e n d i d k e lliğ i iç in d e salt k e n d in i b ilir ve iste rk e n , in s a n k ö tü d ü r, ve b u k ö tü lü k o n u n ö z n elliğ id ir. B u ra d a ilk b a k ışta ikili b ir k ö tü lü k g ö rü rü z ; a m a g e rç e k te ikisi d e ay n ıd ırlar. İn sa n , T in o ld u ğ u ö lç ü d e , b ir D o ğ a y a ratığ ı d e ğ ild ir; d o ğ a l b ir v a rlık o la ra k d a v ra n d ığ ı ve is te k le rin e b a ğ lı e r e k le r i izle d iğ i sü re c e , b u n u ister. İn s a n ın d o ğ a l k ö tü lü ğ ü öyleyse h ay v an ların d o ğ a l varlıkları gibi d eğildir. B u n a g ö re, doğ allık d a h a tam o lara k şu b e li r l e n i m i ta ş ır: d o ğ a l in s a n b i r b ire y o la r a k b ire y d ir, ç ü n k ü D o ğ a b ü tü n ü n d e tekilleşm e bağ ları için d e yatar. B u n a g ö re, in san d o ğ a llığ ın ı istiyor o ld u ğ u s ü re c e bireyselliği istem e k te d ir. D oğal b ireyselliğe özgü o la n ve d ü rtü ve e ğ ilim le rd e n k a y n ak lan an bu eylem e karşı h iç kuşkusuz yasa ya d a evrensel b e lirle n im o rta y a çıkar. Bu yasa dışsal b ir g ü ç o la b ilir ya d a ta n rıs a l y etk e b iç im in i ta ş ıy a b ilir. İ n s a n , d o ğ a l d a v r a n ı ş ı n d a k a ld ığ ı s ü r e c e , y a s a n ın b o y u n d u r u ğ u a ltın d a d ır . E ğ ilim ve d u y g u l a r ı n d a h iç k u ş k u s u z b e n c il b ire y se lliğ in ö te s in e u z a n a n , iyiliksever, to p lu m sa l e ğ ilim le r, d u y g u d a şlık , sevgi vb. g ib i n ite lik le r d e taşır. A m a bıı e ğ ilim le rin dolaysız o lm a la rı ö lç ü s ü n d e , b u n la r ın k e n d ile rin d e e v re n se l iç e rik le ri ö z n e llik b iç im in i ta şırla r: b e n c illiğ in ve b a şın a b ııy ru k lu ğ u n o y u n u b u r a d a h iç b ir z a m a n s o n a e rm e z .
§25 N esnel D üşünceler• a n la tım ı Gerçekliği b e lir tir — G e r ç e k lik ki fe ls e fe n in sa ltık nesnesi o lm a sı g e re k ir, yalnızca hedefi d eğ il. A ıııa ta m b u a n la tım g e ııe l o la ra k öyle b ir k arşıtlığ ı g ö s te rir ki, b e lir le n m e s i ve g e ç e rliğ i ç a ğ ın felse fi b ak ış a ç ıs ın ın ilg i o d a ğ ın ı o lu ş tu r u r , ve G e rç e k lik ve s a p ta n m a s ın a ilişk in s o r u la r o n u n çe v re sin d e d ö n e rle r. E ğ e r d ü şü ııc e -b e lirle n im le ri katı b ir k arşıtlık taşıyorlarsa, e.d ., e ğ e r sa lt sonln d o ğ a d a iseler, o za m a n k e n d in d e ve k e n d i iç in sa ltık o la n G e rç e k lik iç in u y g u n d e ğ ild ir le r , ve b ö y le c e G e rç e k lik d ü ş ü n c e d e o rta y a ç ık a m a z . Y aln ızca so n ln b e lir le n im le r i ü r e te n ve b u n la r d a d e v in e n d ü ş ü n c e y e (sö z c ü ğ ü n
92
M A N T I K BİLİMİ
sağ ın a n la m ın d a ) A n la k d en ir. D ahası, d ü ş ü n c e -b e lirle n im le rin in s o n lu lu ğ u ik i tü r d e y o r u m la n a b ilir: İlk o la r a k b u n la r ya ln ızca ö'z/fftfclirler ve n e s n e l o la n d a kalıcı b ir karşısav b u lu rla r; ve İkincisi, g e n e ld e sınırlı içerikler o la ra k , b irb irle rin e k arşı o ld u ğ u g ib i d a h a d a ç o k o lm a k ü z e r e S a ltığ a k a rşı k a rşıs a v d a d ir e tir le r . B u r a d a M a n tığ a v e r ile n im le m ve k o n u m u a ç ık la y a b ilm e k ve o r ta y a k o y a b ilm e k iç in şim d i nesnelliğe yönelik d ü şü n c e n in ü stlen d iğ i tu tu m la r ın d a h a ö te b ir g iriş b ö lü m ü o la r a k ir d e l e n m e le r i g e re k iy o r. T in in G ö rüngübilim i b a ş lık lı ç a lış m a m d a — ki b u n e d e n le y a y ım la n ış m d a B ilim D iz g e sin in ilk b ö lü m ü o la r a k b e l ir til m işti — T in in e n ilk, en yalın g ö r ü n g ü s ü n d e n , dolaysız bilinçten b a ş la y a n ve b u n u n e y tişim in i fe lse fi b ilim k o n u m u n a d e k g e liş tir e n ve ay n ı z a m a n d a b u s ü r e ç y o lu y la b u k o n u m u n z o r u n lu ğ u n u d a ta n ıtla y an b ir gidiş yolu b e n im se n m işti. A ıııa b u d u r u m d a s ü r e c i y a ln ız c a b ilin c in b iç im s e l b o y u tu n a s ın ırla m a k o la n a k s ız d ı; ç ü n k ü fe lse fi b ilg in in k o n u m u ay n ı z a m a n d a k e n d i iç in d e en iç erik li ve e n s o m u t k o n u m d u r ; ve b ö y le c e b ir s o n u ç o la ra k o rta y a ç ık a r k e n , b ilin c in ö r n e ğ in A hlak, T ö re llik , S an at, D in g ibi s o m u t şe k ille rin i ö n g e re k tiriy o r d u . F e lse fe b ilim in in asıl b ö lü m l e r in in n e s n e le r i o la r a k gerecin a ç ın ım ı b u y ü zd e n aynı z a m a n d a b ilin c in ilkin yaln ızca b iç im e s ın ırlı g ib i g ö r ü n e n o a ç ın ım ı iç e r s in e d ü ş e r; a m a iç e r iğ in b ilin c in k a rş ıs ın d a b ir “ ken d in d e” o la ra k d u r m a s ı ö lç ü s ü n d e b u s ü r e ç d ey im y e rin d e y s e b ilin c in a r k a s ın d a ile r le m e k z o r u n d a d ır . A ç ım la m a b ö y le lik le d a h a d a k a rış ık b ir y a p ı k a z a n ır ve s o m u t b ö lü m le r e a it o la n p e k ç o k şey z a m a n ın d a n ö n c e b e lli b ir ö lç ü d e g iriş b ö lü m ü n e a lın ır. — B u ra d a sü rd ü re c e ğ im iz ird e le m e g id e re k salt s ıra d a n u sla m la m a iç in d e ile rle y e n b ir a n la tı o lm a g ib i b ir u y g u n su z lu ğ u d a g ö s te rir; a m a ö ze llik le in s a n ın bilginin d o ğ a sı ü z e r in e , in a n ç ve b e n z e r le r i ü z e r in e ta s a r ım la r ın d a ö n ü n e k o y d u ğ u ve b ü tü n ü y le som ut o ld u k la r ın ı d ü ş ü n d ü ğ ü s o r u la r ın g e r ç e k te n asıl y a lın d ü ş ıın c e -b e lir le n im le rin e in d ir g e n e b ilir o ld u k la r ı iç g ö r ü s ü n e k a tk ıd a b u lu n m a y a ç a lış ır — b e l ir le n im le r ki, g e r ç e k d ü z e n le n iş le r in i ilk k ez M a n tık ta k a z a n ırla r.
A Düşüncenin Nesnelliğe Karşı İlk Tutumu I. M e t a f i z i k
. r § 26 ilk TııU ım s a f y ö n te m d ir ki, h e n ü z d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e ve k e n d i n e k a rşı k a r ş ıtlığ ın ın b ilin c in d e n y o k su n o la ra k , üzerine d ü şü n m e yoluyla Gerçeklik bilinebilir ve n e s n e le r g e r ç e k te n o ld u k la rı g ibi b ilin c in ö n ü n e g e tirile b ilirle r inancını kapsar. Bu in a n ç la d ü ş ü n c e d o s d o ğ ru n e s n e le re g id e r, d u y u m ve se z g ile rin iç e rik le r in i k e n d i iç in d e n b ir d ü ş ü n c e iç e riğ i o la ra k y e n id e n ü r e te r e k b ö y le b irş e y d e G e rç e k liğ in d o y u m u n u e ld e e d e r. B a şla n g ıç ev re le rin d e k i tü m felsefe, tü m bilim ler, g id e re k b ilin c in g ü n d e lik e tk in lik ve işleyişi d e b u in a n ç iç in d e yaşarlar. § 27 Bıı d ü ş ü n m e yolu k e n d i k arşıtlığ ı ü z e rin e bilin çsizliğ i n e d e n iy le iç y a p ısın a g ö re g e rç e k b ir kurgul felsefecilik olabileceği g ib i sonlu d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in d e , e .d . h e n ü z çözülmemiş k a rşıtlık d ü z e y in d e d e ta k ılıp k alab ilir. B u ra d a , b u G iriş b ö lü m ü n d e y aln ızc a b u d ü ş ü n c e tu tu m u n u sın ırın d a ird e le m e k ilgin ç o la b ilir ve b u n a g ö re ilk o la ra k b u son felsefi tu tu m u ele alacağız. — B u e n b elirli ve bize e n yak ın d u r a n g elişim i iç in d e K a n t’ııı fe lse fe sin d e n ö n c e a ra m ız d a o ld u ğ u biçim iyle eski M etafizik ti. B u M etafizik g e n e d e a n c a k fe lse fe ta r ih i ile b a ğ ın tı iç in d e eski b irş e y d ir; k e n d i iç in g e n e l o la ra k h e r za m a n b u lu n u r ve U s n e s n e le rin e ilişk in o la ra k y a lın A n la k görüşüdür. Ve b u y ü z d e n d ir ki ta r z ın ın ve b a ş lıc a iç e r iğ in in d a h a y a k ın d a n ir d e le n m e s i ay n ı z a m a n d a b u d o ğ r u d a n ve sü re k li y a ra rı taşır. § 2S B u b ilim d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in i şeylerin temel-belirlenimleri o la ra k g ö rü y o rd u ; var o la n h erşe y in d ü şünülm ü ş o lm a k la kendinde b ilin e b ilir o ld u ğ u n u v arsa y ıy o r ve b u v a rsa y ım ın g ü c ü y le d a h a s o n ra k i E le ştire l F e lse fe d e n d a h a y ü k se k b ir k o n u m d a d u ru y o r93
94
MANTIK BİLİM İ
d ıı. A ıııa (1) b u b e lir le n im le r s o y u tlu k la rı iç in d e k e n d ile r i iç in g e ç e rli o la ra k ve Gerçekliğin, yüklem leri o lm a y a y e te n e k li o la ra k a lın ıy o rla rd ı. B u M e ta fiz iğ in g e n e l v arsa y ım ı S a ltığ ın b ilg isin in ona yüklem ler yüklenerek e ld e e d ile b ile c e ğ iy d i; ve n e k e n d ile r in e ö zg ü iç e rik ve d e ğ e r le r in e g ö re a n la k -b e lirle n im le rin i, n e d e b u S a ltığ ı y ü k le m le r y ü k le m e y o lu y la b e lir le m e b iç im in i so rg ıılu y o rd ıı. B u y ü k le m le r ö r n e ğ in ş u n la rd ır: “ T a n rın ın ‘ belirU -varhğı’ vardıı1' ö n e rm e s in d e k i belirli-varlık; “E vren so n lu m u d u r yoksa s o n s u z n ııı? ” s o r u s u n d a k i so n lu lu k ya d a son su zlu k, “R tılı y a lın d ır” ö n e r m e s in d e k i yalınlık, bileşiklik; ayrıca, “Şey .fiildir, b ir b ü lü n d iır” vb. — Bu y ü k le m le rin k e n d ile r in d e ve k e n d ile ri için g e rç e k o lu p o lm a d ık la rı, ya d a “y a rg ı” b iç im in in G e rç e k liğ in b iç im i o lu p o la n ııy a c a ğ ı s o r g u la n m ıy o r d u . Ek. Eski M etafiziğin varsayım ı g e n e l o la ra k sa f in a n c ın varsayım ıydı: d ü ş ü n c e şeyin “kendinde"sin i yakalar, ve şe y lerin g e rç e k te o ld u k la rı gibi o lm a k için y aln ız ca d ü ş ü n ü lm e le r i g e rek ir. İn sa n A nlığı ve D o ğ a k e n d ile rin i biteviye d ö n ü ş tü r e n P ro te u s la rd ır, ve şe y lerin k e n d ile r in d e k e n d ile rin i dolaysızca s u n d u k la rı gib i o lm a d ık la rı in sa n ın h e m e n y a k ın ın d a y a ta n b ir g ö z le m d ir. — E ski M e tafiziğ in b u r a d a sözü e d ile n tu tu m u E le ştire l F e lse fe n in v a rd ığ ı s o n u c u n karşıtıd ır. H iç k uşkusuz d e n e b ilir ki b u so n u c a g ö re in sa n a yalnızca s a m a n ve k ü sp e salık v e rilm elid ir. Ö te y a n d a n , o eski M etafiziğ in y ö n te m in i d a h a y a k ın d a n e le a lırsa k ilk o la ra k o n u n y a ln ız ca anlayan d ü ş ü n c e n in ö te s in e g e ç m e d iğ in i b e lirtm e k g e re k ir. S o y u t d ü ş ü n c e -b e lirle n im le rin i d o lay sız ca b e n im s iy o r ve b u n la r ı G e rç e ğ in y ü k le m le ri o la r a k g e ç e rli sa y ıy o rd u . A m a d ü ş ü n c e söz k o n u su o ld u ğ u z a m a n , sonlu, sa lt a n la ya n d ü ş ü n c e y i, sonsuz, ussal d ü ş ü n c e d e n a y ır d e tn ıe k g e re k ir. D ü ş ü n c e - b e lir le n im le ri d o la y s ız te k illik le r i iç in d e b u lu n d u k la r ı z a m a n sonlu b e lirle n im le rd ir. A m a G e rç e k k e n d i için d e so n su z o la n d ır ki so n lu te rim le r yoluyla anlatılm aya ve b ilin c e getirilm eye izin verm ez. Sonsuz düşünce a n la tım ı d ü ş ü n c e n in h e r z a m a n sın ırlı o ld u ğ u b iç im in d e k i m o d e r n g ö rü ş e s a rıla n kafaya y a d ırg a tıc ı g e le b ilir. A m a g e rç e k te d ü ş ü n c e k e n d i ö z ü n e g ö re k e n d i iç in d e so n su zd u r. S o n lu , b içim sel o la ra k a n la tıld ığ ı z a m a n , b ir s o n u o la n , va r o la n a ıııa k e n d i ba şk a sı ile b itiştiğ i ve b ö y lec e b u n u n la s ın ırla n d ığ ı y e rd e s o n a e re n d e m e k tir. S o n lu öyleyse k e n d i b aşkası ile ilişkiden o lu şu r; b u başkası o n u n olıım su zlatım asıd ır ve k e n d in i o n u n sınırı o la ra k su n a r. A m a d ü ş ü n c e k e n d i k e ııd isin d ed ir, k e n d i k e n d isi ile ilişk id e d ir ve k e n d i k e n d is in i n e s n e alır. B ir d ü şü n c e y i n e s n e a ld ığ ım z a m a n k e n d i k e n d im d e o lu r u m . “B e n ,” d ü ş ü n m e yetisi, b u n a g ö re s o n s u z d u r, ç ü n k ü d ü ş ü n m e d e k e n d in i k e n d isi o la n b ir n e s n e ile ilişk ilen d irir. G e n e l o la ra k a lın d ığ ın d a , n e sn e b ir “başk a”dır, b a n a karşı o lu m su z birşeydir. D ü şü n ce k e n d i k e n d is in i d ü ş ü n ü y o rs a öyle b ir n e sn e si v a rd ır ki aynı z a m a n d a b ir n e s n e
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İLK T U T U M U
95
değildir, e.d. o m d a n kaldırılm ış, id e a l/d ü ş ı'in se l [ideel] b ir n esn ed ir. D ü şü n ce o la ra k d ü ş ü n c e , a rılığ ı iç in d e k i d ü ş ü n c e , öyleyse k e n d i iç in d e h iç b ir sın ır taşım az. D ü ş ü n c e a n c a k b ir e n s o n o la ra k g e ç e rli o ld u k la rın a in a n d ığ ı so n lu b e lir le n im le r d e d u r u p k a lırsa s o n lu d u r. B u n a k a rşı so n su z ya d a k u rg u 1 d ü ş ü n c e d e b e n z e r o la ra k b e lirle r, a m a b e lirle r k e n , s ın ırla r k e n , y in e b u eksikliği o r ta d a n k aldırır. S o n su zlu k s ıra d a n b ir ta s a rım d a o ld u ğ u gibi soyu t b ir “ö te ” ve “h e r z am an d a h a d a ö tesi” o lara k değil, a m a d a h a ö n c e d e ğ in ilm iş o la n y alın k ip te anlaşılacak tır. E ski M e ta fiz iğ in d ü ş ü n c e s i sonlu d ü ş ü n c e y d i, ç ü n k ü öyle d ü ş ü n c e b e lirle n im le ri iç in d e d e v in iy o rd u ki, b u n la r ın s ın ırla rı o n u n için a rtık d a h a ö te o lu m sıız la n a m a y a c a k katı birşey o la ra k g eçerliydiler. B öylece ö r n e ğ in şu s o r u lu r d u : “T a n rın ın belirli-varlığı v a r m ıd ır? ”: ve belirli-varhk b u r a d a sa lt olıım lıı b irşe y o lara k , e n so n o la n ve e n eşsiz o la n o la ra k g ö rü lü y o rd u . A ıııa d a h a so n ra göreceğiz ki belirli-varhl{hiçbir b içim d e yalnızca o lu m lu b irşey değil, te rs in e Id e a için çok d ü şü k ve T an rı için d e ğ ersiz b ir b e lirlen im d ir. — B u n d a n b a şk a , E v re n in so n lu lıığ ıı ya d a s o n s u z lu ğ u ü z e rin e s o ru la r s o ru lu y o rd u . B u r a d a s o n s u z lu k s o n lu lu ğ a s ü r e k li b ir k a rş ıt o la r a k a lın ır, ve k o la y c a g ö r ü le b ilir ki, ikisi b ir b irle rin e k a rşıt o la ra k k o y u ld u k la rın d a , so n su z lu k , ki h iç k u ş k u s u z b ü t ü n o lm a sı g e re k ir, sa lt bir y a n o la ra k g ö r ü n ü r ve s o n lu ta ra fın d a n sın ırlan ır. — A m a sınırlı b ir s o n su z lu ğ u n k e n d isi sa lt b ir so n lu d u r. A ynı a n la m d a R u h u n y a lm m ı yoksa b ile şik m i o ld u ğ u so ru lu y o rd u . B u n a gö re yalınlık G erçeğe erişm eye yetenekli b ir e n so n b elirlen im o larak alınıyordu. O ysa y a lın lık , tıp k ı b elirli-v arh k gibi, ö y lesin e yoksul, so y u t ve tek-yanlı b ir b e lir le n im d ir ki, d a h a s o n ra g ö re c e ğ im iz gibi, k e n d isi g e rç e k o lm a d ığ ı için, G e rç e ğ e u la şm a y a yeten ek sizd ir. E ğ e r r u h s a lty a lm o la ra k g ö rü le c e k o lu rsa , o z a m a n böyle b ir so y u tlam a yoluyla tek-yanlı ve so n lu o lara k b e lirle n m iş olur. Eski M etafiziğ in ilgisi öyleyse n e s n e le r in e sözü e d ile n y ü k lem tü r le r in in y ü k le n ip y ü k le n e m iy e c e ğ in i s a p ta m a k ta n o lu şu y o rd u . A m a b u y ü k le m le r sın ırlı a n la k -b e lirle n in ıle rid irle r ki, sa lt b ir sın ırı a n la tırla r, G e rç e ğ i d e ğ il. — B u n d a n başk a ö z ellik le b e lirtm e k g e re k ki, y ö n te m b ilin e c e k o la n n e sn e y e , diyelim ki T anrıya yük lem ler yüklemekten o lu şu y o rd u . Oysa b u d a n e sn e ü z e rin e dışsal b ir d ü ş ü n m e y o lu d u r, ç ü n k ü b e lir le n im le r (y ü k le m le r) ta s a rım ım d a h a z ırd ırla r ve n e sn e y e salt dışsal o la ra k y ü k len irler. B u n a karşı, b ir n e s n e n in g e rç e k b ilg isi öyle b ir tü r d e g e liş m e lid ir ki n e s n e k e n d in i k e n d i iç in d e n b e lirle m e li, y ü k le m le rin i dışsal o la ra k k a z a n m a m a lıd ır. Y ü k le n ile n le yolu iz le n e c e k olsa b ile, a n lık n e s n e n in böyle y ü k le m le r yoluyla tü k e tile n ie y e c e ğ i d u y g u s u n u taşır. D o ğ u lu la r b u b ak ış a ç ısın a g ö re b ü tü n ü y le d o ğ ru o la ra k T a n rıy ı ç o k -a d lı o la ra k , so ıısu z -a d h o la ra k a d la n d ırd ıla r. A n lık b u s o n lu b e lir le n im le r in h iç b irin d e d o y u m b u la m a z ve D o ğ u bilg eliğ i b u y ü z d e n b u y ü k le m le r u ğ r u n a s o n u g e lm e z b ir a ray ıştan olu şu r. S o n lu şey ler söz k o n u su o ld u ğ u z a m a n d u ru m hiç k uşkusuz b u n la rın sonlu y ü k lem lerle b e lirle n m e le ri g e re k tiğ id ir, ve b u r a d a a n la k e tk in liğ i ile d o ğ ru y e rd e d ir. K e n d isi s o n lu o la ra k , y aln ız ca s o n lu n u n d o ğ a sın ı tanıyabilir. Ö r n e ğ in b ir ey lem i hırsızlık o la ra k a d la n d ırırs a m , bu yolla o n u özsel içe riğ in e g ö re b e lirlem iş o lu ru m , ve
MANTIK BİLİM İ
96
böyle b ir b ilgi y a rg ıç için y e te rlid ir. B e n z e r o la ra k , s o n lu şe y ler b irb ir le ri ile neden ve etki o lara k , h uvvetve beliriş o la ra k ilişk id e d irle r, ve b u b e lirle n im le re g ö re a n la şıld ık la rı z a m a n s o n lu lu k la n n a g ö re b ilin irle r. A m a U s u n n e s n e le ri b ö y le so n lu y ü k le m le rle b e lirle n e m e z le r, ve eski M e tafiziğ in y anılgısı b u n u y ap m a y a ç alışm ak tı.
§29 B u tü r y ü k le m le r k e n d i b a ş la r ın a sın ırlı b ir e r iç e r ik tir le r ve k e n d i le r in i T a n r ı, D o ğ a , T in vb. g ib i tasarım ların d o lu lu ğ u n a u y g u n o lm a y an ve o n la rı h iç b ir b iç im d e tü k e te m e y e n b e lirle n im le r o la ra k g ö ste rirler. B u n d a n başka, bir ö z n e n in y ü k le m le ri o la ra k b ir b ir le r iy le b a ğ lı o lm a la rın a k a rş ın , iç e r ik le ri y o lu y la b ir b ir le r in d e n ay rılır ve b ö y le ce b ir b ir le r i k a rş ıs ın d a dışardan g e tirilm iş k e n d ilik le r o la ra k d u ru rla r. D o ğ u lu la r ilk eksikliği ö rn e ğ in T a n rın ın b e lirle n im i d u r u m u n d a o n a y ü k le d ik le ri b irç o k ad yoluyla g id e rm e y e çalışıy o rlard ı; a m a g e n e d e a d la r ın sonsuz ç o k lu k ta o lm a sı g e re k iy o rd u .
...
§3°
.
(2) E sk i M e ta fiz iğ in nesneleri h iç k u ş k u s u z k e n d i le r in d e ve k e n d ile ri için Usa, k e n d i iç in d e som ut e v re n se lin d ü ş ü n c e s in e a it o la n b ü tü n lü k l e r d ile r , — R u h , D ü n y a , T a n rı. A m a M e ta fiz ik b u n la r ı tasarını a la n ın d a n alıyor, verili hazır özneler o la ra k a n la k b e l ir le n im le r in in u y g u la m a s ın d a te m e l y a p ıy o r ve y ü k le m le rin u y g u n ve y eterli o lu p o lm a d ık la rın ı sa p ta m a n ın ölçütünü yalnızca o ta s a rım a l a n ın d a b u lu y o r d u . §31 R u h , D ü n y a , T a n rı ta sa rım la rı ilk in d ü şü n c e y e sağlam b ir d e s te k s u n u y o r g ib i g ö r ü n ü rle r . A m a k e n d ile r in e tik e l ö z n e llik ıra sın ın k arışm ış o lm a sı ve b u y ü zd e n o ld u k ç a d eğ işik a n la m la r k a z a n a b ili y o r o lm a la rı o lg u su b ir y an a, ö n ce lik le k e n d ile ri d ü ş ü n c e yoluyla sa ğ la m b ir e r b e lir le n im k a z a n m a g e r e k s in im in d e d ir le r. B u d u r u m ö z n e n in , e .d . b a ş la n g ıç ta s a r ım ın ın n e o ld u ğ u n u n ilk in yüklem yoluyla (felsefed e d ü şü n c e -b e lirle n im i yoluyla) b elirtilm e si g e r e k e n h e r ö n e r m e d e b ö y led ir. “T a n rı b e n g id ir vb.” ö n e rm e s in d e “T a n rı” ta sarım ı ile b aşlan ır; a ıııa b u n u n n e o ld u ğ u h e n ü z bilinmez', n e o ld u ğ u n u ilk in y ü k le m sö y le y e c e k tir. B u n e d e n le m a n tık s a lın a l a n ın d a , ki o r a d a iç e rik y a ln ız c a ve y a ln ız c a d ü ş ü n c e n in b iç im in d e b e lir le n ir , b u b e l ir le n im le r i özneleri T a n rı ya d a — d a h a b u la n ık o la ra k — S altık o la n ö n e r m e le r e y ü k le m y a p m a k salt
D Ü ŞÜ N CEN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İLK T U T U M U
97
g ere k siz o lm a k la kalm az, a m a g id e re k d ü ş ü n c e n in k e n d is in in d o ğ a s ın d a n b a şk a b ir d e n e k ta ş ın ın o la b ile c e ğ i iz le n im in i y a ra tm a gibi b ir sakıncayı d a getirir. — B u n d a n b aşk a, ö n e r m e b iç im i ya d a d a h a b e lirli o la ra k y arg ı b iç im i s o m u t o la n ı — ki G e rç e k h e r z a m a n s o m u ttu r — ve k tırg u l o la n ı a n la tm a k iç in u y g u n su z d u r; yargı k e n d i b iç im i n e d e n iy le tek-yanlı ve o d ü z e y e d e k yanlıştır. Ek. Bu M etafizik ö z g ü r ve n e sn e l b ir d ü ş ü n m e yolu o lm a k ta n u z ak tı, ç ü n k ü n e sn e y i ö z g ü rc e k e n d i k e n d is in i b e lirle m e y e b ırak m ıy o r, te rs in e ö n c e d e n h a z ır o la ra k varsayıyordu. — Ö z g ü r d ü ş ü n c e söz k o n u su o ld u ğ u z a m a n b e lirt m e k g e r e k ki Y u n a n felsefesi ö z g ü r d ü ş ü n ü y o rd u , S kolastik fe lsefe d e ğ il. Bu s o n u n c u la r d a içe riğ i verili o lara k , ve h iç k u şk u su z K ilise ta r a f ın d a n verili b irşe y o la r a k a lıy o rlard ı. — Biz m o d e r n le r d e b ü tü n b ir e ğ itim im iz yoluyla o e n d e r in iç e riğ e iye o ld u k la rı için ü z e r le r in d e n a tla m a sı d a e n g ü ç o la n ta s a rım la rla tan ıştırılırız. Eski fe ls e fe c ile r d e n ilin c e b ü tü n ü y le d u y u sa l sezgi a ş a m a s ın d a d u r a n ve m ito lo jik ta s a rım la rı b ir y a n a a ttık la rı için y u k a rıd a k i g ö k te n ve ç e v re le rin d e k i y e ry ü z ü n d e n başka h iç b ir v a rsay ım ları o lm a y a n in s a n la rı g öz ö n ü n e getirm eliy iz. D ü ş ü n c e b u o lg u sa l çevre iç e rs in d e ö z g ü r ve k e n d i iç in e g e ri çekilm iştir, tü m g e r e ç te n k u rtu lm u ş, sa lt k e n d i k e n d is in d e d ir. Bu a rı k e ııd i-k e n d in d e lik ö z g ü r d ü şü n c e y e ö z g ü d ü r — b ir açık lığ a yükseliştir ki o ra d a h iç b ir şey altım ızd a ya d a ü stü m ü z d e d e ğ ild ir ve yalnızlıkta sa lt k e n d im iz le kalırız.
,§ 32 (3) B u M etafizik inakçılık b iç im in i a ld ı, ç ü n k ü s o n lu b e lir le n im le rin d o ğ a s ın a g ö re iki karşıt önesürüuıdm — ki y u k a rıd a k ile r b u t ü r ö n e r m e le r d il e r — b ir in in gerçek, ö te k in in ise y a n lış o lm a s ı g e r e k tiğ in i v arsa y m ak z o r u n d a k ald ı. Ek. inakçılık karşısavını ilkin K uşkuculukta b ulur. Eski K u şk u cu lar g e n e l o la ra k b e lirli b ir d izg e k u ra n h e r felsefeyi İn a k ç ı o la ra k a d la n d ırıy o rla rd ı. Bu g en iş a n la m d a , g e rçe k ktırg u l felsefe b ile k u şk u c u lu k için inakçılık o la ra k geçerlidir. A m a d a r a n la m ın d a , in ak ç ılık k arşıt o la n la rın d ışlan m alarıy la tek-yanlı aıılakb e lir le n im le r in d e d ire tm e k te n olu şu r. Bu g e n e l o la ra k k a tı b ir ‘ Ya— Ya d a ’ t u tu m u n d a g ö rü n ü r ; b u n a g ö re , ö r n e ğ in E v ren ya so n lu ya d a so n su z, a m a ik isin d e n yalnızca biridir. G e rçe k o lan , ktırg u l o lan ise sö z c ü ğ ü n tam a n lam ıy la b u k a tılığ ın k a rşıtıd ır; k e n d in d e böyle tek-yanlı h iç b ir b e lirle n im i taşım a z ve b u n la r la tü k e tile m e z , te rs in e b ü tü n lü k o la ra k o b e lirle n im le r i k e n d i iç in d e b irle şm iş o la ra k k ap sar; a m a in ak ç ılık için b u b e lirle n im le r ayrılık ları iç in d e s a ğ la m ve g e r ç e k b i r e r şey d e ğ e r i n d e d i r l e r . — T e k -y a n lılığ m k e n d in i b ü tü n lü ğ ü n y a n ın a koym ası ve b u n u o n a karşı tikel, sağ lam birşey o ld u ğ u n u ile ri s ü r e r e k y a p m a sı fe ls e fe d e se y re k g ö r ü le n b ir d u r u m d e ğ ild ir. O y sa
98
M ANTIK BİLİM İ
g e rç e k te tek-yanlı b irşe y n e sa ğ lam b irşe y d ir n e d e k e n d i b a şın a k a lıc ıd ır: T e rs in e , o r ta d a n k a ld ırılm ış o la ra k b ü tü n d e k a p sa n ır. A n la k m e ta fiz iğ in in in a k ç ılığ ı y a lıtılm ış lık la r ı iç in d e k i te k -y a n lı d ü ş ü n c e - b e l ir l e n im l e r i n e sa rılm a k ta n o lu şu r; b ıın a k arşı k u rg u l fe ls e fe n in id e a liz m i b ü tü n lü k ilkesini ta ş ır ve k e n d in i so y u t a n la k - b e lirle n im le rin in te k -y a n lılık la rın m ö te s in e g e çiy o r o la ra k ta n ıtla r. B öylece id e a liz m d e r ki, R u h n e yalnızca son\\ı ve n e d e yaftîK casonsuzdıır, tersine özsel olarak biri o ld u ğ u denli t k ö tek id ir ve öyleyse n e b iri n e d e ö tek id ir, e.d. b u tü r b e lirle n im le r yalıtılm ışlıkları iç in d e g eçersiz, ve y a ln ız c a o r t a d a n k a ld ırılm ış o la ra k g e ç e rlid ir le r. — id e a liz m g id e r e k g ü n d e lik b ilin c im iz d e b ile k e n d in i g ö ste re b ilir. Ö r n e ğ in d u y u lu r şe y ler söz k o n u su o ld u ğ u n d a o n la r ın d e ğ işeb ilir, b a şk a la şa b ilir o ld u k la r ın d a n , e .d . p a y la r ın a V a rlık g ib i Y o k lu ğ u n d a d ü ş t ü ğ ü n d e n söz e d e riz . — A n la k b e lirle n im le ri a çısın d an dikkafalıyızdır. B unlar, d ü şü n c e -b e lirle n im leri olarak, sa ğ la m ve ü s te lik sa ltık o la ra k sa ğ lam şey ler d e ğ e r in d e g ö rü lü rle r. O n la r ı sonsuz b ir u ç u ru m la b irb irle rin d e n ayrılm ış o larak g ö rü rü z, öyle ki b irb irle rin e karşı d u r a n b e lirle n im le r h iç b ir z am an b irb irle rin e erişem ey ecek lerd ir. U su n kavgası a n la ğ ın d u ra ğ a n la ş tırm ış o ld u k la rın ın ü s te s in d e n g e lm e kavgasıdır.
§ 33 D ü z e n li şe k li iç in d e k i bıı M etafiziğ in b irin c i b ö lü m ü Varlıkbilimi o lu ş tu r u r — soyut Varlık belirlenimleri ü z e r in e ö ğ re ti. Ç o k lu k la rı ve so n lu g e ç e rlik le ri iç in d e b u b e lir le n im le r b ir ilk e d e n y o k su n d u r la r ; b u n e d e n le a n c a k görgül ve o lu m sa l b ir y o ld a s ır a la n a b ilirle r, ve d a h a ta m içerikleri y a ln ız c a tasarım ü z e r in e , b ir s ö z c ü k te ta m o la r a k ş u n u n ya d a b u n u n d ü ş ü n ü lü y o r o ld u ğ u inancası ü z e r in e , b elk i d e g id e re k k ö k e n b ilim ü z e rin e d ay a n d ırılabilir. B u ra d a yalnızca ç ö z ü m le m e n in d il k u lla n ım ı ile b a ğ d a şa n d o ğ ruluğu ve g ö r g ü l tam lık ile ilg ile n ilir, b u tü r b e lir le n im le r in k e n d ile r in d e ve k e n d ile r i için gerçeklik ve zorunlukla rı ile d e ğ il. V arlık, b elirli-V arlık ya d a S o n lu lu k , Y alınlık, B ileşiklik v b .n in kendilerinde ve kendileri için gerçek K avram lar o lu p o lm a d ık la rı s o ru su y ad ırg a tıc ı olm alıdır, e ğ e r y alnızca bir önermenin g e rç e k liğ in in söz k o n u s u o la b ile c e ğ i ve a n c a k (sö y le n d iğ i g ib i) b ir K a vra m ın bir özneye g erç ek lik le y ü k le n ip y ü k le n e m e y e c e ğ iııin so rııla b ile c e ğ i sa n ılır ve gerçeksizliğin ta sa rım ın ö zn esi ile o n a y ü k le n e n K av ram a r a s ın d a b u lu n a n çe lişk iy e b a ğ lı o ld u ğ u d ü ş ü n ü lü r s e . A m a s o m u t b irşe y o la ra k K av ram ve g id e r e k g e n e l o la ra k h e r b e lirlilik ö zsel o la ra k k e n d i iç in d e d e ğ işik b e lirle n im le rin b ir birliğidir. E ğ e r b u n a g ö re g erç ek lik çelişki n in y o k lu ğ u n d a n b aşka birşey olm asaydı, o za m a n h e r K avram d u r u m u n d a ilkin o n u n k e n d i için böyle b ir iç çelişki k ap say ıp k a p s a m a d ığ ın ın in c e le n m e s i g e r e k ird i.
DÜ ŞÜ N CEN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İLK T U T U M U
99
§ 34 İk in c i b ö l ü m R u h u n , e .d . b i r şey o l a r a k g ö r ü l e n T i n i n m e t a f i z ik s e l d o ğ a s ı i le i lg i l i o l a n U s sa l R u h b i l i m y a d a P n ö m a to lo ji i d i. Ö l ü m s ü z l ü ğ ü n a r a n d ı ğ ı y e r b ile şik lik, z a m a n , n ite l b a ş k a la ş ım , n ic e l a r tm a y a d a a z a l m a n ı n y e r a l d ı k l a r ı a l a n d ı . Ek. R u h u n b e lirişle rin in g ö rg ü l ird e le n iş yoluyla k a rşıtlık iç in d e g ö r ü le n b u rııh b ilim e U ssal R u h b ilim a d ı v e riliy o rd u . U ssal R u h b ilim r u h u m etafizik sel d o ğ a sın a g ö re , soyut d ü ş ü n c e yoluyla b e lirle n m iş o la ra k ird e liy o rd u . R u h u n iç d o ğ asın ı k e n d in d e o ld u ğ u gibi, d ü şü n c e için o ld u ğ u gibi tanım ayı istiyordu. — B u g ü n le rd e fe ls e fe d e R u h ta n d e ğ il a m a ö z ellik le T in d e n söz e d ilir. T in R u h ta n a y rıd ır ve b u s o n u n c u su b ir b a k ım a te n s e llik ve T in a ra s ın d a k i a ra c ı ya d a b a ğ o la ra k g ö rü n ü r. R u h o la ra k T in b e d e n s e lliğ e b a tm ıştır, ve R u h b e d e n in d irim se llik ilkesidir. E ski M e ta fiz ik R u h u b ir “şey” o la r a k g ö r ü y o rd u . A m a “şey” o ld u k ç a ik irc im li b ir a n la tım d ır. Ş eyden ilk a n la d ığ ım ız d u y u sal o la ra k ta s a rım la n a n d olaysız b ir v a ro lu ştu r, — ve R u h ta n b u a n la m d a söz e d iliy o rd u . B u n a g ö re R u h u n y e rin in n e re s i o ld u ğ u s o ru s u g e tiriliy o rd u . A m a b ir y e ri o ld u ğ u sö y le n eb ilen R u h u z ay d a d ır ve duyusal o la ra k tasarım lanabilir. B e n ze r o larak, yalın m ı yoksa b ileşik m i o ld u ğ u so ru su d a R u h u b ir şey o la ra k a la n g ö rü ş te n k a y n ak lan ır. Bu so ru özellik le R u h u n ö lü m s ü z lü ğ ü ile b a ğ ın tı iç in d e ö n e m taşıyor, ç ü n k ü ö lü m s ü z lü k R u h u n y a lın lığ ı ile k o şu llu g ö rü lü y o rd u . A m a g e rç e k te soyu t y alın lık öyle b ir b e lir le n im d ir ki r u h u n ö z ü n e tıp k ı b ile şik lik d e n li b a ğ d a şm a z d ır. U ssal ve g ö rg ü l ru h b ilim le r a ra s ın d a k i ilişk id e b irin c isi İk in c id e n d a h a y ü k se k te d u ru r, ç ü n k ü T in i d ü ş ü n c e yoluyla b ilm ey i ve g id e r e k b u d ü ş ü n c e n in s o n u c u n u ta n ıtla m a y ı g ö re v sa y a rk e n , g ö rg ü l r u h b ilim a lg ıd a n y o la ç ık a ra k y a ln ız ca b u n u n s u n d u k la r ın ı sıra lıy o r ve b e tim liy o rd u . A m a T in i d ü ş ü n m e y i istiyorsak, o z a m a n tik e llik leri k a rşısın d a p e k ç e k in g e n o lm a m a k g e re k ir. T in d a h a ö n c e S k o la s tik le rin “T a n rı sa ltık e r k e d i r [A ktuositât] ” d e d ik le ri a n la m d a etkinliktir. A m a T in in e tk in o lm ası o lay ın d a o n u n k e n d in i d ışlaştırm ası, belirtişi yatar. Bu n e d e n le T in i süreçsiz b ir ens o la ra k g ö rm e m e k gerekir, — T in in süreçsiz içselliğini o n u n d ışsallığından ayıran eski M etafizikte o ld u ğ u g ib i. T in ö z se l o la r a k s o m u t e d im s e lliğ i i ç in d e , e r k e s i iç in d e ir d e le n m e lid ir, ve, d a h a s ı, d ışsa lla şm a la rı içselliği ta ra fın d a n b e lirle n m iş o la ra k ta n ın m a lıd ır.
.........................
§ 35
U ç ü ııc ü b ö l ü m ü n , E v r e n b i l im in e l e a l d ı ğ ı k o n u l a r E v r e n , o l u m s a llığ ı, z o r u n lu ğ u , b e n g iliğ i, u z a y v e z a m a n d a s ın ır la n m ış lığ ı, b a ş k a la ş ı m la r ı i ç in d e k i b iç im s e l y a s a la r, v e a y r ıc a i n s a n ö z g ü r lü ğ ü v e k ö t ü lü ğ ü n k ö k e n iy d i. B u r a d a s a ltık k a r ş ıtlık la r o la r a k g e ç e r li s a y ıla n la r a r a s ın d a
100
MANTIK BİLİM İ
b a şta g e le n le r: o lu m sallık ve z o ru n lu k ; dışsal ve içsel zo ru n h ık ; e tk e r ve e re k sel n e d e n , ya d a g e n e l o la ra k n e d e n se llik ve ere k ; öz ya d a tö z ve g ö rü n g ü ; b iç im ve ö zd e k ; ö z g ü rlü k ve z o r u n lu k ; m u tlu lu k ve acı; iyi ve k ö tü . Ek. E v re n b ilim D oğayı o ld u ğ u gibi dışsal karışık lığ ı iç in d e k i, g ö r ü n g ü le r i iç in d e k i T in i d e n e s n e o la ra k alıy o rd u — ve b ö y lece b ir b ü tü n o la ra k b e lirliv arlığı, s o n lu la r to p la m ın ı. A m a b u n e s n e s in i s o m u t b ir b ü t ü n o la ra k d e ğ il, te r s in e y a ln ız c a so y u t b e lir le n im le r e g ö r e ird e liy o rd u . B öylece e le a ld ığ ı s o ru la r ö r n e ğ in şu n la rd ı: E v re n d e o lu m sa llık m ı e g e m e n d ir yoksa z o ru n lu k m u ? E v re n ilksiz so n su z m u d u r, yoksa y a ra tılm ış m ıd ır? Bu ö ğ re ti d a lın ın b a şlıc a ilg ile rin d e n b irin i b u n a g ö re o sö z d e g e n e l e v re n b ilim se l y a sa la rın sa p ta n m a s ı o lu ş tu ru y o rd u — ö rn e ğ in , “D o ğ a d a h iç b ir sıç ra m a y o k tu r” gibi. S ıç ra m a b u r a d a dolaysızca g ö rü n d ü ğ ü biçim iy le h e m n ite l ayrım ve h e m d e n ite l b aşkalaşım a n la m ın a gelir; oysa bu a ra d a (nicel) aşam alı değişim k e n d in i dolay lı b irşe y o la ra k su n a r. D ü n y a d a g ö rü n d ü ğ ü biçim iyle T in ile ilgili o la ra k E v re n b ilim ö z ellik le in sa n ö z g ü rlü ğ ü ve k ö tü lü ğ ü n k ö k e n i ü z e rin e g e tirile n s o ru la rı e le a lıy o rd u . B u n la r h iç k u şk u s u z e n y ü k se k ilgiye d e ğ e r s o ru la rd ır. G e n e d e b u n la r a d o y u ru c u b ir y a n ıt v e re b ilm e k için ö n c e lik le g e re k li o la n şey so y u t a n la k b e l i r l e n i m l e r i ü z e r i n d e d ir e tm e m e k ve b u n l a r ı s a n k i b ir k a rş ıtlığ ın iki b e lir le n im in d e n h e r b iri k e n d i b a şın a k alıcılık taşıyabilirm iş ve y alıtılm ışlığı iç in d e tözsel ya d a g e rç e k birşey o lara k g ö rü le b ilirm iş a n la m ın d a b ir e r e n so n o la r a k a lm a m a k tır. A m a g e n e d e eski M e tafiziğ in d u r u ş n o k ta s ı b u y d u , ve e v re n b ilim se l ta rtışm a la r d u r u m u n d a d a g e n e l o la ra k aynı bakış açısı g e ç e rli o ld u ğ u için b u ta rtışm a la r k e n d i am açlarıyla, E v ren in g ö rü n g ü le rin i k a v ram a işiyle b a ğ d a ş a m ıy o rla rd ı. Böylece, ö rn e ğ in ö z g ü rlü k ve z o ru n lu k a ra s ın d a k i ay rım ird e le m e y e a lın d ığ ı z a m a n b u b e lir le n im le r D o ğ ay a ve T in e öyle b ir y o ld a u y g u la n ıy o rd u ki, e tk in lik le ri iç in d e k i D o ğ a z o ru n lu ğ a a ltg ü d ü m lü o la ra k ve T in ise ö z g ü r o la ra k g ö rü lü y o rd u . Bu a yrım h iç k u şk u su z ö z se ld ir ve T in in e n iç ö z ü n d e te m e lle n m iştir; a m a g e n e d e ö z g ü rlü k ve z o ru n lu k , e ğ e r so y u t o la ra k b irb irle rin e karşı a lın a c a k o lu rla rsa , y a ln ız ca s o n lıılu ğ a ö z g ü d ü r le r ve a n c a k o n u n to p ra ğ ın d a g e ç e rlid irle r. iç in d e h iç b ir z o ru n lu k taşım a y an b ir ö z g ü rlü k , ve özg ü rlü k sü z y alın b ir z o ru n lu k , — b u n la r so y u t ve b u y ü z d e n g e rç e k o lm a y a n b e lirle n im le rd ir. Ö z g ü rlü k özsel o la ra k so m u ttu r, s o n s u z a d e k k e n d i iç in d e b e lir li ve b ö y le c e a y n ı z a m a n d a z o r u n lu d u r . Z o r u n lıık ta n sö z e d ild iğ i z a m a n , g e n e llik le b u n d a n ilk o la r a k y a ln ız c a d ış a rd a n b e lirle n im anlaşılıy o rd u , ö rn e ğ in s o n lu m e k a n ik te b ir cism in a n c a k b ir b a şk a cisim ta ra fın d a n itildiği z a m a n ve hiç ku şk u su z o n a b u itm e yoluyla ile tile n y ö n d e d e v in m e si d u r u m u n d a o ld u ğ u gibi. Bu g e n e d e salt dışsal b ir z o ru n lu k tu r, g e rç e k b ir iç z o ru n lu k d eğ il, ç ü n k ü b u so n u n c u su ö z g ü rlü k tü r. — B e n ze r olarak , iyive kötü karşıtlığı, k e n d i için d e d e rin le şe n çağdaş d ü n y a n ın b u karşıtlığı a ç ısın d a n d a aynı şey g eçerlidir. E ğ e r kötüyü iyi o lm a y a n ve k e n d i b a ş ın a d e ğ iş m e z ve d u ra ğ a n birşey o la ra k g ö rü rs e k , b u b e lli b ir d ü z ey e d e k
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞ E KARŞI İLK T U T U M U
10 1
d o ğ ru d u r: a ra la rın d a k i k arşıtlığın ta n ın m a sı g e rek ir; ve g id e re k b u k arşıtlığın g ö rü n ü r d e ve g ö re li o lm a sı d a iyinin ve k ö tü n ü n S altık ta b ir o ld u k la rı, ya da, yakın z am an la rın deyim iyle, birşeyin ilkin o n a bakış açım ız yoluyla k ötü o ld u ğ u a n la m ın a g elm ez. Y anlış o la n şey k ö tü y ü d e ğ işm e y e n o lu m lu b irşe y o la ra k g ö rm e k tir: tersin e , o o lu m su z b irşey d ir ki k e n d i b aşın a h iç b ir kalıcılığı y o k tu r ve g e rç i sa lt k e n d i için o lm a sa v ın d a o lsa d a g e rç e k te y a ln ız ca k e n d i iç in d e o lu m s u z lu ğ u n saltık g ö rü n ü ş ü d ü r.
§36 D ördüncü b ö lü m , doğal ya d a ussal T annbilim , T a n r ı K a v ra m ın ı ya d a o la n a ğ ın ı, v a r o lu ş u n u n ta n ıtla rın ı ve ö z e llik le rin i ird e le r, (a) T a n rın ın a n la k d ü z e y in d e k i b u ird e le n iş in d e k i b elirley ic i n o k ta bizim T a n rı o la ra k tasarım ladığım ız şeye h a n g i y ü k le m le rin u y d u k la rı ya d a u y m a d ık la rıd ır. O lg u sa llık ve o lu m su z la m a k arşıtlığ ı b u r a d a sa ltık b ir k a rşıtlık o la ra k o rta y a çık ar; b u n a g ö r e , a n la ğ ın a ld ığ ı b iç im iy le K avram iç in s o n u n d a g eriy e k a la n şey y aln ızc a b o ş b ir b elirsiz Varlık, a rı o lg u sa llık ya d a o lu m lu lu k s o y u tla m a sı, m o d e r n A y d ın la n m a n ın ö lü ü r ü n ü d ü r . ( b) S o n lu b ilg in in ta n ıtla m a y o lu g e n e l o la ra k şe y le rin k o n u m la r ın ı te r s in e ç e v irm e y e g ö tü r ü r . B u y o ld a T a n r ın ın v a rlığ ın a n e s n e l b ir z e m in in v e rilm e s i g e r e k ir ve so n u ç ta T a n rı k e n d in i başkası ile dolaylı birşey o la ra k g ö sterir. A n la k ö z d e ş liğ in i k u r a l a la n b u ta n ıtla m a so n lu d a n sonsuza g e ç iş y a p m a g ib i b ir g ü ç lü k le k a rşılaşır. B ö y le c e ya T a n rıy ı d ışs a l o la ra k v a r o la n E v re n in o lu m lu k a la n s o n lu lu ğ u ııd a n k u rta ra m a z ve b öylece T a n rın ın k e n d in i E v re n in dolaysız tö zü o la ra k b e lir le m e s i g e r e k ir (K a m u ta n rıc ılık ), — ya d a T a n r ı ö z n e y e k a rşı d u r a n b ir n e s n e o la ra k , ve b ö y le c e so n lu b irşey o la ra k k a lır (ik ic ilik ), (c) Özellikler, g e n e d e b e lir li ve tü r lü o lm a la rı g e re k tiğ i iç in , g e r ç e k te a rı o lg u s a llık g ib i, b e lirs iz V arlık gibi so y u t b ir K av ram d a yitip g itm işle rd ir. A m a ta sarım d ü z e y in d e h e n ü z gerçek b ir v a rlık o la ra k s o n lu E v re n ve k a r ş ıs ın d a T a n rı d u r u y o r o ld u ğ u s ü r e c e , T a n r ı ile E v re n a r a s ın d a k i d e ğ işik iliş k ile rin b ir ta b lo s u k e n d i n i g ö s te rir. B u n lar, ö ze llik ler o la ra k b e lirle n d ik le ri için , b ir y a n d a n s o n lu d u r u m la r la ilişk ile r o la ra k k e n d ile r i s o n lu b ir tü r d e o lm a lı d ır la r (ö rn e ğ in d o ğ r u , iyi, g ü ç lü , b ilg e v b .); a m a ö te y a n d a n a y n ı z a m a n d a s o n s u z o lm a la r ı g e re k ir. B u ç e lişk i b u d u r u ş n o k ta s ın d a a n c a k ö z e llik le rin n ic e l b ir y ü k se ltilişle ri y o lu y la b u la n ık b ir ç ö z ü m e izin v e rir ve o n la rı b e lirle ııim siz liğ e , sensu m eminentiorem iç e rs in e iter. A m a b ö y le c e ö z e llik g e r ç e k te h iç e in d ir g e n ir ve k e n d is in e sa lt b ir a d kalır.
102
MANTIK BİLİMİ
Ek. Eski M etafiziğin b u b ö lü m ü n d e ilgi U s u n k e n d i b a sın a T a n rın ın b ilg isin d e n e re y e d e k e rişeb ilec eğ in i saptam aktı. T anrıyı Us yoluyla b ilm e k h iç k uşkusuz b ilim in e n y ü k se k g ö re v id ir. D in h e rşe y d e ıı ö n c e T an rıy a ilişkin ta s a rım la rı k a p sa r; b u ta sa rım la r, d in se l m e tin le r d e to p a rla n m ış o la ra k , bize g e n ç lik te d in ö ğ r e tile ri b iç im in d e ile tilirle r; ve b ire y b u ö ğ re tile re in a n d ığ ı ve o n la rı g e r ç e k o la ra k a ld ığ ı ö lç ü d e b ir H ıris tiy a n o la ra k tü m g e r e k s in im le r in e kavuşm uş o lur. Ö te y a n d an , T an rıb ilim b u in a n c ın bilim idir. E ğ e rT a n rıb ilim d in ö ğ re tile rin in sa lt dışsal b ir sıra la n ışım ve to p a rla n ış ın ı veriyorsa, o z am an h e n ü z b ilim d e ğ ild ir. Y ine, n e s n e s in in g ü n ü m ü z d e ç o k yaygın o la n o sa lt ta rih s e l işlen işi (ö rn e ğ in şu ya d a b u kilise b a b a s ın ın söylem iş o ld u k la rın ın a n la tılm a sı) yoluyla d a T a n rıb ilim h e n ü z b ilim se llik ırasın ı k aza n m ış o lm az. Bu ilk o la ra k kavrayıcı d ü şü n c e y e ile rle m e yoluyla o lu r — ki fe ls e fe n in işidir. G e rçe k T a n rıb ilim öyleyse ö z ü n d e aynı z a m a n d a d in felsefesidir, ve O rta ç a ğ d a böyleydi. E ski M e tafiziğ in ussal Tannbilim ine d a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a g ö r ü le n şey b ıın ıın T a n rı ü z e rin e b ir Us-bilimi d e ğ il a m a b ir anlak-bilim i o lm u ş ve d ü ş ü n c e s in in y alnızca soyut d ü şü n c e -b e lirle n im le ri iç in d e d ev in m iş o ld u ğ u d u r. —•B u ra d a T a n rın ın Kavramı in c e le n se bile, bilgi için d e n e k taşı T a n rın ın tasarımı ta ra fın d a n o lu ştu ru lu y o rd u . O ysa d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e ö z g ü rc e d e v in m e s i g e r e k ir ; b u n u n l a b ir lik te h e m e n b e li r t m e k g e r e k ki ö z g ü r d ü ş ü n c e n in so n u c u H ıristiyan d in in in içeriği ile b ağdaşır, ç ü n k ü bu d in U su n b ild irilişid ir. A m a o ussal T a n rıb ilim d e b öyle b ir b a ğ d aşm a y a ıılaşılam ıy o rd u . U ssal T an rıb ilim d ü şü n c e yoluyla T an rı tasarım ın ı b elirlem ey e giriştiği z am an T a n rı K avram ı o la ra k ortaya çıkan şey o lu m s u z la m a n ın d ışlanm asıyla g e n e ld e o lu m lu lu k ya d a o lg u sallık soyutlam asıydı ve b u n a g ö re T a n rı en olgusal Varlık o la ra k ta n ım la n ıy o rd u . A m a b u e n olgusal V arlığın, o lu m s u z la m a n ın o n d a n d ışla n m a sı yoluyla, o lm ası g e re k e n in ve a n la ğ ın o n d a b u ld u ğ u n u s a n d ığ ın ın b ü tü n ü y le k a rşıtı o ld u ğ u n u g ö rm e k kolaydır. E n varsıl ve sa ltık o la ra k d o lu o lm a k yerin e, b u soyu t y o ru m u n ed en iy le, tersin e e n y o k su ld u r ve saltık o lara k b o ştu r. A n lık h a k lı o la ra k s o m u t b ir iç e rik ister; a m a b öyle b ir iç e rik a n c a k belirliliği, e .d . o lum sıızlam ayı k e n d i iç in d e k a p sa m a yoluyla b u lu n ab ilir. E ğ er T a n rı K avram ı yalnızca soyııtya d a e n olgusal V arlık K avram ı o larak anlaşılırsa, o z a m a n T a n r ı b izim iç in sa lt b ir öte-y an o lu r ve b u n d a n böyle o n a ilişkin h iç b ir b ilg id e n söz e d ile m e z; ç ü n k ü n e r e d e b e lirlilik yoksa, o ra d a h iç b ir bilgi o la n a k lı d e ğ ild ir. A rı a y d ın lık a rı k a ran lık tır. Bu ussal T a n rıb ilim in ikinci ilgi a la n ın ı T a n r ın ın v a ro lu ş u n u n ta n ıtla rı o lu ş tu ru y o rd u . B u ra d a e n ö n e m li n o k ta a n la k ta r a fın d a n a lın d ığ ı b içim iy le ta n ıtla m a n ın b ir b e lirle n im in b ir başkası ü z e rin e bağım lılığı d e m e k olm asıdır. Bu ta n ıtla m a d a b ir v arsayım , d u ra ğ a n ve d e ğ işm e z b irşe y v a rd ır ki b u n d a n b i r b a şk a sı tü re y e c e k tir. B öylece b u r a d a b ir b e lir le n im in b ir v a rsa y ım a b a ğ ım lılığ ı g ö ste rilm iş olur. Bıı y ü zd en , e ğ e r T a n rın ın v a ro lu şu b u ta n ıtla m a k ip in d e g ö ste rile c e k o lu rsa, o z am an b u n u n a n la m ı T a n rın ın v a rlığ ın ın başka b e lir le n im le r e b a ğ ım lı o lm a sı g e re k tiğ i ve b u y ü z d e n T a n r ın ın v a rlığ ın ın z e m in in i b u n la r ın o lu ştu rd u k la rıd ır. B u ra d a b ir e ğ riliğ in o rta y a ç ık m a sın ın
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞ E KARŞI İKİNCİ T U T U M U
103
k a ç ın ılm a z o ld u ğ u ilk b a k ış ta açıktır, ç ü n k ü T a n r ın ın sa ltık o la ra k h e rşe y in z e m in i o lm a sı ve b ö y lec e b a şk a h iç b irşe y e b a ğ ım lı o lm a m a s ı g e re k ir. Bu b a ğ la m d a d ı r ki y a k ın z a m a n l a r d a T a n r ı n ı n v a r o lu ş u n u n ta n ı t la n a m a z o ld u ğ u n u n , tersin e dolaysızca b ilin m esi g e re k tiğ in in söy len d iğ in i duyuyoruz. B u n u n la b irlik te , us ve g id e re k sa ğ la m sağ-duyu b ile ta n ıtla m a y ı a n la k ta n b ü tü n ü y le b a şk a b ir y o ld a a n lar. U s u n ta n ıtla m a sı d a h iç k u şk u su z b a şlan g ıç n o k ta s ı o la ra k T a n rıd a n b a şk a b irşeyi alır; a m a ile rle y işin d e b u b a şk a sın ı dolaysızca v a ro la n b irşey o la ra k b ıra k m a z , te rs in e o n u dolay lı ve k o y u lm u ş b irşey o la ra k gösterir. Böylelikle aynı z a m a n d a açığa ç ıkar ki, T an rı, dolaylılığı o r ta d a n k a ld ırılm ış o la ra k k e n d i iç in d e kapsar, g e rç e k te n dolaysız, k ö k e n se l ve k e n d i ü z e r in e d a y a n a n b irşe y o la ra k g ö rü lm e lid ir. — D e r le r ki “D oğayı in c e le y in , T an rıy a g ö tü re c e k tir, sa ltık b ir so n e r e k b u la c a k s ın ız ”; b u r a d a d e n m e k isten e n şey T a n rın ın d olaylı birşey o ld u ğ u değil, tersin e yalnızca bizim o ile rle m e y i b a şk a b irşe y d e n T an rıy a d o ğ ru y a p tığ ım ız d ır, öyle b i r y o ld a ki, T a n rı s o n u ç o la ra k aynı z a m a n d a o ilk a d ım ın d a saltık z e m in id ir, ve öyleyse k o n u m la r evrilir, so n u ç o la ra k g ö r ü n e n k e n d in i z e m in o la ra k d a g ö ste rir, ve ilk in k e n d in i z e m in o la ra k s u n m u ş o la n şey b ir s o n u c a in d ir g e n ir. U ssal ta n ıtla m a n ın gidiş yolu h e r z a m a n b u d u r. Bu n o k ta y a d e k g e le n ta rtış m a n ın ışığ ın d a g e n e l o la ra k b u M e tafiziğ in y ö n te m in e b ir k ez d a h a g öz a ta rsa k o n u n U s n e s n e le rin i soyut, s o n lu anlakb e l i r l e n i m l e r i iç i n d e s a p t a m a k t a n ve s o y u t ö z d e ş liğ i ilk e y a p m a k ta n o lu ş tu ğ u n u g ö rü rü z . A m a b u a n la k -so n s u z lu ğ u , b u a rı öz, h e n ü z sa lt b ir s o n lu d u r, ç ü n k ü tik ellik o n d a n d ışlan m ıştır, o n u s ın ırla r ve o lu m su z la r. Bu M etafizik, s o m u t ö z d eşliğ e v a rm a k y e rin e , so y u t ö z d eşlik ü z e r in d e d ire tti; a m a iyi yanı v a ro la n ın ö z se lliğ in in yaln ızca d ü ş ü n c e ta r a f ın d a n o lu ş tu ru l d u ğ u n u n bilinciydi. Bu M etafizik için g e rec i d a h a ö n c ek i felsefeciler, özellikle S k o la stik le r sağladı. K u rg u l fe lse fe d e a n la k h iç k u şk u su z b ir k ıp ıd ır, a m a b ir kıpı ki ü z e rin d e takılıp k a lm a m a k gerekir. P la to n böyle b ir m etafizikçi d eğildi, n e d e A ris to te le s ’i b ö y le g ö r m e k o la n a k lıd ır, ü s te lik g e n e llik le k a rş ıtın a in a n ılıy o r olsa da.
B Düşüncenin Nesnelliğe Karşı İkinci Tutumu .
I. G
örgücülük
§37 B ir y a n d a n k e n d i b a ş ın a e v r e n s e ll ik le r in d e n tik e lle ş m e y e v e b e lirle n im e ile rley e m ey e ıı a n la ğ ın so y u t k u r a m la rın a k arşı som ut b ir iç e rik g e re k s in im i, ö te y a n d a n s o n lu b e lir le n im le r a la n ın d a ve b u n la rın y ö n te m in e g ö re herşeyi tanıtlayabüm e o la n a ğ ın a karşı sağlam bir destek g e r e k s in im i ö n c e lik le G örgücülüğe y ö n e ld i — G ö r g ü c ü lü k ki, G e rç e ğ i d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e a r a m a k y e r in e d en e yim d e n , dış ve iç ş im d id e n b ıılııp g e tirm e y e g id er. Ek. G ö rg ü c ü lü k k ö k e n in i yuk arıd a b e lirtile n o somut bir içerikse sağlam bir destek b u lm a k o n u s u n d a soyut a n la k m eta fiz iğ i ta ra fın d a n k a rşıla n a m a y a n g e r e k sin im in e b o rç lu d u r. B u ra d a içeriğin so m u tlu ğ u ile d e n m e k iste n e n şey g e n e l o l a r a k b i li n c in n e s n e l e r i n i n k e n d i i ç l e r i n d e b e lir li o la r a k ve d e ğ iş ik b e lirle n im le rin b irliğ i o la ra k b ilin m e le ri g e rek tiğ id ir. A m a b u , g ö r d ü ğ ü m ü z g ib i, e ğ e r ilk e sin i izleyecekse a n la k m e ta fiz iğ i d u r u m u n d a k e sin lik le söz k o n u s u d e ğ ild ir. S alt a n la y a n d ü ş ü n c e so y u t e v re n se l b iç im e s ın ırlıd ır ve b u e v ren selin tik elleşm esine ilerleyem ez. B öylece ö rn e ğ in eski M etafizik d ü şü n c e aracılığıyla R u h u n ö z ü n ü n ya d a tem el b e lirle n im in in n e o ld u ğ u n u sap tam ay a g irişiy o r ve d a h a s o n ra b u n u n yalın o ld u ğ u n u b ild iriy o rd u . B u ra d a R u h a y ü k le n e n bu yalınlık ayrım ın d ışlanm asıyla soyut b ir yalınlık a n la m ın ı taşırken, ayrım ise bileşiklik olarak, b e d e n in tem el b e lirlen im i ve böylece g e n e ld e ö z d ek o la ra k d ü ş ü n ü lü y o r d u . A m a so y u t y a lın lık ç o k s ıra d a n b ir b e lirle n im d ir, ve o n u n la R u h u n ve ü ste lik T in in v a rsıllığ ın a h iç b ir b iç im d e u laşıla m a z. S o y u t m e ta fiz ik s e l d ü ş ü n c e b u y o ld a a n c a k e lv e riş siz liğ in i ta n ıtla r k e n g ö r g ü l r ııh b ilim e sığ ın m a z o rıın lu ğ u d o ğ m ay a b a şlad ı. U ssal fizik d u r u m u n d a d a a y n ı şey o ld u . B u r a d a ö r n e ğ in “U zay s o n s u z d u r ,” “D o ğ a h iç b ir s ıç ra m a y a p m a z ” vb. d e n d iğ i z a m a n y in e b u n la r d a D o ğ a n ın y aşam ve d o lu lu ğ u k a rş ıs ın d a d o y u ru c u o lm a k ta n b ü tü n ü y le uzak tılar.
§ 38
_
G örgücülük b u kaynağı b ir y a n d a n M etafiziğin ken d isiy le paylaşır, ç ü n k ü M etafizik d e ta n ım la rın ın — h e m varsay ım ları ve h e m d e d a h a b e lirli iç e rik le ri k a p s a m a k ü z e re — in a n d ırıc ılığ ı iç in tıp k ı 104
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
105
G ö rg ü c ü lü k g ibi ta s a rım la n , e.d . ilkin d e n e y im d e n tü re y e n içeriği g ü v e n c e o la ra k alır. O te y a n d a n , te k il algı d e n e y im ile ay n ı şey d e ğ ild ir, ve G ö rg ü c ü lü k alg ı, d u y g u ve sezgiye a it iç e riğ i evrensel tasarımlar, önermeler, yasalar vb. biçimine yükseltir. G e n e d e b u n u öyle b ir a n la m d a y a p a r ki, b u ev re n sel b e lir le n im le r in (ö rn e ğ in K uvvet) k e n d ile ri iç in a lg ıd a n a lm a n d a n d a h a ö te h iç b ir in ile n i ve g e ç e rlilik ta şım a m a la rı ve g ö r ü n g ü d e g ö s te rile n b a ğ la n tıd a n b a ş k a h iç b ir a k la n ış la r ın ın o lm a m a s ı g e re k ir. G ö rg ü l b ilg in in öznel y an a ç ıs ın d a n sa ğ la m d e s te ğ i b ilin c in a lg ıd a kendi dolaysız b u lu n u ş u n u ve p ek in liğ in i b u lm a s ın a b a ğ lıd ır. G ö rg ü c ü lü k te şıı b ü y ü k ilk e y atar: G e rç e k o la n e d im s e llik te o lm a lı ve algı iç in o r a d a o lm a lıd ır. B u ilke “gerek” ile k arşıtlık iç in d e d ir , ç ü n k ü ta m b u “g e r e k ” ile d ir ki d e ı in - d ü ş ü n c e b ü y ü k le n ir ve ş im d in in e d im se lliğ in i k ü ç ü m s e y e re k y e rin i ve v a r o lu ş u n u y a ln ız c a ö z n e l a n la k ta ta şım a sı g e r e k e n b ir “öteya n \ g ö ste rir. G ö rg ü c ü lü k g ib i felsefe d e sa lt va r o la n ı ta n ır (§ 7); y alnızca olm ası gereken ve b u y ü zd e n olm ayan ile h iç b ir ilg isi y o k tu r. — Y in e, ö z n e l y a n a g ö r e , G ö r g ü c ü lü k te y a ta n özg ü rlü k ilk e s in in ö n e m i d e b e n z e r o la r a k ta n ın m a lıd ır : K işin in b ilg is in d e g e ç e r li saym ası g e r e k e n h e rşe y i ken d isin in g ö rm esi, kendini o r a d a bulunuyor o la ra k bilm esi g ere k ir. A m a, iç eriğ i a ç ısın d a n k e n d in i so n lu d a sın ırla d ığ ı ö lç ü d e , G ö rg ü c ü lü ğ ü n tutarlı b ir s ü r d ü r ü lü ş ü g e n e l o la ra k d u y u lıırü s tü n ü ya d a e n a z ın d a n b u n u n bilgi ve belirliliğ in i yad sıyarak d ü şü n c ey i yalnızca so y u tlam a ve b iç im se l ev ren sellik ve ö zd e şlik d ü ze y in e sın ırla r. — B ilim sel G ö rg ü c ü lü ğ ü n h e r z a m a n işley e n te m e l ald a n ışı Ö zd e k , Kuvvet, ve b u n d a n b aşk a Bir, Ç ok, E vrensellik, ve g id e r e k S o n su z vb. g ib i m e ta fız ik s e l k a te g o r ile r i s ü r e k li o la ra k k u lla n m a sı, ve d a h a s ı bö y le k a te g o r ile rin iz in d e d a h a ö te ç ık a rs a m a la ra ile rle m e si, b ö y le lik le ta sın ı b iç im in i k a b u l e d e r e k u y g u la m a sıd ır; ve tü m b u n la rd a b ilm e d iğ i şey m e ta fi ziği k a p s a d ığ ı ve iz le d iğ i ve o k a te g o r ile ri ve b ir le ş m e le r in i b ü tü n ü y le e le ştire l-o lm a y a n ve b ilin çsiz b ir y o ld a k u lla n d ığ ı o lg u s u d u r. Ek. G ö rg ü c ü lü k te n şu çığlık geldi: Boş soyu d a m a la rd a d ö n ü p d u rm ay ı bırakın, g özlerinizi açın, in sa n ın ve d o ğ a n ın “bıırası"m anlayın, “şim d i”d e n y a rarlan ın . B u ra d a ö zsel o la ra k d o ğ ru b ir k ıp ın ın k a p sa n d ığ ı y a d sın am az . “B urası"nm , “ş im d i”ııin , “b ıı-y an ”ın b u n d a n böyle boş “öte-yan"m , so y u t a n la ğ ın p u slu ş e k ille r in in ve ö r ü m c e k a ğ la r ın ın y e rin i a lm a sı g e re k liy d i. B ö y le c e eski m eta fiz ik te yitik o lan o sağlam d estek, e.d. so n su z b e lirle n im k azan ılm ış o ld u . A n la k y a ln ız ca so n lu b e lir le n im le r i se ç ip ç ık a ra b ilir; b u n l a r k e n d ile rin d e
106
MANTIK BİLİM İ
d a y an ık sız ve sa lla n tılıd ırla r, ve ü z e r le rin e k u r u la n yapı k e n d i iç in e çöker. U s u n iç g ü d ü s ü h e r z a m a n s o n s u z b ir b e li r l e n i m b u lm a k tı; a m a b u n u d ü ş ü n c e d e b u lm a n ın zam an ı h e n ü z gelm em işti. Böylece b u içg ü d ü “şim di'ye, “b u ra si’nn, “bu" n a s a rıld ı — ki h iç k u şk u su z k e n d ile r in d e so n s u z b iç im i taşırlar, gerçi b u b içim in g e rçe k varoluşu için d e o lm a sa da. Dışsal olan kendinde G e rç e k o la n d ır, ç ü n k ü G e rç e k o la n e d im s e ld ir ve v a ro lm alıd ır. U s u n a ra d ığ ı s o n s u z b e lirlilik öyleyse E v re n d e d ir, a m a g e n e d e d u y u sa l ve tek il şe k li iç in d e d ir, G e rç e k liğ i iç in d e d e ğ il. — D a h a y a k ın d a n a lın d ığ ın d a , iç in d e k a v r a m a n ın y e r a lm a s ı g e r e k e n b iç im algıdır, ve b u ise G ö r g ü c ü lü ğ ü n e k sik liğ in i o lu ş tu ru r. G e n e l o la ra k d u y u sa l alg ı h e r z a m a n tekil ve geçici b irşe y d ir; h iç k u şk u su z b ilm e etk in liğ i o n d a d u r u p kalm az, te rs in e a lg ıla n a n tekil k e n d ilik te e v re n se l ve kalıcı o la n ı a rar, ve b u ise y alın algı e d im in d e n d e n ey im e b ir ilerleyiştir. — D eneyim ler oluştıırab ilm ek için G ö rg ü c ü lü k başlıca Çözümleme b iç im in d e n y a ra rla n ır. A lg ın ın sa p ta d ığ ı n e s n e ç o k y anlı s o m u t b irş e y d ir ki, b e lir le n im le r in in tıpkı z a rla rı so y u la n b ir so ğ a n g ib i te k te k a y rılm a la rı g e rek ir. Bu a y rış tırm a d a n a n la şıla c a k o la n şey öyleyse kaynaşm ış b e lirle n im le rin çö zü lm esi, ayrılm ası ve b u s ü re c e ö z n el ay ırm a e tk in liğ in d e n başka h içb ir şeyin eklenm em esidir. Ç ö zü m lem e g e n e d e belli b ir ö lçü d e algının dolaysızlığından d ü şü n c e y e b ir yükseliştir, ç ü n k ü ç ö z ü m le n e n n e s n e n in k e n d i iç in d e b irle şm iş o la ra k k a p sa d ığ ı b e lir le n im le r b i r b ir le r in d e n a y rılm ak la e v re n se llik b iç im in i k a za n ırla r. G ö rg ü c ü lü k n e s n e le r i ç ö z ü m le rk e n o n la rı o ld u k la rı g ib i b ıra k tığ ın ı sa n m a k la y anılgıya d ü şe r, ç ü n k ü g e rç e k te s o m u t o lanı soyut o la n a d ö n ü ştü rü r. Böylelikle aynı z a m a n d a dirim li o lan ö ld ü rü lm ü ş o lu r, ç ü n k ü y a ln ız ca s o m u t o la n , “b ir ” o la n d irim lid ir. H iç k u şk u su z, a m a ç kavram aksa, o a y rılm a o lm alıdır, ve T in in k e n d isi k e n d i iç in d e b ir ayrılm adır. A m a b u işin sa lt Air y anıdır, ve a n a s o ru n a y rıla n la rın b irle ş m e s in d e yatar. Ç ö z ü m le m e a y ırm a e v re sin d e n öteye g id e m e d iğ i z a m a n , o z a n ın şu sö z leri d o ğ ru d u r : D e rle r ki D o ğ a n ın la b o ra tu v a rıd ır K im ya, A lay e d e r k en d isiy le ve b ilm e z niye. P a rç a la r e lin d e olsa da,
,
N e yazık ki e k sik tir tin sel b a ğ .9 Ç ö z ü m le m e so m u tta n başlar ve bu g e re ç o n a eski M etafiziğin soyut d ü şü n c e si k a rşısın d a b e lirg in b ir ü s tü n lü k sağlar. A y rım ları sa p ta r, ve b u n u n b ü y ü k b ir ö n e m i v a rd ır; a m a b u a y rım la rın k e n d ile ri y in e yaln ızca so y u t b e lirle n im le r, e .d . düşüncelerdir. D ah ası, b u d ü ş ü n c e le r şim d i k e n d ile rin d e o ld u k la rı gibi n e s n e le ri tem sil e ttik le ri için, k arşım ıza yine eski M etafiziğin varsayım ı çıkar: şe y lerin g e rç e k liğ i d ü ş ü n c e d e yatar. G ö r g ü c ü l ü ğ ü n b a k ış a ç ıs ın ı iç e rik a ç ı s ı n d a n esk i M e ta f iz iğ in k i ile karşılaştırırsak, d a h a ö n ce g ö rd ü ğ ü m ü z gibi, bu İkincisi içeriği o larak o evrensel U s - n e s n e le r in i a lıy o rd u — T a n rı, R u h ve g e n e l o la ra k E v re n ; b u iç e rik t a s a r ı m d a n a lm ı y o r ve f e ls e f e n in işlev i b u i ç e r iğ i d ü ş ü n c e b i ç i m in e ''[l'ausl, 1. Teil, S tudierzim m er, V. 1940-41 ve 1938-39.]
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞ E KARŞI İKİNCİ T U T U M U
107
indirgem ekten oluşuyordu. Skolastik felsefe için de durum daha değişik değildi; bu felsefe için Hıristiyan Kilisenin inakları sorgusuzca alman içeriği oluşturuyorlardı ve amaç bunların düşünce yoluyla daha öte belirlenm eleri ve dizgeselleştirilmeleı iydi. — Görgücülüğün varsaydığı içerik ise bütünüyle başka bir türdedir. Bu Doğanın duyulur içeriği ve sonlu Tinin içeriğidir. Böylece burada söz konusu gereç sonluyken, eski Metafiziğin gereci ise sonsuzdu, gerçi anlağın sonlu biçimleri yoluyla o da sonlulaştırılıyor olsa da. Görgücülükte de bu aynı sonluluk biçimini buluruz, am a burada bundan başka içerik de sonludur. Böylece yöntem ler her iki felsefe yolunda da belli b ir düzeye dek aynıdır, çünkü ikisinde de başlangıç noktaları sağlam ve durağan noktalar olarak görülen varsayımlardan oluşur. G örgücülük için genel olarak dışsal olan Gerçektir; ve gerçi bir duyulurüstüne izin veriliyor olsa da, gene de bunun bir bilgisi söz konusu olamaz, tersine yalnızca algı alanına girene sarılmak gerekir. Ama sonuna dek götürüldüğünde bu ilke yakın zam anlarda Özdekçilik olarak adlandırılm ış olan görüşe varır. Bu Özdekçilik için özdek olarak özdek gerçek nesnellik değerindedir. Ama özdeğin kendisi salt bir soyutlamadır, öyle ki özdek olarak algılanamaz. Bu nedenle denebilir ki hiçbir özdek yoktur, çünkü varolduğu biçimiyle özdek h e r zam an belirli birşeydir, som ut birşeydir. B un u n la b irlik te, özdek soyutlamasının duyulur herşey için temel olması gerekir, — genelde duyu luru, kendi içinde saltık tekilleşmeyi ve öyleyse birbiri-dışıııda-olmayı anlatma lıdır. Şimdi, bu duyulur kendilik Görgücülük için verili birşey olduğu ve böyle kaldığı için, bu bir özgürsüzlük öğretisidir, çünkü özgürlük sözcüğün tam anlamıyla karşımda hiçbir saltık “başkası”nın olmamasından, tersine benim kendim olan bir içeriğe bağımlı olm am dan oluşur. Bundan başka, bu bakış açısından Us ve Usdışı yalnızca özneldirler, e.d. verili olanı olduğu gibi almamız gerekir ve bunun kendi içinde ussal olııp olmadığını ve ne ölçüde ussal olduğunu sormak için hiçbir hakkımız yoktur. § 39 B u ilke ü z e rin e ilkin d o ğ ru b ir yaklaşım la deneyim d e n ile n ve tekil o lg u la r ın y alın te k il a lg ıla r ın d a n a y ırd e d ile n o la y d a iki ö ğ e n in b u l u n d u ğ u d ü ş ü n ü l d ü , — b ir in c is i b a ğ ım s ız te k illiğ i iç in d e so n su z çokluktaki özdek, İkincisi ise biçim, e.d. evrensellik ve zo n m lu k b e lir le n im le r i. D e n e y im p e k ço k , b e lk i d e sa y ıla m a y a c a k d e n li ç o k b e n z e r algı su n a r; a m a evrensellik g e n e d e b ü y ü k b ir ç o k lu k ta n b ü tü n ü y le b aşk a b irşeydir. B e n z e r o la ra k , d e n e y im h iç k u şk u su z a rd ışık lık g ö s te r e n b a ş k a la ş ım la r ın ya d a b itişik lik g ö s te r e n n e s n e l e r i n a lg ıla r ın ı d a s u n a r ; a m a b ir zo ru n lu k b a ğ la n tıs ı v e r m e k te n u z a k tır. E ğ e r b u d u r u m d a a lg ın ın G e rç e k lik o la ra k g e ç e rli o la n ın te m e li k a lm a sı g e re k irs e , o z a m a n e v re n s e llik ve z o r u n lu k a kla n m a m ış b irşe y o la ra k , ö z n e l b ir o lu m s a llık ya d a s a lt b ir a lış k a n lık o la ra k g ö r ü n e c e k le r d i r ki iç e riğ i şö y le ya d a
108
MANTIK BİLİM İ
b ö y le o lu ş m u ş o la b ilir. B u r a d a n ç ık a n ö n e m li b ir s o n u ç d a b u g ö rg ü l y ö n te m d e tü z e l ve tö r e l b e lir le n im ve y a sa la r g ib i d in in i ç e r iğ in in d e o lu m s a l ş e y le r o la r a k g ö r ü n m e s i ve b u n l a r ı n n e s n e llik ve iç g e r ç e k lik l e r in d e n vaz g e ç ilm e s id ir. H u m e ’u n k u ş k u c u lu ğ u — ki y u k a rıd a sö y le n e n le r özellikle o n u n la ilg ilid ir — Y u n a n K u ş k u c u lu ğ u n d a n a ç ık ç a a y ır d e d ilm e lid ir . O n u n k u ş k u c u lu ğ u g ö r g ü l o la n ın , d u y g u n u n ve s e z g in in gerçekliğini te m e l o la r a k a ld ı ve d u y u sa l a lg ı y o lu y la a k la n m ış o lm a m a la r ı z e m in i n d e e v r e n s e l b e l ir le n im ve y a s a la ra k a r ş ı ç ık tı. E sk i k u ş k u c u lu k d u y g u y u , sezgiyi G e r ç e k liğ in ilk e si y a p m a k ta n ö y le sin e u z a k tı ki, te rs in e ö ze llik le k e n d in i d u y u lu r o la n a k a rşı ç e v iriy o rd u . (E skisi ile k a rş ıla ş tırm a iç in d e ç a ğ d a ş k u ş k u c u lu k ü z e r in e bkz. S c h e llin g ve H e g e l ta r a f ın d a n Kritische J o u r n a l der Philosophie, 1802, I. B d., 2. S t.111) . . ,
I. E l e ş t ir e l F e l s e f e
.
§ 40 E le ş tire l F e lse fe d e n e y im i biricik b ilg i k a y n a ğ ı o la ra k a lm a d a G ö rg ü c ü lü k ile o rtak tır, am a b u b ilg ileri g e rç e k lik le r o la ra k d eğ il, te rs in e s a lt g ö r ü n g ü le r in b ilg ile ri o la ra k g e ç e rli sayar. E le ş tir e l F e lse fe b a ş la n g ıc ın ı d e n e y im in ç ö z ü m le m e s in d e b u lu n a n ö ğ e le rin , duyusal gereçlerin ve b u n la rın evrensel ilişkileri n in ay rım ı ile yapar. B u n o k ta d a E le ştirel F elsefe G ö rg ü c ü lü ğ ü n y u k a r ıd a § 3 9 ’d a d e ğ in ile n y an ıy la, e .d . a lg ıd a b e lir tik o la ra k y a ln ız c a tekil olan ve y a ln ız c a olm uş olan k a p s a n ır b iç im in d e k i g ö z le m le a n la ş ır k e n , ay n ı z a m a n d a d e n e y im d e n i le n şe y d e evrensellik ve zo n m lu ğ u n d a eşit ö lç ü d e özsel b e lirle n im le r o la ra k b u lu n d u k la r ı olgusu üzerinde diretir. Ç ü n k ü b u ö ğ e, g e n e l o la ra k d e n e y im d e n g elm ed iğ i için, düşüncenin k e ııd iliğ in d e n liğ in e ö zg ü ya d a a prioridir. — D ü şü n c e -b e lirle n im le ri ya d a anlak-kavram lan d e n e y im b ilg ile rin in nesnelliğini o lu ştu ru rla r. B u n la r g e n e l o la ra k ba ğ ın tıları k a p s a rla r, ve b ö y le c e a priori bireşimli y a rg ıla rı (e .d . k a r ş ıtla r ın k ö k e n s e l b a ğ ın tıla rın ı) o la n a k lı k ıla rlar. B ilg id e e v re n sellik ve z o ru n lıık b e lir le n im le rin in y er a ld ığ ın ı, b u o lg u y u H u m e ’u n K u ş k u c u lu ğ u b ile y a d sım a z . A m a y in e 10[Hegel, “Verhaltııis des Skeptizismııs zur Philosophie, Darstellung seiner verschiedenen M odifikationen ıınd Vergleichııng des neuesten mit dem alten.” :: “Kuşkuculuğun felsefe ile ilişkisi, çeşitli değişkilerinin betimlemesi ve yeninin eskisi ile karşılaştırması.”]
DÜ ŞÜ N CEN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
109
b u K a n t’m fe lse fe sin d e b ile y alnızca v arsay ım sal b ir o lg u d a n b a ş k a b irşey d e ğ ild ir; b ilim d e k i s ır a d a n b ir a n la tım la k o n u şu rsak , K an t b u o lg u n u n salt b ir başka açıklam asını s u n m u ştu r.
§41 E le ştire l F elsefe ilk in M e tafiz ik te — b u n u n d ış ın d a ay rıca b aşk a b ilim le r d e ve s ır a d a n ta s a rım s a l d ü ş ü n m e d e d e — k u lla n ıla n a nlak-ka vra m la n n ın d e ğ e r in i sın a m a y a geçer. B u e le ştiri g e n e d e b u d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in in içeriklerine ve b ir b ir le r in e k a rşı b e lirli ilişk ilerin in k e n d ile rin e y ö n elm ez, a m a o n la rı g e n e l o la ra k öznellik ve nesnellik k arşıtlığı aç ısın d a n ird eler. B u k arşıtlık , b u r a d a a lın d ığ ı biçim iyle, d e n e y im in içersindeki ö ğ e le rin ay rım ıy la ilg ili d ir (bkz. ö n c e k i §). Nesnellik b u r a d a evrensellik ve zoru n lu k öğesi, e .d . d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in in k e n d ile r i d e m e k tir — a priori d e n i le n yan. A m a E le ş tire l F else fe k a rş ıtlığ ı ö y le b ir y o ld a g e n işle tir ki, öznellik d e n e y im in toplamını, e.d. b iıa ıa d a o iki öğeyi iç in e a lır ve k a rş ıs ın d a K endinde-şeyûen b a şk a h iç b irş e y k alm az. A priori ö ğ e n in , e.d . d ü ş ü n c e n in , a m a h iç k u şk u su z n e s n e lli ğ in e b ak ılm ak sızın sa lt ö z n e l e tk in lik o la ra k g ö rü le n d ü ş ü n c e n in d a h a yak ın biçimleri k e n d ile r in i a ş a ğ ıd a k i y o ld a s u n a rla r , — b ir d iz g ese lle ştirm e ki, a slın d a yalnızca rııh b ilim se l-tarih se l te m e lle re d a y a n ır. Ek 1. Eski Metafiziğin belirlenim lerinin yoklanmasıyla hiç kuşkusuz oldukça önem li bir adım atılmıştır. Saf düşünce hiçbir kötülük görmeksizin kendini kendilerini doğrudan doğruya ve kendiliklerinden sunan belirlenim lere bırakıyordu. Bu arada bu belirlenim lerin kendi başlarına ne denli değer ve geçerlilik taşıdıkları üzerine düşünülmüyordu. Daha önce de belirtildiği gibi, özgür düşünce hiçbir varsayım taşımayan düşüncedir. Eski M etafiziğin düşüncesi bu nedenle özgür bir düşünce değildi, çünkü belirlenim lerini doğrudan doğruya verili şeyler olarak, a priori geçerli olgular olarak alıyordu ki, derin-düşüııcenin kendisi tarafından sınanmış değillerdi. Buna karşı, Eleştirel Felsefe düşünce biçim lerinin Gerçeğin bilgisini sağlamaya genel olarak ne ölçüde yetenekli olduklarını araştırmayı kendine görev bildi. Daha açık bir deyişle, bilm eden önce bilme-yetisini yoklaması gerekliydi. Burada hiç kuşkusuz doğru birşey yatar: Düşünce biçimleri bile bilm enin nesnesi yapılmalıdır; am a yaııhş-anlama hem en içeri süzülür — bilm eden önce bilm ek, ya da yüzmeyi öğrenm eden önce suya girmeyi istem em ek. Hiç kuşkusuz düşünce biçimlerinin yoklanmaksızın kullanılmamaları gerekir; ama bu yoklam anın kendisi d ah a şim diden bir bilgidir. Öyleyse, düşıincebiçimlerinin etkinlikleri ve eleştirileri onları bilme sürecinde birleştirilıııelidir. Düşünce-biçimleri kendilerinde ve kendileri için irdelenmelidir; nesnedirler ve nesnenin kendisinin etkinliğidirler; kendilerini kendileri yoklamalıdırlar,
110
M ANTIK BİLİM İ
— sınırlarını kendi kendilerinde belirlemeli ve eksikliklerini göstermelidirler. Bu düşüncenin bundan böyle Eytişim adı altında özel olarak irdelenecek olan etkinliğidir ve burada şimdilik düşünce-belirlenim leri üzerine dışarıdan getirilen birşey olarak değil, tersine onların kendilerine özünlü olarak irdeleneceğini belirtm ek yeterlidir. Kant Felsefesinde ele alınan ilk nokta öyleyse düşüncenin bilmeye ne ölçüde yetenekli olduğu konusunda kendini yoklaması gerektiğidir. G ünü müzde Kant Felsefesinin ötesine geçilmiştir, ve herkes daha ötede olmayı ister. Gene de, ötede olmanın iki yolu vardır — biri ileriye ve biri geriye doğru. Gün ışığında görüldüklerinde, felsefi çalışmalarımızın pek çoğu eski Meta fiziğin işlemlerinin yinelenmelerinden başka birşey değildir — herkesin kendi kafasına göre belirlenen bir çizgide eleştirel-olmayan bir düşünce akışı. Ek 2. K ant’m düşünce-belirlenimlerini yoklaması özünde bunların kendile rinde ve kendileri için değil ama yalnızca nesnel mi yoksa öznel mi oldukları açısından irdeleniyor olmaları gibi bir eksiklik taşır. Dilin gündelik yaşamdaki kullanım ında “nesnel’ ile dışımızda bulunan ve bize algı yoluyla dışardan ulaşan birşey anlaşılır. Kant düşünce-belirlenim lerinin (örneğin neden ve etki) burada değinilen anlamda nesnellik taşıdıklarını, ya da, başka bir deyişle, algıda verildiklerini yadsıdı, tersine onları düşüncemizin kendisine ya da düşüncenin kendiliğindenliğine ait olarak ve bu anlamda öznel olarak gördü. Ama gene de Kant düşünüleni, ve daha açık olarak evrensel ve zorunlu olanı nesnel, ve dııyumsananı ise öznel olarak adlandırır. Yukarıda değinilen dil kullanımı böylece kafası üzerinde duruyor gibi görünür, ve bu nedenle Kant dil karışıklığı yaratmakla suçlanmıştır — ama büyük bir haksızlıkla. Bu yüzden durum u daha yakından irdelemeliyiz. Sıradan bilince karşısında duran ve duyusal olarak algılanabilir olan şeyler (örneğin bu hayvan, bu yıldız vb.) kendileri için kalıcı ve bağımsız şeyler olarak, ve buna karşı düşünceler ise bağım sızlıktan yoksun ve başka birşeye bağım lı olarak görünürler. Ama g erçek te duyusal olarak algılanabilir o lanlar sözcüğün tam anlam ıyla bağım sızlıktan yoksun ve ikincil iken, bu n a karşı düşünceler gerçekten bağımsız ve birincildirler. Bu anlam da Kant “düşüııce-gibi” olanı (evrensel ve zorunlu olana) nesnel dedi, ve hiç kuşkusuz bütünüyle haklı olarak. Ö te yandan, duyusal olarak algılanabilir olan hiç kuşkusuz özneldir, çünkü desteğini kendi içinde taşımaz, ve düşünceye süreklilik ve iç kalıcılık ıraları düşerken o ise o denli kaçıcı ve geçicidir. Öznel ve nesnel arasındaki ayrımın burada değinilen ve Kant tarafından saptanan belirlenim ini günüm üzün eğitimli bilincinin kullandığı dilde de buluruz; böylece, örneğin bir sanat çalışması nın eleştirisinden öznel değil ama nesnel olması istenir ve bununla bu eleş tirinin o anın olumsal, tikel duygularından ve duyum larından kaynaklan maması, tersine evrensel olan ve sanatın özünde yatan bakış açısını göz önüne alması gerektiği anlaşılır. Aynı anlamda, bilimsel bir uğraş duru m u n d a bir yanda nesnel ve öte yanda öznel ilgileri ayırdetnrek olanaklıdır. Ama, tüm bunların ötesinde, düşüncenin Kantçı anlam da nesnelliği de
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
111
yine yalnızca özneldir, çünkü Kant’a göre düşünceler evrensel ve zorunlu belirlenim ler olsalar da yalnızca bizim dıışııncelerimizdirler ve kendinde sey olandan aşılamaz bir uçurum la ayrılmışlardır. Buna karşı, düşüncenin gerçek nesnelliği yalnızca bizim düşüncem iz olm am asında, am a aynı zam anda şeylerin ve nesnel olan herşeyin “ kendinde"si de olmasında yatar.— Nesnelre öznel terim leri kendilerini dirençsizce sunan kullanışlı anlatımlardır, ama kullanılışlarında karışıklık yaratmak da eşit ölçüde kolaydır. Bu noktaya dek gelen tartışmada nesnellik üç yanlı bir anlam gösterir. Birincisi, dışsal olarak bulunan birşey anlamında —, salt öznel, sanısal, düşsel vb. olandan ayrı olarak; İkincisi, evrensel ve zorunlu olanın Kant tarafından saptanan anlam ında — , duyumumuza ait olumsal, tikel ve öznelden ayrı olarak; ve üçüncüsü, var olanın düşünsel “kendinde’si anlam ında—, ki az önce değinilen ve sal t bizim tarafımızdan düşünülm üş olandan ve böylece henüz olgunun kendisinden, ya da kendinde ayrı olandan, ayrı olarak. §42 (a) K u ra m sa l Yeti, g e n e l o la ra k b ilg ile n m e . E le ş tire l F e lse fe a n la k -k a v ra m la rın ın b e lirli zem ini o la ra k “Beri’in d ü şü n c e d e k i kökensel özdeşliğini (ö zb ilin cin aşkııısal b irliğ i) g ö sterir. D uygu ve sezgi yoluyla v erilen ta sa rım la r içeriklerine g ö re b ir e r fö/i/udurlar; ve yine, b iç im le ri yoluyla, d u y arlığ a ö zg ü birbiridışındalık yoluyla d a b ir e r ç o k lu d u rla r, ç ü n k ü d u y a rlığ ın iki b içi m in in — uzay ve z a m a n — a ltın d a d u ru rla r, ve b u b iç im le r sezgi b iç im le ri (e v re n se lle r) o la ra k k e n d ile ri a /trio n d irler. B u d u y u m ve sezgi ç o k lu s u “B e n ” ta r a f ın d a n k e n d is i ile iliş k ile n d irilirk e ıı ve k e n d i iç in d e tek bir b ilin ç o la ra k b irle ştirilirk e n (arı ta m a lg ı) , b ö y le lik le ö z d e şlik iç in e , k ö k e n s e l b ir b ire şim iç in e g e tirilir. B u ilişk in in b e lirli k ip le ri a rı a n la k -k a v ra m la rıd ır, — K a te g o rile r. B ilin d iğ i g ib i K an t F elsefesi k a te g o rile ri bulm ada k e n d in i p e k sık ın tıy a so k m a d ı. “Ben, ” ö z b ilin c in b irliğ i, b ü tü n ü y le s o y u t ve b a ş ta n s o n a b e lirs iz d ir; öyleyse “B e n ”in belirlenimlerine, k a te g o r ile r e n a s ıl g id ile c e k tir? H o ş b ir ra s la n tıy la , s ır a d a n m a n tık ta değişik yargı türleri d a h a ş im d id e n g ö r g ü l b ir y o ld a v erili o la ra k b u lu n u r la r. A m a y arg ı b e lirli b ir n e s n e ü z e r in e düşü n m ed ir. Ö n c e d e n h a z ır o la ra k s ır a la n m ış d e ğ iş ik y arg ı tü r le r i öyleyse d e ğ işik d üşü n ce belirlenim lerini sa ğ la rla r. — F ic h te ’n in F e lse fe sin in d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in i zo ru n lu kla rı iç in d e g ö ste rm e ve o n la rı özsel o la ra k çıkarsama g e re k sin im in i a n ım sa tm ış o lm a g ibi d e r in b ir d e ğ e ri vardır. — B u felse fen in y ö n te m ile, M a n tık ile y e te rin c e ilg ile n m iş o lm a sı g e re k ird i; e n a z ın d a n b e k le n e b ilir d i ki, g e n e ld e d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in in ya d a g e le n e k s e l m a n tık sa l g e re c in , K av ram , Y argı ve
112
MANTIK BİLİM İ
Tasını türlerinin b u n d a n böyle y aln ızca g ö z le m d e n a lın m a m a la rı ve b ö y le c e s a lt g ö ıg ü l o la ra k a n la ş ılm a m a la rı, te r s in e d ü ş ü n c e n in k e n d is in d e n tü re tilm e le ri g e re k tiğ i gibi b ir s o n u cu g ö ste rm iş o lm a sı g e re k ird i. E ğ er d ü ş ü n c e h e r h a n g i birşeyi ta n ıtla m a y e te n e ğ in d e o la c a k sa , e ğ e r M a n tık ta n ıtla m a n ın v e rilm e s in i iste m e liy se , ve e ğ e r ta n ıtla m a y ı ö ğ r e te c e k s e , o z a m a n h e r şey d en ö n ce k e n d in e özg ü iç eriğ in i ta n ıtla y ab ilm e ve o n u n z o r u n lu ğ u n u a n la y a b ilm e y e te n e ğ in d e o lm a lıd ır. Ek 1. K ant’ın öne sıirdüğıi şey öyleyse düşünce-belirlenim lerinin kaynakla rını “Ben”de taşıdıkları ve buna göre evrensellik ve zorunluk belirlenimlerini “Ben”in verdiğidir. — Eğer ilk olarak önümüzdeki herhangi birşeyi irdeleyecek olursak, görürüz ki bu genel olarak çok yanlı birşeydir, bir “çoklu”dur; ve kategoriler ise bu çoklunun bağıntılı olduğu yalınlıklardır. Buna karşı duyulur olan ise “birbiri-dışındalığı,” “kendi-dışında-olm a”yı anlatır; duyulurun kendine özgü tem el belirlenim i budur. Böylece örneğin “şimdi” yalnızca bir “önce" ve bir “sonra” ile bağıntı içinde varlık taşır. Benzer olarak kırmızı ancak sarı ve mavi ontın karşısında durdukları sürece vardır. Bu “başkası” ise duyulurun dışıdır, ve duyulur salt “başkası” değilse ve salt “başkası” varsa vardır. — D üşünce ya da “B en” birbiri-dışm dalık ve kendi-dışındalık ile ıralanan duyulurun karşısında bütünüyle ayrı bir yolda davranır. “B en” kökensel olarak özdeş, kendi ile bir ve saltık olarak kendisinde varolan birşeydir. “Ben” dediğim zaman bu sözcük kendi ile soyut ilişkiyi anlatır, ve bu birlik içine koyulan lıerşey ondan etkilenerek ona dönüştürülür. Böylece “Ben” bir bakıma ilgisiz çokluğu tüketen ve birliğe indirgeyen pota ve ateştir. Bu K aııt’ın an iamalgı dediği şeydir ve sıradan tam algıdan ayrılır; bu sonuncusu genel olarak çokluyu içine alırken, buna karşı arı tamalgı ise “benimkileştirme” etkinliği olarak görülür. — Hiç kuşkusuz bu yolla gene de tüm bilincin doğası doğru olarak bildirilmiş olur. Tüm insan çabaları genel olarak Dünyayı anlamaya, onu kendinin edinmeye ve ona boyun eğdirmeye yöneliktir, ve bu erek için Dünyanın olgusallığı bir bakıma ezilip parçalanmak, e.d. idealleştirilmeli, düşünselleştirilmelidir. Ama aynı zamanda belirtm ek gerek ki çokluluk durum una saltık birliği getiren şey özbiliııcin öznel etkinliği değildir. Tersine, bu özdeşlik Saltıktır, Gerçek olanın kendisidir. Öyleyse, bir bakıma Saltığın iyiliğidir ki bireysellikleri kendi öz-hazlarını yaşamaya bırakır, ve bunların kendileri kendilerini geriye saltık birliğe iterler. Ek 2. Böyle “özbilincin aşkmsal birliği”gibi anlatımlar çok güç oldukları izlenimini yaratırlar, sanki arkalarında bir canavar gizliymiş gibi; oysa sorun çok daha yalındır. Kant’ın aşkmsal sözcüğünden ne anladığı bunun aşkın terim i ile ayrım ından çıkar. Aşkın, genel olarak, anlak belirliliğinin ötesine geçendir, ve bu anlam da ilk kez matematikte ortaya çıkar. Böylece örneğin geom etride denir ki dairenin çevresi sonsuz çoklukta sonsuz ölçüde küçük doğru çizgiden
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
11 3
oluşuyor olarak tasarımlanmalıdır. Burada öyleyse anlak düzeyinde saltık olarak ayrı görülen belirlenim ler (doğru ve eğri) kesinlikle özdeş olarak koyulurlar. Böyle bir başka aşkın kendilik de kendi ile özdeş ve kendi içinde sonsuz özbilinçtir — sonlu gereç yoluyla belirlenen sıradan bilinçten ayrı olarak. Ama Kant özbilincin bu birliğini yalnızca aşkmsal olarak belirtti ve bununla o birliğin salt öznel olduğunu ve kendilerinde oldukları gibi nesneler için geçerli olmadığını anladı. Ek 3. Kategorilerimi bize ait olarak (öznel olarak) görmek doğal bilince oldukça tu h af geliyor olmalıdır; ve hiç kuşkusuz burada çarpık birşey vardır. Ama k ategorilerin dolaysız duyum da kapsanm adıkları da o denli doğrudur. Ö rneğin bir parça şekeri alalım; serttir, aktır, tatlıdır vb. Şimdi, tüm bu özelliklerin bir nesnede birleştiklerini, ve bu birliğin duyumda olmadığını söyleriz. Yine, iki olayı birbirlerine karşı neden ve etki ilişkisinde duruyor olarak düşündüğüm üz zaman da aynı şey olur; burada algılanan şey zaman içinde birbirini izleyen tek tek iki olaydır. Ama birinin neden ve ötekinin etki olduğu (aralarındaki nedensel bağ) algılanam az, tersine salt düşüncem iz için bulunur. Gene de, gerçi kategoriler (örneğin birlik, neden ve etki vb.) genel olarak düşünceye ait olsalar da, bundan bu nedenle kategorilerin yalnızca bizim oldukları ve eşit ölçüde nesnelerin kendilerinin belirlenim leri de olmadıkları sonucu çıkmaz. Oysa Kant’ın görüşünde kategorilerin yalnızca bize ait olmaları gerekir, ve “Ben”in (bilen özne) bilginin biçimini olduğu gibi gerecini de sağlıyor olması ölçüsünde — ilkini düşünen özne ve İkincisini duyumsayan özne olarak — Kan t’m felsefesi öznel idealizmdir. — Bu öznel idealizmin içeriği üzerine gerçekte tek bir sözcük bile harcamaya değmez. Belki de ilk bakışta sanılabilir ki birlikleri özneye taşındığı için nesneler olgusallıktan yoksun kalacaklardır. Ama yalnızca varlıkları olması olgusundan ne nesneler ve ne de biz birşey kazanırız. Önemli olan nokta içeriktir, bunun gerçek bir içerik olup olmadığıdır. Şeylerin yalnızca varolduklarını söylemenin onlara hiçbir yararı yoktur. Var olan zamanı geldiğinde var olmayan olacaktır. — Yine, denebilir ki, insan öznel idealizme göre kendisi ile büyüklenebilir. Ama, eğer dünyası bir duyusal sezgiler kütlesi ise, o zaman böyle bir dünyadan g u ru r duyması için hiçbir n eden yoktur. Öyleyse, öznellik ve nesnellik arasındaki bu ayrım genel olarak bir hiçe varır; tersine, herşeyin gelip dayandığı nokta içeriktir, ve içerik nesnel olduğu denli de özneldir. Eğer yalnızca varoluş nesnelliği anlatıyorsa, bir suç da nesneldir, ama kendi içinde boş bir varoluştur ki böyle olduğu ceza günü ortaya çıkar.
§43 B ir y a n d a n k a te g o rile r yolu y lad ır ki yalın algı n e s n e lliğ e , deneyime, y ü k se ltilir; a m a ö te y a n d a n y in e b u k a v ra m la r, y a ln ız c a ö z n e l b ilin c in b ir lik le r i o la ra k , v e rili g e r e ç y o lu y la k o ş u llu d u r la r , k e n d ile r i iç in b o ş tu r la r ve u y g u la m a ve k u lla n ım la r ın ı y a ln ız c a
114
M ANTIK BİLİM İ
d e n e y im d e b u lu r la r ; d e n e y im in d u y g u - ve s e z g i- b e lirle n im le r i o la ra k ö te k i b ile ş e n i d e b e n z e r o la ra k s a lt ö z n e l b irşey d ir. Ek. Kategorilerin kendileri için boş olduklarını öne sürmek, bunların her durum da belirli olmaları olgusunda içeriklerini bulmaları ölçüsünde, temelsiz olacaktır. Hiç kuşkusuz kategorilerin içeriği duyusal olarak algılanabilir bir içerik, uzaysal-zamansal bir içerik değildir; gene de bu onların bir eksiklikleri olm aktan çok üstünlükleri olarak görülmelidir. Bu durum sıradan bilinçte de doğrulanır, öyle bir yolda ki, örneğin bir kitap ya da konuşma söz konusu olduğu zaman onun kapsadığı düşünceler, genel sonuçlar vb. ile orantılı olarak içerikli olduğu söylenir, — tıpkı, evrik olarak, bir kitabın, diyelim ki bir romanın bir dizi tekil olay, durum vb. kapsadığı için içerikli görülmeyecek olması gibi. Öyleyse, gündelik bilinç tarafından bile açıkça kabul edilir ki, içeriğe duyusal gereçten daha çoğu düşer: bu “daha çoğu” ise düşünceler ve burada ilk olarak kategorilerdir. — Ama gene de belirtmek gerek ki, kategorilerin kendileri için boş oldukları önesürüm ü hiç kuşkusuz belli bir anlam da doğrudur: onlarda ve bütünlüklerinde (mantıksal idea) durup kalınmamalı, tersine D oğanın ve Tinin olgusal alanlarına ilerlenmelidir; ama bu ilerleme onunla mantıksal Ideaya dışardan yabancı bir içerik getiriliyor anlam ında anlaşılmamalıdır: tersine, kendini Doğaya ve T ine doğru daha öte belirleyen ve açındıran mantıksal İdeanın kendi öz etkinliğidir.
§ 44 K a te g o rile r b u n a g ö re S a ltığ ın b e lir le n im le r i o lm a y e te n e ğ in d e d e ğ ild irle r, ç ü n k ü S altığ ın b ir a lg ıd a v erilm esi söz k o n u s u d e ğ il d ir; ve a n la k , eş d ey işle k a te g o r ile r y o lu y la b ilg i, b u n e d e n le kendilerinde şeyleri b ilm e y e te n e ğ in d e d e ğ ild ir. Kendinde-şey (ve şey a ltın d a g id e re k T in ve T an rı b ile k a p s a n ır) n esneyi anlatır, am a öyle b ir n e s n e ki b u ra d a bilinç için taşıdığı tü m ö z e llik le rin d e n , tü m d u y u s a l-b e lirle n im le rin d e ıı o ld u ğ u gibi, o n a ilişkin tü m belirli d ü ş ü n c e le rd e n d e soyutlanır. G eriye n e y in k a ld ığ ın ı g ö rm e k k o la y d ır — eksiksiz b ir soyutlam a, sa lt b ir “öte-yan” o la ra k b e lirle n e n ta m b ir boşluk, ta sa rım ın , d u y g u n u n , b e lirli d ü ş ü n c e n in vb. olum suzu. A m a b u capııt mortum nıııı k e n d is in in sa lt b ir d ü ş ü n c e ü r ü n ü o ld u ğ u n u , a rı so y u tla m ay a d e k ilerlem iş d ü ş ü n c e n in , k e n d i k e n d isin in b u b o ş özdeş liğini nesne y a p a n boş “B e n ”in b ir yaratısı o ld u ğ u n u d ü ş ü n m e k d e o d e n li kolaydır. B u soyut ö zd eşliğ in b ir nesne o la ra k k a z a n d ığ ı olum suz b e lirle n im d e y in e K a n t’m k a te g o rile ri a r a s ın d a say ılır, ve, tıp k ı d a h a ö n c e sö z ü e d ile n o b o ş ö z d e ş lik g ib i, ta n ıd ık birşeydir. — B u y ü z d e n kendinde-şey in n e o ld u ğ u b ilin e m e z y olundaki sözlerin öylesine sık yinelenm esi karşısında an c ak şaşkınlık duyabiliriz; ve b u n u b ilm ek ten d a h a kolay birşey yoktur.
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
11 5
§ 45 B u d e n e y im b ilg ile r in in koşullu d o ğ a la r ın ı g ö r e n U stur, K oşul su zu n yetisidir. B u ra d a U s-nesııesi d e n ile n şey, — K oşulsuz ya d a Sonsuz — , “k e n d iııe -ö z d e ş”teıı başka birşey d eğ ild ir, ya d a “Ben"in y u k a rıd a (§ 42) d e ğ in ilm iş o la n düşüncedeki kökeıısel özdeşliğidir. U s b u a rı özdeşliği k e n d in e n e s n e ya d a e re k y a p a n soyut “Ben" ya d a d ü ş ü n c e d e m e k tir (bkz. ö n c e k i §, n o t) . B u b ü tü n ü y le belirlenim siz ö zd e şlik iç in d e n e y im b ilg ile ri elverişsizdir, ç ü n k ü b u n la r g e n e l o la ra k belirli iç e rik le re ilişkindir. Böyle K o şu lsu z u n k e n d isi S altık ya d a U su n G erçe ğ i o la ra k (İdea o la ra k ) a lın ırk e n , b ö y lece d e n e y im b ilg ile rin in d e g e rç e k o lm a d ık la rı, görüngüler o ld u k la rı a ç ık la n ır. Ek. İlkin Kant iledir ki Anlak ve Us arasındaki ayrım belirli olarak vurgulanır, ve öyle bir yolda saptanır ki, birincisi sonlu ve koşullu olanı nesne alırken, İkincisi sonsuz ve koşulsuz olanı alır. Yalnızca deneyim e dayanan anlakbilgisinin sonlu olduğu görüşünü geçerli kılmış ve bu bilginin içeriğini görüngü olarak belirtmiş olması Kant Felsefesinin en önemli sonuçlarından biri olarak kabul edilmelidir; ama gene de bu felsefenin bu olumsuz sonuçta durup kalmaması ve Usun koşulsuzluğunu yalnızca soyut, ayrımı dışlayan bir kendineözdeşliğe indirgememesi gerekirdi. Us böyle bir yolda yalnızca anlağın sonlusu ve koşullusu üzerinden aşma olarak görülürken, gerçekte bununla kendisi sonlu ve koşullu birşeye indirgenir, çünkü gerçek sonsuz yalnızca sonlunun öte-yanı değildir, tersine onu ortadan kaldırılmış olarak kendi içinde kapsar. Yine Kant tarafından saygınlığına kavuşturulan Idea için de aynı şey geçerlidir; Kant onu soyut anlak-belirlenim lerinden ya da salt duyusal tasarım lardan (ki bunlar bile gündelik Almanca’da genellikle “Idee”olarak adlandırılırlar) ayrı olarak Us için akladı; ama yine onun açısından da olumsuzda ve yalın "gerek"te durup kaldı. — Dolaysız bilincimizin görgül bilgilerin içeriğini oluşturan nesnelerinin yalnızca görüngüler olarak anlaşılmasına gelince, bu da hiç kuşkusuz K ant F elsefesinin ö nem li so n u ç la rın d a n b iri olarak görülm elidir. Sıradan (e.d. dııyusal-anlaksal) bilinç için bildiği nesneler tekillikleri içinde bağımsız ve kendi üzerlerin e dayanan şeyler olarak geçerlidir; ve kendilerini birbirleri ile bağıntılı ve birbirleri yoluyla koşullu olarak tanıtladıkları zaman, bu birbirlerine karşılıklı bağımlılıkları nesnelere dışsal olan ve özlerine ait olmayan bir durum olarak görülür. Buna karşı kuşkusuzca ileri sü rü lm e lid ir ki, dolaysızca bilinen n e sn e le r yalnızca görüngülerdir, ya da bunlar varlıklarının zeminlerini kendi içlerinde değil am a bir başkasında taşırlar. Böylece sorun gelip bu başkasının nasıl belirlen diğine dayanır. K ant Felsefesine göre, bildiğim iz şeyler bizim için salt görüngülerdir, ve "kendinde"leri bizim için erişilmez bir öte-yan olarak kalır. Bilincimizin içeriğini oluşturan şeyleri yalnızca “bizimkiler’’ olarak alan, salt bizim tarafımızdan konu danan birşey olarak alan bu öznel idealizme saf bilinç
t
116
MANTIK BİLİM İ
haklı olarak içerlemiştir. İşin gerçeği şudur: Dolaysızca bildiğimiz şeyler salt bizim için değil, ama kendilerinde de yalnızca görüngülerdir, ve böylece sonlu şeylerin gerçek belirlenim leri varlıklarının zeminini kendilerinde değil ama evrensel tanrısal Ideada taşıyor olmalarıdır. Şeyleri bu yolda alan görüş te eşit ö lçüde idealizm olarak, am a gene de Eleştirel Felsefenin o öznel idealizm inden ayrım içinde saltık idealizm olarak belirtilm elidir; Saltık İdealizm , sıradan realist bilincin çok ötesinde olm asına karşın, gene de gerçekte yalnızca felsefenin bir iyeliği olarak görülmemelidir; tersine, belli bir düzeye dek tüm dinsel bilincin temelini oluşturur, çünkü bu bilinç de var olan herşeyin toplam ını, genel olarak varolan Evreni, Tanrı tarafından yaratılıyor ve yönetiliyor olarak görür. , (
§ 46 A m a b u özdeşliği ya d a boş kendinde-şeyi b ilm e g e re k sin im i o rtay a çıkar. Ş im di, bilme b ir n e s n e ile o n u n belirli iç eriğ in e g ö re ta n ışık lık ta n b a ş k a b irşey d e m e k d e ğ ild ir. A m a b e lirli iç e rik n e s n e n in k e n d is in d e ç o k lu b ir bağlantı k a p s a r ve b a ş k a b ir ç o k n e s n e ile b a ğ la n tıy ı te m e lle n d ir ir . O S o n s u z u n ya d a kendinde-şeyin b u b e lir le n im i iç in b u Us kategorilerden b aşk a h iç b irşey b u la m a z ; ve o n la r ı b ö y le k u lla n m a y ı is te r k e n U s aşkın ( tra n s z e n d e n t) o lu r. B u ra d a Usun Eleştirisinin ikinci yanı ortay a çıkar, ve b u İkincisi k e n d i u ğ r u n a b ir in c id e n d a h a ö n e m lid ir. B irin c isi, y u k a r ıd a a ç ık la n d ığ ı gibi, kategorilerin k ay n a k la rın ı ö zb ilin c in b irliğ in d e b u ld u k la r ın ı, b ö y le c e o n la r y o lu y la e ld e e d ile n b ilg in in g e r ç e k te n e s n e l h iç b irşe y k a p s a m a d ığ ın ı ve o n la r a y ü k le n e n n e s n e lliğ in (§ 40, 41) k e n d is in in sa lt öznel b irşe y o ld u ğ u n u b ild irir. B u ra d a n d a g ö rü ld ü ğ ü gibi, K a n t’ın E leştirisi y aln ızca öznel (b ay ağ ı) b ir idealizm dir ki, içerik ile ilg ile n m e z , y aln ızca s o y u t ö z n e llik b iç im le rin i g ö z ö n ü n e alır, ve d a h a s ı te k y an lı o la ra k b ir in c id e , ö z n e llik te , b ü tü n ü y le o lu m lu e n s o n b e lir le n im o la r a k ta k ılıp kalır. A ıııa U s u n n e s n e le r i n in b ilg is in i e d i n m e k iç in k a te g o r ile r le y a p tığ ı o s ö z d e u y g u la m a n ın ird e le m e s in d e e n a z ın d a n kinıi b e lirle n im le r a ç ısın d a n k a te g o r ile r in iç e riğ i söz k o n u s u e d ilir, ya d a o r a d a e n a z ın d a n söz k o n u s u e d ileb ilec eğ i elverişli b ir d u r u m yatar. K a n t’m kategori lerin K oşulsuz üzerine b u u yg u la n ışın ı, e.d . m e ta fiz iğ i n a s ıl y a r g ıla d ığ ın ı g ö r m e k ö z e llik le ilg in ç tir; b u y ö n te m b u r a d a k ısa c a a k ta rıla c a k ve e le ştirile c e k tir. §47 (1 ) K a n t’ın ird e le d iğ i ilk koşulsuz k e n d ilik (bkz. y u k a rıd a § 34) R u h tu r. — B ilin c im d e k e n d im i h e r z a m a n ( a ) belirleyen özne
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞ E KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
11 7
o la ra k , (P) tekil ya d a so y u t-y alm b irşe y o la ra k , (y) b ilin c in d e o ld u ğ u m şeylerin tü m ç o k lu ğ u n d a bir ve aynı o la ra k , özdeş o la ra k b u lu r u m , ve (5) “d ü ş ü n e n ” b ir varlık o la ra k dışım daki h e rş e y d e n a y ırd e d e r in ı. Eski M etafiziğin y ö n te m i, K ant ta ra fın d a n d o ğ r u o la ra k s u n u l d u ğ u gibi, b u görgül b e lirle n im le rin y e rin e düşünce-belirleninılerini, k a rşılık d ü ş e n kategorileri k o y m a k tı; ve b ö y le c e şu d ö r t ö n e r m e d o ğ a r: ( a ) R u h Tözdür, (P) ya lın T ö z d ü r, (y) b e lir li-v a rlığ ın ın d e ğ işik z a m a n la r ın a g ö r e sayıca-özdeş tir, (S) uzay sal o la n la ilişki iç in d e d u ru r. B u g e ç işte K a n t iki t ü r b e lir le n im i, g ö r g ü l b e lir le n im le r i ve k a te g o r ile r i b ir b ir le r iy le k a r ış tır m a y a n lış ın a ( bozukvargı ya d a paralogizm) d ik k a ti ç e k e r ve b ir in c ile r d e n İk in cileri çıkarsam anın, g e n e l o la ra k b ir in c ile r in y e rin e İk in c ile ri k o y m a n ın a k la n a m a z o ld u ğ u n u g ö ste rir. G ö rü lü y o r ki b u E le ştiri H u m e ’u n y u k a rıd a (§ 39) d e ğ in ile n g ö z le m in d e n b a ş k a b irşe y i a n la tm a z : G e n e ld e d ü ş ü n c e - b e lirle ııim le ri — e v re n s e llik ve z o r u n lıık — ile a lg ıd a k a rş ıla şıla m a z , ve g ö r g ü l o la n iç e r iğ in e g ö r e o ld u ğ u g ib i b iç im in e g ö r e d e d ü ş ü n c e - b e lir le n im le r in d e n ay rıd ır. E ğ e r d ü ş ü n c e y e v e rile c e k o n a y ı g ö r g ü l ö ğ e o lu ş tu r a c a k o lsa y d ı, o z a m a n h iç k u ş k u s u z d ü ş ü n c e n in a lg ıla r d a s a ğ ın o la ra k ta n ıtla n a b ilir olm ası g e re k ird i. — R u h a ç ısın d a n tözselliğiıı, y alınlığın, k e n d in e -ö z d e şliğ in ve k e n d in i ö zd e k se l d ü n y a ile b irlik iç in d e s ü r d ü r e n b a ğ ım sız lığ ın ile ri sü rü le m e y e c e ğ i g ö r ü ş ü K a n t’m m e ta fız ik se l r u h b ilim i e le ş tir is in d e s a lt şu te m e le d a y a n d ırılır: B ilin c in R u h ü z e rin e deneyimlememize izin v erd iğ i b e lirle n im le r ta m an lam ıy la düşüncenin o r a d a ü re tm iş o ld u k la r ı ile ay n ı b e lir le n im le r d e ğ ild ir le r . A m a, y u k a r ıd a b elirtild iğ i gibi, K an t d a g e n e ld e bilginin, ve g id e re k deneyimin b ile a lg ıla rın d ü ş ü n ü lm e s in d e n , e .d . ilk in alg ıy a a it o la n b e lir le n im le r in d ü ş ü n c e - b e lirle n im le r in e d önüştürülm esinden o lu ş tu ğ u n u k a b u l e d e r. — K a n t’m E le ş tiris in in s o n s u z a d e k d e ğ e rli b ir s o n u c u o la ra k g ö rü le b ile c e k o la n b ir b a şk a n o k ta d a o n u n T in fe lse fe sin i “r u h - j e / ’d e n , r u h u n y a lın lığ ı ya d a bileşikliği, özdekselliği vb. g ib i k a t e g o r ile r d e n ve b ö y le c e b u n la r a ilişk in s o r u la r d a n k u r ta r m ış o lm a s ıd ır. — B öyle b iç im le rin u yg u n su zlu kla rın ı o rta y a s e r e n g e r ç e k b a k ış açısı, g id e r e k s ır a d a n in s a n -a n la ğ ı iç in b ile , o n la r ı n d üşünceler o ld u k la rı d eğ il, a m a d a lıa ç o k böyle d ü ş ü n c e le rin k e n d ile r in d e ve k e n d ile ri iç in G e rç e ğ i k ap say a m ay a ca k o ld u k la rıd ır. — D ü ş ü n c e ve g ö r ü n g ü b irb irle ri ile eksiksiz o la ra k ça k ışm ad ık -
118
M ANTIK BİLİMİ
l a n z a m a n , ilk in b ir in i ya d a ö te k in i e k sik li o la ra k g ö r m e se ç e n e ğ i vardır. K a n t’ın id e a liz m in d e n e za m a n u ssallık la ilgili b ir s o r u n o rtay a çıksa eksiklik d ü ş ü n c e le re y ü k le n ir ve y etersiz o ld u k la r ı, ç ü n k ü a lg ıla n a n la r iç in ve a lg ıla m a a la n ın a sın ırlı b ir b ilin ç için u y g u n o lm a d ık la rı, böyle b ir y e rd e d ü ş ü n c e le rle k a rşılaşılm ay a ca ğ ı sö ylenir. D ü ş ü n c e n in iç e riğ i b u r a d a k e n d i u ğ r u n a söz k o n u s u e d ilm e z . Ek. Paralojizm ler g e n e l o la ra k b o z u k ta s ım la rd ır ki b o z u k lu k la rı d a h a özel o la r a k h e r iki ö n c ü ld e b ir ve aynı sö z c ü ğ ü n d e ğ işik a n la m la rd a k u lla n ılm a s ın d a n o luşur. K a n t’a g ö re eski m etafiziğ in ussal ru h b ilim d e k i y ö n te m i böyle b o z ıık v a rg ıla ra d a y an ıy o r, ç ü n k ü o r a d a r u h u n sa lt g ö rg iil b e lir le n im le r i k e n d in d e ve k e n d i için r u h a u y g u n g ö rü lü y o rd u . — B u n d a n b a şk a , ya lın lık, değişmezlik vb. gibi y ü k lem lerin ru h a y ü k le n e m e y e c e k le ri b ü tü n ü y le d o ğ ru d u r, a m a g e n e d e K a n t’ın v e rd iğ i n e d e n d e n , U s u n b ö ylelikle o n u n için s a p ta n a n s ın ır la r ın ö te s in e g e ç e c e k o lm a s ın d a n d e ğ il, te r s in e b u t ü r so y u t a n la k b e lirle n im le rin in r u h için çok k ö tü o lm a la rın d a n ve ru h u n salt yalın, değişm ez vb. gib i b irşe y d e n b ü tü n ü y le ayrı tü r d e o lm a s ın d a n . B öylece, ö r n e ğ in r u h h iç k u şk u su z k e n d i ile yalın ö zdeşlik ik en , g e n e d e aynı z a m a n d a e tk in o la ra k k e n d in i k e n d i iç in d e ayrım laştırır; b u n a karşı, softyalın, e.d. so y u t o la ra k yalın o la n ta m a n la m ıy la b ö y le o la r a k ay n ı z a m a n d a ö lü d ü r. — K a n t’ın eski m eta fiz iğ e k arşı p o lem iğ i yoluyla o y ü k lem leri r u h ta n ve tin d e n u z ak laştırm ış o lm a sı ö n e m li b ir so n u ç o la ra k g ö rü lm e lid ir; a ıııa ö n e s ü rd ü ğ ü n e d e n le r e g e lin c e , b u n la r d a b ü tü n ü y le başarısızdı.
§48 (2) U s ikin ci n e s n e n in (§ 3 5 ), E vren in “k o ş u ls u z ”u m ı ta n ım a ç a b a s ın d a çatışkılara d ü şe r; eş deyişle, aynı n e sn e ü z e rin e iki karşıt ö n e r m e ile r i s ü re r, ve d a h a s ı bıı ik i ö n e r m e d e n h e r b ir in i e ş it z o r u n lu k la ile ri s ü rm e s i g e re k ir. B u r a d a n b e lir le n im le r i b ö y le b ir çelişkiye d ü ş e n d ü n y asal iç e riğ in kendinde d eğ il, a m a y aln ızca g ö r ü n g ü o la b ile c e ğ i s o n u c u çıkar. Çözünı çe lişk in in k e n d in d e ve k e n d i iç in n e s n e d e b u lu n m a d ığ ı, a m a y a ln ız c a b ilm e e tk in liğ i iç in d e k i U sa d ü ş tü ğ ü d ü r . B u r a d a çelişkiyi o rta y a ç ık a ra n ın iç e riğ in k e n d isi, e .d . k e n d i le ri iç in k a te g o rile r o ld u ğ u d ü şü n c e si söz k o n u su edilir. A nlakb e lir le n in ıle r i yolu y la Us a la n ın a g e tir ile n ç e liş k in in özsel ve zo ru n lu o ld u ğ u d ü ş ü n c e s i ç a ğ ın fe lse fe d e k i e n ö n e m li ve e n ile ri a d ım la rın d a n b iri o la ra k g ö rü lm e lid ir. A m a b u g ö rü ş açısı n e d e n li d e rin se , çö z ü m öylesine b a sm a k a lıp tır; yaln ızca d ü n y a n ın ş e y le rin e d u y u la n b ir şe fk a tte n o lu şu r. Ç elişk i le k e s in i ü z e r in d e taşıyan d ü n y asal varlık o lm a m a lı, te rs in e b u yalnızca d ü ş ü n e n U sa, T in in özüne y ü k le n m elid ir. H iç k u şk u su z k im se
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
11 9
görü n g ü d ü n y a s ın ın g ö z le m c i a n lığ a ç e liş k ile r s u n m a k ta o ld u ğ u o lg u s u n a k a rş ı ç ık m a y a c a k tır, — g ö r ü n g ü s e l d ü n y a ö z n e l T iıı/A n lık iç in , e.d . duyarlık ve a n la k iç in o ld u ğ u b iç i m iyle d ü n y a a n la m ın d a o lm a k ü z e re . A m a d ü n y a s a l öz tin sel öz ile k a rş ıla ş tırıld ığ ı z a m a n , k e n d i iç in d e ç e liş k ili o la n ın d ü n y asal öz d eğ il a m a d ü ş ü n e n öz, e.d . U s o ld u ğ u b iç im in d e k i a lç a k g ö n ü llü ö n e s ü rü m ıın n asıl safça o rta y a s ü r ü ld ü ğ ü n ü ve a r k a s ın d a n b a ş k a la rı ta r a f ın d a n n a s ıl y in e le n d iğ in i d u y m a k y a d ırg a tıc ıd ır. B ir d ö n ü ş y a p a r a k U s u n k e s in lik le ya ln ızca kategorilerin uygulanışı yoluyla çelişkiye d ü ş tü ğ ü n ü açık lam ay a g ir iş m e n in h iç b ir y a ra rı y o k tu r. Ç ü n k ü b u u y g u la m a n ın zo ru n lu o ld u ğ u ve U s u n b ilm e k iç in k a t e g o r ile r d e n b a ş k a h iç b ir b e lir le n im e iye o lm a d ığ ı ile r i s ü r ü lm ü ş tü r . B ilm e , g e r ç e k te , belirleyen ve belirli d ü ş ü n m e d ir ; e ğ e r U s s a lt b o ş, b e lirs iz d ü ş ü n c e ise, o z a m a n hiçbirşey d ü ş ü n m e m e k te d ir . A m a, e ğ e r s o n u n d a U s o boş özdeşliğe in d ir g e n iy o r s a (b k z. so n ra k i §), böylece s o n u n d a tü m iç erik ve iç -g e re ç te n kolayca ö z v e rid e b u lu n a r a k o d a ç e liş k id e n m u tlu b ir k u r tu lu ş b u la caktır. A yrıca b e lirtile b ilir ki çatışkıyı d a h a d e r in o la ra k ird e le m e d e k i ek sik liğ i K a n t’ı y aln ızca dört çatışk ı s ıra la m a y a g ö tü r d ü . B u d ö r d ü ile k a rşıla ştı, ç ü n k ü sö z ü e d ile n b o z u k v a rg ıla rı ird eley işiııd e k a te g o rile r ta b lo su n u te m e l ald ı, ve b u r a d a d a h a s o n r a ö y le sin e y a y g ın lık k a z a n a n b ir işle m u y g u la y a ra k b ir n e s n e n in b e lirle n im le rin i K av ram d an tü r e tm e k y e rin e n esn ey i y aln ızc a ö n c e d e n h a z ır o la n b ir şema a ltın a ald ı. Ç a tışk ıla rın e le a lm ış ın d a k i d a h a ö te e k s ik lik le ri M a n tık B ilim i b a şlık lı ç a lış m a m d a y e ri g e ld ik ç e g ö ste rm iştim . — B e lirtilm e si g e r e k e n b aşlıc a n o k ta , ça tış k ıla rın y aln ızc a E v re n b ilim d e n a lın a n d ö r t tik e l n e s n e d e d e ğ il, a m a te r s in e tü m c in s le r in tiım n e s n e le rin d e , tüm ta sa rım la rd a , K av ram lard a ve d ü ş ü n c e le rd e b u lu n m a s ıd ır. B u n u b ilm e k ve n e s n e le ri b u ö ze llik iç e rs in d e ta n ım a k felsefi ird e le m e n in özselliğ in e ö z g ü d ü r; ve b u özellik d a h a s o n r a k e n d in i m a n tık sa l d ev im in eytişimsel k ıp ısı o la ra k b e lirle y e c e k o la n şeyi o lu ş tu ru r. Ek. Eski M etafiziğin bakış açısına göre, b ilm e çelişkilere d ü ştü ğ ü zam an, b u n u n yaln ızca o lu m sal b ir sa p ın ç o ld u ğ u ve ç ık a rsa m a ve u sla m la m a d a k i ö z n el b ir yanlışa bağlı o ld u ğ u sanılırdı. B u n a karşı, K a n t’a g ö re so n su zu bilm eyi istediği z a m a n ç e lişk ile re (ç a tış k ıla ra ) d ü şm e si d ü ş ü n c e n in d o ğ a s ın a özı'ınlü b ir e ğ ilim d ir. Ş im d i, y u k a rıd a k i p a ra g ra fa n o tta d e ğ in ild iğ i g ib i, ç a tışk ıla rın g ö ste rilm esi felsefi b ilg in in ç o k ö n e m li b ir istem i o la ra k g ö rü lm e lid ir, ç ü n k ü b ö y le lik le a n la k m e ta fiz iğ in in k a tı in a k ç ılığ ın ın ü s t e s i n d e n g e li n i r ve
120
M ANTIK BİLİMİ
d ü ş ü n c e n in eytişim sel d e v im in e d ik k a t çekilir; a m a g e n e d e b e lirtm e k g e re k ki, b u r a d a d a K an t şeylerin “k e n d in d e le ri”n in b ilin e m e zliğ i gibi salt o lu m su z b ir so n u ç ta d u ru p kaldı ve çatışkıların g e rç e k ve o lu m lu a n la m la rın ın bilgisine d e k v a ra m a d ı. Ç a tışk ıların g e rç e k ve o lu m lu a n la m la rı g e n e l o la ra k e d im se l h e rşe y in k e n d i iç in d e k a rşıt b e lirle n im le r kap sıy o r o lm a s ın d a n o lu şu r; ve b ö y le c e b i r n e s n e y i b ilm e k ya d a d a h a d o ğ r u s u k a v ra m a k o n u k a r ş ıt b e lirle n im le rin so m u t b ir birliği o larak bilm ek dem ektir. D ah a ö n c e gösterildiği g ib i, e sk i m e ta fiz ik , m e ta fiz ik s e l b ilg i l e r i sö z k o n u s u o la n n e s n e l e r i n ird e le n iş in d e , soyut a n la k -b e lirle n im le rin i b u n la r a karşıt o la n la rın d ışla n m a sıy la u y g u la y a ra k işe b a ş la r k e n , b u n a k a rşı K a n t b ö y le b i r y ö n t e m d e n k a y n a k la n a n ö n e s ıır ü m le rin k a rşısın a n asıl h e r z a m a n e şit h a k lılık ve eşit z o ru n lu k la k a rşıt iç e rik te n g e le n b a şk a ö n e s ıırü m le rin ç ık m a k ta o ld u k la rın ı g ö s te r m e y e ç a lıştı. K a n t b u ç a tış k ıla r ın s e r g i le n m e s i n d e k e n d in i e sk i m e ta fiz iğ in e v re n b ilim in e s ın ırla d ı ve b u n a karşı p o le m iğ in d e k a te g o r ile r şe m a s ı te m e lin d e d ö r t çatışkı ç ık a rd ı. B i n n a » E v ren in uzay ve z a m a n a g ö re sın ırlı o la ra k d ü ş ü n ü lü p d ü şü n ü le m e y e c e ğ i sorusuyla ilgiliydi. İkinci çatışkıda şu ik ile m e le a lın ıy o rd u : Ö z d e k so n su z a d e k b ö lü n e b ilir o la ra k m ı, yoksa a to m la rd a n olu şu y o r o lara k m ı g ö rü lm e lid ir? Üçiincü çatışkı, şu s o ru d a ortaya k o y u ld u ğ u d ü z ey e d e k , ö z g ü rlü k ve z o ru n lu k k arşıtlığ ı ile ilgiliydi: E v re n d e h e rşe y n e d e ııse l-b a ğ ile k oşullu o la ra k m ı g ö rü lm e lid ir, yoksa E v re n d e ö z g ü r varlıkların, e.d. eylem için saltık başlangıç n o k ta la rın ın o ld u ğ u kab u l e d ile b ilir m i? S on o la ra k dördüncü ç atışk ıd a şu ik ilem gelir: E v ren in , g e n e l o la ra k , b ir n e d e n i v a r m ıdır, yoksa yok m u d u r? K a ııt’ın b u çatışkıları ta rtış m a d a izlediği y ö n te m ilk o la ra k o r a d a k a p s a n a n k a rş ıt b e lirle n im le ri “sav” ve “k arşısav ” o la r a k b irb irle ri k a rşısın a k oym ak, ve h e r ikisini d e tan ıtla m ay a , e .d . o n o k ta ü z e r i n e d ü ş ü n m e n in z o r u n lu s o n u ç la r ı o la r a k s u n m a y a ç a lış m a k tı; b u k o n u d a göz boyam aya çalışm ış ve gerçek te b ir avukat tanıtı gibi birşey kullanm ış o ld u ğ u y o lu n d a k i su ç la m a la ra k e sin lik le k arşı çıktı. A m a a s lın d a K a n t’ın savları ve karşısavları için g e tird iğ i ta n ıtla r salt d ü z m e c e ta n ıtla r o la ra k g ö rü l m e lid ir, ç ü n k ü , ta n ıtla n m a s ı g e r e k e n n o k ta la r h e r z a m a n b a şla n g ıç n o k ta sı o la n v a rsay ım d a ö n c e d e n k a p sa n ırla r, ve yaln ızca u z u n u zad ıy a b ir “k a rşıtın y anlışlığıyla ta n ıtla m a ” y ö n te m i yoluyla b ir d o la y lılık /ç ık a rs a m a g ö rü n ü ş ü ü r e ti l ir . G e n e d e , b u ç a tış k ıla rın o r ta y a s ü r ü lm e s i h e r z a m a n E le ş tir e l F e lse fe n in o ld u k ç a ö n e m li ve b ilin m ey e d e ğ e r b ir so n u c u o la ra k kalır, ç ü n k ü böylelik le (ilkin y alnızca ö znel ve dolaysız b ir yolda olsa bile) a n la k ta ra fın d a n s ü re k li o la ra k ayrılık ları iç in d e tu tu la n o b e lirle n im le rin o lg u sa l b irlik le ri a n la tılm ış olıır. B u n a g ö re , ö rn e ğ in d a h a ö n c e d e ğ in ilm iş o la n e v ren b ilim se l çatışkıların b irin c isin d e uzay ve z am an yalnızca sürekli o lara k d eğil a m a kesikli o la ra k ta g ö rü lü rk e n , b u n a karşı eski m eta fiz ik te salt sü re k lilik te k a lın ıy o r ve b u n u n l a u y u m lu o la ra k E v ren uzay ve z a m a n a g ö re sın ırsız o la ra k g ö r ü lü y o r d u . H e r belirli u z a y ın ve b e n z e r o l a r a k h e r belirli z a m a n ın ö t e s in e g id ile b ile ce ğ i b ü tü n ü y le d o ğ ru d u r; a m a ıızayve z am an ın yalnızca belirlilikleri (burası ve şimdi) yoluyla e d im se l o ld u k la rı ve b u b e lirliliğ in K a v ra m la rın d a y a ttığ ı ise d a h a az d o ğ ru d e ğ ild ir. D a h a ö n c e d e ğ in ile n ö te k i ç a tışk ıla r için
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİNCİ T U T U M U
1 21
d e aynı şey g e ç e rlid ir; ö rn e ğ in özgürlük ve zorunluk çatışkısına d a h a y a k ın d a n b a k ıld ığ ın d a g ö r ü le n şey a n la ğ ın ö z g ü rlü k ve z o ru n h ık ta n a n la d ık la rın ın aslın d a g erçek ö z g ü rlü k ve g e rç e k zo ru n lıığ ıın yalnızca d ü şü n sel [ ideel\ kıpıları o ld u k la r ı ve a y rılık la rı iç in d e a lın d ık la r ın d a ik is in e d e h iç b ir g e rç e k lik d ü şm e d iğ id ir.
§49 (y) B ilin m e si, e .d . düşü n ce ile belirlenmesi g e r e k e n ü çü n c ü Us n e s n e si T anrıdır (§ 36) . A n lak iç in y alın özdeşlik k a rş ıs ın d a tü m b e lir le n im sa lt b ir sınırdır, g e n e l o la ra k b ir o ltım s u z la m a d ır ; b u n a g ö re tü m o lg u s a llık y a ln ız c a sın ırsız , e .d . belirsiz o la ra k a lın m a lıd ır; ve b ö y le ce T a n rı tü m o lg u sa llığ m to p la m ı o la ra k ya ela e n o lg u sa l V arlık o la ra k yalın soyut b irşey o lu r, ve b e lir le n im o la ra k geriye y alnızca y in e b ü tü n ü y le so y u t b elirlilik , Varlık kalır. Soyut özdeşlik — ki b u ra d a K avram o la ra k a d la n d ırılır — ve Varlık U su n b irle ştirm ey e çalıştığı iki k ıp ıd ır; b u b irle şm e Usun idealidir. §50 B u b irle ş m e iki yol ya d a b iç im e izin v e rir; Varlık ta n b a ş la y a ra k o n d a n d üşü n cen in soyutuna g eç ile b ilir, ya d a , ev rik o la ra k , geçiş soyut o la n d a n Varlık y ö n ü n d e y e rin e g e tirile b ilir. V arlık ile b aşlan g ıç söz k o n u su o ld u ğ u z a m a n , V arlık, dolaysız o la n o la ra k , k e n d in i so n su z tiirlü lü k te b e lirli b ir V arlık o la ra k , d o lu lu ğ u iç in d e k i E v re n o la ra k s u n a r. D a h a y a k ın d a n b a k ıld ı ğ ın d a , b u E vren so n su z ço k lu k ta b ir o lu m sa llık la r to p la m ı o la ra k ( evrenbilim sel ta n ıtla m a la r d a ) ya d a s o n s u z ç o k lu k ta k i ereklerin ve ereksel ilişk ile rin b ir to p la m ı o la ra k (fıziksel-tannbilim sel ta n ıtla m a la rd a ) b e lirle n e b ilir. — B u d o lu varlığı düşünm ek o n u tek illik ve o lu m s a llık b iç im le r in d e n sıy ırm a k ve e v re n s e l, k e n d in d e ve k e n d i iç in z o r u n lu , k e n d in i e v re n s e l e r e k le r e g ö r e b e lir le y e n etk in b ir varlık o la ra k — ki o ilk v arlık tan ay rıd ır — , k ısaca T an rı o la ra k a lm a k d e m e k tir. — K a n t’ın b u gid iş y o lu n u e le ş tiris in d e a n a n o k ta b u n u n b ir tasım , b ir geçiş olm asıyla ilgilidir. D a h a açık b ir deyişle, algılar ve to p la k la rı, E vren, böyle o la ra k k e n d ile rin d e d ü ş ü n c e n in o iç e rik te n a rıttığ ı ev re n selliğ i g ö s te rm e d ik le ri için, b u ev ren sellik o g ö rg ü l E v ren-tasarım ı yoluyla ak la n a m a z . D ü şü n c e n in g ö r g ü l E v re n - ta s a rım ın d a n T a n rıy a y ü k se lişi b ö y le c e H u m e ’u n k o n u m u ile k arşıtlık iç in d e d ir (b o zu k v a rg ılar d u r u m u n d a o ld u ğ u g ib i, bkz. § 4 7 ), — b ir k o n u m ki a lg ıla rı düşünm eyi, e.d . o n la rd a n ev re n sel ve z o ru n lu o la n ı çık arsam ay ı hak sız b u lu r. İ n s a n d ü ş ü n e n b ir v a rlık o ld u ğ u iç in , s a ğ la m s a ğ d u y u g ib i fe lse fe d e in s a n ın T a n rıy a g ö rg ü l d ü n y a - g ö r ü ş ü n d e n çıkarak
2
M ANTIK BİLİMİ
ve o n u n yoluyla y ü k se lm e h a k k ın d a n vaz g e ç m e y e c e k tir. B u y ü kselişin b iric ik te m e li E v re n in düşünsel b ir iıd e le n işid ir, salt d u y u s a l, h a y v a n sa l alg ısı d e ğ il. E v re n in ö z ü , tö z ü , g ü c ü ve e re k se l-b e lirle n im le ri d ü ş ü n c e için ve salt d ü ş ü n c e için vardır. T a n r ın ın v a r o lu ş u n u n ta n ıtla rı o la ra k b ilin e n u s la m la m a la r y a ln ız c a d ü şü n e n b ir v a rlık o la n ve d u y u lu r o la n ı d ü ş ü n e n A n lığ ın k e n d i iç eylem inin b e tim le m e le r i ve ç ö z ü m le m e le r i o la ra k g ö rü lm e lid ir. D ü ş ü n c e n in d u y u lu ru n ü z e r in e yükselişi, s o n lu n u n ü z e r in e so n s u z a geçişi, d u y u lu r la r d iz is in in k ırılışı ile d u y u lu riis tü n e sıçrayış, tü m b u n la r d ü ş ü n c e n in k e n d isid ir, b u g eçiş yalnızca düşünm edir. E ğ e r b u g eçiş y a p ılm a y a c a k sa , b u d ü ş ü n ü lm e y e c e k d e m e k tir. G e rç e k te h a y v a n la r b ö y le b ir g eçişi y a p m a z la r; onlar d u y u sa l algı ve sezgi d ü z e y in d e k a lır lar; b u n e d e n le h iç b ir d in le ri d e yoktur. G en e l o la ra k o ld u ğ u g ib i özel n e d e n le r le d e d ü ş ü n c e n in b u y ü k se lişin in e le ştirisi ü z e r in e ik i n o k ta y a d e ğ in m e k g e re k e c e k tir. İlk olarak, e ğ e r yükseliş tasım b iç im in e (T a n rın ın v a ro lu ş u n u n ta n ıtla n d e n ile n ç ık arsam alar) getirilirse, o zam an başlangıç-noktası h iç k u şk u su z b ir d ü n y a -g ö rü ş ü d ü r ve h e r h a n g i b ir y o ld a o lu m s a llık la rın ya d a e r e k le r ve e re k se l b a ğ ın tıla rın b ir to p la ğ ı o la ra k b e lir le n m iştir. B u b aşlan g ıç n o k ta sı tasım lam a etk in liğ i iç in d e k ald ığ ı ö lç ü d e d ü ş ü n c e y e sağlam bir temel o la ra k g ö r ü n e b il ir ve b u g ö r g ü l g e r e ç le u y u m lu o la ra k b ü tü n ü y le g ö r g ü l b ir y o ld a kalacağı ve bırakılacağı sa n ıla b ilir. B ö y lece b a ş la n g ıç n o k ta s ı ile k e n d isin e d o ğ ru ile rle d iğ i so n n o k ta ara sın d a k i b a ğ ın tı salt o lum lu b ir b a ğ ın tı o la ra k , olan ve ka la n b irşe y d e n k e n d isi d e e ş it ö lç ü d e olan b ir b a ş k a şeye d o ğ r u b ir ç ık a r s a m a o la ra k g ö rü lü r. A m a d ü ş ü n c e n in d o ğ asın ı salt b u an lak -b içim i iç in d e bilm eyi istem e k b ü y ü k b ir yanılgıdır. G ö rg ü l E v ren i d ü ş ü n m e k te rs in e özsel o la ra k o n u n g ö rg ü l b iç im in i d e ğ iş tirm e k ve o n u b ir e v re n s e le d ö n ü ş tü r m e k d e m e k tir; b ö y le c e d ü ş ü n c e ayııı z a m a n d a o te m e l ü z e r in d e olum suz b ir e tk in lik u y g u la r; a lg ıla n a n g ere ç, ev ren sellik ile b e lirle n d iğ i za m a n , o ilk g ö rg ü l şekli iç in d e kalmaz. A lg ıla n a n ın iç gereci k a b u ğ u n u z a k la ştırıl m ası ve olum suzlanm ası ile o rtay a çık ar (bkz. § 13 ve 2 3 ). T a n rı n ın v a ro lu ş u n u n m etafiziksel ta n ıtla rı T in in E v re n d e n T an rıy a y ü k selişin in eksik y o ru m la rı ve b e tim le m e le rid irle r, ç ü n k ü b u y ü k selişte k a p s a n a n olum suzlam a kıpısın ı a n la tm a z ya d a d a h a d o ğ r u s u ö n e ç ık a rm a z la r: E v re n in olum sal o lm a s ı g id e r e k o n u n s a lt g e ç ic i b ir g ö r ü n g ü o ld u ğ u n u , k e n d i n d e ve k e n d i için b ir hiç o ld u ğ u n u im ler. T in in yükselişinin a n la m ı E v re n in h iç k u şk u su z b ir v a rlık ta şıd ığ ı, a m a b u n u n s a lt b ir g ö r ü n ü ş
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
12 3
o ld u ğ u , g e r ç e k V arlık , sa ltık G e rç e k lik o lm a d ığ ı, te rs in e G erçe k liğ in h e r g ö r ü n g ü n ü n ö te sin d e y aln ızca T a n rıd a o ld u ğ u , yalnızca T a n rın ın g e rç e k V arlık o ld u ğ u d u r. B u yükseliş geçiş ve dolaylılık ik e n , o d e n li d e g e ç işin ve d o la y lılığ ın o r ta d a n k aldırılışıdır, ç ü n k ü T an rıy a b ir dolaylılık y ü k lü y o r gibi g ö r ü n e b il d i E vren te rsin e b ir h içlik o la ra k aç ık la n ır; yaln ızca E v ren in va rlığ ın ın hiçliği y ü k se lişin b a ğ ıd ır, öyle ki, d o la y lı k ıla n şey y ite r ve b ö y le ce b u d o la y lılığ ın k e n d is in d e d o lay lılık o r ta d a n k alk ar. — V a ro la n iki şey a r a s ın d a k i b ir ilişk i g ib i y a ln ız c a ohım lıı o la ra k g ö r ü le n b u ilişk iy id ir ki J a c o b i a n la k ta n ıtla rı ile sa v a şım ın d a b a şlıc a ilgi n o k ta sı o la ra k g ö z ö n ü n d e tu ta r; koşulsuz o la n iç in k o ş u lla r (E v re n ) a r a d ık la r ı iç in o ta n ıtla m a la rı h ak lı o la ra k s u ç la rk e n , sonsuz o la n ın (T a n rı) böyle b ir y o ld a türev ve bağım lı o la ra k ta s a r ım la n d ığ ın ı b ild irir. A m a T in d e o ld u ğ u b iç im iy le o y ü k se lişin k e n d is i b u g ö r ü n ü ş ü d ü z e ltir; d a h a d o ğ r u s u b ü tü n b ir iç -d e ğ e ri b u g ö r ü n ü ş ü n d ü z e ltilm e s id ir. A m a J a c o b i ö zsel d ü ş ü n c e n in b u g e r ç e k d o ğ a s ın ı, d o la y lılık ta d o la y lılığ ın k e n d is in in o r ta d a n k a ld ırıl m a s ın ı a n la y a m a m ış ve b u y ü z d e n y a ln ız c a d e r iıı- d ü ş ü n c e d ü z e y in d e k i a n la k iç in y a p tığ ı d o ğ r u su ç la m a y ı y a n lışlık la g e n e l o la ra k d ü ş ü n c e y e ve b ö y le c e u ssa l d ü ş ü n c e y e y ö n e lik b ir su ç la m a o la ra k g ö rm ü ş tü . O lum suz k ıp ın ın g ö z a rd ı e d ilm e s in in n e a n la m a g e ld iğ in i a ç ık la m a k iç in ö r n e k o la ra k S p in o z a c ılığ a k a rşı y a p ıla n k a m u ta n r ıc ılık ve ta n rıta n ım a z lık s u ç la m a s ın a d e ğ in e b iliriz . S p in o z a ’ıım saltık Tözü h iç k u şk u su z h e n ü z saltık T in d eğ ild ir, ve T a n r ın ın s a ltık T in o la ra k b e lir le n m e s i is te m i h a k lı b ir is te m d ir. A m a S p in o z a ’n ııı ta n ım ı o n u n T a n rıy ı D o ğ a ile , so n lu E vren ile k a rıştırd ığ ı ve E vren i T a n rı y ap tığ ı b iç im in d e a n la şıld ığ ı z a m a n , b u r a d a so n lu E v re n in g e rç e k b ir e d im s e l liği, o lu m lu olgusallığı o ld u ğ u v arsay ılır. B u v a rs a y ım la h iç ku şk u su z b ir T a n rı ve E vren birliği ile T a n rı b ü tü n ü y le sonlıılaştır ılır ve s a lt s o n lu , d ışsa l b ir v a ro lu ş ç o k lu s u n a in d ir g e n ir . S p in o z a ’n ın T an rıy ı T a n r ın ın ve E v re n in b irliğ i o la ra k d e ğ il am a düşünce ve u z a m ın (özd ek sel E v ren ) b irliğ i o la ra k ta n ın ı lıy o r o lm a sı o lg u su b ir y a n a , b u b irlik te im le n e n şey, ü ste lik o ilk ve b ü tü n ü y le u y g u n s u z y o ld a a lın d ığ ın d a b ile , te r s in e S p in o z a ’n m d iz g e sin d e E v re n in y alnızca h iç b ir e d im se l olgıısallığı o lm a y an b ir fe n o m e n o la ra k b e lirle n d iğ id ir, öyle ki b u dizgeyi d a lıa ç o k akozmizm o la ra k g ö rm e k g ere k ir. T a n rın ın ve yalnızca T a n r ın ın v a r o ld u ğ u n u ile ri s ü r e n b ir fe lse fe h iç o lm a z s a ta n r ıta n ım a z lık o la ra k g ö r ü lm e m e lid ir . G e n e d e ,
124
MANTIK BİLİMİ
m a y m u n la ra , in e ğ e , ta şta n , p irin ç te n y o n tu la ra vb. T a n rı diye ta p m a n u lu s la r a b ile d in y ü k le n ir. A m a in s a n ın d ü ş ü n m e yetisi k e n d in e özg ü v arsa y ım ın d a n , Evren d e n ile n b u s o n lu lu k k a tış m a c ın ın e d im s e l o lg u sa llık ta şıd ığ ı g ö r ü ş ü n d e n v az g e ç m e y e k a rşı b ir d ir e n ç g ö ste rir. Söz g e lim i “Evren yoktur’’ g ib i b ir a n la tım k o la y c a b ü tü n ü y le o la n a k sız , ya d a e n a z ın d a n “ T a u n yoktur’’ gibi b ir d ü şü n c e y i kafaya s ığ d ıra b ilm e k te n ço k d a h a o la n a k sız g ö rü lü r. İn s a n , b u o n u n o n u r u n a o lm a sa d a, T anrıyı yadsıyan b ir dizgeye E vreni yadsıyan b ir d iz g e d e n d a h a kolay in a n ır; T a n r ın ın y a d s ın m a sı o n u n iç in E v re n in y a d s ın m a s ın d a n d a h a k a v r a n a b ilir b irşey d ir. ik in c i n o k ta o d ü ş ü n s e l y ü k se lişin ilk o la ra k k a z a n d ığ ı içdeğerin e le ş tiris in i ilg ile n d irir . B u iç -d e ğ e r, e ğ e r y a ln ız c a E v re n in tözü, o n u n zo ru n lu özü, ereksel olarak düzenleyen ve yöneten bir neden vb. g ib i b e lir le n im le r d e n o lu ş u y o rs a , o z a m a n h iç k u şk u su z T anrı ile a n la ş ıla n ya d a a n la ş ılm a s ı g e re k e n şey için u y g u n olm ayacaktır. A m a b ir T a n rı ta sa rım ın ı v a rsa y m a ve b ir s o n u c u b ö y le b ir v arsa y ım a g ö r e y a rg ıla m a g ib i b ir yol b ir y a n a b ıra k ılırs a , o z a m a n b u b e lir le n im le r in h iç k u ş k u s u z b ü y ü k d e ğ e r le r i v a r d ır ve T a n r ı I d e a s m d a k i z o r u n lu k ıp ıla r o la ra k g ö r ü lm e le r i g e re k ir. B u y o ld a g e r ç e k b e lirle n im i iç in d e k i iç eriğ i, g e rç e k T an rı Id e a sım d ü ş ü n c e n in ö n ü n e g e tir e b ilm e k iç in , b a ş la n g ıç n o k ta s ı h iç k u ş k u s u z a ltg ü d ü m lü b ir iç e r ik te n a lın m a m a lıd ır . E v re n in ya ln ızca o lum sal şe y le ri o ld u k ç a s o y u t b ir b e lir le n im a ş a m a s ın d a d u r u rla r . O rg e n s e l y a p ıla r ve b u n la rın e re k se l b e lir le n im le r i d a h a yüksek b ir a lan a , Yaşam d ü z le m in e d ü şe rle r. A m a d irim li D o ğ a ü z e r in e ve v a r o la n şe y le rin ereklerle d a h a b a ş k a b a ğ ın tıla r ı ü z e r in e y a p ıla n ir d e le m e n in e r e k le r in ö n e m s iz liğ i y oluyla, ya d a g id e re k e re k le rin ve b a ğ ın tıla rın ın ç o c u k ç a b ir d ü z e y d e ö r n e k le n m e le r i y o lu y la a r ılığ ın ı y itir e b ilm e s in d e n ayrı o la ra k , yalnızca d irim se lliğ i iç in d ek i D o ğ a n ın k e n d isi bile g e rç e k te h e n ü z T a n rı Id e a s ın ın g e rç e k belirlenim inin a n la şıla b ilm e sin i sağ layabilecek birşey o lm a k ta n u za k tır; T a n rı d irim li o la n d a n d a h a ç o ğ u d u r, T in d ir. E ğ e r d ü ş ü n c e k e n d is in e b ir b a ş la n g ıç n o k ta s ı a rıy o rs a , ve e n y a k ın d a o la n ı a la c a k s a , y aln ızc a tinsel d o ğ a S a ltığ ın d ü ş ü n c e s i iç in e n d e ğ e r li ve e n g e r ç e k başlangıç-noktasıdır.
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
125
§ 51 İdeaR o rta y a ç ık a rm a s ı g e r e k e n ö te k i b ir le ş m e y o lu d ü şü n cen in so y u tu n d u n b a ş la r ve b e lir le n im e d o ğ r u ile rle r, a m a b e lir le n im iç in g e riy e y a ln ız c a Varlık k a lm ıştır; — T a n rın ın v a ro lu şu n u n varlıkbilim sel ta n ıtı. B u r a d a b u lu n a n k a rş ıtlık D ü şü n ce ve Varlık k arşıtlığı ik e n , ö te y a n d a n o ilk yolda Varlık h e r iki y an a d a o rta k tır ve k a rş ıtlık y a ln ız c a b ire y se lle şm iş o la n ve e v r e n s e l a r a s ın d a k i ayrım ı ilg ile n d irir. A n lağ ın b u ik in ci yola y ö n e lik karşıçık ışı k e n d in d e d a h a ö n c e sö zü e d ile n o ilk karşıçıkışla ay n ıd ır: o n u n için n asıl g ö rg ü l o la n d a ev ren sel b u lu n m u y o rsa , evrik o la ra k ev re n sel d e d e b e lirli o la n k a p s a n m a z , ve b e lir li o la n b u r a d a V arlık tır. Ya d a , V arlık ç ö z ü m le m e y o lu y la K a v ra m d a n tü r e tile m e z . K a n t’m v a rlık b ilim s e l ta n ıta y ö n e lttiğ i e le ş tir in in k a z a n d ığ ı a ç ık ç a o lu m lu ve sın ırsız o n a y h iç k u ş k u s u z y a r a rla n d ığ ı b e n z e tm e d e n gelir; K an t D ü şü n c e ve V arlık a ra sın d a k i ayrım ı a ç ık lam ak için yüz Taler ö rn e ğ in i k u lla n d ı ki b u , iste r o la n ak lı iste rse e d im s e l o ls u n , K avram a ç ıs ın d a n ay n ı y ü z lü k o la c a k , a m a benim p a r a d u r u m u m sö z k o n u s u o ld u ğ u z a m a n b u d u r u m özsel b ir a y rım a yol a ç a c a k tı. — H iç b irş e y d ü ş ü n d ü ğ ü m ü n ya d a ta s a rım la d ığ ım ın b u y ü z d e n e d im s e l o lm a m a s ın d a n d a h a a ç ık o la m a z : T a s a r ım la m a n ın ya d a g id e r e k K av ram ın b ile V arlığ a erişe m e y e c e ğ i d ü ş ü n c e s i. — G e n e d e , öyle yüz T a le r g ib i şe y leri K avram diye a d la n d ır m a y a h iç b ir h a k s ız lığ a y o l a ç m a k sız ın b a r b a r lık d e n e b ilir ; b u b ir y a n a , d u r m a k s ız ın fe lse fi Id e a y a k arşı D ü ş ü n c e ve V a rlığ ın ay rı o ld u k la r ın ı y in e le y e n le rin e n s o n u n d a fe ls e f e c ile r in d e e şit ö lç ü d e b u d u r u m k o n u s u n d a b ilg isiz o lm a d ık la r ın ı k a b u l e tm e le ri g e re k ir; g e rç e k te b u n d a n d a h a b a s m a k a lıp b ir b ilg i o la b ilir m i? B u n u n la b irlik te, T a n rı söz k o n u s u o ld u ğ u zam an , o n u n yüz T a le rd e n b aşk a tü r lü b ir n e s n e o ld u ğ u , herhangi bir tik e l K a v ra m d a n , ta s a rım d a n ya d a n asıl a d la n d ırılırs a a d la n d ırılsın böyle b irşe y d e n b ü tü n ü y le ay rıldığı gö z ö n ü n e a lın m a lıdır. G erçe k te tü m sonlular yalnızca ve yaln ızca belirli-varhkları K a v ra m la rın d a n a"rı olan şe y le rd ir. T a n r ın ın ise, te rs in e , k e s in lik le y a ln ız c a “ varolan olarak d ü şiin ü leb ilen ” o lm a sı ve o n d a K av ram ın V arlığ ı k e n d i iç in d e k a p s a m a sı g e re k ir. Kav ra m ve V arlığ ın b u b irliğ id ir ki T a n rı K avram ın ı o lu ştu ru r. — B u h iç k u şk u su z h e n ü z T a n r ın ın b iç im se l b ir b e lir le n im id ir ve b u n e d e n le g e rç e k te yalnızca K avram ın k e n d is in in d o ğ asım k apsar. A m a b ü tü n ü y le so y u t a n la m ı iç in d e k i K av ram ın d a h a ş im d id e n Varlığı k e n d i iç in d e k a p s a d ığ ın ı g ö r m e k k o la y d ır. Ç ü n k ü K av ram , b a ş k a b e l ir le n im le r i n e o lu r s a o ls u n , e n
126
M ANTIK BİLİMİ
a z ın d a n d o la y lılığ ın o r ta d a n k a ld ırılm a sıy la ü r e t i l e n d i r ve b ö y le ce kendi ile dolaysız bağıntıdır.; a m a V arlık b u n d a n b aşk a b irşey değildir. — T in in b u e n içi, K avram , ya d a g id e re k “B e n ” ya d a h e p s in d e n d e ö te si T a n r ı o la n s o m u t b ü tü n lü k e ğ e r V arlık g ib i ço k y oksul, g id e re k e n yoksul ve e n so y u t b e lir le n im i k e n d i iç in d e k a p s a y a c a k d e n li varsıl d e ğ ilse , b u , d e n e b ilir ki, hiç kuşk u su z saçm adır. D ü şü n c e için h iç b irşey iç -d e ğ er a ç ıs ın d a n Varlık ta n d a h a ö n e m s iz o la m a z . G e n e d e d a h a ö n e m s iz b irşe y o la b ilir — b e lk i d e V arlık d u r u m u n d a ilk o la ra k ta s a r ım la n a n b irşey , d iy e lim ki dışsal, d u y u s a l b ir v aro lu ş, ö r n e ğ in b u r a d a ö n ü m d e d u r a n k a ğ ıd ın v a ro lu şu gibi; a m a sın ırlı, g eç ic i b irşe y in d u y u sa l v a r o lu ş u n d a n sö z etm ey i h iç k u şk u su z kim se istem ey ecek tir. — B u n d a n b aşk a, E le ştiri n in d ü ş ü n c e ve v a rlığ ın ayrı o ld u k la r ı y o lu n d a k i s ır a d a n g ö zlem i, in sa n ı T in in in T a n rı düşüncesinden o n u n va r o ld u ğ u n u n p e k in liğ in e g ö tü r e n y o lu n d a e n ç o ğ u n d a n b e lk i d e ra h a ts ız e d e b ilir, a m a d u r d u ra m a z . B u geçiş, T a n rı d ü ş ü n c e sin in o n u n v a rlığ ın d a n saltık ayrılm azlığı o lg u su dolaysız bilme ya d a in a n ç k u ra n ım d a h a k k ın ı y e n id e n k a z a n ır — d a h a s o n ra sö z ü e d ile c e ğ i gibi. §52 D ü şü n ce iç in b u y o ld a e n y ü k se k n o k ta s ın d a belirlilik o n a dışsal b irş e y o la ra k k a lır; ve b ö y le c e b u r a d a h e r z a m a n Us o la ra k a d la n d ır ılm a s ın a k a rşın , b a ş ta n s o n a soyut düşünce o la ra k k alır. T ü m b u n la r ı n s o n u c u U su n d e n e y im le r in y a lın la ş tır ılm a s ı ve d iz g e se lle ştirilm e si iç in biçimsel birlikten b aşk a h iç b irşe y sa ğ la m ı y o r o lm a s ıd ır; o g e r ç e k liğ in b ir k a n o n u d u r, b ir orgaııonu d e ğ il; sağlayabileceği şey b ir so n su zlu k öğretisi değil, am a a n c a k b ilm e n in b ir Eleştirisidir. E n s o n ç ö z ü m le m e s in d e b u E le ştiri d ü ş ü n c e n in k e n d i iç in d e a n c a k belirsiz birlik ve b u belirsiz birliğin etkin liğ i o ld u ğ u in a n c a sın d a n o lu şu r. Ek. K ant, k u ş k u n u n ö te sin d e , U su “koşıılsıız’ü n yetisi o la ra k g ö rü y o rd u ; a m a U s y alnızca so y u t özd eşliğ e in d irg e n e c e k se , o z a m a n b u aynı z a m a n d a o n u n k o ş ııls u z lu ğ u n d a n v azgeçiş a n la m ın a d a g e le c e k ve b ö y le c e U s g e rç e k te y a ln ız ca b o s a n la k d ü z e y in e d ü şe c e k tir. U s a n c a k d ış a rd a n o n a y a b a n c ı b ir iç e rik yoluyla b e lirle n iy o r o lm a m a s ı, te rs in e k e n d i k e n d is in i b e lirliy o r ve b ö y lece iç e riğ in d e k e n d i k e n d is in d e kalıyor o lm ası yoluyla koşulsuzdur. O ysa K a n t’a g ö re U su n e tk in liğ i k e sin lik le yaln ızca algı yoluyla s a ğ la n a n g e re c i k a te g o rile r in u y g u lan ışı yoluyla d iz g e se lle ştirm e k te n , e .d . dışsal b ir d ü z e n iç in e g e tirm e k te n o lu şu r, ve b u ra d a k i ilkesi y alnızca çelişkisizlik ilkesidir.
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
127
§ 53 (b) E le ştirel F else fe d e K ılgın Us k e n d i k e n d is in i b e lirle y e n , a m a hiç k u şk u su z evrensel k ip te b e lirle y e n , e.d . dü şü n e n iste n ç o la ra k alın ır. B u n u n b u y ru m s a l, n e s n e l ö z g ü rlü k y a s a la rın ı, e .d . n e y in olması gerektiğini söyleyen y asaları verm esi gerek ir. B u ra d a d ü ş ü n ceyi nesnel olarak belirleyen b ir e tk in lik o la ra k (e .d . g e r ç e k te bir Us o la ra k ) a lm a n ın h a k lılığ ı k ılg ın ö z g ü r lü ğ ü n deneyini yoluyla tanıtlanabilm esi, e .d . ö z b iliııc in g ö r ü n g ü s ü n d e g ö s te rile b ilm e s i o lg u s u n a d a y a n d ırılır. B ilin ç te k i b u d e n e y im e k a rşı B e lirle n im c iliğ in d e b e n z e r o la ra k k a rş ıt d e n e y im d e n ü r e ttiğ i h erşe y , ö z e llik le in s a n la r a r a s ın d a h a k ve ö d e v o la r a k g e ç e rli o la n şey lerin , e.d. n e s n e l o lm a la rı g e re k e n ö z g ü rlü k y a sa la rın ın sonsuz tü rlü lü ğ ü n d en k u ş k u c u (ay rıca H u m e c u ) tü m e v a r ım çık arılır.
§ 54
.....................................
K ılg ın d ü ş ü n c e n in k e n d in e yasa y a p a c a ğ ı şey iç in , k e n d i iç k in belirlenim inin ö lç ü tü iç in y in e şu ay n ı s o y u t a n la k özdeşliğinden b a şk a b irşey y o k tu r; b e lirle n im d e h iç b ir çelişki o la m az ; — kılgın U s b ö y le ce kuram sal U su n d o r u k n o k ta sı o lm a sı g e r e k e n b iç im c iliğ in ö te s in e g e ç m e z . A m a b u k ılg ın U s e v re n se l b e lir le n im i, iyiyi sa lt k e n d i iç se l liğ in e sın ırla m a z ; a m a b u ilk k ez iy in in d ü n y a s a l b elirli-v arh k ya d a dışsal n e s n e llik ta şım a sı is te m in d e , e .d . d ü ş ü n c e n in y aln ızc a öznel d e ğ il aıııa g e n e l o la ra k n e s n e l o lm a sı is te m in d e s ö z c ü ğ ü n ta m a n lam ıy la kılgın o lu r. K ılgın U su n b u k o n u tla m a s ı ü z e rin d e d a h a s o n r a d u ra c a ğ ız . Ek. K a n t k u ra m s a l U sa y a d sıd ığ ın ı — ö z g ü r ö z -b e lirle n im — k ılg ın U s için kesinlikle d o ğ ru lad ı. K an t Felsefesine o büyiik ilgiyi ve h iç k uskusuz b ü tü n ü y le h a k lı o la ra k k a z a n d ıra n n o k ta başlıca b u yanıydı. K a n t’a b u b a k ım d a n neyi b o rç lu o ld u ğ u m u z u d e ğ e rle n d ir e b ilm e k için ilk o la ra k k ılg ın fe ls e fe n in ve ö z el o la r a k a h la k fe ls e fe s in in o n u n z a m a n ın d a y ü r ü r l ü k te o la n s e k lin i a n ım s a m a m ız g e re k ir. B u g e n e l o la r a k M u tç u lu k d iz g e siy d i ki, in s a n ın b e lirle n im in e ya d a yazgısına ilişkin soruya in sa n k e n d in e m u tlu lu ğ u n u h e d e f a lm a lıd ır y a n ıtın ı v e riy o rd u . Bu fe lse fe d e m u tlu lu k ta n in s a n ın k e n d i tikel e ğ ilim le ri, d ile k le ri, g e re k s in im le ri vb. d ü z e y in d e k i d o y u m u a n la şılırk e n , böylelikle olum sallık ve tikellik istencin ilkesi ve etkinleşm esi o larak alınıyordu. K e n d i iç in d e sa ğ la m b ir d e s te k te n b ü tü n ü y le y o k su n o la ra k tü m b a ş ın a b ııyrukluğa ve geçici heveslere kapıyı a rd ın a d e k a ç a n b u M u tç u lu ğ u n karşısına K a n t k ılg ın U su ç ık a rd ı ve b ö y lece h e rşe y için e şit ö lç ü d e bağlayıcı e v re n se l b ir istenç b e lirlen im i için istem i dile getirdi. Ö te y a n d an , ön cek i p a ra g ra fla rd a b e lirtild iğ i gibi, K a n t’a g ö re k u ra m sal U s yalnızca s o n s u z u n o lu m su z y etisidir ve, k e n d i o lu m lu iç e riğ in d e n yo k su n o lara k , g ö rg ü l b ilg in in s o n lu lu ğ u n u
128
M ANTIK BİLİMİ
sa p ta m a y a sın ırla n m a s ı g e re k ir; b u n a k a rsın k ılgın U sa k e sin b ir b iç im d e o h ım h ı so n su z lu k tan ın ır, ve d a h a s ı öyle b ir y olda ki, istence k e n d in i e v ren se l k ip le rd e , e .d . düşünerek b e lirle m e y e te n e ğ i verilir. İste n ç h iç k u şk u su z b u y e te n e ğ e iy ed ir, ve in s a n ın a n c a k o n a iye o ld u ğ u ve e y le m in d e o n d a n y a ra rla n d ığ ı ö lç ü d e ö z g ü r o ld u ğ u n u b ilm e n in b ü y ü k ö n e m i v a rd ır; a m a bu g ü c ü n ta n ın m a sıy la h e n ü z iste n c in ya d a kılgın U su n içeriğine ilişkin so ru y a n ıtla n m ış olm az. Bu y ü z d e n , in sa n iyi o la n ı is te n c in in içe riğ i y a p m a lıd ır d e n ir d e n m e z içeriğe, b u içeriğin b elirliliğine ilişkin so ru d o ğ a r; ve n e istencin k e n d i k endisi ile b ağdaşm ası b içim in d e k i yalın ilke, n e d e ö d ev in ö d ev u ğ ru n a y a p ılm ası istem i g ü ç lü ğ ü o r ta d a n kald ırır.
§55 (c) D erin-düşünce d ü z e y in d e k i Yargı-yetisine sezgisel b ir a n la ğ ın ilk e si y ü k le n ir; eş d e y işle , evrensel (so y u t ö z d e şlik ) iç in o lu m sa l o la n ve o n d a n tü re tile m e y e n tikel o a n la k ta b u e v re n se lin k en d isi y o lu y la b e lir le n ir — tik e l ki S a n a tın ve örgensel D o ğ a n ın ü r ü n le r in d e d e n e y im le n ir. Yargının E leştirisi’ild e k i ç a rp ıc ı n o k ta K a n t’ın o r a d a Id ea n m ta s a rım ın d a n , g id e re k b ir d ü ş ü n c e s in d e n söz etm iş olm asıd ır. Sezgisel b ir a n la k , b ir iç e r e k s e llik vb. g ib i b ir ta s a r ın ı ay n ı z a m a n d a k e n d i iç in d e s o m u t o la ra k d ü ş ü n ü le n b ir evrensel dir. B u n a g ö re K an t F elsefesi k e n d in i yalnızca b u ta sa rım la rd a ktırg u l o la ra k g ö ste rir. B irç o k la rı, ö z e llik le S e b ille r, sa n a tsa l güzellik I d e a s ın d a , d ü ş ü n c e ve d u y u sa l ta s a r ın ım som ut b irli ğ in d e , b ö lü n m ü ş a n la ğ ın soyutlam alarından kaçış y o lu n u b u l d u la r, — b a ş k a la rı ise, is te r d o ğ a l isterse a n lık s a l d irim s e llik o ls u n , g e n e l o la ra k dirim selliğin se z g isin d e ve b ilin c in d e . — S a n a t ü r ü n le r i d e h iç k u şk u su z d irim li b irey se llik g ib i iç e rik le r i n d e s ın ır lıd ır la r ; a m a , iç e r iğ in e g ö r e d e k a p s a m lı o la n Id ea y ı K a n t D o ğ a ya d a z o r u n lu k ile ö z g ü rlü k e re ğ i a ra s ın d a k o ııu tla n a n u y u m d a , d ü n y a n ın o lg u sa lla şm ış o la ra k d ü ş ü n ü le n so n e r e ğ in d e s u n d u . A m a düşünce te m b e lliğ i d iy e b ile ce ğ im iz tu tu m , b u e n y üksek Id e a ile ilg ile n irk e n , so ıı-e re ğ in e d im s e l o lg u s a lla ş m a s ın a k a rşı K av ram ve o lg u s a llığ m ayrıln ıışlığ ın a sa rılm ak için "gerek”te çok kolay b ir kaçış yolu b u lu r. G e n e d e, d irim se l ö rg e ıılik le rin ve sa n atsa l g ü ze lliğ in b u lu n u şu d a h a ş im d id e n duyu ve sezgi için idealin edimselliğini g ö ste rir. K a n t’ın b u n e s n e le r ü z e r in e g ö z le m le ri öyleyse b ilin c i som ut Id e a y ı s a p ta m a y a ve d ü ş ü n m e y e g ö tü r m e k iç in ö z e llik le uygundu.
D Ü ŞÜ N C EN İN N ESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
129
§56 B u r a d a a n la ğ ın evrenseli ile s e z g in in tikeli a r a s ın d a k u ra m s a l ve kılgısal Us ö ğ re tile rin in te m e lin d e y a ta n d a n d a h a b aşk a b ir ilişki d ü şü n c e si o rtay a sü rü lü r. A m a b u d ü ş ü n c e b irin c in in gerçek ilişki, g id e re k gerçekliğin k e n d isi o ld u ğ u iç g ö rü s ü n e b a ğ la n m a z . B u n u n y e r in e , b u b ir lik y a ln ız c a s o n lu g ö r ü n g ü le r d e v a ro lu ş a ç ık tığ ı b iç im iy le a lın ır ve deneyimde g ö ste rilir. B öyle b ir d e n e y im ilk o la ra k özned e n kay n ak lan ır: — ya D ehadan, estetik id e a la r ü re tm e y e tisin d e n g e lir (e ste tik id e a la r ile a n la şıla n şey özgür im g e le m in b ir id eay a h iz m e t e d e n ve düşünm eye g ö tü r e n ta sarım larıd ır, a m a böyle b ir iç e rik b ir K av ram d a an latılm a z ya d a o n d a a n la tılm a sın a iz in v e rm e z ); — ya d a B eğeni-yargısından, ö z g ü r lü k le r i iç in d e k i sezgiler ya d a ta sa rım la r ile yasallığı ya d a k u rallılığ ı iç in d e k i anlak a r a s ın d a k i bağdaşm a d u y g u s u n d a n g e le b ilir. §57 D e rin -d ü ş ü ıım e d ü z e y in d e k i Y argı-yetisinin dirim li D oğa-ürünleri için ilkesi K an t ta ra fın d a n Erek o la ra k b e lirle n ir — etk in K avram , k e n d i iç in d e b e lir le n m iş ve b e lirle y e n e v re n s e l. A ynı z a m a n d a dışsal ya d a sonlu ereksellik ta sa rım ı u z a k la ş tırılır ki b u n d a E re k iç le rin d e k e n d in i o lg u sa lla ştıra c a ğ ı a ra ç ve g e re ç iç in sa lt dışsal b iç im d ir. B u n a karşı, dirimli k e n d ilik te E re k ö z d e ğ e içk in b e lirle n im ve e tk in lik tir ve tü m ü y e le r b ir b ir le r i k a rş ıs ın d a eşit ö lç ü d e A raç ve E re k tirle r. . § 58 B öyle b ir İ d e a d a e r e k ve a ra ç a r a s ın d a k i, ö z n e llik ve n e s n e llik a ra sın d a k i anlak-ilişkisiııin o rta d a n k a ld ırılm a sın a k arşın , b u n u n la çelişki iç in d e E re k öyle b ir n e d e n o la ra k a ç ık la n ır ki, sa lt b ir tasarını o la ra k , e.d . öznel birşey o la ra k v a ro lu r ve d a v ra n ır — , ve b u n a g ö r e e re k s e l b e lir le n im d e sa lt bizim a n la ğ ım ız a ö z g ü b ir yarg ı ilk esi o la ra k aç ık la n ır. E le ştire l F e lse fe U su n y aln ızca görüngüleri b ile b ile c e ğ i s o n u c u n a v a rd ık ta n s o n ra bile, d irim li D o ğ a a ç ısın d a n e n a z ın d a n eşit ölçüde özııel ik i d ü ş ü n c e k ip i a r a s ın d a b ir se ç im y a p m a o la n a ğ ı v ard ı, ve g id e re k K a n t’m a ç ım la m a sın a g ö re b ile D o ğ a ü r ü n le r in in b ilg isin i y aln ızc a n ite lik , n e d e n ve e tk i, b ile şim , b ile ş e n le r vb. g ib i k a te g o r ile re s ın ırla m a m a g ib i b ir y ü k ü m lü lü k söz k o n u s u y d u . Iç ereksellik ilkesi, b ilim se l u y g u la m a d a s a p ta n ıp g e liş tirilm iş o lsa y d ı, D o ğ a n ın b ü tü n ü y le b a ş k a ve d a h a y ü k se k b ir k ip te ird e le ııiş in e g ö tü re c e k ti.
130
M ANTIK BİLİMİ
§ 59 B u ilkeye g ö re b ü tü n b ir sınırsızlığı iç in d e k i Id e a şöyle o lacak tır: U s ta ra fın d a n b e lirle n e n evrensellik, saltık so n -erek , İyi, d ü n y a d a e d in ıs e lle ş tirile c e k tir, ve d a h a s ı, b ir ü ç ü n c ü ta r a f ın d a n , b u so n e re ğ iıı k e n d isin i k o y an ve o lg u sa lla ştıra n g ü ç, e.d . Tanrı ta ra fın d a n ; ve b ö y le lik le O n d a , s a ltık G e rç e k lik te , o e v r e n s e llik ve b irey sellik , ö z n e llik ve n e s n e llik k arşıtlık la rı ç ö z ü lü r ve b ağ ım sız lık ta n ve g e r ç e k lik te n y o k s u n lu k la rı g ö ste rilir.
§
60
A m a d ü n y a n ın so n -e re ğ in i im liy o r o la ra k g e tirile n İyi d a h a b aştan s a lt bizim iy im iz o la ra k , bizim k ılg ın U s u m u z u n a h la k s a l yasası o la r a k b e lir le n ir ; öyle k i, b ir lik d ü n y a d u r u m u n u n ve d ü n y a o la y la r ın ın a h la k a n la y ış ım ız la b a ğ d a ş m a s ın d a n d a h a ö te y e g e ç m e z ." B u n d a n b a ş k a , b u s ın ırla m a iç in d e b ile Son-erek, İyi g ib i te r im le r b e lirle n m iş iz b ir e r so y u tla m a o la ra k k a lırla r, tıp k ı Ödev o lm a sı g e re k e n şey gibi. D ahası, b u u y u m a karşı iç e riğ in d e gerçek olmadığı sa p ta n m ış o la n karşısav u y a n d ırıla ra k y e n id e n ileri s ü r ü lü r ve böylece u y u m sa lt öznel birşey o la ra k b e lirle n ir, — salt o lm a s ı gereken, e .d . ay n ı z a m a n d a olgusallık ta ş ım a y a n b irşe y o la r a k , — in a n ıla n b irşe y o la ra k ki, sa lt ö z n e l p e k in lik taşır, g e rç e k lik te n , Id ea y a k a rşılık d ü ş e n o n e s n e llik te n yoksundur. — B u ç e lişk i I d e a n ııı o lg u s a lla ş m a s ın ııı o r a d a İ d e a n m d a o la c a ğ ı b ir za m a n a , b ir g e le c e ğ e e r te le n m e s i y o lu y la g iz le n m iş g ib i g ö r ü n s e d e, za m a n g ibi d u y u sa l b ir k o şu l d a lıa ç o k ç e liş k in in b ir ç ö z ü m ü n ü n te rs id ir ; ve k a rşılık d ü ş e n a n la k ta s a r ım ı o la ra k so n su z ilerleme ise d o ğ r u d a n d o ğ ru y a o b itim siz o la r a k k o y u la n ç e liş k in in k e n d is in d e n b a şk a b irşey d e ğ ild ir. B ilg in in d o ğ a s ın a ilişk in o la ra k E le ş tire l F e ls e fe d e n kay n a k la n a n ve ç a ğ ın b ir ö n y a rg ıs ın a , yaygın b ir v a rsa y ım a d ö n ü ş m ü ş o la n s o n u ç ü z e r in e g e n e l b ir g ö z le m d e b u lu n a b iliriz . T ü ııı ik ic i d iz g e le r d e , a m a ö z e llik le K a n t’ııı d iz g e s in d e , te m e l ek sik liğ i e le v e r e n şey az ö n c e b a ğ ım sız o la ra k ve b u 11 Yargının Eleşlirisi’nAe [1. Basım ], s. 427 [§ 88], K ant’ııı k e n d i sözleriyle: “S o n -e ıe k yaln ızca k ılgın u s u m u z u n b ir k a v ra m ıd ır ve D o ğ a n ın k u ra m s a l o la ra k y a rg ılan m a sı am acıyla hiçbir deneyim, verisinden ç ık a rsa n a m a z , n e d e D o ğ a n ın bilgisi ile ilişkilendirilebilir. Bu kavram için yalnızca ahlaksal yasalarla u y u m lu o lara k kılgın Us için o lan d ışın d a h içb ir k u llan ım o lan a k lı d eğildir; ve yaralılışm sım-ereği. öyle b ir evren yapısıdır ki, yalnızca yasalara g ö re belirli o la ra k ortaya koyabileceğim iz şeyle, e.d. a n kılgın usum uzun son e reğ i ile, ve d a h a sı kılgın olm ası ö lçü sü n d e, b ağdaşır.”
D Ü ŞÜ N C EN İN NESN ELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
1 31
y ü zd e n birleşemez o la ra k b ild irilm iş o la n ı birleştirme tu ta rs ız lı ğıdır. B irleşm iş o la n g e rç e k o la ra k b ild irilir b ild irilm e z h e m e n g e rç e k lik le ri o la n b irlik le ri iç in d e k e n d i b a ş la rın a k alıcılık ları y a d s ın a n iki k ıp ın ın a n c a k ay rıy k e n g e r ç e k lik ve e d im s e llik ta ş ıd ık la rın ın g e r ç e k o la ra k b ild irild iğ in i g ö r ü rü z . Böyle b ir felse fecilik b u ile ri g e ri g id ip g elişin k e n d is in in b ile b u te k il b e l ir le n im le r d e n h e r b ir in in d o y u r u c u o lm a k ta n n e d e n li u z a k o ld u k la rın ı g ö s te rd iğ in in yalın b ilin c in e v ara m az ; b u n u b a şa ra m a z , ç ü n k ü iki d ü şü n c e y i — ve b iç im a ç ısın d a n sa lt iki d ü ş ü n c e sö z k o n u s u d u r — b ir a r a y a g e tir m e g ib i y a lın b ir y e te n e k te n y o k s u n d u r. B ir y a n d a n a n la ğ ın y a ln ız c a g ö r ü n g ü le ri b ild iğ in i k a b u l e tm e k , ve ö te y a n d a n b ilg i d a h a ö tey e gidemez, b u in s a n b ilg is in in doğal, sa ltık i m i n d ir d iy e re k b u b ilgiyi saltık birşey o la ra k ile r i s ü r m e k tu ta r s ız lık la r ın e n b ü y ü ğ ü d ü r . D o ğ a l şe y le r e v re n s e l s ın ır la r ı ü z e r in e hiçbirşey bilmedikleri ö lç ü d e , b e lirlilik le ri onlar için d e ğ il a m a sa lt bizinı için b ir sın ır o ld u ğ u ö lç ü d e sın ırlıd ırla r ve sa lt b u y ü z d e n d o ğ al şe y le rd ir. B irşey a n c a k aynı z a m a n d a ö te s in e g e ç ile b iliy o rsa b ir srııır o la ra k , b ir ek sik lik o la ra k b ilin e b ilir, ya d a g id e re k d ııy u m s a n a b ilir. D irim li şe y ler d irim s iz o la n la r a k a rşı acı d u y m a ay rıc alığ ın ı g ö s te rirle r; d irim li şe y ler iç in b ile tekil b ir b e lir lilik olum suz b irşe y in d u y u m u n a d ö n ü ş ü r , ç ü n k ü o n la r d ir im li şe y le r o la ra k d irim liliğ in te k il o la n ın ö te s in d e o la n evrenselliğini k e n d i iç le r in d e ta şırla r, ve k e n d ile r in i k e n d i o lu m s u z la rın d a s ü r d ü r ü r ve b u çelişkinin k e n d ile r in d e v a ro l d u ğ u n u d u y u m sa rla r. B u çelişki a n c a k o n la r ın yaşam d u y g u la rın ın e v re n se lliğ in in ve b u n a karşı d u r a n o lu m s u z tek illiğ in ikisi d e ö z n e d e o ld u ğ u sü re c e o n la rd a d ır; ve b ilg in in sın ırı, eksikliği d e b e n z e r o la ra k a n c a k e v re n s e lin , b ü tü n le n m iş ve ta m a m la n m ış b irşe y in varolan Id e a sı ile karşılaştırm a yoluyla b ir s ın ır o la ra k , b ir e k sik lik o la ra k b e lir le n ir . B u y ü z d e n , b irşe y i s o n lu ya d a s ın ırlı o la ra k b e l ir tm e n i n s o n s u z u n , sın ırsızın edimsel b u lu n u şu n u n ta n ıtın ı iç e rd iğ in i, sın ırı b ilm e n in a n c a k s ın ırs ız ın b ilin ç te bu y a n d a o lm a sıy la o la n a k lı o la b ile c e ğ in i g ö r m e m e k olsa o lsa b ir b ilin ç siz lik tir. K a n t’ın b ilg i a n la y ış ın ın b u s o n u c u ü z e r in e d a h a ö te b ir g ö zlem o la ra k o n u n felse fesin in b ilim le rin e le alm ışı ü z e rin e h iç b ir e tk id e b u lu n m u ş o lm a d ığ ın ı d a ek ley e b iliriz . B u felsefe sıra d a n b ilg in in kategorilerini ve yö n tem in i hiç d o k u n m a d a n bırakmıştır. O d ö n e m in b ilim sel ç a lış m a la rın d a a r a d a b ir K an t F e ls e fe s in in ö n e r m e le r iy le b a ş la n d ığ ın ı g ö r ü y o r o lsa k d a , in c e le m e n in g id iş in in g ö s te rd iğ i o lg u b u ö n e r m e le r in sa lt
132
,
M ANTIK BİLİMİ
yü zey sel b ir e r sü s o ld u k la r ı ve o ilk b ir k a ç sayfa a tla n d ığ ı z a m a n aynı g ö rg ü l iç e riğ in o rta y a çıktığıdır.'-' K a n t F e lse fe sin in metafiziksel görgücülük ile y a k ın d a n b ir k a r ş ıla ş tırm a s ın a g e lin c e , b u s a f g ö r g ü c ü lü k , d u y u s a l alg ı ü z e r in d e d ir e tiy o r o lm a s ın a k a rş ın , tin s e l b ir e d im s e lliğ e , d u y ıılu rü stü b ir e v re n e d e izin v erir — iç eriğ i n asıl sa ğ lan ırsa s a ğ la n sın , is te r d ü ş ü n c e d e n isterse d ü ş le m d e n vb. tü re tilm iş o lsun. Biçim a ç ısın d a n b u iç erik in a n ca sın ı tin sel ya d a d ü ş ü n sel y e tk e d e b u lu r, tıp k ı g ö rg ü l b ilg id e k a p s a n a n ö te k i iç eriğ in d ışs a l a lg ın ın y e tk e s i ü z e r in e d a y a n m a s ı g ib i. A m a derin d ü şü n ce d ü z e y in d e işle y e n ve tu tarlılığı k e n d i n e ilk e y a p a n görgücülük e n so n , e n y ü ksek iç e rik te k i b u ik icilik le savaşır ve d ü ş ü n e n ilk e n in ve k e n d in i b u ilk e d e g e liş tir e n tin s e l b ir d ü n y a n ın b ağ ım sız lığ ın ı yadsır. Özdekçilik, D oğalcılık g ö rg ü c ü lü ğ ü n tutarlı dizgesidir. — K a n t Felsefesi d ü ş ü n c e ve ö z g ü rlü k ilk e s in i s a ltık o la r a k b u g ö r g ü c ü lü ğ ü n k a r ş ıs ın a k o y a r ve k e n d i n i sö z ü e d i le n o ilk g ö r g ü c ü lü ğ e b a ğ la r, b u n u o n u n g e n e l ilk e s in d e n e n k ü ç ü k b ir y o ld a s a p m a k s ız ın y ap a r. K a n t’m ik ic iliğ in in b ir y a n ın d a a lg ın ın ve o n u n ü z e r in e d ü ş ü n e n a n la ğ ın d ü n y a s ı d u r u r. B u d ü n y a h iç k u ş k u s u z b ir görüngüler d ü n y ası o la ra k bildirilir. O ysa b u sa lt b ir başlık, salt b iç im se l b ir b e lirle n im d ir, ç ü n k ü kay n ak , iç e rik , ve ird e le m e y olu b ü tü n ü y le g ö rg ü c ü lü k te o ld u ğ u gibi k alırlar. B u n a karşı ö te y a n d a k e n d in i a n la y a n d ü ş ü n c e n in b ağ ım sızlığ ı, ö z g ü rlü k ilkesi d u r u r ki K a n t b u n u ö n c e k i sıra d a n m etafiz ik le paylaşır; a m a tü m iç e riğ i b o ş a ltılm ış ve o n u n ta r a f ı n d a n y e r in e b ir y e n isi s a ğ la n a m a m ış tır. E le ş tire l F e ls e fe d e Us a d ın ı a la n bu d ü ş ü n c e tü m b e l ir le n im le r in d e n k o p a r ılm ış , tü m yetked e n so y u tla n m ıştır. K a n t F e lse fe sin in y ap m ış o ld u ğ u b a ş lıc a e tk i b u sa ltık iç selliğ in b ilin c in i u y a n d ırm ış o lm a s ıd ır; b u içsellik h iç k u şk u su z so y u tlu ğ u n e d e n iy le k e n d in i h iç b ir şeye g eliştire m e m iş ve ister b ilg iler o lsu n isterse a h la k y asaları o lsu n h iç b ir b e lir le n im ü r e te m e m iş , a m a g e n e d e dışsallık ıra s ın ı taşıy an h e r h a n g i birşeyi k e n d i iç in e alm ayı ve g e ç e rli saym ayı k e s in likle y adsım ıştır. U sun bağlantısızlık ilkesi, ya d a k e n d i iç in d e
IJH e r m a n n ’ın Şiirsel Ölçü Elkilnbı bile [G ottfried H e rm a n n , Handbuch der Metrik, L eipzig 1799] başlan g ıcın ı K antçı felsefen in p a ra g ra fla rı ile yapar; § 8 ’d e ileri sü rü ld ü ğ ü n e g ö re D izem Yasası 1) bir nesnel, 2) b ir biçimsel, 3) bir a priori belirli yasa o lm a lıd ır. Bu is te m le ri ve d a h a s o n r a b u n la r ı izle y en n e d e n s e llik ve etkileşim ilk e lerin i, b u biçim sel ilk e lerin ü z e rin d e e n k üçük b ir e tk id e bile b u lu n m a d ık la rı ö lçü in ce lem esin in k e n d isi ile k arşılaştırm ak ilginç olacaktır.
D Ü ŞÜ N C EN İN NESNELLİĞE KARŞI İKİN Cİ T U T U M U
133
saltık bağım sızlık ilkesi, b u n d a n böyle h e m fe lse fe n in ev ren sel ilkesi h e ııı d e ç a ğ ın b ir ö n y arg ısı o la ra k g ö rü le c e k tir. Ek 1- E le ş tire l F e ls e f e n in b ü y ü k o lu m s u z y a ra rı a n la k - b e lir le n im le r in in s o n lu lu ğ a a it o ld u k la r ı ve b u n la r ın iç e rs in d e d e v in e n b ilg in in G e rç e ğ e ulasam ıy acağ ı k a n ısın ı g e ç e rli kılm ış o lm a sın d a yatar. A m a b u felsefe o d e n li d e tek-yanlıdır, ç ü n k ü a n la k -b elirle n im le rin in so n lu lu k la rm ı b u n la rın yalnızca bizim ö zn el d ü şü n c e m iz e a it o lm a la rın a b a ğ la r ve b u d ü ş ü n c e için k e n d in d e şeyin saltık b ir öte-yan k alm ası g e re k tiğ in i ile ri sü re r. O ysa g e rç e k te a n lak b e lirle n im le rin in so n lu lıık ları o n la rın ö z n e llik le rin d e yatm az; te rs in e b u n la r k e n d ile r in d e s o n l u d u r l a r ve s o n lu lu k la r ın ın k e n d il e r i n d e g ö s te rilm e s i g erek ir. B u n u n la b irlik te , K a n t’a g ö re d ü ş ü n d ü k le rim iz o n la rı d ü ş ü n e n biz o ld u ğ u m u z iç in y a n lış tır la r . — Bu f e ls e f e n in d a h a ö te b i r e k sik liğ i d e d ü ş ü n c e n in salt aıılatısal b ir b e tim le m e sin i ve b ilin c in k ıp ıla rın ın yalnızca b ir s ıra la m a s ın ı v e riy o r o lm a sıd ır. Bu s ır a la m a h iç k u s k u s u z a n a n o k ta la rd a d o ğ r u d u r , a m a b ö y le g ö r g ü l o la r a k b ir a r a y a g e t i r i l e n ş e y le r in z o r u n lu k la rın d a n h iç söz e dilm ez. B ilincin değişik e v releri ü z e rin e y a p ıla n d ü şü n sel ird e le m e le rin s o n u c u o la ra k sö y le n en te k şey h a k k ın d a b irşe y le r b ild iğ im iz h erşey in içe riğ in in yalnızca g ö rü n g ü o ld u ğ u d u r. Bu so n u ç so n lu d ü ş ü n c e n in yalnızca g ö rü n g ü le rle ilgili o lm ası ö lç ü s ü n d e o nay lan ab ilir. A m a b u g ö rü n g ü b a sa m a ğ ı ile h e rşe y b itm iş o lm az; te rs in e , b u n d a n d a y ü k se k b ir a la n d a h a v a rd ır ki, K a n t F e lse fesi için u laşılm az b ir öte-yan o la ra k kalır. Ek 2. K an t F e lse fesin d e d ü ş ü n c e n in k e n d isin i k e n d i iç in d e n b e lirlem esi ilkesi ilkin y a ln ız c a b iç im se l o la ra k o rta y a s ü r ü ld ü ve d ü ş ü n c e n in b u ö z-b elirl e n im in in " n a s ıl'ı ve “ne d enli'sı ta n ıtla n m a d a n b ıra k ıld ı; b u n a k a rşı, b u eksikliği g ö re n F ic h te k a te g o rile rin ç ık a rsa n m a sı y ö n ü n d e b ir is te m d e n söz e tti ve aynı z a m a n d a böyle b ir çıkarsam ayı e d im se l o la ra k s u n m a g iriş im in d e b u lu n d u . F ic h te ’n in felsefesi “B e n ”i felsefi a ç ın ım ın b a şlan g ıç n o k tası yap tığ ı için, k a te g o rile rin k e n d ile rin i o n u n e tk in liğ in in s o n u c u o la ra k g ö ste rm e le ri gerekir. A m a F ic h te ’d e “B e n ” g e rç e k te n özgür, k e n d iliğ in d e n e tk in lik o la ra k g ö rü n m e z , ç ü n k ü ilk o la ra k d ış a rd a n b ir d ü r tü ile u y a rıld ığ ı d ü ş ü n ü lü r ; b u d ü rtü y e k arşı “B e n ”in te p k i g ö ste rm e si, ve ilkin b u te p k i yoluyla k e n d in in b ilin cin e varm ası gerekir. — E ngelin doğası b u ra d a b ilin m ey e n yabancı birşey o la ra k k a lır ve “B e n ” k a rşısın d a h e r z a m a n b ir “B aşk ası”n ı b u la n k o şu llu birşeydir. B u n a g ö re F ic h te d e K an t F e lse fesin in s o n u c u n d a d u r u p kalır: salt so n lu o la n b ilin e b ilird ir, oysa so n su z o la n d ü ş ü n c e n in ö te s in e geçer. K a n t’ta “k e n dinde-şey” o la n a F ich te d ışa rd a n “d ü r tü ” d e r — b ir soyutlam a ki, “ B e n ”in B aşkası o la ra k , o lu m s u z lu k ya d a g e n e ld e “B e n -o lm a y a n ” b e lirle n im in d e n başk a h iç b ir b e lirle n im i yoktur. B u ra d a “B e n ” ilk kez o n u n k e n d in i b e lirle m e e tk in liğ in i u y a n d ıra n “B e n -o lm a y a n ” ile ilişkide d u ru y o r o la ra k d ü ş ü n ü lü r, ve d a h a s ı öyle b ir y o ld a ki, “B e n ” sü re k li o la ra k k e n d in i d ü r t ü d e n k u rta rm a etkinliğidir, a m a g e n e d e ed im sel b ir k u rtu lu şa e rişm eksizin, ç ü n k ü d ü r tü n ü n s o n a e rm e siy le v a rlığ ı y aln ız ca e tk in liğ i o la n “B e n ”in k e n d is i d e s o n a e rm iş
134
M A N T IK BİLİMİ
olacaktır. Bundan bajka, “B e n ”in e tkinliğinin ü rettiği içerik deneyimin sıradan i ç e r i ğ i n d e n bafkau d e ğ il d i r , s a lt şu e k le m e ile: ki, bu içerik y a ln ız c a g ö r ü n g ü d ü r.
Düşüncenin Nesnelliğe Karşı Üçüncü Tutumu D
o l a y s iz
B
il m e
[S e z g i]
§6i E le ştirel F e lse fe d e d ü ş ü n c e öyle b ir y o ld a a n la şılır ki, öznelâıv ve enson, ve ü s te s in d e n g e lin e m e z b e lir le n im i soyut evrensellik ya d a b iç im se l ö z d e şlik tir; d ü ş ü n c e bö y lece k e n d i iç in d e s o m u t e v re n sellik o la n G e rç e k lik ile k a rşıtlık iç in e k o y u lu r. D ü ş ü n c e n in Us o la n b u e n y ü k se k b e lir le n im in d e k a te g o r ile r ir d e le m e a ltın a a lın m a z . — K a rşıt d u r u ş n o k ta s ı ise d ü ş ü n c e n in y a ln ız c a tikel o la n ın e tk in liğ i o la ra k g ö rü lm e s in d e n ve b u y o ld a b e n z e r o la ra k G erçe ğ e erişm ey e y eteneksiz o ld u ğ u n u n b ild irilm e s in d e n o lu şu r.
. . .
§ 62
. . . .
T ik e lin e tk in liğ i o la ra k d ü ş ü n c e ü r ü n ve iç e riğ i o la ra k y aln ızc a kategorileri alır. B u n la r, a n la k ta r a f ın d a n sıkı sıkıya tu tu ld u k la r ı z a m a n , sın ırlı b e lir le n im le r , koşu llu , bağındı, dolaylı o la n ın b iç im le rid ir le r . B u n la r a s ın ırlı d ü ş ü n c e iç in S o n su z ve G e rç e k d iye b irşe y o la m a z ve o n la r a h iç b ir g e ç iş y a p ıla m a z (T a n r ın ın v a r o lu ş u n u n ta n ıtla r ı n a k a r ş ı) . B u d ü ş ü ııc e - b e lir le n im le r in e K a v ra m la r d a d e n ir, ve b ir n e s n e y i ka v ra m a k b u y ü z d e n o n a ko şu llu ve dolaylı b irşe y b iç im in d e u la ş m a k ta n b a ş k a b irşe y a n la m ın a g e lm e z ; b ö y le ce e ğ e r o n e s n e G e rç e k , S o n su z ve K oşulsuz ise, k o şu llu ve dolaylı birşeye çev rilir ve böyle b ir y o ld a G e rç e ğ i d ü ş ü n e r e k a y rım sa m a k y e rin e , te rs in e , G e rç e k g e rç e k o lm a y a n b irşe y e evrilir. T a n rı ve G e r ç e k ü z e r in e y a ln ız c a d o la y sız bilgiyi ile ri s ü r e n b a k ış a ç ıs ın ın o rta y a k o y d u ğ u b ir ic ik y a lın p o le m ik b u d u r . D a h a ö n c e k i b ir e v re d e iııs a n b iç im s e l o la ra k n ite le n e n h e r tü r ta sarım s o n lu o la ra k ve b öylece so n su z için d eğ ersiz o la ra k T a n r ıd a n u z a k la ş tır ıld ı ve b u y o lla T a n r ı o ld u k ç a b o ş b ir v a rlığ a in d ir g e n d i. A m a o z a m a n la r d ü ş ü n c e - b e lirle ııim le ri g e n e l o la r a k iııs a n b iç im s e l b ir b a ş lık a ltın d a to p a r la n m a z , te rs in e d ü ş ü n c e n in S altığ ın ta s a r ım la r ın d a n s o n lu lu ğ u g id e 135
13 6
M ANTIK BİLİMİ
r d iğ in e in a n ılırd ı — y u k a rıd a [§ 5] d e ğ in ile n o tü m ç a ğ la rın ö n y argısı ile, ilkin “ü z e rin e -d ü ş ü n m e ” yoluyla G e rç e ğ e u laşıla ca ğ ı k an ısı ile u y u m lu o la ra k . A m a şim d i e n s o n u n d a g e n e l o la ra k d iiş iin c e -b e lirle n im le rin in b ile in sa n b iç im se l o ld u k la rı ve d ü ş ü n c e n in s a lt b ir sonlulaştırm a e tk in liğ i o ld u ğ u ile ri s ü rü lü r. — S p in o z a ü z e r in e m e k tu p la r ın a V II. E k ’te facobivi b u p o le m iğ i ta m b ir a ç ık lık la s u n m u ş tu r; a s lın d a b u n u Spin o z a ’n ııı k e n d i fe ls e f e s in d e n çek m iş ve g e n e l o la r a k bilgiye k arşı b ir silah o la ra k k u lla n m ıştır. B u p o le m ik te bilg i yalnızca s o n lu n u n bilgisi o la ra k , d ü ş ü n c e d e b ir dizi yoluyla b ir koşullu d a n başka b ir koşulluya ile rle m e o la ra k g ö rü lü r, öyle ki b u ra d a h e r b ir k o ş u lu n k e n d is i y in e sa lt b ir k o ş u llu d u r; — ile rley iş ko şu llu koşullar y o lu y la y e r alır. B u n a g ö r e , a ç ık la m a ve k a v ra m a b irşe y i b ir başkası ile dolaylı o la r a k g ö s te rm e k d e m e k tir; b ö y le c e tü m iç e r ik sa lt tikel, bağım lı ve so n lu b ir iç erik tir; S onsuz, G erçe k , T a n rı bilgi için sın ırı o lu ş tu ra n böyle b ir b a ğ la n tı d ü z e n e ğ in in d ışın d a yatarlar. — B ir b aşk a ö n e m li n o k ta d a h a v ard ır. K a n t F elsefesi k a te g o r ile rin s o n lu lu ğ u n u b a ş lıc a b u n la r ı n öznellikleri g ib i b iç im se l b ir b e lir le n im d e s a p ta r k e n , b u p o le m ik te ise k a te g o r ile r b e lir lilik le r in e g ö re sö z k o n u s u e d ilir ve k a te g o r i o la ra k k a te g o r in in s o n lu lu ğ ıı k a b u l ed ilir. — J a c o b i ö z e llik le D o ğ a ile ilg ili b ilim le rin ( Sciences exactes) d o ğ a l k u v v et ve y asala rı s a p ta m a d a k i p a rla k b a ş a rıla rın ı göz ö n ü n d e b u lu n d u rm u ş tu r. B u s o n lu la r a la n ın a içk in so n su z h iç k u şk u su z k e n d in i b u r a d a g ö ste rm ez ; L a la n d eH b ü tü n g ö ğ ü ta ra d ığ ın ı a m a T an rıy ı b u la m a d ığ ın ı sö y le m iştir (bkz. § 60, n o t) . B u a la n d a e n s o n so n u ç o la ra k d ışsal s o n lu la rın belirsiz to p la ğ ı o la ra k evrensel o rta y a ç ık a r — Özdek; ve Ja c o b i h a k lı o la ra k sa lt dolaylılık ile d ö şe li y o ld a ile r le m e d e b u n d a n b a ş k a h iç b ir çıkış y o lu n u n o lm a d ığ ın ı g ö r d ü . § 63 Aynı z a m a n d a Gerçeklik Tin. içindir g ö rü şü öylesine v u rg u lu o la ra k ile ri s ü r ü lü r ki, in sa n ı o lu ş tu ra n ın yalnızca Us ve u s u n ise T anrının bilgisi o ld u ğ u b ild irilir. A m a d o la y lı b ilm e n in y a ln ız c a s o n lu iç e rik le sınırlı olm ası g e re k tiğ i için, Us dolaysız bilvıe olarak, Inaııç o la ra k alın ır.
1:1 [F rie d ric h H e in ric h Ja c o b i, Uber die Lehre des Spinoza in liri e.fm an den Herrn Moses Mendelssokn (1 785), n e u e verm . A usgabe, 1789.) l4|Jo s e p h Je rö ıııe L alan d e , 1732-1807, Fransız gökbilim ci.]
D Ü ŞÜ N C EN İN NESNELLİĞE KARŞI Ü Ç Ü N C Ü T U T U M U
137
Bilgi, İnanç, D üşünce, Sezgi b u d u r u ş n o k ta s ın d a k a rşıla şıla n k a te g o r ile r d ir ki, ta n ıd ık o la ra k v a rs a y ıld ık la rı iç in , sık sık y a ln ız c a r u h b ilim s e l ta s a r ım la r a ve a y r ım la r a g ö re b a ş ın a b u y ru k b ir y o ld a k u lla n ılırla r; d o ğ a la r ın ın ve K a v ra m la rın ın n e o ld u ğ u ise — ki ü z e rin e h e ış e y in d a y a n d ığ ı n o k ta b u d ıır — s o rg ııla n m a k sız m b ırakılır. B öylece bilginin sık sık in a n cın k a rşıs ın a k o y u ld u ğ u n u , a m a aynı z a m a n d a in a n c ın d o lay sız b ilg i o la ra k b e lir le n d iğ in i, ve b ö y le lik le o d e n li d e b ir b ilg i o la ra k ta n ın d ığ ın ı g ö rü rü z . — H iç k u şk u su z g ö rg ü l b ir o lg u o la ra k b e lir tile b ilir ki in a n ıla n şey b ilin ç te d ir , ve b u y ü z d e n e n a z ın d a n o n u n bilindiğinden sö z e tm e k o la n a k lıd ır; y in e , in a n ıla n şey, pekin b irşey o la ra k b ilin ç te o lm a k la , o d e n li d e bilinir. — B u n d a n başka, h e rşe y d e n ö n c e düşüncenin dolaysız bilgi ve in a n c ın ve özel o la ra k sezg in in k arşısın a k o y u ld u ğ u n u g ö rü rü z . S ezgi anlıksal [intellektuell] o la ra k b e lir le n ir s e , o z a m a n b u d ü şü n e n s e z g id e n b a ş k a b irşe y d e m e k o la m a z — e ğ e r b u r a d a , T a n r ın ın n e s n e o ld u ğ u y e r d e , “a n lık s a l” ile d ü şle m se l-ta sa rım la rd a n ve im g e le rd e n b a şk a b irşey in an laşıl m ası iste n iy o rsa . B u fe lse fe c iliğ in d ilin d e in a n ç sö z c ü ğ ü n ü n g id e re k duyu sa l b u lu n u ş u n s ıra d a n şeyleriyle b a ğ ın tılı o la ra k k u lla n ıld ığ ı b ile g ö rü lü r, in a n ırız ki, d e r J a c o b i, b ir bedenimiz v a rd ır, ve d u y u sa l şeylerin va ro lu şu n a in a n ır ız . A m a e ğ e r G e rç e k ve B e n g i o la n a in a n ç sö z k o n u s u y s a , ve T a n r ın ın dolaysız b ilm e d e ya d a sezgide b ild irild iğ i ve v erild iğ i sö y len ir se, o z a m a n b u d u y u sa l b ir şey d e ğ il, te r s in e kendi içinde evrensel b ir iç erik tir, yalnızca d üşünen T in iç in n e s n e d ir. Y ine, “B e n ” o la ra k tekillik, e.d. kişilik, e ğ e r görgül b ir “B e n ,” tikel b ir kişilik o la ra k a n la şılm ıy o rsa , b ilin c in ö n ü n d e o la n ö z e llik le T a n r ın ın k işiliğ i ise, o z a m a n arı, e .d . ken d i içinde evrensel kişilik söz k o n u s u d u r; böyle b ir kişilik d ü ş ü n c e d ir ve yalnızca d ü ş ü n c e n in a la n ın a düşer. — D ah ası, a rı sezgi arı d ü ş ü n c e ile b ü tü n ü y le ayn ıd ır. Sezgi, in a n ç ilk o la ra k s ıra d a n b ilin ç te b u s ö z c ü k le re b a ğ la d ığ ım ız b e lirli ta s a rım la rı a n la tırla r; b ö y lece h iç k u şk u su z d ü ş ü n c e d e n ay rıd ırlar, ve b u ay rım aşağı y u k arı h e r k e s iç in a n la ş ıla b ilird ir. A m a b u r a d a in a n ç ve se zg i e n y ü k se k a n la m la r ın d a , T a n rıy a in a n ç o la ra k , a n lık s a l T a n rı se zg isi o la ra k a lın m a lıd ır , ya d a , b a ş k a b ir d e y işle , se zg i ya d a in a n ç ile d ü ş ü n c e a r a s ın d a k i a y rım ı o lu ş tu r a n şey b ü t ü n ü y le s o y u tla n m a lıd ır. B u y ü k se k a la n a k o y u ld u k la r ın d a , in a n ç ve s e z g in in d ü ş ü n c e d e n n a s ıl a y r ıld ık la r ın ı sö y le m e k ola n ak sızd ır. B öy lesin e boşalm ış a y rım la rla ç o k ö n e m li şey ler söylen d iğ i ve ile ri s ü rü ld ü ğ ü , ve ü ste lik ile ri s ü rü le n le rle aynı
138
MANTIK BİLİMİ
b e lirle n im le rin y ad sın d ık la rı sanılır. — G e n e d e , in a n ç te rim i özel b ir ayrıcalığı k endisiyle b irlik te g e tire re k H ıristiyan dinsel in a n c ı a n ım sa tır, b ıı in a n c ı k e n d i iç in d e k a p s ıy o r o la ra k ve b elk i d e g id e re k o n u n la b ir o la ra k g ö rü n ü r, öyle ki b u in a n ç d ü z e y in d e k i felsefe özsel o la ra k d in se l ve H ıristiy a n c a d in se l b ir g ö rü n ü ş s u n a r ve b u d in se llik z e m in in d e k e n d in e b a ş ın a b u y r u k in a n c a la r ın ı d a h a y e tk e li b ir h a v a ile ile ri s ü r m e ö z g ü r lü ğ ü n ü v erir. A m a y aln ızc a sö zel b ir b e n z e r lik y o lu y la g iz lic e s o k ııla b ile n b iış e y in g ö r ü n ü ş ü n e a ld a n m a y a iz in , v e rm e m e k ve ay rım a sıkıca sa rılm a k g ere k ir. H ıristiy a n in a n ç k e n d i iç in d e b ir k ilise y e tk e sin i taşır; a ıııa J a c o b i ’n in felsefi k o n u m u n u n in a n c ın d a b u d a h a ç o k y a ln ız c a b ir in in k e n d i ö zn el b ild irişin in yetkesidir. D ahası, o H ıristiy an in a n ç n esn el, k e n d i iç in d e varsıl b ir iç erik tir, b ir ö ğ re ti ve b ilg i d iz g esid ir; aıııa b u felsefi in a n c ın içeriği ise k e n d i iç in d e ö y lesin e belirsiz d ir ki, hiç k u şk u su z H ıristiy an içeriğe izin v eriy o r olsa d a, eşit ö lç ü d e “D alai-L am a, b o ğ a , m a y m u n , vb. T a n r ıd ır ” gibi in a n ç ları d a iç e rsin d e k ap sar, ve k e n d i için k e n d in i genelinde Tanrı, en, yüksek Varlık te rim le r in e sınırlar. İn a n c ın k e n d is i b u sö zd e felsefi a n la m d a k u r u b ir dolaysız b ilm e soyutlam asından b aşk a b irşe y d e ğ ild ir, — b ü tü n ü y le b iç im se l b ir b e lir le n im ki, 11 e in a n a n y ü re k ve o n a özü 11 lü k u tsa l T in y a n ın a g ö r e , n e d e iç e r ik te v arsıl ta n r ıb ilin ıs e l ö ğ r e ti y a n m a g ö r e H ıris tiy a n in a n c ın tin sel d o lu lu ğ u ile k arıştırılm alı, n e d e b u d o lu lu ğ u n ... y e rin e a lın m a lıd ır. B u r a d a in a n ç ve d o lay sız b ilm e d e n i le n şey e s in ile, y ü re ğ in b ild iriş le ri ile , in s a n d a D o ğ a n ın k ö k le ş tird iğ i iç erik , ve d a h a s ı ö z e llik le sa ğ la m in s a n -a n la ğ ı, conınıon sense, sa ğ d u y u d e n i le n şey ile b ü tü n ü y le a y n ıd ır. T ü m b u b iç im le r b e n z e r o la ra k d o la y sız lığ ı, e.d . b ir iç e riğ in b ilin ç te b ir o lg u o la ra k b u lu n u ş y o lu n u ilke o la ra k alırlar. §-
m ak
ın ak
m e k . y ıp ra tm a k A b b r e c h ım g {/) a. k o d u
a b h e l f e n eyl. iy ile ştirm e k ,
a b s o n d e r n eyl. a y ır m a k ,
m a, kopm a; d u rd u r
y ö z ü m b u lm a k , g i d e r
y a lıtm a k , u z a k la ş tır
m a , k e s m e . k e sin ti ( m snlion, disconlinıtance) A b b r u c h (w ) tı. / a n ı r ; k
m a k , k a ld ırm a k
m ek A b h ilfe ([) a. y a re ; ( reııı-
a b s p ie g e ln eyl. y a n s ıtm a k a b s p r e e h e n eyl. y o k s u n
edy, ye.dye.ss)
b ı r a k m a k , y a d s ım a k ,
p ıık h ık ;)ik u ıı (»-
a n d e re rs e its hğf. ö te yan d an
d ic a tio n ; d er.la rn tio n ;
a n d e m eyi d e ğ iş tirm e k
slule.ment, m strrlion; pl.
a n d e m te ü s İği., ö te y tu d a ıı a n d e r s «. b a ş k a t ü r l ü
iu s tr u d io n s , direetion)
la ş ım , y a k la şm a
( acte.pLance; a d o p tio n ; s uj>j>os i l i o n , a s s u mjjtion, hypolhe.sis) a n n e h m e n eyl. k a b u l e t m e k , b e n im s e m e k ;
a n g e b e n eyl. b e l i r t m e k ,
v arsaym ak ( a aept. lake;
A n d e rs s e in tu b ıs k a lık
v e r m e k , il e r i s ü rm e k ;
fussuıne, ad o p l, u n d e r -
A llg e m e in h e it (t) «. ev ren
an d e rsv v o bil. Ixıska y e rd e
in d im le , state, J İ x , «/*■
sellik; gen e llik ; {univeı-
a n d e n v â r t s bil. 1sıska yer
ptıin l;g ive, declare
o la ra k
sality, genertılily; general public, fnılılit: or people at large) a l l g e m e in s t e n sjl. e n g e n e l, e n e v re n s e l
a ııg e b lic h l/g. s ö z d e
de a n d e r w e i t i g bil. d a h a s ı:
a n g e b o r e n e bU. d o ğ u ş ta n
U ıska tü rlü ; Isıska y erd e
aııg e h e n eyl. ilg ile n ilin ııek,
a ı ı d e u t e n eyl. in ıle n u -k a n e i g n e n eyl. b e n i m s e
U ığ la n tılı o lm a k a n g e h ö r e n eyl. a it o lm a k
A llh e it a. t ü m lü k
m e k , k a b u l e tm e k ;
a n g e h ö r i g sjl. — e ait
a l l m â c h t i g s jl. h e r s e y e
k e n d i n i n e d in m e k
A n g e le g e n h e it (() a. kay
g ü c ü y e te r A l l m â h l i c h e a. h e r ş e y e g ü c ü -y e te r a l l s e ı t i g e sjl. ç o k y a u U , k a p s a m lı, h e r b a k ı m dan a llw e is e sjl. e n b ilg e ; ali u is s e u d ; h e r ş e y i b ile n A llz u s c h a r f tu ç o k k ıs k itı a l s ıtg. ik e n , g ib i a ls b a ld bit. h e m e n a ls d a n n bil. s o n r a , b u n u n ü z e rin e , b u n d a n b aşk a a l s o b/l. ö y ley se a l t sjl. ıs k i A ltar (m ) tu ah a r, s u n u taşı, s ıu ıa k
a n e i n a n d e r bit. b ir b ir i ile, b i r b i r i ü z e rin e a n e i n a n d e r r e i h e n eyl. y a m a n a , b ira ra y a dizil a n e r k a n u t sjl. t a n ı n a n , k a b u l e d ile n a n e r k a n n t e r m a f i e bğl. k a b u l e d ild iğ i g ib i a n e r k e ı ı n e n eyl. ta n ım a k , k a b ııi e tm e k a n e r k e n n e n s w e r t sjl. öv güye d eğ er A n e r k e n n tn is ( 0 a. ta m ın a , k a b u l e t m e {ackntnıiledge.ınent; recogni-
A lte r (ıı) tu yas; yaslılık; çağ
A n e r k e n n u n g ( 0 «. ta n ı
a l t e r s bU. v o u a l t e r s h e r :
m a , k a b u l e tm e , o n ay
ç a ğ la r b o y u , e s k id e n lıeri; a l t h e b r â i s c h e n s /t. e s k i İb ra n i
la m a
ıııak; u y a rla m a k { filo n ; jİl, tıdapl, tuljusl, tır.comodate, s itil; conform) a n s c h a u e n eyl. s e z m e k ; b a k m a k , s e y r e tm e k , g ö r m e k { b o k at,
a n g e m e s s e ı ı sft. u y g u n , y ete rli g u n , e n y e te rli A n g e s ic h t (ıı) tu yüz, ç e h re ; ( fare.; m u n te n a m e ) a n g e s t a m m t s jl. d o ğ u ş ta n , k a lıtsal a ı ı g r e if e n eyl. y a k a la m a k ; k a v n u n a k ; s a ld ırm a k A n g r if ( t n ) « .s a l d ı r ı ,a t a k A n g s t (l) tu e m lis e a n h a i te n eyl. d u r d u r m a k ; e n g e lle m e k ; z o rla m a k a n k l e b e ı ı eyl. y a p ış m a k , sarılm ak
( a c .k n tm le d g e -
a n k n ü p f e n eyl. b a ğ la m a k
m en t; re.cognition; ajh
(tie, ja s le n ); lıa s la ın a k
fnovtıl, aftprobation)
{iuitiule, stfiıt)
A ııfa n g (m ) n. lıa s la ııg ıç ,
direr.t) a n p a s s e n eyl. ı ı y ( d u r ) -
nitUttn, njjair, bıusiness)
a n im a lis c h sft. h ay v a n sal
ztınce)
(order, annnıand, deae.e,
g ı, is, s o r ı u ı {conreın,
a n g e m e s s e n s t e sjl. e ıı uy
m ek
lake) a n o r d n e n eyl. b u y u r m a k
a n k o m m e n eyl. v a r m a k ;
t netti,
regard, conleınplale) A n s c h a u u n g (f) «, s e z g i ( in tııilion, visu td fm c e je tion; mode. tjn ıie u in g w ıy oj lookingtnseeing; idea, conreptioıı, n o lio n , o/tin io n , (p o in t o j) viem, outlo o k) A n s c h e in (m ) a. g ö rü n ü ş ; İK 'iızerlik; {apjtenrance, laak, se/nblattce; likelihood) a n s e h la g e n eyl. v u r m a k ; d e ğ e r le ııd in n e k a n s c h l i e ü e ı ı eyl. b a ğ l a m a k ; e k le m e k , k a tm a k ansehen
eyl. b a k m a k ,
g ö r m e k ( b o k at; see, deleri, notice) A n s e h u n g (f ) bU. in — (G e n .):
a ç ısın d a n
a l tld ııg s/t. {A Jw .il): b ü y ü -
a ç ılış; (sltot, beginning,
m ü s te k ü ç ü lin üs ( l ü k ) ,
arm nıenrem ent, outset;
a n k u n d i g e n eyl. b i l d i r
e r k e n g c îi$ m is ( lik ) ;
inception, o j m ı m i g in -
m e k , a ç ı ğ a ç ık a rm a k ,
oj, nnlhresjiecl to, h /tvin g
n a z ik ( (nerociınıs)
traduetian)
e le v ev ıu e k
regard to)
( nrrive)
{ c o n s id e r in g , i n r.ons i d n a l i t m — o r — viem
IIF.GEL MF.TİNLERİ İÇİN ALMANCA-TÜRKÇF SÖZLÜK
A n s ic h a. ‘k e n d i n d e ’ a n s i c h s e i e n d e s jt. k e n d i n d e v a r o la n A n s ic h s e in a. k e n d i u d e varlık, k c u d iııd e -o lm a ,
a n v v e n d e n e.yl. u y g u l a
a u f o p f e r n eyl. a d a m a k ,
a u f f a s s e n eyl. a y rım s a m a k
ö z v e rid e b u l u n m a k
A n w e ııd u n g (t) -
A x io m (n ) a. b e lit
m ak
b e f ıııd lic h s j l b u lu n a b ilir,
(g e liş tirm e k ) ; ta ş ım a k
h e m e n , k ıs a b i r s ü r e d e
b e f re ie ıı e y l k u r ta r m a , ö z g ü r le ş tir m e b e f r e i e n e y l ö z g ü r le ş t ir
A u sschluA (ııı) a. dLşlam a
B a ııd (//) n. b a ğ ; c ilt
m e k , y asa m a g e ç ir
a ııs s c h liig e a u s s c lıla g e ıı
B a r b a r (m ) a. b a r b a r
b e f r e i t e s bit. ö zg ü rc e
m e k ; ( b i r d ü ş ü n c e y i)
a u s s e h e n eyl. g ö r ü n m e k
B a r b a r e i (/) a. t a r t a r l ı k
b e f r e i e n e y l ö z g ü r le ş t ir
iz le m e k , g e liş tir m e k
A ulJeıı (l) a. d ış , dışsal
B a r o m e t e r (ıı) a. b a r o
( m n y out, exerute)
a u f ie n h e r i/g. d ış a r d a n
a u s f ü h r e n *y/. y e r in e g el ir
a u s f ü h r l i c h sjl. a y r ın tılı, k a p s a m lı A u s f ü h r l i c h k e i t ( l ) a. tam lık A u s f ü h r u n g (f) a. y e r in e
d a ğ ıtm a ; yayım A u s g a n g (m ) a. çıkış; b a ş lan g ıç A u s g a n g s p u n k t ( m ) a. b a ş la n g ıç n o k ta s ı ausg eb en
B a s is (f) a. b a z
A u B er (ıı) a. dış
B a u e r (w) a. ç ifç i, k ö y lü
a u B e r ilg. d ış a r d a ( n )
B a ııın ( m) a. a ğ a ç
a u /J e rd e m
b e a b s ic h t ig e n eyl. a m a ç
b il. b ı m d a u
b a ş k a , b u n u n d ış ın d a b i r i n e d ışsallık , b ir b ir i d ış m d a lık a u l i e r e i n a n d e r b/t. b irb iri d ış ın d a a u f ie rh a lb i/g. ve b/l. d ışın d a , d ış ın a , dışı
eyl. v e r m e k ,
a u f te r l i c l ı s/f. d ış s a l; b/t.
d a ğ ıtm a k ; o r ta y a s ü r
d ışsal o la ra k , yüzeysel
m e k , b ild ir m e k
o la ra k
a v ıs g c h e ıı eyl. t a s l a m a k ;
A u fte rlic h k e it ( 0 a. dışsal
d ış a rı ç ık m a k a u s g e m a c h t s/t. t a m a m
A ııftersic h k o ın ın e ıı «. k e n
la n m ış , b ilm iş a u s g e z e i c h n e t s jl. ç o k ü s tü n , b i r i n c i s ı n ıl A ııs k u ııf t ( 0 a. b ilg i, b ili n e n le r a u s l a n g e i ı eyl. y e t e r l i o l m ak A u s l e g u n g ( t) a. a ç ı m la m a , a ç ık la m a , y o ru m a u s t n a c h e n eyl. o l u ş t u r m ak, yapm ak a ı ı s p u t z e n eyl. s ü s le m e k ; b ir d ü z e n e koym ak; te m iz le m e k A u s r e d e ( 0 o. g e r e k ç e , ö z ü r, b a l ı a u e a u s r e d e ı ı eyl. ö z ü r b u l m a k ; is in i ç i n d e n sıy
lık, yüzeysellik d i d ış ın a ç ık m a A ııfte r s ic h s e ie n d a. k e m li d ı ş ın d a v aro k ııı A u lie r s ic h s e in s «. k e n d i d ış ın d a o lm a A u s s ic h t ( 0 a. b a k ış aç ısı a u s s p i n n e n eyl. e v i r i p ç e v irm e k ; g e liş tirm e k , işlem ek A u s s p re c h e ıı a. b ild ir m e a u s s p r e e h e n eyl. b i l d i r
la m a k , n iy e tle m e k b e a c h t e t ı eyl. d ik k a t, e t m e k , g ö z e tm e k
nislı, fn mtide)
veric i, d o y u r u c u
b e f ıir v v o r te n e.yl d c s l e k l e m e k , sa v u n m a k
lam ak B e a n t w o r t ıı n g (f) a. ya n ıt, y a n ıtla m a b e d e c k e n eyl. ö r tm e k ; eşli k e i m e k b e d e n k e n eyl, d ü ş ü n m e k , ö lç ü p b iç m e k , la n ıııa k , ird e le m e k b e d e u t e n e.yl im le m e k . a n la tm a k b e d e u t e n d s/l. ü n l e n d i , a n la m lı B e d e u t u ı ı g (I) n. in ile n i, aıılaııı
vazgeçm ek B e g e b e n h e i t (l) «. o lay b e g e g ııe n eyl k a rş ıla m a k , k arşıla şm a k b e g e h e n e.yl, ( b i r s u ç , yanlış vb .) iş le m e k , içi ne düşm ek b e g e h re ıı e y l is le m e k b e g e ıs te n eyl. d ir iltm e k B e g ie r d e (1) «. iste k B e g in n (m ) «. b a ş la n g ıç
b e d e u t u n g s l o s s /t. im le m s iz , a n la m s ız b e d i e n e n eyl. k u lla n m a k , y a r a r l a n m a k ; h iz m e t,
B e g in n e n (n ) «. b a ş la m a , b a ş la n g ıç b e g im ıe n e y l b a ş la m a k B e g la ııb ig u n g (t) «. d o ğ r u la m a
e tm e k bectingaı
b e g e b e ı ı e.yl b ı r a k m a k ,
B e g e is tu n g «. d irilik
koşullandırm ak
B e d iııg th e it (/) a. koşııllıı-
v e rm e k , sa ğ la m a k (fur-
h o ş m ıı e t m e k b e f r i e d i g e n d sjt. d o y u m
b e a n t v v o r t e n e.yl. y a n ı t
b e d iııg t s/t. k o ş u llu
a ııs s p ü re n eyl izini s ü n n e k
s a ğ la m a k , d o y u r m a k ,
B e a m t e r (ııı) « .m e m u r
m ak
a ııs s ta tte n eyl. d o ııa iıııa k ,
tin u e , k u rta rm a b e f r i e d i g e n e.yl. d o v ım ı
B e fr ie d ig u n g (D « .d o y u m B e fu g ııis (i) «. y etk i
m e k , s ö y le m e k , a n l a t A u s s p ru c h (t) a. b ild ir im
m e k , k u r ta r m a k B e f r e i u n g (f) «. ö z g ü rle ş -
A u f le n s e ite ( l) a. d ış y an
A u f t e r e i n a n d e r a. b i r
g e tirm e A u s g a b e ( t ) a. v e r m e ;
m e tr e
m e k , k u r ta r m a k
lıık
b e g le ite n eyl, e şlik e tm e k b e g m ig e n eyl. d o y u m b u l m a k , y e tin m e k b e g r a b e n eyl g ö m m e k
B e d i n g t s e i n a. k o ş u lla n m ışlık . k o şu llu lu k
b e g r e i f e n e.yl k a v r a m a k ; kapsam ak
B c d iııg u n g (1) a. k o şu l
begreiflidıer.v//. kavranabilir
b e d ü r f e n eyl. g e re k s in m e k
b e g r e n z e u e y l s ın ıi'la n ıa k
a u s i i b e n eyl, / a ııs g e iib l /
B ed ü rfiıis (u) «.gereksinim
b e g r e n z e n d bit. s ın ırla y a n
a u s r e i c h e n eyl. y e te rli o l
u y g u la m a k , y ü r ü tm e k
b e d iirftig s/l. yoksı ıı ı, y(aksı ıl
b e g r e n z t sjt. sın ırlı
m a k (s u jjk e , beenouglı)
A u s w e g (m ) n. çık ış yo lu
b e f a n g e ı ı sjt. ö n y a r g ıl ı ;
b e g r e n z te s/l. sın ırlı
rılm ak
a ııs re if ie ıi eyl. ç e k ip ç ık a r m a k ; ç e k iş tirm e k A ııs s a g e ( 0 a. b ild ir im
a u s v v e n d ig s/t. d ış, dışsal ( o üter, tm ts id e , o u t ) ; e z b e r e (b y h ea rl)
y ak a la n m ış, tak ılm ış b e f a s s e n eyl. tu tm a k ; u ğ r a ş la o lm a k
B e g r e n z ts e in a. s ın ır lılık , sın trla n m ısl ık B e g r i f f (m ) « .k a v r a m
B e f e h l ( n ) a. b u y ru k
b e g r if f e n eyl. k a v ra m a k
b e f in d e n
b e g r if f lo s e sjl. k av ram sız
a u s s a g e n eyl. b i l d ir m e k ,
a u s z ie h e n eyl. ç ık a rm a k ,
a n l a tm a k , o n a y a s ü r
y o lm a k , s o y m a k ( p u l/
m e k (sinle, ex/ness, de
o u t, d rn w out; ex lm ct,
b ö y l e ) e y l. b u l m a k ,
dene)
reınove)
g ö r m e k , s ay m ak
(ş ö y le ya d a
b e g r if f s m a f t i g v bit. k a v r a m a u y g u n (o la r a k )
369
I-IEGEL METİNLERİ İÇİN ALMANCA-TÜRKÇE SÖZLÜK
B e g r i f f s m o m e n t a. k av ra m kıpısı B eg riffsw id rig e a. kavram a avkırı b e g r i i n d e n eyl. k u r m a k : te m e lle n d irm e k B e g r ü n d e r ( m ) a. k ıın ıc u b eg rü n d et
{ s f t . — ‘b e -
g r ü ı u l e ı ı ’d e n ) tem elli, te m e lle n d irilm iş B e g r ü n d u n g ( l) «. te m e l l e n d i r m e , (s ö z e l o la ra k ) z e m in v e r m e b e h a f t e t sjl. y ü k lü b e h a l te n eyl. tu tm a k ; ( d e y im ) im A u g e n b .:g ö z ö n ü n d e tu t m a k B e h â lte r (m ) n. taşıyıcı, k a p b e h a n d e J n eyl. e le a lm a k , i r d e le m e k , u ğ ra ş m a k B e h a n d l u n g (f) a. i r d e le m e ; e le a lm a b e h a r r e n eyl. k a lm a k , s ü r m ek b e h a u p t e n eyl. il e r i s ü r m e k , ö n e s ü rm e k B e h a u p t u ı ı g (Q a. ö ııe s ü r ü ın b e h e r r s e h e n d e s sjl. e g e
b e k â m p f e n eyl. d ö ğ i i s -
b e n e h m e n eyl. d a v r a n
B e s c h â f t i g u n g (f) a. u ğ
m e k , s a v a ş m a k , k av g a
m a k ; u z a k l a ş t ır m a k ,
e tm e k , B e k â m p f ıu ıg ( 0 a. kavga,
ç e k i p a lm a k , y o k s u n
raş; ilg ile n m e B e s c h a u u ı ıg (f) a. g ö z
ılö ğ ü s b e k a n ı ıt sjt. t a m d ı k , ta nışık. b ilin e n b e k a n n t li c h bit. b ilin d iğ i gibi B e k a n n ts c h a f t (f) a. ta n ı şıklık b e k a n n t z u m a c h e n eyl. tan ışık k ılm a k b e k e h r e n e y l ( b ir i n a n c a v b .) d ö n m e k b e k e n n t eyl. e le v e r m e k , a ç ığ a v u rm a k b e k o m t n e n eyl. k a z a n m a k , e ld e etm e k ; b e lâ c h e lıı eyl. (a c ıy a ra k ) g ü l iii ı ıseı 11e k , g iilm ek b e l a s s e ı ı eyl. b ı r a k m a k ,
b ıra k m a k b e n e i d e n eyl. i m r e n m e k .
b e le b e n d sjl. yasam verici,
B e s c h e i d e n h e i t (Q a. a l
B e n e n m ı n g a. a d l a n d ı r
ç a k g ö n ü l l ü l ü k ; ı l ım
m a , in d irtm e
b e l e h r e n eyl. ö ğ r e tm e k b e l e u c h t e n eyl. a y d ı n l a t m a k ; ü z e r i n e ış ık
b e s e h lie fie n eyl k a p a m a k ,
B e o b a c h tu n g (1) a gözlem
s o n la n d ırm a k , b itir
b e q u e m s/l. r a h a t , r a h a t
m e k ; k a r a rla ş tırm a k
la tıc ı, kolay, u y g u n
b e s c h l i e B e n eyl. k a p a n
B e q u e m l i c h k e i t ( f ) a. u y g u n lu k b e r a u b e n eyl. y o k s u n b ı ra k m a k b e r e e h n e n eyl. h e s a p la m a k , d e ğ e r le m e k b e r e e h t i g e n eyl. a k la m a k (s ft) y e tk ili, y e tk in B e r e c h t i g u n g ( 0 n. d o ğ ru la m a , h a k lı ç ık a rm a , b e r e i c h e m eyl. v a r s ılla ş b e r e its bit. d a h a ş im d id e n , önceden b e r e i t w i l l i g s jt. i s t e k l i , lıa z ır; bit. k o la y c a , h e
d ü ş ü rm e k
m e n ; lx ,liei'sclıen : eg e
B e l i e b e n ( ıı) n. s e ç m e ,
m e n o lm a k , y ö n e l
i s te k , d i l e k ( d e y im )
sam a d a n
u a c h IV: d ile n d iğ i d e n li
B e r g (m ) a. d a ğ
m e k , d e n e tle m e k B e h ııf a. aıııaç; zııııı lk: bil. a m a c ıy la b e i //#. ü z e r i n d e ; d u r u m unda b e i b e h a l t e n eyl. ( b e lı a ll e ı ı ... lx*i) s ü r d ü n n e k , s ü n ııe k , k a lm a k b e i b r i n g e n eyl. g e tir m e k , o rta y a k o y m a k
b e lie b e n eyl. is le m e k , d ile
m e n , is te y e re k , d u r a k
B e r i c h t ( m ) a. b i l d i r i , ra p o r , y a z a n a k
m ek b e l i e b i g sjt. k ey fi, is te ğ e
B e r u f (m ) a u ğ ra ş , g ö re v b e r u f e n eyl. d a y a n m a k ,
bağlı B e lie b ig k e it (l) tu keylilik, b a s m a b u y ru k tu k b e l i e b t s ft. s e v i l e n , p o p i i l c r ( y a y g ın ) ; b k z .
b aşv u rm a k B e r u f u n g ( f ) a. u ğ r a ş ,
m a k , s o n la n m a k ; kajıam a k ; i u siclı b .: k a p s a m ak b e s e h r â n k e n eyl. s ı n ı r la m a k b e s e h r a n k t sjt. s ın ırlı B e s c h r â n k t h e i t (Q a. sı nırlılık B e s c h r a n k u n g (f) a. snuvla m a b e s e h r e i b e n eyl. b e l i m le ıııe k , a ç ık la m a k B e s c h r e i b u n g (Q a. b e lim le m e , a ç ık la m a b e s c h r i e b e n eyl. y a z m a k , l x i im l e m e k b e s e h u l d i g e n eyl. s u ç la m a k B e s c h w e r n i s (f) a. g ü ç lü k ; y a k ın m a b esehen
ey l. b a k m a k ,
y o k la m a k b e s e i t i g e n eyl. b i r y a n a a tm a k , u z a k la ş tır m a k B e s e l i g u n g ( f ) a. m u t lu lu k
g ö re v ; (g e g e ıı, a u t)
b e s ie g e n eyl. y e n m e k
başv u ru
B e s itz (m ) a. iyelik
b e r u h e n eyl. k u r u l m a k ,
belieİK 'tı
lılık, ö lç ü lü lü k
b e o b a c h t e n eyl. g ö z le m e k
tırm a k
d iriilitid
in c e le m e
kısk;uım;ık, çe k em em ek
B e re ic h (m ) a a la n , Ikölge
tu tm a k
d e n g e ç i m ı e , g ö z le m ,
b e s itz e n eyl. iy e o lm a k
b e id e sjl. ikisi d e , h e r ikisi
b e m â c h t i g e n eyl. y a k a
d a y a n m a k ; (d e y im )
b e s o ı ı d e r sjl. tik e l, özel
B e ila g e (f) a. e k , e k le m e
la m a k , e l e g e ç i n ı ı e k
ei\vas a u l's ic h b. lassen:
b e s o n d e r e n eyl. tik e lle ş tir
b e m e r k e n eyl. a y r ım s a
o l d u ğ u g ib i b ıra k m a k ,
m e k (N o t: b u s ö z c ü
b e i l e g e ı ı eyl. e k l e m e k ,
m ak ; g ö z le m e k , d ikkat
d a h a ö le g ö tü r m e m e k
ğ ü n b u y o ld a k u lla
k a lm a k , y ü k le m e k
e tm e k ; b e li r t m e k , d e
b e r ııh ig e n eyl. d i n g i n le ş
n ı m ı H e g e l ’c ö z g ü :
tirm e k , ra h a tla tm a k ,
A tıs. M B , S 1(i3, Ek I ’de:
y a tış tırm a k
B e s o ı ı d e r e ı ı d e (S p e -
b e ila u f ig sjl. raslautLsal
B e ile g u ııg (1) a. e k le m e b e im b e i d e m b e im is e h e n eyl. k a rış m a k B e im is c h u n g (Q a. k a r ı şım b e i s e i t e b k. b i r v a n a B e i s i c h s e i n «. k e n d i n d e o lm a , k e n d in d e lik B e is p ie l ( u ) a. ö n ı e k b e is p ie ls w e is e bil. ö r n e k o la ra k ; ö r n e ğ in
ğ in m e k b e ı n e r k e n s w e r t sjl. d i k k a te d e ğ e r b e ı n e r k l i c h sjt. d i k k a t i
t ırm a , d in g in le ş tir m e
z ifiz ie re n d e ) B e s o ııd e rh e it (l) n. tikellik
ç e k e r: d i k k a l e d e ğ e r,
b e r ü h m t sft. ü n l ü
b e s o n d e r s bU. ö z e llik le
g ö ze ça rp ar
b e r ü h r e n eyl. d o k u n m a k ,
B e s o ııd e ru n g arça B e s t a n d t e i l (m ) «. p a ıç a , b ile ş e n b e s t â t i g e n ey l. d o ğ r ı ı laıııak B e s t â t i g u n g (f ) a. d o ğ r u la: .a . o n a y B e s te h e n ( u ) a. k a in d ik , ka lış: k a lıc ı o la n ; b k z . İK-StfİKU
b e u r te ile n eyl. yarg ıla m a k , ıle ğ e r le u ılin n e k B e u r t e ih m g ( 0 «. y a rg ı
b e z i e h e n eyl. b a ğ ı m d ı o lm a k , b a ğ ın tı k u r
B e u le ] ( m ) a. k e s e b e v o r bağl. — d e n ö n c e B e v ö lk e r u n g ( 0 n - u ü l'u s b e w â h r e n eyl. g e r ç e k l e m e k , d o ğ r u la m a k , la
ilişki
B e z o g e n h e i t a. b a ğ m ulılık bezw ecken
k a tla n m a k ; k a lm a k ,
u u h r e n ’ıl e n (e y l): k o
s ü rm e k B e s t e h e n d e tu k a lıc ı o l a n
r u m a k , s a k la m a k , s ü r
b e s t i m m b a r s ft. b e l i r l e n e b ilir
.
.sjıllık s ın , g a z e te c ilik
g ö re
o la ra k
Z ı ı f r i e d e n h e i t (l) tı. İıo.y-
s ü r e iy in
w o m it (= ıtıti u e l d ı e m ) bk.
m ek , g eri d ö n m e k ; g e
z u f r i e d e n s jl. h o ş n u t .
Z e id a n g ( 0 a , b i r s u r e , lu r
sımı* z u r ü c k g e h e n eyl. g e r i g it
W o lle n ( u ) a. is te n ç ; bk/.. u o lle ıı
ye k a lm a k z u r ü c k g e b o g e n sft. y a n
Z ufâlV ıgkeit ( 0 n. o lııııi-
z e ig e n eyL g ö s te r m e k
o tu r m a k
g ö tü rm e k
k ılm a k Z u c k e r ( m ) a. s e k e r z u d e tn zıı d eııı
z u m u t e n eyl. b e k l e m e k , ıs ie im k z m ı a c h s l bil. i l k i n , ilk o lara k z u n i c h te z . n ı a c b e ı r . eyl. y o k e tm e k
z u e i u a n d e r bk. b i r b i r i n e
z u re ic h e n eyl. yeterli o lm ak
z ııe r s l b k. U kiu, ilk o la r a k
Z u r u f (m ) a. ç ığ lık , h a y
Z u fa ll (m ) n. $ans, ra sla ııtı
kırış
z ııs a m m e n g e s e tz t sjl. b ile ş ik ; b k z . z u s a m m e n s e t /.en Z u s a m ı n e n h a l t ( m ) a. b ira m d a m u n a ; lu la ılık z u s a m m e n h â t i g e n e.yl. b ira r a y a b a ğ la n m a k ; İK iğm lılı o lm a k z u s a m m e n s c h H e s e n eyl, b ir le s tin n e k z ııs a ım n e n s e tz e n
eyl.
b iru m y a koym ak; bile$t in ııe k ; o la s m a k Z u s a ı n m e n s e tz ı ın g ( 0 a. b ilesim z ıts a ıru n e n s in k e n eyl. yığıl m ak, çökm ek Z ııs a ııım e n z â h le n a. IO|>la n u ı z u s a n ım e n z â h le n b i r a m d a lo jila m a k
eyl.
HF.GVXMV7riN L E R İ İÇİN M .M A N C A -T Û R K Ç E S Ö Z L Ü K
z ııs a m m e n z ie h e n
b im ıa m ç e k m e k ; sıkış
e.yl.
m ek; e düşm ek; b ak o la r a k la m m ııa k
tırm a k . k ıs a ltm a k , y o
z u s lim m e n eyl. a n la şm a k .
ğ u u la s U n u a k
Zusatz (m ) a. e k Zuschaııer (O «. se y irc i zuschreiben /yl yüklemek zıtsehen eyl. k a k m a k , g ö z lem ek
z u s g e ste h e n eyl. k a b u l e tm e k
zuspitzen eyl. s iv riltm e k Zustand (m ) n. d u r u m zustande z. b r iııg e ıı: eyl. k ı s a n ııa k ,)e r i n e g e lil m e k ; /.. k o ın m e ıi: o l
z m v id e r sjl. k a rs ı, ay k ırı
lıık , a ım ır a u y g u n lu k
z ıtw id e r la u fe n d eyl aykırı o lm a k
z s v e id e u tig sjl. iki a n la m lı
z ü r û c k f û h r e n eyl. g e r i
z w e ie rie i sjl. iki liir
Z u s tim m u n g ( 0 a. a n la ş
g ö tü rm e k z w a r foğ/. h i ç k u s k u s u z ;
z v z e ife lh a ft sjl. k u ş k u l u .
m a , lx \ğ d a s m a zııta g e eyL g fıu ışığına atık ;
dahası
z. b r i ı ı g e n : a y d ın lığ a
Z w e ck (ııı) n. e r e k , a m a t
çık a rm a k
ZwedcbcgrifF a t u k kavramı
z u te il ilim z. ıv e rd c ıı: eyl. p a y ın a d ü ş m e k ; ö z g ü o lm a k Z u l r a u e n ( n ) n. g ü v e n z v ıv ö rd e rs t bU. h e rs c y d e tı önc:e z u w e i l e n bit. z a m a n z a
Z ıv e c k b e stim ın ıu ıg (i e r e k
ilişkisi
z s v e c k ın â U ig sjt. a n ı a e a
m a n , k im i z a m a n , a ra
u y g u n , e re ğ i1 u y g u n ; erek sel
s a lık v e r m e k
m a k . ko.ykn ılıı j m a k Z w e i f e l s l e h r e n. k u ş k u Z w eig (m ) a. ıla l z w e it .sjl. ikinci z w e ite n s sjl. ik in c i o la ra k
riği
Z w e c k m â â ig k e it ( 0
s o rg u la n a b ilir z w e i f e l n eyl. k u ş k u l a n
z w e i h u n d e r t sjl. ik i yüz
Z re e c k iııh a h s a. e r e k iç e
d a b ir zu v v e isc u e.yl. y ü k le m e k ;
Z w e ife l (m ) «. k u ş k u
ö ğ re tisi
lx iir]e ııin ıi Z w e c k h e z ie h u n g a. e r e k
yıkmak o lm a k ; — e iz in v e r
zw ei sjl. iki
o n ay la m a k , b ağdaşm ak
m a k . y era J m n k . o riay .ı
z u s te h e n eyl. — e ö z g ü
393
Z w ıe b e l ( 0 «. s o ğ a n Z w i e t r a c h t a. ç e k i ş m e , a n la şm a z lık
n.
ereksellik, ereği- u y g n n -
zsviııgen eyL z o r la m a k zw is c h e n Ut. a r a s ım la (k i)
Dizin A A = A 201 a posteriori 63 a priori 64 (ve deneyim ; Kant) 108 açık, seçik ve yeterli K avram lar 259 Adem 89s akozm izm 123; (Spinoza) 245 Aktuositiit 99 aletler, felsefi 58 algı (g ö rg ü cü lü ğ ü n eksikliği) 106 aliud-aliud 173 Almanca 260 a n d ın ın 279 a n ım sam a (P latonik) 142; (tüm öğ re n m e A .dır) 155 anlak 92s, 151,201; (etkinliği içeriğine evrensellik biçim ini verm ek) 151; (hakkı tanınm alı) 152s; (ilkesi öz deşlik, yalın ken d i ile bağıntı) 152; (T anrının iyiliği olarak) 152; (tasa rım işlerinde) 78; (ve “gerek”) 57; (ve insan karakteri) 152; (ve Us: ayrım ları) 115 anlak-kavraıııları (K ant) 109, 111 anlak-özdeşliği 147,201 Aııselm 284 ansiklopedi olarak bilim 66 Apolloıı 242 araç 295 arı derin-di'ışünce belirlenim leri 201 arı taıııalgı 11 İs Aristoteles 83, 103 188s, 231, 234, 277, 293, 303; (iç ereksellik) 293; (İdea llin e n yüksek biçim i) 314; (M an tık Bilim inin ku ru cu su ) 79; (tabula rasa) 307; (tasını) 274, 276; (ve görgücülük) 59; a riü n e tik te işlem tü rle ri 185 Aşil’in öfkesi 223 aşkın 116; (anlak belirliliğinin ötesine geçen) 112 aşkınsal (sözcük a nlam ı) 112 Atina 146 A tinalılar 257
A tom (bir ‘d ü şü n c e ’ olarak) 179 Atomcu Felsefe 179 Avrupa 257 avukat tan ıtı (K ant) 120 avunç 241 A y d ın lan m a 1 0 1 ,1 4 7 ,1 9 9 ,2 2 8 * 2 3 6 ; (ve Kilise) 91 ayırm aç 259, 308 ‘ayrıca’ 78 ayrık Yargı 270 Ayrım 200 B başkası 94 başkalık 171s başkası-için-varlık 171 başlangıç 161s, 167; (dolaysız, belirle nm işiz olm alı) 161; (Varlık ve Yok lu ğ u n birliği olarak) 167; (yöntem sel) 315 beğeni-yargısı 129 belirlenim cilik 127 belirlenm işiz 162 belirli-Varlık 95, 168; (belirlilik Varlık ile bir) 172 belkili b ir felsefe (Reinhold) 61 Ben 79, 83,8 5 ,9 4 ,1 1 1 , 113,133, 177; (bir evrensel) 78; (Descartes) 147; (d ü şü n ce b e lirlen im le rin in kayna ğı o la ra k ) 112; (d ü şü n m e yetisi o lara k sonsuz) 94; (ve tasarım ) 77 B en = B en (Varlık) 161 benzerlik ve benzem ezlik 204s b e sin le r 64; (bir b e n ze tm e k o n u su olarak) 53 biçim 217s, B. ve İçerik karşıüığı 222 biçim sel m a n tık (m o d e rn le rin m a n tığı) 80 bilgilenm e (değişik biçimleri) 89, 305 bilim dizgesinin ilk bölüm ü (TGb) 92 bilinm eyen T an rı 146 b ilm e 116; b ilm e d e n ö nce b ilm e k (Kant) 109
395
396
D İZİN
bilm e-yetisinin yoklanm ası (K ant; n e tara fın d a n ? ) 61 Bir (kendi-için-varlık) 177 bireşim sel yöntem 307s Birlik (Sayının kıpısı) 185 Birşey (sonlu ve başkalaşabilir) 172 boşluk (A tom cu felsefede) 179 bozukvargı ya d a p a ralo g izm (K ant) 117 ' ' bölüm lem e 309 B rahm an 145 B u d isü er (Tanrıyı Yokluk o la ra k alır lar) 165; (ve Yokluk) 164s burası ve şim di 105, 120 B ütün ve Parça 224s ’ Büyüklük (Nicelik) 181 u
C cansa sui 246, 309 c e n n e tte n diişiiş m iti 89; (C .ten ko vulma) 90 C icero (consensus gentium) 144 Cogito, ergo sum 139, 147; (b ir tasım değil) 139 cm ısm susgentium (genel uylaşım ) 144 Ç arpm a 185 çatışkılar (K ant) 118 Ç ekm e (Birlik) 178 çelişki 119s; (b ilg id e o lu m sal d eğil a m a z o ru n lu ) 119; (özsel ve zo ru n lu ) 118 çıkarsam a (Fichte) 111 Çok(luk) 178 ç ö z ü m le m e 2 01; ( b ir e y s e le d e ğ il evrensele g ö tü rü r) 106; (ve d ene yim) 106 ' çözüm leuıeci Y öntem 307
tirilir) 113; (nesnelliğini kavram lar o lu ştu ru r) 108; (ve gerçeklik) 88
Derece 186 d e rin d ü ş ü n c e 52, 154; ( Reflexit>n; özün k o n u m u ) 197 d e rin -d ü şü n ce Tasım ı 278 Descartes 139, 147, 284s; (doğuştan idealar) 142 devlet (ve felsefeciler) 76 dışlanm ış ü ç ü n cü 206, 208 dışsal ereksellik 294 dil 198; ( d ü ş ü n c e n in ü r ü n ü ) 78; (kullanım ı) 198 d in 5 İs, 64 (dine y e te n e k li olm ak) 145 Din Felsefesi 242; (g erçek T an rıb ilim )
102
'dir' 8 7 ,2 6 1 ,2 6 4 , 266; (veYargı) 260 dizge (D.siz felsefecilik bilim sellikten yoksun) 66 D oğa 317; (güçsüzlüğü) 86; (insan için a n la m ı) 91; (N icelik) 183; (ve N itelikler) 171; (ve insan T ini) 51; (sıçram a kapsam az) 100; (zo ru n lu ; ve T in özgür) 100 Doğa Felsefesi 69; (ve fizik) 86 doğal us 141 doğalcılık (g ö rg ü c ü lü ğ ü n tutarlı diz gesi) 132 do ğ ru lu k ve gerçeklik 265 D oğu 245 D oğu bilgeliği 95 D oğulular 95s doğuştan id ealar (d ü şü n c ele r) 141s, 254; dolaylı belirlenim sizlik 162 dolaylılık 90,161; (ve dolaysızlık) 141 D dolaysız Ayrım (T iirlülük) 203 Dalai-Laıııa 138 dolaysız bilgi l35s; (ya d a inanç) 58 d eha (estetik idealar ü retm e yetisi) 129 dolaysız İlişki (B ütün ve P arçaların İliş kisi) 224 D eıııiıırge 218 D eıııokritos (Varlık ve Yokluk birdir) dolaysızlık (genel o larak soyut kendi169 ile -ilişk i; (so y u t ö z d e ş lik , so y u t deneyim 55, 63, 107, 113, 117; (ve evrensellik) 147 çözüm lem e) 106; (evrenselin çıkar- dolaysızlık (ve dolaylılık) 63, 146s sa n ın asın a izin verm ez) 107; (ve duyarlık (ve anlak) 200 görgücülük) 104; (ilkesi) 58; (Kant: duyulur 112; (d ü şü n c e d e n ayrım ı) 77; evrensellik ve zorunlu kapsar) 108; (tekillik ve birbirine-dışsallık) 78 (k a te g o rile r ta ra fın d a n n e sn e lleş duyulurüstü 63, 105, 107
DİZİN duyusal (özneldir) 110 duyusal algı (tekil ve geçici) 106 duyusal som utluk 253 duyusal varoluş 126 dünya-tarihsel k ah ram an lar 232 d ü ş ü n c e 7 6 ,7 9 ; (D e s c a rte s D. ile g e n e l o la ra k b ilin c i a n la r) 147; (nesnelliği) 83; (öznel anlam ı) 85; (ve M antık) 79; (ve Varlık) 125 düşü n ce-b elirlen im leri 86s,94; (sonluluğu) 92; (şeylerin tem el-belirleııim leri) 93 d ü şü n m e (teh lik eleri) 76 Düzeneksellik 286s; (D., Kimyasallık ve Erek-bağm tısı 286
397
(P la to n ) 155; (S o k ra te s ) 155; (T an rın ın gücü olarak) 155 eytişimsel kıpı 119,153
F Faust 106 felsefe (“kolaylığı”) 55; (ad ın ın saçm a kullanım ı) 57; (anlaşılm azlığı) 54; (doğuşu) 63,65; (gelişim ini d e n e yim e b o rç lu ) 64; (g e n e l b ir ö n tasarım ı v erilem ez) 69; (gereksi n im ) 62; ( h e r b ö lü m ü k e n d in i kendi içinde kapayan çem ber) 66; (zam ana g öre en son dizge) 65; (adı ve Ingilizler) 58; (tektir) 65 Felsefe A nsiklopedisi 66 F elsefe T a rih i 65, 94, 162s, 2 4 4 ; E (felsefi dizgeler bütünü olarak) 162; edim sel 56 (m a n tık sa l Id e a n ın d e ğ işik basa Edim sellik (Ö z ve V aro lu şu n birliği) m akları olarak) 162; (ve M antık) 233; (ve İdea) 57; (ve Olanak) 235 65 Efendi 257 fe lsefe ciler (d in ve de v le te d ü şm a n effectus sui 246 devrim ciler) 76 ein ideelles 176 felsefenin tem el önerm esi: Sonlu ideal Eleatik Okul 64 dir 176 Eleatikler 163, 189; (ve Varlık) 162; felsefi dizgeler 65 (ve H erakleitos) 169 ELEŞTİREL FELSEFE (K ant) 61, 82, fetiş 145 108*; (sıradan bilinç yöntem i) 131; F ich te 1 11, 133, 174, 2 86, 3 12; (“G ü n G ib i A çık R a p o r” ) 221; (ve eski M etafizik) 94 (kateg o rilerin çıkarsanm ası) 133; Epikiircüler 156 (törel felsefesi ‘gerek’teıı öteye geç Erek 240, 292; (İdeaya gelişim i) 295; m ez) 174 (Kant) 129 ' Fizik 86; (Neıvtoıı, ve Metafizik) 179 E rek-bağm tısı 286 Erekbilim 292 fiziksel-tanrıbilim sel tan ıü am alar 121 ereksellik (iç) 129; (Kant; Aristoteles) 293 G estetik idealar 129 gelişim (K avram ın devim i) 254 , eşeysel-ilgi 304 gençler 74 etker ned en 293 genel istenç (volonte generale) 257 Etki 246; (ve N eden) 248 geom etri 112, 152 ,3 1 0 Etkileşim 248 geom etrik yöntem 310 evrenbilim 99 G erçek (bilinm esi) 74; 146 evrenbilim sel ta n ıtla m a la r 121 gerçeklik 91, 298; (din ve felsefenin ev ren sel (açık lam a) 84; (varoluşu) n e sn e si o la ra k ) 51; (felsefi) 87 81 (M antığın k onusu) 74; (n esn e ve evrensel d ü şünce-yasaları 201 tasarım ın b ağ d aşm ası d eğil) 87; evrensellik 107, 256; (ve zorunluk) 112; (N esnelliğin Kavram a karşılık düş (ve Tikellik ve Tekillik) 258 m esi) 298; (önerm e ya da Kavram eytişim 110; (d ü şü n c e n in doğası) 62; için) 98; (nesneldir) 82 ( o lu m lu b i r s o n u c u v a r) 157; gerek 57, 312s; (ve görgücülük) 105
398
DİZİN
gizemsel (ve kurgul) 158 G oethe 88, 232; (k e n d in i sınırlam a) 152 g ö rg ü c iiler (d u ru ş n o k ta la n ) 307 G Ö R G Ü C Ü LÜ K 104,* 135; (genel o la ra k dışsal o la n ı G e rç e k sayar) 107; (teuıel a ld a n ışı) 105; (tüzel ve tö re l b e li r l e n i m l e r i o lu m s a l görür) 108 g ö rg ü l bilim ler (felsefeye g e reç sağ larlar) 64; (ve felsefe) 58 G ö rü n g ü (deneyim bilgisinin içeriği) 115; (G. e v re n i) 2 2 0 s* ; (K ant: biricik bilgilerim iz) 115 G örü nüş 220 gözeneklilik 219 Grotius, H ugo 58 '• G üneş dizgesi 289 ;• ' ; H . H aller 188 , , ' Havva 89 r, • . hayvan 85 H erakleitos 64; (felsefesi) 169 lıeraldri 67 H e rd er 226 herkesin istenci (volonte de tous) 257 H erşey bir Tasım dır. 272; H erşey Knvranıdır. 272 H ıristiyan Tanrısı 242 H uıııe 108, 117, 121; (H . kuşkucu luğu ve Y unan kuşkuculuğu) 108
İb ran i ezgileri (ölçü ile ilgili) 192 iç ereksellik (Kant) 293 İç ve Dış 229 İçerik 222; (bilincin) 53; (ve Biçim) 223 İ d e a 6 6 ,7 3 ,2 5 8 , 2 9 8 * ; (b iç im s e l d ü şü n c e değil) 73; (edim sel) 88; (gelişim basam akları) 65; (K ant) 115; (Kavram ve nesnelliğin saltık birliği) 298; (kılgısal etkinliği) 306; (İ., D oğa ve T in ) 277; (İ.la r ve İd ealler 56; (Varlık ile birliği) 143; (İ.ya geçiş) 287 İdealizm (gündelik b ilinçte) 98 ideallik 172, 176s ikici dizgeler (Kant vb.) 130
ikicilik 101 ' İtiada (İçeriği) 223 ■ " İlişki 2 2 2 ,2 2 4 * 246 • ilk günah 90 -. im gesel sonsuzluk (infinitum imaginationis — Spinoza) 188 inakçılık 97 in a n ç j a c o b i abartıyor: duyusal şeyler de İ. n e sn e le ri) 137; (ve dolaysız bilgi) 136s; (ya d a dolaysız bilgi) 58 " infînitum imaginationis (Spinoza) 188 insan (doğal o larak iyi: A ydınlanm a) 91; (doğal o larak kötü: Kilise) 90 iro n i (S o k ra te s’te eytişim in biçim i) 155 İsa 74,90 İsk o ç y a lı f e ls e f e c i l e r ( d o ğ u ş ta n d ü şü n c e le r) 142 İslam 199 istenç 128, 306, 312*; (İdeası) 311 işlem tü rle ri (a ritm etik te ) 185 İtm e (Çokluk) 178; (o d e n li d e Ç ek m edir) 179 İyi 312*; (K ant) 127; (Kant: son erek olarak) 130; (ve kötü) 90, 100; (dürtüsü) 306 iyi ve kötü bilgi-ağacı 89 İyonyalı felsefeciler 189
J Jacobi 123, 162, 246; (“Spinoza üze rine m ek tu p lar”) 136 K k a m u ta n rıc ılık 101; (A = A; O lu şu yadsır) 168; (Spinoza) 244s kanon ve o rg a n o n 126 Kant 79, 221 234, 264, 293, 309s, 312; (“D oğa B ilim inin M etafıziksel Baş langıç ilk eleri”) 179; (eytişimi yeni d e n diriltti) 155; (felsefesi ö zn el İ d e a liz m ) 113; (‘g e r e k ’) 174; (k e n d in d e -Ş e y ) 214; (n e sn elliğ i g en e de özsel) 110; (ozdek) 180; (ö zn el ve n e s n e l) 110; (so n su z ürkütücü) 189; (ve G örüngü) 221; Kaos 218 karakter (insanda) 171 Karşılılık 248
DİZİN Karşıtlık (kendi başkası ile ilişki) 206 Kartezyen Felsefe 147s kategoriler 53, 79, 112s; (K ant nasıl b u ld u ? ) 111; (k e n d ile rin d e boş değil aıııa içerikli) 114; (öznellik leri) 113; (içeriği duyusal değil) 114 katıksız, arı fizikçiler 179 Kavram 53; (doğası) 254; (Kavramda d ü ş ü n ü le c e k o la n y a ln ız c a k e n disi) 54; (Varlık ve Ö zün gerçekliği) 251s; K. Ö ğretisi 253; (açık, seçik ve yeterli F ü a r) 259; (boş ve soyut u lu d u rla r? ) 253 kavram ak (k urgul olanı) 166 Kendi-için-Varlık 177; (çıkarsanm ası) 175; (ideallik) 176 k e n d in d e -ş e y 109, 1 11, 114, 221; (çıkarsam ası) 214; (pekala biline bilir) 1 1 4 ,1 1 6 ‘kendinde’ 215; (ve Kant) 82 k e n d in d e -V a rlık 171; (b o ş V arlık soyutlam ası) 172 kesikli Nicelik 183 Kılgın Us (d ü şü n e n İstenç: Kant) 127 Kilise 90, 107; (ve Skolastik fels.) 97 Kimyasallık 286,290 Klopstock 188 koşaç 261, 264, 266 Koşul 238; (ve O lg u ve Etkinlik) 242 Koşulsuz (ya d a Sonsuz) 115 koyulm uşluk 248 kölelik (yitişi) 257 kötü (ya d a olum suz) sonsuzluk 173, 188s kötülük (ve D oğa) 89 Kritische Journal der Philosophie 108 kurgul bilim (başka bilim lerle ilişkisi) 60 kurgul d ü şü n c e 60 kurgul kıpı (o lu m lu ussal) 157 kurgul m an tık 60 kurgul y ö n tem in kıpıları 315 k u şkuculuk 9 7 ,1 4 9 , 156; (antikçağ) 156; (eytişim in o lu m su z so n u c u ) 153; (görgüci'ı ve a ntikçağ) 108; (ve eytişim) 156 k utu içinde k utu önsavı 254 kutupsallık 207 ' Kuvvet (ve belirişi) 225s
399
kuzey Mitolojisi 153
L L a la n d e (yasalar g ö k te yazılı d e ğ il) 136 ' ' L am a (T anrı olarak) 145 Leibniz 205; (doğuştan d ü şü n c e le r) 59; (ıııo n ad lar) 285; (“M onadoloji”) 245; (sarayda) 205; (Türlülük) 204; (yeterli zem in ilkesi) 212 Locke (çözüm lem e) 307 L utlıer Reform asyonu 57 M m an tık (arı Id e a n ın bilim i) 73; (baş langıcı Fels. T arih in in başlangıcı ile çakışır) 163; (biçim ve içerik) 87; (e n yararlı) 74; (e n zor ve e n kolay b ilim ) 73; (M etafizik ile çakışır) 83; (üç b ö lü m e ayrılır) 159; M. B ilim inin k u ru c u su o lara k A risto teles 79; (yararı) 73 m antıksal Id e a 220; (ve D oğa ve T in 277 ‘ m an tık sa lın biçim a çısın d an ü ç yanı 151 m ate m a tik 112, 152, 181; (d e ğ eri) 183 ' m etafizik 179; (d ü şü n c en in ilk tu tu m u ) 93; (görgücü M.) 105; (ve Fizik-. N ew ton) 179; (ve M antık) 83 m etafıziksel görgücülük 132 M iktar 185 m o d e rn A ydınlanm a 228 m o d e rn b ilim le r (te m e lle ri Kartezyeııizm) 148 m oleküller 179 ıııonad (Leibniz) 285 Musa 89, 90 m utçuluk 127 N N eden 246 N ed en sellik İlişkisi 246 Nem esis 192 N esne 285 nesnel 110; N. d ü şü n c e le r 83, 91; (ve öznel: an lam ları) 111 nesnellik (evrensellik ve zorunluk) 109
400
DİZİN
Nevvton 228; (en büyük felsefeci ünü) 58; (“fizik, m e ta fiz ik te n sa k ın ”) 179; (fiziğine D o ğ a F elsefesi adı verildi) 58 Nice (Das Çhıantum) 184; (N iceliğin belirli-Varlığı) 184 nicel sonsuz 188 N icelik 181*; (çıkarsam a) 179; (D oğa da) 183; (süreklilik ve kesiklilik) 183 N itelik (so n lu lu k kategorisi; asıl yeri T in d e ğ il 171; (V arlık ile özdeş) 160; (varolan belirlilik) 170; N .ten N iceliğe geçiş 180 vöpaıs vonoEcoç (Aristoteles) 314 voûç 85 n o u s 6 0 , 84 s; n o u s - u s (d ü n y a y ı yönetir) 84 n u m a ra la n d ırm a 185
O O ğul (D oğa) 255 O İanak 234; (ve O lum sallık) 236 O lg u sallık 171, 176*; (K an t) 121; (ve İdeallik) 177; (O . ve olum suz lam a karşıtlığı) 101 O lum lu ve Olum suz 196, 200, 206s Olum sal 236 O lu m sa llık 56; (D o ğ a n ın yüzeyinde özgürce yayılm ıştır) 238 O lum suzlam a 171 O luş 165,* 200; (ilk so m u t düşünce, ilk d ü şü n ce -b elirle n im i) 169; (Kav ra m ın en yakın ö rn e ğ i) 167; (Ya şam , T in olarak) 169 omnis deternıinatio est negatio (Spinoza) 171 O ra n tı 191 o rta terim 272 o rta d a n kaldırm a (A ufhebm ) 177 ö ğ re n m e (y aln ızca a n ım sa m a : P la to n ) 254 Ö lçü (çıkarsanm ası) 191 Ölçüsüz 194 ölüm süzlük 99 önerm e 202; (kurgul belirlenim i anla tamaz) 158, 168; (ve yargı) 262 Öz (çıkarsam ası) 195 Öz Ö ğretisi 141; (M antığın e n güç bö lü m ü ) 200 özbilincin aşkınsal birliği (K ant) 11 İs
Ö z d e k 217; ( b ö lü n e b ilir liğ i) 225; (e v re n se l o la ra k ) 136; (itm e ve çek m en in birliği) 180; (ve Biçim) 182, 218; özdek olarak özdek 107; özdekçilik 132, 182, 228; (görgücü lü ğ ü n vargısı) 107 Ö zdekler 216 Ö zdeşlik 200ss; (ve Karşıüık) 207 Özdeşlik Felsefesi 206 Özdeşlik Ö n e rm esi 201 Özellikler 215 özgürlük 83, 250 ; (kendi başkasında k e n d in d e olm ak) 86 Ö zne ve Yüklem 260, 263 ö zn el (sıra d a n ) b ir id ealizm (K ant) 116 öznel ve nesnel (Kant) 110 öznellik (K a n t’ta: deneyim in toplam ı) 109 özsel 200; (ve özsel-olm ayan 200 P TraVTa peı 169 Paralogiznıier 118 Parm enides 163, 189; “Parm enides” (Platon) 155 Pilatus 74 . Pisagoras 189 Pisagoras felsefesi 190 Pisagoras k u ram ı 309 Platon 103, 173, 213, 230, 234, 254; (eytişim in b u lu cu su ) 155; (“Filebus") 176; (us-nefretini görüyor) 62; (P laton ve A ristoteles’in felse feleri arasındaki ilişki) 234 P latonik a n ım sam a 142 Platonik İdea 234 , Pnöm atoloji 99 p ragm atik tarihçilik 232 progressus in infînitum 189 Protagoras 155 . , p utlar (Çin, H in t vb.) 145 . putperestliK 199 R realist bilinç 116 Realitat 172 Refexion 197 Refonııasyon 57 Reinhokl, Kari 61
/D İZ İ N Roma 156 Romeo ve Juliel 223
OU 'filo'/
401
Sparta 2 4 â h .'9 ) ;50F, 'of.ıniou spekülasyon (gü n d elik yaşam da) 157 Spinoza 123, 148, 245, 284, 285, 309, 310; (“T örebilim ") 148; (akozmizm) 245; (amor intellectualis dei) 251; (dizgesi) 244; (sonsuzluk üzerine) 188; (ta n ım la r) 309; (Töz) 244; (tü m b e lirle m e o lu ın su zla m a d ır) 171; (yöntem ) 310 Spinozacılığa karşı kam u tanrıcılık ve tan rıtan ım a z lık suçlam ası 123 Stoacılar (ve eytişim) 156 M süreç (o larak Id ea) 302 ;""dOS tv! sürekli Nicelik 183 itauz'm sürekli ve kesikli büyüklükler 186
Rousseau (“Contrat social") 257 ru h 95; 99; (eski M etafizikte) 95; (idealizme göre) 98; (Kant) 116; (yeri sorusu) 99 ruhbilim sel tem eller (K ant felsefesinin) \ 109 ■ . m um r/ıril) S ■■;ı;i r.h ir. ipoo Salük 66; (tan ım la rı) ) 160': (.V Saltık İdea* 313 ıtm lm i saltık İdealizm 116,253 . r / 'u /) saltık İlişki 222 )) sa m a n ve k ü sp e (K a n t fd ta fç şi& in îtturiı in san a su n d u ğ u ) 94 rıöO) kzs Ş Mtubid sanatsal güzellik İdeası 128 *ınfi?rh' Şey 218; (çıkarsam ası) 2Mf>ii-:>n-zii Sayı 185 . jiığı; uikzi; ' şim di 112 ‘ rtnio Irıssu Schelling 108, 309 T ? ıj>xr»> 1 ' Schiller 128 ,.